| 
   CEVAP  
  Dürr-ül-muhtar kitabının beşinci cildinde buyuruluyor ki:  
  Hanefi âlim İbni Nüceymi Mısri, Eşbah kitabında diyor
  ki:  
  Âyet-i kerimede ve hadis-i şeriflerde haram olduğu bildirilmeyen şeyler, aslı
  üzere helal olur. Veya helal ve haram diye hüküm verilemez. Hanefi ve Şafii
  âlimlerinin çoğu, böyle şeyler helal olur dedi. İbni Hümam, Tahrir kitabında
  da böyle söylüyor. Bunun için, Besmele ile kesildiği bilinmeyen hayvana ve
  zararı görülmeyen ota helal denir. Tütün de böyledir. Âlimlerin çoğuna göre,
  helaldir. Birkaçına göre ise, hüküm verilemez. [Uyun-ül-besair’de,
  Hamevi Eşbahı şerh ederken, (Buradan tütün içmenin helal olduğu
  anlaşılıyor) buyuruyor.]  
   
  Hanefi âlimlerinden, Şam müftüsü, Abdürrahman İmadi, Hediyeadındaki
  kitabında, (Tütün; soğan, sarmısak gibi mekruhtur) buyurdu. İbni
  Abidin, bu satırları açıklarken buyuruyor ki: 
  Vehbaniyye şerhinde, (Tütün içmek ve satmak yasak edilmelidir)
  diyor. [Tütünü yasak eden dördüncü Murad han zamanında bulunan Şernblali de,
  (Halife mubahları yasak edince haram olur) diyerek, tütün yasak edilmeli
  demiş, fakat yine de haram veya mekruh dememiştir.] 
   
  Mısır’da, Maliki âlimlerinin büyüklerinden Ali Echüri hazretleri
  tütünün helal olduğunu bildiren kitap yazıp, dört mezhep âlimlerinin, tütünün
  helal olduğunu bildiren fetvalarını nakletmiştir.  
   
  Abdülgani Nablüsi hazretleri de tütünün mubah olduğunu
  bildiren, Essulhu beynelihvan kitabında diyor ki:  
  Tütün bazılarına zarar verirse, yalnız bunlara haram olur, başkalarına haram
  olmaz. Bal, safra hastasına zarar verir. Fakat, başkalarına haram değildir.
  Her şey aslında helaldir. Haram veya mekruh diyebilmek için, delil lazımdır.
  Şarap habislerin en kötüsü iken ve Resulullah İslamiyetin bildiricisi olduğu
  halde, şaraba haram demedi. Âyet-i kerime ile yasak edilmesini bekledi. O
  halde, tütün içmek mubahtır, helaldir. Kokusu ise tab’an mekruhtur. Şer’an
  mekruh değildir.  
   
  İbni Abidin hazretleri devam ederek buyuruyor ki:  
  Tütün içmek Şafii’de haram değil, tenzihen mekruhtur. Hatta, zevce tütünü
  bırakınca, zarar görmezse, meyve gibi olur. Kocasının tütün parası vermesi
  lazım olur. Tütünü bırakınca, kadın zarar görürse, ilaç gibi olur.  
   
  Tütünü haram sananların vesika olarak ileri sürdükleri, Berikakitabının
  sahibi Muhammed Hadimi hazretleri diyor ki:  
  Bazıları, (Tütün ve kahve kullanmak da, âdette bid’attir. İkisi de haram
  değildir ve mekruh da değildir. Doğrusu da budur. Bunlara haram diyen, âdette
  bid’ati haram etmiş olur) dedi. Bize göre, kahve belki böyledir. Fakat, bunu
  da, kullanmamak daha iyidir. Çünkü, hakkında söz birliği yoktur. Tütüne gelince,
  haram olmadığı doğru ise de, mekruh olduğunda şüphe yoktur. Çünkü, helal
  olmasında söz birliği yoktur. Hadis-i şerifte, (Soğan, sarmısak
  yiyen, mescidimize gelmesin) buyuruldu. Çünkü, melekler pis kokudan
  incinir. Cüzzam, baras hastaları, yarası kokanlar, üzeri balık kokanlar da
  böyledir. Tütünü içmek de bunun için mekruh olur dedi. Salih olan kimse, bu
  hadis-i şeriften korkarak tütün içmez. (Berika)  
   
  Abdülgani Nablusi hazretleri diyor ki:  
  Tütün ve kahve için çeşitli şeyler söyleniyor ise de, sözün doğrusu, ikisine
  de haram ve mekruh dedirtecek bir sebep yoktur. Her ikisi de, (Âdette
  bid’at)dir. Herhangi bir sebep göstererek bunlara haram diyen kimse, âdette
  bid’at olan şeye haram demiş olur. Âdette bid’ate haram denilemeyeceğini,
  cumhuri ulema bildirmiştir. (Hadika s.143) 
   
  İsmail Hakkı hazretleri, ilk zamanlarında tütünün haram olduğunu yazmıştı.
  Çünkü, sultan Murad, tütün içmeyi yasak etmişti. İçen öldürülüyordu. Bu âlim,
  tütüne değil, tütün içmeye, idama sebep olduğu için haram demişti. Hükümet,
  tütün yasağını kaldırdıktan sonra, yazdığı kitabında, tütünün haram
  olmadığını bildirmiştir. [Bursa’da Orhan kütüphanesinde bu kitap vardır.] 
   
  Maliki âlimlerinden Ali Echüri hazretleri buyuruyor
  ki:  
  Tütün, aklı gidermiyor. Necis de değildir. Böyle olunca, tütün içmek haram
  değildir. Başka türlü zararlara sebep olursa haram olur. Zarar vermeyen
  kimseye haram değildir. Afyonu, aklı gidermeyecek az miktarda yemek caiz
  olduğu gibi, tütünü de aklı gidermeyecek miktarda içmek caiz olur. Bu ise,
  insanlara göre ve içilen miktara göre değişir. Bir kimsenin aklını gideren
  miktar, başkasının aklını gidermez. Tütün haramdır, diye kesin söylenemez.
  Bunu ancak din cahili olan söyler. Aklı gidermeyince, helal olduğu
  anlaşılmaktadır. Tütün, israf olduğu için haramdır da denilemez. Çünkü, mubah
  olan şeyi almak için verilen mal israf olmaz. Zararlı olduğundan haramdır
  demek de ilmi bir söz değildir. Çünkü, zarar verene haram olur. Zarar
  vermeyene haram olmaz. Hanefi âlimlerinden şeyh Muhammed Nihriri, uzman
  doktorun sözü ile veya tecrübe ile zarar verdiğini anlayan kimseye tütün
  içmek haram olur. Böyle kesin anlaşılmadıkça, helal olduğuna fetva vermiştir.
  Tütün hakkında bir hadis yoktur. Hanbeli âlimlerinden Meri bin Yusüf
  Mukaddisi, Tahkikul-burhan fi-şanid-duhankitabında, başka zarar
  vermedikçe tütünün haram olmadığını, ateş dumanını ağza çekmek gibi olduğunu,
  bunun haram olacağını ise kimsenin bildirmemiş olduğunu yazmaktadır. Yeni
  meydana çıkan bir şey, mubaha benzerse mubah olur. Harama benzerse haram
  olur. Aklı olan bir din adamı, tütünü elbet mubahlara benzetir. Zarara sebep
  olmadıkça haram diyemez. Aklı gidermeyecek kadar tütün içmenin haram
  olmadığını dört mezhep âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. (Gayet-ül-beyan)  
   
  Tütün, aklı giderir veya zarar verirse yahut nafakası vacip olanın nafakasını
  terke veya namazın vaktini kaçırmaya sebep olursa, haram olur. Başkalarının
  içmesi haram olmaz. Uyuşturucu maddenin aklı gidermeyen kadar az miktarını
  satmak da caizdir. (Celal-ül-hak fi keşfi ahvali şiraril-halk) 
   
  Tütün içmek, alkollü içkiler ve afyon, morfin, esrar ve benzerleri uyuşturucu
  maddeler gibi, haram edilmemiştir. İbni Abidin, (Zebaih) kısmında, (Allahü
  teâlânın, helal ve haram diye açıklamadığı şey, Allahü teâlânın af ettiği
  şeylerdendir) hadis-i şerifini yazarak, haram olduğu bildirilmeyen
  ve haram edilmiş olanlara benzemeyen her şeyin mubah olduğunu
  göstermektedir.  
   
  Kötü alışkanlık, haram işlemeye alışmak demektir. Haram olmayan şeyi
  kullanmaya kötü alışkanlık denmez. Boğazına düşkün olanlar, yiyeceğe
  benzetilemez diyerek de tütünü kötülüyorlar. Tütün bitkisini yakıp, dumanını
  çekmek, ihtiyaç değil, caiz olmaz diyorlar. Günnük, ud ağacı, tütsü otunu
  yakıp koklamak mubahtır. Bunlar, yenmez, içilmez, caiz olmaz denemez.
  Ölülerde ve dirilerde kullanılması sünnet olan şeyi de, yakılıp dumanı
  savruluyor diye, kötülenemez. Bunlar ve pis kokulu otlar, Araf
  suresindeki, (Yerden çıkardığı ziynet)kelimesine dahil
  olunmuştur. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: 
  (Çok yiyince sarhoş eden katı madde ve otların aslı temizdir, mubahtır.) (Redd-ül-muhtar 5/
  295) 
   
  Bir kimseye zarar veren mubah şey, ona haram olur. Zarar vermediği kimselere
  haram olmaz. Aşırı içen bazı kimselere zarar verirse, bunların çok içmesi
  haram olur. Fakat, bunların az içmelerine ve zarar görmeyenlere de haram olur
  denilemez. Çoğu zarar veren şeyin azı da haram olur demek pek yanlıştır. Her
  şeyin çoğu zarar verir. Ekmeğin, suyun da çoğu, zarar verir. Bunun içindir
  ki, doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, çoğu zarar veriyor diye, az yemek,
  içmek, haram olur mu?  
   
  Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:  
  Yemesi, içmesi zararlı olanlar üçe ayrılır:  
  1- Öldürücü olanlar. Her zehir, cam tozu ve benzerleri böyledir.
  Bunları yemek, içmek haramdır.  
  2- Öldürücü olmayanlar. Toprak, çamur, kil ve benzerleri
  böyledir. Bunları çok yemek, içmek mekruh olup, zararsız miktarları mubahtır. 
  3- Organlarında zafiyet olanlara zarar verenler. Sağlam olanlara
  zarar vermezler. Bazı kimselere balık eti, süt, yumurta, biber gibi şeyler
  zarar verir. Bunlar, yalnız zarar verenlere haram, mekruh olur. Zarar
  vermeyenlere ise mubahtır. (Hadika) 
   
  Tütüne zararlıdır diyenler üçüncü maddeye dahil ediyorlar. Her içeni öldürücü
  bir zehir olduğunu bildiren bir ilim adamı yoktur. Tütündeki nikotinden
  dolayı, günde bir iki sigara içen zehirlenir diyen de yoktur. Çünkü bu söz,
  havada, boğucu olan karbondioksit gazı bulunduğu için, nefes alan zehirlenir
  demeye benzer. Nikotinden çok daha zehirli olan siyanür asidi, acı bademde de
  vardır. Bu zehirden dolayı acı badem yemek haramdır, mekruhtur diyen yoktur.
  Her şeyi fazla yemek, içmek zararlı olur. Aşırı tütün içmek elbette
  zararlıdır. Bunun için sigara herkese zararlıdır, kansere sebep olur diyerek,
  günde 1-2 sigaranın da zararlı olacağını sanmak, bu yüzden haram veya mekruh
  demek ilme aykırıdır. 
  Hanefi âlimi seyyid Ahmed Tahtavi diyor ki: Şafii âlimlerinin çoğu, tütüne
  tenzihen mekruh dedi. Hanefi mezhebinde, soğan, sarmısak gibi tenzihen
  mekruhtur. (Dürr-ül-muhtar haşiyesi) 
   
  İbni Abidin, abdestin sünnetlerini anlatırken diyor ki: 
  Pezdevi üsulünde denildiği gibi, haram olduğu açıkça bildirilmeyen her şey,
  sözbirliği ile mubahtır. Çünkü, Allahü teâlâ Bekara suresinde, (Yerlerde
  olan her şeyi sizin için yarattım) mealindeki âyet-i kerimede,
  hepsinin mubah olduğunu bildirmektedir. Tahrir kitabında
  bildirildiği gibi, Hanefi ve Şafii âlimlerinin çoğunluğuna göre, her şey
  yaratılışında helaldir. Ekmel-üd-din, (Pezdevi) şerhinde de böyle
  bildiriyor ve bir şeyin haram olduğunu işitmeyen kimselerin, o şeyi yemesi
  mubahtır diyor.  
  İmam-ı Muhammed, (Leş ve şarap, yasak edildikten sonra haram oldu) diyerek,
  her şeyin aslında mubah olduğunu, yasak edilince haram olduklarını
  bildiriyor. 
   
  Milyonlarla salih Müslümanın ve halife-i müsliminin, şeyh-ül İslamların
  kullandığı şeye, kendi aklı ile kötü alışkanlık demek, bunu haramlara
  benzetmeye kalkışmak, ancak cahillerin yapacağı iştir. İkinci
  Abdülhamid han tütün içerdi. Kendisine Şemdinan ve İskeçe şehrinden
  tütün gelirdi. İskeçe, Şemdinan ve Samsun tütünleri, kıyılmış halinde, latif
  kokmaktadır. Çubuğa koyup içerlerken, etrafa hoş kokusu yayılmaktadır. Bozuk,
  karışık tütün içerken iyi kokmazsa, halis ve hoş kokulusu kötülenemez. Acı
  biberi sevmeyen kimse, tatlı biberi, hatta acısını da kötüleyemez. Bunlara
  mekruh diyemez. Eğer derse, sözünün kıymeti olmaz. Herkes, sevmediği şeye
  haram, mekruh derse, din-i İslam, Hristiyanlığa döner. Onun gibi karmakarışık
  olur. 
   
  Tütünü bırakmak nefs ile mücadele sevabı kazandırmaz. Bedene ihtiyacını
  vermemek, zulüm olur.  
  Günah olur. Nefs, ihtiyaca kavuşmakla doymaz. İhtiyaçtan fazlasını ve
  haramları ister. O halde, nefsle mücadele, haramlardan ve mubahların
  fazlasından sakınmaktır. Günde bir kere tütün içmemek, nefsle mücadele
  değildir. Tütünü, sıhhate ve keseye zararlı olacak miktarda fazla içmemek
  mücadeledir. Yalnız tütün ile değil, bütün mubahlarla da nefs mücadelesinin
  böyle olması gerekir. 
   
  Tütünü, afyona benzetmek de, onun herkese haram olacağını göstermez. Tersine
  olarak, zarar yapmayacak kadar az içenlere mekruh bile olmadığını, gösterir.
  Çünkü müctehidler, afyon gibi uyuşturucu maddeleri, haram olan içkilerden
  ayırmaktadır.  
   
  Dürr-ül-muhtar 3. cilt, 166.sayfada, (Benc veya Ban otu denilen
  uyuşturucu otu yemek mubahtır. Çünkü ottur. Bununla sarhoş olmak haramdır)
  diyor. İbni Abidin hazretleri bunu açıklarken buyuruyor
  ki:  
  (İmam-ı Muhammede göre, çoğu sarhoş edenin azı da haram olması, sıvı olan
  içkiler içindir. Böyle olmasaydı, safran, anber gibi, fazlası sarhoş eden
  birçok katı maddelerin az miktarını yemek de haram olurdu. Bunlara haram
  diyen hiçbir âlim yoktur. Ban otu ve benzeri zehirli otların necis olduğunu
  hiçbir âlim bildirmedi. Ban otunun ilaç olarak kullanılması caizdir. Aklı
  giderip keyif verici olarak kullanılması caiz değildir. İmam-ı Muhammedin
  sözü sıvı haldeki içkiler içindir. Ban otu ve benzerleri, katı oldukları
  için, ancak sarhoş olmak için kullanılmaları haram olur. Bu da, çok miktarda
  kullanılmaları haram olur demektir. Az miktarda kullanılmaları haram olmaz.
  Mesela, Amber ve benzerlerini koku için ve Skamonya denilen zehirli mahmude
  otunu müshil olarak kullanmak ve diğer katı zehirli ilaçları az miktarda
  kullanmak haram olmaz. Caiz olur. Zarar veren çok miktarlarını kullanmak
  haramdır.) [Redd-ül muhtar] 
   
  Tütün abes de değildir. Abes, faydasız iş yapmaya, boş yere vakit geçirmeye
  denir. Çalgı ile, oyun ile vakit geçirmek böyledir. Tütün, vakit öldüren bir
  iş değildir ki, abes denilsin. Tütün içmek, faydalı iş yapmaya mani olmuyor.
  Tütün içerken kitap okunur. Misafir ile sohbet edilir. 
   
  Büyüklerin yanında, camilerde, vaazlarda, muhterem yerlerde içilmemesi de,
  haram veya mekruh olacağını göstermez. Büyüklerin yanında yatılmaz. Bunlara
  ve Kâbe’ye karşı ayak uzatılmaz. Vaazda, derste ekmek bile yenmez. Böyle,
  birçok yerlerde ve sıkıntı duyanların yanında yapılmayan çok şey vardır ki,
  başka yerlerde ve yalnız iken hiçbiri haram veya mekruh değildir. Camide
  alışveriş etmek, yüksek sesle konuşmak, kan aldırmak mekruhtur. Fakat bunlar,
  cami dışında mekruh değildir.  
  İhtiyaç deyince yalnız yiyip içecekleri anlamak, pek basit bir görüştür.
  Bedenin, ruhun çeşitli ihtiyaçları olduğu, din kitaplarında yer almaktadır.
  Bütün duyu organlarımızın farklı ihtiyaçları olduğu gibi, sinir sisteminin,
  hatta her organın ayrı ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların, ekmek, su gibi
  önemli olduğu, herkesçe bilinmektedir. Fıkıh kitaplarında, akla gelmeyen,
  çeşitli ihtiyaçlar görüyoruz. Mesela, Dürr-ül-muhtar’da, (Burnu
  ve teri silmek için mendil satın almak, ihtiyaç için olursa caizdir. Gösteriş
  için olursa, tahrimen mekruhtur) diyor.  
   
  Görülüyor ki, bir şeyi kullanmak bile, niyete göre ihtiyaç olmaktadır.
  Doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat, oruç tutmak veya misafiri utandırmamak
  için olunca, helal, hatta sevap oluyor. Misafire ikram için, haram, helal
  oluyor da, haram olmayan tütünü ikram etmek neden suç olsun? Tütünü kötüleyenler,
  bu hücumlarını, keşke, İslamiyet’in haram ettiği şeylere karşı yapsalardı,
  çok sevap kazanırlardı. İslam’a büyük hizmet etmiş olurlardı. Fakat, şeytan
  herkesi bir taraftan yakalıyor. Hem İslamiyet’e saldırtıyor, hem de, ibadet
  yaptığını sanarak, kibre, ucba sürüklüyor. Bunları anlamadan konuşmak, dine
  de, söz sahibine de kusur getirir. Hissi, yani kendi görüşlerini, dinin
  emirleri ve yasakları durumunda göstermeye kalkışmak ve yapılan işlerin,
  helal mi, haram mı olacağını ayırırken taassuba kapılıp, nasslara dayanmamak
  felakettir.  
   
  Birkaç âlim ise, nafakadan kesilmesi, dumanı ile başkasını rahatsız etmesi,
  çok içerek bedene zarar vermesi... gibi şartlarda tütüne haram veya mekruh
  demişlerdir. Yoksa, mücerret [soyut olarak] tütünün içilmesini kötüleyen hiçbir
  âlim yoktur. El-Ukud-üd-dürriyye’nin ve Hadika ikinci
  cildinin sonunda, tütünün haram olmadığı vesikalarla ispat edilmiş ve
  Tahtavi’nin Merakıl-felah haşiyesi, orucu bozanlarda da uzun
  yazılıdır. 
   
  Şam âlimlerinden Mustafa Rüştünün Tuhfet-ülihvan ma kile fiddühan kitabında,
  insanın sıhhatini bozan, zarar veren şeyleri ve israfı uzun anlattıktan
  sonra, tütünün böyle olmadığını bildiriyor. Tütüne haram demek, vera ve takva
  da olmaz. Vera sahipleri, Allahü teâlânın haram etmediği şeye, haram diyemez
  diyor. Hanefi âlimlerinden allame Abdüllah bin Muhammed Nihriri ve Şafii
  âlimlerinden Ali bin Yahya Nevreddin Ziyadi ve Abdürraufi Münavi ve şeyh Ali
  Şevberi ve şeyh İsmaili Sencidi ve Maliki âlimlerinden allame Külli ve
  Hanbeli âlimlerinden şeyh Meri, tütünün haram olmadığına fetva vermişlerdir
  diyor. Zararı ve lüzumu olmayan şey için mubah, zihin durgunluğunu giderip,
  hafızasını kuvvetlendirene mendub, terk edince zarar verene vacib, kullanınca
  zarar verene haram, içmek istemeyene, tütün içmesi mekruh olur, diyor. Şarap
  böyle değildir. Şaraba alışan, tevbe etse, şarabı terk ettiği için hasta
  olup, ölse, sevap olur. 
   
  Âlimlerin çoğu tütüne mubah demiştir. Mesela Şeyh-ul İslam Ebülbeka,
  Ahmed bin Ali Hariri, İsmail Meraşi, kadi Abdürrahim, Ganim bin Muhammed
  Bağdadi, Şeyhul İslam Behai, Muhammed Tarsusi, Muhammed Kehvaki, Mısır
  âlimlerinden Yusüf Decvi ve Muhammed bin Abdülbaki Zerkani, allame Abdülgani
  Nablusi, Abdürrahman bin Muhammed İmadi, allame Ali Echüri, Mahmud-i Samini,
  Osman Bedreddin, seyyid Abdülhakim efendi, büyük âlim, veliyyi kâmil mevlana
  Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyorlar ki:  
  (Zarar ve alışkanlık yapmayacak kadar az içilen tütüne haram ve mekruh
  demekten sakınmalı, kesesine ve sıhhatine zarar vermeyecek kadar az içenleri
  fâsık, günahkâr bilmemelidir.) 
   
  Tütün içmek israf mıdır?  
  İsraf, malı haram olan yere vermektir. Azı da, çoğu da israf olur. Büyük
  günah olur. İçki ve kumar için vermek böyledir. Sigara haram olsaydı, buna az
  veya çok verilen para israf olurdu. İmam-ı Rabbani hazretleri
  buyuruyor ki:  
  (İnsanın bazı arzuları, tabiatından ileri gelmektedir. Hiç kimse bu
  isteklerden kurtulamaz. Mesela, sıcakta, insanın tabiatı serin bir şey içmek
  ister. Soğukta, sıcak bir şey ister. Böyle istekleri yapmak nefse uymak
  değildir. Çünkü, tabiatımızın zaruri istekleri mubahtır. Bu ihtiyaç
  maddelerini lazım olduğu kadar kullanmak sünnettir. Çünkü, bu tabii istekler
  nefsi emmarenin arzularının dışındadır. Nefs, mubahların lüzumundan fazlasını
  ve haramları ister.) [Mektubat 3/27] 
   
  Malı, ihtiyaç olan mubahlara harcamak israf değildir. Günah olmaz. Sigaraya
  alışmış kimsenin tabiatı ekmek ister gibi, tütünü istiyor. Böyle kimsenin,
  ihtiyacı kadar kullanması israf olmaz.  
   
  Tab’an mekruh 
  Sual: Tab’an mekruh ne demektir? 
  CEVAP 
  Tab’an mekruh, insanın tabiatına çirkin gelen, tiksindiren şey demektir.
  Çiğ soğan ve sarımsak yemek gibi. Bunları yemek mubah, yani dinen mekruh
  değildir. Kokusu rahatsız ettiği için, tab’an mekruhtur. Dinen mekruh
  değildir. 
   
  Muz, kivi ve sigara 
  Sual: Kur’anda ve hadiste, sigaranın mubah olduğuna dair bir delil
  var mıdır? 
  CEVAP 
  Dinimizde mubah olan şey için delil aranmaz. Haram olan şey için delil
  sorulur. Mesela muzun, kivinin mubah olduğu Kur’an-ı kerimde ve hadis-i
  şeriflerde olmaz. 
   
  Sigara 
  Sual: Tam İlmihal’de sigaraya mubah deniyormuş. Öyle midir? 
  CEVAP 
  Tam İlmihal nakle dayanır. Tütün bahsinde de âlimlerden nakil
  yapılmıştır. Tam İlmihale itiraz eden oradaki âlimlere itiraz ediyor
  demektir. 
   
  Tam İlmihal’de diyor ki: 
  Tütüne haram diyen birkaç âlim ve mekruh diyenler oldu. Dikkat edilirse,
  bütün bu kitaplarda, tütünün haram olmasında bazı şartlar bildirilmekte,
  haram olmasını (Nafakadan kesilmesi, dumanı ile başkasını rahatsız etmesi,
  çok içerek bedene zarar vermesi... gibi şeylere) bağlanmakta, bu şartlar için
  kötülenmektedir. Yoksa, mücerret tütünün içilmesini kötüleyen hiçbir âlim
  yoktur. O halde, sigara içmenin kötülenmesine sebep olan şartları taşımayan
  bir kimsenin az miktarda tütün içmesine, haram ve mekruh denmemiştir. 
   
  Sigara haram değil midir? 
  Sual: Bir arkadaş, günde birkaç paket sigara içiyor, orada sigara
  içmeyenleri duman altında bırakıp rahatsız ediyor. Sonra da, (Ben günah
  işlemiyorum, sigara mubahtır) diyor. Böyle sigara içmesi haram değil mi? 
  CEVAP 
  Sigara konusunda ifrat ve tefrite gidenler oluyor. Yani aşırı uçlarda
  bulunuyorlar. Bir tek sigaraya haram diyen, hattâ (Sigara necistir,
  cebinde olsa, namaz kılınmaz diyen) aşırı kimseler olduğu gibi,
  sizin bahsettiğiniz gibi, günde birkaç paket sigara içen, başkalarına eziyet
  vererek haram işleyenler de vardır. Çilek, yumurta gibi mubah meyve ve
  gıdalar, alerji yapan kimselere haram olur. Çok yiyip içmek de haramdır.
  Sigaradan rahatsız olan olduğu gibi, astım krizine bile giren oluyor. İçtiği
  sigara kendine veya başkasına zarar veriyorsa, sigara içmek haram olur. 
   |