06/03/2022 Pazar Köşe yazarı A.U
"Bu, kerâmet değil de nedir?!."
Hasan Feyzî Efendi, Denizli toprağını
nûrlandıran bir Hak dostudur.
Kerâmet göstermek
istemezdi.
Bu, zihnine takılırdı
talebelerin.
Bir sabah, ders
başlıyordu.
Talebeleri o şeyi
düşünüyordu: Kerâmet...
“Hocamız neden hiç
kerâmet göstermiyor?” diyorlardı.
Bu durum, malum oldu
büyük zâta.
Dersi yarıda kesti.
Ve talebelere dönüp;
“Biz, şu günahkâr
hâlimizle, yerin dibine lâyıkız. Buna rağmen bakın yer üstündeyiz. Bu, kerâmet
değil de ya nedir?” buyurdu
Talebeler şaşırdılar.
Birbirlerine
bakıştılar.
Hocaları, bu defa:
“En büyük kerâmet
nedir biliyor musunuz?” diye sordu.
“Bilmiyoruz efendim”
dediler.
Büyük velî;
“En büyük kerâmet,
istikâmettir. İstikâmet, doğru yolda yürümekte sebât etmektir" buyurdu.
Ve ilâve etti:
"Asıl hüner,
İslâma tam uymaktır. İslâmdan kıl kadar ayrılmamakdır” buyurdu.
Gençler bunu
öğrendiler.
Çok sevindiler.
Ve rahatladılar.
Zihinlerdeki soru işâreti de çözülmüş oldu böylece...