Hacılara dağıtılan kitaplar

Hacılara dağıtılan kitaplar

Sual: Bu yıl [2004] hacda hacılara ücretsiz dağıtılan Ehl-i sünnet vel-cemaat inancı isimli kitapta, şefaat ve kabir azabı hak deniyor. Ancak Allah gökte oturuyor ve Azrail ölüm meleği değil deniyor. Hazret-i Nuh’tan önceki Peygamberler inkâr ediliyor. Bir cevap verir misiniz?
CEVAP
Allah gökte veya Arş’ta demek insana benzetmek olur. Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen, (O hiçbir şeye benzemez) buyuruluyor. (Şura 11)

Arşa, oturmaya muhtaç sanmak da küfürdür. Allahü teâlâ her noksandan münezzehtir. (Yunus 10)

İmam-ı Gazali 
hazretleri buyuruyor ki: 
Ehl-i bâtıl, istiva, vech, yed gibi kelimeleri tevil etmedikleri için sapıtmışlardır. Allahü teâlâ, mekandan münezzehtir. İstiva demek, Arşa hükümran olması, Arşı hükmü altına alması demektir. “Hükümdar, Irak’ı kansız olarak istiva etti” demek, “Irak’ı kansız olarak ele geçirdi” demektir. Yedullahtaki yed [el] kelimesini bilinen el gibi sanmamalı. Mesela "Falanca şehir, filanca valinin elinde" denilince, o şehrin valinin elinin içinde değil, onun idaresi altında olduğu anlaşılır. İstiva, vech gibi kelimeler de böyle tevil edilir.) [İlcam-ül-avam]

İmam-ı Rabbani 
hazretleri buyuruyor ki: 
Allahü teâlâ noksan sıfatlardan beridir. Zamanlı, mekanlı ve cihetli değildir. Zamanları, yerleri, cihetleri O yaratmıştır. Cahiller, Onu, Arşın üstünde sanır, yukarıda bilir. Arş da, diğer eşya gibidir, Onun mahlukudur, sonradan yaratmıştır. Sonradan yaratılan bir şey, her zaman var olana, yer olabilir mi? 
Nasıl ki, Beytullah [Allah’ın evi] kelimesi, hâşâ Allah’ın barındığı ev değilse, gölgeel, yüz, istiva gibi kelimeler de böyledir. Arş yaratılmadan önce hâşâ Allah nerede idi? Oturmak, âcizlik değil midir? Hâşâ Allah âciz denir mi? Allah’ın sıfatları tevil edilmez dedikleri halde, (Allah, nerede olsanız, O sizinle beraberdir) mealindeki âyeti tevil ederek tezada düşüyorlar. Beraberliği ilmen diye tevil ediyorlar da, istivanın da ilmen olduğunu niye kabul etmiyorlar?

İstiva hâkim olmaktır
Ehl-i sünnet âlimleri, istivayı, Allah'ın Arşa hükümran olması, hâkim olması diye açıklamışlardır. Peki Allah Arşın hâkimi de göklerin ve yerin hâkimi değil midir? Niye sadece Arşa istiva etti denmiştir de, göklere de istiva etti denmemiştir?
CEVAP
Bunu bir örnekle açıklarsak kolay anlaşılır. Türkiye Başbakandan sorulur demek, İstanbul, İzmir sorulmaz demek değildir. İstanbul valinin elinde denince, ayrıca Beşiktaş ve Fatih’i de söylemek gerekmez. Arş da, yer ve göklerden büyük olduğu için sadece Arş denmiştir. Ancak yine cahiller yanlış anlamasın diye hepsi de bildirilerek şöyle buyurulmuştur: 
(Göklerin, yerin ve Arşın Rabbi olan Allah, onların vasfettiklerinden münezzehtir.) [Zuhruf 82] 

(O, göklerde ve yerde tek Allah’tır.)
 [Enam 3]

(O gökte ilahtır, yerde ilahtır.) [Zuhruf 84] 

Bu âyetlerden, hâşâ Allah’ın hem yerde ve hem de gökte olduğu anlaşılabilir. Böyle inanmak da küfürdür.

(O her şeyi kuşatmıştır.)
 [Fussilet 54] Bu âyetten de hâşâ, Allah’ın, kâinatın dışında olup her şeyi çepeçevre kuşattığı anlaşılıyor. Böyle sanmak da küfür olur.

(O,
 Arşa istivâ edendir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.)[Hadid 4]
Eğer bu âyet de tevil edilmezse, Allah hem Arşta, hem de her yerde olduğu anlaşılır. 

Ölüm meleği Azrail aleyhisselam
Sual: 
Vehhabiler, Azrail aleyhisselamın melek-ül mevt = ölüm meleği olduğuna da inanmıyorlar. Hadislerde ve din kitaplarında ölüm meleğinin Azrail aleyhisselam olduğuna dair bilgi yok mu?
CEVAP
Evet çok bilgi vardır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Azrail aleyhisselamın kişinin canını alması bin kılıç darbesinden şiddetlidir.) [Ebu Nuaym]

(Ey insanlar, ben de bir insanım. Pek yakında Allahü teâlânın elçisi olan Azrail gelebilir ve ben de onun davetine icabet edebilirim.)
 [İ. Ahmed]

(Bütün hayvanların ecelleri tesbihlerine bağlıdır. Tesbihleri bitince Allahü teâlâ onların ruhunu kabzeder. Azrail aleyhisselamın bu kabzla alakası yoktur.)
 [Beyheki]

Hacılara dağıtılan Ehl-i sünnet vel-cemaat inancı isimli kitapta, meleklere iman bildirilirken, Cebrail, İsrafil ve Mikail ve Ölüm meleğideniyor, Azrail aleyhisselam bildirilmiyor. Dip notta ise, hiç bir kitapta ölüm meleğinin Azrail olduğu bildirilmiyor denilerek inkâr ediliyor. Halbuki bütün kitaplarda vardır. 

Peygamber efendimiz, Secde suresinin, (De ki: Size vekil kılınan [görevlendirilen] ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz) mealindeki 11. âyet-i kerimesini açıklayarak ölüm meleğinin Azrail olduğunu bildirmiştir. İmam-ı Kurtubi hazretleri de, bu âyeti açıklarken (Ölüm meleğinin adı Azrail’dir, manası da Allah’ın kulu demektir) buyuruyor. Naziat suresinin, (İşleri tedbir eden, yöneten melekler…) mealindeki beşinci âyeti açıklanırken de şu hadis-i şerifi bildiriliyor:
(Dünya işlerini dört melek idare eder: Cebrail, Mikail, İsrafil ve ölüm meleği Azrail.) [Kurtubi]

Hazret-i Fatıma anlatır: Babam Resulullah’ın başucunda beklerken, aniden kapıya bir kimse geldi. (Esselamü aleyke yâ ehl-el beyt! İçeri girmeme izin var mı? Resulullah’ın yanına varayım) dedi. (Ey Allah’ın kulu, şu anda Resulullah’ı ziyarete kimseye izin yok) dedim. (Yâ Fatıma, beni men etme, benim içeri girmem lazım) dedi. Gelen Azrail aleyhisselam idi. (Şevahid-ün nübüvve)

Azrail aleyhisselamla birlikte kapıya gelen Cebrail aleyhisselam içeri girdi. Azrail aleyhisselamın kapıya geldiğini, girmek için izin beklediğini söyledi. Resulullah izin verdi. O da içeri girip selamdan sonra Allahü teâlânın emrini bildirdi. Cebrail aleyhisselam, (Yâ Resulallah, Mele-i âlâ sizi bekliyor) dedi. Bunun üzerine, Fahri âlem, (Yâ Azrail, gel de vazifeni yap) buyurdu. O da, Resulullah’ın mübarek ruhunu alıp, âlâ-yı illiyyine ulaştırdı. (Tezkiye-i ehl-i beyt)

Davud aleyhisselamın yanına iki kişi gelip, birbirinden şikâyet etti. Bunlara gerekli kararı verip giderken, Azrail aleyhisselam gelip, (Bu iki kişiden, birincisinin eceline bir hafta kaldı. İkincisinin ömrü de bir hafta önce bitmişti, fakat ölmedi) dedi. Davud aleyhisselam şaşıp, sebebini sorunca, (İkincisinin bir akrabası vardı. Buna dargındı. Bu gidip onun gönlünü aldı. Bundan dolayı Allahü teâlâ, buna yirmi yıl daha ömür takdir buyurdu) dedi. (Levh-il-mahfuz ve Ümm-ül-kitap)

Azrail aleyhisselam, Süleyman aleyhisselamın yanına gelince, oturanlardan birine dikkatle baktı. Bu kimse, böyle sert bakışından korktu. Azrail aleyhisselam gidince, Süleyman aleyhisselama yalvarıp, rüzgâra emretmesini, rüzgârın kendisini Batı ülkelerinden birine götürüp, Hazret-i Azrail’den kurtulmasını istedi. Azrailaleyhisselam tekrar gelince, Süleyman aleyhisselam, o adamın yüzüne niçin sert baktığını sordu. Azrail aleyhisselam, (Bir saat sonra, Batıdaki şehirlerden birinde, o kimsenin canını almak için emir olunmuştum. Onu senin yanında görünce, hayretimden dikkatle baktım. Emre uyup Batıya gidince, onu orada görüp canını aldım) dedi. (Mesnevi - Mevlana Celaleddin-i Rumi)

Azrail aleyhisselam, Hazret-i İbrahim’in ruhunu almak için gelince, (Dost, dostun canını alır mı?) dedi. Allahü teâlâ da, (Dost dosta kavuşmaktan kaçınır mı?) buyurunca, (Yâ Rabbi, ruhumu hemen al) diye dua etti. Mevlana Celaleddin-i Rumi, Azrail aleyhisselamı görünce, (Çabuk gel! Beni Rabbime çabuk kavuştur!) demiştir. (Sefer-i Âhiret risalesi)

Ecel gelince, Azrail aleyhisselam, insanı nerede olursa olsun bulur. (Berika)

Hak teâlâ Azrail aleyhisselama, (Dostlarımın canını kolay al, düşmanlarımınkini güç al!) buyurdu. (Miftah-ül-Cennet)

Dört büyük melekten biri Azrail aleyhisselamdır. İnsanların ruhunu alır. (İtikatname)

Cenab-ı Hak ölüm meleği Azrail aleyhisselama herkesin ruhunu almak için kudret bahşettiği gibi İblis’e de herkesle beraber bulunmak kudreti vermiştir. (Redd-ül-muhtar)

İlk Peygamber Nuh diyorlar 
Hacılara dağıtılan Ehl-i sünnet vel-cemaat inancı isimli kitapta, Hazret-i Nuh’tan önceki Peygamberler inkâr ediliyor. Delil olarak şu âyet gösteriliyor:
(Nuh'a ve ondan sonra gelen Peygamberlere, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakuba, evlatlarına, İsa'ya, Eyyübe, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Davud'a da Zebur’u verdik.) [Nisa 63]

Burada bütün Peygamberler bildirilmiyor. Mesela Âdem, İdris, Hud,Sâlih, LutŞuayb, Musa, ZekeriyaYahya [aleyhimüsselam] gibi Peygamberlerin ismi geçmediği için bunlara vahiy gelmedi, bunlar Peygamber değildir denebilir mi? Aşağıdaki âyet-i kerime, Nuh aleyhisselamdan önce, o kavme Peygamberler geldiğini, fakat o Peygamberleri yalanladıkları bildirilerek buyuruluyor ki:
(Nuh kavmi, Peygamberleri yalancılıkla itham etti.) [Şuara 105]

Eğer sadece Nuh aleyhisselam olsa idi, mürselîn denmezdi. (Kavmi Nuh’u yalanladı) denirdi. 

İdrisŞit ve Âdem [aleyhimüsselam]ın Peygamberliklerini inkâr ediyorlar. İdris aleyhisselam, Şit aleyhisselamın torunlarındandır. Hazret-i Şit, Hazret-i Âdem’in oğlu olup Peygamber olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Diğer ikisinin Kur’an-ı kerimde isimleri geçmektedir. Bunları inkâr, Kur’an-ı kerimi inkâr olur. Kur’an-ı kerim tevili imkansız bir şekilde şöyle bildiriyor: 
(İdris de sadık [özü sözü doğru] bir nebi idi.) [Meryem 56]

Her âyeti inkâr gibi, bu âyeti de inkâr küfürdür. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Miraç’ta, ikinci göğe vardık. Cibril, bekçisine “Kapıyı aç” dedi. Melek Ona dünya semasının bekçisininkine benzer sorular sordu. Hazret-i İdris’e uğradığımda bana şöyle dedi: “Merhaba ey salih Peygamber ve salih kardeş.” Ben “Bu kim?” diye sordum. Cebrail, “Bu İdris Peygamberdir” dedi.)
 [Buhari, Müslim, İ. Ahmed]

(Resullerin ilki Âdem, sonuncusu ise Muhammed’dir. İsrail oğullarının nebilerinin ilki Musa ve sonuncusu İsa’dır. Kalem ile yazan ilk Peygamber ise İdris’tir.)
 [Hakim-i Tirmizi] 

İlk Peygamber
Hazret-i Âdem, ilk Peygamberdir. Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki: 
(Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesini [Peygamber] seçip âlemlere üstün kıldı.)[Al-i imran 33]

(İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği nebilerden Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte 
[gemide] taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir.) [Meryem 58]

Âdem aleyhisselamın ilk Peygamber olduğunu bildiren bir hadis-i şerif de şöyledir: 
(Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselamdır.) [Taberani]

Ehl-i sünnetin reisi ve Hanefi mezhebinin kurucusu imam-ı a’zam hazretleri de buyuruyor ki: 
Resullerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. (Fıkh-ı ekber)

Peygamberlerin bir kısmını inkâr etmek küfür olur. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Allah'ı ve Peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile Peygamberlerinin arasını ayırmaya çalışıp "Bir kısmına inanır bir kısmını inkâr ederiz" diyerek ikisi arasında bir yol tutanlar, işte onlar kâfirlerin ta kendisidir.) [Nisa 150]

Nebi ve resul nedir 
Nebi, kendinden önce gelen Resulün dinini tebliğ eden Peygamberdir. Her resul nebidir; fakat her nebi resul değildir. Kitap gönderilen Peygambere Resul denir. Yeni din getirmeyip, önceki dine davet eden Peygamberlere Nebi denir. Peygamber Farsçadır, Resul veya Nebi anlamında kullanılır. Kur’an-ı kerimde bir Resul için, Nebi de denmesi onun Resul olmadığını göstermez. Peygamber efendimize Nebi de denmektedir. Kendilerine kitap verilen Resullerden bazıları şunlardır:

Hazret-i Musa, Resul ve Nebi idi. (Meryem 51, Araf 104, Zuhruf 46) 
Hazret-i İsa, Resul ve Nebi idi. (Nisa 157, Maide 75) 
Hazret-i Hud, Hazret-i Salih, Hazret-i Lut, Hazret-i Şuayb Resul idi (Şuara 125, 143, 162, 178)
Hazret-i Harun Nebi idi. (Nisa 163, Meryem 53) [Hazret-i Musa devrinde, Museviliğ tebliği etti.] 
Hazret-i Yahya Nebi idi (A. İmran 39) [ Hazret-i İsa zamanında İseviliği tebliğ etti.]

Allah’ı mahluka benzetmek
Hacılara dağıtılan kitaplarda, hem Allah hiçbir şeye benzemez deniyor, hem de iki gözü var denilerek insana benzetmeye çalışılıyor. El ve kulak hususunda da aynı hatalar tekrar ediliyor. Allah’ı mahluklara benzetmekle mücessime fırkasına dahil olmuyorlar mı?
CEVAP
Hadid suresinin, (Nerede olsanız, O sizinle beraberdir) mealindeki dördüncü âyetini tevil edip, ilmen beraberdir diyorlar ama, öteki ifadelere gelince, ilmen demiyorlar, hâşâ Allah gökte oturuyor diyorlar. El, yüz, göz gibi ifadeler kullanıyorlar. Böylece Allah’ı mahluklara benzeterek müşebbihe [mücessime] fırkasına dahil oluyorlar. Her dilde teşbihler [benzetmeler] vardır. Kur’an-ı kerimde de o zamanın Araplarının anlayacağı teşbihler kullanılmıştır. Mesela buyuruluyor ki:
(Kâfirler, sağır, dilsiz, kör oldukları için doğru yola gelmezler.)[Bekara 18] 

Herkes bilir ki kâfirler, sağır, dilsiz ve kör değildir. Burada bir teşbih vardır. Hakkı işitmedikleri için sağır, doğruyu söylemedikleri için dilsiz ve gerçekleri göremedikleri için kör denmiştir. 

Göz
 kelimesi ile ilgili yüzlerce deyim vardır. Birkaçı şöyledir:

Gözden düşmek
: Sevgi ve itibar kaybetmek. 
Göze girmek: Sevgi ve itibar kazanmak. 
Göz dikmek: Bir şeyi ele geçirme isteği duymak. 
Göz altına almak: Nezarete almak, gözetim altına almak. 
Göz altında tutmak: Gözetim altında bulundurmak. 
Göz kırpmak
: Teşvik etmek, tasvip etmek. 
Göz kırpmamak: Hiç uyumamak, geceyi uykusuz geçirmek, tehlikelere aldırmamak. 
Göz önünde tutmak: Dikkate almak, hesaba katmak, ehemmiyet vermek. 
Gözünü boyamak: Yanıltmak, kandırmak. 
Göz açmak: Doğmak, rahata kavuşmak. 
Göz açamamak: Fırsat ve zaman bulamamak.

Görüldüğü gibi bu deyimlerin hakiki göz ile hiç bir alakası yoktur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetim birbirine sövdükleri zaman Allah’ın gözünden düşerler.) [Hakîm]
Hâşâ buradan Allahü teâlânın insan gibi iki gözü olduğu çıkarılamaz. 

Hacılara dağıtılan kitapta, deyimler bilinmediği için veya üstadları öyle söylediği için Allah’ın iki gözü vardır deniyor. Delil olarak da şu âyet gösteriliyor:
(Ey Nuh, gemiyi gözlerimizin önünde yap.) [Hud 37]

Tefsir âlimleri, (Gemiyi nezaretimiz, gözetimimiz altında yap) diye açıklamışlardır. Bu âyeti delil getirip Allah’ın iki göz var demek çok yanlış olur. Allahü teâlâ hiçbir şeye benzemez. Hiçbir âyet ve hadiste Allah’ın iki gözü olduğu bildirilmiyor. Elbette Allahü teâlâ görür, ancak iki gözü vardır, onunla görür demek yanlıştır. Dünyanın her yerinde karanlıkta, binaların içinde olanları da görür, bilir. İki gözü ile görür demek yanlıştır. Bu yanlışlıklara deyimlerin bilinmemesi de sebep oluyor. 

Mesela Türkçe’ye Ebu Turab [toprak babası], Hazret-i Ali’nin bir lakabıdır, Ebu Hüreyre [kedi babası] diye tercüme ediliyor. Bir insana toprağın veya kedinin babası denir mi? Türkçe’de para babası deniyor, baba ile hiç alakası var mıdır? Parası çok anlamındadır. Ebu Hüreyre de kediyi sever, ona şefkat duyar, acır, iyilik eder anlamındadır. Deyimleri söylenilen kelimelerle anlamaya kalkılırsa yanlışlıklar olur. Hacılara dağıtılan kitaplar böyle yanlışlıklarla doludur. Böyle kitaplar okunmamalıdır.

Sual: Hacca gidince bize çeşitli kitap ve CD verdiler. Not aldığım bazı yerleri size bildiriyorum. Bunlar yanlış değil mi?
CEVAP
Baştan sona kadar yanlıştır. Çünkü bir hak mezhebe göre yazılmamıştır. Kur’an ve Sünnetten kendi anladıklarını yazmışlar. Daha doğrusu kendi görüşlerine, (Kur’an ve Sünnet) demişler. Dört hak mezhebin (Kur’an ve Sünnet)’ten anladıkları hükümlere hiç önem verilmemiş. Sadece İbni Teymiyye’nin ve İbni Kayyım’ın görüşleri, (Kitab ve Sünnet) olarak kabul edilmiştir. Feth-ül-mecid gibi Vehhabi kitapları tavsiye edilmiştir. Bunların (Kur’an ve Sünnet) demekte samimi olmadıkları açıkça bellidir. Çünkü İmam-ı a’zam, İmam-ı Gazalî gibi büyük zatların (Kur’an ve Sünnet)’ten bildirdiklerini değil, İbni Teymiyye’nin ve diğerlerinin görüşlerini alıp adına, (Kitap ve Sünnet) demeleri bir aldatmacadan ibarettir.

Tilkinin kırk fıkrasının, kırkı da tavuk üzerine imiş. Vehhabilerin bütün dertleri de kabir ziyareti, yatırlara gitmek, ölüden yardım istemekle ilgilidir. (Peygamber de olsa, ölünce artık ondan yardım istenmez) diyorlar. Diri iken Resulullah'a "sallallahü aleyhi ve sellem" yardım ettiren Allahü teâlâ, vefat edince niye yardım ettirmesin ki? Yardım ettiren Allah, yardım eden ise ruhtur, ruh ölmez ki. Sitemizde ruhların ölmediği hakkında detaylı ve vesikalı bilgiler vardır.

Dört hak mezhebe aykırı olarak ince çoraba ve sarıklara mesh edileceğini söylüyorlar. Mest vasfı olmayan çoraplara mesh edilmez.(Hindiyye)

İmame [sarık], kalensüve [takke, külah] gibi her çeşit başlık ve eldiven üstüne mesh etmek caiz değildir. Çünkü bunları çıkarıp altlarını yıkamakta güçlük yoktur. Bu husustaki hadis şazdır. (Dürr-ül muhtar, Redd-ül muhtar) [Şaz hadis, senet, vesika olmayan hadis demektir.]

(Kur’an ve Sünnetten ictihad edin!) deniyor. Niye İmam-ı a’zama veya dört mezhepten birine uyun denmiyor? Biz, (Kur’an ve Sünnet)’i İmam-ı a’zam hazretlerinden daha iyi mi anlayacağız? 72 sapık fırkanın liderleri de, (Kur'an ve Sünnet)’ten kendi anladıklarına uydukları için sapıtmışlardır. Kendi anlayışımıza değil de, İmam-ı a’zamın ilmine güvenip onun (Kur’an ve Sünnet)’ten anladığına uymak niye sapıklık oluyor? İmam-ı a’zamın anladığı doğru değilse, bizim veya Selefî denilen sapıkların anladıkları nasıl doğru oluyor?

Vehhabilik nedir

Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu...

Devamını oku...

İngiliz Casusunun İtirafları (Özet)

Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu...

Devamını oku...

Selefiyecilik nedir

Selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. Hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diyorlar...

Devamını oku...

Selefiyecilerin gerçek yüzü

[Mezhepsizler isimli kitaptan] 
S. Uludağ – F. Kavukçu 
İkisinin müşterek yazdığı (Kelam Dersleri) kitabında deniyor ki: 

Devamını oku...

Selef-i salihîn ve Selefîlik

Hayır, hiçbir ilgisi yoktur. Selefîlik, Vehhabiliğin kamufle ismidir. (Sözünde sağlamdır) ile (Sözde sağlamdır) ifadeleri birbirine benzese de mânaları çok farklıdır...

Devamını oku...

Tevhidin aslı Amentü’ye inanmaktır

İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri buyuruyor ki: 
Tevhidin aslı, Amentü’ye inanmaktır. Allahü teâlâ, insanları kâfir veya mümin olarak değil, bu ikisinden hâli olarak yaratmış, sonra onlara emirlerini ve yasaklarını bildirmiştir...

Devamını oku...

Amel imandan parça değildir

Hayır, kâfir olmaz. Amel imandan bir parça olsaydı, her günah işleyen kâfir olurdu. Hiç müslüman kalmazdı...

Devamını oku...

İman azalıp çoğalmaz

Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:
İman, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine kalbin inanması ve inandığını dil ile söylemesi demektir...

Devamını oku...

Beden ölse de ruhlar ölmez

Vehhabiler diyor ki: (Resulullahın ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur...

Devamını oku...

Kabirde nimet veya azap var

Kabirde, hem ruha, hem de bedene nimet ve azap vardır. Buna, böylece inanmak lazımdır. İmam-ı Muhammed bin Hasen Şeybani, Akaid-i Şeybaniyye manzumesinde, (Kabir azabı vardır...

Devamını oku...

Herkesi kabir sıkar

Elbette vardır. Kabir azabı ve kabrin sıkmasına inanmayan bid’at sahibi olur. Hakkında hadis olsa da, olmasa da, kabir azabına inanmam diyen dinden çıkar...

Devamını oku...

Ruh ölmez, ölü işitir

Bunlar vehhabilerin ve bunlara aldanan bazı mezhepsizlerin iddialarıdır.
Şirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden ayrı bir varlıktır...

Devamını oku...

Mümin ve kâfir her ölü işitir

Bunlar vehhabilerin ve bunlara aldanan bazı mezhepsizlerin iddialarıdır.
Şirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden ayrı bir varlıktır...

Devamını oku...

İşittirmek kabul ettirmek demektir

Mecazı bilmiyorlar. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Savaşta öldürülenleri siz değil, Allah öldürdü. Attığın zaman da, sen değil, Allah attı.) (Enfal 17)...

Devamını oku...

Ölüden yardım istemek şirk mi?

Hâşâ öyle değildir. Bu şefaat ve yardım, Allah’ın yaratıcılığını inkâr etmek değildir...

Devamını oku...

Dua doğru ama ağız yanlış

Ruhun var olduğuna herkes inanıyor. Ruhun ölmediğine biz müslümanların inandığı gibi vehhabiler de inanıyor. Çünkü buna inanmamak insanı, tekrar dirilmeyi inkâra yol açar...

Devamını oku...

Selefiyeciler kör ve sağır mı?

İngiliz Casusunun itiraflarına göre, selefiyeciler [vehhabiler] dinimizi İngilizlerden öğrenmiştir. İngilizlerin kurdurduğu dinde böyle iddiaların olması yadırganmamalıdır...

Devamını oku...

Şehitler ve âlimler

Herhangi bir Müslüman bile şehit olabilir. Hadis-i şerif meali: 
(Allahü teâlâdan sıdk ile ihlas ile şehitlik isteyen, yatağında ölse de, şehittir.) [Müslim]...

Devamını oku...

Resulullaha selam vermek

Elbette işitir. Resulullah efendimiz, kıyamete kadar dünyadaki her müslümanın her mescide girişlerinde kendisine salevat okumalarını istemekte ve ben salevatlarınızı işitirim buyurmaktadır...

Devamını oku...

Vefat eden velinin tasarrufu

Her velinin tasarrufu görülebilir. Ebu Abdullah el-Kureşi hazretleri buyuruyor ki:
(Vefatlarından sonra kabirde, kerametleri ve tasarrufları devam eden Evliyadan dördünü gördüm...

Devamını oku...

Ruhların hazır olması

Evet, tekfir yani birine kâfir demek, iki başlı oka benzer. Karşı taraf kâfirse saplanır kalır onda, kâfir değilse, döner gönderene saplanır yani onu kâfir eder. 

Devamını oku...

İşitenlere selam

Elbette işitmeyene selam verilmez, onlara hitap edilmez. Demek ölüler işitiyor ki, onlara selam veriliyor ve hitap ediliyor. Resulullah efendimiz lüzumsuz iş yapar mı?... 

Devamını oku...

Ruhların iş yapması

Evliya zatların ruhlarının gelip savaştıkları ve insanlara yardım ettikleri çok görülmüştür. İşte vesikalar:
Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyuruyor ki...

Devamını oku...

Allah yolunda ölmek

Dedikleriniz çok doğrudur. Elbette, şehitlerin ruhu ölmez de, âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah'ın ruhu ölür mü? Ruh ölmez, kâfirlerin ruhu da ölmez...

Devamını oku...

Peygamberlere ölü denmez

Peygamberlere ölü demek âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere aykırıdır.
Demagoji yapıp, (Peygamber ölü olduğu için yardım edemiyor, diri olsa yardım eder, milletin hâlini düzeltirdi) diyen süper sapığa soruyoruz...

Devamını oku...

Müslüman mezarlığına defnedilmek

Bu, kendilerine Selefî diyen Vehhâbîlerin inancıdır. Evliyalığa inanmadıkları hâlde, evliya kabri demeleri, art niyetlerini gizlemelerinden kaynaklanmaktadır. Kâfir elbette azaptan kurtulmaz...

Devamını oku...

Ölüden yardım istemek ve şefaat

Kabir ziyareti caiz olduğu gibi, Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek de caizdir. Vehhâbîler ise buna şirk diyerek Ehl-i sünnet Müslümanlarını kâfir olmakla suçluyorlar...

Devamını oku...

Resulullah efendimizin şefaati

Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Diğer insanların şefaati

Allahü teâlânın rahmeti o kadar çok ki, Peygamber, âlim, evliya, şehit gibi üstün kimseler haricinde, bazı müslümanlara da şefaat izni verecektir...

Devamını oku...

Peygamber hakkı için dua etmek

Elbette caizdir. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz.) [Rum 47]...

Devamını oku...

Müminler için dost ve şefaatçi var

Delilleri yoktur. Misyonerler ile onların oyununa gelenler, kâfirlere şefaat olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (Peygamber de, melek de şefaat edemez) diyorlar...

Devamını oku...

Hacer-ül esved put değildir

Delilleri yoktur. Misyonerler ile onların oyununa gelenler, kâfirlere şefaat olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini bildiren âyetleri ele alıp, (Peygamber de, melek de şefaat edemez) diyorlar...

Devamını oku...

Hacer-ül esved put değildir

Canlıyı konuşturan ve bazılarına şefaat yetkisi veren Allahü teâlâ, hayvanları ve cansızları konuşturamaz mı? Onlara şefaat yetkisi veremez mi? Kur'an-ı kerimde de canlı-cansız her varlığın tesbih ettiği bildiriliyor...

Devamını oku...

Şefaat istemek

Şefaat istemeye şirk demek, İslam düşmanlarının bir iftirasıdır. Bir hadis-i şerif:
(Kıyamette ilk şefaat eden ben olacağım.) [Müslim] Eshab-ı kiram da, Peygamber efendimizden şefaat talep etmiştir...

Devamını oku...

Şefaati inkâr etmek

Elbette, şefaat ederler. Birkaç âyet-i kerime meali:
(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.) [Taha 109]...

Devamını oku...

Şefaat inkâr edilemez

Hayır, Ehl-i sünnet olup da şefaati inkâr eden tek bir âlim yoktur. Olması da mümkün değildir. Bütün müfessirler, muhaddisler ve fakihler gibi, dört mezhep imamı da şefaatin hak olduğunu bildirmişlerdir...

Devamını oku...

Şefaati inkâr eden sapık

(İnkâr etmiyorum) derse, şu âyet-i kerime için ne diyor?
(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]..

Devamını oku...

Âlemlerin rahmet ve uyarıcısı

O, ilah değildi, elbette beşer idi, ama “Seyyid-ül-beşer” idi, bütün insanların efendisi idi. Hiç kimse Onu Allahü teâlânın övdüğü kadar övemez. Bu övgüden de ancak başka dinde olan rahatsız olur...

Devamını oku...

Resulullahı anmak ibadettir

Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır...

Devamını oku...

Resulullahı övmek şirk değildir

Resulullahı, Allahü teâlâ övmüştür. Bu övgüden ancak Allah’ı sevmeyen rahatsız olur. Kendisi de, kendisini överek, Allahü teâlânın kendisine ihsan etmiş olduğu nimetleri saymıştır...

Devamını oku...

Aşırı sevmek ne demektir

Âyet ve hadisten çıkarılan mana yanlıştır. Bunları incelersek, yanlışlıkları kolayca meydana çıkar. Tefsirlere bakıyoruz. (Ey kitap ehli aşırı gitmeyin) demek, (Peygambere Allah veya Allah’ın oğlu demeyin) demektir. (Kurtubi)...

Devamını oku...

Seyyidinâ ve Mevlânâ

Bunlar, kurucularına körü körüne bağlı oldukları için, onun sözüne uyarak, (Resulullah’a efendi denmez) diyorlar. Hâlbuki bunun hiç mahzuru olmaz. Bazı kelimelerin birkaç mânâsı olur...

Devamını oku...

Kabir ziyareti dinimizin emridir

Vehhabiler diyor ki: (Resulullahın ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur. Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir... 

Devamını oku...

Kabri şerifi ziyaretin önemi

Hadis-i şerif şöyledir:
(Evlerinizi [ibadet etmeyerek] kabre çevirmeyin ve kabrimi bayram yeri yapmayın! Bana salevat getirin. Nerede salevat getirirseniz, bana bildirilir.) [Ebu Davud]...

Devamını oku...

Kabir ziyareti nasıl olur

Ölümü hatırlamak, ölüden ibret almak ve ahireti düşünmek için kabir ziyaret etmek sünnettir. Kendisinin de aynı hallere düşeceğini hatırına getirir...

Devamını oku...

Türbeden şifa beklemek

Şifayı veren Allahü teâlâdır. Türbeden şifa beklenmez; ancak orada yatan evliya vasıtasıyla dua etmek ve onlardan yardım istemek gerektiğini Peygamber efendimiz bildirdi...

Devamını oku...

Ölü ziyareti

Öyle kimselerin sözlerinin hiç kıymeti yoktur. Nakli esas almayanların sözleri geçersizdir. Kabir ziyaretini caiz görmemek, Ehl-i sünnet itikadına aykırıdır...

Devamını oku...

Türbe yapmak caizdir

Vehhabiler diyor ki:
(Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve orada hizmet ve ibadet edenlere kandil yakmak ve ölülerin ruhlarına sadaka adamak, caiz değildir...

Devamını oku...

Mucizeyi kerameti yaratan Allah’tır

Mucizeyi de kerameti de yaratan Allahü teâlâdır. Bunu inkâr eden kâfir olur.
Mucize, peygamber olduğunu söyleyen kimsenin, doğru söylediğini bildiren şeydir...

Devamını oku...

Vehhabilerin dini, kitabı başka mı?

Vehhabiliği İngilizler kurdurmuştur. Dolayısıyla bunlar dinimizi İngilizlerden öğrendikleri için böyle yanlış veya maksatlı konuşmalarının sebebini iyi anlamak lazım. Şimdi bu hususu kısaca açıklayalım...

Devamını oku...

Mirac mucizesi

Mutezile fırkası, vehhabiler ve bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Kur’an-ı kerim efsane değildir

Mutezile fırkası, vehhabiler ve bazı bid’at ehli, Peygamber efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha birçok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş, inkâr etmiştir...

Devamını oku...

Hazret-i Nuh’un gemisi

Misyoner, Allahü teâlânın kudretine ve mucizeye, keramete inanmadığı için böyle saçmalıyor. Binlerce yıl önce ölmüş insanları Allahü teâlâ diriltmeyecek mi? Kemikleri diriltip insan yapan Allahü teâlâ, insanları 300 veya beş yüz sene uyutamaz mı? Allah’ın kudretinden şüphe edilir mi hiç?...

Devamını oku...

Şeytanın tasarrufuna inanıyorlar da

İnsanların üstünlerinin, yani Peygamberlerin, meleklerin üstünlerinden daha yüksek olduklarını, bu vehhabi kitabı da yazmakta, meleklerin tasarruf ve tesirlerine inanmakta, fakat Allahü teâlânın...

Devamını oku...

Veli, keramet, mürşid ne demektir

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat kitabının çeşitli mektuplarından alarak aşağıda bildirelim...

Devamını oku...

Vesile arayın

Etkisi kesin olan sebeplere yapışmak farzdır. Mesela, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için, dine uymak ve dua etmek emrolundu. Diğer sebepler ve tesirleri açıkça bildirilmediği için, bunlara uymak sünnet oldu...

Devamını oku...

Allahü teâlânın bu ümmete ikramı

Kerameti inkâr etmek, İslamiyet’ten haberi olmamayı ve çok cahil olmayı açıkça göstermektedir. Eshab-ı kiram hiç keramet göstermedi demek de, alçakça ve çok çirkin bir yalandır...

Devamını oku...

İsrailiyatçıların hezeyanı

Vehhabiler ve bazı mezhepsizler, evliyanın kerametine inanmadıkları için, bu menkıbeleri hangi âlim bildirirse bildirsin inanmıyorlar...

Devamını oku...

Mucize-Keramet-Firaset-İstidraç-Sihir

Harika, enbiyadan meydana gelirse mucize, evliyadan hasıl olursa keramet, müminlerde olursa firaset, fâsıklarda görülürse istidraç, kâfirlerde olana da sihir denir. Birer örnek verelim...

Devamını oku...

Firavun’un çürümeyen cesedi

Mucizeye, keramete inanmayan kimseler çoğalıyor. 19’culardan biri, (Mısırlılar, özel mumyacılık bilgisiyle Firavunların cesedini mumyalayarak korumuşlardır...

Devamını oku...