Allah'ı sorgulamak

Allah'ı sorgulamak

CEVAP

Allah'ın gücü her şeye yeter

Uçsuz bucaksız gökleri, göklerdeki gezegenleri, karaları, denizleri, yer altındaki madenleri, soğuk ve sıcak suları, sayısız insanı, cin, melek, hayvan ve bitkileri, meyveleri düşünürsek, bunları yoktan kim var edebilir ki? Tesadüfen olduğunu aklı başında olan hiç kimse söyleyemez. Tesadüfen olmadığı gibi, bütün insanlar bir araya gelse, bir karınca, bir sivrisinek, bir arpa, bir buğday tanesi yaratabilir mi? Bir insanı değil, sadece bir gözünü yaratması mümkün mü? İnsan bu kadar âcizken, her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâyı nasıl âcizlikle suçlayabilir ki?

Asırlardır ısısı ve ışığı eksilmeden ve her gün düzenli şekilde dönen Güneş’i görmüyor mu? Güneş ışığında çeşitli ışınlar vardır. Işık olmasaydı, gözlerden istifade mümkün olabilir miydi? Renkler nasıl ayırt edilebilirdi? Gece ile gündüz olmaz, her yer karanlık olurdu. Güneş, şimdiki yerinden dünyaya daha yakın olsaydı, fazla sıcaktan dünyada hiçbir canlı yaşayamazdı. Güneş dünyaya daha uzak olsaydı, soğuktan yine dünyada hayat olmazdı. Küçücük bir tohumda, koca bir ağacın programı gizlenmiştir. Bir spermada, koca bir insanın programı vardır. Bu kadar muazzam bir düzeni, aklı olan bir kimse nasıl inkâr edebilir?

Allah adaletli midir?

Adalet nedir? Adalet, kelime olarak bir şeyi yerli yerine koymak demektir. Adalet hukukta, bir âmirin, ülkeyi idare için koyduğu kanunlar içinde hareket etmesidir. Zulüm ise, bu kanunun dışına çıkmaktır. Her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâ, hâkimler hâkimi, her şeyin asıl sahibi ve tek yaratıcısıdır. Üstünde bir âmiri, sahibi yoktur ki, Onu bir kanun altında bulundursun? Bundan dolayı, (Allah’ın yaptığı şu iş, adalete uymuyor) denilemez.

Adaletin bir başka tarifi ise kendi mülkünde olanı kullanmak demektir. Zulüm ise, başkasının mülküne tecavüzdür. Kâinat ve içinde bulunan her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâ olduğuna, Ondan başka yaratıcı bulunmadığına ve hiçbir kimse, hiçbir şeye sahip olmadığına göre, Rabbimizin yaptığı işler, hiç kimsenin malına, mülküne tecavüz değildir. Onun yaptığı işler için (Adalete uymuyor) denilemez. Mülk Onundur, dilediği gibi kullanır. Kimsenin bir şey sormaya hakkı yoktur.

Bir insan, ekip büyüttüğü patatesleri kaynatıp yese, yemeğini yapsa, püresini yapsa, hayvanlara yedirse bu zulüm olur mu? Başkalarının patatese niye böyle muamele ediyorsun demeye hakkı olur mu? Herkes malını istediği gibi kullanır. Mal kiminse söz sahibi odur. Kâinat ise Allahü teâlânındır. Bir insanın patates ekmesiyle mukayese edilemez. Patatesi insan yoktan var etmiyor. Allah'ın yarattığı toprakta yetiştiriyor. Buna rağmen patatesi istediği gibi kullanma yetkisine sahiptir. Allahü teâlâ ise kâinatı, içindeki insanları yoktan yaratmıştır. Bir insanın patatesi kullanma yetkisi kadar, Allahü teâlânın kâinatta ve insanlarda tasarruf hakkı yok mudur? Elbette vardır. Kimi yerden kaynar su, kimi yerden soğuk su çıkartır. Kimini zenci, kimini beyaz yaratır. Kimini uzun, kimini cüce yaratır. Kimini kör, kimini sağır yaratır. Kimini çocukken öldürür, kimini yaşlanınca. Mal onundur, niye böyle yarattın, niye böyle yapıyorsun demeye kimsenin hakkı olmaz. Bu tasarrufları, başka birinin malında yapsa, haksızlık olur. Kendi mülkündekini kullanıyor, başkasının malına, mülküne tecavüz etmiyor. Bir kimsenin ektiği patatesi püre yapmasına karışamazken, Allahü teâlânın işine karışmaya kimin yetkisi olabilir ki?
Aynı şekilde, bir yılanın, beni niye yılan yarattın, beni aslan yaratsaydın demeye hakkı olur mu? Aslan da, beni niye hayvan olarak yarattın, beni de insan yaratsaydın daha iyi olmaz mı idi demeye hakkı var mı? Bu her hayvan için böyledir. Domuz, karınca, akrep, sinek, hepsi benzer şeyler söyleyebilir. Fakirin beni niye zengin yaratmadın diyerek Allah’tan hesap sormaya kalkması uygun olur mu? Erkek, şimdi rağbet güzel ile zengine, beni niye kadın yaratmadın dese uygun olur mu? Onu domuz veya köpek olarak da yaratabilirdi. Kadın, ben güçlü bir pehlivan olmak isterdim, beni niye erkek yaratmadın dese uygun olur mu? Zenci, beni niye beyaz yaratmadın diyebilir mi?

Bunları çoğaltmak, hatta ne olursa tersini iddia etmek mümkündür. Bir çiftlik sahibi, aynı cins hayvanları aynı yere koysa veya her birine ayrı yer yapsa yahut bazı cins hayvanları aynı ahıra koysa, buna kimin ne demeye hakkı vardır? Yahut canı isteği zaman bir kuzu veya tavuk kesip yese, buna kim ne diyebilir? Çünkü hayvanlar adamın malıdır, istediği şekilde besler, istediklerini kesip yiyebilir. Kâinattaki her şey de Allahü teâlânın mülküdür, dilediği gibi kullanabilir. Buna kimse karışamaz. Başka bir kimsenin malını kullansa o zaman bir haksızlık mevzubahis olabilir. Hiç kimsenin özel işine karışılmaz.

Allah merhametli mi?

Allah merhametli mi diye soru sormak kadar çirkin ne olabilir? Ondan daha merhametli kim olabilir? Herkesin merhameti sınırlıdır. Rabbimizin merhameti ise sonsuzdur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah'ın acıması, merhameti sonsuzdur.) [Furkan 70]

İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlânın mümine olan merhameti, şefkati, acıması bir annenin çocuğuna olan merhametinden daha üstündür.) [Buhari]

(Allahü teâlâ, yarattığı yüz merhametten birini mahlûklarına verdi. Bu sebeple anne evladına şefkat eder, hayvanlar yavrularını sever ve bütün mahlûklar birbirine merhamet eder.) [Ebu Ya’la]

Demek ki insanlar ve hayvanlar arasında merhamet de, Allah'ın verdiği bir merhamet sayesindedir. 99 merhamet ise kendisindedir. Besmeledeki Rahman ve Rahim isimleri de, kullarına iyilik eden, acıyan, merhamet eden demektir. Hâşâ (Allah yalan söylüyor, o merhametsizdir) diyen kendi cahilliğini ortaya atmış olur.

Furkan suresinin yetmişinci âyet-i kerimesinde, bir kâfir Müslüman olsa, bütün günahları, yaptığı bütün çirkin işleri Allahü teâlâ sevaba çeviriyor ve ona Cennetini veriyor. Bundan daha büyük merhamet nasıl olur?

Sakat veya kör yarattığı Müslümanlara da, üç günlük dünyada çektiği bu sıkıntılara karşılık olarak sonsuz Cennet nimetlerini ihsan ediyor. Hiçbir kuluna vermediği sevabları bu kullarına ihsan ediyor. Sonsuz cehennemden kurtarıyor.

Kötülüklere niye mani olmuyor?

Ateist, (Madem Allah varsa, her şeye gücü yetiyorsa, niye kötülüklere mani olmuyor? Niye insanların kötülük işlemesine izin veriyor) diyor.
CEVAP
Allahü teâlâ, günah ve kötülük işlemeyen varlıklar da yaratmıştır. Mesela melekler kötülük yapmaz, günah işlemez. İnsanları ve cinleri farklı yaratmıştır. İyilik ve kötülük yapacak vasıfta yaratmış ve serbest bırakmıştır.

İyilik yaparsan mükâfat var, kötülük yaparsan ceza var demiştir. Bilemeyeceğimiz nice sebep ve hikmetlerden dolayı kullarını imtihana tâbi tutmuştur. İnsana serbestlik vermezse sorgu sual olmaz. Günahı da, sevabı da kendi isteğiyle işlemesi lazımdır. Zoraki sevab işletilirse, zoraki günahtan alıkonursa o zaman mükâfatı nasıl hak eder ki?

Allahü teâlâ, imtihan etmeden de kullarının ne yapacağını, suç, günah işleyeceğini bilir, fakat henüz suç işlemeden cezalandırılsa, (Suçum yokken, imtihan edilmeden, beni cezalandırmanız doğru değildir)diyebilir. İşte bunun gibi sebeplerle, insanlar imtihan için dünyaya getirilmiştir. Söz dinleyenle, dinlemeyen, suç işleyenle işlemeyen belli olsun diye, bazı yasaklar konmuş, bazı ibadetleri yapma mecburiyeti getirilmiştir.

İnsanlar niye eşit değil?

İnsanın yaradılış gayesi bilinmeyince, dünyadaki olayların sebebi anlaşılamaz. İnsan cansız varlık gibi, ot veya hayvan gibi değil, kulluk ve imtihan için yaratıldı. İnsan, ihtiyaçsız, sıkıntısız ve her bakımdan eksiksiz yaratılsaydı, imtihan ve dünya manasız olurdu. İnsanların, hayvanların ve kâinattaki canlı, cansız diğer yaratıkların hareketleri, akılları durdurucu sistemleri incelenince, her şeye gücü yeten Rabbimizin dünyayı maksatsız yarattığı düşünülemez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İnsanlar, dünyada, birkaç gün dert çekmeselerdi, Cennetin, ebedi sıhhat ve afiyet nimetlerinin sonsuz lezzetlerinin kıymetini bilmezlerdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlamaz. Acı çekmeyen rahatlığın kıymetini bilmez. (Mektubat 2/99)

Herkes, her bakımdan eşit yaratılsaydı, büyük bir felaket olur, toplumlar olmazdı. İnsanlar, boy, renk, şekil, akıl, zenginlik, sıhhat, kuvvet, güzellik, ahlâk gibi her hususta, tornadan çıkmış gibi eşit, yani birbirinin aynı olunca milyarlarca insanı birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Karı koca birbirini tanıyamaz, insan hanımı ile kızını ayırt edemez, hayat felç olur. Sırf bu şekil benzerliği bakımından, binlerce problem ortaya çıkar. Diğer sahadaki eşitlikler görülmeden, yaşanmadan hayat söner.
Herkes bilgi ve kültür bakımından da eşit olunca, gazeteye, kitaba, filme ihtiyaç kalmaz. Güreş, koşu, yüzme gibi sporlar ve yarışlar olmaz, çünkü herkes aynı kabiliyettedir.

İyinin kıymeti, kötü ile bilinir. Herkes iyi olunca, iyinin kıymeti kalmaz. Çirkinlik olmayınca, güzellik anlaşılmaz. Hastalık olmayınca sağlığın kıymeti bilinmez.

Bir kimse, okuyup her bakımdan mükemmel bir insan olmak ister. Herkes aynı olursa, kim kimden üstün olacaktır? Âmirsiz, memursuz, işçisiz, patronsuz toplum olmaz. Zengin zekât verecek fakir bulamaz.

Her hususta eşitliğin zararları sayılamayacak kadar çoktur. Onun için Allahü teâlâ, her şeyi hikmetli ve adaletli yaratmıştır. Adalet olunca işler düzgün yürür. Mesela beş parmağın beşi de aynı olsaydı, başparmak diğerlerinin arasında olsaydı, bugünkü kadar verimli iş yapılamaz, büyük eksiklik olurdu.

Adaletli yaratılmak, eşit yaratılmakla mukayese bile edilmez. Aynı ana babadan, zekâları, kabiliyetleri farklı çocukların yaratılması, milyarlarca insanın birbirine benzememesi, hatta parmak izlerinin farklı olması bile, Allahü teâlânın kudretinin sonsuzluğunu göstermektedir. Onun kudreti sonsuz, şânı çok yücedir.