28/08/2025 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Her iş, Allahü teâlânın dilemesi ile olur..."
“Dünyâya âit olsun, âhırete âit olsun, bütün işlerinde
Allahü teâlâdan başka hiçbir şeye iltifât etme!"
Abdülkâdir Deştûtî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. 931 (m. 1524) senesinde Mısır’da vefât
etti... İmâm-ı Şa’rânî’nin (radıyallahü anh) naklettiğine göre, Emîr Yûsuf
bin Ebî Esba’ şöyle anlatır: Sultan Kaytbay, Fırat Nehri'ne doğru bir
sefer yapmak istemişti. Gelip, Abdülkâdir Deştûtî’den izin istedi. O da bu
seferin münâsib olduğunu bildirip, sultâna izin verdi. Biz de sultan ile
beraber yola çıktık. Yol çok uzak idi. Bir miktar gider, sonra mola verip
dinlenirdik. Bu şekilde Haleb’e vardık. Haleb’e ulaştığımızda, Abdülkâdir
Deştûtî’nin orada bir zaviyede talebelere ders okuttuğunu öğrendik. Biz çok
hayret edip, ne kadar çabuk geldi ki, diye hayretimizi bildirince, orada
bulunanlar; “Siz neler söylüyorsunuz? O zât beş aydan beri burada bulunuyor ve
talebelere ders okutuyor” dediler. Biz anladık ki, bu hâl, o büyük zâtın bir
kerâmeti idi.”
Abdülkâdir Deştûtî bir gün Sultan
Kaytbay ile birlikte otururken, Deştûtî’nin elbisesine sinekler konmuştu.
Latife yoluyla sultâna dedi ki: “Şu sineklere söyle de, benim üzerimden
gitsinler.” Kaytbay dedi ki: “Efendim! Sinekler benim sözümden ne anlarlar. Ben
onlara nasıl anlatabilirim?” dedi. Bunun üzerine Abdülkâdir Deştûtî hazretleri
buyurdu ki: “Sen nasıl sultansın ki, sineklere dahî sözün geçmiyor?” Yanî, bunu
söylerken nükte yolu ile; “Dünyâ sultanlığına güvenme. Bu her ne kadar yüksek
görünüyor ise de, sineklerin bile kendisine itaat etmediği bu sultanlığa
sultanlık denir mi? Buna aldanıp gurûrlanmamak lâzımdır” demek istedi. Bundan
sonra; “Ey sinekler, üzerimden ayrılınız” dedi. Bu söz üzerine sinekler
üzerinden ayrılıp gittiler. Bu hâdiseden çok ibret alan Sultan Kaytbay, hakiki
sultanların bu büyükler olduğunu, onlara tâbi olmakla şereflenen bir çöpçünün,
o büyükleri tanımak nasip olmayan sultanlardan kat kat daha kıymetli
olduğunu daha iyi anladı.
Abdülkâdir Deştûtî buyurdu ki:
“Dünyâya âit olsun, âhırete âit olsun, bütün işlerinde Allahü teâlâdan başka
hiçbir şeye iltifât etmemeni, O’ndan başka hiçbir şeye güvenmemeni sana tavsiye
ederim. Bütün işler, Allahü teâlânın emri ve dilemesi ile olur. O hâlde sen,
işleri takdîr edip Yaratana dön. O’na yönel ve O’ndan başka hiçbir şeyin
rızâsını O’nun rızâsından üstün tutma.”
“Bir kimsenin
kalbinde Allahü teâlânın heybeti, azameti, korkusu yerleşince, işlerin zorluğu,
meşakkatli olması o kimseden uzaklaşır. Yanî, işler o kimseye meşakkatli ve güç
gelmez. O kimse öyle bir hâle gelir ki, bütün belâ ve sıkıntılar, ona iki
rek’at namaz kılmaktan daha ehven (kolay, hafif) gelir.”