Kur'ân-ı kerimin bütün sûreleri "muciz"dir...

13/10/2020 Salı Köşe yazarı V.T

Kur'ân-ı kerimin hiçbir yerinde ihtilâf, uygunsuzluk bulunmamaktadır.

 

Ahmed İbnü'l-Munadi hazretleri kıraat ve hadis âlimidir. 256'da (m. 870) Bağdat'ta doğdu. Kurrâ-i seb'adan Âsım'ın râvisi Ebû Bekir bin Iyâş'ın talebesi İshak bin Yû­suf el-Ezrak’tan kıraat ilmini tahsil etti. Ayrıca Ebû Dâvûd Sicistânî gibi âlimlerden hadis dinledi. Kendisinden birçok âlim istifade etti. 336'da (m. 947) Bağdat'ta vefat etti. Buyurdu ki:

Kur'ân-ı kerimin bütün sûreleri mucizdir. "Muciz" demek, bir zamanda bulunan ve o zaman insanlarının çoğunun yapamadıkları için çok değer taşıyan ve yapabilenlerce de, en yüksek dereceye ulaştırılmış olup, insan gücü ile bunun üstünü yapılamayacağında söz birliğine varılmış olan ve bu derecenin üstünde bir yapan bulunursa, bunun ancak Allahü teâlâ tarafından olduğuna inanılan şeydir. Böyle olmayan şeye mucize denmez. Din adamları, Kur'ân-ı kerimin îcazını başka başka bildirdiler. Çok kimse, "Kur'ân-ı kerimin nazmı garîb, üslûbu acîbdir. Arab şairlerinin nazımlarına, üslûplarına benzemediği için mucizdir" dediler. Sûrelerin başındaki ve sonundaki ve kıssalarındaki nesir kısımlar da böyledir. Âyetlerin aralıkları, onların Sec'leri gibidir. [Sec', kumru kuşunun devamlı ötüşüne denir. Nesirde, cümle sonlarının kafiye şeklinde birbirlerine uygun olmalarına denir. ] Bunların Kur'ân-ı kerimde mevcut olmaları, onların sözlerinde olanlar gibi değildir. Bunları Kur'ân-ı kerimdeki gibi yapamadılar. Arapçayı iyi bilen kimse, Kur'ân-ı kerimin îcazını açıkça anlar. Yâni, hiç görülmemiş nazmı olduğu içindir. Bazıları, îcaz, gaybdan haber vermesidir, dedi.

Meselâ, (Rûm) sûresinin üçüncü âyetinde meâlen, (Onlar gâlib geldiler ise de, on seneye varmadan mağlup olacaklardır) buyuruldu. Bu âyet-i kerime, Bizans İmparatoru Heraklius’un on seneden az zamanda, İrân Şâhı Hüsrev Perviz ordusuna gâlip geleceğini önceden haber vermektedir. Haber verdiği gibi de olmuştur.

Bazı âlimlere göre, Kur'ân-ı kerimin îcazı, çok uzun ve tekrarlı olduğu hâlde, hiçbir yerinde ihtilâf, uygunsuzluk bulunmamasıdır. Bunun içindir ki, (Nisâ) sûresinin seksenbirinci âyetinde meâlen, (Bu Kur'ân, Allahtan başkasının sözü olsaydı, içinde çok uygunsuzluklar bulurlardı) buyuruldu. Bazılarına göre, Kur'ân-ı kerimin îcazı, manasından olmaktadır.