Eshab-ı kiramın üstünlük sırası

Eshab-ı kiramın üstünlük sırası

Mevahib-i ledünniyye kitabında deniliyor ki:
Peygamberlerden ve meleklerin üstünlerinden sonra, bütün yaratılmışların en üstünü, Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramın her biri, bu ümmetin hepsinden daha üstündür. Çünkü, Resulullahı görmek gibi üstünlük olamaz. Eshab-ı kiramın her birini büyük ve üstün bilmek, hepsine iyi gözle bakmak, her birinin adil ve salih olduğuna inanmak lazımdır. Hiçbirine dil uzatmamak, lanet etmemek, düşmanlık etmemek ve bir kısmını sevmek için başka Sahabiye düşman olmaktan sakınmak lazımdır.

İmam-ı Teftazani hazretleri buyuruyor ki:
Eshab-ı kiram arasındaki ayrılıkların, iyi sebeplerle, güzel niyetlerle yapıldığına inanmamız lazımdır. Eshab-ı kiramdan birini kötülemek caiz değildir. Hazret-i Âişe gibi nass ile üstünlüğü bilinen bir sahabiyi kötülemek küfürdür. (Şerh-i Akaid)

İmam-ı a’zam hazretleri, (Ehl-i sünnet mezhebi şöyledir ki; Ebu Bekir ile Ömer’in en üstün olduklarına inanmak, Resulullahın iki damadını sevmek, ayaklara giyilen meste mesh etmek, iyi-kötü her müslümanın arkasında namaz kılmaktır) buyurdu.

Eshab-ı kiramın üstünlük sırası şöyledir.
Muhacirler: Mekke alınmadan önce, memleketlerini terk ederek, Medine’ye hicret edenlerdir.

Ensar: Medine ve civarında, Evs ve Hazrec kabilesindeki Müslümanlara denir.

Diğer Eshab-ı kiram: Mekke alındıktan sonra imana gelenlerdir. Bunlara Muhacir ve Ensar denmez. Yalnız sahabi denir. İmam-ı Süyuti diyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, söz birliği ile bildiriyor ki, Eshab-ı kiramın en üstünleri, dört halifedir. Sonra, Aşere-i mübeşşere ile Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyin ve Bedir eshabıdır. Sonra Uhud’daki 700 kahramandır. Bunlardan sonra, ağaç altında Resulullaha, (Ölmek var, dönmek yok) diye söz veren 1400 sahabidir. Bu sözleşmeye (Biat-ür rıdvan) denir. (Tarih-ul-Hulefa)

Resul aleyhisselam, vefatından 8 gün önce, Hazret-i Ebu Bekir’i kendi yerine imam tayin buyurarak, halife olacağına işaret eyledi. Bir seferinde de, Hazret-i Ebu Bekir bulunmadığı için, Hazret-i Ömer imam oldu. Resul aleyhisselam, Hazret-i Ömer’in sesini işitince, (Hayır, hayır, Allahü teâlâ ve Müslümanlar Ebu Bekir’den razıdır, namazı Ebu Bekir kıldırsın!) buyurdu. Eshab-ı kiram arasında, babası, anası ve çocuklarının ve torunlarının hepsi imana gelen, Hazret-i Ebu Bekir’den başka kimse yoktu. Resul aleyhisselam (Ebu Bekir’in malı gibi hiçbir kimsenin malı bana faydalı olmadı) buyurdu. (İ. Ahmed)

Bilal-i Habeşi’nin azat edilmesi için para verince, Leyl suresinde övüldü:
(Temizlenmek için malını hayra verip, [günahtan] çok sakınan ateşten uzaktır. O, iyiliği bir menfaat için değil, Rabbinin rızasını kazanmak için yaptı. Kendisi de, (Cennete girip) hoşnut olacaktır.) [Leyl 17-21]

Al-i İmran suresinin (İşlerinde onlara danış) mealindeki 159. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi. Bir hadis-i şerifte de, (Cebrail bana dedi ki: Allahü teâlâ Ebu Bekir ile istişareyi sana emrediyor) buyuruldu. Tevbe suresinin 41. âyetinde, (Mağaradaki iki kişinin ikincisi) buyurularak, Hazret-i Ebu Bekir övüldü. Leyl suresinin 5. âyeti de, Hazret-i Ebu Bekir’in şânını bildirmektedir. Bekara suresinin, (Gece-gündüz, gizli-açık, mallarını hayra sarf edenlerin mükafatlarını Rableri verecektir. Onlara korku ve üzüntü yoktur) mealindeki 274. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir için inmiştir. Çünkü, o, geceleri on bin altını gizli, on bin altını da, göz önünde olarak ve gündüzleri de böyle onar bin altını sadaka vermiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ebu Bekir ile Ömer’i sevmek iman, bunlara düşmanlık küfürdür.) [İbni Adiy] (Bu yazı Mirat-i kâinat kitabından alınmıştır.)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(On kişi Cennettedir: Ebu Bekir ve Ömer ve Osman ve Talha ve Zübeyr ve Abdurrahman bin Avf ve Ali bin Ebi Talib ve Sa’d bin Ebi Vakkas ve Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Said bin Zeyd.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, ibni Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, ibni Sa’d]

(Bir kimseyi, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’den üstün gören beni yalanlamış olur.) [Rafi'i]

(Şu dört kişinin sevgisi bir münafığın kalbinde toplanmaz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali.) [İbni Asakir]

(Allahü teâlâ, namazı, zekatı ve orucu farz ettiği gibi, Ebu Bekir’i, Ömer’i, Osman’ı ve Ali’yi sevmeyi de farz etti.) [Vesile]

(Sünnetime ve hulefa-i raşidinin yoluna sımsıkı sarılın!) [Buhari]

(Bedir savaşına katılan Müslümanlar Cennetliktir.) [Dare Kutni]

(Eshab-ı Bedir’den birine nasıl söz söylersin? Eğer sen Uhud dağı kadar altını infak etsen, onun derecesini bulamazsın.)[Hakim]

(Cebrail geldi ve bana "Bedir’de hazır olanları nasıl sayarsınız?" dedi. Dedim ki, Hayırlılarımızdır. Dedi ki, Melaikeden Bedir’de bulunanlar da bizim nazarımızda meleklerin hayırlılarıdır.) [Buhari]

(Allahü teâlâ Bedir ehline rahmetiyle tecelli edip şöyle buyurdu: "Ne yaparsanız yapınız, Ben sizi şimdiden affettim.") [Hakim]

Eshab-ı kiram buyuruyor ki: (Resulullah efendimiz, Bedir ve Rıdvan bi'atında bulunan bir kimsenin cenaze namazını kılarken, onun üzerine 9 tekbir alırdı. Fakat Bedir'de bulunup da Rıdvan bi'atında bulunmamış, yahut da bi'atı Rıdvan'da bulunup da Bedir'de bulunmamış bir kimsenin cenaze namazında 7 tekbir alırdı. Ne Bedir, ne de Bi'atı Rıdvan'da bulunmayan kimsenin cenaze namazında ise 4 tekbir alırdı.) [İ.Asakir]

Hazret-i İbni Abbas anlatıyor: Resulullah buyurdu ki:
(Uhud'da şehit olan kardeşlerinizin ruhları yeşil kuşlarla Cennete gitmiştir.
Şehitler burada güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler Cennette dirileriz, rızıklanıyoruz. Bu haber gitmeli ki onlar Cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar! Allahü teâlâ onlara, "Sizin haberinizi ben duyuracağım" buyurup şu mealdeki âyeti indirdi: 

(Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar Allah’tan gelen nimet ve keremi ve Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.) (Âl-i İmran, 169-171) [Ebu Davud]

İmam-ı Begavi, Mealimüttenzil ismindeki tefsir kitabında diyor ki:
Cabir bin Abdullah dedi ki, Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
Bu sözleşmeye, (Biat-ür-rıdvan) denir. Çünkü, Allahü teâlâ, bu 1400 kişiden razıdır. Kur’an-ı kerimde, (Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah elbette razıdır) buyuruldu. (Feth 18)

İlk Müslümanlar
Sual: Bilal Habeşi, ilk Müslüman olan köle midir?
CEVAP
Hayır. İlk Müslüman olan köle Zeyd bin Harise’dir. Habeşlilerin ilk Müslüman olanıysa, Bilal Habeşi hazretleridir. Bir hadis-i şerif meali:
(Süheyb Rum’un, Selman İran’ın, Bilâl de, Habeş’in ilk Müslümanlarıdır.) [Hâkim]

İlk iman eden Müslümanlar da, sırasıyla şunlardır:
1- Hatice validemiz,
2- Zeyd bin Harise,
3- Ali bin Ebi Talib,
4- Ebu Bekri Sıddık. (Radıyallahü anhüm)

Kur’an-ı kerimde ismi geçen tek sahabi olan Zeyd bin Harise, Resulullahın kölelerinin en sevgilisiydi. Önce Hazret-i Hatice’nin kölesiydi. Resulullah’a hediye etti. O zaman 8 yaşındaydı. Resulullah azat edip, evlat edindi. Zeyd; beyazdı, oğlu Üsame esmerdi; çünkü Üsame’nin annesi Ümmi Eymen, Habeşi idi.

Eshab-ı kiramın en üstünleri
Sual: İlk Müslümanlar olan Eshab-ı kiramın birbirlerine üstünlükleri var mıdır varsa bu üstünlük sıraları nasıldır?

Cevap: Eshab-ı kiramın en üstünleri, Aşere-i mübeşşereden yani Cennet ile müjdelenmiş on kişiden olanlardır. Bunlardan sonra, Bedir gazasında bulunan üçyüzonüç kişi üstündür. Onlardan sonra Uhud gazasındaki yediyüz kişinin hepsi, daha sonra da Bî'at-ür-rıdvân yani ağaç altında Resulullah efendimize söz veren bindörtyüz kişi üstündür. Resulullah efendimizin yolunda, canlarını, mallarını feda eden, Ona yardım eden Eshab-ı kiramın hepsinin isimlerini, saygı, sevgi ile söylemek, bizlere vaciptir. Onların büyüklüğüne yakışmayan sözler söylemek, caiz değildir. İsimlerini saygısızca söylemek, dalalettir. Resulullah efendimizi sevenin, Onun Eshabının hepsini de sevmesi lazımdır. Çünkü hadis-i şeriflerde;
(Eshabımı seven, beni sevdiği için sever. Onları sevmeyen kimse, beni sevmemiş olur. Onları inciten, beni incitir. Beni inciten de, Allahü teâlâyı incitmiş olur. Allahü teâlâyı inciten kimse, elbette azap görecektir.)

(Allahü teâlâ, benim ümmetimden bir kuluna iyilik yapmak isterse, onun kalbine, Eshabımın sevgisini yerleştirir. Onların hepsini canı gibi sever) buyuruldu.

Dört halifenin birbirinden yükseklikleri
Sual: Peygamber Efendimizden sonra halife olanların üstünlükleri hep aynı mı idi, yoksa birbirinden farkları var mı idi?
Cevap:
 Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabının 3. Cilt 17. mektubunda buyuruyor ki:
“Dört halifenin birbirinden yükseklikleri, hilafetleri sırası iledir. Çünkü, doğru yolda olan âlimlerin hepsi diyor ki: Peygamberlerden sonra, insanların en üstünü, Ebu Bekr-i Sıddîk hazretleridir. Ondan sonra, Ömer-ül-Fârûk hazretleridir.

Efdal olmak, yani üstünlük, fazileti, meziyeti, iyi sıfatları çok olmak değildir. Önce imana gelmek, din için herkesten çok mal vermek ve canını tehlikelere atmaktır. Yani dinde, sonra gelenlere, üstat olmaktır. Sonra gelenler, her şeyi, öncekilerden öğrenir. Bu üç şartın hepsi, Sıddîk hazretlerinde toplanmıştır. Herkesten önce imana gelmiş, malını ve canını din için feda etmiştir. Bu nimet, bu ümmette, ondan başkasına nasip olmamıştır. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem vefatına yakın, buyurdu ki: (Bana malını, canını, Ebu Bekir kadar çok feda eden, başkası yoktur. Eğer, dost edinseydim, elbette Ebu Bekr'i dost edinirdim.) Bir hadîs-i şerifte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, beni size Peygamber gönderdi. İnanmadınız. Ebu Bekir inandı. Bana malı ile, canı ile yardım etti. Onu hiç incitmeyin ve Ona hürmet ve tazim edin!) Bir hadîs-i şerifte buyurdu ki: (Benden sonra Peygamber gelmeyecektir. Eğer gelseydi, elbette Ömer Peygamber olurdu.) Hazret-i Ali; “Ebu Bekir ile Ömer’den, her biri, bu ümmetin en yükseğidir. Beni onlardan üstün tutan, iftiracıdır. İftira edenler dövüldüğü gibi, onu döverim” buyurdu.