Huzeyfe Bin Yemân

Huzeyfe Bin Yemân

Sevgili Peygamberimizin sırdaşı.

Huzeyfe bin Yemân hazretleri şöyle anlatıyor: 
"Hendek savaşının en şiddetli safhaya ulaştığı bir sırada, bir gece yarısı Eshâb-ı kirâmdan bir grup olarak Resûlullahın yanında idik. Öyle bir gecede bulunuyorduk ki, ondan daha karanlık bir gece görmemiştik. Bu şiddetli karanlıkla birlikte gök gürültüsünü andıran korkunç bir rüzgâr da esmeye başlamıştı. 

Ok ve taş atma 
Bu sırada müşrik ordusu, telâşa kapılıp, kendi aralarında anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Peygamber efendimiz bize onların bu hâlini haber verdi. Resûluluh efendimiz gece bir miktar namaz kıldıktan sonra yanıma geldi. Soğuktan ve açlıktan iki dizim üzerine çöküp büzülerek oturuyordum. Bana dokunarak buyurdu ki: 
- Git şu kavim ne yapıyor bir bak! Yanıma dönüp gelinceye kadar onlara, ok ve taş atma. Mızrak ve kılıç vurma. Sen benim yanıma dönüp gelinceye kadar, ne soğuktan, ne sıcaktan zarar görmeyeceksin, esir edilip, işkenceye de uğramayacaksın. 

Resûlullahın bu sözlerinden anladım ki, bana hiç bir zarar gelmeyecek. Kılıcımı yayımı aldım, gitmek üzere hazırlandım. Resûlullah efendimiz benim için duâ etti: 
- Allahım, onu önünden, ardından, sağından, solundan, üstünden, altından koru! 

Müşriklere doğru yürümeye başladım. Sanki hamamda yürüyor gibiydim. Vallahi içimde ne bir korku, ne bir üşüme, ne de bir ürperti vardı. Nihâyet müşriklerin ordugâhına vardım. Reisleri Ebû Süfyân ve diğerleri ateş yakmışlar, başında ısınıyorlardı. Ebû Süfyân daha o zaman Müslüman olmamıştı. 

Hemen aklıma Ebû Süfyân'ı orada öldürmek geldi. Ok çantamdan bir ok çıkarıp, yayıma yerleştirdim. Ateşin ışığından faydalanarak onu vurmak istedim. Tam atacağım sırada Resûlullahın, "Benim yanıma dönüp gelinceye kadar bir hâdise çıkartmayacaksın" buyurduğunu hatırladım ve onu öldürmekten vazgeçtim. 

Bundan sonra kendimde kuvvetli bir cesâret buldum. Müşriklerin yanına sokulup ateşin başına oturdum. Görülmemiş derecedeki şiddetli rüzgâr ve Alllahü teâlânın görülmeyen ordusu melekler, onlara yapacağını yapıyordu. Rüzgârda, kap kacakları devriliyor, ateşleri ve ışıkları sönüyor, çadırları başlarına yıkılıyordu. Bir ara müşrik ordusunun kumandanı Ebû Süfyân ayağa kalkıp dedi ki: 
- İçinizde gözcüler ve casuslar bulunabilir, dikkat ediniz, herkes yanındakinin kim olduğuna baksın! Herkes yanında oturanın elini tutsun! 

Durulacak yerde değilsiniz 
Ebû Süfyân, aralarına bir yabancının girdiğini sezer gibi olmuştu. Hemen ellerimi uzatıp, sağımda ve solumda bulunan iki kişinin ellerinden tutup, onlardan, önce isimlerini sordum. Böylece tanınmamı engelledim. Nihayet Ebû Süfyân: 
- Ey Kureyşliler, siz durulacak gibi bir yerde değilsiniz. Atlar, develer kırılmaya, ölmeye başladı. Kıtlık her tarafı sardı. Rüzgârdan, başımıza gelenleri görüyorsunuz. Hemen göç edip gidiniz. İşte ben gidiyorum, diyerek devesine bindi. 

Müşrik ordusu perişan bir hâlde toplanıp, Mekke'ye doğru hareket etti. Rüzgârdan üzerlerine yağan taş ve çakıl sesini işitiyordum. 

Müşrik ordusu çekip gidince, ben de Resûlullahın yanına döndüm. Yolun yarısına geldiğimde karşıma yirmi kadar beyaz sarıklı süvâri şeklinde melekler çıktı. Bana dedilir ki: 
- Resûlullaha haber ver. Allahü teâlâ düşmanı perişan etti! 

Resûlullahın yanına geldiğimde, bir kilim üzerinde namaz kılıyordu. Fakat ben döner dönmez, gitmeden önceki üşüme ve titreme hâlim tekrar başlamıştı. 

Huzeyfe bin Yemân, Eshâb-ı kirâm arasında Peygamberimizin sırdaşı olmasıyla meşhurdur. Peygamberimiz ona, Eshâb-ı kirâm arasına karışarak kendilerini gizleyen ve böylece fitne çıkarmak isteyen münâfıkların kimler olduğunu tek tek bildirmiştir. Bundan başka vukû bulacak hâdiseleri de bildirmişti. 

Eshâb-ı kirâm arasında çok sevilir ve ayrı bir itibar gösterilirdi. Çünkü o, Resûlullahın verdiği sırlarla dolu idi. Resûlullah gizli kalması lâzım olan bir çok şeyi, Hazret-i Huzeyfe'ye söyledi. 

Lâzım olanı bildirdik 
O ve Ebû Hüreyre buyurdular ki: 
- Server-i âlem, âlemin yaratıldığı zamandan, yok olacağı güne kadar, olmuş ve olacak şeyleri bize bildirdi. Bunlardan bildirilmesi lâzım olanları size bildirdik. Lâzım olmayanları, sakladık, bildirmedik. 

Hazret-i Huzeyfe, Peygamber efendimizin sağlığında Hendek'ten sonraki savaşların hepsine katıldı. Resûlullahın vefâtından sonra Hazret-i Ebû Bekir, onu ordu kumandanı ta'yîn etti. Dinden dönenlerle savaşmak üzere Umman'a gönderdi. Kendisine katılan İkrime ile birlikte Umman halkını tekrar İslâma döndürdü. Bundan sonra Umman'da, önce zekâtları toplamakla, sonra da vâli olarak vazîfelendirildi. Sonra da Mezopotamya taraflarında yapılan savaşlara katıldı. Irak'ın ve İran'ın fethinde bulundu. 

Nihâvend savaşında Nu'man bin Mukarrin şehit olunca, İslâm sancağını Huzeyfe eline alarak Hemedân, Rey ve Deynura'yı fethetmiştir. Cezîre'nin fethinde bulunarak, Nusaybin vâliliğine ta'yîn olundu. 

Hazret-i Ömer yeni bir vâli ta'yîn ettiği zaman, oranın halkına mektup yazarak, "Yeni vâli, âdâletle hükmettiği müddetçe; siz de onun emirlerine uyunuz" derdi. Hazret-i Huzeyfe'ye verdiği mektupta ise şöyle yazdı: 
"Ey Nusaybin halkı! Bu gönderdiğim vâlinin, bütün emirlerine uyun. Her isteğini yerine getirin." 

Nusaybinliler, karşılamaya çıktılar. Onu gördükleri zaman; hayvanı üzerinde, bir parça kuru etle ekmek yiyordu. Selâmlaştılar. Sonra halîfenin emirnâmesini gösterdi. Onlar da dediler ki: 
- Hazret-i Ömer'in emirleri, başımız üzerine! Sen de hoş geldin, safâ geldin. Lâkin, bizden isteklerin ne ise; şimdi söyle. Belki karşılıyamıyacağımız şeylerdir! 

Yeni vâli tebessüm ederek şu cevabı verdi: 
- Aranızda kaldığım müddetçe sizlerden; sâdece, kendimin ve hayvanımın yiyeceğini istiyorum. Başka hiçbir şey istemem. 

Duâ eden kurtulur 
O şehirde, epeyce müddet bulundu. Görevini, kusursuz yapmaya çalışıyordu. Bilhassa Cum'adan önce, Müslümanlara vaaz ve nasîhat eylerdi. Bir defasında buyurdu ki: 
- Ey Mü'minler! Fitne, önce kalblerde filizlenir. Su katılmamış şarap bile; fitne kadar, insan kalbini çelemez, bozamaz. Sizler, fitneye doğru gitmeyiniz. Allaha yemîn ederim ki fitne insanları; selin, çöpleri sürüklediği gibi sürükler götürür!.. 
- Yâ "Huzeyfe! Fitneden nasıl kurtulabiliriz? 
- Duâ eden, kurtulur. 
- Ne zaman duâ edelim? 
- Namazdan sonra. Çünkü kulları, güzelce abdest alıp, namaza durdukları zaman; cenâb-ı Hak da namaz kılanlara yönelir. İşte o anlarda duâ ediniz! Fakat sizler; hayırlı kimseler olmak istiyorsanız; geçici olan dünya için âhireti terketmeyiniz! 

Hazret-i Huzeyfe, Medâyin şehrinde uzun müddet vâlilik yaptı. Oranın halkı, onun idâresinden son derece memnun olup, kendisini çok sevmişlerdi. Nihayet bir akşam, Hazret-i Ömer'den haberci geldi. Artık, Huzeyfe'nin Medîne'ye dönmesini istiyordu... 

Emir üzerine hazırlandı, helâllaştı, vedâlaştı ve yola çıktı. Dönüşünü bekleyenler arasında, halîfe de bulunuyordu. Az çok yaklaşınca, Halîfe dikkatle baktı. Gördü ki; Medâyin vâlisi gönderdiği gibi dönüyor! Bunca yıl sonra; aynı hayvan üzerinde, aynı sâde elbiseler içinde. 

Yan yana geldiler ve selâmlaştılar, kucaklaştılar. Halîfe sevinçle: 
- Sen, benim kardeşimsin. Ben de, senin kardeşinim, diyerek, hislerini belirtti. 

Cenâzesini niçin kılmadın? 
Hazret-i Ömer halîfeliği zamanında Huzeyfe'nin bir cenâzenin namazını kılmadığını görerek, ona sordu: 
- Niçin cenâze namazını kılmadın? 

Resûlullahın sırdaşı Hazret-i Huzeyfe dedi ki: 
- Resûlullah efendimiz, bana o kişinin münâfık olduğunu açıklamıştı. Bunun için onun namazını kılmadım. 
- Allahın Resûlü münâfıklar arasında Ömer'i de saydı mı yâ Huzeyfe? 
- Hayır, yâ Ömer. 
- Peki memurlarım arasında münâfık var mı? 
- Sadece bir tane var. Ancak ismini söylemeye memur değilim. 

Huzeyfe hazretleri, Hazret-i Ömer'in bütün ısrârına rağmen ismini söylememiştir. Sonra o münâfık Hazret-i Ömer tarafından uzaklaştırılmıştır. 

Bundan sonra Hazret-i Ömer, Huzeyfe'nin gitmediği cenâzeye gitmemiştir. Çünkü onun gitmemesini, ölenin münâfık olduğuna işâret sayardı. 

Birgün Hazret-i Ömer, huzurunda bulunan ba'zı Eshâb-ı kirâma sordu: 
- Resûlullah efendimizin fitne hakkında olan sözü hatırında olan var mı? 

İçlerinden Huzeyfe dedi ki: 
- Ey mü'minlerin emîri! Peygamberimizin bu konudaki sözü aynıyla benim hatırımdadır buyurdu ki, 
"Kişi ailesinden, malından, çocuklarından ve komşusundan dolayı fitneye düçar olur. Böyle günâhlara oruç tutmak, namaz kılmak ve iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak keffâret olur." 

- Maksadım o değil, deniz gibi dalgalanacak fitneyi soruyorum. 
- Ey mü'minlerin emîri! Senin için endişelenecek bir şey yok. Senin zamanınla onun arasında bir kapalı kapı var. 

Kapı kırılacak mı? 
- Yâ Huzeyfe! Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı? 
- Ey mü'minlerin emîri! O kapı kırılacak. 

Bu cevap üzerine Hazret-i Ömer: 
- Desene ümmet-i Muhammed kıyâmete kadar bir araya gelemeyecek! diyerek üzüntüsünü dile getirdi. 

Daha sonra Huzeyfe'ye o kapının ne olduğu sorulduğunda şu cevabı vermiştir:
- O kapı Hazret-i Ömer idi. 

Hazret-i Ömer'in bunu bilip bilmediği sorulunca da: 
- Akşam ve sabahın olacağını bildiği gibi biliyordu, cevabını vermiştir. 

Nitekim daha sonra Hazret-i Ömer şehit edilmiş, Hazret-i Osman devrinin sonlarında alevlenen fitne târih boyunca bitmemiştir. 

Kötü zaman gelecek mi? 
Hazret-i Huzeyfe şöyle anlatıyor: 
Herkes Resûlullah efendimize hayırdan sorardı. Ben ise ileride hâsıl olacak fitnelerden sorardım. Çünkü bunların şerrine yakalanmaktan korkuyordum. Dedim ki: 
- Yâ Resûlallah, biz, Müslüman olmadan önce kötü kimselerdik. Allahü teâlâ, senin şerefli vücudun ile İslâm ni'metini, iyiliklerini bizlere ihsân etti. Bu saâdet günlerinden sonra yine kötü zaman gelecek mi? 
- Evet gelecek. 
- Bu şerden sonra, hayırlı günler yine gelir mi? 
- Evet gelir. Fakat o zaman bulanık olur. 
- Bulanıklık ne demektir? 
- Benim sünnetime uymıyan ve benim yolumu tutmayan kimseler ortaya çıkar. İbâdet de yaparlar. Günâh da işlerler. 

Cehenneme çağıranlar 
- Bu hayırlı zamandan sonra, yine şer olur mu? 
- Evet, Cehennemin kapılarına çağıranlar olacaktır. Onları dinleyenleri Cehenneme atacaklardır. 
- Yâ Resûlallah! Onlar nasıl kimselerdir? 
- Onlar da bizim gibi insanlardır. Bizim gibi konuşurlar. 
- Onların zamanlarına yetişirsem ne yapmamı emredersiniz? 
- Müslümanların cemaatına ve hükümetine tâbi ol! 
- Müslümanların hükümeti yoksa ne yapalım? 
- Bir kenara çekil. Aralarına hiç karışma, ölünceye kadar yalnız yaşa. 

Huzeyfe, Hazret-i Osman'ın halîfeliği sırasında Azerbaycan ve Ermenistan taraflarının fethine gönderildi. Buradaki hizmetlerinin yanında mühim bir hizmeti de, Kur'ân-ı kerîm nüshâlarının çoğaltılmasına sebep olmasıdır. Çünkü o, Azerbaycan ve Ermenistan tarafına gittiğinde, 

Kur'ân-ı kerîmin değişik lehçelerle okunduğunu görerek, Kur'ân-ı kerîmin Kureyş lehçesi üzerine çoğaltılmasını Hazret-i Osman'a teklif etti. Bunun üzerine Hazret-i Osman, Kur'ân-ı kerîm nüshâlarını çoğaltıp; belli merkezlere gönderdi. 

Hayatının çoğu savaşlarda geçen Huzeyfe bin Yemân, Hazret-i Osman şehit edildiğinde Medîne'de bulunuyordu. Bu sırada yaşı oldukça ilerlemişti. Dördüncü halîfe Hazret-i Ali'nin, ilk günlerinde hastalandı. Artık iyice ihtiyarlamıştı. Müslümanlar akın akın ziyâret ediyorlardı. 

Bir arkadaşına 300 dirhem vererek buyurdu ki: 
- Bu parayla, kefen alıverin. 

Desenli bir kumaş getirdiler. Onu görünce: 
- Bu kefen değil, gömlek içindir. Kefen, boydan boya iki bez parçası olur, dedi. 

Dost ânî geldi 
Sonra da yavaş bir sesle buyurdu ki: 
- Hem sizin arkadaşınız iyi bir Müslüman ise, cenâb-ı Hak; kabirde o kefeni, daha iyisiyle değiştirir. Kötü ise, daha kötü şeylere hazırlanmalıdır. 

Hazret-i Ali'nin hilâfetinin 40. günü, 656 senesinde, Huzeyfe hazretleri de, sırlarıyla birlikte sevgili Peygamberimize kavuştu. 

Hazret-i Huzeyfe ölüm döşeğinde yattığı vakit şöyle duâ etmiştir: 
- Dost ânî bir baskınla geldi. Pişmanlık fayda vermez. Allahım, fakirlik ve hastalıktan hakkımda hayırlı olanı bana ver. Ölüm hakkımda yaşamaktan hayırlı ise, sana ulaşıncaya kadar ölüm yolunu bana kolaylaştır.
 

Ebû Katâde

Peygamber efendimizin develerini Medîne’de otlağa götürme vazîfesini, bir çobanla birlikte Peygamberimizin hizmetçisi Rebâh üzerine almıştı...

Devamını oku...

Ebû Lübâbe

Kur'ân-ı kerîmi en iyi okuyan sahâbîlerden.

Ebû Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır...

Devamını oku...

Ebû Mûsel-Eş'arî

Ebû Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır:..

Devamını oku...

Ebu Rafi

Ebu Rafi aslen Mısırlı olup, Resul-ı ekremin amcası Hazret-i Abbasın kölesi idi. İslâmın ilk zamanlarında Müslüman olmasına rağmen, müşriklerin kötülük...

Devamını oku...

Ebû Sa’îd-i Hudrî

Ebû Sa’îd-i Hudrî hazretleri, Peygamber efendimizin hicretinden sonra yapılan, Medîne’deki Mescid-i Nebevî’nin inşasında çalışmıştı...

Devamını oku...

Ebû Seleme

Allahü teâlânın emriyle sevgili Peygamberimiz, Müslümanlara Medîne'ye hicret için izin verdiler. Bunun üzerine birçok sahâbî hicret...

Devamını oku...

Ebu Süfyan Bin Hâris

Ebu Süfyan bin Hâris, Peygamberimiz davete başlamadan önce, Peygamberimizi pek çok severdi...

Devamını oku...

Ebû Talhâ

İslâm Güneşi Mekke'de parlarken, Ebû Talhâ 20 yaşlarında delikanlıydı... 

Devamını oku...

Ebû Zer-i Gıfârî

Ebû Zer-i Gıfârî, Mekke’nin ticâret yolu üzerinde yaşamakta olan Benî Gıfâr kabîlesindendir. Bunlar Arabistan’da bulunan diğer kabîleler gibi...

Devamını oku...

Ebüdderdâ

Ebüdderdâ hazretleri, Bedir seferi sırasında Müslüman oldu. Önceleri puta tapardı. Bir gün Ebüdderdâ’nın ana bir kardeşi Abdullah bin...
Devamını oku...

Enes Bin Mâlik

Medîneli çocuklar hem koşuyor, hem de sevinçle bağırarak etrafı çınlatıyorlardı:
Resûlullah efendimiz geldi! Kâinâtın efendisi geldi...

Devamını oku...

Erkam Bin Ebi'l Erkam

Hazret-i Erkam'ın ataları, Mekke'nin sayılı zengin ve reisleri idiler. Bu sebeple, eskiden beri saygı ve i'tibâr görürlerdi...

Devamını oku...

Es'ad Bin Zürâre

Resûlullah efendimiz, Mekke'de herkesi îmâna da'vet ediyor, İslâm nûru ile küfür karanlığını aydınlatarak, kalblere...

Devamını oku...

Fâtima Binti Esed

Fâtima binti Esed, İslâmın başlangıcında Müslüman olmuştur. Resulullah efendimiz, İslâmiyeti, önceleri açıktan açığa bildirmedi...

Devamını oku...

Feyruz Bin Deylemî

Feyrûz bin Deylemî San’a’da bulunuyordu. Resûlullahın Peygamberliği haberi oraya ulaşınca, Vebr bin Yuhannis’in teklîfi üzerine Müslüman oldu...

Devamını oku...

Habbâb Bin Eret

Hazret-i Habbâb demirci olup, kılıç yapardı. Peygamber efendimiz onun dükkânına gider, onunla görüşürdü...

Devamını oku...

Haccac bin İlat

Haccac bin İlat'in İslâma girişi şöyle olmuştur...

Devamını oku...

Hâlid Bin Sa'id Bin Âs

Resûlullah efendimiz, İslâmiyeti gizli olarak açıklamaya yeni başlamıştı. Daha birkaç kişi Müslüman olmuştu...

Devamını oku...

Hatice-tül Kübra

Hazret-i Hadice; güzelliği, malı, aklı, iffeti, hayâsı ve edebi ile Arabistan'da büyük şöhreti olan bir hanımefendi idi...

Devamını oku...

Hafsa Binti Ömer

Hazret-i Ömer’in kızı olan Hazret-i Hafsa, önce Huneys bin Huzafe ile evlendi. Huneys ile ilk muhacirlerden olup, önce Habeşistan’a...

Devamını oku...

Hâlid Bin Sa'id Bin Âs

Resûlullah efendimiz, İslâmiyeti gizli olarak açıklamaya yeni başlamıştı. Daha birkaç kişi Müslüman olmuştu...

Devamını oku...

Hâlid Bin Velid

Hâlid bin Velid, Kureyş arasında süvâriliği ve askerliği ile tanınırdı. Bedir ve Uhud savaşlarında henüz Müslüman olmadığından düşman birliklerinden...

Devamını oku...

Halime Hatun

Mekke'nin havası, yeni doğan çocuklara yaramıyordu. Sıhhatli ve gürbüz büyümelerine maniydi...

Devamını oku...

Hamne Binti Cahş

Ası Ümeyme binti Abdülmuttalib’in kızıydı. Aynı zamanda Resulullah efendimizin hanımlarından Zeyneb binti Cahş’ın kardeşiydi...

Devamını oku...

Hansa Hatun

Peygamber efendimiz zamanında, Amr’ın kızı olan meşhur kadın şair Hansa, çok güzel kahramanlık şiirleri söylerdi...

Devamını oku...

Hanzala Bin Ebû Âmir

Hanzala Bedir gazâsında bulundu. O zaman henüz bekârdı. Bedir gazâsından bir müddet sonra Abdullah bin Übey’in kızı Cemîle ile nikâhlandı...

Devamını oku...

Hassan Bin Sabit


Hassan bin Sabit, Müslüman olmadan önce de meşhur şairlerden olup, Sam ve civarında hüküm sürmekte olan Gassani...

Devamını oku...

Hatîb Bin Ebî Beltea

Hazret-i Hâtib, genç yaşında Yemen’den Mekke-i Mükerreme’ye gelmiştir. Buraya yerleşen Hazret-i Hâtib, burada evlenmiş... Devamını oku...

Hubeyb Bin Adiy

Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, Müslümanlardan bunların intikamını almak istediler...

Devamını oku...

Huzeyfe Bin Yemân

Huzeyfe bin Yemân hazretleri şöyle anlatıyor: 
"Hendek savaşının en şiddetli safhaya ulaştığı bir sırada, bir gece yarısı...

Devamını oku...

Hamza bin Abdülmuttalip

Abdullah ibni Mes’ûd buyuruyor ki: 
Müşriklerden Velîd adında birinin bir putu vardı. Safâ tepesinde toplanırlar...

Devamını oku...

İkrime Bin Ebî Cehil


İkrime bin Ebî Cehil, meşhûr İslâm düşmanı Ebû Cehil’in oğludur. Önce İslâma büyük düşman idi. Mekke’nin fethedildiği gün...

Devamını oku...

İmrân bin Husayn

İmrân bin Husayn, Hayber savaşında Müslüman oldu. Ondan sonraki bütün savaşlarda Peygamber efendimizin yanında ve hizmetinde...

Devamını oku...

Kâ’b Bin Züheyr

Kâ’b bin Züheyr, Müzeyne kabîlesinden olup, onbir şâir yetiştiren bir âileye mensuptu. Babası Züheyr bin Ebî Sülemî ve kardeşi Büceyr de şâir idi...

Devamını oku...

Kâ'b Bin Mâlik

Kâ'b bin Mâlik, babasının tek oğlu olup hâli vakti yerinde idi. Arabistan'ın ileri gelen şâirlerinden biri idi. İslâmiyetin Medîne'de hızla yayılmasından sonra...

Devamını oku...

Katade bin Nu’man

Eshab-ı kiramdan Cabir bin Abdullah şöyle bildiriyor: 
Uhud Harbi sırasında, Katade bin Nu’man, Peygamberimize bir yay hediye etmişti...

Devamını oku...

Meymune Binti Hâris

Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas’ın hanımı Ümm-i Fadl’ın kızkardeşi idi. İlk önce cahiliyye devrinde Mesud bin Amr ile evlenmişti...

Devamını oku...

Mikdâd Bin Esved

Hicretin ikinci yılında Bedir savaşı başlayacağı sırada, Peygamberimiz Eshâbın ileri gelenlerini toplayıp onlarla istişâre etti. Henüz Müslümanlar çok azdı...

Devamını oku...

Muaviye bin Ebi Süfyan

Hazret-i Muaviye (radıyallahü anh), Peygamber efendimizin kayınbiraderi ve vahiy kâtibi idi. Resulullahın zevcelerinden Habibe validemizin kardeşidir...

Devamını oku...

Muaz bin cebel

Peygamber efendimiz Müslüman beldelerine vâli ve zekât tahsil memurları gönderdiği sıralarda, bir gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek buyurdu ki...

Devamını oku...

Mugire-Tebni Şu’be

Meşhûr Arap dâhilerinden Mugîre der ki: 
Biz Araplar içinde, dînine son derecede bağlı ve Lât putunun hizmetçisi bir kavimdik...

Devamını oku...

Muhammed Bin Mesleme

Bedir savaşından sonra Mekkeli müşriklerin ölüleri hakkında ağıtlar, şiirler söyleyerek müşrikleri kışkırtan, Peygamberimize...

Devamını oku...

Mus'ab Bin Umeyr

Mus'ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş'in asîl ve zengin bir âilesine mensub idi...

Devamını oku...

Nevfel Bin Hâris

Nevfel bin Hâris, Kureyş kervanını kurtarmak ve Müslümanlarla savaşmak için hazırlanan müşrik ordusuna katılmak istemiyordu.

Devamını oku...

Nu'man Bin Mukarrin

Hazret-i Ömer, Eshâb-ı kirâmı toplayıp sordu: 
- Ben bir ordu teşkil edip, İran üzerine göndermek istiyorum...

Devamını oku...

Osman Bin Maz'ûn

Osman bin Maz'ûn temiz bir yaratılışa sahipti. İslâmdan önce de düzenli ve ağırbaşlı bir yaşayışı vardı...

Devamını oku...

Osman Bin Talhâ

Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe'nin hicâbet vazîfesini yapardı... Devamını oku...

Reyhane binti Semun

Peygamber efendimiz Hendek savaşından sonra, 626 senesinde, Medine’nin dışında bulunan ve bir kaleye sığınan Benî Kureyza yahudîlerinin...

Devamını oku...

Ribi Bin Âmir

Hazret-i Ömer'in hilafeti zamanı idi. İslâm adaleti altında müslümanlar, bir taraftan altın devirlerini yaşarken...

Devamını oku...

Sa’d Bin Ubâde

Sa’d bin Ubâde, ikinci Akabe bîatinda Müslüman oldu. O da bu bîatte, Peygamberimizle görüşüp, kendi canlarını ve mallarını korudukları gibi...

Devamını oku...

Sâbit Bin Kays

630 senesinde henüz Müslüman olmamış Benî Temim kabîlesinden 80-90 kişilik bir heyet, Peygamber efendimizin huzurlarına gelerek dediler ki... Devamını oku...

Sa'd Bin Mu'âz

Muhammed aleyhisselâmın bi'setinin onuncu yılı başlarında Medîne'den gelen 12 kişi, Peygamberimizle görüşüp Müslüman oldular...

Devamını oku...

Sa'd Bin Rebî

Sa'd bin Rebî' hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Resûl aleyhisselâmın bi'setinin onbirinci senesinde...

Devamını oku...

Safiyye Binti Abdülmuttalib

Resulullah efendimizin halası olan Hazret-i Safiyye, oğlu Zübeyr ile birlikte müslüman oldu. Oğlu Zübeyr ile birlikte hicret etti...

Devamını oku...

Saîd Bin Âmir

Saîd bin Âmir hazretleri, Yermük savaşından sonra Abbâs bin Ganem'den boşalan Humus vâliliğine ta'yîn edildi. Vâli olmayı pek istemiyordu...

Devamını oku...

Safiyye Binti Huyey

Safiyye binti Huyey, Hayber’de, soyluluğu, güzelliği, iyi ahlâk ve namusluluğu ile herkesçe beğenilirdi. Hayber’de ilk önce meşhur bir şair...

Devamını oku...

Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe

Hazret-i Ebû Bekir zamanında Müseylemet'ül Kezzâb'a karşı yapılan Yemâme gazâsında Muhâcirlerin sancaktarı Hazret-i Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe idi...

Devamını oku...

Seddad Bin Evs

Seddad bin Evs, Medineli ensardan idi. Müslüman bir aile ocağında yetişti. Yaşı küçük olduğu için, Resulullah efendimizin gazalarına katılamadı...

Devamını oku...

Sehl Bin Hanîf

Uhud gazâsında bir ara Müslümanlar geri çekilir, dağılır gibi oldular. Bu sırada hiçbir şey düşünmeyen, sadece Peygamberimizi düşünen...

Devamını oku...

Sehl Bin Sa'd

Sehl bin Sa'd çok genç yaşta olduğundan Peygamberimizle hiçbir savaşa katılamadı, ama ondan, çok ilim öğrendi...

Devamını oku...