17/12/2025 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Salih bir genç ve saliha bir kız...
Vaktiyle Merv şehri kadısının, çok sâliha bir kızı vardı.
Nice zenginler, makam ve mevkî sâhibi gençler istediyse de
hiçbirine vermedi.
Kendi bağında çalışan “Mübârek” adında bir de kölesi vardı ki, o
da takvâ sâhibi bir genç idi.
Bir gün bu kölesine;
“Biraz
üzüm kopar getir" dedi.
O da koşup getirdi.
Ancak ekşiydi üzümler!
"Tatlılarından
getir" dedi.
"Hangileri tatlı, bilmiyorum" deyince de;
"Sübhânallah!
İki aydır buradasın, hâlâ ekşisini tatlısını öğrenemedin mi?" dedi.
Köle bu defâ;
"Hiç yemedim ki, nasıl bileyim?" diye arz etti.
Onun bu cevâbına hayran olup kızını bu kölesine verdi.
Onların da bir oğulları oldu.
Abdullah ismini verdiler.
Abdullah
bin Mübârek hazretleri, işte bu seçilmiş insanların evlâdıdır.
● ● ●
Bu zât, bir sohbetinde;
“Îmân,
Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun, devamlı ve sâbit olmalıdır” buyurdu.
“Nasıl yâni?” dediler.
O, daha açıklayıp;
“Yâni
bir an ayrılmayı düşünmemelidir. ‘Üç yıl sonra Müslümanlıktan çıkacağım’ diyen
kimsenin, o andan îtibâren îmânı gider, Müslümanlıktan çıkmış olur” buyurdu.