Hamidullah kimdir?

Hamidullah’ın görüşünü din gibi kabul ederek, Mirac’ın rüya veya ruhî bir hâl olduğunu söyleyenler oluyor. Hamidullah kimdir ve Mirac’ın mahiyeti nedir?

CEVAP

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor. Hamidullah ise, her ikisine de inanmıyor. Hamidullah’ın çok sapık biri olduğu çeşitli ilim adamlarınca bildirilmiştir. Mesela Necip Fazıl Kısakürek bir eserinde özetle diyor ki:

Dalalet kumkuması Hamidullah (İslâm Peygamberi) isimli kitabında:

1- Azılı İslam düşmanı müsteşrik Dr. Duzi ağzıyla konuşan,

2- Resulullah’a, Hristiyanlardan din bilgisi almış olmayı yakıştıran (s. 21),

3- (Sütkardeşi Şeyma’nın omuzunu, hayat boyu iz kalacak şekilde ısırdı) diye yazabilen (s. 40),

4- (Nübüvvetten önce, Peygamber puta koyun kurban etti) diyebilen (s. 47),

5- Vahyi, (Onların ifadesine göre) diyerek şüpheli gösteren (s. 66),

6- Buda’yı Peygamber sayan (s. 69),

7- Şakk-ül-kamer mucizesini bıyık altından alaya alan (s. 82),

8- Miracı, ruhî bir hâl sayan, Mirac’ı Allah'a mekân tayin etmiş olmak gibi gösteren (s. 92),

9- İslam’dan önce Kudüs’te mescid bulunmadığını iddia edip, Mescid-i Aksa’yı dolayısıyla Kur'anı bile yalanlamaya kadar giden (s.93),

10- Eserini, Fransızlardan gördüğü misafirperverliğe mukabele için yani kiliseyi memnun edebilmek için yazdığını itiraf eden... (Önsöz)

Evet, bütün bunları eyleyen, dinden, imandan yoksun bir bedbahtın, âlim ve mütefekkir diye piyasaya sürülmesinden büyük felaket düşünülemez. Din simsarları böyle kitapları basa dursun...(Türkiye’nin Manzarası)


Sadreddin hocanın tenkidi

Sadreddin Yüksel Hoca da, (Hamidullah’ın İki Eseri Üzerine Bir Araştırma) isimli kitabında özetle diyor ki:

1- Hamidullah, İslâm Peygamberi isimli kitabında, (Hz. Muhammed’in yegâne arzusu eski peygamberlerin tebliğlerini tekrar canlandırmaktır. O, kendisinden sonra bir peygamber daha gönderilmesine lüzum kalmaksızın, ilahi tebliğin hiç değişmeden baki kalacağına dair samimi kanaatinde yanılmamıştır) diyor. (s. 14)

Peygamberimiz için (Samimi kanaatinde yanılmamış) demek, [affedilmez] çok büyük bir hatadır. Çünkü Resulullah’ın peygamberlerin sonuncusu olduğuna dair âyet-i kerime vardır. Eğer Hamidullah’ın iddia ettiği gibi, bu Peygamberimizin samimi kanaati olsaydı, Ahzab sûresinin 40. âyeti Allah’ın kelamı değil, Hazret-i Muhammed’in sözü olurdu. Zaten Hamidullah’a göre, Kur'an, ilhama dayalı Hazret-i Muhammed’in sözüdür, Hamidullah, (Resulullah Muhammed) isimli eserinde (Kur'an Allah'ın sözünü temsil eder, onun yerine geçer) diyor. (s. 2) [Kur'an-ı kerimin Allah kelamı olmadığını söylemek küfürdür.]


2- (İslâm’ın zuhurunda çok sayıda din vardı. Yeni bir dine ihtiyaç var mıydı? İslâm’ın muvaffakiyeti hangi şartlara bağlıydı? Buna, Filip Hitti’nin, çok veciz ve faydalı cevabı şöyledir:

İslâmiyet, Sami kavimlere ait dinlerin mantıki mükemmelleşmesidir. Yani (İslâm semavî bir din değil, diğer dinlerin bir tekâmülüdür) diyor. Hamidullah, müsteşrikin sözünü faydalı görmekle, onun suç ortağı [yani onun gibi kâfir] olmuştur.


3- (Hazret-i Muhammed, Suriye Hristiyanlarının akideleri hakkında bilgi edindi) diyor. (s. 21)

Burada da vahyi silmek için aynı gayret gösteriliyor. Kur'an-ı kerimde, Hristiyanların akidelerini bildiren âyetler yok mu da, Hristiyanlardan öğrenmek mecburiyeti hâsıl olsun?


4- Hamidullah, (İslamiyet’in tesisinde bazen mucizelere götüren tesadüfî şartlardan ayrı, bizim bilmediğimiz bir şey vardır) diyen Napolyon’u haklı gösteriyor. (s. 26)

Napolyon’un, İslam’ın zaferlerini tesadüfe bağlaması normaldir. Fakat Fransızların İslâm profesörü dediği, [Mezhepsizlerin İslam âlimi olarak gösterdiği] bir kimsenin böyle söylemesi normal midir?


5- Hamidullah, (Bütün bu seyahatler, Hazret-i Muhammed’in gezdiği yerlerin ticari, idari gelenek ve kanunlarını öğrenmesine yol açtı. Olgunluk yaşında, kırkında bu tecrübeli adam, kavmini ıslaha teşebbüs etti) diyor. (s. 34)

Hamidullah, tam bir misyoner edasıyla, (Tecrübeli adam) tabirini kullanıp, Hazret-i Muhammed’in, seyahatler neticesinde bilgi edinmesinden sonra ıslahata kalkıştığını yazıyor. Bu, bir peygamberin vasfı değil, olsa olsa bir ıslahatçının vasfı olabilir. [Hâlbuki Resulullah, vahiyle öğreniyordu. Ankebut sûresinin 48. âyetinde mealen, (Sen bu Kur'an gelmeden önce bir kitap okumadın; okumuş olsaydın başkalarından öğrendin diyebilirlerdi) buyuruldu.]


6- (Tarihçilere göre, Hz. Muhammed, bir seyahatinde Mirac şehri Kudüs’ü gördü) diyor. (s. 53)

Hâlbuki Mirac bahsinde, Kudüs’ün Mirac şehri olmadığını, Peygamberin Kudüs’e gitmediğini yazıyor. Böylece tenakuza düşüyor ve (Şayet Hz. Muhammed, sorulduğu zaman, Mescid-i Aksa hakkında bir şey söyleyebilmişse 25 yaşındayken oraları gördüğü için söyledi) demek istiyor. (s. 92)


7- (Hz. Muhammed, Eliyadi’nin tek ilah hakkındaki nutkunu asla unutmaz, bazen de Lebid ve Ümeyye’nin aynı konudaki mısralarına müracaat ederdi) diyor. (s. 64)

Sanki Hazret-i Peygamber, tevhid akidesine ait bütün ilhamını Eliyadi, Lebid ve Ümeyye’den almış ve sanki tevhid inancı Peygamberimizde bunlar sayesinde uyanmış.


8- Hamidullah, Mirac’ın bedenle olduğunu inkâr etmek için, Mescid-i Aksa’yı inkâr edip (Kur'anın inzal edildiği devirde Kudüs’te mescid yoktu) diyor. (s. 94)

Hâlbuki Buhari’deki hadis-i şerifte, yeryüzünde ilk kurulan mabedin Mescid-i Haram, ikincisinin ise Mescid-i Aksa olduğu bildiriliyor. Yine Buhari’deki hadis-i şerifte, üç mescid için uzaktan ziyarete gelinebileceği, bunlardan birinin de Mescid-i Aksa olduğu bildiriliyor. Mescid-i Aksa, gökteki Beyt-ül Mamur değildir. Çünkü ziyaret için deveye binip de göklere çıkılmaz.


9- Hazret-i Musa ile ilgili Kehf suresindeki hadise için, (Din kitapları temsiller getirir. Bunların tarihi hadiseler olması zaruri değildir) diyor. (s. 377)

Kâfirler, (Bu Kur'an, eskilerin masallarından ibaret) demişlerdi. Eğer Kur'an-ı kerimdeki kıssalar, gerçek tarihi hadiseler olmazsa, masal ve asılsız hikâyelerden ibaret kalır. Muarızların iddiaları doğruluk kazanır. Bu ise, Kur'an-ı kerime yapılan en büyük hakarettir. O hâlde, Kur'anda anlatılan hadiselerin tarihi hadiseler olması zaruridir.[(Zaruri değildi) diyerek bunların uydurma olduğunu, hâşâ Allah'ın yalan söylediğini vurgulamaya çalışıyor.]


10- (Hazret-i Peygamberle Yahudiler arasında çıkan anlaşmazlıkta hangi tarafın zâlim olduğunu anlamak zor) diyor. (s. 389)

Müsteşrik gibi konuşuyor, Peygamber tarafı da zâlim olabilir demek istiyor. Böyle ifadeler tüyler ürperticidir. Zulüm büyük günahtır. Peygamberler masumdur, ismet sıfatları vardır. Peygamber hâşâ zâlim olur, âdil olmazsa, başka kim âdil olur ki?


Mucizeyi inkâr ediyor

Sadreddin hoca, Hamidullah’ın, (Resulullah Muhammed) adlı kitabı için diyor ki:

1- Hamidullah, bu kitabında Peygamber efendimizin nübüvvetten önceki, irhasat denilen, bin senedir yanan Mecusilerin ateşlerinin sönmesi, Kisra’nın sarayının yıkılması gibi harikaların Peygamberimizin doğumuyla ilgisini kesmeye çalışıyor. (Müstakbel kahramanın dünyaya gelmesiyle bir alakası olup olmadığı bir tarafa…) diyor. (s. 24)


2- Peygamber efendimizin, ilk vahyini anlatırken, yine samimiyetsizliğinin bariz örneğini veriyor. Vahyi rüya olarak gösteriyor. (s. 49)

Cebrail aleyhisselamın ilk gelişi uykuda, sonrakiler uyanıkken oldu. Vahiy hep uyanıkken oldu.


3- (Allah ses ve lisandan ötedir. Kur'anın Arapça lafızları, Allah’ın sözünün yerine geçer) diyor. Hâlbuki Kur'anın lafzı da, nazmı da Allah’ındır. İşte âyet-i kerimeler:

(Tâ ki Allah’ın kelamını, dinlesin, işitsin.) [Tevbe 6],

(Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.) [Yusuf 2]

Allahü teâlâ, (Ben Kur'anı Arapça olarak indirdim) buyuruyor. Hamidullah ise, mâna Allah’tan, lafızlar ise Peygambere ait diyor. Onun tarif ettiği kudsî hadistir. O zaman kudsî hadis ile Kur'anın bir farkı kalmaz.


4- Mucizelerin, tabiat kanunlarına göre vuku bulduğunu söylüyor. Mesela (Peygamberden Ay’ın ikiye ayrılması istendiği sırada, ayın içyapısında bir patlama meydana geliyor, sonra kendisindeki mevcut çekim kuvvetiyle tekrar birleşiyor) diyor. Böylece mucizeyi mucize olmaktan çıkartıyor. (s. 228)


Hamidullah, İsmailî mezhebinde, koyu Ehl-i sünnet düşmanı olarak yetişti. İslamiyet’i sinsice bozmaya, Ehl-i sünnet âlimlerini lekelemeye çalışmaktadır. Sebe sûresinin 28. âyetinde mealen (Seni bütün insanlara peygamber gönderdim) buyurulurken, yalnız Müslümanların peygamberi olduğunu anlatan (İslâm peygamberi) isimli kitabında, (Hazret-i Muhammed, çocuk iken, sütkardeşinin omuzunu hayat boyu iz kalacak şekilde ısırdı) diyerek Onu diğer çocuklar gibi zannediyor. (s. 40)


Hâlbuki O, sütkardeşini hiç incitmediği gibi, onun haklarına hattâ sütüne bile saygı gösterir, onun emdiği memeden hiç emmezdi. Halime Hatun diyor ki:

“O emerken kendi oğlum emmez, Ona saygı gösterirdi. Bu da sütkardeşlerinin Ondan hiç incinmediklerini, Onu hep sevip saydıklarını bildirmektedir. O emerken, güzel yüzüne bakmaya dayanamazdım. Konuşmaya başlayınca, ilk olarak Kelime-i tevhid söyledi. Her şeyi tutarken Bismillahi derdi. Çocukların oyunlarına karışmaz, (Biz oyun oynamak için yaratılmadık) derdi. Hiç ağlamaz, kimseyi incitmezdi.”


Allah’tan başka dayanak

Hamidullah, (Öğlenin yakıcı sıcağından korunmak için Abdullah bin Cüda’nın duvarının gölgesine sığınırdı) diyor. (s. 48)

Resulullah'ın mübarek başı üstünde bulut bulunduğu, Onunla birlikte gittiği, Ona gölge yaptığı, nübüvvete kadar böylece güneşten muhafaza olunduğu muteber eserlerde yazılıdır. Gölgeye sığınırdı demek, bu mucizeye inanmamak olur. Resulullah, burada gölgelenmek için değil, gölgelenenleri irşad etmek için oturmuştur.


Ay’ın ikiye ayrılmasının [Şakk-ul kamer mucizesinin] âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirildiğini yazmıyor, tarihçilerin haber verdiğini yazıyor. Böylece bir mucizeyi daha hafife alıyor. (s. 82)


Bütün ümitlerini kaybedip ölümle pençeleşen hasta için, artık bunun işi, (Allah’a kaldı) veya (Allah’tan başka dayanağı kalmadı) denir. Hamidullah da, (Önce zevcesi, sonra amcası vefat etti. Müminlerin büyük kısmı Habeşistan’da idi. Artık Allah'tan başka dayanağı kalmamıştı) diyor. Resulullah efendimiz, her zaman ve her işinde, yalnız Allahü teâlâya güvenir. Ancak, O emrettiği için sebeplere yapışır. Sebeplere dayanmaz. Sebeplerin yapıcı değil, yardımcı olduklarına inanır. Dinimizde, kitap ehli hariç, bütün kâfirlerin, putperestlerin, dinsizlerin kestiği hayvan yenmez. Sebebi de, dinsiz oldukları için. Fakat Hamidullah, (Müslüman, Mecusilerin kestiği hayvanı yemez. Sebebi de Mecusiler, hayvanı keserken sağlık kaidelerine çok az yer veriyordu) diyor. (s. 277)


Sağlığa riayet etseler, kestikleri yenir mi? Hamidullah’a göre yenir.


Dinsizle evlenilmez. Fakat Hamidullah, bunda da sebep olarak dinsizliği değil, hayvan kesmedeki gibi başka sebepler bildiriyor. (s. 277)


Hamidullah, A. Ü. İslâmî İlimler Fakültesinde Mirac’la ilgili seminer verir. Seminerde Prof. Dr. Zeki Çıkman da bulunur. Hamidullah ile 50 dakika konuşur. Zeki Çıkman’ın akli ve nakli delilleri karşısında, şahitlerin huzurunda, Hamidullah “Bu benim şahsi düşüncem” demek mecburiyetinde kalır. Zeki beyin, Mirac ve Hamidullah isimli kitabında yapılan konuşmalar ve cevaplar vardır.


Din tahripçisi

Merhum Ahmed Davudoğlu Hoca da, bu kitaba yazdığı takrizde Hamidullah’ın paslı silsilenin [din tahripçilerinin] son halkalarından biri olduğu, onun Peygamberimiz hakkında yazdığı kitaplarında Kur'an-ı kerimin Hazret-i Cebrail vasıtasıyla indirildiğine yani vahiy mahsulü olduğuna dair bir işaret bulunmadığını bildirmektedir. Mısır’da çok reformcu gördüğünü, bu bakımdan Hamidullah’a şaşmadığını, fakat onu bir din yetkilisi gibi kabul ederek fesat tohumu ekmesine müsaade edenlere çok şaştığını bildirmektedir.


Bir tenkit mektubu (Zırva tevil götürmez)

Mösyö Hamidullah’la ilgili yazılarımızdan dolayı gelen bir tenkit mektubunda şöyle deniyor:

1- Miracı inkâr etmekle ne olur? O, İslam’ı kabul ediyor ya. Namaz kılan bir Müslümana Miracı veya Şakkul-kamer mucizesini inkâr etti diye kâfir denir mi? Kâfir diyenin kendisi kâfir olmaz mı?

CEVAP

Mirac’ı inkâr edenin kâfir olacağı Ruh-ül-beyan ve Bahr-ür-raık kitaplarında yazılıdır. Bir mucizeyi veya dinimizin bir hükmünü inkâr edenin kâfir olacağı bütün din kitaplarında bildiriliyor. Böyle bir kimse, namaz kılsa da kâfirdir, oruç tutsa da kâfirdir. Evet, bir Müslümana kâfir diyen kâfir olur. Bir kâfire Müslüman diyen de kâfir olur. Hele Mirac’ı inkâr eden, İslamiyet’in semavi bir din olmadığını söyleyen bir kâfir için büyük İslâm âlimi diyen, Allah rahmet etsin diyen, mümin ise kâfir olur.


2- Şakkul-kamer mucizesi hakkında âyet yoktur. Âyet olmayınca inkâr etmek küfür olamaz.

CEVAP

Bu mucize, Kamer sûresinin ilk âyetlerinde bildiriliyor. Âyeti ancak kâfir inkâr eder.


3- Hazret-i Âişe de, Mirac rüyada oldu diyor. Buna ne diyeceksiniz?

CEVAP

Bedenle gidilen Mirac’dan başka rüyada görülen miraclar da olmuştur. Hazret-i Âişe validemizin bildirdiği bu miraclardır. Çünkü meşhur Mirac olayında henüz Âişe validemizle evlenmemişti bile. Âişe validemiz Mirac olayında çocuktu.


4- Onun kitaplarındaki görüşleri, kendine ait değildir. Çeşitli yazarlardan nakildir. Kendine ait olmayan görüşlerden dolayı o nasıl suçlanır?

CEVAP

Madem nakletmek suç değilse, naklettiğimiz yazılardan dolayı, bizi niçin suçluyorsunuz? Bizimki de nakil. O naklederken kâfirlerin görüşlerini kabul ediyor. Biz de kabul etmiyoruz.


5- Onu tenkit edenlerden Prof. Zeki Çıkman, tıp doktorudur. Doktor dinden ne anlar?

CEVAP

Din, kimsenin inhisarında değildir. İsteyen herkes, dini öğrenebilir. İmam-ı a’zam hazretleri de tüccardı. Doktor olan dini öğrenemez mi? Zeki Çıkman tıp profesörü de, kendi ülkesinde vatandaşlıktan kovulan Hamidullah, ne profesörüdür? Devletler hukuku profesörüdür. Ama biz onu hukukçu olduğu için değil, Ehl-i sünnet düşmanı azılı bir mezhepsiz olduğu için tenkit ediyoruz.


6- Sadreddin hocanın oğlu, 19’culuk dinine girdi, Reşat Halife isimli birini peygamber kabul etti. Onun görüşleri doğru olsaydı, oğluna etki ederdi.

CEVAP

Oğlundan dolayı baba tenkit edilmez. Hazret-i Âdem’in bir oğlu ile Hazret-i Nuh’un bir oğlu kâfir olmuştu. Çocuklarından dolayı peygamber olan babalarına söz söylenir mi?


7- Davudoğlu hocanın ona “Paslı silsile veya reformcu” demesinin önemi yoktur. Çünkü o, başka ilim adamlarını da, mesela Efgani’yi ve Abduh’u da tenkit etmiştir.

CEVAP

Efgani ve Abduh vesikalı masondur. Vesikasını göstermek suç mu oluyor?


8- Birçok kimsenin Hamidullah’ı övmesine ne diyeceksiniz?

CEVAP

Atalarımızın (Biracının şahidi şarapçı olur) sözünü hatırlatırız.


Kötülerin çok olması, onların haklı olduklarını göstermez. İşte bir âyet meali:

(İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]


Hele kötüler din görevlisi olursa daha vahimdir. Çünkü hadis-i şerif mealleri şöyledir:

(Ümmetim, kötü din adamlarından çok zarar görür.) [Hâkim]


(Bir zaman gelir ki, din adamları fitne unsuru olur, camiler ve hafızlar çoğalır, ama hakiki âlim hiç bulunmaz.) [Ebu Nuaym]

Onlar da insanmış

Kendilerini Peygamber ve ilah olarak düşünmezler, ama kendi görüşlerinin isabetli olduğunda ısrar etmeleri taassup ehli birer mezhepsiz olduklarını göstermektedir...

Devamını Okuyun...

Önsöz

Mezhepsizler diyor ki: 

“Bid’at ehlinin hatalarını biz de kabul ediyoruz. Ancak şimdi zamanı değildir. Dinsizler dururken din görevlilerinin hataları ile uğraşmak gıybettir. Hatasız kul olmaz...

Devamını Okuyun...

İbni Teymiye bidat ehlidir

Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti...

Devamını Okuyun...

Cemalettin Efgani

1838 senesinde Afganistan’da doğup, 1897 de İstanbul'da vefat etti. Din bilgisi azdı. Zındıkların kitaplarını okuyarak dinden çıkmıştır. Bir aralık Ruslar tarafından satın alınarak, ana vatanı olan Afganistan’a karşı casusluk yaptı...

Devamını Okuyun...

Muhammed Abduh

(Mutlak müctehid), mezhep sahibi büyük imam, büyük âlim demektir. Halbuki M. Abduh, İslam âlimlerinin büyüklüğünü, üstünlüklerini bile anlayamayan bir zattır...

Devamını Okuyun...

Reşit Rıza

Reşit Rıza, 1865 yılında Lübnan’da doğdu. 1935’de öldü. Abduh’un talebesidir. (Müncid)...

Devamını Okuyun...

Abdülaziz bin Baz

Vehhabidir. Yazdığı "Akidet-üs-sahiha" adlı kitap "Doğru İnanç" ismi verilerek Türkçeye tercüme edilmiş ve Türkiye’nin her yerinde dağıtılmaktadır. Allah arşta oturuyor diyor...

Devamını Okuyun...

Ali Süavi

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci idi. Rüşdiyede bir kaç sene okuyan Süavi, medrese tahsili görmemişti...

Devamını Okuyun...

Hasan Sabbah ve Şeyh Bedrettin

Şeyh Bedrettin, Samavne kadısının oğludur. Mısır’da okudu. Bir müddet sonra sapıtıp, müridleri halkın imanlarını bozmaya başladı. Üzerlerine Bayezid paşa gönderilip dağıtıldı...

Devamını Okuyun...

Şevkani kimdir?

Adı Muhammed bin Ali Şevkani’dir. 1834’te vefat etti. Ezhar-ül-fıddave Bahr-ül-zehhar Şii kitaplarının şerhlerini okuyarak, Zeydî mezhebinde yetişti. (Feth-ul-kadir, Cevab-üs-sail)...

Devamını Okuyun...

İbni Hazm

Endülüs felsefecilerinden ve âlimlerindendi. Vezir [bakan] idi. Miladi 994 yılında Kurtuba’da doğdu, 1064’de vefat etti. Felsefeye dalarak, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere, kendi aklına göre mana vermiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır...

Devamını Okuyun...

Muhammed İkbal kimdir?

İkbal, Pakistan’ın millî şairidir. 1905’te öğrenim için gittiği Avrupa’da üç yıl kaldı ve düşüncelerinde büyük değişiklikler oldu. 1908’de Lahor’a dönerek Felsefe ve İngiliz Edebiyatı öğretmenliği yaptı...


Devamını Okuyun...

Taberi Ehl-i sünnet midir?

Birkaç Taberi vardır. Bid’at ehli olanlarını, Ehl-i sünnet olan İmam-ıTaberi ile karıştırmamalıdır. Ehl-i sünnet olan İbni Cerir Taberi’nin tam ismi, Ebu Cafer Muhammed bin Cerir Taberi’dir...

Devamını Okuyun...

Hasan el-Benna

Hasan el-Benna, Seyyid Kutbun da üye olduğu, Mısır’daki İhvan-ül-müslimin yani Müslüman kardeşler örgütünün kurucusudur...

Devamını Okuyun...

Kadıyanilik (Ahmedilik)

Hindistan’ın Pencap eyaletinde 1880’de Mirza Gulam Ahmed Kadıyani tarafından kurulmuştur. Ahmediye de denir...

Devamını Okuyun...

İbni Kayyım

Hanbelî fıkhına göre yetişmişse de, 15 sene kadar İbni Teymiyye’den çeşitli ilimleri tahsil etti. Çok kitap yazdı. Felsefeciler, Hristiyan ve Yahudilerle mücadele etti. 

Devamını Okuyun...

İzmirli İsmail Hakkı

Son devirde yetişen felsefeci ve dinler tarihi araştırmacısıdır. Masonluğa da girmiş olan İsmail Hakkı, felsefe ve dinler tarihi dallarında çalışıp bu konularda kitaplar yazdı...

Devamını Okuyun...

Kardavi’nin çağdaş fetvaları

Kesinlikle uygun değildir. Kardavî, (Kimseyi taklit etmiyorum) diyor, yani (4 mezhepten birine uymam) diyor. Bu, (Ben mezhepsizim) demenin başka şeklidir...

Devamını Okuyun...

Zahiri mezhebi

Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı...

Devamını Okuyun...

İbni Kesir tefsiri

Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı...

Devamını Okuyun...

Fıkh-üs-sünne kitabı

Evet, hem de süper sapıktır, yani itikadı bozuktur, mezhebi yoktur. Fıkh-üs-sünne kitabında diyor ki: Taklide bağlanıp Kitap ve Sünnet’in...

Devamını Okuyun...

Mahmasani

Kitaptaki bir bölüm, Prof. Mahmasani isimli birine ait. Yazı felakettir. Birkaç örnek verelim: Geri kalış sebepleri bölümünde, (Sünnî fukaha, ictihad kapısının...

Devamını Okuyun...

Mevdudi’nin hezeyanı

Doğru değildir. Mevdudi’nin sapıklığı hakkında çok eser yazılmıştır. Resulullah’a ancak Mevdudi gibi mezhepsizler iftira eder. (İntihara teşebbüs etti) demek ne kadar büyük iftiradır...

Devamını Okuyun...

Zuhayli

Zuhayli de, Kardavi ve Mahmasani gibi bir mezhepsizdir. Kitabının önsüzünde, mezhepleri birleştirmek için (Toplumu saplandığı uçurumdan kurtarmak için ıslah [reform] hareketinden başka çıkar yol yoktur) diyor...

Devamını Okuyun...

Suriyeli Seykavi

Seykavi, İslam’ın iktisat sistemini sosyalizme göre açıklamış, mason Abduh’un dinde reform yolunu tutmuş ve çıkardığı fitneler yüzünden birçok Müslümanı sıkıntıya sokmuştur...

Devamını Okuyun...

Mehmet Akif kimdir?

Maalesef doğrudur. En kötüsü de, bu duruma tevbe de etmemiştir.
1966 baskılı SAFAHAT isimli kitabında diyor ki:
“Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler..

Devamını Okuyun...

Ramazan el-Buti

Ramazan el-Buti, mezhepsizlere karşı olan bir kimse ise de, sapıkların kitaplarından etkilenerek böyle bir şey yazabiliyor. Şuurlu Müslüman, her eline geçen kitaba inanmaz. Muteber kitapları araştırır...

Devamını Okuyun...

Yusuf Kandehlevi

Bu sadece hazret-i Ömer’e değil, hazret-i Ali’ye de iftiradır. Günah olan Arap âdeti hiç işlenir mi? İslamiyet günah olan âdetleri kaldırmadı mı? Bir kıza bakıp onu beğenmekle, nikâh yapmadan karısı olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Seyyit Kutup kimdir?

Yazdığı kitaplarından örnekler vererek kendisini tanıtalım:
Adı Seyyit ise de, kendisi seyyid değil, fellahtır. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet büyüklerine dil uzatmıştır...

Devamını Okuyun...

Hamidullah kimdir?

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Musab Köylüoğlu ne diyor?

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Osmanlı’nın son döneminde, din adamlarından bazısı, padişahın tahtan indirilmesi için fetva vermişler ve dinimize aykırı çok kitap yazmışlardır... 

Devamını Okuyun...

Seyyid Nesimî Hurufi mi?

Hurufi iken tevbe etmiştir.
Seyyid İmad-üddin-i Nesimî, şair ve tasavvuf ehli idi. Halep’te iken, Vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri yüzünden, 1417 de idam edildi. Önce Hurufî olduğu, sonra tevbe ettiği anlaşılıyor. (S. Ebediyye)...

Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Musa Beykiyef

Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi...

Devamını Okuyun...

Bozuk din kitabındaki tabirler

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Dört hak mezhep, Kur’ana, Sünnet’e ve İcma’a aykırı mı? Dört hak mezhepten birine göre yazılmamış. Demek ki, kendi görüşlerini Kur’an ve Sünnet adı altında yutturmaya çalışıyor...

Devamını Okuyun...

İcmanın dindeki yeri

Sanki İslam âlimlerinin İcma ettiği hususlarda Kur’an-ı kerim esas alınmamış gibi saldırıyor. Hâlbuki icma, dinde çok önemli bir delildir...

Devamını Okuyun...

Hakiki âlimlere saldırı

Bu reformcu yazar, kendisinin de itiraf ettiği gibi, dört hak mezhepten ve Ehl-i sünnet âlimlerinden hiç kaynak vermemiş, ancak Ehl-i sünnet olmayan İbni Teymiye, Şevkani gibileri örnek almış...

Devamını Okuyun...

İslam düşüncesi demek

Düşünce, bir iş için bir insan tarafından düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir, bir görüştür ve mahlûktur. İslam düşüncesi veya şefaat düşüncesi demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, (Düşünce yaratıktır, insanda olur, bu sıfatı Allah’a, İslamiyet’e vermek küfürdür) buyuruyorlar...

Devamını Okuyun...

Şefaati inkâr etmek

Sünnî âlimler dediğine göre, kendisinin Sünnî olmadığını ima ediyor. Fazlurrahman’ı senet gösteriyor da, İmam-ı a’zamın, İmam-ı Şâfiî’nin, İmam-ı Gazali’nin, İmam-ı Mâlik’in...

Devamını Okuyun...

İmanın şartlarını değiştirmek

Bu reformcu, (Kitap ve Sünnet’e göre yazdım) dediği halde, burada sadece Kur’an diyor. Elbette Kur’an-ı kerimin detayları Sünnet ile açıklanmıştır. Yazarın yalan söylediği, Sünnet’e de itibar etmediği anlaşılıyor...

Devamını Okuyun...

Kaza namazı kılınmaz mı?

Allah ve Resulünün emrettiği ve bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi, (Kılınamayan namazları kaza etmek farzdır) demiyor da, niye İbni Teymiyye’nin sözünü senet olarak alıyor...

Devamını Okuyun...

Gayrimüslim erkekle evlenmek

Hani âyete ve hadise göre yazıyordun? (Sıcak bakmaz) demek, pek hoş değil, ama evlenmek de caizdir demek değil mi? Ama Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resim yapmak

Dinimizin emrine yine görüş diyor. Çalgı helal, resim helal demekle olmaz. Kitap ve Sünnet’ten yerini göstermek gerekir. Hem bu bozuk kitap için, (Kitap ve Sünnet’e göre yazıldı) deniyor, hem de hiç kaynak gösterilmiyor...

Devamını Okuyun...

Oruç kefareti yokmuş!

Dinde reformcu, oruç kefaretini kaldırmak için yazar dediği yamukları gösteriyor. Dört mezhebin âlimlerine niye itibar etmiyor ki...

Devamını Okuyun...

Halifelik dine aykırı mı?

İlk dört halifeyi ve halifelik sistemini herkes bilir. Dört halifenin suçlanması bütün Eshab-ı kiramın suçlanması demektir. Bu ise büyük felakettir...

Devamını Okuyun...

Solcu Müslüman olur mu?

Şimdi, faşiste ve kapitaliste sağcı, komüniste, ateiste solcu deniyor. Bu manada Müslüman’a sağcı veya solcu denmez, ama Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilen sağcılık ve solculuk farklıdır...

Devamını Okuyun...

Din isyan hareketi değildir

Mısırlı sosyalist yazarlar da, buna benzer tarifler yapıyorlardı. Milleti isyana sevk edip binlerce kişinin ölümüne sebep olmuşlardı...

Devamını Okuyun...

Resulullah’ı küçültüyor

Vehhabi bile Resulullah’ı bu kadar kötüleyemez. Bu sözler onun reformculuktan da öte, art niyetler beslediğini göstermektedir. Koskoca kitabında Resulullah’ı övücü bir şey olmadığı gibi, âlemlere rahmet oluşu da gizlenmiştir. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Akıl her şeye yeter mi?

Yazar kendisini sosyalizmden alamıyor. Her konuyu sosyalizm açısından açıklamaya çalışıyor. Her fırsatta servet düşmanlığı yapıyor. Bu ifadelerde üç büyük yanlış vardır...

Devamını Okuyun...

Yaratmak Allah’a mahsustur

Eğer Kur’an ve Sünnet esas alınsaydı, böyle dine aykırı tabirler kullanılmazdı.
Yaratmak, yoktan var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Amel imandan parça değildir

Yazar, Mutezile ve Vehhabiler gibi, amel imandan bir parçadır demek için, kelimeleri geveleyip durmuş. Açıkça söylese, bütün Ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ettiği meydana çıkacağı için böyle sinsice saldırmaktadır...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerime saygısızlık

Vehhabiler ve Mutezile, Kur’an mahlûktur diyerek hiç tazim, saygı duymazlar. Yazarın bu iki gruba yakın olduğu anlaşılmaktadır...

Devamını Okuyun...

Taklidin dindeki yeri

Nedense her mezhepsiz, açıkça ben mezhepsizim demiyor da, (Bir mezhep taklit etmem) diyor. Yahut (Mezheplerin hükümlerine bakıp, kendi anladığıma uyarım) diyor. Dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir...

Devamını Okuyun...

Değişim = Reform

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nass’a dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...

Esma-i hüsna

Elbette Kur’an-ı kerimde her teferruat yoktur. Bunlar hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde, (Resulullah’ın bildirdiklerini kabul edin) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Evliya türbeleri

Ehl-i sünnet âlimlerinin her ak dediğine kara demeyi kendine görev biliyor. Bahsedilen vesile caizdir. Caiz olmayan tek şey, Allah’tan başkasını yaratıcı bilmek, Allahü teâlâ dilemeden, onun kendiliğinden fayda ve zarar verebileceğine inanmaktır...

Devamını Okuyun...

Kaderi inkâr ediyor

Yine Mutezile itikadında olduğunu gizlememiş. Kaderi inkâr edici çok söz ederek, (Halkımız muhtaçları düşünmüyor, onları kaderleriyle baş başa bırakıyor...

Devamını Okuyun...

Kıyamet alameti yok mu?

Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemişse de, alametleri âyet ve hadiste açıkça bildirilmiştir. Süper mezhepsiz olandan başkası bunları inkâr edemez...

Devamını Okuyun...