Mekke'nin fethinin sonuçları...

14/01/2020 Salı Köşe yazarı R.A

Mekke’nin fethi ile, Arabistân Yarımadasında ilk İslâm Devleti, kuruluşunu tamamlamış, İslâmiyet, üç kıtaya hızla yayılmaya başlamıştır.

 

 

Kıyâmete kadar neshedilmeden (değiştirilmeden) bâkî kalacak tek ve en son dîn olan İslâmiyette, hicret hâdisesi ile "Devlet" olmaya doğru ilk adımlar atılmıştır. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm ve Eshâbı [ilk Müslümânlar], doğdukları topraklar olan Mekke-i mükerremede, kendilerine ve dînlerine tanınmayan hayat hakkını, hicret ettikleri Medîne-i münevverede bulmuşlar, burada çoğalıp, güçlenmiş ve kuvvetlenmişler, bilâhare Mekke'yi ve Arabistan Yarımadası’ndaki birçok beldeyi fethetmişler, böylece ilk “İslâm Devleti”ni kurmuşlardır.

Bundan sonradır ki, önünde durulmaz İslâm orduları, asırlar boyu dünyânın dört bir tarafına bir îmân seli gibi akmışlar, İslâmiyetin nûrunu yeryüzüne yaymışlardır. Böylece İslâm medeniyeti, bâtıl dînlerin, zulmün, hakâretin ve ilimde, teknikte geri kalmışlığın pençesinde inleyen insanlığı emniyete, adâlete, rahata, huzura, dünya ve âhiret saadetine kavuşturmuştur.

Mekke’nin fethi, sâdece İslâm târihinde değil, bütün cihân tarihinde eşi ve benzeri bulunmayan bir hâdisedir. Bu fetih, îmânları-İslâmlıkları sebebiyle yurtlarından ayrılan Sevgili Peygamberimiz ve Eshâb-ı kirâma, Allahü teâlânın en büyük lütuflarından biridir.

Nitekim Cenâb-ı Hak, bu konuda, Fetih sûresinde şöyle buyurmaktadır:

“Doğrusu Biz, sana apaçık bir fetih, zafer ihsân ettik.” [Fetih, 1]

“Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günâhını/kusurlarını bağışlar (yani bütün tasalarını giderir. [Bilindiği gibi, Peygamberler masumdurlar]). Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir/eriştirir.” [2]

“Ve sana kimsenin güç yetiremeyeceği bir şekilde, eşsiz bir şanlı zaferle yardım eder.” [3]

 Aynı sûrenin 27-28. âyet-i kerîmelerinde de şöyle buyurulmuştur:

“Andolsun ki Allah, gerçekten Peygamberinin/elçisinin rüyâsını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz, güven/güvenlik içinde, başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Harâm'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size, bundan başka/bundan önce size yakın zamanda bir zafer/bir fetih verecektir.” [Fetih, 27]

“Bütün dînlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidâyet, doğruluk rehberi Kur’ân ve hak dîn ile gönderen O'dur. Şâhit olarak Allah yeter.” [Fetih, 28]

Bu fetihle Arabistân Yarımadası’nda şirkin (Allah’a ortak koşmanın) cemiyet ve güç hâlindeki varlığı sona ermiş, Kâbe-i muazzama ve civârı putlardan temizlenmiş, tevhîd inancının kesin hâkimiyeti ilân edilmiştir.

Mekke’nin fethi ile, Arabistân Yarımadasında ilk İslâm Devleti, kuruluşunu tamamlamış, bundan sonra İslâmiyet, üç kıtaya hızla yayılmaya başlamıştır.

Mekke-i mükerremenin fethi, İslâmiyette öylesine derin mana ve hikmetlerle doludur ki, daha sonraki asırlarda yaşamış olan İslâm ulemâ, evliyâ ve kumandanları da çeşitli vesîlelerle bu fethi kendilerine örnek alıp, hâl ve işlerinde de ölçü kabul etmişlerdir.