Allahın eli ne demektir?

Kur’anda Allah’ın iki eli tabiri geçmektedir. Bu, Allah’ın bizim gibi iki elinin olduğunu göstermez mi?

CEVAP
Asla göstermez. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]

Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bildiğimiz, hatırımıza, hayâlimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey mahluktur. Çünkü, insanın bildiği, hissettiği her şey, kendi eseridir. Bizim, Allahü teâlâyı tenzîh etmemiz, bir şeye benzemez dememiz bile benzetmek olur. (2/9)

Arapça’daki yed ile ilgili deyimlerden bazıları şöyledir:

Yed-i tula
 [uzun el], büyük ilme sahip kimse demektir. 

Yed-i beyza
 [beyaz el, parlak el], keramet, harikulade hâl demektir. [Musa aleyhisselam elini koynundan çıkarınca, mucize olarak elinden ışıklar çıkmıştı. Bu deyim oradan kalmıştır.] 

Yed-i kudret
 [kudret eli], Allahü teâlânın tasarrufu demektir.

Yed-ullah
 [Allah’ın eli], Allahü teâlânın yardımı, kudreti demektir.

Yed-i emin
 [emin el], güvenilir kimse olarak seçilen zat.

Bu deyimlerde de görüldüğü gibi yed = el kelimesi hakiki manasında değil, deyim manasında kullanılmaktadır.

Az da olsa Arapça bilen bir kimse, Allah’ın iki eli var diyemez. Çünkü Kur’an-ı kerimde, bir elim, iki elim ve ellerim tabiri geçiyor. Arapça’da iki ele yedeyn veya yedan denir. İkiden fazla olursa Eydin veya eyadi denir. Yediy = elim, yedeyye = iki elim demektir. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlâ için hem bir el, hem iki el, hem de ikiden fazla el, yani eller tabiri geçiyor. Hâşâ Allah’ın eli bir mi, iki mi, daha mı fazla? Bunlar, hakiki el manasıyla hiç alakası olmayan deyimlerdir.

(Yedullahi fevka eydihim
 = Allah’ın eli onların elleri üstündedir.) [Fetih 10] (Bunun açıklaması aşağıda yapılmıştır.)

(… lima halaktü bi yedeyye = 
İki elimle yarattığıma…) [Sad 75] (Bunun açıklaması da aşağıda yapılmıştır.)

(Vessemae
 beneyna ha bi eydin = Biz ellerle bina ettik.) [Zariyat 47] (Burada Allahü teâlâ kendisi için ben demiyor biz diyor, semayı elimle bina ettim demiyor, ellerle bina ettik diyor. Her ikisi de çoğul. Hâşâ Allah’ın yardımcıları, ortakları mı var? Şu âyet-i kerime de aynı anlamdadır:
(Dâvüde zel eydi = Eller sahibi Davud) [Sad 17] (Davud aleyhisselamın ikiden fazla eli mi vardı da böyle buyuruluyor. Güçlü idi, marifetleri çoktu demektir. Aşağıda açıklamaları yapılmıştır.)

El bir uzuvdur. El, kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan kısmına denir. 

El kelimesinin Arapça’da çeşitli manaları vardır:

1- Hakiki manasında kullanılanlara örnekler:
İki âyet-i kerime meali: 
(Firavun, “ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama kesip, sonra da hepinizi asacağım" dedi.) [Araf 124]
(Kadınlar, Yusuf'u görünce ellerini kestiler.) [Yusuf 31]

2- Bir şeye sahip olmak manasında kullanılanlara örnek:
İki âyet-i kerime meali: 
(Elinde nikah akdi bulunan erkek…)
 [Bekara 237]

(De ki: Size Allah’ın hazineleri elimdedir, demiyorum.) [Enam 50]

3- Kuvvet, güç manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve Onun gücü her şeye yeter.) [Mülk 1]

(Allah birini fitneye düşürmek isterse, senin elinden bir şey gelmez.)
 [Maide 41]

(Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü Onun avucundadır; gökler Onun sağ eliyle 
[kudretiyle] dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67] (Bu âyetteki sağ elden muradın, kudret olduğu Beydavi, Celaleyn, Medarik gibi bir çok tefsirde bildiriliyor.)

(Mülkün sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verir; dilediğinden çekip alırsın; dilediğini aziz, dilediğini zelil edersin; her iyilik yalnız senin elindedir.) 
[Al-i İmran 26]

İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dengeler Allah’ın elindedir. Dilediğini yükseltir, dilediğini zelil eder. Âdem oğlunun kalbi de Rahmanın iki parmağı arasındadır. Dilediğini saptırır, dilediğini dinde sabit kılar.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Her iş benim elimdedir. Gece ve gündüzü ben döndürürüm.)
 [Buhari, Müslim]

4- Yardım, dostluk, rahmet anlamında olanlara örnekler:
Bir âyet-i kerime meali: 
(Allah'ın eli
 [yardımı, dostluğu] onların [biat edenlerin] ellerinin[yardımlarının, dostluklarının] üzerindedir.) [Fetih 10] (Biat edenlere mükâfatını verecek olan ancak Allahü teâlâdır demektir.)

Birkaç hadis-i şerif meali:
(Cömertlerin kusurunu affedin. Çünkü o sürçtükçe Allahü teâlâ onun elinden tutar. [Ona yardım eder]) [Beyheki, Haraiti]

(Sıkıntı ve musibet zamanlarında kendi elini Allah’ın tutmasını isteyen bollukta çok dua etsin.)
 [Hâkim] (Allah’ın elden tutması ona yardım etmesidir.)

(Allah’ın eli cemaat üzerindedir.) 
[İ.Asakir] (Burada elden maksat rahmettir.)

(Allah’ın eli müezzinin başı üstündedir.)
 [Hatib] ] (Burada elden maksat rahmettir.)

(Üstteki el, alttaki elden [Veren el alan elden] hayırlıdır.) [Buhari, İ. Ahmed]

(Eller tasarrufta üçtür. Allah’ın eli en üsttedir, sonra veren el gelir, en altta isteyenin eli vardır.) 
[Ebu Davud]

5- Vasıtalı vasıtasız yaratmak anlamında kullanılanlar:

Bir âyet-i kerime meali:
(Ey İblis, iki elimle [vasıtasız] yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir?) [Sad 75] 

İki elimle demekten maksat ana ve baba gibi hiçbir vasıta olmadan yaratmaktır. (Beydavi)

Âdem aleyhisselâma şeref bahşetmek için de iki el tabiri kullanılmıştır. Yoksa bütün mahlukatı, vasıtalı veya vasıtasız yaratan elbette Allahü teâlâdır. (Celaleyn)

İmam Münavi, İbni Kemal ve diğer İslam âlimlerinden naklen buyuruyor ki:
Yed [el] kelimesi, güç ve kuvvetten mecaz ve teşbihtir. İki âlem vardır, bu iki âlemin tek idare edicisi manasındadır. Yani Melekut âlemini de, şehadet âlemini de ben idare ederken, niçin emrime uyup secde etmedin demektir. (Cami-us sagir Feydul kadir şerhi)

6- Nimet anlamında kullanılanlar:
Dört âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elini boynuna bağlayıp asma.) [İsra 29] [Cimrilik etme demektir.)

(Münafık erkeklerle münafık kadınlar, ellerini yumarlar.[cimridirler]) (Tevbe 67)

(Ellerimizle onlar için enam
 [deve, sığır ve davar] yarattığımızı görmüyorlar mı?) [Yasin 71] (Doğan bir dana veya bir kuzu için, ellerimizle yarattık demek, kudretimizle yarattık demektir.) 

(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır
 [sıkıdır, cimridir] dediler. Hayır, Allah’ın iki eli [dünyada ve ahirette her çeşit nimeti] de açıktır; nasıl dilerse, öyle infak eder, öyle verir.) [Maide 64]

İki el denmesinden maksat vurgu içindir; lebbeyk [iki defa hazırım, hazır vaziyetteyim] kelimesi gibi yani layık olan ve olmayana da nimetleri çoktur, boldur. [Müslim’deki] (Allah’ın iki eli de sağdır) hadis-i şerifinde, iki ele de sağ el demek, vurgu içindir, kuvvetlendirmek içindir. Yoksa maddi olarak elin ikisine de sağ el denmez. Dolayısıyla âyetin devamında (dilediği gibi dilediğine rızk verir) buyuruluyor ki, layık olana da olmayana da dünyada bol rızık verebilir anlamındadır. (Tefsir Kurtubi)

Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ sadakayı sağ eline alır ve büyütür.) [Dare Kutnî] (Sadakayı sağ eline almak tabiri de vurgu içindir, onu kabul edip bol sevap vermek demektir.)

7- Güç, güçlü olmak anlamında:
Dört âyet-i kerime meali:
(Ellere sahip kulumuz Davud) [Sad 17] (Güç ve kuvvete sahip Davud demektir. İbadet yönüyle güçlü idi, bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Elleriyle demiri de hamur gibi yoğururdu.)

(Elleri ve gözleri olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub.)
 [Sad 45] (Burada ellerden kasıt, güç ve kuvvet sahibi olmaları, gözlerden kasıt da, basiret sahibi olmaları demektir.)

(Göğü, elimizle
 [kudretimizle] biz kurduk.) [Zariyat 47]

(Lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir.) [Hadid 29]

8- İrade, arzu manasında kullanılanlara örnekler:
Dört âyet-i kerime meali:
(Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle [kendi iradenizle, kendi arzunuzla] işledikleriniz [günahlar] yüzündendir.)[Şura 30]

(Elleriyle 
[kendi iradeleri ile] yaptıkları [kötü amel] yüzünden başlarına bir musibet geldiği vakit halleri nasıl olur?) [Nisa 62]

(Kendi elleriyle öne sürdükleri şeyler 
[iradeleri ile yaptıkları günahlar] yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman insanı nimetlerin hepsini unutan bir nankör olarak görürsün.) [Şura 48]

(Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve iki elinin öne sürdüklerini 
[akıbetini düşünmeyip kendi iradeleri ile önceden yaptıkları günahları] unutan kimseden daha zâlimi var mıdır?) [Kehf 57]

Hadis-i şeriflerde yed kelimesi:

Yed = 
el kelimesi, deyim olarak hadis-i şeriflerde çok kullanılır. Bazılarının meali şöyledir:

(Eşcinsellik çoğaldığında, Allah halktan elini çeker 
[rahmetini keser] ve onların hangi vadide helâk olduklarına bakmaz.)[Taberani]

(Allah’ın eli 
[rahmeti] cemaatle beraberdir.) [Müslim, Ebu Davud]

(Ne mutlu hayrın anahtarı elinde olana. Şerrin anahtarı elinde olana da yazıklar olsun.)
 [İbni Mace, Hakîm]

(Zühd, Allah’ın elindekine kendi elindekinden fazla bağlanmaktır.)
[Beyheki]

(Sadaka verin. Zira verdiğiniz sadaka, alanın eline geçmeden, Allah’ın eline geçer de, onu sizlerden birinin bir tayı veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütüp, kıyamette onu kendisine verir.)
 [Müslim]

(Eli geniş olan evlensin, eli dar olan da oruç tutsun. Çünkü oruç tutmak şehveti sakinleştirir.)
 [Nesai]

(Hacer-i Esvede elini süren, rahmânın eline elini sürmüş gibi olur.)
 [İbni Mâce]

(Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız .)
 [Tirmizi]

(Namaz ve eliniz altındakiler hakkında Allah’tan korkun.)
 [Hatib]

(Her namaz vakti girince, şöyle seslenen bir melek vardır: Ey Âdemoğulları, kendi elinizle tutuşturduğunuz sizi yakacak olan ateşi namazla söndürmek için kalkın.)
 [Taberani]

Türkçe’de el ilgili deyimler:

El açmak
, dilenmek demektir.

El almak
, müridin mürşidinden veya bir sanatı yapmak için ustasından izin almak. [Ustasının elini kesip cebine koymuyor.]

El altında
, kolay alınacak bir yerde. 
El altından, gizlice. [El altından silahları kaçırdılar. Kimseye duyurmadan kaçırdılar demektir.] 

El atmak
, bir işe karışmak. [Sen bu işe el atarsan o iş tez zamanda yapılır.]
El çektirilmek, işi bıraktırmak, görevine son vermek.

İkinci el,
 kullanılmış. [İkinci el araba almak, kullanılmış araba almak demektir.]
El ele vermek, bir konuda birleşmek.

El koymak,
 bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak için müdahale etmek. [Devlet ... bankasına el koydu. Banka hesaplarını incelemeye aldı demektir.]

El uzatmak
, birinin hakkına tecavüz etmek. Adamlar ekmeğimize el uzatıyorlar. 
Elde avuçta ne varsa harcamak, bütün parasını harcamak .

Elde kalmak
, satamamak. Bu eski araba elimde kaldı. Elinden çıkaramamak da aynı anlamdadır. Yoksa koca araba elinin içinde duruyor demek değildir.

Elden ayaktan düşmek,
 yaşlılık sebebiyle sağlığı bozularak çalışamaz hale gelmek.
Elden düşme, az kullanılmış ve sahibinden ucuza alınmış eşya.
Elden çıkarmak, satmak. Evlerimin hepsini yok pahasına elden çıkardım. Sattım demektir. 

Elindekileri satmak
, mülkündeki malları satmak. Ev, tarla gibi elimdeki bütün malları sattım. Yani sahip olduğum mülkümdeki malları sattım demektir.

Elinden kurtarmak
, baskısından, yönetiminden kurtarmak. Bu çocuğu bu adamın elinden kim kurtarabilir? Bu toprakları düşman elinden kurtardık. 

Elden ele geçmek
, sahip değiştirmek. El değiştirmek de aynı anlamdadır. Bu araba çok el değiştirdi demek, çok kişi satın aldı demektir.

Elden gelmemek
, yapamamak.
Elden kaçmak, elde edememek.

Ele alınır gibi değil,
 çok kötü.
Ele avuca sığmamak, söz dinlememek, yaramazlık etmek. 

Ele geçmek
, yakalanmak.
Ele vermek, suçlu birini ihbar edip yakalatmak.

Eli ağır,
 yavaş iş gören. Yoksa eli kilolu, ağır demek değildir.
Eli kolu bağlı olmak, çaresiz kalmak.

Eli ayağı olmak
, yardımcı olmak.
Eli ayağı düzgün, sakatlığı yok.

Eli maşalı, şirret
, kavgacı. 
Eli boş çıkmak, umduğunu bulamamak.

Eli değmemek
, bir şey yapmaya vakit bulamamak.
Eli genişlemek, bol paraya kavuşmak.

Eli işe yatmak
, becerikli olmak.
Eli hafif, acıtmadan iş gören.

Eli kulağında
, çok yakında olması beklenilen şey.
Bir işte eli olmak, gizli bir ilgisi bulunmak.

Eli uzun olmak
, hırsızlık etmek. 
Elini uzatmak, yardım etmek.

Elinde tutmak
, başkalarına kaptırmamak. 
Elinden kan çıkmak, cinâyet işlemek.

Eline bakmak
, bir kimsenin yardımı ile geçinmek.
Eline düşmek, emri altına girmek, onun insafına kalmak.

Elinin hamuru ile erkek işine karışmak,
 beceremeyeceği işlere karışmak.
El eliyle yılan tutmak, tehlikeli işleri kendi yapmayıp başkalarına yaptırmak.

Eli işte, gözü oynaşta
, yaptığı işe kendini tam vermemek, önemsememek.
El üstünde gezmek, makbul olmak. 

Sıkıntılı iken o bana ellerini uzattı
, ihtiyacımı gördü. 

İpin ucu onun elinde
, yetkiler onda demektir.

Bu deyimlerde de el kelimesi hakiki manasında değil, mecaz manada kullanılmıştır.

Netice: 
Meallerden din öğrenilmez. Kur’an-ı kerimde Allah’ın iki eli tabiri geçiyor diye, Allahü teâlânın iki elinin olduğunu zannetmek yanlıştır. Üstelik bu tür iddiaları itikadımızı bozmak için din düşmanları ortaya atıyor. 

Onun eli ayağı, gözü var demek, yaratıklara benzetmek olur. Yed’den muradın keyfiyetini Allah bilir demekle yetinmelidir. Çünkü düşündüğümüz, hayal ettiğimiz her şey mahluktur, yaratıktır.

Üç çeşit el
Sual: Arapçada beyaz el, siyah el, yeşil el deniyormuş. Bunlar ne demektir? 
CEVAP
Bu tabirler bizde kullanılmadığı için bilmek gerekmez. Böyle deyimleri bilmek; ancak tercüme yapacaklara lazım olur.

Şu adam beyaz ellidir veya eli beyazdır demek; karşılıksız iyilik ve ihsan eder demektir.
Şu adam yeşil ellidir veya eli yeşildir demek; yapılan iyiliğe mükafat verir demektir.
Şu adam siyah ellidir veya eli karadır demek; yaptığı iyiliği başa kakar, minnet ettirir demektir.

Bunları Türkçe’ye çevirirken beyaz el; kara el diye tercüme edilirse yanlış olur.

Canım çıktı demek
Sual: Hiç yalan söylediğini görmediğim bir arkadaş, geçen yanıma geldi, (Çok ağır işler yaptım, canım çıktı) dedi. Hâlbuki yaşıyor yani canı çıkmamış. Böyle yalan söylemesi haram değil mi?
CEVAP
Bunlar deyimdir. Deyimlerde kelimeye değil, mânâya bakılır. (Canım çıktı) demek, çok yoruldum demektir, yalan değildir. Bazen de, (Öldüm bittim) de denir. (Çok sıkıntı çektim) demektir. Âyet ve hadislerde de böyle deyimler vardır. Kelime mânâsı ile açıklanırsa yanlış olur. Vehhabiler, Kur’an-ı kerimi böyle yanlış anladıkları için, hâşâ Allah'ı insana benzetiyorlar. (Allah, Arş’ta oturuyor, yürür, iner, çıkar, eli yüzü var) diyorlar. Deyimlerde kelimeye değil, mânâya bakıldığını bilmiyorlar.

Vehhabilik nedir

Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu...

Devamını oku...

İngiliz Casusunun İtirafları (Özet)

Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu...

Devamını oku...

Selefiyecilik nedir

Selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. Hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diyorlar...

Devamını oku...

Selefiyecilerin gerçek yüzü

[Mezhepsizler isimli kitaptan] 
S. Uludağ – F. Kavukçu 
İkisinin müşterek yazdığı (Kelam Dersleri) kitabında deniyor ki: 

Devamını oku...

Selef-i salihîn ve Selefîlik

Hayır, hiçbir ilgisi yoktur. Selefîlik, Vehhabiliğin kamufle ismidir. (Sözünde sağlamdır) ile (Sözde sağlamdır) ifadeleri birbirine benzese de mânaları çok farklıdır...

Devamını oku...

Tevhidin aslı Amentü’ye inanmaktır

İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri buyuruyor ki: 
Tevhidin aslı, Amentü’ye inanmaktır. Allahü teâlâ, insanları kâfir veya mümin olarak değil, bu ikisinden hâli olarak yaratmış, sonra onlara emirlerini ve yasaklarını bildirmiştir...

Devamını oku...

Amel imandan parça değildir

Hayır, kâfir olmaz. Amel imandan bir parça olsaydı, her günah işleyen kâfir olurdu. Hiç müslüman kalmazdı...

Devamını oku...

İman azalıp çoğalmaz

Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine kalbin inanması ve inandığını dil ile söylemesi demektir...

Devamını oku...

Beden ölse de ruhlar ölmez

Vehhabiler diyor ki: (Resulullahın ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur...

Devamını oku...

Kabirde nimet veya azap var

Kabirde, hem ruha, hem de bedene nimet ve azap vardır. Buna, böylece inanmak lazımdır. İmam-ı Muhammed bin Hasen Şeybani, Akaid-i Şeybaniyye manzumesinde, (Kabir azabı vardır...

Devamını oku...

Herkesi kabir sıkar

Elbette vardır. Kabir azabı ve kabrin sıkmasına inanmayan bid’at sahibi olur. Hakkında hadis olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam diyen dinden çıkar...

Devamını oku...

Ruh ölmez, ölü işitir

Bunlar vehhabilerin ve bunlara aldanan bazı mezhepsizlerin iddialarıdır.
Şirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden ayrı bir varlıktır...

Devamını oku...

Mümin ve kâfir her ölü işitir

Bunlar vehhabilerin ve bunlara aldanan bazı mezhepsizlerin iddialarıdır.
Şirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden ayrı bir varlıktır...

Devamını oku...

İşittirmek kabul ettirmek demektir

Mecazı bilmiyorlar. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Savaşta öldürülenleri siz değil, Allah öldürdü. Attığın zaman da, sen değil, Allah attı.) (Enfal 17)...

Devamını oku...

Ölüden yardım istemek şirk mi?

Hâşâ öyle değildir. Bu şefaat ve yardım, Allah’ın yaratıcılığını inkâr etmek değildir...

Devamını oku...

Dua doğru ama ağız yanlış

Ruhun var olduğuna herkes inanıyor. Ruhun ölmediğine biz müslümanların inandığı gibi vehhabiler de inanıyor. Çünkü buna inanmamak insanı, tekrar dirilmeyi inkâra yol açar...

Devamını oku...

Selefiyeciler kör ve sağır mı?

İngiliz Casusunun itiraflarına göre, selefiyeciler [vehhabiler] dinimizi İngilizlerden öğrenmiştir. İngilizlerin kurdurduğu dinde böyle iddiaların olması yadırganmamalıdır...

Devamını oku...

Şehitler ve âlimler

Herhangi bir Müslüman bile şehit olabilir. Hadis-i şerif meali: 
(Allahü teâlâdan sıdk ile ihlas ile şehitlik isteyen, yatağında ölse de, şehittir.) [Müslim]...

Devamını oku...

Resulullaha selam vermek

Elbette işitir. Resulullah efendimiz, kıyamete kadar dünyadaki her müslümanın her mescide girişlerinde kendisine salevat okumalarını istemekte ve ben salevatlarınızı işitirim buyurmaktadır...

Devamını oku...

Vefat eden velinin tasarrufu

Her velinin tasarrufu görülebilir. Ebu Abdullah el-Kureşi hazretleri buyuruyor ki:
(Vefatlarından sonra kabirde, kerametleri ve tasarrufları devam eden Evliyadan dördünü gördüm...

Devamını oku...

Ruhların hazır olması

Evet, tekfir yani birine kâfir demek, iki başlı oka benzer. Karşı taraf kâfirse saplanır kalır onda, kâfir değilse, döner gönderene saplanır yani onu kâfir eder. 

Devamını oku...

İşitenlere selam

Elbette işitmeyene selam verilmez, onlara hitap edilmez. Demek ölüler işitiyor ki, onlara selam veriliyor ve hitap ediliyor. Resulullah efendimiz lüzumsuz iş yapar mı?... 

Devamını oku...

Ruhların iş yapması

Evliya zatların ruhlarının gelip savaştıkları ve insanlara yardım ettikleri çok görülmüştür. İşte vesikalar:
Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyuruyor ki...

Devamını oku...

Allah yolunda ölmek

Dedikleriniz çok doğrudur. Elbette, şehitlerin ruhu ölmez de, âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah'ın ruhu ölür mü? Ruh ölmez, kâfirlerin ruhu da ölmez...

Devamını oku...

Peygamberlere ölü denmez

Peygamberlere ölü demek âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere aykırıdır.
Demagoji yapıp, (Peygamber ölü olduğu için yardım edemiyor, diri olsa yardım eder, milletin hâlini düzeltirdi) diyen süper sapığa soruyoruz...

Devamını oku...

Müslüman mezarlığına defnedilmek

Bu, kendilerine Selefî diyen Vehhâbîlerin inancıdır. Evliyalığa inanmadıkları hâlde, evliya kabri demeleri, art niyetlerini gizlemelerinden kaynaklanmaktadır. Kâfir elbette azaptan kurtulmaz...

Devamını oku...

Ölüden yardım istemek ve şefaat

Kabir ziyareti caiz olduğu gibi, Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek de caizdir. Vehhâbîler ise buna şirk diyerek Ehl-i sünnet Müslümanlarını kâfir olmakla suçluyorlar...

Devamını oku...

Resulullah efendimizin şefaati

Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Diğer insanların şefaati

Allahü teâlânın rahmeti o kadar çok ki, Peygamber, âlim, evliya, şehit gibi üstün kimseler haricinde, bazı müslümanlara da şefaat izni verecektir...

Devamını oku...

Peygamber hakkı için dua etmek

Elbette caizdir. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz.) [Rum 47]...

Devamını oku...

Müminler için dost ve şefaatçi var

Delilleri yoktur. Misyonerler ile onların oyununa gelenler, kâfirlere şefaat olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (Peygamber de, melek de şefaat edemez) diyorlar...

Devamını oku...

Hacer-ül esved put değildir

Delilleri yoktur. Misyonerler ile onların oyununa gelenler, kâfirlere şefaat olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (Peygamber de, melek de şefaat edemez) diyorlar...

Devamını oku...

Hacer-ül esved put değildir

Canlıyı konuşturan ve bazılarına şefaat yetkisi veren Allahü teâlâ, hayvanları ve cansızları konuşturamaz mı? Onlara şefaat yetkisi veremez mi? Kur'an-ı kerimde de canlı-cansız her varlığın tesbih ettiği bildiriliyor...

Devamını oku...

Şefaat istemek

Şefaat istemeye şirk demek, İslam düşmanlarının bir iftirasıdır. Bir hadis-i şerif:
(Kıyamette ilk şefaat eden ben olacağım.) [Müslim] Eshab-ı kiram da, Peygamber efendimizden şefaat talep etmiştir...

Devamını oku...

Şefaati inkâr etmek

Elbette, şefaat ederler. Birkaç âyet-i kerime meali:
(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]...

Devamını oku...

Şefaat inkâr edilemez

Hayır, Ehl-i sünnet olup da şefaati inkâr eden tek bir âlim yoktur. Olması da mümkün değildir. Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir...

Devamını oku...

Şefaati inkâr eden sapık

(İnkâr etmiyorum) derse, şu âyet-i kerime için ne diyor?
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]..

Devamını oku...

Âlemlerin rahmet ve uyarıcısı

O, ilah değildi, elbette beşer idi, ama “Seyyid-ül-beşer” idi, bütün insanların efendisi idi. Hiç kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de ancak başka dinde olan rahatsız olur...

Devamını oku...

Resulullahı anmak ibadettir

Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır...

Devamını oku...

Resulullahı övmek şirk değildir

Resulullahı, Allahü teâlâ övmüştür. Bu övgüden ancak Allah’ı sevmeyen rahatsız olur. Kendisi de, kendisini överek, Allahü teâlânın kendisine ihsan etmiş olduğu nimetleri saymıştır...

Devamını oku...

Aşırı sevmek ne demektir

Âyet ve hadisten çıkarılan mana yanlıştır. Bunları incelersek, yanlışlıkları kolayca meydana çıkar. Tefsirlere bakıyoruz. (Ey kitap ehli aşırı gitmeyin) demek, (Peygambere Allah veya Allah’ın oğlu demeyin) demektir. (Kurtubi)...

Devamını oku...

Seyyidinâ ve Mevlânâ

Bunlar, kurucularına körü körüne bağlı oldukları için, onun sözüne uyarak, (Resulullah’a efendi denmez) diyorlar. Hâlbuki bunun hiç mahzuru olmaz. Bazı kelimelerin birkaç mânâsı olur...

Devamını oku...

Kabir ziyareti dinimizin emridir

Vehhabiler diyor ki: (Resulullahın ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur. Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir... 

Devamını oku...

Kabri şerifi ziyaretin önemi

Hadis-i şerif şöyledir:
(Evlerinizi [ibadet etmeyerek] kabre çevirmeyin ve kabrimi bayram yeri yapmayın! Bana salevat getirin. Nerede salevat getirirseniz, bana bildirilir.) [Ebu Davud]...

Devamını oku...

Kabir ziyareti nasıl olur

Ölümü hatırlamak, ölüden ibret almak ve ahireti düşünmek için kabir ziyaret etmek sünnettir. Kendisinin de aynı hallere düşeceğini hatırına getirir...

Devamını oku...

Türbeden şifa beklemek

Şifayı veren Allahü teâlâdır. Türbeden şifa beklenmez; ancak orada yatan evliya vasıtasıyla dua etmek ve onlardan yardım istemek gerektiğini Peygamber efendimiz bildirdi...

Devamını oku...

Ölü ziyareti

Öyle kimselerin sözlerinin hiç kıymeti yoktur. Nakli esas almayanların sözleri geçersizdir. Kabir ziyaretini caiz görmemek, Ehl-i sünnet itikadına aykırıdır...

Devamını oku...

Türbe yapmak caizdir

Vehhabiler diyor ki:
(Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve orada hizmet ve ibadet edenlere kandil yakmak ve ölülerin ruhlarına sadaka adamak, caiz değildir...

Devamını oku...

Mucizeyi kerameti yaratan Allah’tır

Mucizeyi de kerameti de yaratan Allahü teâlâdır. Bunu inkâr eden kâfir olur.
Mucize, peygamber olduğunu söyleyen kimsenin, doğru söylediğini bildiren şeydir...

Devamını oku...

Vehhabilerin dini, kitabı başka mı?

Vehhabiliği İngilizler kurdurmuştur. Dolayısıyla bunlar dinimizi İngilizlerden öğrendikleri için böyle yanlış veya maksatlı konuşmalarının sebebini iyi anlamak lazım. Şimdi bu hususu kısaca açıklayalım...

Devamını oku...

Mirac mucizesi

Mutezile fırkası, vehhabiler ve bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Kur’an-ı kerim efsane değildir

Mutezile fırkası, vehhabiler ve bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Hazret-i Nuh’un gemisi

Misyoner, Allahü teâlânın kudretine ve mucizeye, keramete inanmadığı için böyle saçmalıyor. Binlerce yıl önce ölmüş insanları Allahü teâlâ diriltmeyecek mi? Kemikleri diriltip insan yapan Allahü teâlâ, insanları 300 veya beş yüz sene uyutamaz mı? Allah’ın kudretinden şüphe edilir mi hiç?...

Devamını oku...

Şeytanın tasarrufuna inanıyorlar da

İnsanların üstünlerinin, yani Peygamberlerin, meleklerin üstünlerinden daha yüksek olduklarını, bu vehhabi kitabı da yazmakta, meleklerin tasarruf ve tesirlerine inanmakta, fakat Allahü teâlânın...

Devamını oku...

Veli, keramet, mürşid ne demektir

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabının çeşitli mektuplarından alarak aşağıda bildirelim...

Devamını oku...

Vesile arayın

Etkisi kesin olan sebeplere yapışmak farzdır. Mesela, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için, dine uymak ve dua etmek emrolundu. Diğer sebepler ve tesirleri açıkça bildirilmediği için, bunlara uymak sünnet oldu...

Devamını oku...

Allahü teâlânın bu ümmete ikramı

Kerameti inkâr etmek, İslamiyet’ten haberi olmamayı ve çok cahil olmayı açıkça göstermektedir. Eshab-ı kiram hiç keramet göstermedi demek de, alçakça ve çok çirkin bir yalandır...

Devamını oku...

İsrailiyatçıların hezeyanı

Vehhabiler ve bazı mezhepsizler, evliyanın kerametine inanmadıkları için, bu menkıbeleri hangi âlim bildirirse bildirsin inanmıyorlar...

Devamını oku...

Mucize-Keramet-Firaset-İstidraç-Sihir

Harika, enbiyadan meydana gelirse mucize, evliyadan hasıl olursa keramet, müminlerde olursa firaset, fâsıklarda görülürse istidraç, kâfirlerde olana da sihir denir. Birer örnek verelim...

Devamını oku...

Firavun’un çürümeyen cesedi

Mucizeye, keramete inanmayan kimseler çoğalıyor. 19’culardan biri, (Mısırlılar, özel mumyacılık bilgisiyle Firavunların cesedini mumyalayarak korumuşlardır...

Devamını oku...