Kaderi inkâr ediyor

Kaderi inkâr ediyor

Reformcu diyor ki:
(İmanın şartı altı olmadığı gibi, üstat Mevdudi’nin dediği gibi, kadere inanmak imanın şartlarından da değildir. Kadere inanmak, Emevilerin Cebriye itikadıdır.)
CEVAP
Yine Mutezile itikadında olduğunu gizlememiş. Kaderi inkâr edici çok söz ederek, (Halkımız muhtaçları düşünmüyor, onları kaderleriyle baş başa bırakıyor. Gerçek Müslüman yoksulları kaderine terk etmez) diyor. Allahü teâlânın takdirini kim değiştirebilir ki?

Kaza ve kader bilgileri çok ince ve anlaması güçtür. Bunları konuşmak ve tartışmak, hadis-i şeriflerle yasak edilmiştir. Müslümanların vazifesi, Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını öğrenmek ve bunlara uygun yaşamaktır. Kaza ve kaderi incelemek emrolunmadı. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği kadar öğrenmek ve inanmak yeterlidir. Bu hakiki âlimler buyuruyor ki:
Allahü teâlâ insanların, hayır ve şer, bütün yapacaklarını ezelde biliyordu. Vakitleri gelince, bunların yaratılmasını irade etmekte ve yaratmaktadır. Onun yaratmasına takdir denir. Ezeldeki ilme kader denir. Kader, ilm-i ezelidir. Emr-i ezeli değildir. Mutezile ve Kaderiyye denilen cahil ve ahmaklar, kaza ve kadere inanmadılar. İnsan, dilediğini kendi gücüyle yaratmaktadır dediler. Böyle kâfirler, zamanımızda çoktur. (Diya-ül kulüb)

İnsanın her işi Allah’ın takdiri ve iradesiyle olmaktadır. Mutezile ve Kaderiyye, kaza ve kaderi inkâr etti. (İnsan kendi kuvveti ve ihtiyarıyla, işlerini yaratıyor) dedi. İnsan bir şey yapmak ister. Sonra bunu Allahü teâlâ yaratır. İnsanın iradesine, istemesine kesb denir. Cebriyye fırkası, irade ve ihtiyarı inkâr etti. İnsanları mecbur sandı. Bu sözleri küfürdür. İnsan mecbur olsaydı, Allahü teâlâ zalimlere zalim, kâfirlere kâfir demezdi. Allahü teâlâ kerimdir. İnsana yapamayacağını emretmemiştir. Kaderiyye fırkası kaza ve kaderi, Cebriyye fırkası da irade ve ihtiyarı inkâr etti. Her ikisi de bid’at ehlidir. İrade başkadır, razı olmak başkadır. Allahü teâlâ küfrü ve günahları irade ediyor, fakat razı değildir. Ezeldeki takdir, insanın kendi irade ve ihtiyarıyla yapacağını gösteriyor. Ezeldeki takdir, irade ve ihtiyarı göstermeseydi, Hak teâlâ dilediğini yaratmakta serbest olmaz, mecbur olurdu. (Mektubat-ı Masumiyye 1/83)

Kader, yaratılacak şeyleri, Allahü teâlânın ezelde bilip dilemesidir.

Allahü teâlâ, bir şeyi yaratacağını ezelde irade ettiyse [dilediyse], az veya daha çok olmaksızın, dilediği gibi var olur. Olmasını dilediği şeylerin var olmaması ve yokluğunu dilediği eşyanın var olması imkânsızdır. (İtikatname)

İnsanın işlerini Allahü teâlânın ezelde takdir etmesi demek, insanın neleri irade edeceğini bilmesi ve dilemesi demektir. (İ. Ahlakı)

Kader, Allahü teâlânın ileride olacak her şeyi ezelde bilmesidir. Kaza, bu bildiklerini Levh-il mahfuz’da göstermesidir. (Emali şerhi, Seyyid Ahmed Asım Efendi)

Kalble veya bedenle yapılan işleri, canlılarda ve cansızlarda meydana gelen her işi, Allahü teâlânın ezelde bilmesine, dilemesine ve yaratmasına kader ve takdir denir. İnsan bir şeyi yapmayı veya terk etmeyi ihtiyar ve irade eder yani kuvvetini kullanır. Sonra, Allahü teâlâ da, bunu irade eder, kudretini kullanırsa, bu şey meydana gelir. Kulun ihtiyar ve iradesine kesb, Allahü teâlânın irade ve kudretini kullanmasına halk etmek, yaratmak denir. (Dürr-i yekta şerhi)

Takdir: Halk etme, yaratma, İhtiyar: Seçme, tercih, Kesb: Bir insanın kendi kudret ve iktidarını bir işe sarf etmesidir.

İşler takdir yönünden üç kısma ayrılır:
1- Hikmetin gereği yaratılanlar: Yerin, göğün, Cennet ve Cehennemin, meleklerin, cinlerin, hayvanların, bitkilerin ve cansız şeylerin yaratılması gibi.
2- İnsanın irade ve kudretiyle olmadan yaratılanlar: Güzel veya çirkin, sağlam veya sakat, erkek veya kadın yaratılması gibi.
3- İnsanın irade ve kudretini sarf edip çalışması ve kesbiyle meydana gelenler: İlim öğrenmek, iyi veya kötü amel işlemek gibi.

Kader hakkındaki iki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider.) [Araf 34]

(Bir canlıya verilen ömür ve ömrünün azaltılması da mutlaka bir kitaptadır.) [Fatır 11]

Kadere inanmak, imanın altı şartından biridir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kadere inanmayan imanın gerçeğine erişmez.) [Nesai]

(Ahir zamanda şerli kimseler kader hakkında konuşur.) [Hâkim]

(Kaderi inkâr edene, bütün peygamberler lanet eder.) [Taberani]

Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. İki hadis-i şerif meali:
(Bütün işler Allahü teâlâdandır, hayır olanı da şer olanı da.) [Taberani]

(Denge, Rahman olan Allahü teâlânın elindedir. Kimini yükseltir, kimini alçaltır.) [Bezzar]

Kadere boyun eğilmez mi?
Reformcu (Akıllı insan, kadere boyun eğmeyen kişidir) diyor.
CEVAP
Reformcu da, Mutezile kafalı diğer yamuklar gibi kaderi bilmiyor. Kadere boyun eğmeyen insan olur mu? Kader, Allahü teâlânın takdir ettiği şeylerdir. Bunu kim önleyebilir ki? İnsan kaderini kendi çizemez. Bu konuda çok âyet-i kerime var. Birinin meali şöyle:
(Yeryüzünde hiçbir olay ve başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta [Levh-i mahfuzda] yazmış olmayalım. Bu ise, Allah’a göre kolaydır.) [Hadid 22]

Resulullah efendimiz, kaderle ilgili âyet-i kerimeleri açıklayarak buyuruyor ki:
(Allah, ilk önce Kalem’i yaratıp, “Sonsuza kadar olacak olanı yaz” buyurdu.) [Tirmizi]

(Her şey ezelde yazıldı. Allah’ın ilmine göre, kalem kurudu.) [Tirmizi] (Yani takdir son buldu ve kaleme yazacak bir şey kalmadı.)

Bir kimse, hem Müslümanım der, hem de kaderi nasıl inkâr eder?

Ömür değişir mi?
Reformcu diyor ki: (Kader, Cebriye inancıdır. Müslümanlar, kader yani ömür değişmez diyerek sağlığa hiç önem vermiyorlar, hasta olsalar tedaviye yanaşmıyorlar. Kaderim buymuş diyerek hiç çalışmıyorlar. Hâlbuki insan kaderini kendi çizer. Cebriye’den kurtulup kaderimizi kendimiz çizmeliyiz.)
CEVAP
Mutezile itikadında olduğunu yine gizlememiştir. Cebriye nasıl bozuksa, Mutezile de o kadar bozuktur. Mutezile, (Allah, yaptığımız işlere karışmaz) diyerek kaderi inkâr edip, insanı hâşâ kendi işinin yaratıcısı zanneden çok sapık bir fırkadır. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali:
(Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.) [Zümer 62, Mümin 62]

(Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.) [Saffat 96]

(Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer. Onların seçim hakkı yoktur.) [Kasas 68]

Ömrün değişmeyeceğini söyleyen Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Ecel, bir an gecikmez ve vaktinden önce de gelmez.) [Araf 34]

Hiçbir Müslüman, kader değişmez diyerek sağlığını hiçe saymaz. Sağlığa, temizliğe dikkat etmenin, hastalanınca tedavi olmanın dinin emri olduğunu bilir.

Şunları da iyi bilir: Vücudumuz, bize emanettir. Dinimiz onu iyi korumayı emrediyor. Hastayı tedavi ettirmek gerekir. Tecrübeyle etkileri kesin olan, aşı, serum ve mikrop öldürücü ilaçları kullanmak, gıda almak gibi farzdır. Yani Allahü teâlânın emridir. Tesiri kesin olan ilaçlar, gıda gibi olup, ilaç almayıp ölmek günahtır. Resulullah üç türlü ilaç kullanmıştır. Kur’an-ı kerim veya dua okurdu. İlaç kullanırdı. Her ikisini karışık da kullanırdı. Müslüman, (İlaç kullanmak da kaderdendir, Allah’ın izniyle fayda verir) hadis-i şerifini de bilir. Yani Müslüman dinin emri olduğu için çalışır, sağlığını gözetir. Müslüman iyilikle, dua ile ömrün uzayacağını bilir, kötülükle de ömrün kısalacağını bilir. Müslüman şunları da bilir:
Kader değişmez. Kaza, kadere uygun olarak meydana gelir. Kaza, her gün çok değişip, sonunda kadere uygun olunca yaratılır. Kaza-i muallak şeklinde yaratılacağı yazılmış olan bir şey, kulun iyi ameliyle değişip yaratılmaz. İmam-ı Gazali hazretleri, (Kaza-i muallak, Levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duası kabul olursa, o kaza değişir) buyurdu. Hadis-i şerifte, (Kader, tedbirle, sakınmakla değişmez, fakat kabul olan dua, o bela gelirken korur) buyuruldu. (Taberani)

Duanın belayı önlemesi de kaza ve kaderdendir. Kalkan, atılan oka; şemsiye de yağan yağmura siper olduğu gibi, dua da, gelen belaya siper olur. Bir hadis-i şerifte, (Kaza-i muallakı hiçbir şey değiştiremez. Yalnız dua değiştirir ve ömrü yalnız ihsan, iyilik arttırır) buyuruldu. [Hâkim]

Kaderin, Levh-i mahfuz’da yazılması kazadır. Bir kimseye takdir edilen bela, kaza-i muallak ise, yani onun dua etmesi de takdir edilmişse dua eder, kabul olunca belayı önler. Ecel-i kaza’yı da, iyilik etmek geciktirir, fakat ecel-i müsemma değişmez.

Ecel-i kazaya bir misal verelim: Birinin ömrü, (Eğer iyi iş yapar yahut sadaka verir, hac ederse 60 yıl, bunları yapmazsa 40 yıl) diye takdir edilmişse, vakit tamam olunca, eceli bir an gecikmez. Birinin 3 gün ömrü kalmışken, akrabasını Allah rızası için ziyaret etmesiyle, ömrü 30 yıla uzar. 30 yıl ömrü olanın ömrü de, akrabasını terk ettiği için, 3 güne iner. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sıla-i rahim [salih akrabayı ziyaret], ömrü uzatır.) [Taberani]

Takdir, ezelde Levh-i mahfuz’da yazılmıştır. Yani, Levh-i mahfuz’da olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da ezelde yazılmıştır ki, buna kaza-i muallak denir. (Lübab-üt-te’vil)

Davud aleyhisselamın yanına iki kişi gelip birbirinden şikâyette bulundular. Azrail aleyhisselam da gelip, (Bu iki kişiden birincisinin eceline bir hafta kaldı. İkincisinin ömrü de, bir hafta önce bitmişti, fakat ölmedi) dedi. Davud aleyhisselam hayret edip sebebini sordu. Azrail aleyhisselam, (İkincisinin bir akrabası vardı. Buna dargındı. Gidip onun gönlünü aldı. Bundan dolayı Allahü teâlâ buna 20 yıl daha ömür takdir buyurdu) dedi. Allahü teâlânın kaderi [ezeldeki ilmi] nasıl ise, Levh-i mahfuz’daki değişiklikler, ona uygun olur. Hazret-i Ömer yaralanınca Ka’bül-ahbar, (Ömer daha yaşamak isteseydi dua ederdi, çünkü onun duası elbette kabul olur) buyurdu. İşitip şaşıranlar, (Ecel bir an gecikmez ve vaktinden önce gelmez) mealindeki âyet-i kerimeye ne dersin denilince buyurdu ki: Evet, ecel hazır olunca gecikmez, fakat ecel hâsıl olmadan önce, sadaka ve dua ile, iyi amelle ömür uzar. Fâtır suresinde, (Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması yazılıdır) buyuruluyor. (Levh-i Mahfuz ve Ümm-ül-Kitab risalesi)

Bunları bilen bir Müslüman elbette çalışır, sağlığına dikkat eder. Reformcunun dediği gibi, (Zaten rızkım, ecelim ve hastalıklarım önceden yazılmış) diyerek tedaviyi, sebeplere yapışmayı terk etmez.

Yusuf Kandehlevi

Bu sadece hazret-i Ömer’e değil, hazret-i Ali’ye de iftiradır. Günah olan Arap âdeti hiç işlenir mi? İslamiyet günah olan âdetleri kaldırmadı mı? Bir kıza bakıp onu beğenmekle, nikâh yapmadan karısı olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Seyyit Kutup kimdir?

Yazdığı kitaplarından örnekler vererek kendisini tanıtalım:
Adı Seyyit ise de, kendisi seyyid değil, fellahtır. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet büyüklerine dil uzatmıştır...

Devamını Okuyun...

Hamidullah kimdir?

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Musab Köylüoğlu ne diyor?

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Osmanlı’nın son döneminde, din adamlarından bazısı, padişahın tahtan indirilmesi için fetva vermişler ve dinimize aykırı çok kitap yazmışlardır... 

Devamını Okuyun...

Seyyid Nesimî Hurufi mi?

Hurufi iken tevbe etmiştir.
Seyyid İmad-üddin-i Nesimî, şair ve tasavvuf ehli idi. Halep’te iken, Vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri yüzünden, 1417 de idam edildi. Önce Hurufî olduğu, sonra tevbe ettiği anlaşılıyor. (S. Ebediyye)...

Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Musa Beykiyef

Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi...

Devamını Okuyun...

Bozuk din kitabındaki tabirler

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Dört hak mezhep, Kur’ana, Sünnet’e ve İcma’a aykırı mı? Dört hak mezhepten birine göre yazılmamış. Demek ki, kendi görüşlerini Kur’an ve Sünnet adı altında yutturmaya çalışıyor...

Devamını Okuyun...

İcmanın dindeki yeri

Sanki İslam âlimlerinin İcma ettiği hususlarda Kur’an-ı kerim esas alınmamış gibi saldırıyor. Hâlbuki icma, dinde çok önemli bir delildir...

Devamını Okuyun...

Hakiki âlimlere saldırı

Bu reformcu yazar, kendisinin de itiraf ettiği gibi, dört hak mezhepten ve Ehl-i sünnet âlimlerinden hiç kaynak vermemiş, ancak Ehl-i sünnet olmayan İbni Teymiye, Şevkani gibileri örnek almış...

Devamını Okuyun...

İslam düşüncesi demek

Düşünce, bir iş için bir insan tarafından düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir, bir görüştür ve mahlûktur. İslam düşüncesi veya şefaat düşüncesi demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, (Düşünce yaratıktır, insanda olur, bu sıfatı Allah’a, İslamiyet’e vermek küfürdür) buyuruyorlar...

Devamını Okuyun...

Şefaati inkâr etmek

Sünnî âlimler dediğine göre, kendisinin Sünnî olmadığını ima ediyor. Fazlurrahman’ı senet gösteriyor da, İmam-ı a’zamın, İmam-ı Şâfiî’nin, İmam-ı Gazali’nin, İmam-ı Mâlik’in...

Devamını Okuyun...

İmanın şartlarını değiştirmek

Bu reformcu, (Kitap ve Sünnet’e göre yazdım) dediği halde, burada sadece Kur’an diyor. Elbette Kur’an-ı kerimin detayları Sünnet ile açıklanmıştır. Yazarın yalan söylediği, Sünnet’e de itibar etmediği anlaşılıyor...

Devamını Okuyun...

Kaza namazı kılınmaz mı?

Allah ve Resulünün emrettiği ve bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi, (Kılınamayan namazları kaza etmek farzdır) demiyor da, niye İbni Teymiyye’nin sözünü senet olarak alıyor...

Devamını Okuyun...

Gayrimüslim erkekle evlenmek

Hani âyete ve hadise göre yazıyordun? (Sıcak bakmaz) demek, pek hoş değil, ama evlenmek de caizdir demek değil mi? Ama Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resim yapmak

Dinimizin emrine yine görüş diyor. Çalgı helal, resim helal demekle olmaz. Kitap ve Sünnet’ten yerini göstermek gerekir. Hem bu bozuk kitap için, (Kitap ve Sünnet’e göre yazıldı) deniyor, hem de hiç kaynak gösterilmiyor...

Devamını Okuyun...

Oruç kefareti yokmuş!

Dinde reformcu, oruç kefaretini kaldırmak için yazar dediği yamukları gösteriyor. Dört mezhebin âlimlerine niye itibar etmiyor ki...

Devamını Okuyun...

Halifelik dine aykırı mı?

İlk dört halifeyi ve halifelik sistemini herkes bilir. Dört halifenin suçlanması bütün Eshab-ı kiramın suçlanması demektir. Bu ise büyük felakettir...

Devamını Okuyun...

Solcu Müslüman olur mu?

Şimdi, faşiste ve kapitaliste sağcı, komüniste, ateiste solcu deniyor. Bu manada Müslüman’a sağcı veya solcu denmez, ama Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilen sağcılık ve solculuk farklıdır...

Devamını Okuyun...

Din isyan hareketi değildir

Mısırlı sosyalist yazarlar da, buna benzer tarifler yapıyorlardı. Milleti isyana sevk edip binlerce kişinin ölümüne sebep olmuşlardı...

Devamını Okuyun...

Resulullah’ı küçültüyor

Vehhabi bile Resulullah’ı bu kadar kötüleyemez. Bu sözler onun reformculuktan da öte, art niyetler beslediğini göstermektedir. Koskoca kitabında Resulullah’ı övücü bir şey olmadığı gibi, âlemlere rahmet oluşu da gizlenmiştir. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Akıl her şeye yeter mi?

Yazar kendisini sosyalizmden alamıyor. Her konuyu sosyalizm açısından açıklamaya çalışıyor. Her fırsatta servet düşmanlığı yapıyor. Bu ifadelerde üç büyük yanlış vardır...

Devamını Okuyun...

Yaratmak Allah’a mahsustur

Eğer Kur’an ve Sünnet esas alınsaydı, böyle dine aykırı tabirler kullanılmazdı.
Yaratmak, yoktan var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Amel imandan parça değildir

Yazar, Mutezile ve Vehhabiler gibi, amel imandan bir parçadır demek için, kelimeleri geveleyip durmuş. Açıkça söylese, bütün Ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ettiği meydana çıkacağı için böyle sinsice saldırmaktadır...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerime saygısızlık

Vehhabiler ve Mutezile, Kur’an mahlûktur diyerek hiç tazim, saygı duymazlar. Yazarın bu iki gruba yakın olduğu anlaşılmaktadır...

Devamını Okuyun...

Taklidin dindeki yeri

Nedense her mezhepsiz, açıkça ben mezhepsizim demiyor da, (Bir mezhep taklit etmem) diyor. Yahut (Mezheplerin hükümlerine bakıp, kendi anladığıma uyarım) diyor. Dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir...

Devamını Okuyun...

Değişim = Reform

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nass’a dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...

Esma-i hüsna

Elbette Kur’an-ı kerimde her teferruat yoktur. Bunlar hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde, (Resulullah’ın bildirdiklerini kabul edin) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Evliya türbeleri

Ehl-i sünnet âlimlerinin her ak dediğine kara demeyi kendine görev biliyor. Bahsedilen vesile caizdir. Caiz olmayan tek şey, Allah’tan başkasını yaratıcı bilmek, Allahü teâlâ dilemeden, onun kendiliğinden fayda ve zarar verebileceğine inanmaktır...

Devamını Okuyun...

Kaderi inkâr ediyor

Yine Mutezile itikadında olduğunu gizlememiş. Kaderi inkâr edici çok söz ederek, (Halkımız muhtaçları düşünmüyor, onları kaderleriyle baş başa bırakıyor...

Devamını Okuyun...

Kıyamet alameti yok mu?

Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemişse de, alametleri âyet ve hadiste açıkça bildirilmiştir. Süper mezhepsiz olandan başkası bunları inkâr edemez...

Devamını Okuyun...

Tesettür yaşı

Dinimizde namaz, oruç, zekât, hac, tesettür gibi işlerde mükellef [yükümlü, sorumlu] olmak, yaşla değil, âkil ve bâliğ olmakla başlar. Daha önce bunlarla mükellef değildir. Bir kız büluğa erince mükellef olur...

Devamını Okuyun...

Tasavvufa saldırıyor

Sofilik, evliyalık demektir. Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır. Bu da ancak tasavvuf ehli evliyanın yapabileceği iştir...

Devamını Okuyun...

Sahabeye dil uzatmak

Açıkça, (Allah ve Resulü onları övse de, onların sözleri benim içime sinmiyor) diyor. Kur’an ve Hadis, yani Allah ve Resulünün sözleri dinde ölçü değilse, reformcunun içi nasıl ölçü olur ki...

Devamını Okuyun...

Azrail aleyhisselamı inkâr

Bu yanlış fikri Vehhabiler de söylüyor. Bu reformcunun her fırka ve mezhepten bazı sivri görüşlere sahip olduğu anlaşılıyor. Bu konudaki iki hadis-i şerif meali:
(Azrail aleyhisselamın kişinin canını alması, bin kılıç darbesinden şiddetlidir.) [Ebu Nuaym]...

Devamını Okuyun...

Bâtıl dinlere övgü

Bu söz, cahillikle veya gafletle söylenmiş olamaz. Bunda kasıt ve art niyet vardır. Bilerek, bu konudaki âyet ve hadisleri nasıl inkâr ediyorlar ki? Üç âyet-i kerime meali şöyledir...

Devamını Okuyun...

Kabir azabı vardır

Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:
Âişe validemiz, (Yâ Resulallah, bu ümmet kabirde azap görecek, benim gibi zayıfların hâli ne olacak?)...

Devamını Okuyun...

Hile-i şer’iyye nedir?

Şer’î demek şeriata yani dine uygun demektir. Dine uygun olan bir şeye nasıl yüzkarası denebilir? Dinimizde hile-i şer’iyye vardır, fakat hile-i bâtıla yani bâtıl hile yoktur...

Devamını Okuyun...

Haremlik selamlık

Yine gelenek adı altında dinimize dil uzatıyor. O âyet-i kerimenin kadın erkek karışık oturmakla ve onlarla yemek yemekle hiç asla alakası yoktur...

Devamını Okuyun...

İnce çoraba mesh etmek

İslamiyet’in hükümlerini delmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Mestin vasıfları bellidir. İnce çoraba mesh, tam bir dinde reform olur. Çıplak ayağa mesh ise Şiîlik’te vardır...

Devamını Okuyun...

Hayz ve nifaslıya yasak olanlar

Allah ve Resulünün sözlerine katılmayan, hükümlerini beğenmeyen elbette dinimize aykırı her şeye katılır. Dinimiz bugüne kadar eksik mi geldi? Allahü teâlâ (Dininizi tamamladım) buyuruyor...

Devamını Okuyun...

Oruç tutma zamanı

Bunu başka mezhepsizler de söylüyor. Siyah iplikle beyaz ipliğin ayırt edilmesinin açıklamasını bilmediklerinden veya art niyetlerinden dolayı böyle konuşuyorlar...

Devamını Okuyun...

Telkin bid’at midir?

Telkin sünnettir. Sünnete bid’at demek, helale haram demek küfürdür. İmam-ı Deylemi ve İmam-ı İbni Asakir’in bildirdiği hadis-i şerif şöyledir...

Devamını Okuyun...

Mübarek geceler

Burada birkaç hata var: Peygamber efendimiz mübarek gecelerin önemini bildirdiğine göre, reformcunun sözü geçerli olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Çalgı çalmak

İslam âlimlerinin, (Müzik ruha zehir ve nefse gıdadır) sözüne ve hadis-i şeriflerle de yasak edilmesine rağmen, reformcu yazarın çalgıları teşvik etmesi kıyamet alametidir...

Devamını Okuyun...

Altın ve ipek haram değil mi?

Bir şeyin haram olması için lüks olması gerekmez. Ölçü bellidir. Dinimiz yasaklamışsa haramdır. Altın ve ipeğin erkeklere haram olduğu pek meşhurdur...

Devamını Okuyun...

Her ilmin tabirleri olur

O ifadeler insanlara hakaret için yazılmıyor. Bunlar birer dini tabirdir. Mecburen yazılıyor. İslam âlimlerinin kitaplarından aldığımız yazıları aynen aktarıyoruz...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Çok yanlıştır. Kur’anda bulamadım diyerek, kendi görüşünü, din gibi ortaya atmak çok tehlikelidir. Kur’an-ı kerimde, (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Peygamber mezhebi mi?

Mezhepsizler, reformcular, dini içten yıkmak isteyenler genelde böyle söylüyorlar. Bâtıl da olsa, sapık da olsa böyle bir mezhep yoktur...

Devamını Okuyun...

Allah'ın ve Peygamberin Mezhebi

Bir müctehidin Edille-i şeriyye’den elde ettiği bilgilere, o müctehidin mezhebi denir. Sahabenin tamamı müctehid idi. Hepsinin de mezhebi vardı. Tâbiîn zamanında mezhepler vardı...

Devamını Okuyun...

Mezhepten sorulacak

Elbette, o şekilde sorgulanacaktır. Dünyada bile bir öğretmen, imtihanda talebelere okuttuğu derslerden soruyor, okutmadığı kısımlardan sormuyor...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe uymak vacib mi?

Elbette tenakuzlu bir yazıdır. Günümüzde, dört mezhebe inanmayanlar, (Peygamber mezhebi) diye bir şey uydurdular. Peygamber efendimiz, böyle bir mezhep bildirmediği gibi, hiçbir İslam âlimi de böyle bir şey bildirmedi...

Devamını Okuyun...

Mezhep göl değildir

İslam ayrı, mezhep ayrı değildir. Dört hak mezhep, insanları Cennete götüren birer yoldur. Hangi yoldan gidilirse gidilsin, her biri doğru Cennete götürür...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidinin önemi

Günümüzde Müslümanların büyük bir kısmı mezhep taklidinin mahiyetini bilmemektedir. Bilenler de üçe ayrılır: İfrat, Tefrit ve Vasat...

Devamını Okuyun...

Sapık fırkaların çıkışı

Mutezile, Cebriye gibi sapık fırkaların önderleri derin âlim idi. Kur’an-ı kerime kendi anlayışlarına göre mânâ verdikleri için sapıttılar. Böylece çok sayıda sapık fırka meydana çıktı...

Devamını Okuyun...

Âyet ve hadisten kaynak göstermek

Kur’an ve hadisi kaynak göstermek demek, Kur’an ve hadisten anladığına uymak demektir. Müctehid olmayan bir âlimin bile, kendi anladığına değil, mezhebinin bildirdiği hükme uyması lazımdır...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe girmek şirk mi?

Elbette ulaştı. Bir âlimin açık olmayan bir âyetten anladığı, onun ictihadı yani mezhebi olur. Mezhepsizin de, âyetten anladığı, onun yolu yani mezhebi olur...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizlikle ilgili çeşitli sorular

Evet. Dört mezhepten birine uymayana dendiği gibi, doğru yolda olmayana da mezhepsiz denir. Şu üç sınıf, bid’at ehli yani mezhepsizdir...

Devamını Okuyun...