Mevdudi’nin hezeyanı

Mevdudi’nin hezeyanı

Sual: Mevdudi’nin (Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi) ve (Hazret-i Peygamberin Hayatı) adlı kitaplarında, vahiylerin arası uzadıkça Peygamberimizin sıkıntısının arttığı, bazen Sebir, bazen Hira tepesine gidip oradan kendini atmak [intihar] istediği yazılıdır. Mevdudi’nin yazısı doğru mudur?

CEVAP

Doğru değildir. Mevdudi’nin sapıklığı hakkında çok eser yazılmıştır. Resulullah’a ancak Mevdudi gibi mezhepsizler iftira eder. (İntihara teşebbüs etti) demek ne kadar büyük iftiradır. Bu söz, ya (İntihar meşrudur) demektir veya hâşâ (Peygamber intihar edecek kadar büyük günahtan çekinmiyordu) anlamına gelir. Her ikisi de büyük felakettir. Mearicün-nübüvve kitabında deniyor ki:

Resulullah, (Cebrail aleyhisselam gözümden kaybolduysa da, onun heybet, şiddet ve korkusu üzerimde sabit kaldı. Bana mecnun diyeceklerinden ve bana dil uzatıp kötüleyeceklerinden korkuyorum) buyurunca, Hazret-i Hatice, (Allah korusun. Hak teâlâ, sana hayır ihsan eder. Hayrından başka şey dilemez. Allah hakkı için, benim ümidim şöyledir ki, sen bu ümmetin peygamberi olacaksın. Sen misafiri seversin. Doğru söylersin ve emin kimsesin. Âcizlere yardım eder, yetimleri korur, gariplere iyilik edersin. İyi huylusun. Bu hasletlerin sahibi olanın, korkulacak hâli olmaz) dedi. Görüldüğü gibi, Resulullah efendimizin korktuğu doğru, intihara teşebbüsü iftiradır.


Sual: Mevdudi’nin Peygamberimize ve Eshabına dil uzattığı doğru mudur?

CEVAP

Evet, doğrudur. Mevdudi, 1903’te Hindistan’da doğup, 1979’da Amerika’da vefat etti. İbni Teymiye’nin fikirlerine saplanmıştır. Siyasi düşüncelerini İslamiyet olarak tanıtarak, Cemaat-ül İslamiye dediği bir fırka meydana getirdi.


İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü eski müdürü ve öğretim üyesi, merhum Ahmed Davudoğlu Hoca, Din Tahripçileri kitabında, Mevdudi’yi tenkit ederek özetle diyor ki:

Felsefeyle meşgul olan Mevdudi, kolay tarafından din âlimi olmaya heves etmiş, dinde reformcu bir cemaat meydana getirmiştir. Mısır’ın reformcu yazarları onu göklere çıkarırken, Pakistan’daki Ehl-i sünnet uleması da yerin dibine batırmıştır. (s. 168)


Mevdudi, ulemasıyla, muhaddisiyle, fukahasıyla bütün İslam âlimlerine cahil demiştir. (s. 173)


(Peygamber, peygamberlik farzında kusur ettiği için Allah ona istigfar emretmiştir) diyor. (s. 173)


(Her peygamber günah işler) diyor. (s. 174)


(Peygamberimiz Kur’anın eşitlik esasıyla ameli terk etti) diyor. (s. 176)


Mevdudi, Resail Mesail isimli eserinde 57. sayfada, (Resulullah Deccal’ın kendi zamanında çıkacağını sanıyordu, ama bu zannı üzerinden 1350 sene geçmesine rağmen, Peygamberin zannı doğru çıkmamıştır) diyerek Resulullah'ı bile suçlamaktan çekinmiyor. (s. 179)


Yazılarında bunlara benzer saçmalar çoktur. (s. 178)


Necip Fazıl Kısakürek özetle diyor ki:

Mevdudi, İslamda İhya Hareketleri isimli eseriyle İslam'da imha hareketinin temsilcilerinden biri. İşi gücü, Ehl-i sünnet büyüklerine çatmaktır. Efgani ve Abduh'a hayran. İbni Teymiyye'ye ise kara sevdalı. Sapık fikirlerin sapık ihtilalcisi olarak defalarca hapsi boyladı. Derken Vehhabilik dünyasına kapılandı. Medine'deki Vehhabi Üniversitesi İstişare Heyeti’ne aza seçildi. Orada da dikiş tutturamadı ve Vehhabilere bile giran gelen fikirleri yüzünden mahkeme edildi. (Doğru Yolun Sapık Kolları s.155)


İslam’da İhya Hareketleri’nde, kuru aklı biricik metot olarak kullanıyor, bu metodun baş temsilcisi İbni Teymiye’yi göklere çıkarıyor, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi, beyninin her zerresi güneş olan bir kahramanı yalnız dış cephesiyle ele alıp içini görmezlikten geliyor. İmam-ı Gazali hazretlerine güya müceddid dedikten sonra, onda bir takım zaaflar buluyor. Mevdudi, bendeki el yazılı vesikaya göre, (Mezhebiniz nedir?) sualine (Mezhebim yok) cevabını veren sapıktır. (Türkiye’nin Manzarası)


Mevdudi, Hilafet ve Saltanat isimli kitabının çeşitli yerlerinde, (İslam nazariyesi) tabirini kullanıyor. Hâlbuki İslam nazariyesi olmaz, İslamiyet bir nazariye yani teori, görüş değildir. Allahü teâlânın dinidir. Genellikle bu tâbiri ve İslam düşüncesi tabirini, İslamiyet’i hak din kabul etmeyen ve Resulullah efendimizin peygamber olduğuna inanmayan, (Kur’anı kendi yazdı) diyen yabancı müsteşrikler kullanır. Müslüman böyle, İslam nazariyesi, İslam düşüncesi gibi tâbirleri kullanmaz. Maalesef günümüzün mezhepsizleri bu tâbirleri kullanmaktan çekinmiyorlar.


Adı geçen kitabındaki yanlış düşüncelerinden birkaçına bakalım:

1- (Dinimizde, gayrimüslimler, müminlere verilmiş bütün medeni haklardan aynı şekilde istifade eder) diyor. (s. 58)


Yanlıştır, bir gayrimüslim, mümin kadınla evlenemez, imam olamaz, halife olamaz. Daha birçok farklı hükümler vardır.

2- (Ancak müminler kardeştir) âyet-i kerimesinden, bütün vatandaşların eşit olduğu hükmünü çıkarıyor. (s. 69-70)


(Benim nazarımda bütün insanlar eşittir. Bizden olsun veya olmasın) diyor. (s. 68)


Müslümanla kâfir asla eşit değildir. Mesela Müslüman namaz kılması için zorlanır, fakat kâfir zorlanamaz.


3- Sahabeden Hazret-i Sa'd bin Ubade’ye, bir ictihadı için, (Kabilecilik taassubu) diyor. (s. 112)


Resulullah efendimiz, (Eshabım anılınca dilinizi tutun!) buyuruyor. Bu mezhepsiz ise, her fırsatta Eshab-ı kiramdan birine dil uzatıyor.


4- (Dördünün değil de, ilk iki halifenin icraatı numune kabul edilir) diyerek Hazret-i Osman ile Hazret-i Ali'nin hilafetini örnek kabul etmiyor. (s. 114)


Hâlbuki hadis-i şerifte ise, (Benden sonra ihtilaflar çıkınca, sünnetime ve Hulefa-i raşidinin sünnetine uyun! Onlara azı dişlerinizle ısırır gibi sımsıkı sarılın!) buyuruluyor. Hâşâ Resulullah mı yanlış söylüyor, yoksa mezhepsiz Mevdudi mi?


5- Hâşâ, (Hulefa-i raşidinin aydınlattığı meşaleyi Osman söndürdü) diyor. (s. 117)


Hazret-i Osman Cennetle müjdelenen Eshabdan ve Resulullah’ın sevgisine ve takdirine mazhar olup iki defa damat olan büyük bir zattır. Hazret-i Osman’a dil uzatmak, mezhepsizliğin bariz vasıflarından biridir.


6- Hulefa-i raşidinin doğru yolu gösterdiklerini, fakat o yolda gitmediklerini belirtmek için, (Bu zevat-ı kirama Hulefa-i raşide yani doğru yolda giden halifeler değil de, Hulefa-i mürşide yani doğru yolu gösteren halifeler demek daha doğrudur) diyor. (s. 122)


Yani kendileri doğru yolda gitmediler, ama doğru yolu gösterdiler diyor. Peygamber efendimiz Hulefa-i raşide diyor, bütün İslam âlimleri aynısını söylüyor. Bu mezhepsiz bunu değiştirmeye kalkıyor.


7- (Beni Ümeyye [yani Hazret-i Osman sülalesi]nin memleket idaresinde söz sahibi olmasının kabiliyetle izahı mümkün olamaz) diyerek iltimas olduğunu iddia ediyor. (s. 30)


Açıkça Hazret-i Osman’a dil uzatıyor. Bu konuda Şah Veliyyullah-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:

Hazret-i Osman kendi akrabasına ihsanda bulunmakla, İslamiyet’in Sıla-i rahim sevabına kavuşmuştur. Üstelik işe aldıklarının maaşlarını kendi malından vermiştir. Beyt-ül-malde olan hakkını almayıp, Müslümanlara dağıtmak, büyük bir fazilettir. Hazret-i Osman’ın akrabası cihad ettiler. Çok kahramanlık yaptılar. Her mücahid gibi, bunlara da haklarını verdi. Hazret-i Osman zamanında, İslamiyet’in Asya’ya, Afrika’ya yayılmasında, onun bol ihsanlarının çok faydası oldu. Resulullah da, ganimetten, Kureyş kabilesinden olanlara başkalarından daha çok verirdi. Haşimoğullarına bunlardan da çok verirdi. Halifenin, dilediğini, dilediği işin başına geçirmesi hakkıdır. Hatta vazifesidir. Yakından tanıdığı akrabası, kendisine daha itaatli oldukları için, onları tercih etmesi iyi oldu. [Tanımadığı yabancıları işin başına alması elbette yanlış olurdu.] Eshabı kiramın üzerinde ittifak ettiği Mushaf’ı çoğaltıp dağıtmakla İslamiyet’e büyük hizmet etti. (Kurret-ül ayneyn fi-tafdil-iş-şeyhayn)


8- İbni Teymiyye’den kendi sapık görüşünü destekleyen nakiller yapıyor. (s.135)


9- (Hazret-i Osman'ın siyaseti hatalıydı) diyerek Hulefa-i raşidinden büyük bir zata dil uzatıyor. (s.141)


10- İslam’ın emrettiği seçim şeklinin modern olmadığını veya modern seçimin İslam’ın koyduğu seçim sisteminden üstün olduğunu, dolayısıyla Hazret-i Ali’ye haksızlık yapıldığını belirtmek için, (Bugünkü modern usullerle bir seçim yapılmış olsaydı Hazret-i Ali kazanacaktı) diyerek hem İslamiyet, hem de seçimi yapan Eshab-ı kiram kötüleniyor. (s.151)


11- (Hazret-i Osman’ı şehit edenleri bulmaya çalışıyorlardı) demeyip, (Talha, Zübeyir ve diğer kan davası peşinde koşanlar) diyerek Aşere-i mübeşşere’den bu iki zatı (Kan davası peşinde koşanlar) diye suçluyor. (s. 164)


Hâşâ Allahü teâlâ bunların kan davası peşinde koşacaklarını bilemediği için mi onları cennetlik olarak bildiriyor?


12- Hazret-i Ali'nin karşı taraftakilerin şehitlerine hürmet gösterdiğini ve mallarını ganimet saymadığını itiraf ettiği hâlde, karşı tarafa hücum etmekten kendini alamıyor. (s.167)


13- Resulullah’ın kayınbiraderi, vahiy kâtibi ve Eshab-ı kiramdan yani şerefli arkadaşlarından olan Hazret-i Muaviye'ye şöyle dil uzatıyor:

(Muaviye, Osman'ın kanını isterken gayri kanuni yolda yürüyordu) diyor. (s.169)


(Muaviye, Osman'ın katillerinden değil, halifeden kan istiyordu) diyor. (s.171)


Eshab-ı kiramdan büyük bir zata ancak bir gayrimüslim bu kadar saldırabilir. Hazret-i Muaviye için şu linkte yeterli bilgi var:

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1632


14- (Hazret-i Osman'ın katilinin Hazret-i Ali'nin olduğunu söylemesi için, sahabeden beş tane yalancı şahit bulundu) diye iftira ediyor. (s.173-174)


15- Hakem olayında haklıyı haksızı tespitin, hakemlerin yetkisinde olmadığını, hakemlerin yaptığı işin tamamen yolsuz ve yersiz olduğunu söyleyerek, bu işe rıza gösteren Hazret-i Ali ile bütün Eshab-ı kiramı yolsuz ve yersiz iş yapmakla suçluyor. (s.182-183-187)


16- Hazret-i Ali için, (Hazret-i Osman'ın katline iştirak eden iki sahabiyi vali yaptı) diyerek, (İşte Hazret-i Ali'nin tek hatalı meselesi budur) diyerek Hazret-i Ali'yi de suçlamaktan çekinmiyor. (s.187-197)


17- Hazret-i Ebu Bekir’in Hazret-i Ömer'i yerine hilafete seçtiği gibi, Hazret-i Muaviye'nin de oğlunu hilafete seçmesini yanlış, hatalı ve usulsüz bir fikir olarak söyledikten sonra, Eshab-ı kiramın bu işi aynen kabul etmesini hazmedemeyip Resulullah'ın şerefli arkadaşlarına saldırıyor. (s.197)


18- Hazret-i Muaviye hakkında ağzına geleni söylüyor, bir defacık olsun Hazret kelimesini bile uygun bulmadığı hâlde, tenkidini meşru göstermek için bakın nasıl bir dil kullanıyor: (Muaviye iyilikleri şöyle dursun sahabi olması hasebiyle hürmete şayan bir zattır. Onun hakkında her kim ileri geri konuşur, ona taan etmeye kalkarsa, o haddini bilmez biridir) diyerek kendi kendini yalanlıyor. (s.204)


Hem hürmete layık diyor, hem de, bir Hazret demekten kaçınıyor. Hazret kelimesi, hürmet için kullanılır. Bu düşünceleri Mevdudi’nin samimiyetsiz bir mezhepsiz olduğunun bir belgesidir.


19- Hazret-i Muaviye için, (Politik gayeler uğruna şeriat hükümlerini tahrif etti) diyerek iftira ediyor. (s. 235)


20- Ayrıca, (Bu hadise esnasında bin kadar kadın kendi kocalarından başka kimselerden gebe kaldı) diye iftira ediyor. (s.247) [Mevdudi, Eshab-ı kiram ve onların çocukları olan Tabiîne bu ırz düşmanlığını nasıl layık görür ki? Hâşâ kocalarından başka kişilerden gebe kaldıklarını bu hain nasıl tespit etmiş ki?]


21- (Şirkten başka günahların affedilebileceği, Mürcie’nin itikadıdır) diyor. (s. 302) [Hâlbuki Kur’an-ı kerimde mealen, (Allahü teâlâ, şirki asla affetmez ve şirkten başka olan bütün günahları dilerse affeder) buyuruluyor. (Nisa 48)]


22- İmam-ı a'zamın istisnasız bütün Eshab-ı kiramı hayırla, iyilikle yâd ettiğini yazmasına rağmen, kendisi hain olduğu için Hazret-i Muaviye için hazret demeye dili varmıyor. (s. 326)


23- Dini siyasete alet edip, siyasi bir parti kurmuştur. İslam âlimlerini de kendi zihniyetindeymiş gibi göstermek maksadıyla, (İslam âlimleri, cumhuriyet esasları için çalıştılar) diyor. (s. 360)


24- Sahabe için, (Bilerek hata yapmaz) diyerek hata yaptıklarını söylüyor. (s.436)


25- (Es-sahabetü küllühüm adül) [Eshabın hepsi adildir] hükmünün, istisnasız bütün Eshab hakkında varit olduğunu söylediği halde, yine de (Çokları âdil iş yapmadı, şeriatı tahrif etti) diyerek tenakuzlar içine giriyor. (s.437)


26- Bir hata işlemekle bir kimsenin derecesinin yüksekliğine noksanlık gelmeyeceğini belirterek, (Eshaba dil uzatıyorum, ama onlara noksanlık gelmez) demek istiyor. (s. 441)


27- Kendini, Resulullah'ın arkadaşlarını, akrabasını hesaba çeken savcı durumunda görüp, (Benim düşüncem şöyle) diyerek o büyük zatlara dil uzatıyor. (s. 443)


28- (Eshabım hakkında konuşurken dilinizi tutun!) hadis-i şerifine rağmen, Sahabe-i kirama kusur yüklemeye çalışıyor. (s. 444)


29- Sapıkların şahitliği kabul edilmediği hâlde iftiralarına İbni Sebecilerden delil getiriyor. İntak-ı Hak kabilinden kaynak olarak gösterdiği İbni Ebi Hadid'in Ehl-i sünnet olmadığını kendi de itiraf ediyor. (s. 445)


İntak-ı Hak, Hak söyletmesi demektir. Yani Allahü teâlânın, o kimsenin dilini sürçtürerek veya başka bir vesileyle, inkâr ettiği şeyi itiraf ettirmesidir.


30- İbni Kuteybe’yi de mehaz olarak gösteriyor. İbni Kuteybe’nin Ehl-i sünnet olmaması bir tarafa, Hazret-i Ali'yi sevmemek anlamına gelen nasibilikle itham edildiğini belirtiyor. (s.446, 447)


Sanki Hazret-i Ali düşmanı olunca sözü senet mi olur?


31- İbni Teymiye’yi mezhep sahibi büyük bir zat olarak övüp ona İmam diyor. (s.452)


Burada İmam, mezhep sahibi büyük âlim demektir.


32- İbni Arabi'nin, İbni Teymiye'nin ve Şah Abdülaziz'in Şiîler hakkındaki reddiyelerinin mehaz olamayacağını söylüyor. (s. 463-464)


Kendisi İbni Teymiyeci olduğu hâlde, Şiîlere toz kondurmamak için üstadını bile yeri gelince silebiliyor.


33- Kendi fikirlerini yazdıktan sonra, (Kendi icthadî fikrimi ortaya koysaydım, farklı söylerdim) diyor. (s.463)


Zımnen kendisinin müctehid olduğunu anlatmaya çalışıyor.


34- (Osman'ın niyeti değil, düşüncesi yanlıştı) diyor. (s. 465)


Niyet de, düşünce de kalbde olur. Niyet, düşünceden farklı mıdır? Niyeti iyi, ama icraatı yanlış oldu mu demek istiyor acaba? Zaten icraatını çok tenkit ettiğine göre böyle söylediği anlaşılıyor.


35- Hazret-i Osman'ın firasetinin noksan olduğunu ispat için, (Cahil bir insan bile vukuu muhtemel zararları tahmin edebilir, iyi veya kötü bunlara karşı gerekli tedbirleri almayı ihmal etmezdi) diyor. (s. 467)


Hazret-i Osman'ın bir cahil kadar bile tedbirli olmadığını söylüyor.


Hâşâ Allah’ın onu Aşere-i mübeşşere’den, cennetlik biri olduğunu bildirmekle, Resulullah’ın iki kızını ona vermekle ve Sahabe-i kiramın da, halife seçmekle hepsinin hata ettiği söylenmiş oluyor.


36- Hazret-i Osman'ın Hazret-i Muaviye'yi uzun yıllar valilikte bıraktığı için siyaset ve tedbirinin hatalı olduğunu açıklayıp, (Bir vali ancak 5-6 yıl görevde kalabilir, sonra değiştirmek münasip olur) diyor. (s. 472)


Vali uygunsa, niye on yıl veya daha fazla görevde kalmasın ki? Mevdudi’nin burada kastı, bir taşla iki kuş vurmaktır. Hem Hazret-i Osman’ı hem de Hazret-i Muaviye’yi suçlu göstermektir.


37- (Hazret-i Osman'ın akrabalarına karşı olan tutumu zaaftır) diyor. (s. 476)


Yukarıda bildirdik, Şah Veliyyullah hazretleri gibi âlimler Mevdudi’nin aksini söylüyorlar. Nedense günümüzün mezhepsizleri, Mevdudi’ye karşı Cennetle müjdelenen Hazret-i Osman’ı savunmuyor, Hazret-i Osman’a karşı Mevdudi’yi ve S. Kutup gibileri savunuyor. Eshab-ı kiram düşmanlarına yazıklar olsun!


38- (Osman, bazı valileri değiştireceğine söz verdiği hâlde yine yerlerinde bıraktı) diyerek, onu yalancılıkla da suçluyor. (s. 483)


39- Eshab-ı kiramın en büyüklerinden Amr İbni As hazretleri için, (Bu zatın yaptığı iş, düpedüz haksızlıktı) diyor. (s. 498)


40- (Mekke'nin fethinde Osman'ın iltimasıyla bu zatın suçundan vazgeçildi) diyerek Hazret-i Osman ve Resulullah efendimiz suçlanıyor. (s.506)


Hazret-i Osman iltimas yaptı demekle Hazret-i Osman suçlanmakla kalmıyor, bu iltiması kabul eden Resulullah efendimiz de suçlanmış oluyor.


Mevdudi’nin, (Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hazret-i Peygamberin Hayatı) adlı kitaplarında, vahiylerin arası uzadıkça Efendimizin üzüntüsünün ve sıkıntısının arttığını, bazen Sebir, bazen Hıra tepesine gidip oradan kendini atmak, yani intihar etmek istediği iftirası da yazılıdır. Hâlbuki kitaplarda diyor ki:

Resulullah, (Cebrail aleyhisselam gözümden kayboldu, lakin onun heybet, şiddet ve korkusu üzerimde sabit kaldı. Bana deli diyeceklerinden ve bana dil uzatıp kötüleyeceklerinden korktum. Hatice’nin yanına geldim. Vücudum titriyordu. Kendimden geçmiştim. Gördüğüm şeyleri Hatice’ye anlattım ve bana kâhinlik ârız olacağından korkuyorum dedim) buyurunca, Hazret-i Hatice, (Allah korusun. Hak teâlâ sana hayır ihsan eder. Hayırdan başka şey dilemez. Allah hakkı için benim ümidim şöyledir ki, sen bu ümmetin peygamberi olacaksın. Zira sen misafiri seversin. Doğru söylersin ve emin kimsesin. Acizlere yardım eder, yetimleri korur, gariplere iyilik edersin. Çok iyi huylusun. Bu hasletlerin sahibi olana korku olmaz) dedi. (Medaric-ün-nübüvve)


İskoç masonu Mevdudi’nin, masonluk belgesi bulunamasa bile, yukarıdaki görüşleri, onun süper bir sapık olduğunu göstermektedir.


Bölücüleri dışlamak ve lanetlemek

Reşat Halife’ye elçi [Peygamber] diyen mürted biri bir Müslümana şunları diyor:
(Dünyada bir milyar müslüman var deniyor da; ama siz grupları dışlıyorsunuz...

Devamını Okuyun...

Kötüye kötü, kirliye pis demek

Gıybet büyük günahtır, caiz değildir. Hele gerçek âlimleri kötüleyen kâfir olur. Siz soruyu yanlış soruyorsunuz. Şöyle sorulmalıydı: Bazı âlimlere, mezhepsiz, eshab-ı kiram düşmanı falan deniyor...

Devamını Okuyun...

Kâfir olmak bir ayrıntı mıdır?

Bunlar ayrıntı değildir. Meşhur bir harama helal, meşhur bir mubaha haram diyen kâfir olur. Kâfir olmak bir ayrıntı mıdır...

Devamını Okuyun...

Doğru gibi görünen yanlışlar

Kötülemek maksadıyla söylenen böyle sözler, doğru da olsa yanlıştır. Bu konuda söylenenlerden bazı örnekler verelim...

Devamını Okuyun...

Tarihselciler ne yapmak istiyor

Dinde reform gibi, tarihselcilik de, Hristiyan Batı kültürünün problemlerini çözmek için ortaya atılmış bir metot iken, mezhepsizler ve dinsizler Müslümanlıkta da uygulamak istiyorlar...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizlerin taktikleri

Doğru bilinirse yanlış meydana çıkar. Doğru tektir, yanlış çoktur. İlim öğrenmek için yanlışları değil, doğruyu öğrenmek gerekir. İki noktadan ancak bir doğru geçer. Sayısız eğri çizgiler çizilebilir...

Devamını Okuyun...

Mezhepsize mezhepsiz demek

Aklı olmayana akılsız, dini olmayana dinsiz, parası olmayana parasız demek ne kadar normalse, mezhebi olmayana da mezhepsiz demek o kadar normaldir...

Devamını Okuyun...

Müctehid taslakları

Hayır, asla böyle bir müctehid sınıfı yoktur. Müctehid olsa bile, kendi ictihadını bildirir, başka ictihada yanlış diyemez. Fakat günümüzde mutlak müctehid değil, mezhepte müctehid de yoktur...

Devamını Okuyun...

Onlar da insanmış

Kendilerini Peygamber ve ilah olarak düşünmezler, ama kendi görüşlerinin isabetli olduğunda ısrar etmeleri taassup ehli birer mezhepsiz olduklarını göstermektedir...

Devamını Okuyun...

Önsöz

Mezhepsizler diyor ki: 

“Bid’at ehlinin hatalarını biz de kabul ediyoruz. Ancak şimdi zamanı değildir. Dinsizler dururken din görevlilerinin hataları ile uğraşmak gıybettir. Hatasız kul olmaz...

Devamını Okuyun...

İbni Teymiye bidat ehlidir

Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti...

Devamını Okuyun...

Cemalettin Efgani

1838 senesinde Afganistan’da doğup, 1897 de İstanbul'da vefat etti. Din bilgisi azdı. Zındıkların kitaplarını okuyarak dinden çıkmıştır. Bir aralık Ruslar tarafından satın alınarak, ana vatanı olan Afganistan’a karşı casusluk yaptı...

Devamını Okuyun...

Muhammed Abduh

(Mutlak müctehid), mezhep sahibi büyük imam, büyük âlim demektir. Halbuki M. Abduh, İslam âlimlerinin büyüklüğünü, üstünlüklerini bile anlayamayan bir zattır...

Devamını Okuyun...

Reşit Rıza

Reşit Rıza, 1865 yılında Lübnan’da doğdu. 1935’de öldü. Abduh’un talebesidir. (Müncid)...

Devamını Okuyun...

Abdülaziz bin Baz

Vehhabidir. Yazdığı "Akidet-üs-sahiha" adlı kitap "Doğru İnanç" ismi verilerek Türkçeye tercüme edilmiş ve Türkiye’nin her yerinde dağıtılmaktadır. Allah arşta oturuyor diyor...

Devamını Okuyun...

Ali Süavi

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci idi. Rüşdiyede bir kaç sene okuyan Süavi, medrese tahsili görmemişti...

Devamını Okuyun...

Hasan Sabbah ve Şeyh Bedrettin

Şeyh Bedrettin, Samavne kadısının oğludur. Mısır’da okudu. Bir müddet sonra sapıtıp, müridleri halkın imanlarını bozmaya başladı. Üzerlerine Bayezid paşa gönderilip dağıtıldı...

Devamını Okuyun...

Şevkani kimdir?

Adı Muhammed bin Ali Şevkani’dir. 1834’te vefat etti. Ezhar-ül-fıddave Bahr-ül-zehhar Şii kitaplarının şerhlerini okuyarak, Zeydî mezhebinde yetişti. (Feth-ul-kadir, Cevab-üs-sail)...

Devamını Okuyun...

İbni Hazm

Endülüs felsefecilerinden ve âlimlerindendi. Vezir [bakan] idi. Miladi 994 yılında Kurtuba’da doğdu, 1064’de vefat etti. Felsefeye dalarak, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere, kendi aklına göre mana vermiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır...

Devamını Okuyun...

Muhammed İkbal kimdir?

İkbal, Pakistan’ın millî şairidir. 1905’te öğrenim için gittiği Avrupa’da üç yıl kaldı ve düşüncelerinde büyük değişiklikler oldu. 1908’de Lahor’a dönerek Felsefe ve İngiliz Edebiyatı öğretmenliği yaptı...


Devamını Okuyun...

Taberi Ehl-i sünnet midir?

Birkaç Taberi vardır. Bid’at ehli olanlarını, Ehl-i sünnet olan İmam-ıTaberi ile karıştırmamalıdır. Ehl-i sünnet olan İbni Cerir Taberi’nin tam ismi, Ebu Cafer Muhammed bin Cerir Taberi’dir...

Devamını Okuyun...

Hasan el-Benna

Hasan el-Benna, Seyyid Kutbun da üye olduğu, Mısır’daki İhvan-ül-müslimin yani Müslüman kardeşler örgütünün kurucusudur...

Devamını Okuyun...

Kadıyanilik (Ahmedilik)

Hindistan’ın Pencap eyaletinde 1880’de Mirza Gulam Ahmed Kadıyani tarafından kurulmuştur. Ahmediye de denir...

Devamını Okuyun...

İbni Kayyım

Hanbelî fıkhına göre yetişmişse de, 15 sene kadar İbni Teymiyye’den çeşitli ilimleri tahsil etti. Çok kitap yazdı. Felsefeciler, Hristiyan ve Yahudilerle mücadele etti. 

Devamını Okuyun...

İzmirli İsmail Hakkı

Son devirde yetişen felsefeci ve dinler tarihi araştırmacısıdır. Masonluğa da girmiş olan İsmail Hakkı, felsefe ve dinler tarihi dallarında çalışıp bu konularda kitaplar yazdı...

Devamını Okuyun...

Kardavi’nin çağdaş fetvaları

Kesinlikle uygun değildir. Kardavî, (Kimseyi taklit etmiyorum) diyor, yani (4 mezhepten birine uymam) diyor. Bu, (Ben mezhepsizim) demenin başka şeklidir...

Devamını Okuyun...

Zahiri mezhebi

Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı...

Devamını Okuyun...

İbni Kesir tefsiri

Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı...

Devamını Okuyun...

Fıkh-üs-sünne kitabı

Evet, hem de süper sapıktır, yani itikadı bozuktur, mezhebi yoktur. Fıkh-üs-sünne kitabında diyor ki: Taklide bağlanıp Kitap ve Sünnet’in...

Devamını Okuyun...

Mahmasani

Kitaptaki bir bölüm, Prof. Mahmasani isimli birine ait. Yazı felakettir. Birkaç örnek verelim: Geri kalış sebepleri bölümünde, (Sünnî fukaha, ictihad kapısının...

Devamını Okuyun...

Mevdudi’nin hezeyanı

Doğru değildir. Mevdudi’nin sapıklığı hakkında çok eser yazılmıştır. Resulullah’a ancak Mevdudi gibi mezhepsizler iftira eder. (İntihara teşebbüs etti) demek ne kadar büyük iftiradır...

Devamını Okuyun...

Zuhayli

Zuhayli de, Kardavi ve Mahmasani gibi bir mezhepsizdir. Kitabının önsüzünde, mezhepleri birleştirmek için (Toplumu saplandığı uçurumdan kurtarmak için ıslah [reform] hareketinden başka çıkar yol yoktur) diyor...

Devamını Okuyun...

Suriyeli Seykavi

Seykavi, İslam’ın iktisat sistemini sosyalizme göre açıklamış, mason Abduh’un dinde reform yolunu tutmuş ve çıkardığı fitneler yüzünden birçok Müslümanı sıkıntıya sokmuştur...

Devamını Okuyun...

Mehmet Akif kimdir?

Maalesef doğrudur. En kötüsü de, bu duruma tevbe de etmemiştir.
1966 baskılı SAFAHAT isimli kitabında diyor ki:
“Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler..

Devamını Okuyun...

Ramazan el-Buti

Ramazan el-Buti, mezhepsizlere karşı olan bir kimse ise de, sapıkların kitaplarından etkilenerek böyle bir şey yazabiliyor. Şuurlu Müslüman, her eline geçen kitaba inanmaz. Muteber kitapları araştırır...

Devamını Okuyun...

Yusuf Kandehlevi

Bu sadece hazret-i Ömer’e değil, hazret-i Ali’ye de iftiradır. Günah olan Arap âdeti hiç işlenir mi? İslamiyet günah olan âdetleri kaldırmadı mı? Bir kıza bakıp onu beğenmekle, nikâh yapmadan karısı olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Seyyit Kutup kimdir?

Yazdığı kitaplarından örnekler vererek kendisini tanıtalım:
Adı Seyyit ise de, kendisi seyyid değil, fellahtır. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet büyüklerine dil uzatmıştır...

Devamını Okuyun...

Hamidullah kimdir?

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Musab Köylüoğlu ne diyor?

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Osmanlı’nın son döneminde, din adamlarından bazısı, padişahın tahtan indirilmesi için fetva vermişler ve dinimize aykırı çok kitap yazmışlardır... 

Devamını Okuyun...

Seyyid Nesimî Hurufi mi?

Hurufi iken tevbe etmiştir.
Seyyid İmad-üddin-i Nesimî, şair ve tasavvuf ehli idi. Halep’te iken, Vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri yüzünden, 1417 de idam edildi. Önce Hurufî olduğu, sonra tevbe ettiği anlaşılıyor. (S. Ebediyye)...

Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Musa Beykiyef

Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi...

Devamını Okuyun...

Bozuk din kitabındaki tabirler

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Dört hak mezhep, Kur’ana, Sünnet’e ve İcma’a aykırı mı? Dört hak mezhepten birine göre yazılmamış. Demek ki, kendi görüşlerini Kur’an ve Sünnet adı altında yutturmaya çalışıyor...

Devamını Okuyun...

İcmanın dindeki yeri

Sanki İslam âlimlerinin İcma ettiği hususlarda Kur’an-ı kerim esas alınmamış gibi saldırıyor. Hâlbuki icma, dinde çok önemli bir delildir...

Devamını Okuyun...

Hakiki âlimlere saldırı

Bu reformcu yazar, kendisinin de itiraf ettiği gibi, dört hak mezhepten ve Ehl-i sünnet âlimlerinden hiç kaynak vermemiş, ancak Ehl-i sünnet olmayan İbni Teymiye, Şevkani gibileri örnek almış...

Devamını Okuyun...

İslam düşüncesi demek

Düşünce, bir iş için bir insan tarafından düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir, bir görüştür ve mahlûktur. İslam düşüncesi veya şefaat düşüncesi demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, (Düşünce yaratıktır, insanda olur, bu sıfatı Allah’a, İslamiyet’e vermek küfürdür) buyuruyorlar...

Devamını Okuyun...

Şefaati inkâr etmek

Sünnî âlimler dediğine göre, kendisinin Sünnî olmadığını ima ediyor. Fazlurrahman’ı senet gösteriyor da, İmam-ı a’zamın, İmam-ı Şâfiî’nin, İmam-ı Gazali’nin, İmam-ı Mâlik’in...

Devamını Okuyun...

İmanın şartlarını değiştirmek

Bu reformcu, (Kitap ve Sünnet’e göre yazdım) dediği halde, burada sadece Kur’an diyor. Elbette Kur’an-ı kerimin detayları Sünnet ile açıklanmıştır. Yazarın yalan söylediği, Sünnet’e de itibar etmediği anlaşılıyor...

Devamını Okuyun...

Kaza namazı kılınmaz mı?

Allah ve Resulünün emrettiği ve bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi, (Kılınamayan namazları kaza etmek farzdır) demiyor da, niye İbni Teymiyye’nin sözünü senet olarak alıyor...

Devamını Okuyun...

Gayrimüslim erkekle evlenmek

Hani âyete ve hadise göre yazıyordun? (Sıcak bakmaz) demek, pek hoş değil, ama evlenmek de caizdir demek değil mi? Ama Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resim yapmak

Dinimizin emrine yine görüş diyor. Çalgı helal, resim helal demekle olmaz. Kitap ve Sünnet’ten yerini göstermek gerekir. Hem bu bozuk kitap için, (Kitap ve Sünnet’e göre yazıldı) deniyor, hem de hiç kaynak gösterilmiyor...

Devamını Okuyun...

Oruç kefareti yokmuş!

Dinde reformcu, oruç kefaretini kaldırmak için yazar dediği yamukları gösteriyor. Dört mezhebin âlimlerine niye itibar etmiyor ki...

Devamını Okuyun...

Halifelik dine aykırı mı?

İlk dört halifeyi ve halifelik sistemini herkes bilir. Dört halifenin suçlanması bütün Eshab-ı kiramın suçlanması demektir. Bu ise büyük felakettir...

Devamını Okuyun...

Solcu Müslüman olur mu?

Şimdi, faşiste ve kapitaliste sağcı, komüniste, ateiste solcu deniyor. Bu manada Müslüman’a sağcı veya solcu denmez, ama Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilen sağcılık ve solculuk farklıdır...

Devamını Okuyun...

Din isyan hareketi değildir

Mısırlı sosyalist yazarlar da, buna benzer tarifler yapıyorlardı. Milleti isyana sevk edip binlerce kişinin ölümüne sebep olmuşlardı...

Devamını Okuyun...

Resulullah’ı küçültüyor

Vehhabi bile Resulullah’ı bu kadar kötüleyemez. Bu sözler onun reformculuktan da öte, art niyetler beslediğini göstermektedir. Koskoca kitabında Resulullah’ı övücü bir şey olmadığı gibi, âlemlere rahmet oluşu da gizlenmiştir. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Akıl her şeye yeter mi?

Yazar kendisini sosyalizmden alamıyor. Her konuyu sosyalizm açısından açıklamaya çalışıyor. Her fırsatta servet düşmanlığı yapıyor. Bu ifadelerde üç büyük yanlış vardır...

Devamını Okuyun...

Yaratmak Allah’a mahsustur

Eğer Kur’an ve Sünnet esas alınsaydı, böyle dine aykırı tabirler kullanılmazdı.
Yaratmak, yoktan var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...