| 
   CEVAP
  
  Rabbimiz önce Âdem aleyhisselamı, sonra Havva validemizi yarattı. Bunların
  çocukları oldu. Bunlardan da çocuklar meydana geldi. Allahü teâlâ zaman zaman
  Peygamberler gönderip insanları, doğru yola, Hak yola davet etti. Bu
  Peygamberlerin hepsi bir Allah’a inanmayı, öldükten sonra dirilmeyi, Cenneti,
  Cehennemi bildirdi. Yani bütün Peygamberler aynı imanı bildirdiler. Hazret-i
  Nuh, neyi bildirmişse Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa, Hazret-i İsa ve
  Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed de [aleyhimüsselam] aynı imanı
  bildirmiştir. Hepsinin gayesi de insanları dünya ve ahiret saadetine
  kavuşturmaktır. 
   
  Allahü teâlânın bütün Peygamberlere bildirdiği dinlerde ırk ve millet
  üstünlüğü yoktur. Allahü teâlâya ve bütün Peygamberlere inanan Müslüman zenci
  bir hizmetçi, Allahü teâlâya inanmayan beyaz bir kraldan üstündür. Allah’ı
  inkâr eden kral, ebedi Cehennemde, inanan zenci hizmetçi ise, ebedi Cennette
  kalacaktır.  
   
  Cennete girmek için imanlı yani Müslüman olmak şartı vardır. İman, Muhammed
  aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasaklara inanmak ve
  inandığını dil ile söylemek demektir.  
   
  Din, insanları seadet-i ebediyyeye götürmek için Allahü teâlâ tarafından
  gösterilen yol demektir. Din ismi altında insanların uydurduğu eğri yollara
  din denmez, dinsizlik ve kâfirlik denir.  
   
  Her din, kendisinden önce gelen dini nesh etmiş, değiştirmiştir. En son gelen
  ve her dini değiştirmiş, daha doğrusu dinlerin hepsini kendinde toplamış
  olup, kıyamete kadar hiç değişmeyecek olan din, Muhammed aleyhisselamın
  dinidir. Bugün, Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği din de, bu ahkam ile
  kurulmuş olan İslam dinidir. 
   
  İslam dini, insanın hem ruhi, hem de maddi refahını temin edecek bir ahlak
  getirmiştir. Bu mukaddes din, sadece, fert ile Allah arasında rabıta kurmakla
  kalmayıp, fertlerin birbirlerine, hatta insanlık camiasına karşı haklarını ve
  vazifelerini şümullü olarak tanzim eder, hep ileriyi gösterir, ileriyi ister
  ve ilericidir. İlericiliğin ve dinamizmin mümessilidir. Bu din, insan ruhunu
  ve bütün insanlığı, saadete kavuşturacak prensiplerden ibarettir.
  İslamiyet’te sınıflaşma yoktur. Herkes aynı haklara, aynı itibarlara
  sahiptir. Ferdin, muayyen bir topluluğun, hatta yalnız Müslümanların değil,
  bütün insanlığın, hür ve medeni bir hayat seviyesine ulaşmasını emretmekte,
  bunun için de, sosyal adaleti esas tutmaktadır. 
  İslam dini, ırk, milliyet, siyasi inanç, lisan ve tahsil seviyesi ayırt
  etmeksizin, her insanın şeref ve itibarına hürmet ettiği için, yabancılar
  arasında Müslümanlık yayılmaktadır. 
   
  Yabancıların Müslüman olma sebepleri 
  Sual: Dinimizin diğer dinlerden farkı nedir? Yabancıların Müslüman
  olmalarına sebep olan şeyler nelerdir? İslamiyet’i kabul edenler genel olarak
  dinimiz hakkında ne diyorlar? 
  CEVAP 
  Birçok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamlarının Müslüman
  oluşları, İslamiyet’in büyüklüğüne hayran kaldıklarındandır. Misyonerler,
  milyarlar harcayarak Hristiyanlık propagandası yapıyorlar. Halbuki
  propagandasız birçok yabancı, İslam’ı seçmiştir.  
   
  İslamiyet ilim ve akıl dinidir. Dinlerini değiştirip Müslüman olan insanların
  çoğu, ilim adamı ve araştırmacıdır. İslam’ı inceledikten sonra Müslüman
  olmuşlardır. 
   
  Bu sebeplerin birkaçı şöyle: 
  1- İslam’da tek ilah vardır. Hristiyanlıktaki üç tanrı inancı,
  ilim sahiplerince saçma görülmüştür. 
   
  2- İslam, sadece ahiret saadetini değil, dünyada da mutlu yaşamanın
  yollarını bildirmiştir. 
   
  3- İslam’da, her çocuk günahsız doğar. Hristiyanlıkta ise, günahkâr
  doğar. Bu da, akla, ilme, aykırıdır. 
   
  4- İslam’da, ibadetlerin mabedde yapılma şartı yoktur. Her yerde
  ibadet edilebilir. Hristiyanlar, kilisede putu, papazı aracı yaparak ibadet
  eder. 
   
  5- İslam’da günahları yalnız Allah affeder. Hristiyanlıkta, güya
  papazın, günahları affetme ve dinden çıkarma yani aforoz etme gibi yetkisi
  vardır. 
   
  6- Yahudi kendini asil bilir. Hristiyan ise, zenciyi aşağı görür.
  İslam’da ise ırk, renk ve dil ayrımı yoktur. 
   
  7- İslam’da bütün Peygamberler beşer, yani insandır. Ancak seçilmiş,
  günahsız insandır. Hiç kimse, diğerlerinin günahını çekmez. Hristiyanlıkta,
  Hazret-i İsa Oğul tanrıdır, günahkârların affolması için çarmıhta ölmüştür.
  Bu da akla ve ilme aykırıdır. 
   
  8- İslam’da hurafe yoktur. Diğer dinlerde ateşe, güneşe, taşa,
  heykele tapılır. 
   
  9- İslam’da, (Dinde zorlama yoktur) düsturu vardır.
  Hiç kimse dine girmeye zorlanmaz. Hristiyanların dine sokmak için yaptıkları
  işkenceler ve mezhep kavgaları meşhurdur. 
   
  10- İslam, iç temizliği yanında, dış temizliğe de çok önem verir.
  Meşhur Versay Sarayında yıllarca bir hela yoktu. 
   
  11- İslam, sömürüyü reddeder. Bunun için kapitalizmi, komünizmi
  kabul etmez. İslam hariç, hiçbir dinin ekonomi sistemi yoktur. Bugün
  Hristiyan ülkelerde kapitalizm hakimdir. 
   
  12- Müslümanların geri kalışları sebebi, dinlerinin icaplarına
  uymamalarındandır. Hristiyanların maddi refaha kavuşmaları ise, dinlerinden
  uzak kalmalarındandır. Müslümanlıkta cahil olan dinden çıkar, Hristiyanlıkta
  ise, âlim olan Hristiyanlığı bırakır. 
   
  13- İslam’da, alkol, uyuşturucu ve kumar haramdır. Zinanın cezası
  ise, ağır olduğu için, fuhuş yaygınlaşamaz. Hristiyan Batı, fuhuş bataklığı
  içindedir. 
   
  14- İslam, en yeni ve en son dindir. Kur'an-ı kerim, günümüze kadar
  hiç bozulmadan, bir kelimesi bile değişmeden gelmiştir. Halbuki İncillerin
  birbirini tutmadığını herkes bilir. 
   
  15- İslam, kadınlara çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları
  tanımış, (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurmuştur.
  Diğer dinlerde böyle bir şey yoktur. 
   
  16- İslam dini, bir milletin, bir ırkın değil, bütün insanlığındır.
  Allahü teâlâ, Rabbülâlemin’dir, yani bütün âlemlerin Rabbidir. 
   
  17- İslam’da, bütün Müslümanlar kardeştir. Allah huzurunda herkes
  eşittir. Namaz kılarken; komutan ile er, zengin ile fakir, beyaz ile zenci
  Müslüman yan yana durup birlikte secde ederler.  
   
  18- İslam’daki ibadet saatleri muayyen olduğundan, Müslümanların
  hayatları düzenli ve intizamlıdır. Bunun için, gerçek Müslüman, bir asker
  gibi disiplinlidir. Yılda bir ay tutulan oruç, iradenin kuvvetlenmesini
  sağlar ve nefse hakim olmayı öğretir. 
   
  19- İnsanların öldükten sonra ne olacaklarını, ahiret hayatını,
  hallerini hiçbir Hristiyan din adamı izah edemez. Bazı papazlar, Hazret-i
  İsa’nın gökte krallık kuracağından bahseder. Halbuki ahiret hayatını, Cenneti
  ve Cehennemi, en güzel ve en mufassal şekilde izah eden din, İslamiyet’tir. 
   
  20- İslamiyet’te her şey açıktır. Diğer dinlerde olduğu gibi (sır)
  kabul edilen akideler yoktur. 
   
  21- İslamiyet, iktisadi bakımdan kapitalist ve komünist düşünceleri
  reddeder. Fakiri korumuş, zengini de kötülememiştir. Zenginlerin, fakirlere
  zekat ve sadaka vermesini emretmiştir. Ayrıca dünyadaki çeşitli millet ve
  ırklara mensup Müslümanları bir araya getirerek Hac gibi, dünyada en mükemmel
  sosyal nizamı tayin etmiştir. 
   
  22- İslamiyet, temizliğe çok önem veren bir dindir. İbadete
  başlamadan önce, vücut temizliğini emreden yegane din, İslamiyet’tir. Diğer
  dinlerde böyle bir şey yoktur. İslamiyet’te, ibadetler kısa olduğu için,
  bunlar günlük hayat üzerinde aksi bir tesir yapmaz. 
   
  23- Hristiyanların hiçbir zaman yapmadığı hilm, yardım ve merhamet
  gibi iyi huylar, yalnız Müslümanlıkta vardır. [İslamiyet’ten uzak yetişen
  gençler, beraber yemek yedikleri zaman, Alman usulü olsun, herkes kendi
  yediğini versin derler.] 
   
  24- İslamiyet, fakirlere, kimsesizlere, misafirlere ve hangi dinden
  olursa olsun, yabancılara yardım etmeyi hatta hayvanlara iyilik etmeyi
  emreden tek dindir. 
   
  25- İslamiyet, ruh ve beden temizliğidir. Bu ikisini eşit tutar.
  İslamiyet’te, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik etmek vardır. 
   
  26- İslamiyet, insanları, çalışmaya, faydalı şeyleri öğrenmeye, önce
  kendi aklı ve gayreti ile iş görmeye başladıktan sonra, Allah’tan yardım
  istemeye davet eder. (Bir saat tefekkür ve faydalı iş görmek, bir
  sene nafile ibadete eşittir) diyen başka bir din yoktur. 
   
  27- İslam, din, ırk farkı gözetmeksizin mutlak adaleti emreder. 
   
  Niçin Müslüman oldular? 
   
  (Anarşinin ancak İslam ahlakına sahip olmakla önleneceğine inandım. İçkiyi
  bıraktım, tesettüre girdim ve namaza başladım.) Tina Gfanzil (Alman) 
   
  (İslam’da, ırk, renk ve dil farkı gözetilmediğini, herkesin eşit olduğunu,
  namaz kılarken de rütbe ayrımı yapılmadığını gördüm, Müslüman oldum.) Thomas
  Clayton (Amerikalı) 
   
  (İslam, en iyi şeyleri ihtiva eder. Hiçbir dinde kardeşlik, İslam’daki gibi
  değildir.) Dr. Rolf Freiherr (Avusturyalı)  
   
  (İslam, sevgi, doğruluk, temizlik ve güzel ahlakı emrettiği için Müslüman
  oldum.) A.Uemura (Japon) 
   
  (İslam’ı akla da uygun bulup Müslüman oldum.) Cecilla Cannolly
  (Avusturyalı) 
   
  (İlim Çin’de de olsa alın hadisini okudum. İslam’ın ilme verdiği önemi
  görünce Müslüman oldum.) Mr. Board (Amerikalı) 
   
  (İslam, israf ve cimriliği yasaklayan, maddi- manevi her hususta en güzel
  kaideleri olan dindir.) Albay Ronald Rockwell (Amerikalı) 
   
  (İslam dünya ve ahiret mutluluğunu gösterdiği için Müslüman oldum.) B.Karai
  (Zengibar) 
   
  (Putlara değil de, bir Allah’a ibadet etmeyi, doğruluğu, emanete riayeti,
  insanların haklarını gözetmeyi emreden İslamiyet’i kabul ettim.) Necaşi
  (Habeş İmparatoru)  
   
  Tufeyl bin Amr, usta bir şairdi. Onun gibi şiirden anlayan pek azdı.
  Kur'an-ı kerimi okuyunca, onun şiir ve beşeri bir söz değil, ilahi bir kelam
  olduğunu hemen anlayıp Müslüman oldu. 
   
  Kur’an-ı kerimin (Allah kelamı) olduğuna inandım 
  Sual: Fransız ilim adamı Kaptan Kusto’nun, İslam dinini tercih
  etmesine sebep olan hadise nedir? 
  CEVAP 
  Televizyonda yayınlanan, Yaşayan Deniz programı ile
  okyanusların sırlarını gözler önüne getiren Kaptan Kusto, İslam
  dinini tercih etmesine asıl sebep olan olayın, Atlas Okyanusu ile Akdeniz
  sularının birbirine karışmadığını tespit ettikten sonra, bunun 1400 sene önce
  Kur'an-ı kerimde beyan buyurulduğunu görmesi olduğunu bildirmiştir. 
   
  Kaptan Kusto, özetle diyor ki:  
  (1962 senesinde Alman ilim adamları, Aden körfezi ile Kızıldeniz’in
  birleştiği Mendeb boğazında, Kızıldeniz’in suyu ile Hind Okyanusunun suyunun
  birbirine karışmadığını bildirmişlerdi. Biz de, Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in
  sularının birbirine karışıp, karışmadığını tetkik etmeye başladık. Evvela,
  Akdeniz’in kendine has sıcaklığı, tuzluluğu ve kesâfeti ile ihtiva ettiği
  canlıları tespit ettik. Aynı tetkikatı Atlas Okyanusunda tekrarladık. İki su kütlesi
  binlerce seneden beri Cebelitarık boğazında birleşiyordu. Bu vaziyette, iki
  su kütlesinin karışması ile tuzluluk, kesâfet gibi unsurların birbirlerine
  müsavi, hiç olmazsa yakın olması icap ediyordu. Halbuki, her iki denizin en
  yakın kısımlarında bile deniz suyu kendi hassasını koruyordu. Yani, iki
  denizin birleşme noktasında bir su perdesi iki deniz suyunun birbirine
  karışmasına mani oluyordu. Bu hâli anlattığım [İslamiyet'i seçerek müslüman
  olan] Profesör Maurice Bucaille, bunda şaşılacak bir şey olmadığını, İslam’ın
  kudsi kitabı Kur’an-ı kerimin bunu açık bir şekilde yazdığını söyledi.
  Hakikaten bu hâl Kur’an-ı kerimde açıklanıyordu. Bunu öğrenince Kur’an-ı
  kerimin (Allah kelamı) olduğuna inandım. Hak din olan İslamiyet’i seçtim.) 
   
  Karışmayan denizlerle ilgili âyet-i kerime mealleri şöyledir:  
  (Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerinin ki tuzlu ve acı iki
  denizin arasına bir engel, aşılamaz bir serhat koyan Odur.)[Furkan 53] 
   
  (İki deniz, birbirine bitişik iken, [Rabbinizin koyduğu engel ile] birbirine
  karışmaz.) [Rahman 19, 20] 
   
  (....iki deniz arasına perde koyan...) [Neml 61] 
   
  (İki denizden biri tatlıdır, harareti keser, içimi kolaydır. Diğeri de
  tuzludur, boğazı yakar.) [Fatır 12] 
   
  İslam’ı seçmekle çağı seçtim  
  Sual: Bazıları İslamiyet’in eskiden geçerli olduğunu, şimdi yeni
  çağlara ayak uyduramayacağını söylüyorlar. İslamiyet, her çağa cevap vermez
  mi? 
  CEVAP 
  İslamiyet’i gönderen, her şeye gücü yeten, her şeyi yoktan yaratan Allahü
  teâlâdır. Allah için hiç bir zorluk olmaz. Namaz, oruç gibi dinimizin bütün
  emirleri, zamana göre değişmez. Hiç biri de çağın şartlarına ters düşmez.
  Çünkü dini gönderen Allahü teâlâ, her asırda neler olacağını bilir. Zaten
  bilmeyen ilah olamaz.  
   
  (İslamiyet her çağa ayak uyduramaz) demek yuvarlak bir sözdür. (İslam’ın şu
  hükmü, şu asra uymaz) gibi açık bir şey söylemek gerekir. Dinimizde eksik
  olan bir şey yoktur. Var diyen biri çıkarsa, bu şeyin ne olduğunu açıklaması
  gerekir. Onların soracakları sorulara âlimlerimiz, asırlar önce cevap
  vermiştir. 
   
  8 Nisan 1983 günü Karyünes Üniversitesinin konferans salonunda bir büyük ilim
  adamı, bir büyük yazar Roger Garaudy diyor ki:  
  Evet, bugün ben Müslümanım. Niçin İslam’ı seçtiniz, diyorsunuz, İslam’ı
  seçmekle çağı seçtim. 
   
  70 yaşındaki Roger Garaudy ki, yıllarca Fransa’da komünist sistemin ateşli
  savunucusu olmuştu. Üniversiteden siyaset kürsülerine kadar Fransızlara ve
  Batı dünyasına hep Marksizm’i anlatmış, insanların kurtuluşunu yalnız bu
  sistemde bulmuştu. Çağımızda Fransız komünistlerinin en büyük "Düşünce
  mimarı" durumunda idi. Nerede komünistlerin düzenlediği bir miting,
  konferans ve seminer var, orada Garaudy vardı. Katolik ve Hristiyanlığa
  karşı, düşüncesiyle, kalemiyle hitabetiyle büyük bir mücadele veriyordu. 
   
  Fakat, şimdi o bilim adamı hakikatı anladı. Şöyle diyordu: 
  (İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların
  arkasında sürüklendi. Yani, İslam dışındaki bütün dinler zamana uyduruldu.
  Reforma tâbi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana göre tahrif edildi. Kur'an-ı
  kerim ise, indirildiği günden beri hep zamana hükmetti. O, zamanı değil,
  zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu, çağlar üstü bir olaydır.
  Bugüne kadar, bunca savaşların bıraktığı korkunç, sosyal, siyasi ve ekonomik
  sarsıntılardan daha büyük bir olaydır. İslam, materyalizme de,
  pozitivistlerin görüşüne de, egzistansiyalistlere de hakimdir. Fakat
  bunlardan hiç biri, İslam’a hakim değildir. 
   
  Büyük Peygamberimiz, (Yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş
  gibi, dünyaya çalışın) derken, her şeyi anlatmıştır. İslam hem
  maddeye, hem de manaya hükmetmiştir. Öyle ise, bunların ikisi birbirinden
  koparılamaz. Nasıl koparılabilir ki, İslam, (İlim Çin’de de olsa
  gidip bulunuz. İlim ve Fen müminin kaybolmuş malıdır, ara ve bul) diyor.
  İlmin ve çalışmanın burada sınırı yoktur. İslam, dünyayı saran bu iki olaya
  sınır koymadığına göre, dünyayı sarsmıştır. 
   
  İnsanı, mahlukların efdalı ve en şereflisi olarak bildirirken, onun
  sömürülemeyeceğini anlatmıştır. İsrafı, gösterişi ve lüksü yasaklayan,
  kazancı alın terindeki damlacıklarda arayan, biriken sermayeyi fakire ölçülü
  ve ahlak hükümleri içinde aktaran, faizi, tembelliğe sebep olduğu için
  yasaklayan ve gayrimeşru serveti böylece imha eden bir sistemler
  manzumesidir.  
   
  İslam, halife ile kölenin aynı hakka sahip olmasını mecbur kılmıştır. Deve
  olayı vardır ki, bu kralların kılıçlarından daha keskin bir olaydır. Hazret-i
  Ömer ile kölesi bir şehirden bir şehire giderken deveye sıra ile binerler.
  Zaman zaman, devenin yularını halife çeker, zaman zaman da köle... İşte
  adalet ve hukukta İslam’ın devrimidir bu. Marksizm ile kapitalizmin ikisi de,
  insanı sömüren sistemlerdir. İslam bunlara karşı, insana prestijini iade eden
  bir semavi dindir.) 
   
  Müslümanlık ile Hristiyanlığın mukayesesi 
  Sual: Hristiyanlık Müslümanlıkla mukayese edilirse, birinin
  diğerinden üstün yönü nelerdir? 
  CEVAP 
  Hristiyanlık o kadar çok değişti ki, dinin hiçbir hükmü kalmadı. Bozdular
  ve ortadan kaldırdılar. Hiç bozulmayıp orijinali bile olsaydı, Allahü teâlâ
  tarafından yürürlükten kaldırılmıştı, dolayısıyla İslamiyet ile Hristiyanlık
  hiçbir yönden mukayese kabul etmez. Birkaçını bildirelim: 
   
  1- Hristiyanlıkla en küçük bir dernek, bir köy muhtarlığı idare
  edilemez. Hiçbir idare şekli, yönetim şekli yoktur. Devletin şekli nasıldır?
  Devletin başkanının vasıfları nelerdir, bunu kimler seçer? Ama İslamiyet’te
  bunların hepsi detayı ile bildirilmiştir. 
   
  2- İslamiyet baştan başa bir hukuk sistemidir. 1960 yılına kadar
  İsrail bile İslam dininin kanunları olan Mecelleyi tatbik etmiştir. Her
  olayın cezası bildirilmiştir. Hırsızlık edenin, içki içenin, zina edenin,
  gaspın, adam öldürmenin insanları yaralamanın, gözünü kulağını çıkarmanın
  cezaları, hatıra ne geliyorsa hepsinin cezası bildirilmiştir. Hristiyanlıkta
  bunların hiç biri yoktur. 
   
  3- Ceza hukukunda olduğu gibi, diğer hukukta da, mesela miras
  hukukunda, evlilik hukukunda da her şey inceden inceye detayına kadar
  bildirilmiştir. Nikah ve boşanma şekilleri, alışveriş bilgileri, kâr
  oranları, müşteriyi kandırmanın cezası, işçi ve işveren hakları, ana baba
  evlat hakkı, karı koca ve arkadaş hakkı, komşu hakkı, gayrimüslimlerin hatta
  hayvanların hakları hep bildirilmiştir. 
   
  4- Dinin şartları, imanın şartları bildirilmiştir. Namaz nasıl
  kılınır, oruç nasıl tutulur, namazı neler bozar, orucu neler bozar, hac nasıl
  yapılır, zekat nasıl ve kimlere verilir. Kimler zekat alabilir, hepsi detaylı
  olarak bildirilmiştir. Etek tıraşı nasıl olunur, tırnak ve bıyık nasıl
  kesilir ve ne kadar zamanda bir kesilir. Her şey ayrıntılı olarak
  bildirilmiştir. Bunların hiç biri Hristiyanlıkta yoktur. 
   
  5- Hristiyanlığın sadece adı kalmıştır hiçbir kaidesi, kanunu
  yoktur. Hristiyanlığı bozuk bir din olarak kabul etmek bile yanlıştır. Yanlış
  da olsa ortada hiçbir kural; hiçbir kanun kalmamıştır. Papazlar tarafından
  yazılan İncillerde yani Hristiyanlık konseyinin yüzlerce İncil arasından
  seçtiği dört İncilde, birbirini tutmayan yanlış, çelişki bir tarafa böyle
  şeylerden hiç bahsedilmez. Baba tanrı böyle dedi, oğul tanrı şuraya gitti,
  tanrı, kuzusunu kurban etti, şaraplı ekmek yedi, falanca falancayı öldürdü,
  falanca zina etti, hepsi böyle şeylerdir, üstelik bunlar da birbirini tutmaz. 
   
  Dediğimiz gibi bütün kaideleri kanunları bile olsa yürürlükten
  kaldırılmıştır. İslamiyet ile Hristiyanlık mukayese edilemez.  
   
  Gayrimüslimlerin İslamiyet’i inceleyip Müslüman olduktan sonra neler
  söylediklerinden yukarıda kısaca bahsettik, yani en tabii mukayeseyi bizzat
  gayrimüslim iken müslüman olanlar yaptı. 
   
  Netice:  
  Kur'an-ı kerimde mealen şöyle buyurulmaktadır: 
  (Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19] 
   
  (Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3] 
   
  (Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.) [Al-i
  İmran 85] 
   
  Dinde zorlama yoktur 
  Sual: (Dinde ikrah yoktur) ne demektir? 
  CEVAP 
  Dinde zorlama yok demektir. Kâfir esir, Müslüman olmaya zorlanamaz
  demektir. Kâfir esir isterse zimmi olabilir.  
   |