Kıraat ilmine dair

Arapçada kesin olarak ü sesi yok diyorlar. Kur’an-ı kerimdeki ince harfler de u sesiyle okunsa mahzuru olur mu?

CEVAP
Arap şivesine uygun olarak okunursa mahzuru olmaz. Ancak Türkler Arapçayı bilmedikleri için ince harflerde ü sesi çıkarmaları daha uygun, daha isabetlidir; çünkü böylece Kur’an-ı kerim doğru okunmuş olur. İstanbul Türkçesi, Anadolu Türkçesine göre daha kibar olduğu gibi, ince harfleri ince okumak, şimdiki Arap şivesine göre, daha kibar, daha isabetlidir. Birkaç örnek verelim:

Kaf ile kef ötre ile olunca, ikisini de ku diye okuyup yazmak, Arapçada yanlışlığa sebebiyet verebilir. Mesela kul ile kül farklı manaya gelir. Kul, söyle demektir. Kül ise, ye veya hep manasına gelir. İkisi de kul diye okunup yazılırsa, yanlışlık olur.

Kum ile küm de böyledir. Kum, kalk demektir, küm ise siz manasına gelir. Evladüküm, evladınız demektir. Kur, ziftler; kür ise, demirci ocağı demektir. Kusur, eksiklik, ayıp, suç, kusur; küsur, kesirler, artan parçalar demektir. Sükut, konuşmamak; sukut ise düşmek, aşağı inmek demektir. İkisi de sin’le başlamaktadır; fakat birincisinde sin’den sonra ince olan kef harfi gelmekte, ikincisindeyse, kalın olan kaf harfi gelmektedir. İkisini de u harfiyle yazarsak birbirine karışır. Birincisine sükut, ikincisine de sukut demek daha uygun olur. Mesela sukut-u hayâl, hayâl kırıklığı demektir.

Sad’la sin birbirinden farklıdır. Sad’la yazılan suud kelimesi, yukarı çıkmak, sin’le yazılan süud kelimesiyse, mesud olmak demektir. Sin’den ve sad’dan sonra ayın da vardır. Süud diye yazmak daha doğru olur. Sual kelimesi sin harfiyle yazılır, süal diye okunur. Sual denirse Sad harfiyle okunmuş olur.

Zı ile Ze, Tı ile Te, Ha ile he harfleri de böyle farklıdır. Diğer harflerin bazılarında da bu durum vardır. Yanlış anlaşılmayacak şekilde okuyup yazmak gerekir. Mesela Allahu teâlâ yerine Allahü teâlâ demeli ve öyle yazmalıdır.  denilince, ha harfiyle karışmaz. Hu denilince haharfiyle karışabilir. Dat harfini  veya ze olarak okumak yanlış olduğu gibi, dal harfi gibi okumak da yanlıştır. Mahrecine uygun şekilde datolarak okumalı, zat okumamalı.

Secaventler [Duraklar]
Sual:
 Kur’an-ı kerimde, kelimelerin üstünde ve altında bazı işaretler vardır. Bunlar ne demektir?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde, kelimelerin üstünde bulunan işaretler şunlardır:

[Mim]: Muhakkak durmalıdır.
[Tı]: Durmak gerekir.
[Cim]: Geçmek de, durmak da caizdir. Fakat durmak daha iyidir.
[Ze]: Geçmek de, durmak da caizdir. Fakat geçmek daha iyidir.
[Kaf]: Geçmek de, durmak da caizdir. Fakat geçmek daha iyidir.
[Lâ]: Durulmaz! Lâ bulunan yerde durulursa, önceki kelime ile birlikte tekrar okunur. Âyet-i kerime sonunda durunca, tekrar edilmez.
[Kıf]: Durmak daha iyidir.
[Sad]: Durmakta mahzur yoktur.
[Sad, lam, ya]: Geçmek daha iyidir.
[Sad, lam, ha]: Geçmek de, durmak da caizdir.
[Ayn]: Bazı âyet-i kerimelerin sonunda bulunur. Namazda okunursa, ayn işaretinde rükuya gitmek iyi olur.
[Kef]: Kezalik demektir. Kendisinden önce hangi secavent geçmişse, bu da öyle demektir.
[3 nokta]: Bu üç noktanın birinde durulur. Eğer üzerinde üç nokta olan birinci kelimede durulursa, üç nokta olan ikinci kelimede durulmaz. Eğer üzerinde üç nokta bulunan birinci kelimede durulmazsa, ikinci üç nokta bulunan kelimede durulur. Her ikisinde de durmak veya her ikisinde de geçmek caiz değildir. Bir misal: Kadr sûresinde, emrin ve selamün kelimeleri üzerinde üç nokta vardır. Emr diye durulunca, selamün hiye diye devam edilir. Birincide durmayıp, emrin diye devam edilirse, selam kelimesinde durulur.

Kelime altındakiler
Kur’an-ı kerimde bir de kelimelerin altlarında yazılmış işaretler vardır. Bunlara da birer misal verelim:
[Kasr]: Bu kelimenin yazıldığı yerler kısa okunur. Misal, Kâfirun sûresinde ena kelimesinin altında kasr yazar. Bu kelime ene diye okunur. Ülâike kelimesinde eliften sonra vav olduğu halde, kısa okunur.
[Med]: Bu kelimenin yazıldığı yerler uzun okunur, kısa okunmaz. Misal, Maun sûresinde yürâüne kelimesindeki ü uzun okunur.
[Sekte]: Bu kelimenin yazıldığı yerde, kısa bir zaman nefes alınmadan durulur. Durulmadan geçilirse, anlamı bozulur. Kur’an-ı kerimde dört yerde sekte vardır.
[İdgam]: Kelime yazıldığı gibi değil de, idgam ile okunur. Kelimelerin altında yazılı olan idgam, Kur’an-ı kerimde, yalnız Hud sûresi 42. âyetinde vardır. Burada, (İrkeb me’anâ) yazılır ise de, (İrkemme’anâ) okunur.
[Sin]: Sad harfinin altına yazıldığı yerde, sad harfi, sin gibi okunur.
[İmâle]: Yalnız Hud sûresinin 41. âyetinde geçer. Mecrahâ kelimesinin altında imâle yazar. Buradaki ra harfi, üstünden esireye doğru meyillendirilerek okunur. Mecrihâ diye okunmaz. Okunuşunu, bilen birinden öğrenmek gerekir.
[Teshil]: Kolaylaştırmak demektir. Birbirini takip eden iki hemzeden ikincisi, elif ile he sesi arasında yumuşak okunur.

Not: Bunları yazı ile tarif etmek, anlatmak zordur. Bilen birine sorarak öğrenmelidir.

Tecvid ilminde, vacib, lazım gibi ifadeler, kıraatin vacibleridir. Yoksa Kur’an-ı kerimi çekilecek yerlerde hiç çekilmeden de okunsa caiz olur, günah işlenmiş olmaz. Ancak kıraati düzgün okumak için tecvid kaidelerine uymaya çalışmak iyi olur. Kur’an-ı kerim öğreticilerin, bilhassa yaşlı kimselere namaz sûrelerini öğretirken, şunu az çektin, şunu çok çektin, şunu tecvide göre okumadın gibi zorluklar çıkarmamalı, dilinin döndüğü kadar okuması yetişir. Daha fazla zorlayıp da öğrenmekten temelli mahrum bırakmamalıdır.

Sual: Dat harfini, ZE, Tı harfini DAL, kaf harfini de GAYIN gibi okuyanlar var. Bu doğru mudur?
CEVAP
Dat harfini ze veya zı olarak okumak yanlış olduğu gibi dal harfi gibi okumak da yanlıştır. Mahrecine uygun olarak DAT olarak okumalı ZATolarak okumamalıdır. Mesela velazzallin dememeli, veladdallin demelidir.

Tı harfini dal gibi okumamalı. Mesela Sıradal müstakiym dememeli, sıratal müstekıym demeli. Şeydanırraciym dememeli, şeytanırraciym demeli. Yani şeydan değil, şeytan demelidir.

Kaf harfini g gibi okumamalı, k gibi okumaya çalışmalı. Mesela gonya dememeli, Konya demeli. Gul huvallahü ehad dememeli, Kul huvallahü ehad demeli.

Allahü ekber’deki hü
Sual: Allahü ekber 
kelimesindeki hü, bir elif miktarı mı çekilir? Hu diye de okunur mu?
CEVAP
Hayır, hiç çekilmez. Sadece hü denir. Hu da denebilir; ama Heharfinin Ha harfiyle karışmaması için, He olduğunun bilinmesi için, demek daha iyi olur. Osmanlılar hep hü diye okumuşlardır.

İmam-ı Asım kıraati
Sual: 
Kur’an-ı kerimin okunuşunu bildiren yedi büyük kıraat âliminin olduğu bildiriliyor. Biz hangisine göre okuyoruz?
CEVAP
İmam-ı Asım’ın kıraatine göre okuyoruz. Basılan Mushaflar da bu kıraate göredir.

Ra için Re demek
Sual: harfi Arapçada kalın okunduğu hâlde, S. Ebediyye’de, niye Rasulullah değil de, Resûlullah yazılmış?
CEVAP
Başka bir kavilde Re diye okunuyor. İkincisi de, R harfinden sonra Sinharfi geliyor. Rasulullah denince sanki Sin yerine Sad okunmuş gibi oluyor. Bu iki sebepten dolayı Resûlullah diye yazılmıştır. Sinharfinden sonra vav harfi olduğu için ü harfinin üstüne çekme, uzatma [^] işareti konmuş, yani sül değil de sûl olarak yazılmıştır. Arapça kelimeler Latin harfleriyle tam doğru olarak yazılamıyor.

Arapçada ü ve e sesi
Sual: Türk dünyasından gelen bir hafız, (Arapçada e sesi yoktur) diyor. Elif harfini a sesi ile e sesi arasında okuyor. Melek demiyor da, malak kelimesine yakın, ikisi arası bir şey söylüyor.
Mısır’dan gelen biri de, (Elif harfini a ve ü ile okumak yanlıştır) diyor. Mesela âmin yerine eeemin diyor. Amenerresulü demiyor, eeemenerrasulü diyor. Allahü ekber yerine Ellahu ekber diyor. Biz Türklerin okudukları yanlış mı?
CEVAP
Türk dünyasından gelen hoca gibi okuyanı yeni duyduk. Öyle bir okuma şekli duymadık. Sadece Allahü ekber derken elif harfi e harfi ile a harfi arasında okunur, başka yerlerde okunmaz. Melek kelimesi, melek olarak okunur.

En güzel okuma şekli Osmanlıların okuduğu kıraattir. Şimdi Arap ülkelerinin şivesi, Doğu Anadolu şivesine benziyor. Mânâ değişmese de Osmanlıdaki kadar düzgün olmuyor.

Ha harfiyle he harfinin karışmaması için hu değil,  diye okumalı. Sad harfini ötre olarak okuyunca su diye okunur, sin harfini ötre olarak okuyunca  diye okunur. Ü sesi yok diye onu da su diye okumak uygun olmaz. Osmanlının okuduğu gibi okunursa hiç yanlışlık olmaz. Sin ve Sad harfleri rahatça çıkmış olur. Mânâ da değişmez.

Allah ve Amenerresulü derken ayın harfiyle söylemiyoruz, elifle söylüyoruz. Elifle söyleyince mahzuru olmaz.

Dört elif miktarı uzatmak
Sual:
 Kur’an-ı kerimde dört elif miktarı uzatılması gereken yerde bir elif miktarı uzatırsak vacibi terk etmiş mi oluruz?
CEVAP
Hayır, vacib terk edilmiş olmaz. Dört elif miktarı uzatmak kıraat ilminin vacibidir, bildiğimiz vacib gibi değildir. Dört elif miktarı uzatılmasa da namaz mekruh olmaz.

Havf ve reca
Sual:
 Havf ve reca deniyor. İslam harflerindeki R harfi kalın okunduğuna göre, niye raca değil de reca deniyor?
CEVAP
Ecdadımız Osmanlılar, R harfini ra diye değil, re diye okumuştur. Mesela Rasulullah değil, Resulullah, Elemtera değil, Elemtere diye okumuşlardır. Biz de onlar gibi okuyoruz. Her iki şekilde de okunsa mânâ değişmez.

Re harfinin okunuşu
Sual: Tecvitteki (Hükm-ü Ra)’yı biliyorum. Re harfi ra olarak okunuyor. Fakat Osmanlıların birçok kitabını inceledim. Medreselerde okumuş, birçok yaşlı zatlarla görüştüm. Re harfini re olarak okuyorlar, ra demiyorlar.
Osmanlıca ve Türkçe sözlükleri de inceledim. Kalın olarak ra diye okunan, Arak, Rahman, Rahim, Rahmet, Raks, Rasad , Rabt, Rabbgibi bazı kelimelerin dışında, hep Re olarak, sözlüklere geçmiştir. Mesela Akreb, Bereket, Hakaret, Hareket, Haşere, Kefere, Kerem, Refah, Refakat, Red, Refik, Rehavet, Rehin, Reis, Resül, Re’sen, Re’y, Reâya, Rebî, Recâ, Recim, Recül, Ref, Revaç, Remiz, Reml, Resim, Rezil, Rezalet, Reşit, Reyhan, Rezzak, Semere, Müşavere, Muhabere, Muharebe, Muhavere, Müzakere, Müsadere gibi çok kelime, Re olarak yazılıyor, Ra diye yazılmıyor.
Tam İlmihâl’in yazarı olan merhum hocamız da, Re diyorlardı. Tam İlmihâl Seadet-i Ebediyye kitabında, ResulResulullah deniyor. Bir tane Rasulullah yok. Âmenerresulü diye yazılıdır ve öyle de okuyorlardı. Piyasadakiler ise hep Rasulullah diyorlar. Reşit Rıza için başkaları Raşit derken, Reşid, Reşid paşa ve Abdürreşid deniyor. Merhum hocamızın bütün kitaplarında Rebia, Rebiülevvel, Rebiülahir, Reca, Receb, Recül, Refet, Rehin diye yazmaktadır.
Arap ülkelerinde yaşayanlar, hemen hemen hiç ü harfi kullanmıyorlar. Hep u kullanıyorlar. Allahü ekber değil, Allahu akbar diyorlar. Ha harfi ile He harfi karışabilir. Tam İlmihâl'de hep  diye geçiyor. Bu fark nereden geliyor?
CEVAP
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, (Arap memleketlerinde yaşayan insanlar, Arapçayı bizden daha iyi bilir, daha rahat konuşurlar, fakat Kur'an-ı kerimi biz onlardan daha iyi anlarız) buyurduğu gibi, (Osmanlıların Arapça şivesi, şimdiki Arap denilen insanlardan daha düzgün, daha kibardır) denmiştir. Doğu şivesi ile İstanbul şivesi nasıl farklıysa, Osmanlı şivesi ile Arap denilen insanların şivesi farklıdır. (İstanbul Arapçası daha kibardır) denmiştir. Arap şivesi, doğu şivesi gibi kalındır, Allahu akbar gibi kalın söylüyorlar. İstanbul şivesiyle Allahü ekber deniyor. Allahümme yerine Allahumme diyorlar.

Dat harfini zat gibi okuyanlar var. Veladdallin yerine velezzalin diyorlar. Kaf harfini gaf gibi okuyanlar var. Mesela Kul yerine gul diyorlar. Tı harfini dı diye okuyanlar var. Mesela şeytan demiyorlar da, şeydan diyorlar. (Onların hepsi yanlıştır) demiyoruz, (Şive farkı var) diyoruz. Biz, Tam İlmihâl’e uyarak, ceddimiz olan Osmanlının, kibar olan İstanbul şivesini tercih ediyoruz.

Sual: Kur’an-ı kerimde, durak işareti olarak ayın harfi vardır. Bu ayın harfi bulunan yerlerde durmak gerekir mi?
Cevap: Kur’an-ı kerimdeki durak işaretlerinden olan ayın harfi, rükü demektir. Hazret-i Ömer'in namaz kıldırırken, ayakta okumayı bitirip, rüküya eğildiğini gösterir. Ayın işareti, hep âyetlerin sonunda bulunmaktadır.

Sual: Kur’ân-ı kerimdeki duraklardan "lâ" harfi bulunan yerde, nefesi yetişmeyip duran bir kimse nasıl hareket etmelidir?
Cevap:
 Kur’ân-ı kerimdeki duraklardan “Lâ” bulunan yerde, nefesi yetişmeyip durulursa, evvelki kelime ile birlikte tekrar okunur. Âyet-i kerime sonunda durunca, tekrar edilmez.

 

Kıraat ilmine dair

Arap şivesine uygun olarak okunursa mahzuru olmaz. Ancak Türkler Arapçayı bilmedikleri için ince harflerde ü sesi çıkarmaları daha uygun, daha isabetlidir; çünkü böylece Kur’an-ı kerim doğru okunmuş olur. İstanbul Türkçesi...

Devamını Okuyun...

Mucizelerin en büyüğü

Kur’an-ı kerimdir. Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kur’an-ı kerimin nazmında ve manasında aciz ve hayran kalmışlardır. Bir âyetin benzerini söyleyememişlerdir. İ’cazı ve belagati insan sözüne benzemiyor...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerim mahluk değildir

Muteber kitaplarda buyuruluyor ki: (Mutezile diyor ki: "İnsan, ihtiyari, yani istekli hareketlerini kendi yaratır. Allahü teâlâ, kullarına faydalı işler yapmaya mecburdur. İyilere sevap, kötülere azap vermesi gerekir...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerim değişmemiştir

Kur’an-ı kerime inanan insan böyle bir iddiada bulunamaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Rabbinin sözü doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun sözlerini[Kur’anı] değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerim değiştirilemez

Böyle bir şeyi Müslüman yaparsa kâfir olur, kâfir zaten kâfirdir, tekrar kâfir olmaz. Emirler yasaklar Müslüman içindir. Önce Kur’an-ı kerimin bugünkü hâle nasıl geldiğini bildirelim: Yemame savaşında, Kur'an-ı kerimi...

Devamını Okuyun...

Garplı âlimlerin Kur’an hayranlığı

Kur’an-ı kerim hakkında garplı meşhur âlimler, edipler, hayranlıklarını daima izhar etmişlerdir: Meşhur ediplerden biri olan Alman şairi Goethe, Kur’an-ı kerimin, tam doğru olmayan Almanca bir tercümesini okuduktan sonra...

Devamını Okuyun...

Kur'an-ı kerim Allah kelâmıdır

ağdat valisi Sırrı paşa (Sırr-ı Furkan) kitabının, İstanbul'da [hicri 1312] de basılan, birinci cild, üçüncü baskısı, yetmişbeşinci sayfasında buyuruyor ki...

Devamını Okuyun...

Kur'an-ı kerimin benzeri

Sual: İsra sûresinin 88. âyetinde, (De ki, insanlar ve cinler birbirlerine yardımcı olarak, bu Kur’anın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, yemin olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar) deniyor...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerimi öğrenmek ve okumak

Kur’an-ı kerimi öğrenmek, öğretmek ve okumak çok sevabdır. Kur’an-ı kerimi tecvide uygun öğrenmeli ve her gün az da olsa, okumaya çalışmalı...

Devamını Okuyun...

Kur'an-ı kerim okumak ve dinlemek

ayır, değildir. Diyanetin hazırladığı Kur'an-ı kerim mealinin önsözünde diyor ki...

Devamını Okuyun...

Kur'an-ı kerim okumak ibadet mi?

S. Ebediyye kitabının büyük bir kısmı, Hanefi mezhebinin en muteber kitaplarından olan Redd-ül-muhtar kitabından alınmıştır...

Devamını Okuyun...

Kur'an-ı kerim okumanın edebi

Kur'an-ı kerim okurken şu edeplere dikkat edilmelidir:
1- Abdestli olarak, temiz bir yerde kıbleye karşı diz üstü oturmalıdır...

Devamını Okuyun...

Mushaf abdestsiz tutulabilir mi?

Peygamber efendimiz, Bekara sûresinin, (Hayzdan temizleninceye kadar kadınlarınıza yaklaşmayın) mealindeki 222. âyeti ile...

Devamını Okuyun...

Ücretle Kur’an okumak

Kur’an-ı kerim geçim vasıtası yapılmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur'an okuyun, fakat geçim vasıtası yapmayın.)...

Devamını Okuyun...

Dinlemek daha sevabdır

Hayır, hatim sevabı hâsıl olmaz. Böyle, nakli esas almayan aklî kıyaslar, dinde geçerli olmaz. Fıkıh kitaplarımızda deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Dinlemek daha sevabdır

Kur’an-ı kerimi okumak sünnet, dinlemek ise farz-ı kifayedir. Sünnetin sevabı, farzın yanında denizde damla bile değildir...

Devamını Okuyun...

Hatim bir kişinin okumasıdır

Hayır, hatim sevabı hâsıl olmaz. Böyle, nakli esas almayan aklî kıyaslar, dinde geçerli olmaz. Fıkıh kitaplarımızda deniyor ki...

Devamını Okuyun...

Kabristanda Kur’an okumak

Evet, sünnettir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ölülerinize Yasin okuyun!) [İ.Ahmed]...

Devamını Okuyun...

Hatim sevabı

Evet, sünnettir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ölülerinize Yasin okuyun!) [İ.Ahmed]...

Devamını Okuyun...

Kur'anda çelişki olmaz

Bir karıncayı yaratmaktan aciz birinin, kâinatı bir nizam içinde yaratan ve devam ettiren Yaratıcıya böyle söylemesi ne kadar ahmaklıktır...

Devamını Okuyun...

Allah niye biz ve o diyor

Bu ateistin ifadeleri, din düşmanlığının yanında, kendi cahilliğini sergilemektedir. Fatiha bir duadır...

Devamını Okuyun...

Cinler niçin yaratıldı

Sadece cinler mi, insanlar da aynı ifade de geçiyor. Cinleri de, insanları da kulluk etmeleri yani ibadet etmeleri için yarattığı bildiriliyor...

Devamını Okuyun...

Müşriklere hakaret

Ateist, müşriklere pis demekle onlara sövülmüyor mu, hakaret edilmiyor mu diyor. Müşrik, kâfir demektir...

Devamını Okuyun...

İtaat, isyan ve imtihan

İtaat etmeyen milyonlarca insan var iken, (Hepsi ona boyun eğmiştir) denir mi? 

Devamını Okuyun...

Cennet ve Cennetler

Cümlenin gelişine ve salih amel işleyenlerin durumuna göre, tekil veya çoğul kullanılmıştır...

Devamını Okuyun...

Allah'ın Kanunları değişme

Ateist, şapla şekeri karıştırıyor. Kur’an-ı kerimde Allah’ın kanunu diye sünnetullah tabiri geçer...

Devamını Okuyun...

Kıyametteki üç grup

akıa sûresinde, sağcılar, solcular ve sabikun diye üç sınıfa ayrılıyor. Sağcıların Cennete solcuların Cehenneme gideceği...

Devamını Okuyun...

Putlar niye Cehenneme gidecek

Bu, Arapça’yı iyi bilmemekten kaynaklanan bir sorudur. Arapça'da hayvan ve cansızlara hitap şekli farklıdır...

Devamını Okuyun...

Vekil asıl gibidir

Vekilin asıl gibi olduğunu, ateist de iyi bilir. Burada hiçbir çelişkinin olmadığını bilmesine rağmen, sırf çamur atayım iz bırakır felsefesi ile bunu yapıyor...

Devamını Okuyun...

Namuslu kadına iftira

Birinci âyette, (İftira edenlere gerekli cezayı verin, şahitliklerini de kabul etmeyin. Ama tevbe edip düzelenler bundan istisnadır)deniyor...

Devamını Okuyun...

Bin yıl elli bin yıl

Zerre çelişki yoktur. Anlamaktan aciz olana ne denir ki?
Birinci âyette, Allah katında bir gün, size göre bin yıl gibidir deniyor...

Yahudi ve Hıristiyanlar

Yahudi, Hristiyan ve Sabiinlerden, kendi Peygamberleri zamanında inanıp salih amel işleyenler elbette Cennete gidecektir...

Bir bilene sor demek

Bir bilene sor diye tercüme edilen kısmın, âyetteki orijinali, (Fes’el bihi habira) ifadesidir. Habir = haberdar olan, bilen veya her şeyi bilen demektir...

Devamını oku...

Yer ve göklerin yaratılışı

Ateist toplamayı bilmiyorsa veya kasıtlı topluyorsa kabahat kimin olur? Arapça’da bir anlatış şekli vardır...

Devamını oku...

Yer mi önce gökler mi?

Bekara sûresinde bildirildiği gibi, önce yer küre, sonra gökler yaratıldı. Naziat sûresinde de bildirildiği gibi otların, suların...

Devamını oku...

En güzel varlık

Allahü teâlânın yaratması iki türlüdür. Birincisi, “Ol” der hemen o şey oluverir. İkincisi ise sebeplerle yaratır...

Devamını oku...

Affedici olan cezalandırmaz

Allahü teâlânın yaratması iki türlüdür. Birincisi, “Ol” der hemen o şey oluverir. İkincisi ise sebeplerle yaratır...

Devamını oku...

Mekke'nin Rabbi olur mu?

Tıp kitabını herkesin kolayca anlayamayacağı gibi, bir ilim tahsil etmeden Allah’ın kitabını, dinden habersiz bir yabancı nasıl anlayabilir ki? Allahü teâlâ buyuruyor ki...

Devamını oku...

Sütün meninin oluşumu

Uzman doktorların sütün oluşması ile ilgili verdikleri bilgi şöyledir:
Kadınlarda süt yapımının olduğu yer meme dokusudur...

Devamını oku...

Müteşabihat nedir

Müteşabih âyetlerin çelişkilerle ne alakası var. Çelişki dediklerini teker teker açıkladık. Ateistin cahilliği meydana çıkmış oldu...

Devamını oku...

İnsan niye yaratıldı

Müteşabih âyetlerin çelişkilerle ne alakası var. Çelişki dediklerini teker teker açıkladık. Ateistin cahilliği meydana çıkmış oldu...

Devamını oku...

Neden yeni din gönderdi

Allah sorguya çekilecek makam değildir. Niye bunu böyle yaptın diye kimsenin soru sormaya hakkı yoktur. Nasıl isterse öyle yapar...

Devamını oku...

Bir müslüman kaç kişiye eşittir?

İki âyet arasında çelişki yoktur. Ateistin anlamayıp çelişki var sanması, anlayışsızlığından ileri geliyor...

Devamını oku...

Kâbeye giren emniyettedir

Abdullah bin Zübeyr, Kâbe içinde enkaz altında ölmedi. Haccac tarafından şehit edildi. Ölmüş olsa da fark etmez...

Devamını oku...

Kadınları dövmek

Bir karıncayı hatta bir buğday tanesini yaratmaktan aciz insan, kâinatı yaratan yüce Rabbimizin emrini hangi hakla sorgulayabilir ki...

Devamını oku...

Allah beddua eder mi?

Kahretmek, Arapçada bir deyimdir. Birini kötülemek, yani onun çok kötü biri olduğunu bildirmek için...

Devamını okuyun...

Akraba evliliği

Günümüzde de akraba evliliği yapılıyor; ama onlardan sakat doğanlara çok az rastlanıyor. Akraba olmadığı hâlde de, sakat doğanlar oluyor...

Devamını oku...

İblis melek mi, cin mi?

Öyle yazmıyor. O âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Meleklere, Âdem’e secde edin demiştik. İblis’ten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerden idi...

Devamını oku...

Allah salevat getirir mi?

O âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Allah ve melekleri, Nebiye salât ederler. Ey müminler, siz de, ona salât edin.) [Ahzab 56]...

Devamını oku...

Zalimler ve hidayet

Zalimler topluluğuna, zulümleri devam ederken hidayet vermez; ama zulmü bırakınca zalim olmaktan kurtulur...

Devamını oku...

Cehennemdekilerin gıdası

Hayır, çelişki yok. Bu âyet-i kerimelerin mealleri şöyledir:
(Onlar [kâfirler] Cehenneme girerler, orası ne kötü bir yerdir... 

Devamını oku...

Ateist ve bakteri

Ateistin yanlışı, çift denilince sadece erkek ve dişiyi anlamasından kaynaklanıyor. Bu, sadece canlılarla ilgili bir şey değildir...

Devamını oku...

Doğu ve batının Rabbi

Âyet-i kerimedeki maksadı bilemeyiz. Kitaplardaki bilgiye göre, Güneş, yaz ve kış aylarında farklı yerlerden doğup, farklı yerlerden batıyor...

Devamını oku...

Yetenekli ateist

İmam-ı Gazali hazretleri, (Bid’at ehli Kur'anı anlayamaz. Kur'an kalbdeki bir nurla anlaşılır. Bid’at ehlinin kalbinde bu nur olmaz) buyuruyor...

Devamını oku...

Herkes malına sahip çıkar

Emir ve yasak koyma işi, dünya işlerinde de vardır. Birkaç örnek verelim:
Bir ana babanın, çocuğuna...

Devamını oku...

İnsanlar yaratılırken

Elbette Allahü teâlâ, bizi kendi isteğimizle yaratmadı. Kendi mülkünde tasarrufta bulundu. (Temsilde hata olmaz) derler...

Devamını oku...

Herkes eşit olsaydı



Devamını oku...

Allah bilinmez mi?

Müslümanlar, ancak Allahü teâlânın bildirdiklerini bilir, bildirmediklerini elbette bilemez. Çelişki bunun neresindedir...

Devamını oku...

Herkes malına sahip çıkar

İmam-ı Gazali hazretleri, (Bid’at ehli Kur'anı anlayamaz. Kur'an kalbdeki bir nurla anlaşılır. Bid’at ehlinin kalbinde bu nur olmaz) buyuruyor...

Devamını oku...

Çağdaş ne demek?

Çağdaş olmak görecelidir. Bir dinsize göre, içki içmek, sarhoş olmak, kadınların son derece açık gezmesi...

Devamını oku...