"Kureyş'i sana havâle ediyorum!"

30/11/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.U

Abdullah İbni Mes’ûd (radıyallahü anh) der ki:

Resûlullah’ın Kureyş'e bedduâ ettiğini hiç işitmedim.

Yalnız bir gün Kâbe-i şerîf yanında namaz kılıyordu.

Ebû Cehil oradaydı.

Yandaşları da vardı.

O esnâda bir kişi geldi.

Ve sürüklediği bir deve işkembesini oraya bırakıp geri gitti.

Ebû Cehil bunu gördü.

O işkembeye baktı.

Ve yandaşlarına dönüp;

"Şu iğrenç işkembeyi kim götürür de, Muhammed secdeye inince sırtına koyabilir?" dedi.

Bir tânesi fırlayıp;

“Ben yaparım" dedi.

O bedbaht, Ukbe bin Ebî Muayt kâfiriydi.

Bu çirkin işe girişip onu aldı.

Ve Efendimiz secdeye inince, götürüp üzerine bıraktı.

Efendimiz fark ettiler.

Ve secdeden kalkmadılar.

Onlarsa gülüşüyorlardı.

İbni Mes’ûd der ki:

Ben, uzaktan baktım.

Lâkin müşriklerin korkusundan yanına varamadım!

Nihâyet müminlerden biri Hazret-i Fâtıma'ya koştu.

Bu işi haber verdi.

Az sonra o geldi.

Ve koşup, o murdar şeyi mübârek babasının üzerinden kaldırdı. Efendimiz secdeden kalktılar.

Ancak üzülmüşlerdi!

Çok da kırılmışlardı.

Bunu yapanların isimlerini tek tek sayıp;

"Yâ Rabbî! Bunları sana havâle ediyorum" buyurdular.

İbni Mes’ûd hazretleri;

"Vallâhi onların hepsi Bedir'de öldürüldü. Müminler, onların leşlerini ayaklarından sürüyerek Bedir kuyusuna bıraktılar" demiştir.