Mezhep taklidinin önemi

Başka bir mezhebi taklit etmek hakkında herkes bir şey söylüyor. Doğru olan hangisidir?

CEVAP
Günümüzde Müslümanların büyük bir kısmı mezhep taklidinin mahiyetini bilmemektedir. Bilenler de üçe ayrılır: İfrat, Tefrit ve Vasat. İslamiyet, ifrat ve tefrit, yani aşırılıklardan uzak her Müslümanın rahatça uygulayabileceği hükümler topluluğudur. Buna vasat yol deniyor. Orta yol demektir.

Mezhep taklidinden kaçanlar tefrit ehlidir. Telfîk yapanlar, yani her mezhebin kolay tarafını toplayanlar ifrat ehlidir. Bunların her ikisi de çok yanlıştır.

1- Her mezhebin kolay gelen hükümlerini alıp ortaya (Mezhepsizlik mezhebi) çıkarmaya çalışanlar ifrat ehlidir. Abdesti bozulunca, (Falanca mezhepte bozmaz) diyerek rastgele kolay hükümleri almak, mesela (Kadın hayız hâlinde Mâlikî'de Kur’an okur) diyerek, hayızlıya zaruretsiz Kur’an okutturmak ifrattır, mezhepsizliktir.

2- Zaruret de olsa, başka hak mezhebi taklit etmeyi caiz görmeyenler, ihtiyaç hâlinde dört hak mezhepten birini taklit etmeyi mezhepten çıkmak gibi, hattâ dinsizlik gibi gören taassup ehli olanlar da çoktur. Bunlardan bazısı, (Arapça kitaplarda mezhep taklidi varsa kabul ederiz) diyorlarmış. Onlara, (Bütün Ehl-i sünnet kitaplarında, başka bir mezhebi taklit bildiriliyor) denmiş. Ama lider durumunda olanları, çok taassup ehli olduğu için, kabul etmiyor. İbni Âbidin, Hadîka, Nimet-i İslam, Berîka ve Hülasat-üt-tahkik gibi daha birçok kitaptan delil gösterildiği hâlde, taklide yanaşmayan mutaassıp kimselerin hâlâ bulunması üzücüdür. Bütün gerçekler, vesikalar kendisine gösterildiği hâlde, kabul etmeyen, kendi indî ve hatalı görüşünde körü körüne ısrar ve inat eden katı kimseye mutaassıp denir, şimdi bağnaz diyorlar. Taassup ehli, kibrinden dolayı, kendisinin yeni duyduğu hak ve doğru bir şeyi kabul etmekte zorlanır. Hakkı başkasının ağzından, başkasının kitabından duymayı kibrine yediremez. Hakkı kabul etmemek kibirdendir.

3- Bir ihtiyaç olunca, başka mezhebi taklit edenler, Ehl-i sünnet ulemasının yolunda olanlar. Bunlar doğru yolda, vasat yoldadır.

Zamanın şeyhülislamı matbaanın Osmanlı’ya girmesi için fetva verdiği hâlde, kabul etmemekte direnenler çıkmıştır. İmam-ı Rabbânî hazretlerinin bildirdiğine göre, Medine’deki bir âlim, bid’atlere alıştığı için, Hazret-i Mehdi’nin sünnet olarak bildirdiklerini kabul etmeyecek, (Bu adam dinimizi yıkacak) diye, Hazret-i Mehdi’ye karşı gelecektir.

Şimdi bazıları, caiz olan mezhep taklidine, Medineli bid’at ehli âlim gibi saldırıyorlar. Yanlış görüşlerini ispat için, mason şeyhülislamların, mesela Musa Kâzım gibilerin ipine sarılıyorlar. Mason Abduh’un çömezleri de, hiç mezhep tanımayarak, hangi hüküm akıllarına yatıyorsa ona tâbi oluyorlar. (Şevkani’nin bu kavlini, Mâlikî’nin bu görüşünü tercih ederiz) diyerek ortaya mezhepsizlik üzerine kurulu yeni bir din çıkarmaya çalışıyorlar.

Ehl-i sünnet ulemasının yolu, bir harac [sıkıntı] olunca başka mezhebi taklittir. Ama yeni duydukları doğru bilgileri, kabul etmekte zorlanan bazıları, bu işte taassup gösteriyor, taklidi başka mezhebe geçmek sanıyorlar.

Ödünç almakta zorluk çeken birine, (Mâlikî’yi taklit et, gün tayin ederek ödünç al!) denmiş. (Olur mu öyle şey?) diyerek itiraz etmiş. Sonra, delilleri gösterince, (Evet doğru, ama alışmadığımız için kabullenmek bize zor geliyor) diye itiraf etmek faziletini göstermiş. Kibirliler, bu kadar fazileti de gösteremiyorlar. Hak olan mezheplerin rahmet olan ayrılıklarından, yine o âlimlere uyarak faydalanmaktan kaçınmak, ahmaklık mı, cahillik mi, yoksa kibir mi? Belki her üçü de vardır.

(Ehl-i sünnetim) dediği hâlde, taassup ehli gibi düşünenler de oluyor. Mesela daha önce Şâfiî’yi taklit etmişse, Mâlikî daha kolay diye Mâlikî'yi taklit etmeyi veya harac olunca, o konuda başka mezhebe uymayı caiz görmüyorlar.

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalı. Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insanın zayıf, dayanıksız yaratıldığını bildiriyor. Kur’an-ı kerimde, (Allah, size kolaylık ister, zorluk, güçlük istemez) buyuruldu.

Allahü teâlâ böyle isterken, Resûlü ve onun vârisi olan âlimler böyle bildirirken, ihtiyaç olunca kolay kavle uymayı ve o konuda başka bir hak mezhebi taklit etmeyi öcü gibi görmek ne büyük taassuptur.

İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlânın verdiği kolaylık ve ruhsatlardan faydalanın!) [Buhari]

(Allahü teâlâ, ruhsatla da amel edilmesini sever.) [Beyheki]

Allahü teâlâ dileseydi, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, her şey açıkça bildirilirdi. Böylece mezhepler hâsıl olmazdı. Kıyamete kadar, dünyanın her yerinde, her iklim ve şartta, her Müslüman için tek bir nizam olurdu. Müslümanların hâlleri, yaşamaları güç olurdu. (S. Ebediyye)

Bir Müslüman, kendi mezhebine göre ibadet yaparken, bir sıkıntı meşakkat hâsıl olursa, başka bir mezhebe uyarak, bu işi kolayca yapar. Birkaç örnek verelim:
1- Şâfiî’de, karşı cinsin tenine dokunmak abdesti bozar, Hanefî ve Mâlikî’de bozulmaz. Hacda veya karşı cinse dokunma durumu olan yerlerde, bu iki mezhepten biri taklit edilirse, abdest bozulmadan tavaf yapılır. Bu bir rahmettir.

2- Seferde, üç mezhepte iki namazı cem etmek caizdir. Namazlarını kaçırma tehlikesi varsa, Hanefîler, bu üç mezhepten birini taklit ederek iki namazı cem edebilir. Mukimken de, iki namazı cem etmeyi gerektirecek durumlar olabilir. O zaman da Hanbelî mezhebi taklit edilir. Bu da bir rahmettir.

3- Şâfiî’de, velisinin rızası olmadıkça kızın evlenmesi caiz olmaz. Bir zaruret varsa, Hanefî’yi taklit ederek velisiz de evlenebilir.

4- Şâfiî’de zekât sekiz sınıfa verilir, üç sınıfa verilse de caizdir. Ancak üç sınıfı bulmak da zordur. Hanefî taklit edilerek bir sınıfa verilir. Bu da rahmettir.

5- Bir Hanefî’nin, evlendiği kızla sütkardeş olduğu ortaya çıkarsa, eğer bir iki kere emmişse, Şâfiî taklit edilip evliliğe devam edilir. Çünkü Şâfiî’de sütkardeş olmak için ayrı zamanlarda beş kere doya doya emmek gerekir. Bu da rahmettir.

Abdest ve gusülde de, ihtiyaç olunca başka mezhebi taklit etmek caizdir. Bunun için, o mezhebin şartlarına da uymak lazımdır. Yapabildiği bütün şartlarına uymazsa, taklit caiz olmaz.

Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit caiz olur. Mesela imam-ı Ebu Yusuf’a, cumayı kıldıktan sonra, guslettiği kuyuda fare ölüsü görüldüğü söylenince, (Şâfiîlere göre guslümüz sahihtir) buyurdu. (Hadîka) [Burada işi yaptıktan sonra da, geriye dönük taklidin caiz olduğu görülmektedir.]

Zaruret olsa da, olmasa da, harac [zorluk, sıkıntı] olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir. (İbni Âbidin)

Bir Hanefî’nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi, Şâfiî’yi taklit ederek yapmasında bir beis yoktur. (Bahr-ür-raık, Nehr-ül-faık)

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Müslümanları sıkıştırmak, onları incitmek haramdır ve Allahü teâlânın beğenmediği şeydir. Şâfiî âlimleri, kendi mezheplerinde yapılması güçleşen şeylerin, Hanefî’ye göre yapılmasına fetva vermişler, Müslümanların işini kolaylaştırmışlardır. Mesela, Şâfiî mezhebine göre, zekât vermek için, zekâtın, Tevbe sûresi, 60. âyetinde bildirilen 8 sınıf insanın her sınıfına verilmesi lazımdır. Bunlardan, gönüllerinin alınması lazım gelen kâfir sınıfı, [zekât toplayan memur sınıfı ve kölelikten kurtarılacak borçlu sınıfı] bugün yoktur. Bunları bulup zekât vermek imkânsızdır. Bunun için, Şâfiî âlimleri Hanefî’ye göre zekât verilmesine fetva verdi. Çünkü Hanefî’de, bu sınıflardan herhangi birine vermek yetişir. (3/22)

Zaruret olmasa da bir ibadeti yapmakta güçlük olunca, başka mezhebi taklit caizdir. (Mizan, Fetava-i Hayriye, Fetava-i Hadisiye)

Bir kimsenin, kendi mezhebine göre yapamadığı veya güçlükle yaptığı bir işi, o işin başka bir mezhepte yapılması kolaysa, o mezhebin o konudaki şartlarına uyarak, o mezhebe göre yapması caizdir. (Redd-ül-muhtar, Mizan, Hadîka, Berîka)

Tâbi olduğu mezhebe uyarak bir işi yaparken harac hâsıl olursa, bu işi, diğer üç mezhepten, harac bulunmayan birini taklid ederek yapar. (İbni Emir Hac)

İkinci mezhebe göre de özrü olanın, üçüncü mezhebi taklid etmesi caizdir. (İ. Hümam)

Bir işi bir mezhebe göre yaparken, bu mezhebin, bu işin sahih olması için koyduğu şartlardan, yapılabilmesi mümkün olanların hepsini yapması gerekir. Bunlardan biri mazeretsiz yapılmazsa, bu iş sahih olmaz. (Hulasat-üt-tahkik)

Bir işi bir mezhebe göre yaparken, başka bir mezhebi de taklid etmek gerekiyorsa, iki mezhepte de bâtıl olacak bir şey yapmamak şarttır. Mesela abdestte, Şâfiî’yi taklid ederek uzuvlarını ovmayan kimse, kadına eli dokununca, (Mâlikî’ye göre abdest bozulmaz) diyerek namaz kılsa, bu namazı bâtıl olur, çünkü kadına dokunduğu için Şâfiî’ye göre, uzuvlarını ovmadığı için de Mâlikî’ye göre abdesti sahih değildir. (Tahrir)

Bir iş için, başka mezhep taklid edildiği zaman, o mezhebin bu iş için koyduğu şartlardan, uyabildiklerinin hepsine uyması gerekir. Çünkü meşakkat olunca, mezheplerin kolaylıklarını yapmak, zaruret olmadıkça, ancak bütün şartları yerine getirmekle caiz olur. (Mizan-ül-kübra)

İsmail Nablüsi hazretleri buyuruyor ki: İhtiyaç olunca, başka mezhebi taklit ederek işini yapabilir, fakat bu iş için, o mezhepte olan şartlardan uyabildiklerinin hepsini yerine getirmesi gerekir. Mezheplerin ruhsatlarını yani kolaylıklarını araştırarak, işini bunlara uygun olarak yapmaya telfik denir ki, caiz değildir. İhtiyaçtan dolayı veya zaruretle, bir işini veya her işini diğer üç hak mezhepten birine uyarak yapmak caizdir. (İkd-ül-ferid, Hadika)

Dünyalığa, şehvetine kavuşmak için, başka mezhebi taklid caiz değildir. (Ukud-üd-dürriyye)

Muhammed Bağdadi hazretleri buyurdu ki:
Başka mezhebi taklid etmek için üç şart vardır:
1- Kendi mezhebine göre başladığı bir işi, başka mezhebe uyarak tamamlayamaz. Mesela, Şâfiî’nin şartlarına uymadan, sadece Hanefî’ye göre aldığı abdestle, Şâfiî’ye göre namaz kılamaz. 2- Taklid ettiği iki mezhep de bu işe, bâtıl dememeli. Bir Şâfiî, (Şâfiî’de abdest uzuvlarını ovmak farz değil, Mâlikî’de de kadına dokunmak abdesti bozmaz) diyerek, yabancı kadına dokunarak ve uzuvlarını ovmadan aldığı abdestle namaz kılarsa, bu iki mezhebe göre de namazı sahih olmaz, çünkü yabancı kadına dokunmak, Şâfiî’de abdesti bozar. Ovmak ise Mâlikî’de farzdır. 3- Mezheplerin kolaylıklarını toplamak caiz değildir. Mesela, Hanefî’de velisiz veya Mâlikî’de, tanıdıklara duyurmak şartıyla, şahitsiz yapılan nikâh sahihtir, ama hem velisiz, hem de şahitsiz olan bir nikâh sahih olmaz. (Taklid risalesi)

Üç talakla boşanan kadın, başka bir erkekle evlenip, o erkek de, bunu boşamadıkça, eski kocasıyla evlenemez. Böyle bir durumda, ilk nikâhları Şâfiî’ye uygun yapılmamışsa, Şâfiî taklid edilerek, Şâfiî’ye uygun nikâh yapmaları caiz olur. (Redd-ül-muhtar)

Şâfiî’de, fitre için, buğdayın veya diğer maddelerin kıymeti kadar altın, gümüş vermek caiz değildir. Hanefî taklid edilerek, buğday yerine, değeri kadar altın veya gümüş vermek caizdir. (Şemseddin-i Remlî)

Hanefî’de lavman, orucu bozar. Ancak şiddetli kabızlık çeken, bu sıkıntıdan kurtulmak için Mâlikî’yi taklid ederek, oruçluyken lavman yaptırırsa, oruca devam edebilir, çünkü Mâlikî’de lavman orucu bozmaz. (Mizan-ül-kübra)

Hanefî’de, ödünç verirken ödeme tarihi belirlemek caiz değildir. İhtiyaç olunca, ödeme tarihi koyabilmek için, Mâlikî’yi taklid etmek caiz olur. (Eşbah)

Şâfiî’de, ölü için iskat yapılmaz. Hanefî taklid edilerek iskat yapılabilir. (Neful-enam)

Şâfiî’de, oruca imsak vaktinden önce niyet etmek şarttır. Uyumak, unutmak gibi herhangi bir sebeple bunu yapamayan bir Şâfiî, orucunu kurtarmak için, (Bu orucumu Hanefî’ye uyarak tutuyorum) derse oruç sahih olur. Bozulmaktan kurtulmuş olur.

Bir işi yapmakta harac [sıkıntı] olursa, zayıf kavle uyulur. Buna uymakta da harac olursa, başka mezhep taklid edilerek yapılır. (İbni Âbidin, Hadika)

Zaruret olunca veya zaruretsiz yapılan bir şeyden dolayı, kendi mezhebine göre yapılmasında harac bulunan bir ibadeti, başka mezhebi taklit ederek yapmak lazım olduğu, Fetavel-hadisiyye, Hulasat-üt-tahkik, Tahtavî'nin Merak-ıl-felah haşiyesi, Türkçe Nimet-i islam ve Siirtli Molla Halil efendinin Mafüvat kitabında da yazılıdır.

İbni Hazm, Zahiriyye mezhebinde olup taklide karşı idi. (Eşeddül-cihad)

Taklidi kabul etmeyenler, bid’at mezheplerden olan Zahiriyye’yi savunmuş oluyorlar. Böylece onlar da başka mezhebi taklit etmiş oluyorlar.

Yusuf Kandehlevi

Bu sadece hazret-i Ömer’e değil, hazret-i Ali’ye de iftiradır. Günah olan Arap âdeti hiç işlenir mi? İslamiyet günah olan âdetleri kaldırmadı mı? Bir kıza bakıp onu beğenmekle, nikâh yapmadan karısı olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Seyyit Kutup kimdir?

Yazdığı kitaplarından örnekler vererek kendisini tanıtalım:
Adı Seyyit ise de, kendisi seyyid değil, fellahtır. Başta Eshab-ı kiram olmak üzere, Ehl-i sünnet büyüklerine dil uzatmıştır...

Devamını Okuyun...

Hamidullah kimdir?

Ruh-ul-beyan’da Tefsir-i Hüseynî’den alınarak, (Resulullah'ın Mekke’den Mescid-i Aksa’ya götürüldüğüne inanmayan kâfir olur. Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan ise sapık olur) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Musab Köylüoğlu ne diyor?

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Osmanlı’nın son döneminde, din adamlarından bazısı, padişahın tahtan indirilmesi için fetva vermişler ve dinimize aykırı çok kitap yazmışlardır... 

Devamını Okuyun...

Seyyid Nesimî Hurufi mi?

Hurufi iken tevbe etmiştir.
Seyyid İmad-üddin-i Nesimî, şair ve tasavvuf ehli idi. Halep’te iken, Vahdet-i vücud sarhoşluğundaki bazı yazıları ve sözleri yüzünden, 1417 de idam edildi. Önce Hurufî olduğu, sonra tevbe ettiği anlaşılıyor. (S. Ebediyye)...

Devamını Okuyun...

Evliya zatlar put değildir

Seadet-i Ebediyye kitabında Vehhabiliğin bozukluğu anlatıldığı için saldırmış olabilir. Yoksa kitapta, yazarına ait şahsi hiçbir hüküm yoktur. İçindeki bütün bilgiler muteber kaynaklardan nakledilmiştir...


Devamını Okuyun...

Musa Beykiyef

Kazanlı reformcu Beykiyef bu sözleri söylediği zaman, dünyanın hangi yerinde Müslümanlık kalmış ise, onun beğenmediği medreselerde kalmış idi...

Devamını Okuyun...

Bozuk din kitabındaki tabirler

Bu kitap, dini öğretmek için yazılmamış, aksine önceki asırlarda yaşamış muteber Ehl-i sünnet âlimlerine karşı bir tepki, bir reddiye kitabıdır...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Dört hak mezhep, Kur’ana, Sünnet’e ve İcma’a aykırı mı? Dört hak mezhepten birine göre yazılmamış. Demek ki, kendi görüşlerini Kur’an ve Sünnet adı altında yutturmaya çalışıyor...

Devamını Okuyun...

İcmanın dindeki yeri

Sanki İslam âlimlerinin İcma ettiği hususlarda Kur’an-ı kerim esas alınmamış gibi saldırıyor. Hâlbuki icma, dinde çok önemli bir delildir...

Devamını Okuyun...

Hakiki âlimlere saldırı

Bu reformcu yazar, kendisinin de itiraf ettiği gibi, dört hak mezhepten ve Ehl-i sünnet âlimlerinden hiç kaynak vermemiş, ancak Ehl-i sünnet olmayan İbni Teymiye, Şevkani gibileri örnek almış...

Devamını Okuyun...

İslam düşüncesi demek

Düşünce, bir iş için bir insan tarafından düşünülen çare veya kıyaslanan neticedir, bir görüştür ve mahlûktur. İslam düşüncesi veya şefaat düşüncesi demek çok yanlıştır. İslam âlimleri, (Düşünce yaratıktır, insanda olur, bu sıfatı Allah’a, İslamiyet’e vermek küfürdür) buyuruyorlar...

Devamını Okuyun...

Şefaati inkâr etmek

Sünnî âlimler dediğine göre, kendisinin Sünnî olmadığını ima ediyor. Fazlurrahman’ı senet gösteriyor da, İmam-ı a’zamın, İmam-ı Şâfiî’nin, İmam-ı Gazali’nin, İmam-ı Mâlik’in...

Devamını Okuyun...

İmanın şartlarını değiştirmek

Bu reformcu, (Kitap ve Sünnet’e göre yazdım) dediği halde, burada sadece Kur’an diyor. Elbette Kur’an-ı kerimin detayları Sünnet ile açıklanmıştır. Yazarın yalan söylediği, Sünnet’e de itibar etmediği anlaşılıyor...

Devamını Okuyun...

Kaza namazı kılınmaz mı?

Allah ve Resulünün emrettiği ve bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği gibi, (Kılınamayan namazları kaza etmek farzdır) demiyor da, niye İbni Teymiyye’nin sözünü senet olarak alıyor...

Devamını Okuyun...

Gayrimüslim erkekle evlenmek

Hani âyete ve hadise göre yazıyordun? (Sıcak bakmaz) demek, pek hoş değil, ama evlenmek de caizdir demek değil mi? Ama Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resim yapmak

Dinimizin emrine yine görüş diyor. Çalgı helal, resim helal demekle olmaz. Kitap ve Sünnet’ten yerini göstermek gerekir. Hem bu bozuk kitap için, (Kitap ve Sünnet’e göre yazıldı) deniyor, hem de hiç kaynak gösterilmiyor...

Devamını Okuyun...

Oruç kefareti yokmuş!

Dinde reformcu, oruç kefaretini kaldırmak için yazar dediği yamukları gösteriyor. Dört mezhebin âlimlerine niye itibar etmiyor ki...

Devamını Okuyun...

Halifelik dine aykırı mı?

İlk dört halifeyi ve halifelik sistemini herkes bilir. Dört halifenin suçlanması bütün Eshab-ı kiramın suçlanması demektir. Bu ise büyük felakettir...

Devamını Okuyun...

Solcu Müslüman olur mu?

Şimdi, faşiste ve kapitaliste sağcı, komüniste, ateiste solcu deniyor. Bu manada Müslüman’a sağcı veya solcu denmez, ama Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde bildirilen sağcılık ve solculuk farklıdır...

Devamını Okuyun...

Din isyan hareketi değildir

Mısırlı sosyalist yazarlar da, buna benzer tarifler yapıyorlardı. Milleti isyana sevk edip binlerce kişinin ölümüne sebep olmuşlardı...

Devamını Okuyun...

Resulullah’ı küçültüyor

Vehhabi bile Resulullah’ı bu kadar kötüleyemez. Bu sözler onun reformculuktan da öte, art niyetler beslediğini göstermektedir. Koskoca kitabında Resulullah’ı övücü bir şey olmadığı gibi, âlemlere rahmet oluşu da gizlenmiştir. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Akıl her şeye yeter mi?

Yazar kendisini sosyalizmden alamıyor. Her konuyu sosyalizm açısından açıklamaya çalışıyor. Her fırsatta servet düşmanlığı yapıyor. Bu ifadelerde üç büyük yanlış vardır...

Devamını Okuyun...

Yaratmak Allah’a mahsustur

Eğer Kur’an ve Sünnet esas alınsaydı, böyle dine aykırı tabirler kullanılmazdı.
Yaratmak, yoktan var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Bir âyet-i kerime meali...

Devamını Okuyun...

Amel imandan parça değildir

Yazar, Mutezile ve Vehhabiler gibi, amel imandan bir parçadır demek için, kelimeleri geveleyip durmuş. Açıkça söylese, bütün Ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ettiği meydana çıkacağı için böyle sinsice saldırmaktadır...

Devamını Okuyun...

Kur’an-ı kerime saygısızlık

Vehhabiler ve Mutezile, Kur’an mahlûktur diyerek hiç tazim, saygı duymazlar. Yazarın bu iki gruba yakın olduğu anlaşılmaktadır...

Devamını Okuyun...

Taklidin dindeki yeri

Nedense her mezhepsiz, açıkça ben mezhepsizim demiyor da, (Bir mezhep taklit etmem) diyor. Yahut (Mezheplerin hükümlerine bakıp, kendi anladığıma uyarım) diyor. Dini olmayana dinsiz, mezhebi olmayana da mezhepsiz denir...

Devamını Okuyun...

Değişim = Reform

Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde, (Zamanın değişmesiyle, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nass’a dayanan hükümler zamanla değişmez) deniyor...

Devamını Okuyun...

Esma-i hüsna

Elbette Kur’an-ı kerimde her teferruat yoktur. Bunlar hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Kur’an-ı kerimde, (Resulullah’ın bildirdiklerini kabul edin) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Evliya türbeleri

Ehl-i sünnet âlimlerinin her ak dediğine kara demeyi kendine görev biliyor. Bahsedilen vesile caizdir. Caiz olmayan tek şey, Allah’tan başkasını yaratıcı bilmek, Allahü teâlâ dilemeden, onun kendiliğinden fayda ve zarar verebileceğine inanmaktır...

Devamını Okuyun...

Kaderi inkâr ediyor

Yine Mutezile itikadında olduğunu gizlememiş. Kaderi inkâr edici çok söz ederek, (Halkımız muhtaçları düşünmüyor, onları kaderleriyle baş başa bırakıyor...

Devamını Okuyun...

Kıyamet alameti yok mu?

Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemişse de, alametleri âyet ve hadiste açıkça bildirilmiştir. Süper mezhepsiz olandan başkası bunları inkâr edemez...

Devamını Okuyun...

Tesettür yaşı

Dinimizde namaz, oruç, zekât, hac, tesettür gibi işlerde mükellef [yükümlü, sorumlu] olmak, yaşla değil, âkil ve bâliğ olmakla başlar. Daha önce bunlarla mükellef değildir. Bir kız büluğa erince mükellef olur...

Devamını Okuyun...

Tasavvufa saldırıyor

Sofilik, evliyalık demektir. Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır. Bu da ancak tasavvuf ehli evliyanın yapabileceği iştir...

Devamını Okuyun...

Sahabeye dil uzatmak

Açıkça, (Allah ve Resulü onları övse de, onların sözleri benim içime sinmiyor) diyor. Kur’an ve Hadis, yani Allah ve Resulünün sözleri dinde ölçü değilse, reformcunun içi nasıl ölçü olur ki...

Devamını Okuyun...

Azrail aleyhisselamı inkâr

Bu yanlış fikri Vehhabiler de söylüyor. Bu reformcunun her fırka ve mezhepten bazı sivri görüşlere sahip olduğu anlaşılıyor. Bu konudaki iki hadis-i şerif meali:
(Azrail aleyhisselamın kişinin canını alması, bin kılıç darbesinden şiddetlidir.) [Ebu Nuaym]...

Devamını Okuyun...

Bâtıl dinlere övgü

Bu söz, cahillikle veya gafletle söylenmiş olamaz. Bunda kasıt ve art niyet vardır. Bilerek, bu konudaki âyet ve hadisleri nasıl inkâr ediyorlar ki? Üç âyet-i kerime meali şöyledir...

Devamını Okuyun...

Kabir azabı vardır

Kabir azabının varlığını bildiren vesikalardan bazıları şöyledir:
Âişe validemiz, (Yâ Resulallah, bu ümmet kabirde azap görecek, benim gibi zayıfların hâli ne olacak?)...

Devamını Okuyun...

Hile-i şer’iyye nedir?

Şer’î demek şeriata yani dine uygun demektir. Dine uygun olan bir şeye nasıl yüzkarası denebilir? Dinimizde hile-i şer’iyye vardır, fakat hile-i bâtıla yani bâtıl hile yoktur...

Devamını Okuyun...

Haremlik selamlık

Yine gelenek adı altında dinimize dil uzatıyor. O âyet-i kerimenin kadın erkek karışık oturmakla ve onlarla yemek yemekle hiç asla alakası yoktur...

Devamını Okuyun...

İnce çoraba mesh etmek

İslamiyet’in hükümlerini delmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Mestin vasıfları bellidir. İnce çoraba mesh, tam bir dinde reform olur. Çıplak ayağa mesh ise Şiîlik’te vardır...

Devamını Okuyun...

Hayz ve nifaslıya yasak olanlar

Allah ve Resulünün sözlerine katılmayan, hükümlerini beğenmeyen elbette dinimize aykırı her şeye katılır. Dinimiz bugüne kadar eksik mi geldi? Allahü teâlâ (Dininizi tamamladım) buyuruyor...

Devamını Okuyun...

Oruç tutma zamanı

Bunu başka mezhepsizler de söylüyor. Siyah iplikle beyaz ipliğin ayırt edilmesinin açıklamasını bilmediklerinden veya art niyetlerinden dolayı böyle konuşuyorlar...

Devamını Okuyun...

Telkin bid’at midir?

Telkin sünnettir. Sünnete bid’at demek, helale haram demek küfürdür. İmam-ı Deylemi ve İmam-ı İbni Asakir’in bildirdiği hadis-i şerif şöyledir...

Devamını Okuyun...

Mübarek geceler

Burada birkaç hata var: Peygamber efendimiz mübarek gecelerin önemini bildirdiğine göre, reformcunun sözü geçerli olur mu hiç?...

Devamını Okuyun...

Çalgı çalmak

İslam âlimlerinin, (Müzik ruha zehir ve nefse gıdadır) sözüne ve hadis-i şeriflerle de yasak edilmesine rağmen, reformcu yazarın çalgıları teşvik etmesi kıyamet alametidir...

Devamını Okuyun...

Altın ve ipek haram değil mi?

Bir şeyin haram olması için lüks olması gerekmez. Ölçü bellidir. Dinimiz yasaklamışsa haramdır. Altın ve ipeğin erkeklere haram olduğu pek meşhurdur...

Devamını Okuyun...

Her ilmin tabirleri olur

O ifadeler insanlara hakaret için yazılmıyor. Bunlar birer dini tabirdir. Mecburen yazılıyor. İslam âlimlerinin kitaplarından aldığımız yazıları aynen aktarıyoruz...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizce yazılan kitap

Çok yanlıştır. Kur’anda bulamadım diyerek, kendi görüşünü, din gibi ortaya atmak çok tehlikelidir. Kur’an-ı kerimde, (Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) buyuruluyor...

Devamını Okuyun...

Peygamber mezhebi mi?

Mezhepsizler, reformcular, dini içten yıkmak isteyenler genelde böyle söylüyorlar. Bâtıl da olsa, sapık da olsa böyle bir mezhep yoktur...

Devamını Okuyun...

Allah'ın ve Peygamberin Mezhebi

Bir müctehidin Edille-i şeriyye’den elde ettiği bilgilere, o müctehidin mezhebi denir. Sahabenin tamamı müctehid idi. Hepsinin de mezhebi vardı. Tâbiîn zamanında mezhepler vardı...

Devamını Okuyun...

Mezhepten sorulacak

Elbette, o şekilde sorgulanacaktır. Dünyada bile bir öğretmen, imtihanda talebelere okuttuğu derslerden soruyor, okutmadığı kısımlardan sormuyor...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe uymak vacib mi?

Elbette tenakuzlu bir yazıdır. Günümüzde, dört mezhebe inanmayanlar, (Peygamber mezhebi) diye bir şey uydurdular. Peygamber efendimiz, böyle bir mezhep bildirmediği gibi, hiçbir İslam âlimi de böyle bir şey bildirmedi...

Devamını Okuyun...

Mezhep göl değildir

İslam ayrı, mezhep ayrı değildir. Dört hak mezhep, insanları Cennete götüren birer yoldur. Hangi yoldan gidilirse gidilsin, her biri doğru Cennete götürür...

Devamını Okuyun...

Mezhep taklidinin önemi

Günümüzde Müslümanların büyük bir kısmı mezhep taklidinin mahiyetini bilmemektedir. Bilenler de üçe ayrılır: İfrat, Tefrit ve Vasat...

Devamını Okuyun...

Sapık fırkaların çıkışı

Mutezile, Cebriye gibi sapık fırkaların önderleri derin âlim idi. Kur’an-ı kerime kendi anlayışlarına göre mânâ verdikleri için sapıttılar. Böylece çok sayıda sapık fırka meydana çıktı...

Devamını Okuyun...

Âyet ve hadisten kaynak göstermek

Kur’an ve hadisi kaynak göstermek demek, Kur’an ve hadisten anladığına uymak demektir. Müctehid olmayan bir âlimin bile, kendi anladığına değil, mezhebinin bildirdiği hükme uyması lazımdır...

Devamını Okuyun...

Bir mezhebe girmek şirk mi?

Elbette ulaştı. Bir âlimin açık olmayan bir âyetten anladığı, onun ictihadı yani mezhebi olur. Mezhepsizin de, âyetten anladığı, onun yolu yani mezhebi olur...

Devamını Okuyun...

Mezhepsizlikle ilgili çeşitli sorular

Evet. Dört mezhepten birine uymayana dendiği gibi, doğru yolda olmayana da mezhepsiz denir. Şu üç sınıf, bid’at ehli yani mezhepsizdir...

Devamını Okuyun...