Peygamberler en büyük rehberlerdir

İnsan, kendi başına doğru yolu bulabilir ve Allah’ı tanıyabilir mi?

CEVAP
Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde anladı. Fakat ona giden yolu bulamadı.

Peygamberleri işitmeyenler, yaratıcıyı önce etraflarında aradı. Kendilerine en büyük faydası olan güneşi, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar. Sonra, büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe bunları yaratıcının yardımcıları zannettiler. Herbiri için bir suret, alamet yapmaya kalktılar. Bundan da putlar doğdu. Böylece, çeşitli putlar zuhur etti. Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler. Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler. Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı. İslamiyet zuhur ettiği zaman Kâbe-i muazzamada 360 put vardı.

Kısacası insan, bir, ezeli ve ebedi olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı. Bugün bile güneşe ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara şaşmamalıdır! Çünkü, rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz, Peygamber göndererek bildirmeden önce azap yapıcı değiliz.) [İsra 15]

Allahü teâlâ, kullarına verdiği akıl ve düşünme kuvvetinin nasıl kullanılacağını onlara öğretmek ve kendi birliğini onlara tanıtmak ve iyi işleri fena, zararlı işlerden ayırmak için, dünyaya Peygamberler gönderdi. Peygamberler beşeri sıfatlarda bizim gibi insandır. Onlar da yer, içer, uyur ve yorulur. Diğer insanlardan farkları, zeka ve muhakeme kuvvetlerinin çok üstün olması, tertemiz ahlaklı ve Allahü teâlânın emirlerini bize tebliğ edecek bir güçte bulunmalarıdır. Peygamberler en büyük rehberlerdir.

Nimetlerin ihsanların en büyüğü
Sual: 
Allah’ın en büyük ihsanı hangisidir?
CEVAP
Allahü teâlânın, insanlara olan nimetlerinin, ihsanlarının en büyüğü, Peygamberler göndermesidir. Peygamberler göndererek, razı olduğu ve razı olmadığı şeyleri bildirmiştir. Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. (Bunları akıl ile araştırınız, bulunuz, faydalı işlerde kullanınız) dediler. Kendileri de, kendi zamanlarında bilinen fen vasıtalarını yaptılar ve kullandılar. Daha fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bunları yapmayı başkalarına bıraktılar. Kendileri, Allahü teâlânın bildirdiği dini yaymaya, öğretmeye uğraştılar.

Eshab-ı kiram, bir gün Peygamber efendimize sordu:
- Yemen’e gidenlerimiz, orada hurma ağaçlarını, başka türlü aşıladıklarını ve daha iyi hurma aldıklarını gördük. Biz Medine’deki ağaçlarımızı babalarımızdan gördüğümüz gibi mi aşılayalım, yoksa, Yemen’de gördüğümüz gibi aşılayıp da, daha iyi ve daha bol mu elde edelim?
Resulullah efendimiz, bunlara şöyle diyebilirdi:
(Biraz bekleyin! Cebrail aleyhisselam gelince, ona sorar, anlar, size bildiririm) veya, (Biraz düşüneyim. Allahü teâlâ, kalbime doğrusunu bildirir. Ben de, size söylerim.)
Fakat böyle demedi ve şöyle buyurdu:
- Tecrübe edin! Bir kısım ağaçları, babalarınızın usulü ile, başka ağaçları da, Yemen’de öğrendiğiniz usul ile aşılayın! Hangisi daha iyi hurma verirse, her zaman o usul ile yapın!

Yani fennin esası olan tecrübeye güvenmeyi emir buyurdu. Kendisi meleklerden anlar veya mübarek kalbine elbette doğar idi. Fakat, dünyanın her tarafında, kıyamete kadar gelecek Müslümanların, tecrübeye, fenne güvenmelerini işaret buyurdu.

Eğer Peygamberler gönderilmeseydi, akıl, Allah’ın varlığını anlayamaz, Onun büyüklüğünü kavrayamazdı. Nitekim, kendilerini akıllı sanan eski Yunan filozofları, Allahü teâlânın varlığını anlayamadılar, Yaratanı inkâr ettiler. Nemrut ve Firavun gibi birçok kimse de, ilahlık iddiasında bulunmuştu. Demek ki, insanların kısa akılları, bu en büyük nimeti anlayamıyor, Peygamberler bildirmedikçe, sadece akılları ile bu sonsuz saadete kavuşamıyor.

İslamiyet’te aklın ermediği şeyler çoktur. Fakat, akla uymayan bir şey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibadet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine gerek kalmazdı. İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ, hâşâ Peygamberleri boş yere ve lüzumsuz göndermiş olurdu. Hiçbir akıl, ahiret bilgilerini bulamıyacağı, çözemiyeceği içindir ki, Allahü teâlâ, her asırda dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiş ve en son ve kıyamete kadar değiştirmemek üzere ve bütün dünyaya, Peygamber olarak, Muhammed aleyhisselamı göndermiştir.

Bütün Peygamberler, akıl ile bulunacak dünya işlerine dokunmayıp, yalnız bunları araştırmak, bulup faydalanmak için çalışmayı emir ve teşvik buyurmuş, kendileri dünya işlerinden her birinin, insanları ebedi saadete ve felakete nasıl sürükleyebileceklerini anlatmış ve Allahü teâlânın beğendiği ve beğenmediği şeyleri açık olarak bildirmişlerdir.

Peygamber gönderilmeseydi
Sual: 
Peygamberler olmasaydı insan, Allah’a nasıl ibadet edileceğini, nasıl şükredeceğini bilebilir miydi?
CEVAP
İnsanları var eden ve varlıkta kalabilmeleri için gereken her nimeti gönderen, Allahü teâlâdır. İyilik edene şükretmek gerektiğini herkes bilir. Allahü teâlânın nimetlerine nasıl şükredileceğini bilmek için de, yine Peygamberler "aleyhimüssalevatü vetteslimat" gerekir. Onların bildirmediği şükür ve saygı, Ona layık olmaz. Ona nasıl şükür olunacağını, insan bilemez. Ona karşı saygısızlık olan bir şeyi, şükretmek ve saygı sanabilir. Şükredeyim derken, saygısızlık yapabilir. Allahü teâlâya nasıl şükredileceği, ancak Peygamberlerin bildirmeleri ile anlaşılır.

Evliyanın kalblerine doğan (İlham) denilen bilgiler de, Peygamberlere uymakla hasıl olmaktadır. İlham, akıl ile hasıl olsaydı, yalnız akıllarına uyan eski Yunan felsefecileri yoldan sapmazlardı. Allahü teâlâyı herkesten iyi anlarlardı. Halbuki, Allahü teâlânın ve Onun üstün sıfatlarının varlığını anlamakta, insanların en cahilleri, bu felsefecilerdir. Bunlardan birkaçı, Peygamberlerden işiterek ve mümin olan tasavvufculardan görerek, riyazet ve mücahede yapmış, nefslerine sıkıntı vererek onu parlatmışlar, böylece birkaç şey bulabilmişler ise de nefsin safasının, parlatılmasının ve bu yoldan ele geçenlerin sapıklık olduğunu anlayamamışlardır.

Kalbi parlatmak, temizlemek gerekir. Kalb temizlendikten sonra, nefs temizlenmeye başlar. Nurlar önce temiz kalbe girer. Kalb temizlenmeden nefsi parlatmak, gece düşmanın yağma yapması için, ona ışık yakmaya benzer. Nefsin yardım ettiği düşman, İblistir. Evet, açlıkla, nefsin istediklerini yapmamakla, ona sıkıntı vermekle ve akıl ile aramakla da, doğruya ve saadete kavuşulabilir. Fakat, bu ancak Peygamberlere ve bunların Allahü teâlâdan getirdiklerine inandıktan sonra mümkün olabilir. Çünkü Peygamberlerin her sözü, yanılmayan meleklerle bildirilmiştir. Bu bilgilere, şeytan düşmanı karışamaz.

Bu büyüklere uymayanlar ise, şeytanın aldatmasından kurtulamazlar. Felsefecilerin büyüklerinden olan Eflatun, İsa aleyhisselamınzamanında bulunmak şerefine kavuşmuştu. Fakat, kaba cahillik yaparak, kendisinin kimseden bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmadığını sandı. O yüce Peygamberin "aleyhissalevatü vetteslimat" bereketlerinden mahrum kaldı.

Rehbersiz doğru yolu bulmak
Sual: İnsanlar, tarihin çeşitli dönemlerinde, kendilerine yol gösteren bir rehber olmadan, doğru yolu bulabilmişler midir?

Cevap: Tarihi inceleyecek olursak, insanların önlerinde, Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıklarını görürüz. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sahibinin var olduğunu, aklı sayesinde anladı. Fakat, ona giden yolu bulamadı. Peygamberleri işitmeyenler, yaratanı önce etraflarında aradı. Kendilerine en büyük faydası olan Güneş'i, yaratıcı sandılar ve ona tapmaya başladılar. Sonra, büyük tabiat güçlerini, fırtınayı, ateşi, kabaran denizi, yanardağları ve benzerlerini gördükçe bunları yaratıcının yardımcıları zannettiler. Her biri için bir suret, alamet yapmaya kalktılar. Böylece, çeşitli putlar ortaya çıktı. Bunların gazabından korktular ve onlara kurbanlar kestiler. Hatta, insanları bile bu putlara kurban ettiler. Her yeni hadise karşısında, putların miktarı da arttı. İslâmiyet zuhur ettiği zaman Kâ'be-i muazzamada 360 put vardı. Kısacası, insan, bir, ezeli ve ebedi olan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamadı. Bugün bile hâlâ Güneş'e ve ateşe tapanlar vardır. Bunlara da şaşmamalıdır. Çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Kur'ân-ı kerimde, İsra suresinin 15. âyetinde mealen;
(Biz, Peygamber göndererek bildirmeden önce azap yapıcı değiliz) buyurulmaktadır.

Nimetlerin, ihsanların en büyüğü
Sual: Allahın kullarına ihsan ettiği nimetlerin en üstünü, en büyüğü hangisidir?

Cevap: Allahü teâlânın, insanlara olan nimetlerinin, ihsanlarının en büyüğü, Peygamberler göndermesidir. Allahü teâlâ, Peygamberler göndererek, razı olduğu ve razı olmadığı şeyleri bildirmiştir. Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. "Bunları akıl ile araştırınız, bulunuz, faydalı işlerde kullanınız" dediler. Kendileri de, kendi zamanlarında bilinen fen vasıtalarını yaptılar ve kullandılar. Daha fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bunları yapmayı başkalarına bıraktılar. Kendileri, Allahü teâlânın bildirdiği dinleri yaymaya, öğretmeye uğraştılar.

Din, inanılacak şeyleri, beden ve kalp temizliğini, Allahü teâlâya kulluk vazifesini, kulların birbirlerine karşı haklarını ve vazifelerini bildirir. İnanılacak şeylere Akâit denir. İbadetlere, muamelât ve hukuk bilgilerine Fıkıh denir. İbadetler, namaz, oruç, zekat, hac ve cihat olmak üzere beştir. Bunlara Ahkâm-ı islamiyyenin İbâdât kısmı denir. Cihat, ordunun harp etmesi ve ilim yayarak yapılır. Beden ile olan cihadı devlet yani ordu yapar. İlim yayarak cihadı, âlimler yapar. İkisi de farz-ı kifâyedir. İslâm alimleri, fıkıh ilminde birçok kısımlara ayrıldı. Şimdi, bunlardan dördü kalmıştır. Bunlar, Hanefi, Şâfii, Maliki ve Hanbeli mezhepleridir. Her Müslümanın, bunlardan birini seçerek, bunun fıkıh kitaplarına uyması lazımdır.

 


Allah demekte ölçü

Allah diyen herkesi sevmek çok yanlıştır. Dinimizde ölçü, Allah dostları sevilir, Allah düşmanları sevilmez...

Devamını Okuyun...

Allahü teâlâ, mecbur değildir

Allahü teâlâ, insanları Müslüman yapmaya mecbur değildir. Onun merhameti sonsuz olduğu...

Devamını Okuyun...

Ağır yük yüklemek

Bunu iki yönden açıklamak gerekir:
Biri, Allahü teâlâ güç yetmeyen bir şeyi emretmesinin adaletine uygunluğu ...

Devamını Okuyun...

Sorgusuz ceza

Öyle demesi yanlış olur. Allahü teâlânın, günahsız insanı Cehenneme atması kendi mülkünü kullanmak olup...

Devamını Okuyun...

Sakat doğan çocuklar

Hakiki müslüman, Allahü teâlânın rızasından başka muradı olmayan kimsedir. Allahü teâlâ emrettiği için rızk kazanmaya...

Devamını Okuyun...

Herkes eşit yaratılsaydı

Allahü teâlâ, dünya ve ahireti, sevgili kulu ve resulü Muhammed aleyhisselam için yarattı. Diğer canlı ve cansız ...

Devamını Okuyun...

Önce ölenin suçu

Önce ölmek niye suç olsun ki? Allahü teâlâ, hiç kimseye fazla ceza vermez. Hattâ günahların çoğunu da affeder...

Devamını Okuyun...

Adaletle ihsanı karıştırmamalıdır

Bu konuda, Seyyit Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyuruyor ki:
“Adalet ile ihsanı karıştırmamalıdır....

Devamını Okuyun...

Allah bes, bâki heves

Bes, kâfi, yeter, yetişir demektir. Bâki, kalan demektir. Heves ise, nefsin isteği, geçici arzu demektir...

Devamını Okuyun...

İnsanlara ihtiyacını söylemek

Burada, ihtiyaçların karşılanmasını Allahü teâlâdan değil de, insanlardan beklemek kastediliyor. Yani sebebe yapışmak...

Devamını Okuyun...

Tevfizname şiirin acıklaması

Şiir açıklamak çok zordur. Bu şiirde tefviz işleniyor. Tefviz, her şeyin Allah’ın takdiri ile olduğuna inanmak, işlerini Allahü teâlâya havale etmek...

Devamını Okuyun...

Allah’a hüsnüzan etmeli

Eğer kul, Allah'ın kendisini affedeceğini umuyorsa, onu affeder. Allah’tan ümidini kesmişse...

Devamını Okuyun...

Allahü teâlâ Cennette görülecektir

Cennet nimetlerini, lezzetlerini yalnız bedenin lezzeti zannetmek yanlıştır. Dünyada yükselmeye başlayan...

Devamını Okuyun...

Mekr-i ilahi ne demektir

Mekr, hile yapmak, tuzak kurmak suretiyle zarar vermek demektir. Mekr-i ilahi, Allahü teâlânın mekr...

Devamını Okuyun...

Allahü teâlâyı anmak

Zikretmek anmak demektir. Allahü teâlâyı zikretmek de, Onu hatırlamak demektir. İslam âlimleri, bahsettiğiniz...

Devamını Okuyun...

Allah’ın halifeleri vardır

Allahü teâlânın elbette halifeleri vardır. Bu husus, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Mesela iki âyet-i kerime meali şöyledir: (Ey Davud, biz seni...

Devamını Okuyun...

Kim Allah için olursa

Bunu sormak, ilkokul talebesine matematik profesörünün yaptığı bir işlemi kontrol ettirmekten çok daha abestir...

Devamını Okuyun...

Allah'ı sorgulamak

Allah'ın gücü her şeye yeter, Uçsuz bucaksız gökleri, göklerdeki gezegenleri, karaları, denizleri, yer altındaki...

Devamını Okuyun...

Allah hayâ eder mi?

Allah'ın hayâ etmesiyle insanların hayâ etmesi farklıdır. İnsanın hayâ etmesi, sıkılmak, çekinmektir. Fakat Allah'ın hayâ etmesi...

Devamını Okuyun...

Laiklerin tanrısı

Putperestler, yer tanrısı, gök tanrısı, aşk tanrısı, tanrıça denilen dişi tanrı gibi çok tanrıya inanırlar. Demek bir de laiklik...

Devamını Okuyun...

Allah'ın dua etmesi ne demektir?

O âyet-i kerimenin meali şöyledir: (Allah ve melekleri, Resule salât ediyor.  Ey iman edenler, siz de salât edin!)...

Devamını Okuyun...

Meleklere iman nasıl olmalı

İmanın ikinci şartı, Meleklere imandır. Amentü’deki, (Ve melaiketihi) ifadesi, Allahü teâlânın meleklerine inanmayı, iman etmeyi bildirmektedir....

Devamını Okuyun...

Melekler akıllı varlıklardır

Meleklerde erkeklik ve dişilik olmadığı, bütün akaid kitaplarında yazılıdır. Daha önce de, Hristiyanlara özenen bazı kimseler...

Devamını Okuyun...

Melekler ve İblis

Evet, meleklerin hocası ve reisi idi. İslam âlimleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın emri ile, bütün melekler...

Devamını Okuyun...

Rahmet melekleri

Elbette çok yanlıştır. Dinle alay etmek için söylenirse küfür de olur. Rahmet melekleriyle Hafaza melekleri ve ölüm meleği ayrıdır....

Devamını Okuyun...

Melekler niye yaratıldı?

Evet, Allahü teâlânın hiç kimsenin yardımına ihtiyacı olmadığı gibi, her şeyi yoktan bir ol demekle yaratabilir. Bir âyet-i kerime...

Devamını Okuyun...

Meleklerle ilgili çeşitli sorular

Melekleri kız şeklinde yapanlar, Hristiyanlardır. Bir de onların etkisi altında kalan cahillerdir. Meleklerde erkeklik, dişilik yoktur....

Devamını Okuyun...

Kitaplara iman

İmanın üçüncü şartı, kitaplara imandır. Amentü’deki, (Ve kütübihi) ifadesi, Allahü teâlânın kitaplarına inanmayı, iman etmeyi bildirmektedir. ...

Devamını Okuyun...

Peygamberlere iman nasıl olmalı

İmanın dördüncü şartı, Peygamberlere imandır. Amentüdeki "Ve rüsülihi" kelimesi, "Allahü teâlânın Peygamberlerine iman etmeyi bildirmektedir...

Devamını Okuyun...

Peygamberler en büyük rehberlerdir

Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde...

Devamını Okuyun...

Peygamberler günah işlemez

Masum olmak, kusursuz ve günahsız olmak, Peygamberlere mahsustur. (Merec-ül-bahren) Her Peygamber, büyük küçük her günahtan masumdur. (Riyad-ün-nasıhin)...

Devamını Okuyun...

Nebi ve Resul nedir?

Müslümanlıkla ilgisi olmayan böyle iddialar, dinimizi içten yıkmak isteyen din düşmanlarının taktik ve hilelerindendir...

Devamını Okuyun...

Diğer Peygamberler şefaat etmeyecek mi?

Peygamberlerin hepsi şefaat edecektir. Yukarıda bildirilen ilk şefaat etme durumuyla ilgilidir. Peygamber efendimizden...

Devamını Okuyun...

Ülülazm Peygamberler

Önce Ülülazm Peygamberlere verilen unvanları bildirelim: Muhammed aleyhisselama Habibullah denir. İbrahim aleyhisselama Halilullah denir...

Devamını Okuyun...

İlk insan ve ilk Peygamber

Bu söz; akılla, mantıkla, ilimle bağdaşmaz. Herkes Hazret-i Âdem’in neslinden gelmiştir. Kur’an-ı kerimde, Allahü teâlâ...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Âdem ve kan grupları

Bu kimselere göre, sanki Peygamber efendimiz hiç dünyaya gelmedi, hiçbir âyeti açıklamadı. Kasten Resulullahın açıklamalarına hiç yer...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Nuh ve tufan

Nuh aleyhisselam zamanında Tufan olup, bütün dünyayı su kapladı. Yeryüzünde bulunan insanların ve hayvanların...

Devamını Okuyun...

Hazret-i İbrahim ve Azer

Sıradan bir Müslüman bile Kur’an’ın hükmüne aykırı konuşmaktan sakınır. İslam âlimleri niye Kur'ana aykırı konuşacak ki?...

Devamını Okuyun...

Hızır aleyhisselam

İslam âlimleri, Hızır aleyhisselamın varlığı hakkında değil, Peygamberliği hakkında ihtilaf edip, kimi nebi, kimi de...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Eyyub ve sabrı

Eyyub aleyhisselam, namaza durduğu zaman, dünya ile alakasını tamamen keser, Hak teâlâdan başka bir şey düşünmezdi...

Devamını Okuyun...

Lokman aleyhisselam

Kur'an-ı kerimde her ismi geçen peygamber değildir. Lokman aleyhisselamın peygamber olup olmadığını bilmek gerekmez...

Devamını Okuyun...

İskender-i Zülkarneyn

Hazret-i Zülkarneynin de Lokman aleyhisselam gibi peygamber veya veli olduğunda ihtilaf edilmiştir. Peygamber olup...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Süleyman ve Belkıs

Süleyman aleyhisselam, Hacdan sonra Sana’ya gitti. Buradaki bir hüdhüd (ibibik), Süleyman aleyhisselamın hüdhüdüne...

Devamını Okuyun...

Her yere peygamber geldi

Evet, gönderilmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Çok geniş ve çok derin düşünüyorum da, yeryüzünde, Peygamberimizin haberi yetişmeyen....

Devamını Okuyun...

Hiçbir Peygambere dil uzatılmaz

Peygamber efendimize dil uzatılması, ardından Hazret-i İsa’ya dil uzatılması din düşmanlarının bir oyunudur...

Devamını Okuyun...

Peygamberlik seçilmekle olur

Peygamberlik, çalışmakla ve çok ibadet yapmakla ele geçmez. Yalnız Allahü teâlânın ihsanı, seçmesiyle olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:...

Devamını Okuyun...

Kabil kâfir idi

Ehl-i sünnete göre, peygamberlerin “aleyhimüsselam” çocukları ve yakınları günahtan mâsum değildir. Kabil’in kâfir olduğu..

Devamını Okuyun...

Peygamberlerle ilgili çeşitli sorular

Hazret-i Âdem’den beri birçok Peygamber geldiği kitaplarda yazılıdır. Bunlardan bin senede bir gelene Resul denir...

Devamını Okuyun...

Âdem Aleyhisselam

Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk peygamber, Allahü teâlânın emri ile melekler çeşitli memleketlerden topraklar getirdiler. Bütün insanların babası...

Devamını Okuyun...

Şit (Şis) Aleyhisselam

Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde...

Devamını Okuyun...

İdris Aleyhisselam

Kur’ân-ı kerîm’de ismi geçen peygamberlerden. Şit aleyhisselamın torunlarındandır.Asıl ismi Ahnûh veya Hanûh’tur. Kur’ân-ı kerîm’de İdrîs diye bildirildi...

Devamını Okuyun...

Nuh Aleyhisselam

İdris aleyhisselamdan sonra gönderilen peygamberlerden. Allah korkusundan dâima ağladığı için adına...

Devamını Okuyun...

Hud Aleyhisselam

Yemen’de bulunan Âd kavmine gönderilen peygamber. Nûh aleyhisselamın oğlu Sâm’ın neslindendir...

Devamını Okuyun...

Salih Aleyhisselam

Semûd kavmine gönderilen peygamber. Hazret-i Âdem’in on dokuzuncu batından torunudur. Hûd aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği Ad kavmi...

Devamını Okuyun...

Zülkarneyn Aleyhisselam

Peygamber veyâ velî. Kur’ân-ı kerîmde kıssası, doğuya ve batıya seferleri zikr edilmiştir. Asıl ismi İskender’dir...

Devamını Okuyun...

İbrahim Aleyhisselam

Kur’ân-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden, ülülazm adı verilen altı peygamberden biri olup, Keldânî kavmine...

Devamını Okuyun...

Lut Aleyhisselam

Kur’ân-ı kerîm’de ismi bildirilen peygamberlerden. İbrahim aleyhisselamın kardeşinin oğludur. İbrahim aleyhisselam ve ona inananlarla birlikte Nemrûd’un memleketinden...

Devamını Okuyun...

İsmail Aleyhisselam

Arabistan’da Cürhüm kabîlesine gönderilen peygamber. İbrahim aleyhisselamın büyük oğlu. ve Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) dedelerinden...

Devamını Okuyun...

İshak Aleyhisselam

Şam ve Filistin ahâlisine gönderilen peygamberlerden. İbrahim aleyhisselamın ikinci oğludur. Annesi hazret-i Sâre’di...

Devamını Okuyun...

Yakub Aleyhisselam

Ken’an diyârında, yâni Fenike denilen Sayda, Sûr ve Beyrut ile Filistin ve Sûriye’nin bir kısmından ibâret olan...

Devamını Okuyun...