Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz...

01/05/2022 Pazar Köşe yazarı S.K

“Bu dünyada Rabbimizi sık sık analım ki, ölürken de anmamız kolay olsun. Yaşarken hatırlanmazsa ölürken hatırlamak zor olur.”

 

Evliya zatlardan birisi bir gün, sevdiklerine buyuruyor ki: "Ey insanlar, nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Bu dünyada Rabbimizi sık sık analım ki, ölürken de anmamız kolay olsun. Yaşarken hatırlanmazsa ölürken hatırlamak zor olur. Onun için şimdiden Allah demeye dilimizi alıştıralım ki son nefeste Allah dememiz zor olmasın." 

Bir büyük zat öyle buyurur: "Her günü son gün, her namazı son namaz, her nefesi son nefes imiş gibi yaşa."

Hayatın süratli akışı, yoğun meşguliyet, insana ahireti hatta dünyada, dünyada yaşadığını unutturuyor. Seneler, aylar, günler ve saatler su gibi akıp geçiyor da insan farkına varamıyor. Şu iş bitsin, bu iş bitsin derken, bir de bakıyorsunuz, ömür geçmiş. Yaş ilerlemiş...

Dünya hayatı rüya gibidir. Ölünce rüya bitecek, hakiki hayat başlayacaktır. Hadis-i şerifte, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. Ölmeden önce uyanmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Şu kişiye şaşılır ki, o dünyanın peşinde, ölüm de onun peşindedir) buyurdu. O hâlde, (Nasihat olarak ölüm yeter) hadis-i şerifini düşünerek ölenlerden ibret almaya çalışmalıdır.

Dünyaya her gelen, dünyaya devamlı kalmak için değil, bir müddet kalıp, gitmek için geliyor. Yolcunun yol güzergâhlarında biraz kalıp gitmesi gibi. Vakti saati gelen gidecektir. Yüz sene evvel hiçbirimiz yoktu, yüz sene sonra belki hiçbirimiz olmayacağız.

Dünya, ahiretin kazanıldığı yerdir. Rüya gibi olan bu hayatı, dikkatli ve  uyanık  geçirirsek sonsuz ahiret hayatını kazanmak nasip olur.

Dünyada her yaptığımızın hesabını vereceğiz. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Kıyamet günü herkes, dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamayacaktır: Ömrünü nasıl geçirdi. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcadı. Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı.) [Tirmizi]

Bütün bunları düşünen, bunların farkında olarak yaşayan bir kimse, dünya hayatını çok iyi değerlendirir. Sorumluluk duygusuyla yaşar. Allahü teâlâya ve kullarına karşı vazifelerini yerine getirir. İtikadını Ehl-i sünnet itikadına göre düzeltir. İlmihal bilgilerini öğrenir ve bu bilgilere göre yaşar. Çoluk çocuğuna da öğretir. Bir kimseye Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı bir kitabı vermeyi kendisi için ahiret sermayesi sayar. Beş vakit namazını vaktinde kılar. Zekâtını verir. Herkese güzel davranır. Çoluğuna çocuğuna, eşine dostuna, şefkatle ve merhametle muamele eder. Karıncayı bile incitmez. Ahirette pişman olacağı şeyleri yapmaz. İnsanların duasını almaya çalışır. Düşmüşün elinden tutar. Yük olan değil yük çeken bir insan olur. Böyle kimseden Allahü teâlâ da kulları da razı olur.