Bir baba, çocuklarının parasını kullanabilir mi?

14/10/2019 Pazartesi Köşe yazarı V.T

“Bir baba, küçük çocuklarının paralarını, ihtiyâcı yok iken, kendisi için kullanabilir; ancak!.."

 

Seyyid Murtazâ Efendi, Osmanlı şeyhülislâmlarının altmışdokuzuncusudur. Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin oğludur. 1106 (m. 1694) senesinde İstanbul’da doğdu. 1171 (m. 1757) senesinde aynı yerde vefât etti. Fetvalarından bazıları şöyledir:

“Üç türlü vakıf vardır: Yalnız fakirler için olur. Önce zenginler, sonra fakirler için olur. Hem zenginler, hem de fakirler için olur. Mektepler, hanlar, hastaneler, kabristanlar, câmiler ve çeşmeler hem fakirler, hem de zenginler için vakfedilmişlerdir.”

“Mehr-i mu’accel, çeyiz masrafı olarak düğünden önce verilir. Mangır (yani fülûs) rayiç (geçer akçe) iken, mehir olarak şu kadar bin mangır diyerek nikâh yaptıktan sonra, mangır kâsid (geçmez) olsa, zevce vefât etse, vârislerine kesâd günü olan kıymetleri kadar altın, gümüş kıymetleri verilir. Mangır adedince gümüş verilmez. (Kâğıd lira da, fülûs demektir.) Zevc (erkek) nikâhdan sonra gönderdiği eşya için, mehir idi dese, zevce de, hediyye idi dese, şahitleri yok ise, zevcin sözü kabul edilir.”

“Zevci zengin olan kadın, oğlundan nafaka isteyemez. Baliğ ise de, farz olan ilimleri tahsil ettiği için, fakir olana, zengin olan babası bakar.”

“Bir baba, küçük çocuklarının paralarını, ihtiyâcı yok iken, kendisi için kullansa, çocuklar baliğ olunca, bunu tazmin etmesini isteyebelirler. Baba muhtaç olsaydı, kullanması caiz olurdu.”

“Kadın kendi malından zevcine (kocasına) verip; 'Bunu sat, semeni (parası) ile nafaka al' dese, zevcini (kocasını) onu satmaya vekîl etmiş ve semeni ona âriyet (ödünç) vermiş olur. Âriyet olarak verilen misli mal, karz (borç) olur.”

“Zeyd kendi arsasında kendi malzemesi ile eni, boyu ve yüksekliği belli bir oda yapması için bir usta ile, belli ücretle sözleşme ve ücretini peşin verse, odayı yaptıktan sonra, ustanın daha para istemesi caiz olmaz. Usta kendi malzemesi ile yapsaydı, (yani istisna [ısmarlama] sözleşmesi olsaydı) caiz olurdu. Bir kimsenin, kendi arsası üzerinde, istisna yolu ile ev yaptırmasının caiz olduğu bu misâlden anlaşılmaktadır.”

“Beyde (satışta) olduğu gibi, icâre (kiralama) de, lâzım olmayan şart ile fâsid olur. Meselâ, değeri malum olan malını gemi ile belli iskeleye götürmesi için, belli ücret ile sözleşirken, gemicinin malın gümrüğünü kendi malından vermesini şart etmek fâsid olur. Fâsid icârelerde, sözleşilen ücret değil, ecr-i misil verilir. Beyde olduğu gibi, icâreyi de ikâle ve feshetmek caizdir.”