Fatıma-tüz-zehra

Fatıma-tüz-zehra

Peygamberimizin en sevgili kerimesi.

Hazret-i Fâtıma, hicretten onüç sene önce, Mekke'de doğmuştu. Küçük yaşına rağmen, Peygamber efendimize yardım ediyor ve Kureyş kâfirlerinin işkencelerine karşı geliyordu. 

Abdullah ibni Mesûd der ki: 
“Resulullah efendimizin Kureyşe bedduâ ettiğini asla işitmedim. Yalnız birgün, Kâbe-i şerif yanında namaz kılıyordu. Ebu Cehil, kendi adamlarıyla bir yerde oturuyorlardı. O sırada bir kimse gelip, ölmüş bir deve işkembesini oraya bıraktı. Ebu Cehil dedi ki: 
- Bu kan ile bulaşmış işkembeyi, kim götürüp, Muhammed secdeye inince, arkasına koyar? 

Fâtıma'ya haber verdi 
Onların içinde en ziyade bedbaht Ukbe bin Ebî Muayt, bu çirkin işe girişip, onu, Peygamberimiz secdede iken üstüne koydu. Resulullah efendimiz secdeden kalkmadı. O bedbahtlar gülüştüler. O kadar ki, gülmekten birbirlerinin üzerine düştüler.” 

İbni Mesûd anlatmasına şöyle devam etti: 
“Ben uzaktan bakardım. Müşriklerin korkusundan yanına varamadım. Nihayet bir kimse, Hazret-i Fâtıma'ya haber verdi. Hazret-i Fâtıma gelip, Resûl-i ekremin üzerinden onu kaldırdı. Bunları yapanlara ağır sözler söyledi, bedduâda bulundu. Hazret-i Fâtıma bu sıralarda küçük bir kız idi. 

Müşriklerin hiçbiri Hazret-i Fâtıma'ya cevap vermedi. Peygamberimiz, namazdan kalkınca, bunların isimlerini sayarak üç kere buyurdu ki: 
- Ya Rabbi! Kureyşten şu topluluğu sana havale ediyorum.” 

İbni Mesûd der ki: “Allah hakkı için, onları Bedir günü gördüm. Hepsini katledip, ayaklarından sürüyerek, Bedir kuyusuna bıraktılar. Ümeyye ve Amr'ı ise parça parça ettiler. Ammar ve Velid'i çok fecî şekilde öldürüp, cehenneme gönderdiler.” 

Resulullah efendimiz, Medine-i münevvereye, Allahü teâlânın emriyle hicret ettikten sonra, hanımı Sevde, kızları Ümm-i Gülsüm ve Hazret-i Fâtıma'yı getirmeleri için, Ebu Râfiî ile Zeyd bin Hârise'yi Mekke'ye gönderdi. Onlara 500 dirhem gümüş ile iki deve verdi. 

Emrine bağlıdır 
Zeyd ile Ebu Râfiî Mekke'ye gittiler. Resulullahın kızları Ümm-i Gülsüm, Hazret-i Fâtıma, Sevde, Zeyd'in zevcesi Ümm-i Eymen'i ve oğlu Üsâme'yi alıp, beraber Medine'ye geldiler. 

Hazret-i Fâtıma küçük yaşta iken, annesi Hadice-tül Kübra vefat ettiği için, Resulullah efendimiz onu, bülûğ yaşına kadar, yanından ayırmadı. Onu en iyi şekilde yetiştirip, terbiye etti. 

Birgün Hazret-i Fâtıma, bir hizmet için, Resul-i ekremin huzuruna girmişti. Resulullahın mübarek nazarları kerimelerine ilişti. Evlenme çağına eriştiğini müşahede ettiler. 

Ümm-i Seleme ve Selman'dan rivayet olunmuştur ki; Hazret-i Fâtıma bülûğ çağına erdikte, Kureyşten çok kimseler istedi. Resul aleyhisselam, kimsenin sözüne iltifat etmeyip, buyurdu ki: 
- Onun işi, Hak teâlânın emrine bağlıdır. 

Birgün Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer ve Sâd bin Muâz, mescidde oturup; “Hazret-i Fâtıma'yı, Hazret-i Ali'den gayri herkes istedi. Kimseye iltifat olunmadı” diye konuştular. Hazret-i Sıddık dedi ki: 
- Zannederim ki, Ali'ye nasip olur. Gelin, ziyaretine gidelim ve bu meseleyi açalım. Eğer fakirliği ileri sürerse, yardımda bulunalım. 
Sâd bin Muâz da dedi ki: 
- Ya Eba Bekir! Sen, hep hayır yaparsın. Kalk, biz de sana arkadaş olalım. 

Beni memnun ettiniz 
Üçü birden mescidden çıkıp, Hazret-i Ali'nin evine gittiler. Hazret-i Ali, onları görünce, karşılayıp hâl ve hatırlarını sordu. Hazret-i Ebu Bekir şöyle sordu: 
- Ya Ali! Her hayırlı işte sen öndersin ve Resul-i ekrem katında hiç kimseye nasip olmamış bir mertebedesin. Fâtıma'yı herkes talep etti. Hiç kimseye iltifat olunmadı. Sana nasip olacağını zannediyoruz. Niçin teşebbüs etmezsin? 

Hazret-i Ali bunu işitince, mübarek gözleri yaşla doldu ve dedi ki: 
- Ya Eba Bekir! Beni ziyadesiyle memnun ettiniz. Ona, benden daha fazla rağbet eden yoktur. Lâkin elimin darlığı buna mânidir. 

Hazret-i Ebu Bekir, bunun üzerine şöyle cevap verdi: 
- Böyle söyleme! Allahü teâlâ ve Resulünün yanında, dünya bir şey değildir. Buna fakirlik mâni olamaz. Var, Fâtıma'yı iste! 

Hazret-i Ali buyuruyor ki: 
“Resulullahın huzuruna utanarak ve sıkılarak girdim. Resulullahın bütün heybet ve vakârı üzerinde idi. Huzurunda oturdum ve konuşmaya kâdir olamadım. Resulullah efendimiz buyurdu ki: 
- Niçin geldin, bir ihtiyacın mı var? 

Sustum. Resulullah efendimiz: 
- Herhâlde Fâtıma'yı istemeye geldin” buyurunca; "Evet" diyebildim. 

Peygamber efendimiz, Hazret-i Fâtıma'ya, Hazret-i Ali'nin kendisini istediğini duyurdu. O da sustu. Peygamber efendimiz buyurdular ki: 
- Fâtıma'ya mehir olarak verecek neyin var? 
- Ya Resulallah! Benim hâlimi sizden iyi kimse bilmez. Bir kılıcım, bir de devem vardır. Başka bir şeyim yoktur. 

Mehir olarak kâfidir 
Resulullah efendimiz tekrar buyurdular ki: 
- Kılıcın gazaya lazımdır. Deven bineğindir. Sana verdiğim Hutamî zırhlı gömleğin nerededir, ne oldu? 
- Yanımdadır. 
- Onu sat ve parasını bana getir! Mehir olarak o kâfidir.” 

Bunun üzerine Hazret-i Ali, zırhını satması için birine verdi. Verdiği kimse, pazarda satarken, Hazret-i Osman efendimiz zırhı tanıyarak 400 dirheme satın aldı. Yanına da 400 dirhem daha koyarak: 
- Bu zırh sizden başkasına lâyık değil” diyerek Hazret-i Ali'ye geri gönderdi. Hazret-i Ali, bu para ile düğün hazırlıklarına başladı. 

Peygamber efendimiz, sevgili kızı Hazret-i Fâtıma'nın düğün vakti yaklaştığında, "Eğer annesi hayatta olsaydı, şimdi onun çeyizini hazırlardı" diye düşündü. Bu düşüncede iken, Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki: 
- Ya Resulallah! Hak teâlâ sana selam ediyor. "Hiç merak etmesin. Kızı Fâtıma'nın bütün ihtiyaçlarını, çeyizini ben temin edeceğim" buyurdu. 

Hak teâlânın emri nasıldır? 
Peygamber efendimiz, bu sözleri duyunca, şükür secdesi yaptı. Daha sonra Cebrail aleyhisselam, elinde, üzeri bir bohça ile örtülü altın bir tepsi ve yanında bin melekle geldi. Mikail, İsrafil ve Azrail aleyhimüsselam da aynı şekilde gelmişlerdi. Bunların ellerinde de birer altın tepsi vardı. 

Peygamber efendimiz, bunları görünce sordu: 
- Ey kardeşim Cebrail! Hak teâlânın emri nasıldır? Bu altın tepsiler de nedir? 
Cebrail aleyhisselam şöyle cevap verdi: 
- Ey Allahın Resulü! Allahü teâlâ sana selam ediyor. "Habibimin kızı Fâtıma'yı, Ali'ye ben verdim. Arş-ı a'zamda nikâh ettim. Habibim de eshab-ı arasında nikâh etsin! Tepsilerin birinde, cennet elbiseleri vardır. Onu Fâtıma'ya giydirsin. Diğer tepsilerde cennet yemekleri vardır. Onlar ile de eshabına ziyafet versin!" buyurdu. 

Resul-i ekrem efendimiz, bu müjdeyi işitince, yine şükür secdesi yaptı. Sonra, dörtyüz dirhem mehir ile nikâh yapılacaktı. Haberciler Hazret-i Fâtıma'ya müjdeyi götürdüler. Fakat O, razı olmadı. 

Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki: 
- Ya Resulallah! Allahü teâlâ, "Fatıma dörtyüz dinara razı olmuyorsa, dörtbin dinar olsun! buyurdu. 

Hazret-i Fâtıma'ya bunu haber verdiler. O yine razı olmadı.

Şefaat etmek istiyorum 
Peygamber efendimiz, kızının esas maksadının ne olduğunu öğrenmek için, yanına gitti. Esas maksadının ne olduğunu sordu. Hazret-i Fâtıma dedi ki: 
- Babacığım, ben dünyalık bir şey istemiyorum. Benim maksadım dünya değildir. Benim isteklerim ahiret ile ilgilidir. Sen ahirette, ümmetinden günahkârlara şefaat edeceksin. Ben de ümmetinden günahkâr kadınlara şefaat etmek istiyorum. Muradım budur. Bu isteğim kabul edilirse, razı olurum. 

Peygamber efendimiz, bu isteğini Cebrail aleyhisselama bildirdi. Cebrail aleyhisselam, Hazret-i Fâtıma'nın arzusunun kabul edildiğini, ahirette, ayrıca onun da şefaat edeceğini bildirdi. 

Peygamber efendimiz, gelip bu haberi sevgili kızına bildirdi. Hazret-i Fâtıma dedi ki: 
- Babacığım, senin şefaat edeceğine dair Kur'an-ı kerimde ayetler vardır. Benim şefaat edeceğime dair delil nedir? 

Peygamber efendimiz, durumu Cebrail aleyhisselama tekrar bildirdi. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam beyaz bir ipek getirdi. Bunun üzerinde şöyle yazıyordu: 
(Kıyamet günü mümin kadınlara, Fâtıma kulumu şefaatçi tayin ettim. Bu hüccet elinde bâkî kalsın.) 

Hazret-i Fâtıma'nın şefaatine izin verildikten sonra, Peygamberimiz Hazret-i Bilâl'e hitap edip, muhacirin ve ensarı toplamasını emretti. Cümlesi mescid-i şerifte toplandılar. Peygamberimiz minbere çıktı. Hamd ve sena eyledikten sonra, muhacirin ve ensara hitaben buyurdu ki: 
- Ey müslümanlar, biliniz ki, kardeşim Cebrâil gelip, Hak teâlânın, melekleri toplayıp, “Fâtıma binti Muhammed'i, kulum Ali bin Ebî Talib'e verdim ve akit ettim” buyurduğunu haber verdi. Bana da emretmiş ki, eshabım arasında bu akdi tecdid edip, şahitler huzurunda akd-i nikâh edeyim. 

Ben de râzı oldum 
Sonra Hazret-i Ali'ye dönüp buyurdu ki: 
- Ya Ali! Kalk, nikâh hutbeni yerine getir! 

Hazret-i Ali kalkıp, Peygamber efendimizin önüne geldi. Hak teâlâya hamd ve sena eyledi. Habib-i Rabbil âlemine salevat getirdi. Sonra Habibullaha işaretle dedi ki: 
- Resulullah efendimiz, kızı Fâtıma'yı bana tezvic etti. Ben de buna razı oldum. Sizler de bu nikâha şahit olun. 

Eshab-ı kiram buyurdular ki: 
- Ya Resulallah! Bu şekilde tezvic buyurduğunuza biz şahit olalım mı? 
Peygamberimiz buyurdu ki: 
- Evet şahit olun. 

Etraftan, “Allahü teâlâ mübarek etsin” dediler. Sonra Resulullah odasına geldi. Hazret-i Ebu Bekir'e biraz para verip, çeyiz için bir şeyler almak için gönderdi. Selman ile Bilal'i de çağırıp buyurdu ki: 
- Taşınacak şey olursa siz taşıyın. 

Hazret-i Ebu Bekir buyurur ki: 
“Dışarı çıktım. Parayı saydım. Üçyüzaltmış dirhem geldi. Hazret-i Fâtıma'nın çeyizini o para ile gördüm. İçi yün dolu bir döşek aldım. İçi hurma lifiyle dolu bir yastık, topraktan birkaç kap kacak aldım. Resul aleyhisselama getirdim. Görünce, mübarek gözlerinden yaşlar aktı ve, “Ya Rabbi! En iyi kapları toprak çanak olan bu kullarına bereket ver” diye duâ eylediler. 

Ne iyi hanımdır 
Hazret-i Ali buyurdu ki: 
Bunun üzerinden bir ay geçti. Bu hususta mecliste hiç konuşulmadı. Ben de hicabımdan ağzımı açamadım. Fakat, bazen beni yalnız gördüklerinde buyururlardı ki: 
- Senin hanımın ne iyi hanımdır. Sana müjdeler olsun ki, O, âlemdeki hanımların efendisidir. 

Bir aydan sonra, Hazret-i Ali'nin yakınları dediler ki: 
- Ya Ali! Bu nikah ile çok sevindik. Lâkin bir de düğün nasip olsa. 

Hazret-i Ali de onlara, “Benim de isteğim odur, ancak söylemekten hicâb ederim” diye cevap verdi. 

Bunun üzerine Ümm-i Eymen'den, aracılık yapmasını istediler. O da durumu Peygamber efendimizin hanımlarına söyledi. 

Peygamber efendimizin zevcelerinin, durumu Resulullaha arz etmelerinden sonra, Peygamber efendimiz Hazret-i Ali'yi çağırarak buyurdu ki: 
- Zevceni ister misin ya Ali? 
Hazret-i Ali de şöyle cevap verdi: 
- Evet ya Resulallah! Anam ve babam sana feda olsun. 

Resul-i ekrem efendimiz emir buyurdu. Hazret-i Fâtıma'nın çeyizini hazırladılar. Hazret-i Ali'ye bir miktar para verip, hurma ve yağ almasını söyledi. Hazret-i Ali bunları getirince, hurma, yağ ve yoğurdu karıştırıp, bir çeşit yemek yaptı ve eshab-ı kirama düğün yemeği olarak yedirdi. 

Evimden çıkıp gidiyorsun 
Yemekten sonra Resulullah efendimiz, bir eliyle Hazret-i Ali'yi ve diğer eliyle de Hazret-i Fâtıma'yı tutarak, evlerine götürdü. Fâtıma'yı bağrına bastı. 

Peygamber efendimiz Hazret-i Fâtıma'ya düğün günü şöyle nasihat etti: 
- Kızım, evimizden çıkıp, başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye gidiyorsun. Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun! Sen ona hizmetçi ol ki, o sana köle olsun! Kocana yumuşak davran! Öfkeli hâllerinde sessizce yanından kayboluver. Öfkesi geçinceye kadar ona görünme! 

Ağzını ve kulağını muhafaza et! Kocan sana fena söylerse, söylediklerini duyma ve sakın mukabelede bulunma! Ona karşı gelme! Daima senden güzel söz işitsin, güler yüz görsün. Bu suretle sana iyi nazarla baksın. 

Sonra alnından öptü. Hazret-i Ali'ye teslim etti ve "Zevcen iyi zevcedir" buyurdu. Her ikisini Hak teâlâya ısmarladı. Sonra mübarek eliyle kapının iki kanadını tutup, bereket ile duâ eyledi ve çıkıp gitti. 

Bir miktar kalsın 
Hazret-i Ali buyurdu ki: 
“Resulullahın hanemize teşrif buyurduğu gün, düğünden dört gün geçmiş idi. Bizimle sohbet eyledi. Sonra bana dedi ki: 
- Yâ Ali! Su getir! 

Kalktım su getirdim. Bir ayet-i kerime okudu ve buyurdu ki: 
- Bu sudan biraz iç! Bir miktar kalsın! 

Öyle yaptım. Kalan suyu başıma ve göğsüme serpti. Tekrar, "Su getir" buyurdu. Yine su getirdim. Bana yaptığı gibi, Hazret-i Fâtıma'ya da yaptı. Sonra beni dışarı gönderdi. Fâtıma'ya nasihat ettikten sonra, beni davet etti. Bana da Fâtıma'yı ısmarlayarak buyurdu ki: 
- Ya Ali! Fâtıma'nın hatırına riayet eyle! O benden bir parçadır. Onu hoş tut! Eğer onu üzersen, beni üzmüş olursun. 

Sonra, ikimizi de Allahü teâlâya ısmarladı.” Resulullahın soyu Hazret-i Fâtıma'dan devam etti. Peygamberimizden 6 ay sonra vefat etti.

Eshab-ı kiramın hayatını okumak

İslam âlimleri buyuruyor ki: Selef-i salihinin, Eshab-ı kiramın, Evliyanın hayatlarını okumak, iyi huylu olmaya sebep olur. (Berika) Lüzumundan fazla fıkıh bilgisi öğrenirken, Evliyanın sözlerini ve hayatlarını öğrenmek müstehab...

Devamını Okuyun...

Hz Ebubekir radiyallahu anh

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü. Hazret-i Ebû Bekir, daha Müslüman olmamıştı. Çok te’sîrinde kaldığı bir rü’yâ gördü. Gökten dolunay inip, Kâ’be-i muazzamaya gelmiş ve sonra parça parça olmuş, parçalar Mekke’deki...

Devamını Okuyun...

Hz Omer radiyallahu anh

Adâletin timsâli ikinci büyük halîfe. Hazret-i Hamza’nın Müslüman olması üzerine, Mekkeli müşriklerin telâş ve endîşeleri had safhaya varmıştı. Çünkü parmakla gösterilen kahramanlardan biri de Müslüman olmuş...

Devamını Okuyun...

Hz Osman radiyallahu anh

Hazret-i Osman, Müslüman olmadan önce ticâretle uğraşırdı. Zengin bir tüccârdı. Cemiyette, sevilen, sayılan bir kimseydi. İ’tibârı yüksek idi. Hazret-i Ebû Bekir’in de arkadaşı, yakın dostu idi...

Devamını Okuyun...

Hz Ali radiyallahu anh

Allahın arslanı ve Resûlullahın dâmâdı. Halifeliği devrinde zuhur eden fesatçılarla mücadele ettiğinden, sükun ve huzur bulamamıştır. Hükumet idaresinde Hazret-i Ömer’in yolunu tutmuştur. Her işin emniyet ve istikamet...

Devamını Okuyun...

Talhâ Bin Ubeydullah

Hazret-i Talhâ bin Ubeydullah, Resûlullah efendimizin; 

"Talhâ ve Zübeyr, Cennette komşularımdır" ...


Devamını Okuyun...

Zübeyr Bin Avvâm

Hazret-i Zübeyr, Peygamber efendimizin halası olan Hazret-i Safiyye’nin oğludur. İlk Müslümanlardandır. Cennetle müjdelenen on kişiden biridir...

Devamını Okuyun...

Abdurrahman Bin Avf

Abdurrahman bin Avf, ticâretle meşgul olurdu. Bu sebeple çeşitli yerlere ticâret için giderdi. Şöyle anlatır...

Devamını Okuyun...

Sa’d Bin Ebî Vakkâs

Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri, Hazret-i Ebû Bekir vâsıtasıyla Müslüman olmuş, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden bir zâttır. İlk Müslümanların yedincisidir...

Devamını Okuyun...

Said bin Zeyd

Saîd bin Zeyd hazretlerinin babası Zeyd bin Amr, İslâmiyetten önce Peygamberimizle görüşürdü. Allahü teâlânın kendisine verdiği ilhâm...

Devamını Okuyun...

Ebû Ubeyde Bin Cerrâh

Araplar arasındaki nâdir okuma-yazma bilenlerden olan Ebû Ubeyde bin Cerrâh ve arkadaşları Osman bin Maz’ûn, Ubeyde bin Hâris...

Devamını Okuyun...

Hasan bin Ali

Peygamber efendimizin, "Cennet gençlerinin seyyidi, efendisidir" buyurduğu, torunu Hazret-i Hasan...

Devamını Okuyun...

Hüseyin bin Ali

Ümm-i Hâris hazretleri anlatır: 
Birgün Resulullahın huzuruna varıp, bir rüya gördüğümü...

Devamını Okuyun...

Aişe-i Sıddıka

Hazret-i Aişe validemiz, küçük yaşta iken okuma-yazma öğrenmiş olup, çok zekî ve kabiliyetli idi. Her bir hâdise üzerine...

Devamını Okuyun...

Fatıma-tüz-zehra

Hazret-i Fâtıma, hicretten onüç sene önce, Mekke'de doğmuştu. Küçük yaşına rağmen, Peygamber efendimize yardım ediyor...

Devamını Okuyun...

Abbâs Bin Abdülmuttalib

Hazret-i Abbâs, gençlik zamanında, ticâretle uğraştı ve çok zengin oldu. Kardeşlerinin içinde en zengini oydu. Abisi Ebû Tâlib’in ise...

Devamını Okuyun...

Abbas Bin Ubâde

Abbas bin Ubâde, Peygamber efendimizin davetini duyunca, Müslüman olmak için koşarak gelen Medineli ilk 12 kişiden biridir...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Abbâs

Resûlullah efendimiz Mekke’de iken, Abdullah ibni Abbâs’ın annesine buyurmuştu ki:..

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Amr Bin Âs

Abdullah bin Amr, Bedir ve Uhud harbinden başka bütün harplere katılıp, Peygamber efendimizin yanında bulundu. İlk iki harbe yaşı küçük olduğu için...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Atîk

Medîne’de, hicretten önce Hazret-i Es’ad bin Zürâre’nin ve Peygamberimiz tarafından oraya Kur’ân-ı kerîmi ve İslâmiyeti öğretmek...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Cahş

Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri, Uhud harbinde Hazret-i Abdullah bin Cahş'la arasında geçen konuşmayı şöyle anlattı...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Ebi Bekr-i Sıddîk

Zekî ve kabiliyetli bir genç olduğundan, babasının emir ve direktiflerini harfiyen yerine getirirdi. Gündüzleri Mekke’de Kureyşliler arasında bulunup, onların...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Hanzala

Abdullah bin Hanzala hazretleri, Eshâb-i kirâmdan, şehâdeti ile meşhûrdur. Babası da, Eshâbdan olup, (Gasîl-ül-melâike) Meleklerin yıkadığı...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Huzâfe

Peygamber efendimiz, Hudeybiye antlaşmasından sonra, İslâmın bütün dünyaya yayılması ve insanların Cehennemden kurtulup...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Mes'ûd

Kur'ân-ı kerîmi açıktan okuyan ilk sahâbî.

Abdullah bin Mes'ûd hazretleri, Eshâb-ı kirâmın meşhûrlarından olup...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Ömer

En çok hadîs bilen sahâbîlerden.

Abdullah bin Ömer hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup, dört büyük halîfeden Hazret-i Ömer’in oğludur. İlk îmâna gelenlerdendir...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Revâha

Hicretin yedinci senesi idi... Sevgili Peygamberimiz ve Eshâbı hep birlikte, Medîne'den hareket ettiler...

Devamını Okuyun...

Abdullah Bin Selâm

Abdullah bin Selâm hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan olup, Ensârın büyüklerindendir. Medîne'deki Yahûdî Benî Kaynuka kabîlesinden idi...

Abdullah Bin Sühely

Abdullah bin Süheyl ilk Müslüman olanlardandır. İkinci Habeşistan hicretine kadar Müslümanlığını gizledi. Sonra Habeşistan’a hicret eden...

Devamını oku...

Abdullah Bin Ümm-i Mektûm

Abdullah bin Ümm-i Mektûm, Peygamberimizin İslâmiyeti anlatmaya başladığı ilk zamanlarda îman ile şereflenerek Müslüman oldu...

Devamını oku...

Adî Bin Hâtim Tâî

Eshâb-ı kirâm efendilerimiz, Peygamber efendimizin emriyle zaman zaman Medîne dışındaki kabîlelere seferler düzenler, buralardaki...

Devamını oku...

Bilâl-i Habeşî

Bilâl-i Habeşî hazretleri, ilk îmân edenlerden olup, müşriklere karşı Müslüman olduğunu açıkça bildiren yedi kişiden biridir. Müslüman olmadan önce...

Devamını oku...

Büreyde Bin Hasib

Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup, Horasan taraflarında vefât eden en son sahâbîdir. İsmi Büreyde bin Eslem'dir...

Devamını oku...

Âmir Bin Füheyre

Âmir bin Füheyre hazretleri, Tufeyl bin Abdullah’ın çobanıydı. Nice yıllar herşeylerini kaybedip, insanlıklarını unutmuş kimselere hizmet etti...

Devamını oku...

Câbir Bin Abdullah

Câbir bin Abdullah'ın babası Abdullah bin Amr, ikinci Akabe bî'atında İslâmiyeti kabûl etmiş ve Resûl-i ekrem efendimiz tarafından Benî Hasan'a temsilci...

Devamını oku...

Ammâr Bin Yâser

Ammâr bin Yâser, ilk Müslümanların otuzuncusudur. Süheyb-i Rûmî ile birlikte, Dâr-ül Erkam'da aynı vakitte Müslüman olmuşlardı...

Devamını oku...

Cafer-i Tayyar

Peygamber efendimiz, 36 yaşlarında bulundukları sırada Hicaz topraklarında şiddetli bir kuraklık ve açlık hüküm sürüyordu...

Devamını oku...

Amr Bin Âs

Önceleri kabîlesine uyarak, İslâm aleyhinde çalışan Amr bin Âs, sonra yaptıklarına pişman olarak Müslüman oldu...

Devamını oku...

Berâ Bin Âzib

Berâ bin Âzib, Resûlullahın hicretinden önce Medîne-i münevverede küçük yaşta iken Müslüman oldu. Babası Âzib de Sahâbî idi...

Devamını oku...

Beşir Bin Sa'd


Beşir bin Sa'd Medîneli Müslümanlardan idi. İkinci Akabe Bîâtine katılmış, her türlü tehlikeye karşı, Resûlullahı koruyacağına dâir orada söz vermişti...

Devamını oku...

Cüveyriyye Binti Hâris

Hazret-i Cüveyriyye, benî Mustalak kabilesi reisi Hâris bin Dırar’ın kızıdır. Hicretin beşinci yılında yapılan Benî Mustalak (veya Müreysî) savaşında esir...

Devamını oku...

Dıhye-i Kelbî

Dıhye-i Kelbî ticâretle meşgul olup, çok zengindi. Kabîlesinin reisiydi. Müslüman olmadan önce de Resûlullah efendimizi severdi...

Devamını oku...

Ebû Dücâne

Uhud harbinde sevgili Peygamberimiz, son emirlerini verdiler. İslâm Ordusunun, nelere dikkat etmesi gerektiğini, açık açık bildirdiler... 

Devamını oku...

Ebû Eyyûb-el Ensârî

En güzel günleri başlatacak olan büyük hicret [göç] bitmek üzeredir. Allahın emriyle Mekke’den ayrılan sevgili Peygamberimiz, Medîne’ye girdiler...

Devamını oku...

Ebû Hüreyre

Ebû Hüreyre Hicretin 7. senesinde Müslüman oldu. Gençliğinde fakîrlik ve sıkıntı içinde yaşamıştır. Müslüman olduğunda 30 yaşını geçmişti...

Devamını oku...

Ebû Katâde

Peygamber efendimizin develerini Medîne’de otlağa götürme vazîfesini, bir çobanla birlikte Peygamberimizin hizmetçisi Rebâh üzerine almıştı...

Devamını oku...

Ebû Lübâbe

Kur'ân-ı kerîmi en iyi okuyan sahâbîlerden.

Ebû Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır...

Devamını oku...

Ebû Mûsel-Eş'arî

Ebû Mûsel-Eş'arî, Müslüman olmasını, Buhârî ve Müslim'in ittifakla bildirdiği hadîs-i şerîfte şöyle anlatmaktadır:..

Devamını oku...

Ebu Rafi

Ebu Rafi aslen Mısırlı olup, Resul-ı ekremin amcası Hazret-i Abbasın kölesi idi. İslâmın ilk zamanlarında Müslüman olmasına rağmen, müşriklerin kötülük...

Devamını oku...

Ebû Sa’îd-i Hudrî

Ebû Sa’îd-i Hudrî hazretleri, Peygamber efendimizin hicretinden sonra yapılan, Medîne’deki Mescid-i Nebevî’nin inşasında çalışmıştı...

Devamını oku...

Ebû Seleme

Allahü teâlânın emriyle sevgili Peygamberimiz, Müslümanlara Medîne'ye hicret için izin verdiler. Bunun üzerine birçok sahâbî hicret...

Devamını oku...

Ebu Süfyan Bin Hâris

Ebu Süfyan bin Hâris, Peygamberimiz davete başlamadan önce, Peygamberimizi pek çok severdi...

Devamını oku...

Ebû Talhâ

İslâm Güneşi Mekke'de parlarken, Ebû Talhâ 20 yaşlarında delikanlıydı... 

Devamını oku...

Ebû Zer-i Gıfârî

Ebû Zer-i Gıfârî, Mekke’nin ticâret yolu üzerinde yaşamakta olan Benî Gıfâr kabîlesindendir. Bunlar Arabistan’da bulunan diğer kabîleler gibi...

Devamını oku...

Ebüdderdâ

Ebüdderdâ hazretleri, Bedir seferi sırasında Müslüman oldu. Önceleri puta tapardı. Bir gün Ebüdderdâ’nın ana bir kardeşi Abdullah bin...
Devamını oku...

Enes Bin Mâlik

Medîneli çocuklar hem koşuyor, hem de sevinçle bağırarak etrafı çınlatıyorlardı:
Resûlullah efendimiz geldi! Kâinâtın efendisi geldi...

Devamını oku...

Erkam Bin Ebi'l Erkam

Hazret-i Erkam'ın ataları, Mekke'nin sayılı zengin ve reisleri idiler. Bu sebeple, eskiden beri saygı ve i'tibâr görürlerdi...

Devamını oku...

Es'ad Bin Zürâre

Resûlullah efendimiz, Mekke'de herkesi îmâna da'vet ediyor, İslâm nûru ile küfür karanlığını aydınlatarak, kalblere...

Devamını oku...

Fâtima Binti Esed

Fâtima binti Esed, İslâmın başlangıcında Müslüman olmuştur. Resulullah efendimiz, İslâmiyeti, önceleri açıktan açığa bildirmedi...

Devamını oku...

Feyruz Bin Deylemî

Feyrûz bin Deylemî San’a’da bulunuyordu. Resûlullahın Peygamberliği haberi oraya ulaşınca, Vebr bin Yuhannis’in teklîfi üzerine Müslüman oldu...

Devamını oku...