İbni Sebecileri susturan kesin deliller

İbni Sebecileri susturan kesin deliller

Önsöz
Eshab-ı kiramı kötüleyenler, yirmiden fazla fırkaya bölünmüştür.
Birinci kısım: En kötüsüdür. (Allah, Ali’nin içindedir. Ali’ye tapmak, Ona tapmaktır) diyor.

İkinci kısmı: 
Bunları kötülüyor ve (Ali, Allah olur mu? O, insandır. Ama insanların en üstünüdür. Allah, Kur'anı ona gönderdi. Cebrail de, iltimas edip, Muhammed’e getirdi. O da Ali’nin hakkını yedi) diyor. 

Üçüncü kısım:
 Bunları kötüleyerek (Hiç böyle olur mu, Peygamber Muhammed “aleyhisselam”dır. Fakat, benden sonra, Ali halife olsun dedi. Sahabe, dinlemeyip, diğer üçünü halife yaptı. Ali’yi dördüncüye bıraktı) diyorlar. Diğer üç halifeye, Ali’nin hakkını aldılar diye düşman oluyorlar. Eshab-ı kiramın hepsine de, onun hakkını vermediler diye düşman oluyorlar. Kendi hakkını aramadı diye, Hazret-i Ali’ye de çok kızıyorlar. Bu üç kısmın hepsi de aşırı hareket ediyor. 

Üçüncü halife Hazret-i Osman zamanında, Abdullah bin Sebe adındaki Yemenli bir Yahudi, İslam’da ilk olarak bölücülük fitnesini çıkardı. Buna aldananlar, Eshab-ı kiram arasına karıştılar. Tarih boyunca, din düşmanları tarafından desteklendiler. Zaman zaman azarak, İslamiyet’i içerden yıkmaya çalışmışlar ve çok müslüman kanı dökülmesine sebep olmuşlardır. Halbuki İslamiyet, birleşmeyi, kardeş gibi birbirini sevmeyi emretmektedir. 

Müslüman görünerek, İslam’da ilk fitneyi çıkaran yahudi ibni Sebe’nin maksadı müslümanları birbirine düşürmek, Allah Resulüne ve arkadaşlarına akrabalarına itimadı sarsarak İslamiyet’i yıkmak idi. Bunu başarırsa din otomatikman yıkılıyordu. Dinin sahibine yani Allah ve Resulüne ve arkadaşlarına itimat kalmayınca daha kime inanılacaktı, bu iman nasıl iman olacaktı? Bu iman mı yoksa imansızlık mı olacaktı? Bu iddiaları yapan ibni Sebeciler, Hurufiler, Rafiziler, bu fitneyi ilk çıkaran yahudi ibni Sebe’nin yolundan gitmekte olup, o Yahudinin maksadına hizmet etmiş olmaktadırlar.

Ehl-i sünnet âlimleri, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde Cennet ile müjdelenen eshab-ı kiramdan herhangi birine kâfir demenin küfre sebep olacağını, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle ispat etmişlerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fitne veya bid'at yayıldığı, Eshabım kötülendiği zamanda, hakkı bilen, bilgisini müslümanlara duyursun! Hakkı yani doğru yolu bildiği [ve gücü yettiği] halde, müslümanlara duyurmayanlara, Allahü teâlâ ve melekler ve bütün insanlar lanet eylesin! Allahü teâlâ, böyle bir kimsenin farzlarını ve nafile ibadetlerini kabul etmez.) [Hatib, Deylemi]

Diğer maddelerde, ibni Sebecilerin iftiralarını ve bunları susturan kesin delilleri okuyacaksınız. Önce kısa bir bilgi verelim: 

Sofiyye-i aliyyenin büyüklerinden ve reislerinden aynı zamanda Peygamber efendimizin torunlarından olan, gavs-i azam, seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki: 
(Muhammed aleyhisselamın ümmeti, başka Peygamberlerin ümmetlerinden daha üstündür. Bu ümmetin de üstünü, Ona iman ederek mübarek yüzünü görmekle şereflenen Eshab-ı kiramdır ki, hepsi Ona tâbi olmuş, Onun için harp etmiş, Onun uğruna canlarını, mallarını feda etmiştir. Onun emrini yapmak, birinci vazifeleri olmuş, her şeyde Onun yardımcısı olmuşlardır. Bu Eshabın da en üstünü Hudeybiye’de, Resulullah ile biat edip, Onun için ölmeye hazır olduklarını söz veren kahramanlardır. Bunlar, 1400 kişi idi. Bunların da en üstünü, Bedir muharebesinde bulunanlardır ki, bunlar 313 kişi idi. 

Bunların da üstünü, ilk Müslüman olan kırk kişidir ki, kırkıncısı Hazret-i Ömer, bunların otuz dördü erkek, altısı kadındır. Bunların da üstünü Aşere-i mübeşşere, yani Cennete girecekleri ismen müjdelenen on kişidir. Bunlar, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr bin Avvam, Abdurrahman bin Avf, Sad ibni Ebi Vakkas, Said bin Zeyd ve Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleridir. Bunların da üstünü Hulefa-i raşidin, yani dört halife olup, bunların da üstünü Hazret-i Ebu Bekir, sonra Hazret-i Ömer, ondan sonra Hazret-i Osman, ondan sonra Hazret-i Ali’dir. Bu dördünden Hazret-i Ebu Bekir, iki sene dört ay, Hazret-i Ömer on sene, Hazret-i Osman oniki sene, Hazret-i Ali altı sene Resulullahın Halifesi oldu “radıyallahü anhüm”. 

Dördünün hilafeti, bütün Sahabenin arzusu ve oy birliği ile ve her birinin, zamanının en üstünü olması ile idi. Zor ile, kuvvet ile ve kendinden daha üstün olanın hakkını almak sureti ile değildi. Ebu Bekri Sıddık, Muhacirlerin ve Ensarın söz birliği ile halife oldu. Şöyle ki, Resulullah vefat edince, Ensar-ı kiram, sizden bir emir, bizden bir emir olsun demişti. Hazret-i Ömer ayağa kalkıp, ey Ensar! Resulullahın Ebu Bekir’e, (Eshabıma imam ol!) diye emir buyurduğunu unuttunuz mu? deyince, biliyoruz ya Ömer, dediler. Hazret-i Ömer, devam ederek, içinizde Ebu Bekir’den üstünü var mı? dedi. Ensarın hepsi, kendimizi Ebu Bekir’den üstün sanmaktan Allah’a sığınırız, dedi. Hazret-i Ömer, Resulullahın tayin ettiği makamdan Ebu Bekir’i azletmeyi hanginiz hoş görür, deyince, bütün Ensar, hiçbirimiz hoş görmeyiz. Onu azletmekten Allah’a sığınırız, dediler. Muhacirler ile elbirliği yaparak Ebu Bekri Sıddıkı halife yaptılar. Hazret-i Ali ve Zübeyr de, sonra oraya geldi. İkisi de Halifeyi kabul etti. Hazret-i Ebu Bekri Sıddık, üç defa ayağa kalkıp, (Beni halife kabul etmekten vazgeçeniniz var mı?) dedi. Önde duranlar arasında bulunan Hazret-i Ali, ayağa kalkıp, (Hiçbirimiz vazgeçmeyiz. Vazgeçmeyi hiçbir zaman hatırımızdan geçirmeyeceğiz. Resulullah seni, hepimizin önüne geçirdi. Kim, seni geriye çekebilir?) buyurdu. 

Hazret-i Ebu Bekri Sıddıkın halife olmasını isteyerek, en tesirli söz söyleyenin Hazret-i Ali olduğu kuvvetli, sağlam haberlerle gelmiştir. Mesela, Deve vakasından sonra, Abdullah bin Keva, Hazret-i Ali’ye gelip, Resulullah hilafet için, sana bir şey söylemedi mi? dediğinde: (Biz, önce dindeki vazifemize bakarız. Dinin direği ise namazdır. Allahü teâlânın ve Resulünün, dinde, bizden beğendikleri şeyleri, dünyalık olarak beğenir, seçeriz. Bunun için Ebu Bekir’i halife yaptık) buyurdu. 

Resulullah son günlerinde, hasta iken, namaz kıldırmak için, Ebu Bekri Sıddıkı kendi yerine imam yapmıştı. Bilal-i Habeşi her ezan okuduğunda, (Ebu Bekir’e söyleyin, nasa imam olsun!) buyururdu. Resulullah, kendinden sonra, Hazret-i Ebu Bekir’in halife olmaya, herkesten daha layık olduğunu gösteren ve Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali’den her birinin de, kendi zamanlarındaki insanlardan, hilafete en layık olduklarını bildiren çok şeyler söylemiştir.) [Gunyet-üt-Talibin]

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: 
Hazret-i Ali, Ebu Bekri Sıddıkın halifeliğini seve seve kabul etmişti. Bunu herkes iyi bildiği için, (İstemeyerek kabul etti) demekten başka söz bulamadılar. 

Hazret-i Ebu Bekir, halifeliğe layık olmasaydı, Hazret-i Ali onu istemez, benim hakkımdır derdi. Nitekim, Hazret-i Muaviye’nin halife olmasını kabul etmedi. Kendisi halife olmak için uğraştı. Halbuki, Hazret-i Muaviye’nin ordusu, kuvveti çok idi. Bu yüzden çok kimselerin ölmesine sebep oldu. Böylece güç durumda hakkını istediği halde, hakkı kendinde görseydi, Hazret-i Ebu Bekir’den istemesi daha kolay idi. Seçilmesini ister ve hemen seçilirdi. Hazret-i Ali, Hazret-i Ebu Bekir’i seçtiğini bildirip biat ettikten sonra, minberin önünde oturdu. Sonraki konuşmalarda, Halifenin suallerine tesirli cevaplar vererek Halifeyi destekledi. (Reddi Revafıd)

Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri aynı kitabında, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hasan’ın üstünlüklerini gösteren hadis-i şerifleri ve hilafetlerini uzun uzadıya bildirdikten sonra, buyuruyor ki: 
İmam-ı Ali şehit olunca, imam-ı Hasan müslüman kanı dökülmemesi ve rahat etmeleri için hilafeti bırakmak istedi. Hazret-i Muaviye’ye teslim etti. Onun emirlerine tâbi oldu. O günden itibaren Hazret-i Muaviye’nin hilafeti hak ve sahih oldu. Bu suretle, Server-i âlemin haber vermiş olduğu, (Bu benim oğlum seyyiddir. [Yani büyüktür]Allahü teâlâ, onun ile, müminlerden, iki büyük fırka arasını bulur. [Yani barıştırır]hadis-i şerifinin manası meydana çıktı. Görülüyor ki, imam-ı Hasan’ın tâbi olması ile, Hazret-i Muaviye, İslamiyet’e uygun halife oldu. Böylece, müslümanlar arasındaki bütün anlaşmazlık sona erdi. Tabiin ve Tebe-i Tabiin ve dünyadaki bütün müslümanlar, Hazret-i Muaviye’yi halife olarak tanıdı. Server-i âlem, Hazret-i Muaviye’ye, (Halife olduğun zaman, yumuşak ol veya güzel idare et!) buyurdukları gibi, diğer bir hadis-i şerifte, (İslamiyet değirmeni, 35 sene veya 37 sene devam edecektir) buyurdu. Peygamber efendimizin çarh, yani dolab buyurmasının sebebi, dindeki kuvveti ve sağlamlığı bildirmek içindir. Bu müddetin otuz senesi dört halife ve imam-ı Hasan ile tamamlandıktan sonra, geri kalan beş veya yedi senesi, Hazret-i Muaviye’nin hilafeti zamanıdır. (Gunyet-üt-Talibin)

Mevahib-i ledünniyye
 ikinci cildinde, Resulullahın gelecekte olacak şeylerden verdiği haberleri bildirirken diyor ki: 
İbni Asakir bildiriyor ki, Resulullah, Hazret-i Muaviye’ye, (Benden sonra, ümmetimin üzerine hakim olursun. O zaman, iyilere iyilik et. Kötülük yapanları da, af eyle!) buyurdu. Yine İbni Asakir bildiriyor ki, Resulullah, (Muaviye, hiç mağlup olmaz) buyurdu. Hazret-i Ali, Sıffin muharebesinde: Bu hadis-i şerif hatırıma gelseydi, Muaviye ile harp etmezdim, dedi. 

İmam-ı Beyheki diyor ki, Hazret-i Ali buyurdu ki, Resulullahtan işittim, buyurdu ki:
(Ümmetimden bazı kimseler meydana çıkacak, Eshabımı kötüleyeceklerdir. Bunlar, müslümanlıktan ayrılacaklardır.) 

Allahü teâlânın Kur’an-ı kerimde (Hepsine Cenneti vaad ettim, ben onlardan razıyım, onlar da benden razıdır) diye methettiği eshab-ı kiramın hiçbirine dil uzatılamaz. Fâsık ve kâfir denilemez. Bu yüzden Hazret-i Ali kendisiyle savaş eden müslümanlar için buyurdu ki: (Kardeşlerimiz bize asi oldu. Bunlar, kâfir veya fâsık değildir.) 

İmam-ı Şafii hazretleri de, (Allahü teâlâ, ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup, bulaştırmayalım!) buyurdu. 

Ya Rabbi! Bizleri parçalanmaktan koru! Hepimizi, razı olduğun, beğendiğin, Ehl-i sünnetin doğru yolunda birleştir! İslam düşmanlarının yalanlarına aldanarak, tuzaklarına düşmekten koru! 

Ya Rabbi! Bizi ve bizden önce gelen din kardeşlerimizi af eyle! Mahlukların en kıymetlisi olan, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama ve temiz olan âline ve Eshabının hepsine bizlerden kıyamete kadar dua ve selamlar olsun! Âmin.

Abdullah bin Sebe hakkında kısa bilgi 
Müslümanlar arasında Eshab-ı kiram düşmanlığını ilk aşılayan Yahudi dönmesi Abdullah bin Sebe’dir, “Sebeiyye” denilen sapık yolun kurucusudur. [Geniş bilgi için Abdullah bin Sebe kimdir maddesini okuyunuz. Burada özetle yazıyoruz.]

Hazret-i Osman’ın halifeliği zamanında Yemen’den Medine’ye geldi. Ben müslüman oldum dedi. Halifenin gözüne giremeyince, her yerde halifeyi kötülemeye başladı. Fitne ve fesat çıkaracağı anlaşılarak Medine dışına çıkartıldı. O da gittiği Basra, Şam ve Kufe’de de Halife Osman’ın aleyhindeki faaliyetlere devam etti. Eshab-ı kiramın büyüklerine uygunsuz sözler söyleyerek bozgunculuk yaptıysa da fazla taraftar bulamadı. Mısır’a gelerek cahilleri etrafına topladı. “Hazret-i İsa’nın döneceğine inanıp da Hazret-i Muhammed’in döneceğine inanmayana şaşarım” dedi. “Halifelik Hazret-i Ali’nin hakkıydı, Osman onun hakkına tecavüz ederek zalimlik yaptı” dedi. Hatta Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’in hilafete geçmeye hakları olmadığını söyledi. Etrafına topladığı cahilleri isyana teşvik etti. 

İbni Sebe ve taraftarlarının yaptığı fitnenin etkisinde kalarak Mısır ve Irak’tan Medine’ye gelen isyancılar Hazret-i Osman’ı şehit ettiler. Hazret-i Ali zamanında da fitne ateşini körüklemeye çalışan ibni Sebe, Kufe’ye giderek Hazret-i Ali’ye yaranmaya çalıştı. Hazret-i Ali’ye “sen tanrısın” diyerek ona secde etti. Hazret-i Ali, onu Medayin şehrine sürdü. Sebeiyye fırkası, Cemel ve Sıffin olayının hazırlayıcılarıdır. Hazret-i Ali’yi de şehit ettiler. Hazret-i Ali şehit olunca; “O ölmedi, bulutlara yerleşti, şimşek, yıldırım onun emri ile olmaktadır” derdi. Daha nice düzmece sözleri ile cahilleri aldatıp Müslümanları içeriden yıkmaya çalıştı. (Rehber Ansiklopedisi)

Yahudi İbni Sebe, 654’te Mısır’dan Medine’ye gelmiştir. (Müncid) 

İbni Sebe Mısır’da isyana sebep oldu, ona inanan çapulcular, Osman’ı şehit etti. (Kamusül alam)

Yahudiler Resulullahı zehirledikleri halde, öldüremeyince bu sefer müslümanların arasında fitne çıkarmaya başladılar. İbni Sebe, her peygambere Allah tarafından vasi verildiği ve Hazret-i Muhammed’in vasisinin Hazret-i Ali olduğu hakkında propagandaya girişti. Mısır’dan Medine’ye gelmiştir. Hazret-i Ali’ye secde etmiştir. Hazret-i Ali de onu Medayin şehrine sürmüştür. (İslam Ansiklopedisi)

Cemel Savaşını hazırlayan ibni Sebe’nin Müslümanlığa karşı kazandığı zaferin bu ikincisi idi. Daha önce Hazret-i Osman’a karşı hazırladığı isyanı kazanmıştı. (Kısas-ı Enbiyâ, Mir’atül’iber)

Hazret-i Osman halife iken, Abdullah bin Sebe isminde Yemenli bir Yahudi, Medine’ye geldi. Halifeden yüz bulamayınca, Hazret-i Osman’ı kötüledi. Halife de, bunu Medine’den çıkardı. Bu da, Mısır’a gidip, halifeyi kötülemeye başladı. Çok bilgili olduğundan, cahilleri etrafına topladı. (Her Peygamberin bir veziri var idi. Peygamberimizin veziri de Ali’dir. Hilafet, onun hakkı idi. Osman, onun hakkını elinden aldı) diye her yerde konuşmaya başladı. (Tarih-i Taberi)

Eshab-ı kiramı kötüleyenlerin ilki, Abdullah bin Sebe’dir. (İbni Mülcem Hazret-i Ali’yi öldürmedi. Şeytan Ali’nin şekline girmişti. Şeytanı öldürdü. Ali, bulutlar içindedir. Gök gürlemesi, onun sesidir. Şimşek, kamçısıdır) derdi. İbni Sebe Yahudisinin sözlerine aldanan (Sebeciler), gök gürültüsü işitince, (Ey emirel-müminin! Sana selam olsun) derler. (Reddi revafıd)

Sebeiyye sapık inanışını kuran, Abdullah bin Sebe adında Yemenli bir Yahudidir. “Sen tanrısın” dediği için Hazret-i Ali bunu Medayin’e sürdü. (Tuhfe-i isna aşeriyye)

Eshab-ı kiramın hepsini sevenlere Ehl-i sünnet denir. Bir kısmını sevmeyenlere Şii denir. Tamamına düşman olanlara Rafizi denir. Rafiziler, ibni Sebe’nin yolundadır. (Cennet yolu ilmihali)

İbni Sebe’nin varlığı ve Sebe’iyye fırkası
Rafıziler ile Sünni görünen bazı mezhepsizler, İbni Sebe diye biri yok diyorlar. Halbuki yüzlerce kitap İbni Sebe’den bahseder. (El Şia ve El Sünne) kitabında İhsan İlahi Zahir diyor ki: İslam güneşi doğup her yere yayılınca, kâfirlerin ve müşriklerin kalbleri yanıp tutuştu. Yahudiler, İran Mecusileri, Hindular, İslam’a tuzak hazırlamaya başladılar. Fitne çıkarıp, kan dökülmesine sebep oldularsa da, İslamiyet’i yıkamadılar. Kâfirliğini gizleyenlerin başında Yahudi Abdullah bin Sebe gelir. Sünni ve Şia’dan tarihçiler, hadisçiler ve tabakat sahipleri, edebiyat ve soy kütükçüleri İbni Sebe’ye yer vermişlerdir. 

Bazıları şunlardır:
Çok bid’at çıkaran İbni Sebe’ye Allah lanet etsin. (İbni Kesir, Bidaye ve Nihaye 7/190); 

İbni Sebe, Yemen Yahudisidir. (İbni Asakir Dimaşik Tarihi 3/29, İbni Esir, Kâmil 3/77); 

İbni Sebe kendini tam kamufle etmiştir. Basra valisi Abdullah bin Amir, ona ismini sorduğunda, ben ehli kitaptan İslamiyet’i seçen ve size yakın olmak isteyen bir kişiyim demiştir. İbni Amir ona, bunu nereden bileyim der ve Basra’dan çıkarır. (Taberi 4/326-327), 

İbni Sebe, Şam’da rolünü oynayamadan Mısır’a geçmiştir. (Taberi 4/340), 

İbni Sebe’ye anası siyahi olduğu için İbni sevda da denir. (El Mukrizi, el Hutat 2/356); 

İbni Sebe’nin anası Habeşli siyahi - zencidir. (Taberi 4/326-327), 

İbni Sebe ve fırkası taşkınlar sınıfındadır. (Ebul Hasenil Eş’ari, Makalatil İslamiyyin 1/85); 

Kelbi, ibni Sebecidir. (İbni Hibban kitabil Mecruhin 2/253);

İbni Sebe Hazret-i Ali ölmedi derdi. (El Mukaddesi, el Bedi vel Tarih 5/129); 

Hazret-i Ali’nin nasla imam olacağını ilk ortaya atan İbni Sebe’dir. (Şehristani, Milel ve Nihal 2/116);

İbni Sebe, Hazret-i Ali’nin bir kısmı ilahtır derdi. (Essafidi, el Vafi bil Vefiyyet 17/20); 

Yahudi Pavlos’un Hristiyanlığa yaptığı gibi Yahudi İbni Sebe de müslüman görünüp İslam’ı bozmaya çalıştı. (Ebil Iz El Hanifi, Şerh el akidetü et-Tahaviyye s.578); 

İbni Sebe tenasühü İslam’a sokmaya çalışmıştır. (Mukrizi, el Hutat2/356); 

Yahudi İbni Sebe, bâtıl davasını sinsice, tedrici olarak ve kurnazca yayardı. (Abdulaziz bin Veliyullah Muhtasaril Tuhfe el İsna Aşeriyye s.317); 

Sebeciler biz vahye ulaştık derler. (İbni Ebi Ömer el Adni, Kitabül imam s.249); 

Hazret-i Ali, Sebecileri ateşte yaktı. (El Maltı, Tenbih s.18, Cevzcani, Ahval el Rical s.38, Fahrettin el Razi İtikâdet Firak el Müslimin vel Müşrikin s.57; Hazret-i Ali’nin yaktığı hadis kitaplarında da geçer: Ebu Davud 4/126, Nesai 7/104, Hakim 3/538),

Sebeciler Hazret-i Ali’ye yaratıcı dediler. (İbni Abdu Rabbeh, el Akdul Ferid 2/405),

Sebeciler, İbni Sebe’nin adamlarıdır. (El Havarzemi, Mefatihul Ulums.22).

İbni Sebe’den bahseden kitaplardan bazıları şunlardır: 
İbni Asakir, Tarihi 3/29, 29/7; 
İmam Taberi, Tarih Taberi 4/283-505;
Furazdak, Divan s.242-243; 

İbni Kuteybe, Mearif 267; Muhtelif Hadis Tevili s.73;
Süyuti, Hüsnü Muhadara 2/174; Lubbul Elbab fi tahrirul Enseb1/132; 
Cevzcani, Ahval el Rical s.38; 

El Belaziri, Enseb el Eşraf 3/382; 
İbni Abdu Rabbeh, el Akdul Ferid 2/405;
Ebu Asım Huşeyş bin Esram, İstikame

Ebu Hasan Eş’ari, Makaletil İslamiyyin 1/85;
İbni Hibban, Kitabil Mecruhin, 2/253;
El Mukaddesi, el Bedi vel Tarih 5/129;

El Maltı, Tenbih s.18;
El Havarzemi, Mefatihul Ulum s.22;
El Hemazani, Tesbit Dalail el Nübüvveh 3/548; 

Mutezile Cahiz, Beyan ve Tebyin s.81-83; 
Bağdadi, el Firak Beynel Firak s.15; 
İbni Habib Bağdadi, Muhber s.308

İbni Hazm, Fasıl fil Milel ve Nihal 4/186; 
El Esfarayani, el Tabsira fiddin s.108; 
Şehristani, Milel ve Nihal 2/116-155;

Sem’ani, Enseb 7/24
Neşvan el Humeyri, Hivarul Ayn s.154; 
İbni Esir, Ellubab 2/98; Kâmil, 3/144-154

Fahrettin el Razi, İtikâdet Firak el Müslimin vel Müşrikin s.57; 
Es Sekseki, el-Burhan
İbni Teymiye, Mecmu’ul Fetava 4/435, Minhec’ul Sünnetül Nübeviyye 

El Ma’laki, Temhid vel Beyan s.54
Zehebi, el Muğni fid Duafa 1/339; Mizan 2/426, İslam Tarihi 2/122-123; 
Essafidi, el Vafi bil Vefiyyet s.17-20

İbni Kesir, Bidaye ve Nihaye 7/183; 
Kermani, Firak el İslamiyye, s. 34
Şatibi, el İ’tisam 2/197; 

Ebil İz El Hanifi, Şerh el akidetü et-Tahaviyye s.578; 
Cürcani, Tarifat
Mukrizi, el Hutat 2/356-357; 
Hafız bin Hacer, Lisanil Mizan 3/290; 

El Ayni, Akdul Ceman 9/168; 
Sefarani, Levamiul Envar 1/80; 

İbni S’ad, Tabakat Kübra 3/39
Abdul Aziz bin Veliyullahil Dehlevi, Muhtasaril Tuhfe el İsne Aşeriyye s.317 

Şia kitaplarından bazıları: 
El Naşi el Ekber, Meseil el İmame s.23; 
El Kami, Mekalet ve Firak s.2; 
Nubahti, Firak el şia s.23; 

Ebu Hatim el Razi, El zine fil Kelimatil İslamiyye s. 305; 
El Keşi, Rical s. 98-99; 
Ebu Cafer Saduk bin Babuvi el Kami, Men la Yahdurhül Fıkıh10/213; 

Şeyh el Mufiyd, Şerh Akaidil Sudur s. 257; 
Ebu Cafer el Tusi, Tehzibul Ahkam 2/322;
İbni Şehri Aşub, Menakibi âli Ebi Talib 1-227-228; 

İbni Ebil Hadid, Şerh Nehcül Belaga 2/99; 
Hasan bin Ali el Hilli, Rical 2/71; 
İbnil Murteda, Tacul Arus s.5-6; 

Erdibili, Cami ul Rivat 1/485; 
El Meclisi, Bahrul Envar elcamiatü lidürari Ehbaril Eimmetül Ethar25/286; 
Nimetullah El Cezairi, Envarul Numaniyye 2/234; 

Tahir El Âlimi, Miratül Envar ve Mişkatül Esrar fi Tefsirul Kur’ans.62; 
Memakani, Tenkihul mekal fi ehvalir rical 2/183; 

Muhammed Hüseyn el Muzferi, Tarih el Şia s.10; 
El Havanseri, Ravdatül Cinan 3/141

İbni Sebecileri susturan kesin deliller

Eshab-ı kiramı kötüleyenler, yirmiden fazla fırkaya bölünmüştür.
Birinci kısım: En kötüsüdür. (Allah, Ali’nin içindedir. Ali’ye tapmak, Ona tapmaktır) diyor.

Devamını oku...

Eshab-ı kirama dil uzatılamaz

Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde Cennet ile müjdelenen eshab-ı kiramdan herhangi birine kâfir demek, küfre sebep olur. Eshab-ı kiramın istisnasız hepsinin Cennetlik olduğu âyet ve hadislerle bildirilmiştir...

Devamını oku...

Resulullahın akrabasına dil uzatılamaz

(Eshab-ı kirama dil uzatılamaz) maddesinde, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde Cennet ile müjdelenen eshab-ı kiramdan herhangi birine kâfir demenin küfre sebep olacağını, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirmiştik...

Devamını oku...

Hazret-i Ebu Bekir’e dil uzatılamaz

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), ilk iman edenlerden ve malını canını Allah ve Resulü için feda edenlerdendir. Allah Resulünün kayınpederidir. Eshab-ı kiramın en büyüğüdür...

Devamını oku...

Hazret-i Ömer’e dil uzatılamaz

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), ilk iman edenlerden ve malını canını Allah ve Resulü için feda edenlerdendir. Allah Resulünün kayınpederidir. Eshab-ı kiramın en büyüğüdür...

Devamını oku...

Hazret-i Osman’a dil uzatılamaz

Hazret-i Osman (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin iki kızıyla evlenmekle şereflenmiş damadıdır. İnsanlık tarihinde bir peygamberin iki kızıyla evlenmek ondan başkasına nasip olmamıştır...

Devamını oku...

Hazret-i Ali’ye dil uzatılamaz

Hazret-i Ali (radıyallahü teâlâ anh), Allah Resulünün damadı, Hazret-i Ömer’in kayınpederidir. İslam halifelerinin ve ismen Cennetle müjdelenen on kişinin dördüncüsüdür. Ehl-i beytin birincisidir. Allahü teâlânın aslanı idi...

Devamını oku...

Hazret-i Ali ile savaşana kâfir diyorlar

Kur’an-ı kerimde Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu bildirilmektedir. Yine savaşmanın, adam öldürmenin küfür olmadığı Kur’an-ı kerimde açıkça yazılıdır...

Devamını oku...

İlk Fitne ve Muharebeler

Ahmet Cevdet Paşa diyor ki:
Eshab-ı kirama düşman olmak fitnesini ilk ortaya çıkaran (Abdullah bin Sebe) isminde Yemenli bir Yahudidir...

Devamını oku...

Lanet ibadet değildir

Dinimizde, Ebu Cehil ve Ebu Leheb kâfirlerine hatta şeytana lanet etmek ibadet değildir. Resulullah efendimizin arkadaşlarına sövmek, Resulullaha hakaret olur...

Devamını oku...

Herkesin suçu kendinedir

Bu mantık Müslümanlığa aykırıdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kim doğru yola girerse, kendi lehine girer. Kim, kendi aklına uyarsa, sapıtırsa, kendi zararına sapıtır. Kimse kimsenin günahını çekmez.) [İsra 15]...

Devamını oku...

Gadir-i Hum hutbesi

Rafiziler, Resulullah Gadir-i Hum’da Hazret-i Ali’yi yerine vekil etti diyorlar. 
Abdullah-i Süveydi hazretlerinin, Molla başı ile konuşmasının bu konu ile ilgili kısmı Hucec-i katiyye kitabından alınarak aşağıya çıkarılmıştır...

Devamını oku...

İmamın masum olması

Aşağıdaki yazı, Abdullah-i Süveydi hazretlerinin Hucec-i katiyyekitabından alınmıştır. İran’da Nadir Şah ve halkın huzurunda yapılan bir münazarada İranlı âlimler ve başlarındaki Mollabaşı...

Devamını oku...

Kur’an-ı kerim değişmedi

Tezkiye-i ehl-i beyt kitabının müellifi Osman efendi anlatır: 
Maarif meclisine gittiğim zamanlarda, Sebecilerin bir sandık içinde tefsirleri geldi. Basılmasına izin verilmedi...

Devamını oku...

Günah zarar verir

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselamı yani Peygamberi sevene günah zarar veriyor da, müslüman olması bu yüce Peygambere iman etmeye bağlı olan Hazret-i Ali’yi sevene günah hiç zarar vermez mi?...

Devamını oku...

Hak mezhep çok olur mu?

Hak değil diyen kim? İmam-ı Cafer-i Sadık hazretlerinin kendisi de hak, yolu da hak, ictihadları da haktır. Çünkü bütün mübarek dedeleri gibi Ehl-i sünnettir...

Devamını oku...

Tavşan, Yahudi ve Hurufiler

Tavşan yemek helaldir. Çünkü, Peygamber efendimize tavşan eti kebabı hediye getirdiler. Eshabına, (Bunu yiyin) buyurdu. (Mecma’ul-enhür, Bedayı)...

Devamını oku...

Hüsniye kitabı

1958’de İstanbul'da Türkçe olarak basılmıştır. Bu kitabın, Murteza adındaki bir Yahudi tarafından Arapça olarak yazıldığı, Tuhfekitabında bildirilmektedir...

Devamını oku...

Kurtuluş fırkası hangisidir

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: 
Hadis-i şerifte, Müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları, sadece bir fırkanın kurtulacağı bildirildi...

Devamını oku...

Abdullah bin Sebe kimdir

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: 
Hadis-i şerifte, Müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları, sadece bir fırkanın kurtulacağı bildirildi...

Devamını oku...

İbni Sebeci ile münazara

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: 
Hadis-i şerifte, Müslümanların 73 fırkaya ayrılacakları, sadece bir fırkanın kurtulacağı bildirildi...

Devamını oku...

İbni Sebecilerin belini kıran sorular

Halife seçimi, eshab-ı kiram arasındaki savaşlar müslümanların iç meselesidir. Bu iç mesele, bir münafıkla, bir yahudi veya hristiyanla veya bir ateistle tartışılmaz...

Devamını oku...

Herkesin sevdiği zat

Mümkün değildir. Ehl-i sünnet âlimleri, Resulullahın vârisleridir. Onlar hakkı gizlemez, her şeyi açıkça yazarlar. Şah Veliyyullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki...

Devamını oku...

Hazret-i Ebu Bekir’in hilafeti

Eshab-ı kiram kitabında şöyle deniyor:
(Fetih suresinin, (Arabdan size uymayanlara söyle...) mealindeki emri, Hazret-i Ebu Bekir’in hilafetinin hak ve doğru olduğunu göstermektedir...

Devamını oku...

Hazret-i Ali ve Eshab-ı kiram

Bu hem Peygamber efendimize, hem Hazret-i Ali’ye, hem de bütün Eshab-ı kirama yapılmış, çok çirkin bir iftiradır. Öyle bir şey olsaydı, Allah’ın aslanı olan Hazret-i Ali, kimseden çekinmeden halifeliğini açıkça ilan ederdi...

Devamını oku...

Nehc-ül-belaga kitabı

Nehc-ül-belaga kitabını yazan Râdi, Yahudi dönmesi bir Şiî’dir.(Tuhfe-i isna aşeriyye)Nehc-ül-belaga kitabını Yahudi dönmesi olan Ali Mürteda’nın kardeşi, Râdi isminde bir Şiî yazmıştır. Şiîliği kuran İbni Sebe de bir Yahudi dönmesidir. (S. Ebediyye)...

Devamını oku...

Halife Kureyş’ten olur

Elbette karşı gelmiş oluyor. Bu meşhur hadis-i şerifi kaynak ve halifelik açısından inceleyelim: Kaynak bakımından: Bu meşhur hadis-i şerifi, Buhârî, Müslim, İ. Ahmed bin Hanbel, Nesaî, Taberanî, Hâkim gibi hadis âlimleri...

Devamını oku...

Hidayeti kim verir?

Hazret-i Ali’ye Peygamber demek, Allah demek küfür olur. Fakat İbni Sebeci’nin küfre düşmek korkusu olmaz. Onlar yalandan çekinmezler. Eshab-ı kirama yapmadıkları iftira yoktur. (Musa ile Tur dağında Ali’yi gördüm Ali'yi) diyen onlardır. Yani (Ali Allah’tır) diyorlar...

Devamını oku...

İmâm-ı a'zama düşmanlık, ümmetedir

Hanefî âlimlerinden ibni Âbidîn hazretleri, Redd-ül-muhtâr kitabında diyor ki:
İmâm-ı a'zamın büyüklüğünün şahidi, mezhebinin en çok yayılmış olmasıdır. Mezhep imamları, Onun sözlerini senet olarak almışlardır....

Devamını oku...