Câbir Bin Abdullah

Câbir Bin Abdullah

Sahâbenin en çok hadîs bildirenlerinden.

Câbir bin Abdullah'ın babası Abdullah bin Amr, ikinci Akabe bî'atında İslâmiyeti kabûl etmiş ve Resûl-i ekrem efendimiz tarafından Benî Hasan'a temsilci olarak tâyin edilmişti. Bu sıralarda Câbir genç bir delikanlı idi. O da babası ile beraber Akabe'de bulunup bî'at etmişti. Yedi kızkardeşi olup, erkek kardeşi yoktu. Ümmü Ma'bed, kızkardeşlerinin en üstünü idi. 

Şehit olmanı isterdim 
Câbir bin Abdullah hazretleri Bedir savaşına katılamadı. Uhud savaşına katılmak için Resûlullah efendimizden müsaade istedi. Resûlullah efendimiz, babasından izin alabilirse katılmasına müsaade edeceğini bildirdi. 

Hazret-i Câbir babasından izin isteyince, babası, kızlarının kimsesiz kalmaması için oğlunu harbe iştirakten menederek dedi ki: 
- Oğlum, şu kızların kimsesiz kalmalarını düşünmesem, gözümün önünde senin şehit olmanı isterdim. 

Abdullah, oğlu Câbir'in şehit olduğunu göremedi, ama kendisi bu savaşta şehit oldu. Hazret-i Câbir şöyle anlatır: 
"Babam, Uhud'da şehit olmuştu. Kızkardeşim bana bir deve vererek dedi ki: 
- Git, babamızı bu devenin üzerinde taşı. Onu Selemeoğullarının kabristanına göm! 

Ben de deveyi alarak harb meydanına gittim. Yanımda birkaç kişi daha vardı. Resûl-i ekrem efendimiz babamı, harb yerinden alarak aile kabristanına götürmek istediğimi anladılar. O sıralarda Resûl-i ekrem Uhud'da bulunuyorlardı. Beni huzûrlarına çağırdılar ve buyurdular ki: 
- Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki; Abdullah da arkadaşları ile gömülecektir. 

Resûl-i ekremin bu sözü üzerine, ben de babamı taşımaktan vazgeçtim. Onu Uhud şehitleri ile birlikte gömdüm." 

Allahü teâlâ diriltti 
Câbir bin Abdullah şöyle anlatır: 
"Babam şehit olunca Resûlullah efendimiz bana sordu: 
- Ey Câbir! Sana müjde vereyim mi? 
- Evet yâ Resûlallah. 
- Baban Uhud'da şehit olunca, Allahü teâlâ onu diriltti ve, "Ey Abdullah! Sana ne yapmamı arzû edersin" diye sordu. O da, "Yâ Rabbî! Ben sana hakkıyla kulluk edemedim. Beni dünyaya döndürmeni ve yine senin yolunda çarpışarak tekrar şehit olmayı arzû ederim" dedi. Allahü teâlâ da, "Ben, şehitler geri dönmiyecekler diye hükmettim" buyurdu. "Öyle ise yâ Rabbî, geride kalanlara bunu ulaştır" dedi. 

Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresi 169 - 171. âyetleri nâzil oldu." 

Uhud şehitlerinin kabri 46 yıl sonra su çıkarmak sebebiyle açılmak durumunda kalmıştı. Câbir bin Abdullah, babasının kabri açıldığında, babasını uyur gibi bulduğunu, az veya çok hiç bir değişikliğe uğramadığını, yüzünün siyah beyaz çizgili bir kefenle, ayaklarının da üzerlik otuyla örtülü bulunduğunu, aradan 46 yıl geçtiği hâlde, her ikisinin de, hiç değişmemiş olduğunu gördüğünü söyler. 

Câbir bin Abdullah'ın babası şehit olduğu zaman bir hayli borcu vardı. Bu borçların mühim bir kısmı, etrafta oturan Yahûdîlere idi. Babasının şehâdetinden sonra, alacaklılar, Câbir bin Abdullah'ı sıkıştırarak alacaklarını istemişlerdi. Fakat Câbir bin Abdullah'ın elinde, babasından kalan ufak bir hurmalıktan başka bir şey yoktu. Buradaki hurmalar da borcunu ödeyecek miktarda değildi. 

Çok zor durumda kalan Câbir bin Abdullah, hâlini insanların en merhametlisi olan Peygamber efendimize giderek arzetti: 
- Yâ Resûlallah! Babam Uhud'da şehit oldu. Büyük miktarda da borç bıraktı. Alacaklılar sıkıştırıyorlar. Yardım ediniz de borcun bir kısmı gelecek seneye kalsın. 

Resûlullah efendimiz teşrif edecek 
Resûl-i ekrem efendimiz teklifini kabûl buyurarak, bir kısım hurma toplanmasını ve kendilerine haber verilmesini buyurdular. 

Câbir bin Abdullah evine gelerek hazırlık yaptı ve hanımına da dedi ki: 
- Bize Resûlullah efendimiz teşrif edecek. Sakın onu rahatsız etmiyelim. 

Resûl-i ekrem efendimiz, Câbir bin Abdullah'ın evine gittiklerinde buyurdular ki: 
- Alacaklıları çağırın! 

Alacaklıları geldi. Resûlullah efendimiz toplanan bir kısım hurmadan, hepsine haklarını verdikten sonra bir miktar hurma yine Câbir bin Abdullah'a kaldı. Peygamberimiz bu mu'cizeyi Eshâb-ı kirâma da anlatmasını Câbir bin Abdullah'a emir buyurdu. 

Bu arada Resûlullah efendimizin geldiğini perde gerisinden gören hanımı da dedi ki: 
- Yâ Resûlallah! Bana ve kocama duâ edin. 

Resûlullah efendimiz de, "Allahü teâlâ seni ve kocanı magfiret etsin" buyurdu. 

Resûlullah efendimiz gittikten sonra, Hazret-i Câbir hanımına dedi ki: 
- Ben sana Resûl-i ekrem efendimizi rahatsız etmiyelim dememiş miydim? 

Bunun üzerine hanımı da şöyle cevap verdi: 
- Resûl-i ekrem efendimiz evimize teşrif eder de, ben ondan kendime ve kocama nasıl duâ istemem? Biz zâten Resûlullahın himmet ve yardımı ile borçlarımızdan kurtulduk. 

Müslümanlar fethedecek 
Hendek gazâsında, Resûl-i ekrem efendimizin mâiyetinde bulunan Câbir bin Abdullah, o günleri şöyle anlatır: 

"Hendek muhârebesinde Resûl-i ekrem ile Eshâbı üç gün ağızlarına bir lokma koymamışlardı. Bu sırada Resûl-i ekreme dikkat ettim. Mübârek karınlarına taş bağlamışlardı. Hendek kazmakla meşgûl olan Eshâb, bir taş parçasını kıramadıklarını Peygamber efendimize haber verdiler. 

Peygamber efendimiz onlara, "Siz bu kaya parçasının üstüne biraz su serpiniz" buyurmuştu. Sonra külünkü almış ve kayaya üç defa vurmuşlar, her vuruşlarında kuvvetli bir ateş çıkmış, Yemen, İstanbul, Fâris illeri görünmüştü. Bunun hikmeti sorulduğu zaman Peygamberimiz, "Buraların Müslümanlar tarafından fethedileceğinin işâretidir" buyurmuştur. 

"Peygamber efendimiz Hendek gazâsında bir kayayı parçalarken, mübârek karnı açıldı. Açlıktan midesinin üzerine taş bağladığını gördük. 

Bu hâli görünce çok üzüldüm. Hemen Resûlullahın huzûruna varıp, izin aldım ve eve gidip hanıma dedim ki: 
- Resûlullahın öyle bir hâli vardı ki, dayanılır gibi değildir. Açlıktan karnına taş bağlamışlar. Evde yiyecek bir şeyler var mıdır? 
- Biliyorsun evimizde bir oğlakla birkaç avuç arpadan başka bir şeyimiz yoktur. 
- Olsun, hiç olmazsa onları ikrâm edelim. 

Yemeğin ne kadardır 
Sonra hemen oğlağı kestim, arpayı el değirmeninde öğütüp un hâline getirdim. 

Hamur yapıp tandırda pişirdik. Eti de çömleğe koyup kaynatmaya başladık. 

Bu hazırlığı yaptıktan sonra, sevinçle Resûlullahın huzûruna varıp dedim ki: 
- Yâ Resûlallah, az bir yemeğim var. Yanınıza birkaç kişi alıp yemeğe gelebilir misiniz? 

Resûlullah efendimiz sordu: 
- Yemeğin ne kadardır? 
- Bir oğlak ve birkaç avuç arpa unu. 
- Yemeğin hem çok, hem de güzeldir. Hanımına söyle, ben gelinceye kadar tandırdan et çömleğini ve ekmeği çıkarmasın! 

Sonra da mücâhidlere dönüp buyurdu ki: 
- Ey Hendek halkı! Kalkınız, Câbir'in ziyâfetine gideceğiz. 

Bu emir üzerine Eshâb-ı kirâm toplandı. Peygamber efendimiz önde olmak üzere bizim eve doğru gelmeye başladılar. Ben bunlardan önce eve varıp hanıma dedim ki: 
- Peygamber efendimiz Eshâb-ı kirâmın hepsini alıp yemeğe geliyor. Biliyorsun yemeğimiz az. Şimdi ne yapacağız? 
- Resûlullah sana yemeğin ne kadar olduğunu sordu mu? 
- Sordu. Ben de durumu olduğu gibi anlattım. 
- Eshâb-ı kirâmı sen mi da'vet ettin, yoksa Resûlullah efendimiz mi? 
- Resûlullah efendimiz da'vet etti. 
- O zaman endişe edilecek bir şey yoktur. 

Herkese yeten yemek 
Biraz sonra Peygamber efendimiz kalabalık bir topluluk ile kapıya geldi. 

Peygamber efendimiz, önce etin ve ekmeğin bereketli olması için duâ buyurdu. Sonra tandırdan indirmeden bizzat elleri ile yemeği ve ekmeği dağıttı. 

Bütün Eshâb-ı kirâm doyuncaya kadar yediler. Yemîn ederim ki, binden fazla kişi yemek yedi, fakat ne ette, ne de ekmekte bir eksilme olmadı. Yemeği ve ekmeği sonra komşulara dağıttık. 

Câbir’in babası Uhud’da şehit olunca, kardeşleri kimsesiz kaldı. Bunun üzerine Hazret-i Câbir dul bir kadın olan Süheyme binti Mes’ud ile evlendi. Yedi kız kardeşine bakabilmek için böyle dul birini tercih etmişti. Resûlullah bunu duyunca buyurdu ki: 
- Ey Câbir! Demek babandan sonra evlendin. 
- Evet yâ Resûlallah. 
- Dul mu aldın, yoksa kız mı? 
- Dul aldım yâ Resûlallah. 
- Kız alsaydın daha iyi olmaz mıydı? 
- Yâ Resûlallah! Babam Uhud’da şehit olunca geride yedi kız çocuğu bıraktı. Doğrusu, ben yaşlı bir kadınla evlenmeyi, onun da, çocukları başına toplamasını, onların saçlarını, başlarını taramasını, onlar üzerinde bir mürebbiye olmasını daha hayırlı buldum. 

İsâbet ettin 
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz şöyle buyurmuştur: 
- İsâbet ettin. Allahü teâlâ zevceni hakkında hayırlı ve mübârek kılsın. 

Hazret-i Câbir yakışıklı, sevimli, güzel ahlâklı, sünnet-i seniyyeye uymakta çok gayretli, merhametli, nazik, gönül alıcı muhterem biriydi. Hazret-i Câbir’in evi, Mescid-i Nebîden 2 kilometre uzak olmasına rağmen her namazı Peygamber efendimizle, Mescid-i Nebîye gelerek kılardı. Hakkı söylemekte adâletten ayrılmaz, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkeri bildirmekte çok gayret gösterirdi. Resûl-i ekremin nasıl namaz kıldığını görmek isteyen ona gelir, Hazret-i Câbir de onlara ta’rîf ederdi. 

Şöyle anlatır: 
“Resûl-i ekrem Mekke’de on sene kalarak, herkesin toplandığı Ukaz ve Mecenne gibi panayırlarda ve Minâ dağına çıkarak halka hitâben, (Rabbimin, risâletini tebliğ için bana kim yardım ederse, Cenneti kazanır) derdi. Fakat, Ebû Cehil, Ebû Leheb gibi kâfirler, “Bizi bunun için mi çağırdın, sakın inanmayın!” diyerek insanları aldatırlardı. 

Nihâyet biz Medîne’den gelerek Resûl-i ekremi bulup, O’na inanmış ve şehrimize da’vet ederek yardım etmiştik. Müslüman olanlara Resûl-i ekrem, Kur’ân-ı kerîm okurdu. Onlar da döndüklerinde âilelerine İslâmiyeti tebliğ eder, onların îmân ile şereflenmelerini sağlarlardı. 

Gönülleri îmân ile dolu olan ve Peygamberimizi herşeyden çok seven Müslümanlar toplanarak dediler ki: 
- Resûl-i ekreme müşrikler tarafından hakâret, eziyet edilmesine ne zamana kadar müsaade edeceğiz? 

Size bî'at edeceğiz 
Bunun üzerine içimizden 70 kişi hac mevsiminde Medîne’den hareket ederek Resûl-i ekrem’i bulduk. Resûl-i ekrem ile Akabe’de mülâkat etmek üzere anlaştık. Birer, ikişer o mevkide toplandık. Resûl-i ekreme, kendilerine bî’at etmek istediğimizi arzettik. Resûl-i ekrem buyurdu ki: 
- Bana iyi ve fenâ zamanlarda itâat etmek, darlık ve bolluk zamanında infâk etmek, emr-i bil ma’rûf ve nehy-i anil münkere riâyet etmek, her sözü Allahü teâlâ için söyliyerek bu yolda bir şeyden korkmamak, bana yardım etmek, canlarınızı, mallarınızı, çocuklarınızı nelerden koruyorsanız beni de öyle korumak üzere bî’at ediniz, mükâfâtınız Cennettir. 

Resûlullah efendimiz sözlerini bitirdikten sonra kalkıp ona bî’at ettik.” 

Câbir bin Abdullah Bî’at-ı Rıdvân’da da bulundu. Kendisi nakleder: 
“Resûlullah efendimiz buyurdu ki: 
- Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!” 

Bu hastalıktan vefât etmiyeceksin 
Birgün Hazret-i Câbir hastalanmıştı. Resûlullah efendimiz kendisini ziyârete geldi. Baygın vaziyette yatan Câbir’in yüzüne su serperek ayılttı. 

Hazret-i Câbir bu sırada yedi kız kardeşinden hangisine ne miktarda mîrâs bırakabileceğini Peygamber efendimize sordu. Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki: 
- Yâ Câbir, sen bu hastalıktan vefât etmiyeceksin! 

Nitekim öyle oldu. 

Hazret-i Câbir ihtiyarladığında gözleri zayıflamıştı. Genellikle iki oğlunun koluna girerek yürürdü. 

Bir gün fitne çıkaran ba’zı kimseler karşısına çıktı. Tam o sırada Hazret-i Câbir’in ayağı kaydı. İki oğlu hemen sımsıkı babalarını kollarından kavrıyarak düşmesine mâni oldular. Bu sırada Hazret-i Câbir buyurdu ki: 
- Resûlullah efendimizi korkutmaya yeltenenlerin vay hâline! 

Bunu işiten oğulları dediler ki: 
- Peygamber efendimiz vefât etmiştir. Onu korkutmak nasıl mümkün olur? 

Hazret-i Câbir de şöyle cevap verdi: 
- Peygamber efendimizden işittim. “Medîne halkını korkutanlar beni korkutmaya çalışmış olurlar” buyurdu. 

Resûlullah efendimiz Câbir bin Abdullah’ı çok sever, sık sık ziyâretine gelirdi. Câbir bin Abdullah anlatır: “Resûlullah efendimiz bize geldi. Evde, saçları dağınık biri vardı. Bunu görünce buyurdu ki: 
- Bu, saçlarını düzeltecek bir şey bulamamış mı? 
Elbisesi kirli birini de görünce buyurmuştu ki: 
- Elbisesini yıkayacak bir şeyi yok mu?” 

Hazret-i Câbir diyor ki: 
“Yolculukta, arkadaşlarımdan birinin başı yaralandı. “Muska yapmak câiz olur mu?” dedi. “Câiz olmaz, başını yıka” denildi. Yıkadı ve öldü. Medîne’ye gelince, Resûlullah efendimize haber verdik. Buyurdu ki: 
- Onun ölümüne sebep oldular. Bilmediklerini niçin sorup öğrenmediler? Cehlin ilâcı, sorup öğrenmektir!” 

Kuyruğunu sallıyarak gitti 
Câbir bin Abdullah bir koyun pişirdi. Resûlullah efendimiz Eshâb-ı kirâm ile beraber yediler.Resûlullah efendimiz buyurdu ki: 
- Kemiklerini kırmayınız. 

Resûlullah efendimiz, kemikleri toplayıp, mübârek ellerini üstüne koyup duâ etti. Allahü teâlânın izniyle koyun dirildi ve kuyruğunu sallıyarak gitti. 

Hazret-i Câbir’in künyesi Ebû Abdullah veya Ebû Abdurrahman’dır. Annesinin ismi Nesibe’dir. 601 yılında Medîne’de doğmuş olup, 694 yılında 95 yaşında Medîne’de vefât etmiştir. Cenâze namazını Medîne vâlisi bulunan Hazret-i Osman’ın oğlu Ebân kıldırmıştır.

Said bin Zeyd

Saîd bin Zeyd hazretlerinin babası Zeyd bin Amr, İslâmiyetten önce Peygamberimizle görüşürdü. Allahü teâlânın kendisine verdiği ilhâm...

Devamını Okuyun...

Ebû Ubeyde Bin Cerrâh

Araplar arasındaki nâdir okuma-yazma bilenlerden olan Ebû Ubeyde bin Cerrâh ve arkadaşları Osman bin Maz’ûn, Ubeyde bin Hâris...

Devamını Okuyun...

Hasan bin Ali

Peygamber efendimizin, "Cennet gençlerinin seyyidi, efendisidir" buyurduğu, torunu Hazret-i Hasan...

Devamını Okuyun...

Hüseyin bin Ali

Ümm-i Hâris hazretleri anlatır: 
Birgün Resulullahın huzuruna varıp, bir rüya gördüğümü...

Devamını Okuyun...

Aişe-i Sıddıka

Hazret-i Aişe validemiz, küçük yaşta iken okuma-yazma öğrenmiş olup, çok zekî ve kabiliyetli idi. Her bir hâdise üzerine...

Devamını Okuyun...

Fatıma-tüz-zehra

Hazret-i Fâtıma, hicretten onüç sene önce, Mekke'de doğmuştu. Küçük yaşına rağmen, Peygamber efendimize yardım ediyor...

Devamını Okuyun...

Abbâs Bin Abdülmuttalib

Hazret-i Abbâs, gençlik zamanında, ticâretle uğraştı ve çok zengin oldu. Kardeşlerinin içinde en zengini oydu. Abisi Ebû Tâlib’in ise...

Devamını Okuyun...

Abbas Bin Ubâde

Abbas bin Ubâde, Peygamber efendimizin davetini duyunca, Müslüman olmak için koşarak gelen Medineli ilk 12 kişiden biridir...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Abbâs

Resûlullah efendimiz Mekke’de iken, Abdullah ibni Abbâs’ın annesine buyurmuştu ki:..

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Amr Bin Âs

Abdullah bin Amr, Bedir ve Uhud harbinden başka bütün harplere katılıp, Peygamber efendimizin yanında bulundu. İlk iki harbe yaşı küçük olduğu için...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Atîk

Medîne’de, hicretten önce Hazret-i Es’ad bin Zürâre’nin ve Peygamberimiz tarafından oraya Kur’ân-ı kerîmi ve İslâmiyeti öğretmek...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Cahş

Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri, Uhud harbinde Hazret-i Abdullah bin Cahş'la arasında geçen konuşmayı şöyle anlattı...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Ebi Bekr-i Sıddîk

Zekî ve kabiliyetli bir genç olduğundan, babasının emir ve direktiflerini harfiyen yerine getirirdi. Gündüzleri Mekke’de Kureyşliler arasında bulunup, onların...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Hanzala

Abdullah bin Hanzala hazretleri, Eshâb-i kirâmdan, şehâdeti ile meşhûrdur. Babası da, Eshâbdan olup, (Gasîl-ül-melâike) Meleklerin yıkadığı...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Huzâfe

Peygamber efendimiz, Hudeybiye antlaşmasından sonra, İslâmın bütün dünyaya yayılması ve insanların Cehennemden kurtulup...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Mes'ûd

Kur'ân-ı kerîmi açıktan okuyan ilk sahâbî.

Abdullah bin Mes'ûd hazretleri, Eshâb-ı kirâmın meşhûrlarından olup...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Ömer

En çok hadîs bilen sahâbîlerden.

Abdullah bin Ömer hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup, dört büyük halîfeden Hazret-i Ömer’in oğludur. İlk îmâna gelenlerdendir...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Revâha

Hicretin yedinci senesi idi... Sevgili Peygamberimiz ve Eshâbı hep birlikte, Medîne'den hareket ettiler...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Selâm

Abdullah bin Selâm hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan olup, Ensârın büyüklerindendir. Medîne'deki Yahûdî Benî Kaynuka kabîlesinden idi...

Abdullah Bin Sühely

Abdullah bin Süheyl ilk Müslüman olanlardandır. İkinci Habeşistan hicretine kadar Müslümanlığını gizledi. Sonra Habeşistan’a hicret eden...

Devamını oku...

Abdullah Bin Ümm-i Mektûm

Abdullah bin Ümm-i Mektûm, Peygamberimizin İslâmiyeti anlatmaya başladığı ilk zamanlarda îman ile şereflenerek Müslüman oldu...

Devamını oku...

Adî Bin Hâtim Tâî

Eshâb-ı kirâm efendilerimiz, Peygamber efendimizin emriyle zaman zaman Medîne dışındaki kabîlelere seferler düzenler, buralardaki...

Devamını oku...

Bilâl-i Habeşî

Bilâl-i Habeşî hazretleri, ilk îmân edenlerden olup, müşriklere karşı Müslüman olduğunu açıkça bildiren yedi kişiden biridir. Müslüman olmadan önce...

Devamını oku...

Büreyde Bin Hasib

Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup, Horasan taraflarında vefât eden en son sahâbîdir. İsmi Büreyde bin Eslem'dir...

Devamını oku...

Âmir Bin Füheyre

Âmir bin Füheyre hazretleri, Tufeyl bin Abdullah’ın çobanıydı. Nice yıllar herşeylerini kaybedip, insanlıklarını unutmuş kimselere hizmet etti...

Devamını oku...

Câbir Bin Abdullah

Câbir bin Abdullah'ın babası Abdullah bin Amr, ikinci Akabe bî'atında İslâmiyeti kabûl etmiş ve Resûl-i ekrem efendimiz tarafından Benî Hasan'a temsilci...

Devamını oku...

Ammâr Bin Yâser

Ammâr bin Yâser, ilk Müslümanların otuzuncusudur. Süheyb-i Rûmî ile birlikte, Dâr-ül Erkam'da aynı vakitte Müslüman olmuşlardı...

Devamını oku...

Cafer-i Tayyar

Peygamber efendimiz, 36 yaşlarında bulundukları sırada Hicaz topraklarında şiddetli bir kuraklık ve açlık hüküm sürüyordu...

Devamını oku...

Amr Bin Âs

Önceleri kabîlesine uyarak, İslâm aleyhinde çalışan Amr bin Âs, sonra yaptıklarına pişman olarak Müslüman oldu...

Devamını oku...

Berâ Bin Âzib

Berâ bin Âzib, Resûlullahın hicretinden önce Medîne-i münevverede küçük yaşta iken Müslüman oldu. Babası Âzib de Sahâbî idi...

Devamını oku...

Beşir Bin Sa'd


Beşir bin Sa'd Medîneli Müslümanlardan idi. İkinci Akabe Bîâtine katılmış, her türlü tehlikeye karşı, Resûlullahı koruyacağına dâir orada söz vermişti...

Devamını oku...

Cüveyriyye Binti Hâris

Hazret-i Cüveyriyye, benî Mustalak kabilesi reisi Hâris bin Dırar’ın kızıdır. Hicretin beşinci yılında yapılan Benî Mustalak (veya Müreysî) savaşında esir...

Devamını oku...

Dıhye-i Kelbî

Dıhye-i Kelbî ticâretle meşgul olup, çok zengindi. Kabîlesinin reisiydi. Müslüman olmadan önce de Resûlullah efendimizi severdi...

Devamını oku...

Ebû Dücâne

Uhud harbinde sevgili Peygamberimiz, son emirlerini verdiler. İslâm Ordusunun, nelere dikkat etmesi gerektiğini, açık açık bildirdiler... 

Devamını oku...

Ebû Eyyûb-el Ensârî

En güzel günleri başlatacak olan büyük hicret [göç] bitmek üzeredir. Allahın emriyle Mekke’den ayrılan sevgili Peygamberimiz, Medîne’ye girdiler...

Devamını oku...

Ebû Hüreyre

Ebû Hüreyre Hicretin 7. senesinde Müslüman oldu. Gençliğinde fakîrlik ve sıkıntı içinde yaşamıştır. Müslüman olduğunda 30 yaşını geçmişti...

Devamını oku...

Ebû Katâde

Peygamber efendimizin develerini Medîne’de otlağa götürme vazîfesini, bir çobanla birlikte Peygamberimizin hizmetçisi Rebâh üzerine almıştı...

Devamını oku...

Ebû Lübâbe

Kur'ân-ı kerîmi en iyi okuyan sahâbîlerden.

Ebû Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır...

Devamını oku...

Ebû Mûsel-Eş'arî

Ebû Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır:..

Devamını oku...

Ebu Rafi

Ebu Rafi aslen Mısırlı olup, Resul-ı ekremin amcası Hazret-i Abbasın kölesi idi. İslâmın ilk zamanlarında Müslüman olmasına rağmen, müşriklerin kötülük...

Devamını oku...

Ebû Sa’îd-i Hudrî

Ebû Sa’îd-i Hudrî hazretleri, Peygamber efendimizin hicretinden sonra yapılan, Medîne’deki Mescid-i Nebevî’nin inşasında çalışmıştı...

Devamını oku...

Ebû Seleme

Allahü teâlânın emriyle sevgili Peygamberimiz, Müslümanlara Medîne'ye hicret için izin verdiler. Bunun üzerine birçok sahâbî hicret...

Devamını oku...

Ebu Süfyan Bin Hâris

Ebu Süfyan bin Hâris, Peygamberimiz davete başlamadan önce, Peygamberimizi pek çok severdi...

Devamını oku...

Ebû Talhâ

İslâm Güneşi Mekke'de parlarken, Ebû Talhâ 20 yaşlarında delikanlıydı... 

Devamını oku...

Ebû Zer-i Gıfârî

Ebû Zer-i Gıfârî, Mekke’nin ticâret yolu üzerinde yaşamakta olan Benî Gıfâr kabîlesindendir. Bunlar Arabistan’da bulunan diğer kabîleler gibi...

Devamını oku...

Ebüdderdâ

Ebüdderdâ hazretleri, Bedir seferi sırasında Müslüman oldu. Önceleri puta tapardı. Bir gün Ebüdderdâ’nın ana bir kardeşi Abdullah bin...
Devamını oku...

Enes Bin Mâlik

Medîneli çocuklar hem koşuyor, hem de sevinçle bağırarak etrafı çınlatıyorlardı:
Resûlullah efendimiz geldi! Kâinâtın efendisi geldi...

Devamını oku...

Erkam Bin Ebi'l Erkam

Hazret-i Erkam'ın ataları, Mekke'nin sayılı zengin ve reisleri idiler. Bu sebeple, eskiden beri saygı ve i'tibâr görürlerdi...

Devamını oku...

Es'ad Bin Zürâre

Resûlullah efendimiz, Mekke'de herkesi îmâna da'vet ediyor, İslâm nûru ile küfür karanlığını aydınlatarak, kalblere...

Devamını oku...

Fâtima Binti Esed

Fâtima binti Esed, İslâmın başlangıcında Müslüman olmuştur. Resulullah efendimiz, İslâmiyeti, önceleri açıktan açığa bildirmedi...

Devamını oku...

Feyruz Bin Deylemî

Feyrûz bin Deylemî San’a’da bulunuyordu. Resûlullahın Peygamberliği haberi oraya ulaşınca, Vebr bin Yuhannis’in teklîfi üzerine Müslüman oldu...

Devamını oku...

Habbâb Bin Eret

Hazret-i Habbâb demirci olup, kılıç yapardı. Peygamber efendimiz onun dükkânına gider, onunla görüşürdü...

Devamını oku...

Haccac bin İlat

Haccac bin İlat'in İslâma girişi şöyle olmuştur...

Devamını oku...

Hâlid Bin Sa'id Bin Âs

Resûlullah efendimiz, İslâmiyeti gizli olarak açıklamaya yeni başlamıştı. Daha birkaç kişi Müslüman olmuştu...

Devamını oku...

Hatice-tül Kübra

Hazret-i Hadice; güzelliği, malı, aklı, iffeti, hayâsı ve edebi ile Arabistan'da büyük şöhreti olan bir hanımefendi idi...

Devamını oku...

Hafsa Binti Ömer

Hazret-i Ömer’in kızı olan Hazret-i Hafsa, önce Huneys bin Huzafe ile evlendi. Huneys ile ilk muhacirlerden olup, önce Habeşistan’a...

Devamını oku...

Hâlid Bin Sa'id Bin Âs

Resûlullah efendimiz, İslâmiyeti gizli olarak açıklamaya yeni başlamıştı. Daha birkaç kişi Müslüman olmuştu...

Devamını oku...

Hâlid Bin Velid

Hâlid bin Velid, Kureyş arasında süvâriliği ve askerliği ile tanınırdı. Bedir ve Uhud savaşlarında henüz Müslüman olmadığından düşman birliklerinden...

Devamını oku...

Halime Hatun

Mekke'nin havası, yeni doğan çocuklara yaramıyordu. Sıhhatli ve gürbüz büyümelerine maniydi...

Devamını oku...

Hamne Binti Cahş

Ası Ümeyme binti Abdülmuttalib’in kızıydı. Aynı zamanda Resulullah efendimizin hanımlarından Zeyneb binti Cahş’ın kardeşiydi...

Devamını oku...