26/07/2025 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Aşçının kalp gözü açıktı
Kabr-i şerifi Manisa-Kırkağaç'ta bulunan Hak dostlarından Sarı Hoca,
dergâhında talebe okutur ve her ihtiyaçlarını karşılardı.
Bir de aşçısı vardı.
Osman Dede
Kalp gözü açıktı. Bir gün Sarı Hoca, talebesiyle
sohbet ederken Osman Dede tefekküre daldı.
Kendi kendine;
“Şu anda İslam askeri küffarla cihat ediyor. Keşke ben
de onlarla gitseydim. Hem cihat sevabı kazanır, hem de bir esir yakalardım.
Yaşım ilerledi. Yoruluyorum. O esiri getirir, yanımda çalıştırırdım"
diyordu.
O böyle düşünürken, birden harp meydanında buldu
kendini. Savaşın tam ortasında.
Bir “kılıç” geçirdi eline.
Daldı düşman içine...
Ve bir esir yakaladı. Ancak bu esir, güçlü ve kuvvetli
biriydi. Onun elinden kurtulmak için çırpınıyor, Osman Dede’yse bırakmamak için
uğraşıyordu.
Ve bir “ses”le ayıldı.
Zira Sarı Hoca ona;
“Sıkı tut, bırakma!” diye
seslenmişti.
Bu sesle uyandı. Ve dergâhta, hocasının sohbetinde
buldu kendini. Sarı Hoca, ona bakıp;
“Osman Dede üzülme. O esiri bir başka asker tuttu.
Yakında getirecek. Onu sana yardımcı veririz. Çünkü sen yaşlandın artık. Çok
yoruluyorsun” buyurdu.
Osman Dede kalktı.
Öptü hocasının elini.
Ona olan “sevgi ve ihlâsı” bir kat
daha artmıştı bu vesileyle.