Mezhepsizlikle ilgili çeşitli sorular

Mezhepsiz, bid’at ehline mi deniyor?

CEVAP
Evet. Dört mezhepten birine uymayana dendiği gibi, doğru yolda olmayana da mezhepsiz denir. Şu üç sınıf, bid’at ehli yani mezhepsizdir:
1- Dört mezhebden hiçbirine uymayan,
2- Dört mezhebi karıştırıp, kolayına gelen mezhebe göre hareket eden, yani mezhepleri telfik eden,
3- Dört mezhebi hak bildiği hâlde, bir inanışı, Ehl-i sünnet itikadına uymayan.

Sual: Mezhepsizlik konusuna niye fazla önem veriyorsunuz?
CEVAP
Mezhepsizlik konusuna fazla yer vermemiz itikad meselesi olduğundandır. İtikadı bozuk olanın ibadetleri boşa gider. Onun için önce doğru bir imana sahip olmak gerekir.

Sual: İctihad ve mezhep nedir?
CEVAP
İctihad etmek, mezhep kurmak, dinimizin emridir. Resulullah efendimiz, Hazret-i Muaz’ı Yemene hakim olarak gönderirken, (Orada nasıl hükmedeceksin?) buyurunca, (Allah’ın kitabı) ile dedi. (Allah’ın kitabında bulamazsan?) buyurdu. (Resulullahın sünneti) ile dedi. (Onda da bulamazsan?) buyurunca, (ictihad ederek) dedi. Resulullah efendimiz, (Elhamdülillah! Allahü teâlâ, Resulünün elçisini, Resulullahın rızasına uygun eyledi) buyurdu. (Tirmizi)

Allah ve Resulü, müminlere merhamet ettikleri için, bazı işlerin nasıl yapılacağı, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açık bildirilmedi. Açıkça bildirilse idi, öylece yapmak gerekirdi. Farzı yapmayanlar günaha girer, kıymet vermeyenler de kâfir olurdu. Müminlerin hâli güç olurdu. Böylece mezhepler meydana geldi.

Eshab-ı kiramın tamamı müctehid ve mezhep sahibi idi. Bunun için Peygamber efendimiz, (Eshabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete kavuşursunuz) buyurdu. (Taberani, Beyheki, İbni Asakir, Hatib, Deylemi, Darimi, İ. Münavi, İbni Adiy) Mezheplerinin tamamı kitaplara geçmediği için, bugün hiç kimse, mesela (Ben Hazret-i Ömer’in mezhebindeyim) diyemez.

Mezheplere bağlı hiçbir âlim, ictihad derecesine yükselse bile, mezhebinin imamının üsul ve kaidelerine, hiçbir zaman muhalefet etmez. Mezhepsiz olan hiçbir İslam âlimi yoktur.

Müctehid kime denir?
Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmeyen hususları, açıkça bildirilenlere benzeterek, hüküm çıkaran derin âlimlere (Müctehid) denir. Eshab-ı kiramın hepsi müctehid idi. Sünnette kapalı kalan yerleri, müctehid âlimler açıklamış, mezhepler meydana çıkmıştır. Bu mezheplerden yalnız dördü kitaplara geçmiş, diğerleri unutulmuştur.

Bu mezheplerin imanları, Eshab-ı kiramın ortak imanıdır. İmanda ayrılık caiz olmaz. Bu dört hak mezhebe, (Ehl-i sünnet) denir. Bu dört mezhepten hiçbirine uymayana mezhepsiz denir.

Sual: Annemle beyim Şafii mezhebindedir. Babam ise Hanefi mezhebindedir. Benim, beyimin mezhebine mi, yoksa babamın mezhebine mi girmem gerekir?
CEVAP
Bir kimse, hangi mezhebin hükümlerini iyi biliyorsa, o mezhebe göre amel eder. Babasının veya beyinin mezhebine göre amel etmesi gerekmez.

Türkiye’de Hanefi mezhebi daha yaygın olduğu ve Hanefi mezhebine ait Türkçe kitaplar daha çok olduğu için, Hanefi mezhebine göre amel etmeniz daha uygun olur.

Bazen Hanefi, bazen Şafii mezhebine göre hareket edilmez. Sadece, yapılması emredilen bir işi kendi mezhebine göre yapmak imkanı yoksa, o zaman diğer üç mezhepten birini taklit ederek o işi yapmak caiz ve gerekir. Sıkışık durum ortadan kalkınca taklit işine son verilir. (Hadika)

Sual: Biz Hanefiyiz, Şafii imama uyarken niyetimizde bir değişiklik oluyor mu? Müezzin ikameti kendi mezhebine göre mi okur? İmam kendi mezhebine göre mi imamlık yapar, yoksa Hanefi cemaatin mezhebine göre mi?
CEVAP
Ne niyette, ne de diğerlerinde bir değişiklik yoktur. Müezzin kendi mezhebine göre ikamet okur, imam kendi mezhebine göre namaz kıldırır.

Sual: "İslam’da zekat", "İslam’da namaz", "İslam fıkhında tasavvuf", "İslam’da şu", "İslam’da bu" diyorlar. "İslam’da zekat" denince, dört mezhepten birine göre zekat anlatılmış olmadığına göre, "İslam’da" diye kitap yazmak uygun mudur?
CEVAP
Bildirdiğiniz gibi, "İslam’da zekat" denince, hangi mezhebe göre söylenildiği bilinmiyor. "Hanefi’de zekat", "Maliki’de zekat" denilmelidir. "İslam fıkhı" tabiri de böyledir. Hanefilerin fıkıh usulleri, Şafiilerin fıkıh usullerinden farklıdır. Tasavvuf ve fıkıh iki ayrı ilim dalıdır. "İslam tasavvufunda fıkıh" veya "İslam fıkhında tasavvuf" demek, ilimleri, mefhumları birbirine karıştırmak olur.

"İslam da şu", "İslam’da bu" demek, mezhebi bilmemek veya kabul etmemektir. Bir kimse, İslam’a göre namaz kılamaz. Dört mezhepten birine göre kılması gerekir. Mesela imam arkasında Fatiha okuyan kimse, Hanefi’de vacibi terk etmiş olur. İmam arkasında Fatiha okumazsa, Şafii’de farzı terk etmiş olur. Onun için İslam’a göre namaz kılmak mümkün değildir. Diğer İslam’a görelerin de çoğu böyledir. Bunlar ince bilgidir, elbette mezhepsizler bunları bilmez. Farklı ictihad rahmettir, müslümanların işini kolaylaştırmaktadır.

Davudoğlu hoca ile sohbet
Sual:
 Din tahripçileri hakkında kitap yazan Ahmed Davudoğlu hoca nasıl bir kimsedir?
CEVAP
Rahmetli, (Din Tahripçileri) kitabını neşredince, kendisini ziyarete gittim. Kendimi tanıttım. Uzun uzun sohbet ettik. Bir ara kendisine sordum:
- Hocam, Ezher’in durumu nasıldır?
- Maalesef iyi değildir. İbni Teymiye’nin, Abduh’un fikirleri hakimdir.

- Peki siz orada nasıl Ehl-i sünnet olarak kalabildiniz?
- Şeyhül-islam Mustafa Sabri efendi ile tanıştım. O bana, Mezhepsizliğin tehlikesini anlattı. Efgani’nin ve Abduh’un mason olduğunu, bunların İslamiyet’i içeriden yıkmak için çalıştıklarını belirtti.

- Ezher’in mezhepsizlik çamuru olduğunu bildirdiniz. Siz burada senelerce kaldığınıza göre, üzerinize hiç çamur bulaşmadı mı?
- Benim ölçüm vardı. Mezhepsizliği kabul etmezdim. Üzerime çamur bulaştırmadım.

Hocanın bazı tercümeleri, mezhepsiz yazarların kitaplarına önsöz yazması bizi rahatsız etmişti. Doğrudan doğruya bunu söylemeyip dedim ki:
- Hocam, bilirsiniz (Kıratın yanında duran ya huyundan ya suyundan) ve (Üzüm üzüme baka baka kararır) gibi ata sözlerimiz vardır. Hani az da olsa, Ezher çamuru bulaşmamış mıdır?
- Kesinlikle bulaşmamıştır.

- Hocam, Selamet Yolları isimli tercümenize bakabilir miyiz?
Hoca, kitabı getirdi. Önsözden birkaç parça okumaya başladım:
- İsmail Sanani, Zeydiyye mezhebine salik, kimseyi taklit etmez, serbest müctehid gibi biridir. Sübülüs-selamın bazı mahrem yerlerinde fikrini sızdırmış, Ehl-i sünnet olmayan kimseleri Ehl-i sünnet imamları ile zikretmiştir. Sübülüs-selam Ezherde ders kitabı olarak okutuluyor. Ehl-i sünnet harici kavillerle dolu olduğu için, sırf Sübülüs-selamı tercüme edemezdim. Fethül-allam eserinde ise, Ehl-i sünnet harici sözler bir dereceye kadar kaldırılmış idi. Bu iki eserden bilhassa Sübülüs-selamdan azami derecede istifade ettim. Onun için onun bir tercümesi kabul edilen eserime Selamet Yolları adını verdim.
- Evet ne var bunda?

- Hocam, daha ne olacak, binlerce Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları var iken, gidiyor bir mezhepsizin Ezher’de okunan kitabını tercüme ediyorsunuz. İkinci olarak hadis kitabı tercüme ediyorsunuz. Üçüncü olarak Kur'an meali de neşrettiniz. Dört hak mezhepten birine mensup olan kimse, dinini mealden ve hadis kitabından öğrenebilir mi?
- Öğrenemez.

- Dine hizmet için, bir fıkıh kitabını, mesela İbni Âbidin’i tercüme edebilirdiniz!
Hoca, hakkı kabul eden bir zattı. Bu teklifimi gayet normal buldu. Başını sallayarak dedi ki:
- İnşallah o da nasip olur.

Hoca sözünde samimi idi. Allah razı olsun nihayet İbni Âbidin’i tercüme etmeye başladı. Fakat ne yazık ki ömrü kâfi gelmedi.

Bir insanın hocaları mezhepsiz olsun da, ona az da olsa mezhepsizlik zehri, telfîk çamuru bulaşmamış olsun, imkanı var mı? Bunun en bariz örneği rahmetli Davudoğlu hocadır. Bilhassa son senelerdeki gayretlerinden dolayı, Ahmed Davudoğlu hocamıza Allahü teâlânın bol bol rahmet etmesini niyaz ediyoruz.

Sual: Bazıları, "Zaman sana uymazsa, sen zamana uy" sözünün yanlış olduğunu söylüyor. Zamana uymak gerekir mi?
CEVAP
Zamana uymak gerekir. Zamana uymak demek, zamanın icap ettirdiği hususlara uymak demektir. Zamanın değişmesiyle, örf ve adete ait hükümler değişebilir. Nassa [Kur'an-ı kerime, hadis-i şeriflere], delile dayanan hükümlerin zamanla değişmeyeceğini yukarıda bildirmiştik.

Şu halde, dine aykırı olmayan örf ve âdete ait hükümler değişirse, bunlara uymakta mahzur yoktur. Herkes traktörle, kamyonla, uçakla giderken, kağnı ile gidilmesi gerekir diye ısrar edilmez. Fakat günah olan bir şey, herkes tarafından yapılsa, buna uyulmaz. Zamana ait işlerin değişmesine kısaca zamanın değişmesi denmiştir. Böyle misaller Kur'an-ı kerimde de vardır. Mesela, (köy halkına sor) yerine, kısaca (köye sor) ifadesi kullanılmıştır. (Yusüf 82)
Zalim köylüler manasına (zalim köy) ifadesi kullanılmıştır. (Nisa 75)

Buna benzer ifadeler Türkçede de vardır. Mesela, (Şu sınıf tembel, şu sınıf çalışkandır) gibi. Elbette burada anlatılanlar, sınıfın kendisi değil, orada okuyan talebelerdir. İşte, zamana uymakla da, zamanın icabı olan faydalı işlere uymak gerektiği bildirilmektedir. Zararlı, günah olan şeylere uyulmaz.

Sual: Allah’ın emirlerini yapmamak için mezheplerin kolaylıklarını araştırmak veya hile-i şeriyye yapmak caiz midir? Böyle hareket etmek ruhsatla amel etmek değil midir?
CEVAP
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ kullarına kolaylık gösterilmesini istiyor. Güçlük çekmelerini istemiyor.) [Bekara 185]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ azimetlerin yapılmasını sevdiği gibi, ruhsatların yapılmasını da sever.) [Beyheki]
Yani, izin verdiği kolaylıkları yapmayı da sever. Bunu yanlış anlamamalıdır. Mezheplerin kolaylıklarını toplayıp, bir kolaylıklar mezhebi yapmak caiz değildir. Böyle yapmak, İslamiyet’ten ayrılmak olur. (Elcamius sagir şerhi)

İmam-ı Sübki hazretleri de buyurdu ki:
İhtiyaç ve zaruret olduğu zaman, kolayına gelen mezhebe geçmek caizdir. Fakat, zaruret olmadan geçmek caiz olmaz. Çünkü, dinini kayırmak için değil, kendini kayırmak için olur. Sık sık mezhep değiştirmek de caiz değildir.

Allahü teâlânın sevdiği ruhsat, kendi emirlerini yaparken zaruret haline düşenler için, bildirmiş olduğu kolaylıkları yapmaktır. Yoksa, emirleri yapmaktan kurtulmak ve aklına, görüşüne göre kolaylık aramak caiz değildir.

Necmüddin-i Gazzi hazretleri Hüsn-üt-tenebbüh kitabında, (Şeytan, insana, Allahü teâlânın bildirdiği kolaylıkları yaptırmaz. Mesela mest üzerine mesh ettirmez. Ayaklarını yıkattırır.
Ruhsat ile amel etmeli, fakat hiçbir zaman mezheplerin kolaylıklarını aramamalıdır. Çünkü, mezheplerin kolaylıklarını toplamak haramdır. Şeytan yoludur) buyurmaktadır.

Sual: Küfründe icma bulunan zünnar, haç ve benzeri küfür alametleri için Abduh kullandı diye, mezhepsiz yazar nasıl olur da "isteyen kullanır" şeklinde fetva verebiliyor?
CEVAP
Böyle söze işkembeden atılmış denir. Dr. M. Reşad bey ise, (bağırsaktan çıkmış) diyor. Efgani veya çömezi Abduhu temize çıkarabilmek için, dini değiştirmekten çekinmeyip küfür alametine cevaz veriyorlar.

Sual: Dünyadaki bütün müslümanlar farklı görüşlere sahip. Nasıl itikadları olursa olsun birleşmek mümkün olmaz mı?
CEVAP
Müslümanlar içinde tek kurtuluş fırkası, (Ehl-i sünnet ve cemaat) fırkasıdır.

Müslümanlarla, sapık fırkaları birleştirmeye çalışmak çok abes olur. Mesela süt ile sirke ve idrar birleşirse meydana gelen karışım ne süttür, ne sirkedir, ne de idrardır. Hiçbir işe yaramaz. Fakat koyun sütü ile inek sütü, keçi sütü ve eti yenen hayvanların sütü karışabilir. İhtiyaç olduğu zaman karıştırılabilir. Domuz sütü de süttür. Fakat diğer sütlerle karışırsa hepsi necis olur.

Ehl-i sünnet itikadında olmayanlarla, yani bid'at ehli ile birleşmekten söz edilemez. Sünnet ehli ile bid'at ehli, hak ile bâtıl birleşemez. Birleşme yalnız hakta olur. Hak ise tektir.

Sual: Allah’ın sevdiği bir veliyi çok sevmek, onu rehber edinmek caiz midir?
CEVAP
Her veli rehber olamaz. Ona bağlanılamaz. Rehberin, ilimde ictihad derecesine yükselmiş olması ve marifette vilayet-i hassa-i Muhammediyye mertebesinde bulunması gerekir. Rehberin her hareketi, her duruşu, her sözü, İslamiyet’e uygundur. Yani, her şeyde Resulullaha uymaktadır. Bunlar için, Allahü teâlâ onu çok sever. Müslümanlar, Allahü teâlâyı çok sevdikleri için, Allahü teâlânın çok sevdiğini de çok severler. Rehberi sevmek, Allahü teâlâyı ve Resulullahı "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" sevmekten ileri gelmektedir. Bu sevgiye Hubb-i fillah denir. İbadetlerin en kıymetlisinin hubb-i fillah olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Rehberin emirlerini yapmak, İslamiyet’e uymak demektir. Çünkü, rehberin her sözü ve her işi İslamiyet’i bildirmektedir. Hayatta, yani dünyada hakiki ilim sunucusu Mürşid-i kâmildir. Din düşmanlarının, müslümanlar için (Allah’ı bırakıp kulu seviyorlar. İslamiyet’i bırakıp insana tapınıyorlar) sözlerinin, cahilce iftira olduğu, buradan anlaşılmaktadır.
Mezhep imamlarımız ve silsile-i aliyye büyükleri en kıymetli rehberlerdir.

Sual: Her harika gösteren evliya mıdır?
CEVAP
İmam-ı Rabbani 
hazretleri buyuruyor ki: Harikalar, kerametler ikiye ayrılır:
Birincisi, Allahü teâlânın zatına ve sıfatlarına ve işlerine ait olan bilgiler ve marifetlerdir. Bunlar, akıl ile, düşünmekle elde edilemez. Allahü teâlâ, seçtiği kullarına ihsan eder.

İkincisi, madde âlemindeki gaybleri bilmektir. Bu harika seçilmiş kullara verildiği gibi, kâfirlere de verilir. Bunların birincisi kıymetlidir. Bunlar, doğru yolda bulunanlara, Allahü teâlânın sevdiklerine verilir. Cahiller ise, ikincisini kıymetli sanır. Keramet denince, yalnız bunları anlarlar. Açlıkla ve uzletle, nefslerini temizleyen her insan, mahlukların gayblerini haber verir. İnsanların çoğu, dünyayı düşündükleri için, böyle haber verenleri evliya sanır. Hakikatten haber verenlere kıymet vermezler. Bunlar Evliya olsalardı, bizim hallerimizden haber verirdi, derler. Bu bozuk ölçüleri ile, Allahü teâlânın sevdiği kullarını inkâr ederler. [c.1, m.293]

Sual: İtikatta ve amelde mezhebimiz nedir? İtikatta mezhebi üçe ayırıyorlar. Selefiye, Eşariye ve Matüridiye diye. Bu doğru mudur? Doğru ise biz hangi mezhepteyiz?
CEVAP
İman ve itikat aynıdır. Bunları anlatan derin ilme İlm-i kelam denir. Kelam ilmi, Kelime-i şehadeti ve buna bağlı olan, imanın altı temel bilgisini öğreten ilimdir. Kelam ilmi âlimleri, çok büyük insanlardır ve kelam kitapları pek çoktur. Bu kitaplara, Akaid kitabı da denir. Kelam ilmini, Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimlerinin bildirdikleri itikadı öğrenecek ve bunları akıl ile nakil ile ispat edecek ve sapıklara, dinsizlere anlatacak kadar okumak farz-ı ayn olup, bundan fazlasını öğrenmek, ancak din âlimlerine lazımdır.

Sünnilerin itikatta mezhebi, Ehl-i sünnet vel cemaattir. Amelde mezhebi ise, dört hak mezhepten biridir. İtikatta ayrılık olmaz. İtikatta mezhep üçe ayrılmaz. Her müctehidin kendine göre bir mezhebi bulunur. Bir müctehidin ictihad ederek elde ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Her müctehidin ictihadı, başka müctehidin ictihadından farklı olabilir. Birine hak, ötekine bâtıl denmez.

Mesela İmam-ı Ebu Yusuf’un mezhebi, İmam-ı Züfer’in mezhebi şudur denir. Ama bunlar Hanefi mezheplerinden ayrı sayılmaz. Bunun gibi İmam-ı Eşari ve İmam-ı Matüridi’nin de mezhepleri vardır. Fakat bunlar Ehl-i sünnetten ayrı değildir. İkisi de, Ehl-i sünnetin imamıdır. Ehl-i sünnetin imamı iki tane değildir, çoktur. İmam-ı a’zam, sadece fıkıhta değil, itikatta da Ehl-i sünnetin imamlarından biridir. İmam-ıRabbaniİmam-ı Gazali ve Abdülhakim-i Siyalkuti birer kelam âlimi ve akaid imamıdır.

Netice, itikatta mezhebimiz Ehl-i sünnettir. Amelde mezhebimiz ise Hanefi veya diğer üç mezhepten biridir. Her âlimin mezhebi vardır. Mezhepsiz âlim olmaz. Mezhepsizlik dalalettir. Mezheplerden farklı hükümler alarak yeni bir mezhep oluşturmak mezhepsizliktir, haramdır. Mason Abduh ve çömezleri bu mezhepsizlik yolunu tercih etmişlerdir.

Sual: Dünyada bâtıl ve bid’at ehli olanlar daha çoktur, sesleri de daha yüksek çıkıyor. Bunun sebebi nedir?
CEVAP
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir ümmet Peygamberinden sonra ihtilafa düşer, gruplara ayrılırlarsa, bâtıl ehli olanlar hak ehline galip gelir.) [Taberani]

Sual: (Hazret-i Mehdi gelince mezhepleri kaldırmayacak, fakat doğru olan mezhep hükümleri unutulacak, Hazret-i Mehdi, ictihad edecek, ictihadı Hanefi mezhebine uygun olacaktır) deniyor. Mezheplerin yanlış bilgileri de mi var?
CEVAP
Yüce Allah desek, yüce olmayan Allah da var anlamı çıkar mı? Büyük Allah’ım beni affet dense, küçük Allah da var anlamı çıkarılır mı? O zaman her şeyde kusur bulunur. Sevgili Peygamberimiz dersek, sevgili olmayan da mı var denebilir. Böyle şeyler ilmi tenkit değildir.

Sual: Müceddid ne demektir?
CEVAP
Dinde yenileyici, bid’atleri çıkarıp dini eski hâline getiren âlim demektir. Mesela imam-ı Rabbani hazretleri (kuddise sirruh) ikinci binin müceddidir.

Sual: Tam İlmihal’de, bana göre, bize göre demek, nakli esas almadan yazmak, konuşmak caiz değil deniyor. Fakat, âlimlerin bana göre, bize göre, bu fakire göre dedikleri de naklediliyor. Bu bir çelişki değil mi?
CEVAP
Hayır çelişki yok. Bana göre demek, kendini müctehid sanmak, yetkili âlim bilmek demektir. Ama bir müctehid ise, yani yetkili âlim ise, elbette bana göre demesi gerekir. Müctehidin bana göre demesi, benim ictihadıma göre demektir. Mesela İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Evliyanın kabirleri üzerine, sanduka, örtü, sarık sarmak bize göre, ölüye tazime sebep olmak, hakaret edilmemek, gafillerin edepli olmaları içindir, caizdir. (Redd-ül-muhtar)

İmam-ı Şafii hazretleri buyuruyor ki:
Sahabe, ilim, ictihad, vera ve akıl bakımından bizden üstündür. Onların reylerini çok beğeniriz. Bize göre, bizim reylerimizden evladır. (Risale-i kadime)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberlerden sonra, insanların en üstünü, Ebu Bekri Sıddık’tır. Ondan sonra, Ömer-ül-Faruk’tur. Üstünlük, bu fakire göre fazileti, meziyeti, iyi sıfatları çok olmak değildir. Önce imana gelmek, din için herkesten çok mal vermek ve canını tehlikelere atmaktır. Yani dinde, sonra gelenlere, üstad olmaktır. Sonra gelenler, her şeyi, öncekilerden öğrenir. Bu üç şartın hepsi, Sıddık’ta toplanmıştır. Herkesten önce imana gelmiş, malını ve canını din için feda etmiştir. Bu nimet, bu ümmette, ondan başkasına nasip olmamıştı. (3/17)

Bu fakire göre, dağda yetişip, hiçbir din duymayıp, puta tapan müşrikler, Cennete ve Cehenneme girmeyecekler, hesap yapılırken, zulümleri kadar azap çekeceklerdir. Sonra hayvanlar gibi, yok edileceklerdir. Küçük iken ölen kâfir çocukları ve Peygamberlerden haberi olmayanlar da böyle olacaklardır. (1/259)

Resulullahın en kıymetli zamanları, bu fakire göre, namazdaki zamanıdır. (1/206)

Bu fakire göre, her gece yatarken, (Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber) yüz defa okuyan, tesbih ve tahmid ve tekbir eylemiş olur. Böylece, muhasebe yapmış olur. Kendini hesaba çekmiş sayılır. (1/309)

İmam-ı Sevri ve Evzai
Sual:
 İmam-ı Sevri ve İmam-ı Evzai, dört mezhebin imamı gibi, her ilimde imam mıdır?
CEVAP
İmam-ı Sevri, hadiste imam, sünnette imam değildir. İmam-ı Evzai, sünnette imam, hadiste imam değildir. İmam-ı Malik, hadiste de, sünnette de imamdır. (Eşedd-ül-cihad)

Yolcuya bakıp yolu tanımak ne demek?
Sual: 
Mezhepsiz biri, (Yolcuya bakıp yolu tanıma, yola bak yolcuyu tanı) diyor. Başka bir mezhepsiz de, (Adama göre yolu değil, yola göre adamı tanı) diyor. Ne demek istiyorlar?
CEVAP
Bunlar art niyetli kimselerdir. Daha başka mezhepsizler de, (Hakkı adama göre değil, adamı hakka göre ölç) derler. Hepsi aynı kapıya çıkar. Hepsi de, (Mezhep imamlarının ve diğer İslam âlimlerinin yolundan gitmeyin, onlara göre yolunuzu tayin etmeyin. Kendiniz Kur’an ve Sünnet'ten doğru yolu bulun! Bu âlimlerin bildirdikleri, sizin bulduğunuza uygun değilse kabul etmeyin!) demek istiyorlar. Mezhepsizler bu yüzden, (İmam-ı a’zam) demezler, onun büyüklüğünü kabul etmeyip hep (Ebu Hanife) derler. İmam-ı a’zam, büyük imam demektir. İmam-ı a’zam hazretlerinin bildirdiklerini kendi bilgileri ve akıllarıyla ölçmeye çalışırlar. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerini değil, kendilerini ölçü kabul ederler.

Onların dediğinin tersini söylemek, yani (Ehl-i sünnet âlimlerine bakarak yolunu tayin et! Kendi görüşüne itibar etme, hakkı Ehl-i sünnet âlimlerine göre ölç!) demek gerekir.

Zaten dinimizdeki dört delil, Kitab, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. İmam-ı a’zam hazretleri, bir âyet-i kerimeden, bir hadis-i şeriften ne anlamışsa, ona uymamız lazımdır. Neyin icma olduğunu da, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine göre anlarız.

Edepsiz şair
Sual:
 Bir şair, (Ey Müslüman sen çalışma! Öyle yâ Mevla ücretle tutulmuş işçindir senin. Sen kahveye git! Bütün işleri Rabbin görür, çünkü vazifesidir onun. Daralınca başın, "Hızır'ı gönder" dersin. Evdeki hastana da Mevla bakacak. Demek Allah senin her şeyin, yanaşman, ırgadın o. Aile doktorun, eczacın o. Ey Müslüman! Böyle tevekkül olmaz. Huda'yı kul yaptın, kendin Huda oldun) diyor. Hangi Müslüman böyle tevekkül eder ki? Diyelim ki, böyle tevekkül eden cahiller var. Bunları kötüleyeceğim diye, Allahü teâlâ için böyle çirkin benzetmeler yapılır mı?
CEVAP
Hâşâ hiçbir Müslüman Huda'yı kul yapmaz, kendisi de Huda yani ilah olmaz. Şakayla da bunlar söylenmez. Onun saçma sözleri çoktur, çünkü o, mason Abduh'un çömezi ve onun gibi reform isteyen biridir. Yadırgamamak lazımdır.

Abduhçuların iftirası
Sual:
 Mezhepsiz biri, (Dini tamir davasında din tahripçileri)kitabının yazarı merhum Ahmed Davudoğlu hocaya iftira ediyor.(Kendinden başka herkese mezhepsiz diyor) diye saldırıyor. Hoca öyle bir şey söylemiş midir?
CEVAP
Hocanın kitabı meydanda, öyle bir ifade yoktur. Mason Efganî ve Mason Abduh gibi birkaç soysuzu tenkit etmesinden gocunanların, hocayı gözden düşürmek için yaptıkları bir iftiradır.

Siyasî mezhepsiz ne demektir?
Sual:
 Bir haberde, siyâsî mezhepsiz diye bir ifade kullanıldı. Bunun dînî yönü var mıdır?
CEVAP
Mezhep, gidilen, tutulan yol demektir. Gittiği belli bir yolu yani belli bir hak mezhebi olmayana mezhepsiz denir. Hattâ dört hak mezhebin dışında, bâtıl bir mezhebe uyana da mezhepsiz denir. Halk arasında böyle kimselere beşinci mezhepten de deniyor. Mezhepsiz kelimesini bazı yerlerde, dinsiz anlamında da kullanıyorlar.

Siyâsî yönden, belli bir yol izlemeyen, dün başka, bugün başka konuşan, menfaatine göre çark eden, siyâsî rüzgâra göre yön değiştiren, belli ve meşru bir yolu bulunmayan siyasetçiye de, siyâsî mezhepsiz denir.

Dini yıkanlar
Sual:
 Bir hoca, (İlahiyatçılar, din adı altında dini yıkmaya çalışıyorlar) diyor. İlahiyatçıların genelde profesör olanları, her nedense daha bozuk oluyorlar, mezhepleri, hadis-i şerifleri kabul etmiyorlar. Sanki akademik kariyerleri yükseldikçe bozulmaları da artıyor. Ama bütün ilahiyatçılar için böyle söylemek doğru olur mu?
CEVAP
Söyleyiş tarzından bütün ilahiyatçılar anlaşılıyorsa da, hepsini kastetmiyordur. Her toplumda, her meslek grubunda, iyiler de, kötüler de çıkabilir. Bu hoca da, kötüleri kastediyordur. Evet, ilahiyatçılarda mezhepleri kabul etmeyenler çoktur, ihtiyatlı olmak gerekir, ama hepsi bozuk diye genelleme yapmak yanlış olur. Ehl-i sünnet itikadında olan, kafadan yorum yapmayıp nakli esas alan ilahiyatçıların varlığını inkâr etmek yanlış olur.

İki mezhepli olmak
Sual: İki dinli olan gibi, iki mezhepli olan da kâfir midir?
CEVAP
Mezheplerin hak ve bâtıl olanı vardır. İtikadı küfür olan, bid’at, dalalet ve bâtıl mezheplerden birinin, bu küfür itikadlarına uyan kimse elbette kâfir olur. Böyle iki bâtıl mezhebe veya biri hak öteki bâtıl mezhebe uyan da kâfir olur. Ama iki hak mezhebe uyan kâfir olmaz, ancak aynı anda uyulmaz. Mesela Şâfiî’de imam arkasında Fâtiha okumak farzdır. Okunmazsa namaz bozulmuş olur. Hanefî'de harama yakın mekruhtur. İkisine birden uyulamaz. Ama dört hak mezhepten uyabildiklerine uymaya çalışmak çok iyidir. Mesela, Hanefî bir Müslüman, yabancı kadına dokununca, Şâfiî'de abdesti bozduğu için, yeniden abdest alması iyi olur. Bir Şâfiî’nin de, Hanefî'de kan çıkınca abdest bozulduğu için, bir yeri kanayınca, yeniden abdest alması iyi olur. Bunun gibi, diğer hususlarda da dört hak mezhebe de uymaya çalışmak iyidir. Fakat diğer mezheplerin birinin veya hepsinin kolay hükümlerini almak telfîktır, haramdır.

Mezhepsizlik işte budur
Sual: Mezhepsiz bir hoca, (Dört mezhep de hak olduğuna göre, hangisinin hükmü kolay gelirse ona uyarız. Elimiz kanarsa Şâfiî'ye, kadına dokununca Hanefî'ye uyarız. Hayızlı kadın, Mâlikî'ye uyarak Kur'an okuyabilir) diyor. Böyle yapmak, mezhepsizlik olmuyor mu?
CEVAP
Evet, mezhepsizlik işte budur. Bir zaruret veya ihtiyaç olmadan ve şartlarına uymadan, başka mezhebe uymaya (Telfîk) denir, haramdır, asla caiz değildir. (Hadîka, Seyf-ül-ebrar)

Telfîk yapanın ibadeti sahih olmaz, bâtıl olur. (Hülasat-üt-tahkik fi-beyan-i hükm-it-taklid vet-telfik)

Dört mezhepten hiçbirine uymayan kimse, mezhepsizdir. Dört mezhebi telfîk eden, yani dört mezhebi karıştıran da, mezhepsizdir. Dört mezhepten yalnız birine uyan, fakat bir inanışı, Ehl-i sünnet itikadına aykırıysa, o da mezhepsizdir. Bu üç kimse, Ehl-i sünnet değil, bid’at ve dalalet ehlidir. (Faideli Bilgiler Kitabı)

Hadîka kitabında diyor ki: Dört mezhep, tam bilindiği ve kitapları her yere yayılmış olduğu için, her Müslümanın yalnız bunlardan birine uyması lazımdır. Dört mezhebin kolaylıklarını araştırıp, bunları bir araya toplayarak, yeni bir kolaylıklar mezhebi uydurmaya (Telfîk-ı mezahib) denir, caiz değildir. (S. Ebediyye)

(Dürr-ül-muhtar)’da, (Zaruret olduğu zaman başka mezhep taklit edilir. Fakat o mezhebin şartlarını yerine getirmek de lazımdır. Mezhepleri telfîk etmenin bâtıl olduğu söz birliği ile bildirildi) diyor. İbni Âbidin hazretleri bunu açıklarken, (Zaruret olmasa da, bir harac varsa, mezhep taklit edilir) diyor. (İslam Ahlâkı)

Demek ki bir ihtiyaç olunca, diğer üç hak mezhepten birindeki bir hükmü, ihtiyaç kadar taklit etmek caiz oluyor. İhtiyaç yoksa, daha kolay diye taklit etmek caiz olmuyor.

İtikadı bozuk olana mezhepsiz denir
Sual: Âyet ve hadisleri kendi anladığına göre yorumlayan bir kimsenin imanı tehlikeye girer mi?
Cevap:
 Ehl-i sünnet itikadına uymayan bir inanış sahibine Mezhepsizdenir. Mezhepsiz, eğer Kur’ân-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan bir şeye inanmamış veya şüphe etmiş ise, Küfür olur. Açık olarak bildirilmemiş şüpheli olan delilleri tevil ederek yanlış mana vermiş ise, Bidat olur. Dünyanın yaratıldığına inanmamak, böyle gelmiş, böyle gider demek, küfürdür. Cennette, müminlerin Allahü teâlâyı göreceğine inanmamak bidattir. Âyet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri yanlış anladığı için inanmamak bidat olur. “Böyle şey olmaz. Aklım kabul etmez” diyerek tahkir ederse, yine kâfir olur. Bidat hakkındaki hadis-i şerifler, Hadîka, Berîka ve Eşi'at-ül-leme'ât’da mevcuttur.

Küfre sebep olan bir şey söylemedikçe ve yapmadıkça Ehl-i kıbleye, yani namaz kılana Kâfir denmez. Fakat, Kur’ân-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilen ve Müslümanların asırlar boyunca inandığı bir şeye uymayan söz ve işte bulunan bir kimse, bütün ömrünce namaz kılsa, her ibadeti yapsa da, buna Kâfir denir. Mesela bir kimse, Allahü teâlâ zerreleri, yaprak sayısını, gizlileri bilmez dese, kâfir olur. Hazret-i Ebû Bekir ile hazret-i Ömer’den başka sahabiyi, dinî bir sebeple kötüleyen, bidat sahibi olur. Bir harama mubah, helal diyen kimse, bunu, bir âyete veya hadis-i şerife dayanarak söylüyorsa, kâfir olmaz. Âyet ve hadise dayanmadan, kendi görüşü, keyfi için söylüyorsa, kâfir olur. Hazret-i Ebû Bekir ve hazret-i Ömer’in hilafete seçilmeleri haklı değildi demek, bidattir. Hilafete hakları yok idi demek ise küfürdür.

Yusuf Kandehlevi

Bu sadece hazret-i Ömer’e değil, hazret-i Ali’ye de iftiradır. Günah olan Arap âdeti hiç işlenir mi? İslamiyet günah olan âdetleri kaldırmadı mı? Bir kıza bakıp onu beğenmekle, nikâh yapmadan karısı olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Seyyit Kutup kimdir?

Yazdığı kitaplarından örnekler vererek kendisini tanıtalım:
Adı Seyyit ise de, kendisi seyyid değil, fellahtır. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet büyüklerine dil uzatmıştır...

Devamını Okuyun...

Hamidullah kimdir?

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Musab Köylüoğlu ne diyor?

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Osmanlı’nın son döneminde, din adamlarından bazısı, padişahın tahtan indirilmesi için fetva vermişler ve dinimize aykırı çok kitap yazmışlardır... 

Devamını Okuyun...

Seyyid Nesimî Hurufi mi?

Hurufi iken tevbe etmiştir.
Seyyid İmad-üddin-i Nesimî, şair ve tasavvuf ehli idi. Halep’te iken, Vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri yüzünden, 1417 de idam edildi. Önce Hurufî olduğu, sonra tevbe ettiği anlaşılıyor. (S. Ebediyye)...

Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Musa Beykiyef

Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi...

Devamını Okuyun...

Bozuk din kitabındaki tabirler

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Dört hak mezhep, Kur’ana, Sünnet’e ve İcma’a aykırı mı? Dört hak mezhepten birine göre yazılmamış. Demek ki, kendi görüşlerini Kur’an ve Sünnet adı altında yutturmaya çalışıyor...

Devamını Okuyun...

İcmanın dindeki yeri

Sanki İslam âlimlerinin İcma ettiği hususlarda Kur’an-ı kerim esas alınmamış gibi saldırıyor. Hâlbuki icma, dinde çok önemli bir delildir...

Devamını Okuyun...

Hakiki âlimlere saldırı

Bu reformcu yazar, kendisinin de itiraf ettiği gibi, dört hak mezhepten ve Ehl-i sünnet âlimlerinden hiç kaynak vermemiş, ancak Ehl-i sünnet olmayan İbni Teymiye, Şevkani gibileri örnek almış...

Devamını Okuyun...

İslam düşüncesi demek

Düşünce, bir iş için bir insan tarafından düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir, bir görüştür ve mahlûktur. İslam düşüncesi veya şefaat düşüncesi demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, (Düşünce yaratıktır, insanda olur, bu sıfatı Allah’a, İslamiyet’e vermek küfürdür) buyuruyorlar...

Devamını Okuyun...

Şefaati inkâr etmek

Sünnî âlimler dediğine göre, kendisinin Sünnî olmadığını ima ediyor. Fazlurrahman’ı senet gösteriyor da, İmam-ı a’zamın, İmam-ı Şâfiî’nin, İmam-ı Gazali’nin, İmam-ı Mâlik’in...

Devamını Okuyun...

İmanın şartlarını değiştirmek

Bu reformcu, (Kitap ve Sünnet’e göre yazdım) dediği halde, burada sadece Kur’an diyor. Elbette Kur’an-ı kerimin detayları Sünnet ile açıklanmıştır. Yazarın yalan söylediği, Sünnet’e de itibar etmediği anlaşılıyor...

Devamını Okuyun...

Kaza namazı kılınmaz mı?

Allah ve Resulünün emrettiği ve bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi, (Kılınamayan namazları kaza etmek farzdır) demiyor da, niye İbni Teymiyye’nin sözünü senet olarak alıyor...

Devamını Okuyun...

Gayrimüslim erkekle evlenmek

Hani âyete ve hadise göre yazıyordun? (Sıcak bakmaz) demek, pek hoş değil, ama evlenmek de caizdir demek değil mi? Ama Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resim yapmak

Dinimizin emrine yine görüş diyor. Çalgı helal, resim helal demekle olmaz. Kitap ve Sünnet’ten yerini göstermek gerekir. Hem bu bozuk kitap için, (Kitap ve Sünnet’e göre yazıldı) deniyor, hem de hiç kaynak gösterilmiyor...

Devamını Okuyun...

Oruç kefareti yokmuş!

Dinde reformcu, oruç kefaretini kaldırmak için yazar dediği yamukları gösteriyor. Dört mezhebin âlimlerine niye itibar etmiyor ki...

Devamını Okuyun...

Halifelik dine aykırı mı?

İlk dört halifeyi ve halifelik sistemini herkes bilir. Dört halifenin suçlanması bütün Eshab-ı kiramın suçlanması demektir. Bu ise büyük felakettir...

Devamını Okuyun...

Solcu Müslüman olur mu?

Şimdi, faşiste ve kapitaliste sağcı, komüniste, ateiste solcu deniyor. Bu manada Müslüman’a sağcı veya solcu denmez, ama Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilen sağcılık ve solculuk farklıdır...

Devamını Okuyun...

Din isyan hareketi değildir

Mısırlı sosyalist yazarlar da, buna benzer tarifler yapıyorlardı. Milleti isyana sevk edip binlerce kişinin ölümüne sebep olmuşlardı...

Devamını Okuyun...

Resulullah’ı küçültüyor

Vehhabi bile Resulullah’ı bu kadar kötüleyemez. Bu sözler onun reformculuktan da öte, art niyetler beslediğini göstermektedir. Koskoca kitabında Resulullah’ı övücü bir şey olmadığı gibi, âlemlere rahmet oluşu da gizlenmiştir. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Akıl her şeye yeter mi?

Yazar kendisini sosyalizmden alamıyor. Her konuyu sosyalizm açısından açıklamaya çalışıyor. Her fırsatta servet düşmanlığı yapıyor. Bu ifadelerde üç büyük yanlış vardır...

Devamını Okuyun...

Yaratmak Allah’a mahsustur

Eğer Kur’an ve Sünnet esas alınsaydı, böyle dine aykırı tabirler kullanılmazdı.
Yaratmak, yoktan var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Amel imandan parça değildir

Yazar, Mutezile ve Vehhabiler gibi, amel imandan bir parçadır demek için, kelimeleri geveleyip durmuş. Açıkça söylese, bütün Ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ettiği meydana çıkacağı için böyle sinsice saldırmaktadır...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerime saygısızlık

Vehhabiler ve Mutezile, Kur’an mahlûktur diyerek hiç tazim, saygı duymazlar. Yazarın bu iki gruba yakın olduğu anlaşılmaktadır...

Devamını Okuyun...

Taklidin dindeki yeri

Nedense her mezhepsiz, açıkça ben mezhepsizim demiyor da, (Bir mezhep taklit etmem) diyor. Yahut (Mezheplerin hükümlerine bakıp, kendi anladığıma uyarım) diyor. Dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir...

Devamını Okuyun...

Değişim = Reform

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nass’a dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...

Esma-i hüsna

Elbette Kur’an-ı kerimde her teferruat yoktur. Bunlar hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde, (Resulullah’ın bildirdiklerini kabul edin) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Evliya türbeleri

Ehl-i sünnet âlimlerinin her ak dediğine kara demeyi kendine görev biliyor. Bahsedilen vesile caizdir. Caiz olmayan tek şey, Allah’tan başkasını yaratıcı bilmek, Allahü teâlâ dilemeden, onun kendiliğinden fayda ve zarar verebileceğine inanmaktır...

Devamını Okuyun...

Kaderi inkâr ediyor

Yine Mutezile itikadında olduğunu gizlememiş. Kaderi inkâr edici çok söz ederek, (Halkımız muhtaçları düşünmüyor, onları kaderleriyle baş başa bırakıyor...

Devamını Okuyun...

Kıyamet alameti yok mu?

Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemişse de, alametleri âyet ve hadiste açıkça bildirilmiştir. Süper mezhepsiz olandan başkası bunları inkâr edemez...

Devamını Okuyun...

Tesettür yaşı

Dinimizde namaz, oruç, zekât, hac, tesettür gibi işlerde mükellef [yükümlü, sorumlu] olmak, yaşla değil, âkil ve bâliğ olmakla başlar. Daha önce bunlarla mükellef değildir. Bir kız büluğa erince mükellef olur...

Devamını Okuyun...

Tasavvufa saldırıyor

Sofilik, evliyalık demektir. Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır. Bu da ancak tasavvuf ehli evliyanın yapabileceği iştir...

Devamını Okuyun...

Sahabeye dil uzatmak

Açıkça, (Allah ve Resulü onları övse de, onların sözleri benim içime sinmiyor) diyor. Kur’an ve Hadis, yani Allah ve Resulünün sözleri dinde ölçü değilse, reformcunun içi nasıl ölçü olur ki...

Devamını Okuyun...

Azrail aleyhisselamı inkâr

Bu yanlış fikri Vehhabiler de söylüyor. Bu reformcunun her fırka ve mezhepten bazı sivri görüşlere sahip olduğu anlaşılıyor. Bu konudaki iki hadis-i şerif meali:
(Azrail aleyhisselamın kişinin canını alması, bin kılıç darbesinden şiddetlidir.) [Ebu Nuaym]...

Devamını Okuyun...

Bâtıl dinlere övgü

Bu söz, cahillikle veya gafletle söylenmiş olamaz. Bunda kasıt ve art niyet vardır. Bilerek, bu konudaki âyet ve hadisleri nasıl inkâr ediyorlar ki? Üç âyet-i kerime meali şöyledir...

Devamını Okuyun...

Kabir azabı vardır

Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:
Âişe validemiz, (Yâ Resulallah, bu ümmet kabirde azap görecek, benim gibi zayıfların hâli ne olacak?)...

Devamını Okuyun...

Hile-i şer’iyye nedir?

Şer’î demek şeriata yani dine uygun demektir. Dine uygun olan bir şeye nasıl yüzkarası denebilir? Dinimizde hile-i şer’iyye vardır, fakat hile-i bâtıla yani bâtıl hile yoktur...

Devamını Okuyun...

Haremlik selamlık

Yine gelenek adı altında dinimize dil uzatıyor. O âyet-i kerimenin kadın erkek karışık oturmakla ve onlarla yemek yemekle hiç asla alakası yoktur...

Devamını Okuyun...

İnce çoraba mesh etmek

İslamiyet’in hükümlerini delmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Mestin vasıfları bellidir. İnce çoraba mesh, tam bir dinde reform olur. Çıplak ayağa mesh ise Şiîlik’te vardır...

Devamını Okuyun...

Hayz ve nifaslıya yasak olanlar

Allah ve Resulünün sözlerine katılmayan, hükümlerini beğenmeyen elbette dinimize aykırı her şeye katılır. Dinimiz bugüne kadar eksik mi geldi? Allahü teâlâ (Dininizi tamamladım) buyuruyor...

Devamını Okuyun...

Oruç tutma zamanı

Bunu başka mezhepsizler de söylüyor. Siyah iplikle beyaz ipliğin ayırt edilmesinin açıklamasını bilmediklerinden veya art niyetlerinden dolayı böyle konuşuyorlar...

Devamını Okuyun...

Telkin bid’at midir?

Telkin sünnettir. Sünnete bid’at demek, helale haram demek küfürdür. İmam-ı Deylemi ve İmam-ı İbni Asakir’in bildirdiği hadis-i şerif şöyledir...

Devamını Okuyun...

Mübarek geceler

Burada birkaç hata var: Peygamber efendimiz mübarek gecelerin önemini bildirdiğine göre, reformcunun sözü geçerli olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Çalgı çalmak

İslam âlimlerinin, (Müzik ruha zehir ve nefse gıdadır) sözüne ve hadis-i şeriflerle de yasak edilmesine rağmen, reformcu yazarın çalgıları teşvik etmesi kıyamet alametidir...

Devamını Okuyun...

Altın ve ipek haram değil mi?

Bir şeyin haram olması için lüks olması gerekmez. Ölçü bellidir. Dinimiz yasaklamışsa haramdır. Altın ve ipeğin erkeklere haram olduğu pek meşhurdur...

Devamını Okuyun...

Her ilmin tabirleri olur

O ifadeler insanlara hakaret için yazılmıyor. Bunlar birer dini tabirdir. Mecburen yazılıyor. İslam âlimlerinin kitaplarından aldığımız yazıları aynen aktarıyoruz...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Çok yanlıştır. Kur’anda bulamadım diyerek, kendi görüşünü, din gibi ortaya atmak çok tehlikelidir. Kur’an-ı kerimde, (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Peygamber mezhebi mi?

Mezhepsizler, reformcular, dini içten yıkmak isteyenler genelde böyle söylüyorlar. Bâtıl da olsa, sapık da olsa böyle bir mezhep yoktur...

Devamını Okuyun...

Allah'ın ve Peygamberin Mezhebi

Bir müctehidin Edille-i şeriyye’den elde ettiği bilgilere, o müctehidin mezhebi denir. Sahabenin tamamı müctehid idi. Hepsinin de mezhebi vardı. Tâbiîn zamanında mezhepler vardı...

Devamını Okuyun...

Mezhepten sorulacak

Elbette, o şekilde sorgulanacaktır. Dünyada bile bir öğretmen, imtihanda talebelere okuttuğu derslerden soruyor, okutmadığı kısımlardan sormuyor...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe uymak vacib mi?

Elbette tenakuzlu bir yazıdır. Günümüzde, dört mezhebe inanmayanlar, (Peygamber mezhebi) diye bir şey uydurdular. Peygamber efendimiz, böyle bir mezhep bildirmediği gibi, hiçbir İslam âlimi de böyle bir şey bildirmedi...

Devamını Okuyun...

Mezhep göl değildir

İslam ayrı, mezhep ayrı değildir. Dört hak mezhep, insanları Cennete götüren birer yoldur. Hangi yoldan gidilirse gidilsin, her biri doğru Cennete götürür...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidinin önemi

Günümüzde Müslümanların büyük bir kısmı mezhep taklidinin mahiyetini bilmemektedir. Bilenler de üçe ayrılır: İfrat, Tefrit ve Vasat...

Devamını Okuyun...

Sapık fırkaların çıkışı

Mutezile, Cebriye gibi sapık fırkaların önderleri derin âlim idi. Kur’an-ı kerime kendi anlayışlarına göre mânâ verdikleri için sapıttılar. Böylece çok sayıda sapık fırka meydana çıktı...

Devamını Okuyun...

Âyet ve hadisten kaynak göstermek

Kur’an ve hadisi kaynak göstermek demek, Kur’an ve hadisten anladığına uymak demektir. Müctehid olmayan bir âlimin bile, kendi anladığına değil, mezhebinin bildirdiği hükme uyması lazımdır...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe girmek şirk mi?

Elbette ulaştı. Bir âlimin açık olmayan bir âyetten anladığı, onun ictihadı yani mezhebi olur. Mezhepsizin de, âyetten anladığı, onun yolu yani mezhebi olur...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizlikle ilgili çeşitli sorular

Evet. Dört mezhepten birine uymayana dendiği gibi, doğru yolda olmayana da mezhepsiz denir. Şu üç sınıf, bid’at ehli yani mezhepsizdir...

Devamını Okuyun...