Fıkh-üs-sünne kitabının yazarı Seyyid Sâbık sapık mıdır?

Fıkh-üs-sünne kitabı

CEVAP

Evet, hem de süper sapıktır, yani itikadı bozuktur, mezhebi yoktur. Fıkh-üs-sünne kitabında diyor ki: Taklide bağlanıp Kitap ve Sünnet’in rehberliğini kaybettikten sonra, (İctihad kapısı kapalıdır) sözüyle ümmet-i Muhammed, en büyük belâlara uğradı, Resulullah’ın sakındırmış olduğu keler yuvasına girdi. (s. 22)


Açıklamasında ise, (Keler yuvasına girenler Yahudi ve Hristiyanlardır) diyor. Bildirdiği hadis-i şerifte, (Sizden öncekilerin yolunu takip ederseniz) buyuruluyor. (Sizden öncekiler) ifadesinden murat, cahiliye devrinde putlara tapanlardır. S. Sâbık ise, bu hadis-i şerifteki (Sizden öncekiler) ifadesini, mezhep imamlarına tâbi olanlar diye açıklıyor. Yani bir müctehide, bir mezhebe tâbi olan Müslümanı, putlara tapanlara benzetip, gayrimüslim olmakla suçluyor.


Kitaptaki görüşleri, mason Abduh ve çömezi Reşit Rıza da aynen savunmaktadır. Müctehid imamlara uyanları gayrimüslimlikle suçlarken, İbni Teymiyye’ye dört elle sarılıyor. Buradan da anlaşılıyor ki, mezhepsizlere göre Ehl-i sünnet imamlara uymak suç, İbni Teymiyye ve Abduhcu sapıklara uymaksa büyük fazilettir. Yani (İmam-ı a’zamın yolunu takip ederseniz keler deliğine girersiniz, Mason Abduh’un yoluna girerseniz hidayete kavuşursunuz) demek istiyorlar. Her mezhepsiz hep aynı şeyi savunuyor, aynı taktiği uyguluyor.


İctihad kapısını kapatan olmamıştır. İctihad ehliyeti olan zat bulunmadığı için kapı kendiliğinden kapanmıştır. Kapalı kapıya (kapalı) demek, kapatmak değildir. İctihad ehliyeti olan, kapıyı açıp girebilir. Ama her önüne gelen kapıyı zorlayamaz.


S. Sâbık, mezhepler üstü ictihadlar yapıyor. Hiçbir şart aramadan herkesin ictihad etmesini savunuyor. Bu cahillik değilse, hainliktir. Çünkü İbni Teymiyye’nin talebesi İbni Kayyım bile diyor ki: Müctehid olmayan, Kur’andan ve hadisten ahkâm çıkaramaz. Kendi mezhebine uyması şarttır. Dört mezhebden başkasına uymak da caiz değildir. Çünkü diğerlerinin hükümleri, toplanmış değildir. (İ’lâm-ül-mûkı’în) 


Kitabının Giriş kısmında, Müslümanların gerileyişini mezheblere bağlıyor. Fıkh-üs-sünne uygulanırsa ilerlenecekmiş. Birkaç örnek verelim. S. Sâbık diyor ki: (Alkolü içkiler necis değildir, yani alkol bulaşmış elbiseyle namaz kılmak caizdir.) (s. 35)


S. Sâbık, İbni Teymiyye ve Şevkânî’nin bir sözünü alarak, (Eti yenen bütün hayvanların pislikleri temizdir, idrarlarını içmek caizdir) diyor. (s. 34)


Fıkh-üs-sünne kitabı, dört hak mezhepten hiçbirine uygun değildir. Mesela mezhepsiz Kardavî gibi, ince çorap üstüne meshi caiz görüyor. (s. 66)


(İbni Teymiyye, fetvalarında...) diyerek, onu imam yani müctehid kabul ediyor. (s. 67)


Kitaba, (Âyet ve hadislerle fıkıh) dediği hâlde, çok yerde, kendi görüşlerini bildirmiş, ayrıca Mason Abduh’tan da nakil yapmayı ihmal etmemiştir. (s. 309)


Sünnî âlimlerin (Namaz kılmayan kâfir olmaz) dediklerini bildirip, Zeydî Şevkânî’ye imam diyor ve onun (Namaz kılmayan kâfirdir) görüşünü esas alıyor. (s.101) [Şevkânî, Zeydîdir. (Cevab-üs-sail s. 69)]


(Vitir namazına vacib diyen Ebu Hanife’nin görüşü zayıftır) diyor. (s. 201)


S. Sâbık, İmam-ı a’zam ayarında müctehid olsa bile, başka müctehidin ictihadına yanlış diyemez. Çünkü İctihad ictihadla nakzedilemez. Ama bir kimse mezhepsizse önüne gelen müctehide toslar. Onlara göre sadece, mason Abduh gibilerin hatası olmaz.


İmam-ı Şafiî’nin, İmam-ı a’zamın ictihadlarına aykırı çok ictihadı vardır, fakat hiçbiri için, zayıftır, yanlıştır gibi bir şey söylememiştir. Aksine (Fıkh bilgisinde herkes Ebu Hanife’nin çocuklarıdır) buyurmuştur. (Hayrat-ül-hisan, Mizan-ül-kübra)


Namazları kaza etmeye, İbni Teymiyye’nin (Sahih olmaz) dediğini hüccet kabul ediyor. Az sonra da Zahiriyye’den İbni Hazm’dan nakil yapıyor. (İbni Hazm, bu mesele hakkında gerçek görüşü belirtmiştir) diyor ve bu görüşün de İbni Teymiyye’nin görüşü gibi olduğunu bildiriyor. (s. 283)


Mason Abduh’u hüccet olarak gösterip, Şeyh Abduh diyor. (s. 309 ve 387)


Görüldüğü gibi, nerede mezhepsiz varsa, hepsinin sözlerini senet gibi toplamış, her fırsatta Ehl-i sünnet âlimlerine dil uzatmaktan da geri durmamıştır.