Batılı âlimler Kur’an-ı kerim hakkında ne demişlerdir?

Garplı âlimlerin Kur’an hayranlığı

CEVAP
Kur’an-ı kerim hakkında garplı meşhur âlimler, edipler, hayranlıklarını daima izhar etmişlerdir:
Meşhur ediplerden biri olan Alman şairi Goethe, Kur’an-ı kerimin, tam doğru olmayan Almanca bir tercümesini okuduktan sonra, (İçindeki tekrarlardan sıkıntı duydum. Fakat ifadenin azameti, haşmeti karşısında hayran kaldım) demekten kendini men edememiştir.

Bir İngiliz rahibi olan Beoworth-Smith, (Muhammed ve Muhammede bağlı olanlar) isimli eserinde, (Kur’an, üslup temizliği, ilim, felsefe ve hakikat mucizesidir) diye yazmaktadır.

Kur’an-ı kerimi İngilizceye tercüme eden Arberry ise, (Ne zaman ezan dinlesem, o bana çok tesir eder. Akan nağmelerin altında, sanki davula vuruluyormuş gibi bir ses duyarım. Bu vuruş, sanki kalbimin vuruşu gibidir) demektedir.

Marmaduke Pisthali
 ise, Kur’an-ı kerim için, (En taklit olunmaz bir ahenk, en sağlam bir ifade! İnsanları ağlamaya veya sonsuz muhabbet ve aşka sevk eden bir kudret!) ifadesini kullanmıştır. 

Gibbon, (Roma İmparatorluğunun Çökmesi ve Yıkılması) adlı eserinde şunları söylüyor: 
(Kur’an-ı kerim, Allah’ın birliğini ispat eden en büyük eserdir.)

Bunların yanında birçok garplı filozof, ilim ve siyaset adamları, Kur’an-ı kerimden, büyük bir hürmet, büyük bir takdir, büyük bir hayranlıkla bahs etmektedirler. Fakat bunlar, Kur’an-ı kerimi, Allah kitabı olarak değil, Muhammed aleyhisselamın yazdığı büyük ve kıymetli bir eser olarak kabul etmektedirler. Eğer böyle olmasaydı, bütün bu hayranların müslüman olmaları icap ederdi. 

Bakınız, meşhur Fransız şairi Lamartin bile:
(Muhammed, bir yalancı Peygamber değildir. Çünkü O, kendisinin Allah tarafından yeni bir dini yaymak için seçildiğine inanıyordu) demektedir. 

Bu da, şunu gösterir: 
Garplı ilim adamları, Muhammed aleyhisselamın yalancı olmadığını, fakat Onun kendi karihasından [zekasından] gelen Kur’an-ı kerimi Allahü teâlânın vahyi zan ettiğini ileri sürüyorlar. Onlara göre Muhammed aleyhisselam, yalan söylemiyordu. Hakikaten kendisini Peygamber zan ediyor ve ağzından çıkan sözlerin, Ona Allahü teâlâ tarafından gönderildiğine inanıyordu.

Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Kulumuza
 [Resule] indirdiğimizden [Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğru iseniz, Allah’tan gayri şahitlerinizi [bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sûre meydana getirin! Bunu yapamazsınız, asla yapamıyacaksınız da.) [Bekara 23, 24] 

(De ki: Bu Kur’anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.)
 [İsra 88] 

(Eğer Kur’an, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı, içinde pek çok tutarsızlık
 [tenakuz, çelişki] bulunurdu. Bunu düşünemiyor musunuz?) [Nisa 82] 

(Kur’anı
 kendisi uydurdu mu diyorlar? De ki: O halde Allah’tan gayri çağırabildiklerinizi [yardıma] çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.) [Hud 13]

(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından
[hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.) [Fussilet 41-42]

(Müşrikler istemeseler de, İslam dinini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için resulü Muhammed aleyhisselamı, [sebeb-i hidayet olan] Kur’an ve İslam dini ile birlikte gönderen Allahü teâlâdır.) [Saf 9]

(Allah, Resulünü, hidayet ve hak din, İslamiyet’le gönderdi. İslam dinini, diğer dinler üzerine üstün kıldı. [Muhammed aleyhisselamın hak] Peygamber olduğuna şahid olarak Allah yeter.) [Feth 28]