►Güçsüz Müslümanlarla Fakirlerin Değeri Hakkında / Hadis

Güçsüz Müslümanlarla Fakirlerin Değeri

Riyâzus Sâlihîn / İmâm Nevevî 
BÖLÜM: -9-

Güçsüz Müslümanlarla Fakirlerin Değeri hakkında sahih hadis-i şerifler...

 

 

254. Hârise İbni Vehb radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle

buyururken işittim dedi:
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hemde halk tarafından zayıf
görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini
Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir.
Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak

yürüyen kibirli kimselerdir. ”

 

Buhârî, Eymân 9, Tefsîru sûre (68), 1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47. Ayrıca bk. Tirmizî, Cehennem 13; İbni Mâce, Zühd 4

 

 

 

 

255. Ebü’l–Abbas Sehl İbni Sa`d es–Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün Hz. Peygamber’in yanından bir adam geçti. Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanında
oturan kimseye:
– “Şu adam hakkında ne dersin?” diye sordu. O da:
– Bu zât ileri gelen hatırlı kişilerden biridir. Vallahi böyle bir adam bir kıza tâlip olsa evlendirilmeye,
birine aracılık yapsa sözü dinlenmeye lâyıktır, diye cevap verdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir şey söylemedi.
Sonra oradan biri daha geçti. Peygamber aleyhisselâm yine yanında oturana:
– “Ya bu adam hakkında ne dersin?” diye sordu. Bu defa o zât:
– Yâ Resûlallah! Bu adam fakir müslümanlardan biridir. Bir kıza tâlip olsa, istediği kız verilmez.
Birine aracılık etse, ricası kabul edilmez. Konuşmaya kalksa, sözü dinlenmez, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

– “Bu sonuncu adam, öteki gibi dünya dolusu adamdan daha hayırlıdır. ”

 

Buhârî, Nikâh 15, Rikak 16. Hadis Müslim’de yoktur. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 5

 

 

 

 

256. Ebû Saîd el–Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennet ile cehennem münakaşa ettiler.
Cehennem:
– Bende zorbalar ve kibirliler var, dedi.
Cennet:
– Bende yalnız zayıflar ve yoksullar var, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ onların çekişmesini şöyle halletti:
– Ey cennet! Sen benim rahmetimsin, dilediğime seninle merhamet ederim. Ey cehennem! Sen

de benim azâbımsın. Dilediğime seninle azâb ederim. Ben her ikinizi de dolduracağım. ”

 

Müslim, Cennet 34; Buhârî, Tefsîru sûre (50), 1, Tevhîd 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 22

 

 

 

 

257. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyamet günü, dünyada büyük diye tanınan iriyarı bir adam çıkagelir. Halbuki onun Allah

yanında sinek kanadı kadar bile değeri yoktur. ”

 

Buhârî, Tefsîru sûre (18), 6; Müslim, Münâfikûn 18

 

 

 

 

258. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, siyah bir kadın – veya
siyah bir genç– Mescid–i Nebevî’yi süpürürdü. Bir ara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o kadını
–veya genci– göremeyince onun nerede olduğunu sordu.
– Öldü, dediler. Hz. Peygamber:
– “Bana haber verseydiniz ya!” buyurdu. Sahâbîler o kadını –veya genci– önemsememişlerdi.
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sözüne devamla “Bana mezarını gösterin” buyurdu.
Mezarını gösterdi–ler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun cenaze namazını kıldıktan sonra
şöyle buyurdu:
“Bu kabirler orada yatanlar için zifirî karanlıktır. Üzerlerine kılacağım namaz sebebiyle Allah

Teâlâ onların kabirlerini aydınlatır. ”

 

Buhârî, Salât 72, Cenâiz 67; Müslim, Cenâiz 71. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 57; İbni Mâce, Cenâiz 32

 

 

 

 

259. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle
buyurduğunu söyledi:
“Saçı başı dağınık, eli yüzü tozlu, kapılardan koğulmuş öyleleri vardır ki, bu şöyle olacak diye

yemin etseler, Allah onların dediğini yapar. ”

 

Müslim, Birr 138, Cennet 48

 

 

 

 

260. Üsâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle
buyurdu:
“Cennetin kapısında durup baktım. Bir de gördüm ki, içeri girenlerin çoğu yoksullardı.
Zenginler ise hesap görmek için alıkonulmuştu. Cehennemlik olduğu kesinleşenlerin de ateşe
girmesi emrolunmuştu.
Cehennemin de kapısında durup baktım. Bir de gördüm ki, cehenneme girenlerin çoğu

kadınlardı”.

 

Buhârî, Rikak 51, Nikâh 87; Müslim, Zikir 93

 

 

 

 

261. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Beşikte sadece üç kişi konuştu. Bunlardan biri Meryem’in oğlu Hz. Îsâ, diğeri Cüreyc ile macerası
olan çocuktur.
Cüreyc ibadete düşkün bir kimseydi. Bir mâbede yerleşip orada ibadet etmeye başladı. Birgün annesi
geldi:
– Cüreyc! diye seslendi.
Cüreyc kendi kendine: “Yâ Rabbî anneme cevap mı versem, yoksa namazıma devam mı etsem” diye
söylendi. Sonra namazına devam etti. Annesi de dönüp gitti.
Ertesi gün annesi yine Cüreyc namaz kılarken geldi ve:
– Cüreyc! diye seslendi.
Cüreyc yine kendi kendine: “Rabbim! Anneme mi cevap vermeli–yim, yoksa namazıma mı devam
etmeliyim” diye söylendi. Sonra namazına devam etti. Birgün sonra annesi yine Cüreyc namaz
kılarken geldi ve:
– Cüreyc! diye seslendi.
Cüreyc içinden: “Rabbim! Anneme cevap mı versem, yoksa namazıma devam mı etsem” diye
söylendi. Sonra da namazına devam etti.
Bunun üzerine annesi:
– Allahım! Fâhişelerin yüzüne bakmadan onun canını alma! diye beddua etti.
Birgün İsrailoğulları Cüreyc ve ibadete düşkünlüğü hakkında konuşuyorlardı. Güzelliği ile meşhur bir
fâhişe de oradaydı:
– Eğer isterseniz ben onu baştan çıkarabilirim, dedi. Vakit kaybetmeden Cüreyc’in yanına gitti. Fakat
Cüreyc onun yüzüne bile bakmadı.
Cüreyc’in ibadethânesinde yatıp kalkan bir çoban vardı. Kadın onunla ilişki kurarak çobandan hâmile
kaldı. Çocuğunu dünyaya getirince, onun Cüreyc’den olduğunu ileri sürdü. Bunu duyan halk
Cüreyc’in yanına gelerek onu alaşağı ettiler ve ibadethânesini yıkarak kendisini dövmeye başladılar.
Cüreyc:
– Niçin böyle davranıyorsunuz? diye sorunca:
– Sen bu fâhişe ile zina etmişsin ve senin çocuğunu doğurmuş, dedi–ler. Cüreyc:
– Çocuk nerede? diye sordu. Çocuğu alıp ona getirdiler. Cüreyc: “Yakamı bırakın da namaz kılayım”
dedi. Namazını kılıp bitirince çocuğun yanına geldi ve karnına dokundu: “Söyle çocuk! Baban kim?”
diye sordu.
Çocuk:
– Babam falan çobandır, diye cevap verdi.
Bunu gören halk Cüreyc’in ellerine kapanarak öpmeye ve ellerini onun vücuduna sürerek af dilemeye
başladılar:
– Sana altın bir mâbed yapacağız, dediler. Cüreyc:
– Hayır, eskiden olduğu gibi yine kerpiçten yapın, dedi. Ona kerpiçten bir mâbed yaptılar.
(Beşikte konuşan üçüncü şahsın macerası şöyledir:)
Çocuğun biri annesini emerken cins bir ata binmiş ve iyi giyinmiş yakışıklı bir adam oradan geçti.
Onu gören anne:
– Allahım! Benim oğlumu da böyle yap! diye dua etti.
Emmeyi bırakan çocuk o adama bakarak:
– Allahım! Beni onun gibi yapma! dedi ve yine emmeye koyuldu.
Ebû Hüreyre der ki:
– Çocuğun emmesini anlatırken, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sel–lem’in şehâdet parmağını ağzına
alıp emişi hâlâ gözümün önündedir. Resûl–i Ekrem sözüne şöyle devam etti:
“Câriyenin birini:
– Zina ettin, hırsızlık yaptın diye döverek oradan geçirdiler. Câriye ise:
– Bana Allah’ım yeter; O ne güzel vekildir (hasbiyellâhü ve ni`mel vekîl) diyordu.
Bunu gören anne:
– Allahım! Çocuğumu onun gibi yapma! diye dua etti.
Memeyi bırakan çocuk câriyeye baktı ve:
– Allahım! Beni onun gibi yap! dedi.
Bunun üzerine anne ile çocuğu konuşmaya başladılar. Anne:
– Yakışıklı bir adam geçti. Ben de “Allahım! Benim oğlumu da böyle yap!” diye dua ettim. Sen ise
“Allahım! Beni onun gibi yapma!” dedin. O câriyeyi zina ettin, hırsızlık yaptın diye döverek
götürdüler. Ben “Allahım! Çocuğumu onun gibi yapma!” diye dua ettim. Sen ise “Allahım! Beni onun
gibi yap!” dedin. Niçin? diye sordu.
Çocuk dedi ki:
– O adam zâlimin tekiydi. Onun için ben “Allahım! Beni onun gibi zorba yapma!” diye dua ettim. O
câriye zina etmediği hâlde zina ettin diye dövüyorlardı. Hırsızlık yapmadığı hâlde, hırsızlık yaptın

diyorlardı. Bunun için de “Allahım! Beni onun gibi yap!” diye dua ettim.

 

Buhârî, Amel fi’s–salât 7, Mezâlim 35, Enbiyâ 48, 54; Müslim, Birr 7, 8

 

 

 

 

 

262. Sa`d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz altı kişi Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte oturuyorduk. Bu hâli gören
müşrikler Peygamber aleyhisselâm’a:
– Şunları yanından def’et! Bize karşı saygısızlık etmeye kalkmasınlar, dediler.
Orada benden başka Abdullah İbni Mes`ûd, Hüzeyl kabilesinden biri, Bilâl ve adlarını vermek
istemediğim iki kişi daha vardı.
Müşriklerin bu teklifi üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sel–lem’in kalbinden (kendisine
kırılmayacağımızdan emin olduğu için) bizleri oradan uzaklaştırma düşüncesi geçti. Bunun üzerine
Allah Teâlâ şu âyeti indirdi:
“Sabah akşam Rablerinin rızâsını dileyerek ona yalvaranları huzurundan kovma!” [En`âm

sûresi (6), 52].

 

Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 46

 

 

 

 

263. Bey`atü’r–rıdvân’a katılan sahâbilerden Ebû Hübeyre Âiz İbni Amr el–Müzenî
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre birgün Ebû Süfyân, aralarında Selmân–ı Fârisî, Suheyb–i
Rûmî ve Bilâl–i Habeşî’nin de bulunduğu bir gurup müslümanın yanından geçti. Onu gören bu
müslümanlar:
– Allah’ın kılıcı Allah düşmanını haklamadı, dediler.
Bunu duyan Ebû Bekir radıyallahu anh:
– Bu sözü Kureyş’in büyüğüne ve efendisine mi söylüyorsunuz? dedi. Sonra da Peygamber
aleyhisselâm’ın yanına gelerek bu olayı anlattı.
O zaman Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Ebû Bekir! Bu sözünle belki de onları gücendirdin. Eğer onları gücendirdiysen, Rabbini de
gücendirdin demektir”, buyurdu.
Hz. Ebû Bekir hemen o yoksul müslümanların yanına gelerek:
– Kardeşlerim! Yoksa sizleri gücendirdim mi? diye sordu.
Onlar:

– Hayır sana gücenmedik. Allah seni bağışlasın, kardeş! dediler.

 

Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 170

 

 

 

 

264. Sehl İbni Sa`d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem:
“Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret

parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi.

 

Buhârî, Talâk 25, Edeb 24. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Birr 14

 

(Hadîs–i şerîf bir sonraki hadisle birlikte açıklanacaktır.)

 

 

 

 

265. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana
bulunacağız. ”
Hadisin râvisi Mâlik İbni Enes, –Peygamber aleyhisselâm’ın yaptığı gibi– işaret parmağıyla orta

parmağını gösterdi.

 

Müslim, Zühd 42

 

 

 

 

266. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir iki hurma veya bir iki lokmayla savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, muhtaç

olduğu hâlde dilenmeyen kimsedir. ”

 

Buhârî, Tefsîru sûre (2), 48; Müslim, Zekât 102. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 24; Nesâî, Zekât 76

 

Sahîh–i Buhârî ve Sahîh–i Müslim’deki diğer bir rivayete göre ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl
yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka

verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir. ”

 

Buhârî, Zekât 53; Müslim, Zekât 101. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 76

 

 

 

 

267. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kocasız kadınlarla, yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihâd etmiş gibi
sevap kazanır. ”
Râvi diyor ki, hatta Hz. Peygamber’in:
“O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutan kimse

gibidir” buyurduğunu da sanıyorum.

 

Buhârî, Nafakât 1, Edeb 25, 26; Müslim, Zühd 41. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 44; Nesâî, Zekât, 78; İbni Mâce, Ticârât 1

 

 

 

 

268. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm
şöyle buyurdu:
“Yemeklerin en fenası, davet edildiği zaman gelecek olan kimselerin çağırılmadığı, gelmeye pek
arzulu olmayanların dâvet edildiği düğün yemekleridir. (Canı istemediği için) dâvete gitmeyen

kimse, Allah’a ve Resûlü’ne karşı gelmiş sayılır. ”

 

Müslim, Nikâh 110. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 1

 

Sahîh–i Buhârî ve Sahîh–i Müslim’de Ebû Hüreyre’nin şöyle dediği rivayet olunmuştur:

“Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir. ”

 

Buhârî, Nikâh 72; Müslim, Nikâh 107. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 25

 

 

 

 

269. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet

günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız” buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi.

 

Müslim, Birr 149. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13

 

 

 

 

270. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Yanında iki kız çocuğu bulunan bir kadın gelerek bir şeyler istedi. Evde bir hurmadan başka bir şey
yoktu. Onu çıkarıp kadına verdim. Kendisi hiç tatmadan hurmayı ikiye bölerek çocuklarına verdikten
sonra kalkıp gitti. Bu sırada Peygamber aleyhisselâm yanımıza geldi. Ben bu olup biteni kendisine
anlatınca şöyle buyurdu:
“Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu

cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar. ”

 

Buhârî, Zekât 10, Edeb 18; Müslim, Birr 147. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 13

 

 

 

 

271. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Sırtına iki çocuğunu almış yoksul bir kadın çıkageldi. Ona üç hurma verdim. O da çocuklarına birer
hurma verdi; öteki hurmayı yemek için ağzına götürmüştü ki, çocukları onu da istediler. Kadıncağız
yemek istediği bu hurmayı çocuklarına bölüştürdü. Kadının bu tutumuna hayran kaldım ve yaptığını
Resûlullah’a anlattım. Şöyle buyurdu:
“Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ o kadına mutlaka cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu

cehennemden âzâd etmiştir. ”

 

Müslim, Birr 148

 

 

 

 

272. Ebû Şüreyh Huveylid İbni Amr el–Huzâ`î radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Allahım! İki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle

sakındırıyorum. ”

 

Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, ‘İşretü’n–nisâ, 64, (V, 363). Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 6

 

 

 

 

273. Sa`d İbni Ebû Vakkâs’ın oğlu Mus`ab radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
(Babam) Sa`d, daha aşağı seviyedekilere göre kendisinin üstün olduğunu düşünürmüş. Bunun üzerine
Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

“Allah size yardım edip rızık veriyorsa, bu, aranızdaki zayıflar sâyesinde değil midir?”

 

Buhârî, Cihâd 76

 

 

 

 

274. Ebü’d–Derdâ Uveymir radıyallahu anh şöyle dedi:
Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken duydum:
“Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sâyesinde Allah’dan yardım görüp ve

rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın. ”

 

Ebû Dâvûd, Cihâd 70. Ayrıca bk. Tirmizî, Cihâd 24; Nesâî, Cihâd 43

 

 

 

 

275. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga
kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği
doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar

hakkındaki tavsiyemi tutunuz. ”

 

Buhârî, Enbiyâ 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ` 11, Tefsîru sûre (9) 2; İbni Mâce, Nikâh 3

 

Buhârî ile Müslim’deki diğer bir rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Eğer ondan faydalanmak

istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin. ”

 

Buhârî, Nikâh 79; Radâ` 65

 

Müslim’deki bir başka rivayete göre ise Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer
ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin. Şayet doğrultayım dersen kırarsın.

Kadının kırılması da boşanmasıdır. ”

 

Müslim, Radâ` 59

 

 

 

 

276. Abdullah İbni Zem`a radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber
aleyhisselâm’ı birgün hutbe okurken dinledi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sâlih aleyhisselâm’ın dişi devesinden ve onu öldüren adamdan
bahsederek:
“Onların en azgını ileri atıldı” âyetini okudu ve Semûd kavminde gücü kuvveti ile tanınan ve son
derece fena olan bir adam deveyi öldürmek için ileri fırladı, diye açıkladı.
Sonra kadınlardan bahsetti. Onlar hakkında nasihat ederek şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı
yatakta yatacaktır. ”
Sonra yellenmeden ötürü gülmemelerini tavsiye ederek şöyle buyurdu:

“İnsan bizzat kendisinin de yaptığı bir şeye ne diye güler?”

 

Buhârî, Tefsîru sûre (91)1; Müslim, Cennet 49. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre 91; İbni Mâce, Nikâh 51

 

 

 

 

277. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir. ”

 

Müslim, Radâ` 61

 

 

 

 

278. Amr İbni Ahvas el–Cüşemî radıyallahu anh, Vedâ haccı’nda Peygamber aleyhisselâm’ı
dinlediğini, Allah’a hamd ü senâ edip halka öğüt verdikten sonra Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu
söylemektedir:
“Ashâbım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyye–timi tutunuz. Zira onlar sizin
idarenize ve himâyenize verilmişlerdir.
Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya
hakkınız yoktur. Eğer ahlâk dışı bir hareket yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın. Bir
yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir
şey yapmayın.
Şunu bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları
vardır.
Sizin onlar üzerindeki haklarınız, yatağınızı yabancılardan korumaları, istemediğiniz kimseleri
evinize almamalarıdır.
Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, giyim kuşam ve yeme içme konularında kendilerine iyi

imkânlar sağlamanızdır. ”

 

Tirmizî, Radâ` 11. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3

 

 

 

 

279. Muâviye İbni Hayde radıyallahu anh şöyle dedi:
– Yâ Resûlallah! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? diye sordum. Şöyle buyurdu:
–”Yediğiniz ölçüde yedirmek, giydiğiniz seviyede giydirmek, yüzlerine vurmamak, yaptıkları
işin ve kendilerinin çirkin olduğunu söylememek, onları yataklarında yalnız bırakmak

gerekirse, bu işi sadece evde yapmaktır. ”

 

Ebû Dâvûd, Radâ` 41. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3

 

 

 

 

280. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Mü’minlerin îmân bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına

karşı hayırlı olanlardır. ”

 

Tirmizî, Radâ` 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; İbni Mâce, Nikâh 50

 

 

 

 

281. İyâs İbni Abdullah İbni Ebû Zübâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Kadınları dövmeyiniz” buyurmuştu.
Hz. Ömer Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna çıkarak:
– Kadınlar kocalarını dinlemez oldular, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber kadınların dövülmesine
izin verdi.
Bu defa birçok kadın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarına gelerek kocalarını şikâyete
başladılar.
Bunun üzerine Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
–”Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o

kimseler, sizin hayırlınız değildir. ”

 

Ebû Dâvûd, Nikâh 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 51

 

 

 

 

282. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindar kadındır. ”

 

Müslim, Radâ` 64. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 15; İbni Mâce, Nikâh 5

 

 

 

 

283. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse,

melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler. ”

 

Buhârî, Bed’u’l–halk 7; Müslim, Nikâh 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40

 

Buhârî ile Müslim’in bir başka rivayeti şöyledir:
“Kadın geceyi kocasının yatağını terk ederek geçirirse, melekler sabaha kadar ona lânet ederler.

 

Buhârî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120

 

 

 

 

284. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kadın kocası yanındayken onun izni olmadan oruç tutamaz. Kocasının izni olmadan bir

kimseyi evine alamaz. ”

 

Buhârî, Nikâh 84, 86; Müslim, Zekât 84. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 73; Tirmizî, Savm 64; İbni Mâce, Sıyâm 53

 

 

 

 

285. İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm
şöyle buyurdu:
“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının
çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle

hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz. ”

 

Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî,

Cihâd 27

 

 

 

 

286. Ebû Ali Talk İbni Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir koca karısına ihtiyaç duyup da onu yanına çağırdığında, kadın ocak başında bile olsa,

hemen kocasının yanına gelsin. ”

 

Tirmizî, Radâ` 10; Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, İşretü’n–nisâ bâbı.

 

 

 

 

287. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle
buyurdu:
“İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini

emrederdim. ”

 

Tirmizî, Radâ` 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40; İbni Mâce, Nikâh 4

 

 

 

 

288. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir. ”

 

Tirmizî, Radâ` 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 4

 

 

 

 

289. Muâz İbni Cebel radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dünyada bir kadın kocasını üzerse, o kimsenin hûrilerden olan hanımı o kadına şöyle seslenir:
– Allah canını alsın! Üzme onu! O senin yanında şimdilik misa–firdir. Yakında senden ayrılıp

bize kavuşacaktır. ”

 

Tirmizî, Radâ` 19. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 62

 

 

 

 

290. Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber
aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım. ”

Buhârî, Nikâh 17; Müslim, Zikir 97, 98. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 31; İbni Mâce, Fiten 31