►Bidatlardan Sakınmak Hakkında / Hadis

Bidatlardan Sakınmak

Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî 
BÖLÜM: -6-

Bidatlardan Sakınmak hakkında sahih hadis-i şerifler...

 

 

171. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve

sellem şöyle buyurdu:
“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez. ”
Müslim’in bir rivayeti şöyledir:

“Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir. ”

 

Buhârî, Sulh 5; Müslim, Akdiye 17, 18. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 2

 

 

 

 

172. Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe irad ettiği zaman gözleri kızarır, sesi yükselir, “Düşman
sabah ve akşam üzerinize hücum edecek, kendinizi koruyunuz” diye ordusunu uyaran kumandan
gibi öfkesi artar ve şehadet parmağı ile orta parmağını bir araya getirerek:
“Benimle kıyametin arası şu iki parmağın arası kadar yaklaştığı sırada ben peygamber olarak
gönderildim” derdi. Sonra da sözlerine şöyle devam ederdi:
“Bundan sonra söyleyeceğim şudur ki: Sözün en hayırlısı Allah’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı
Muhammed sallallahu aleyhi ve sel–lem’ in yoludur. İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya
çıkarılmış olan bid’atlardır. Her bid’at dalâlettir, sapıklıktır. ” Sonra da şöyle buyurdu:
“Ben her mü’mine kendi nefsinden daha ileriyim, daha üstünüm. Bir kimse ölürken mal
bırakırsa o mal kendi yakınlarına aittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana aittir;

yetimlere bakmak da benim görevimdir. ”

 

Müslim, Cum’a 43. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 7

 

 

 

 

173. Ebû Amr Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:
Birgün erken vakitlerde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ in huzurunda idik. O esnada, kaplan
derisine benzeyen alaca çizgili elbise veya abalarını delerek başlarından geçirmiş ve kılıçlarını
kuşanmış, tamamına yakını, belki de hepsi Mudar kabilesine mensup neredeyse çıplak vaziyette bir
topluluk çıkageldi. Onları bu derece fakir görünce, Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in
yüzünün rengi değişti. Eve girdi ve sonra da çıkıp Bilâl’e ezan okumasını emretti; o da okudu. Bilâl
kâmet getirdi ve Allah Resûlü namaz kıldırdı. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir
hutbe irad etti ve şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok kadın ve
erkek meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp
gözetmektedir” [Nisâ sûresi (4), 1].
Sonra da Haşr suresinin sonundaki şu âyeti okudu:
“Ey iman edenler! Allah’dan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına baksın” [Haşr sûresi
(59), 18]. Sonra:
“Her bir fert, altınından, gümüşünden, elbisesinden, bir sa’ bile olsa buğdayından, hurmasından
sadaka versin; hatta yarım hurma bile olsa sadaka versin” buyurdu.
Bunun üzerine ensardan bir adam, ağırlığından dolayı neredeyse kaldırmaktan aciz kaldığı, hatta
kaldıramadığı bir torba getirdi. Ahali birbiri peşine sökün edip sıraya girmişti. Sonunda yiyecek ve
giyecekten iki yığın oluştuğunu gördüm. Baktım ki Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’ in yüzü
gülüyor, sanki altın gibi parlıyordu. Sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da
kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü
bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona

pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz. ”

 

Müslim, Zekât 69. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 64

 

 

 

 

174. İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Haksız olarak öldürülen her kişinin kanından bir pay, Âdem’in ilk oğluna ayrılır. Çünkü o,

insan öldürme çığırını ilk başlatan kişidir. ”

 

Buhârî, Cenâiz 33, Enbiyâ 1, Diyât 2, İ’tisâm 15; Müslim, Kasâme 27. Ayrıca bk. Tirmizî, İlm 4; Nesâî, Tahrim 1; İbn Mâce, Diyât 1

 

 

 

 

175. Bedir ehlinden ve ensardan olan Ebû Mes’ûd Ukbe İbni Amr radıyallahu anh’ den
rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır. ”

 

Müslim, İmâre 133. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 115; Tirmizî, İlim 14

 

 

 

 

176. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona
uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de,
kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey

eksilmez. ”

 

Müslim, İlim 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 15; İbni Mâce, Mukaddime 14

 

 

 

 

177. Ebü’l–Abbâs Sehl İbn Sa’d es–Sâidî radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre,
Hayber Gazvesi gününde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yarın sancağı, Allah’ın kendisinin eliyle fethi nasib edeceği, Allah’ı ve Resûlü’nü seven,
Allah’ın ve Resûlü’nün de kendisini sevdiği bir kişiye vereceğim. ”
Gazveye iştirak edenler, sancağın aralarından kime verileceğini düşünüp konuşarak geceyi geçirdiler.
Sabah olunca, sancağın kendisine verileceği ümidi ile bütün sahâbîler Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi
ve sellem’ in huzuruna koştular. Peygamber Efendimiz:
– “Ali İbni Ebû Tâlib nerede?” diye sordu. Sahâbîler:
– Ey Allah’ın Resûlü! O gözlerinden rahatsız, dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz:
– “Ona haber verecek birini gönderiniz” buyurdular. Ali derhal getirildi. Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem onun gözlerini tükürüğüyle tedavi ederek kendisine dua etti. O kadar ki, hiç ağrısı
yokmuş gibi oldu. Peygamber sancağı ona verdi. Ali:
– Ya Resûlallah! Onlar da bizim gibi mü’min oluncaya kadar mı savaşacağım? dedi. Resûl–i Ekrem:
“Acele etmeden, gayet sakin bir şekilde onların yanına var, kendilerini İslâm’a davet et,
uymaları gereken ilâhî yükümlülükleri kendilerine haber ver. Allah’a yemin ederim ki, senin
vasıtanla Allah’ın bir tek kişiye hidâyet vermesi, senin için kırmızı develere sahip olmakdan

daha hayırlıdır” buyurdu.

 

Buhârî, Fezâilü’s–sahâbe 9; Müslim, Fezâliü’s–sahâbe 34

 

 

 

 

178. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Eslem kabilesinden bir delikanlı
şöyle dedi:
–E y Allah’ın Resûlü! Ben gazveye katılmak istiyorum, fakat harb için gerekli olan malzemelerim
yok. Hz. Peygamber:
– “Filan kişiye git; o harbe gitmek üzere hazırlanmıştı, fakat hastalandı” buyurdu. Delikanlı o
kişiye gitti ve:
– Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana selam ediyor ve harb için hazırladığın malzemeleri bana
vermeni söylüyor, dedi. Bunun üzerine adam hanımına:
– Hanım! Hazırladığım harb malzemelerinin hepsini bu delikanlıya ver; onlardan hiçbir şey geriye

bırakma. Allah hakkı için, onlardan hiçbir şey bırakma ki, berekete nâil olalım, dedi.

 

Müslim, İmâre 134

 

 

 

 

179. Ebû Abdurrahman Zeyd İbni Hâlid el–Cühenî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine
göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi techiz eder, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını
karşılarsa, âdeta cihada gitmiş gibi sevab kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı
ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan kimse de sanki cihad yapmış gibi sevap

kazanır. ”

 

Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135–136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 20; Tirmizî, Fezâilü’l–cihâd 6; Nesâî, Cihâd 44

 

 

 

 

180. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, Hüzeyl kabilesinin Lihyânoğulları üzerine ordu sevketmek istedi. Bu sebeple şöyle
buyurdu:

“İki kişiden biri cihada gitsin. Kazanılacak sevap ikisi arasında ortaktır. ”

 

Müslim, İmâre 137

 

 

 

 

181. İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, Ravha mevkiinde bir deve kervanına rastladı ve:
– “Sizler kimlersiniz?” dedi. Onlar:
– Biz müslümanlarız, sen kimsin? diye sordular.
Peygamber efendimiz:
– “Ben Allah’ın Resulüyüm” dedi. İçlerinden bir kadın, küçük bir çocuğu Peygamberimiz’e doğru
kaldırarak:
– Bu çocuğun haccı olur mu? diye sordu. Resûlullah Efendimiz:

– “Evet, ayrıca sana da sevap vardır” buyurdu.

 

Müslim, Hac 409. Ayrıca bk. Ebu Dâvûd, Menâsik 7

 

 

 

 

182. Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendisine emredileni tamı tamına, eksiksiz olarak ve gönül hoşluğu ile yerine getirip verilmesi

istenilen kişiye veren güvenilir müslüman kasadar, sadaka veren iki kişiden biridir. ”

 

Buhârî, Vekâlet 16; Müslim, Zekât 79. Ayrıca bk. Buhârî, Zekât 25, İcâre 1; Nesâî, Zekât 57, 67

 

(Bir rivayette: “Emredileni veren” şeklindedir.)