Mehmet Akif kimdir?

Mehmet Akif Ersoy’un, Müslümanların halifesi olan Sultan ikinci Abdülhamid’e, (Korkak, baykuş, hayvan, merkep, zalim, mel’un, kızıl kâfir… ) gibi çirkin sözler söylediği ve mason Abduh gibi reform istediği doğru mudur?

CEVAP

Maalesef doğrudur. En kötüsü de, bu duruma tevbe de etmemiştir.


1966 baskılı SAFAHAT isimli kitabında diyor ki:

“Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler,

Ah o Yıldızdaki baykuş ölüvermezse eğer” (s. 402)

“Çoktan beridir vardı benim bir derdim,

Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim.

Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,

Al-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid.” (s. 415)

“Ah efendim o ne hayvan o nasıl merkepti.” (s. 421)

“Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi.” (s 422)

“Mısırın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh.”

“Çıkarıp gönderelim hâsılı şeyhim yer yer,

Oradan âlem-i İslama Cemaleddinler.”


Mezhepsizler isimli kitapta, Akif için deniyor ki:

Baytar idi. Şiirleri çok heyecanlıdır. İstiklâl marşını yazmışsa da, Safahat’ta, Allah’a dil uzatmakta, Müslümanların halifesi ikinci Abdülhamid hanın şanını zedeleyen çok çirkin iftiralar atmakta, sicilli mason Abduh’u övmekte, onun gibi dinde reform istemekte ve bir çalgıcıyı, çalgısının seslerini ilahi sese benzetmektedir. Ahmed Davudoğlu hoca, Din tahripçileri kitabında Âkif’in de diğer reformcular gibi, ilhamı doğrudan doğruya Kur’andan aldığını bildirmektedir.


İstibdat isimli şiirinde Halife-i müslimine diyor ki:

Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se,

Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis’e.


Bir İslam halifesine mel’un diyene ne demeli?


Şeytana rahmet okutmak tabiri de çok çirkindir.

İslam halifesi için yazdıkları çoktur. Akif, bu çirkin hakaretleri için tevbe etmemiştir.


Abdülhamid han hazretleri tahttan indirildikten sonra da yine düşmanlığı bitmemiş, İSTİBDAT şiirini yazmıştır. Şiirinin başı şöyledir:

Yıkıldın gittin amma ey mülevves devr-i istibdad,

Bıraktın milletin kalbine çıkmaz bir mülevves yad.


Mülevves = Kirli, pis demektir. Mülevves yad = Kirli hatıra demektir.


Hâlbuki Rıza Tevfik Bölükbaşı, Süleyman Nazif gibiler tevbe etmişler ve tevbelerini de dile getirmişlerdi.


Mesela Rıza Tevfik Sultan Abdülhamid han için diyor ki:


Târihler adını andığı zaman,

Sana hak verecek hey Koca Sultan,

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyâsî pâdişâhına.


Süleyman Nazif de diyor ki:


Pâdişâhım gelmemişken yâda biz,

İşte geldik senden istimdâda biz,

Öldürürler başlasak feryâda biz,

Hasret olduk eski istibdâda biz.


Maalesef Akif’in tevbesini bildiren bir satırı yoktur.

Akif sadece Müslümanların halifesine dil uzatmakla kalmıyor, o halifenin yaratıcısına yani Allahü teâlâya da saldırıyor:


Ey bunca zamandır bizi tedib eden Allah,

Ey âlemi islamı ezen, inleten Allah!


diye başlayan şiirinde (Yeter artık çektirdiğin cezalar) diyor.


Allah’a böyle nasihat verilir mi hiç? Allah bize zulüm mü ediyor hâşâ? Herkese layık olduğunu veriyor. Bunun için, Nahl suresinin 33. âyet-i kerimesinde bildirildiği gibi, ilim ehli buyuruyor ki: 


Hâşâ zulmetmez kuluna Huda’sı,

Herkesin çektiği kendi cezası.


Yine bir şiirinde diyor ki:


Nur istiyoruz, sen bize yangın gönderiyorsun,

Yandık diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun,

Mademki ey adl-i ilâhi, yakacaktın,

Yaksaydın ya melunları, tuttun bizi yaktın,

Yetmez mi musap olduğumuz bunca devahi?

Ağzım kurusun yok musun adl-i ilâhi?


Devahi’ye musap olmak = büyük belalara uğramak demektir.


Akif özetle demek istiyor ki:


Ya Rabbi, gâvurları yakman gerekirken Müslümanları yaktın. Bu nasıl ilahi adalet?


Allah’a böyle söyleyenin elbette ağzı da kurur dili de.

Bu şiirinin sonunda da Allah’a diyor ki:


Böyle bir şehidin mükâfatı ancak zaferdir,

Vermezsen ilahi dökülen hunu hederdir.


Hun, kan demektir. Allah’a öğüt veriyor, bak zafer vermezsen şehidlerin kanı heder olacak, boşa gidecek diyor. Zafer olmasa bile şehidin kanı heder olur mu hiç? Sonra hâşâ Allah bilmiyor mu bunları?


Vehhabiler, Allah Arş’a istiva etti ayetinden, hâşâ Arş Allah’ın mekânıdır diyorlar. Akif de, Allah’a öğüt veriyor, Eğer bu zulümleri durdurmazsan, Arşın yanar, yani evin başına yıkılır diyor. Süleyman Nazif’e başlıklı şiirinde diyor ki:


Yakmaz mı bu tufan bu duman gitgide Arş’ı,

Hissiz mi kalır lücce-i rahmet buna karşı?


Lücce = deniz demektir. Rahmet denizin niye hissiz kalıyor diyor. Hâşâ Allah’ın hissi mi olur? Allah’ı da insanlar gibi sanıyor. Allah Arş’ı çok övüyor, Arş asla Akif'in sözü ile yanmaz.


Firavun ile yüz yüze isimli şiirinin son satırında, vehhabiler gibi, evliyadan, yatırlardan yardım istemeye karşı çıkarak diyor ki:


Bu hakkı ne taştan ne de leşten istemeli?


Vehhabiler Eshab-ı kiramın kabirlerindeki taşları söküp kabirlerini dümdüz ettikleri gibi, bu da yatırdaki zata leş diyor.

Bir de şehitleri överken yine türbelere çatarak diyor ki:


Hakkın bu veli kulları taş türbeye girmez.


Yine bir şiirinde diyor ki:


Bu Kur’an inmemiştir, ne fal bakmak için,

Ne de kabirde okumak için.


Kabirde Kur’an okunmaz mı? Tam Vehhabi zihniyeti. Kabirde okumayı fala bakmakla eş tutuyor.


Akif’in mason Efgani ve mason Abduh’u öven şiirleri, onlar gibi inkılap (reform) istemesi, onun da onlar gibi bir reformcu olduğunu gösteren en bariz delillerdendir.


ASIM isimli çok uzun bir şiirinin son kısmında diyor ki:


Mısır’ın en muhteşem üstadı Muhammed Abduh,

Konuşurken neye dairse Cemaleddinle,

Der ki Tilmizine Afganlı,

Muhammed dinle,

İnkılab istiyorum hem çabucak,

Öne bizler düşüp İslam’ı da kaldırmazsak,

Nazariye ile bir şeyler olur zannetme,

O berahini de artık yetişir dinletme.

İnkılab istiyorum ben de, fakat Abduh gibi.


Berahin, burhan = hüccet, delil kelimesinin çoğuludur. Teselsülün butlanı demek, her şey bir sebebe bağlıdır yani her şeyi bir yaratan vardır, yaratanın da yaratanı vardır şeklindeki silsile bâtıldır. Bunları reddeden delilleri bana söyleme diyor. Yani inkılap (reform) isteyen bu reformcu, dine aykırı konuşuyor.


İslam’ı kaldırmak tabiri de hoş değildir. Yere düşmüş olan Müslümanlardır. İslam yücedir, yerde değildir. Yerdeki Müslümanlar da, İslam’a yapışıp yükselebilirler.


Süleymaniye kürsüsünden isimli uzun şiirinde Japonları anlatırken diyor ki:


Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler,

Ulema, vahy-i ilahiyi mi bilmem bekler?


Herkes bilir ki vahy-i ilahi ancak peygamberlere gelir. Ulema, o kadar cahil mi de kendilerini peygamber zannetsin? Ulemaya böyle çirkin iftira atması, Abduhçu olmasından ileri gelmektedir.


Şiirleri buna benzer hatalarla doludur.

Resmi için diyor ki:


Dış yüzüm ağardıkça ağarmakta fakat,

Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası.

Beni kendimden utandırdı şimdi hakikat,

Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası.


O kadar yanlış söz arasında bir de doğru söz söylemiş. Doğru sözüne ne denir? 


Sevenlerinin dili ile Akif


Mezhepsizler kitabından alınan aşağıdaki ifadelerin tamamı mezhepsiz Süleyman C.Oğluna aittir. Bu kişi, Meyal dergisinde diyor ki:

Mehmet Akif hazretlerini sevişimin birçok sebepleri vardır. En başta Akif, Şeyh Abduh’u, Şeyh Afganî'yi çok severdi. Onlar gibi bir inkılap yapmayı arzulardı.


Akif de, Abduh gibi teselsülün butlanına da muhalifti.

“O berahini de yetişir artık dinletme” derdi.


Her ne kadar Ahmed Davudoğlu Hoca ve diğer mukallitler bu ifadeyi küfür saymışlarsa da Selefiyye yolundakiler daima takdir etmişlerdir. Akif âlem-i İslam’a Cemaleddinler salarak bir Âsım nesli meydana getirmek istiyordu. Bunu Meyal dergisinin başaracağını sanıyorum. Sonra Akif'in cesaretini hiç kimse inkâr edemez. Ne diyor büyük şair:


Nur istiyoruz, sen bize yangın gönderiyorsun,

Yandık diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun,

Mademki ey adl-i ilâhi, yakacaktın,

Yaksaydın ya melunları, tuttun bizi yaktın,

Yetmez mi musap olduğumuz bunca devahi?

Ağzım kurusun yok musun adl-i ilâhi?


Şimdiye kadar böyle cesur şair çıkmamıştır. Kâfirleri yakacağın yerde bizleri yaktın, bu adalete uygun mudur, yok musun adl-i ilâhi? gibi sözlerle Akif çok büyümüştür.


Bu büyük sözlere mukallitler karşı çıkarak diyorlar ki:

“Cenâb-ı Hakk’ın hikmetinden sual olmaz. Nur isteyene yangın gönderiyorsa demek ki hak etmişler ki yangın gönderiyor. Kâfirleri, melunları yakmayıp da Abdulhamid Han'ın düşmanlarını yakmışsa bunun da bir hikmeti vardır. Yok musun adl-i ilâhi diye Cenâb-ı Hakka dil uzatmak Akif'ten başka kimseye nasip olmamıştır. Her şey adl-i ilâhinin içinde cereyan etmektedir. Bazı gözler bunu görmüyorsa adl-i ilâhiye hücum etmek mi gerekir? Var olan adl-i ilâhiye yok musun denir mi?”


İşte mukallitler Akif gibi büyük bir zatı böyle tenkit ettiler. Hele Davudoğlu bu hususta kitap bile yazdı. Abduh’u ve onun yolunda olan Akif'i seven herkes Davudoğlu’na düşman olmalıdır. Akif, müctehidler müctehididir. Akif için fukahanın sözü ve kıyası mühim değildir. İcma da mühim değildir. Hattâ hadîs bile. Akif için tek kaynak vardı: Kur'an. Akif'in ilham aldığı tek yer Kur'ândı. Onun için Akif, mukallitleri kızdıran şu mısraları söylüyordu:


Doğrudan doğruya Kur'andan alıp ilhamı,

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.


Zaman sana uymazsa sen zamana uy demiş atalar.

Akif gibi İslam’ı asrın anlayışına uydurmak lâzımdır.


Akif her ne kadar İslâm âlimlerinden nakli esas almamışsa da tek ilham aldığı yer Kur'an olduğunu bildirmişse de onun da bu yolda üstatları vardı. Bunu şöyle anlatıyordu:


İnkılâp istiyorum ben de, fakat Abduh gibi...”


(Not: Buraya kadar olan ifadelerin tamamı reformcu Süleyman C. Oğlu’na aittir.)


Zırva tevil götürmez

Sual: Bektaşi’ye, (Niye namaz kılmıyorsun) demişler. (Kur’anda Allah, “Namaz kılmayın” buyuruyor. Ben de onun için kılmıyorum) demiş. Hemen âyetin devamında “Sarhoş iken” diye yazıyor. Onu gizliyor. Siz de, Akif’in şiirinin sadece bir kısmını cımbızla alıyorsunuz, anlam değişiyor. Mesela, (Bu Kur'an fala bakmak ve kabirde okumak için inmemiştir) demişse de, bu mısraların başına bir sadece eklenirse anlam düzelir. (Bu Kur'an sadece fala bakmak ve kabirde okumak için inmemiştir) olur ve eleştirecek yeri kalmaz.

CEVAP

Biz cımbızla değil, kopyalayarak alıyoruz. Sadece kelimesini biz niye ekleyeceğiz ki? Ekleme çıkarmalar manayı değiştirir. Sizin dediğiniz gibi sadece kelimesini eklersek, (Sadece fala bakmak için inmemiştir) olur ki bu da, (Kur'an fala bakmak için de inmiştir) demek olur. Görüldüğü gibi tevil edilirse daha kötü oluyor. Onun için atalarımız, (Zırva tevil götürmez) demişlerdir. O kadar yanlışın hangi biri tevil edilir ki? Ulu Hakan’a melun, kızıl kâfir demesini mi tevil edeceğiz? Yoksa (Abduh gibi reform) istiyorum sözünü mü? Hâşâ Allah’tan hesap soran (Ya Rabbi, gâvurları yakman gerekirken Müslümanları yaktın. Bu nasıl ilahi adalet?) sözü mü tevil edilecek?


Zâlime yardım eden

Sual: F. Bilgiler kitabında, (Mevdûdî, el altından Suudî Arabistan’la işbirliği yaptı. Medine’deki Vehhâbî istişare kuruluna üye oldu. Fakat [İbni Asakir’in bildirdiği] (Bir zâlime yardım edene, Allahü teâlâ o zâlimi musallat eder) hadis-i şerifi tecelli ederek, yanaşmak istediği kimseler tarafından hapsedildi) yazıyor. Bugünlerde, Mehmet Akif’in hayatı ve Cumhuriyet rejimine hizmetleri anlatılıyor. Milletvekili de olup çok hizmet ettiği bildiriliyor. Cumhuriyetçi olduğunu ispat için hanımının ve kızının açık resimlerini yayımlamışlar. Batı müziğini çok seven Batı aydını biri olduğunu yazmışlar. Daha sonra hizmet ettiği kimseler tarafından dışlanıyor. İrtica suçlamasıyla takip ediliyor. Vatan haini gibi bir muamele gördüğü için Mısır’a gitmek zorunda kalıyor. Acaba, yukarıda bildirilen hadis-i şerif mi tecelli etti?

CEVAP

Kesin bir şey söylemek yanlış olur. Ancak bildiğimiz şu ki, bu kimseler, bir insan, kendilerine ne kadar çok hizmet ederse etsin, kendilerinden olmadığı müddetçe, ondan memnun olmazlar. (Dinlerine uymadıkça, onlar senden asla hoşnut olmazlar) mealindeki âyet-i kerime, böyle durumları açıklar mahiyettedir.


Bunlar, kendilerinden olmayıp da, kendilerine böyle yarananları, önce el üstünde tutarlar, kullandıktan sonra çöpe atarlar. Bilemeyiz, Mehmet Akif de, bu zihniyetin kurbanı mı olmuştur?

Tarihselciler ne yapmak istiyor

Dinde reform gibi, tarihselcilik de, Hristiyan Batı kültürünün problemlerini çözmek için ortaya atılmış bir metot iken, mezhepsizler ve dinsizler Müslümanlıkta da uygulamak istiyorlar...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizlerin taktikleri

Doğru bilinirse yanlış meydana çıkar. Doğru tektir, yanlış çoktur. İlim öğrenmek için yanlışları değil, doğruyu öğrenmek gerekir. İki noktadan ancak bir doğru geçer. Sayısız eğri çizgiler çizilebilir...

Devamını Okuyun...

Mezhepsize mezhepsiz demek

Aklı olmayana akılsız, dini olmayana dinsiz, parası olmayana parasız demek ne kadar normalse, mezhebi olmayana da mezhepsiz demek o kadar normaldir...

Devamını Okuyun...

Müctehid taslakları

Hayır, asla böyle bir müctehid sınıfı yoktur. Müctehid olsa bile, kendi ictihadını bildirir, başka ictihada yanlış diyemez. Fakat günümüzde mutlak müctehid değil, mezhepte müctehid de yoktur...

Devamını Okuyun...

Onlar da insanmış

Kendilerini Peygamber ve ilah olarak düşünmezler, ama kendi görüşlerinin isabetli olduğunda ısrar etmeleri taassup ehli birer mezhepsiz olduklarını göstermektedir...

Devamını Okuyun...

Önsöz

Mezhepsizler diyor ki: 

“Bid’at ehlinin hatalarını biz de kabul ediyoruz. Ancak şimdi zamanı değildir. Dinsizler dururken din görevlilerinin hataları ile uğraşmak gıybettir. Hatasız kul olmaz...

Devamını Okuyun...

İbni Teymiye bidat ehlidir

Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti...

Devamını Okuyun...

Cemalettin Efgani

1838 senesinde Afganistan’da doğup, 1897 de İstanbul'da vefat etti. Din bilgisi azdı. Zındıkların kitaplarını okuyarak dinden çıkmıştır. Bir aralık Ruslar tarafından satın alınarak, ana vatanı olan Afganistan’a karşı casusluk yaptı...

Devamını Okuyun...

Muhammed Abduh

(Mutlak müctehid), mezhep sahibi büyük imam, büyük âlim demektir. Halbuki M. Abduh, İslam âlimlerinin büyüklüğünü, üstünlüklerini bile anlayamayan bir zattır...

Devamını Okuyun...

Reşit Rıza

Reşit Rıza, 1865 yılında Lübnan’da doğdu. 1935’de öldü. Abduh’un talebesidir. (Müncid)...

Devamını Okuyun...

Abdülaziz bin Baz

Vehhabidir. Yazdığı "Akidet-üs-sahiha" adlı kitap "Doğru İnanç" ismi verilerek Türkçeye tercüme edilmiş ve Türkiye’nin her yerinde dağıtılmaktadır. Allah arşta oturuyor diyor...

Devamını Okuyun...

Ali Süavi

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci idi. Rüşdiyede bir kaç sene okuyan Süavi, medrese tahsili görmemişti...

Devamını Okuyun...

Hasan Sabbah ve Şeyh Bedrettin

Şeyh Bedrettin, Samavne kadısının oğludur. Mısır’da okudu. Bir müddet sonra sapıtıp, müridleri halkın imanlarını bozmaya başladı. Üzerlerine Bayezid paşa gönderilip dağıtıldı...

Devamını Okuyun...

Şevkani kimdir?

Adı Muhammed bin Ali Şevkani’dir. 1834’te vefat etti. Ezhar-ül-fıddave Bahr-ül-zehhar Şii kitaplarının şerhlerini okuyarak, Zeydî mezhebinde yetişti. (Feth-ul-kadir, Cevab-üs-sail)...

Devamını Okuyun...

İbni Hazm

Endülüs felsefecilerinden ve âlimlerindendi. Vezir [bakan] idi. Miladi 994 yılında Kurtuba’da doğdu, 1064’de vefat etti. Felsefeye dalarak, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere, kendi aklına göre mana vermiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır...

Devamını Okuyun...

Muhammed İkbal kimdir?

İkbal, Pakistan’ın millî şairidir. 1905’te öğrenim için gittiği Avrupa’da üç yıl kaldı ve düşüncelerinde büyük değişiklikler oldu. 1908’de Lahor’a dönerek Felsefe ve İngiliz Edebiyatı öğretmenliği yaptı...


Devamını Okuyun...

Taberi Ehl-i sünnet midir?

Birkaç Taberi vardır. Bid’at ehli olanlarını, Ehl-i sünnet olan İmam-ıTaberi ile karıştırmamalıdır. Ehl-i sünnet olan İbni Cerir Taberi’nin tam ismi, Ebu Cafer Muhammed bin Cerir Taberi’dir...

Devamını Okuyun...

Hasan el-Benna

Hasan el-Benna, Seyyid Kutbun da üye olduğu, Mısır’daki İhvan-ül-müslimin yani Müslüman kardeşler örgütünün kurucusudur...

Devamını Okuyun...

Kadıyanilik (Ahmedilik)

Hindistan’ın Pencap eyaletinde 1880’de Mirza Gulam Ahmed Kadıyani tarafından kurulmuştur. Ahmediye de denir...

Devamını Okuyun...

İbni Kayyım

Hanbelî fıkhına göre yetişmişse de, 15 sene kadar İbni Teymiyye’den çeşitli ilimleri tahsil etti. Çok kitap yazdı. Felsefeciler, Hristiyan ve Yahudilerle mücadele etti. 

Devamını Okuyun...

İzmirli İsmail Hakkı

Son devirde yetişen felsefeci ve dinler tarihi araştırmacısıdır. Masonluğa da girmiş olan İsmail Hakkı, felsefe ve dinler tarihi dallarında çalışıp bu konularda kitaplar yazdı...

Devamını Okuyun...

Kardavi’nin çağdaş fetvaları

Kesinlikle uygun değildir. Kardavî, (Kimseyi taklit etmiyorum) diyor, yani (4 mezhepten birine uymam) diyor. Bu, (Ben mezhepsizim) demenin başka şeklidir...

Devamını Okuyun...

Zahiri mezhebi

Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı...

Devamını Okuyun...

İbni Kesir tefsiri

Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı...

Devamını Okuyun...

Fıkh-üs-sünne kitabı

Evet, hem de süper sapıktır, yani itikadı bozuktur, mezhebi yoktur. Fıkh-üs-sünne kitabında diyor ki: Taklide bağlanıp Kitap ve Sünnet’in...

Devamını Okuyun...

Mahmasani

Kitaptaki bir bölüm, Prof. Mahmasani isimli birine ait. Yazı felakettir. Birkaç örnek verelim: Geri kalış sebepleri bölümünde, (Sünnî fukaha, ictihad kapısının...

Devamını Okuyun...

Mevdudi’nin hezeyanı

Doğru değildir. Mevdudi’nin sapıklığı hakkında çok eser yazılmıştır. Resulullah’a ancak Mevdudi gibi mezhepsizler iftira eder. (İntihara teşebbüs etti) demek ne kadar büyük iftiradır...

Devamını Okuyun...

Zuhayli

Zuhayli de, Kardavi ve Mahmasani gibi bir mezhepsizdir. Kitabının önsüzünde, mezhepleri birleştirmek için (Toplumu saplandığı uçurumdan kurtarmak için ıslah [reform] hareketinden başka çıkar yol yoktur) diyor...

Devamını Okuyun...

Suriyeli Seykavi

Seykavi, İslam’ın iktisat sistemini sosyalizme göre açıklamış, mason Abduh’un dinde reform yolunu tutmuş ve çıkardığı fitneler yüzünden birçok Müslümanı sıkıntıya sokmuştur...

Devamını Okuyun...

Mehmet Akif kimdir?

Maalesef doğrudur. En kötüsü de, bu duruma tevbe de etmemiştir.
1966 baskılı SAFAHAT isimli kitabında diyor ki:
“Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler..

Devamını Okuyun...

Ramazan el-Buti

Ramazan el-Buti, mezhepsizlere karşı olan bir kimse ise de, sapıkların kitaplarından etkilenerek böyle bir şey yazabiliyor. Şuurlu Müslüman, her eline geçen kitaba inanmaz. Muteber kitapları araştırır...

Devamını Okuyun...

Yusuf Kandehlevi

Bu sadece hazret-i Ömer’e değil, hazret-i Ali’ye de iftiradır. Günah olan Arap âdeti hiç işlenir mi? İslamiyet günah olan âdetleri kaldırmadı mı? Bir kıza bakıp onu beğenmekle, nikâh yapmadan karısı olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Seyyit Kutup kimdir?

Yazdığı kitaplarından örnekler vererek kendisini tanıtalım:
Adı Seyyit ise de, kendisi seyyid değil, fellahtır. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet büyüklerine dil uzatmıştır...

Devamını Okuyun...

Hamidullah kimdir?

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Musab Köylüoğlu ne diyor?

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Osmanlı’nın son döneminde, din adamlarından bazısı, padişahın tahtan indirilmesi için fetva vermişler ve dinimize aykırı çok kitap yazmışlardır... 

Devamını Okuyun...

Seyyid Nesimî Hurufi mi?

Hurufi iken tevbe etmiştir.
Seyyid İmad-üddin-i Nesimî, şair ve tasavvuf ehli idi. Halep’te iken, Vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri yüzünden, 1417 de idam edildi. Önce Hurufî olduğu, sonra tevbe ettiği anlaşılıyor. (S. Ebediyye)...

Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Musa Beykiyef

Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi...

Devamını Okuyun...

Bozuk din kitabındaki tabirler

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Dört hak mezhep, Kur’ana, Sünnet’e ve İcma’a aykırı mı? Dört hak mezhepten birine göre yazılmamış. Demek ki, kendi görüşlerini Kur’an ve Sünnet adı altında yutturmaya çalışıyor...

Devamını Okuyun...

İcmanın dindeki yeri

Sanki İslam âlimlerinin İcma ettiği hususlarda Kur’an-ı kerim esas alınmamış gibi saldırıyor. Hâlbuki icma, dinde çok önemli bir delildir...

Devamını Okuyun...

Hakiki âlimlere saldırı

Bu reformcu yazar, kendisinin de itiraf ettiği gibi, dört hak mezhepten ve Ehl-i sünnet âlimlerinden hiç kaynak vermemiş, ancak Ehl-i sünnet olmayan İbni Teymiye, Şevkani gibileri örnek almış...

Devamını Okuyun...

İslam düşüncesi demek

Düşünce, bir iş için bir insan tarafından düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir, bir görüştür ve mahlûktur. İslam düşüncesi veya şefaat düşüncesi demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, (Düşünce yaratıktır, insanda olur, bu sıfatı Allah’a, İslamiyet’e vermek küfürdür) buyuruyorlar...

Devamını Okuyun...

Şefaati inkâr etmek

Sünnî âlimler dediğine göre, kendisinin Sünnî olmadığını ima ediyor. Fazlurrahman’ı senet gösteriyor da, İmam-ı a’zamın, İmam-ı Şâfiî’nin, İmam-ı Gazali’nin, İmam-ı Mâlik’in...

Devamını Okuyun...

İmanın şartlarını değiştirmek

Bu reformcu, (Kitap ve Sünnet’e göre yazdım) dediği halde, burada sadece Kur’an diyor. Elbette Kur’an-ı kerimin detayları Sünnet ile açıklanmıştır. Yazarın yalan söylediği, Sünnet’e de itibar etmediği anlaşılıyor...

Devamını Okuyun...

Kaza namazı kılınmaz mı?

Allah ve Resulünün emrettiği ve bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi, (Kılınamayan namazları kaza etmek farzdır) demiyor da, niye İbni Teymiyye’nin sözünü senet olarak alıyor...

Devamını Okuyun...

Gayrimüslim erkekle evlenmek

Hani âyete ve hadise göre yazıyordun? (Sıcak bakmaz) demek, pek hoş değil, ama evlenmek de caizdir demek değil mi? Ama Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resim yapmak

Dinimizin emrine yine görüş diyor. Çalgı helal, resim helal demekle olmaz. Kitap ve Sünnet’ten yerini göstermek gerekir. Hem bu bozuk kitap için, (Kitap ve Sünnet’e göre yazıldı) deniyor, hem de hiç kaynak gösterilmiyor...

Devamını Okuyun...

Oruç kefareti yokmuş!

Dinde reformcu, oruç kefaretini kaldırmak için yazar dediği yamukları gösteriyor. Dört mezhebin âlimlerine niye itibar etmiyor ki...

Devamını Okuyun...

Halifelik dine aykırı mı?

İlk dört halifeyi ve halifelik sistemini herkes bilir. Dört halifenin suçlanması bütün Eshab-ı kiramın suçlanması demektir. Bu ise büyük felakettir...

Devamını Okuyun...

Solcu Müslüman olur mu?

Şimdi, faşiste ve kapitaliste sağcı, komüniste, ateiste solcu deniyor. Bu manada Müslüman’a sağcı veya solcu denmez, ama Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilen sağcılık ve solculuk farklıdır...

Devamını Okuyun...

Din isyan hareketi değildir

Mısırlı sosyalist yazarlar da, buna benzer tarifler yapıyorlardı. Milleti isyana sevk edip binlerce kişinin ölümüne sebep olmuşlardı...

Devamını Okuyun...

Resulullah’ı küçültüyor

Vehhabi bile Resulullah’ı bu kadar kötüleyemez. Bu sözler onun reformculuktan da öte, art niyetler beslediğini göstermektedir. Koskoca kitabında Resulullah’ı övücü bir şey olmadığı gibi, âlemlere rahmet oluşu da gizlenmiştir. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Akıl her şeye yeter mi?

Yazar kendisini sosyalizmden alamıyor. Her konuyu sosyalizm açısından açıklamaya çalışıyor. Her fırsatta servet düşmanlığı yapıyor. Bu ifadelerde üç büyük yanlış vardır...

Devamını Okuyun...

Yaratmak Allah’a mahsustur

Eğer Kur’an ve Sünnet esas alınsaydı, böyle dine aykırı tabirler kullanılmazdı.
Yaratmak, yoktan var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Amel imandan parça değildir

Yazar, Mutezile ve Vehhabiler gibi, amel imandan bir parçadır demek için, kelimeleri geveleyip durmuş. Açıkça söylese, bütün Ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ettiği meydana çıkacağı için böyle sinsice saldırmaktadır...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerime saygısızlık

Vehhabiler ve Mutezile, Kur’an mahlûktur diyerek hiç tazim, saygı duymazlar. Yazarın bu iki gruba yakın olduğu anlaşılmaktadır...

Devamını Okuyun...

Taklidin dindeki yeri

Nedense her mezhepsiz, açıkça ben mezhepsizim demiyor da, (Bir mezhep taklit etmem) diyor. Yahut (Mezheplerin hükümlerine bakıp, kendi anladığıma uyarım) diyor. Dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir...

Devamını Okuyun...

Değişim = Reform

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nass’a dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...