"Elem dikeni batmadıkça, murat gülü açılmaz!.."

07/07/2023 Cuma Köşe yazarı V.T

Hâcegî İmkenegî hazretleri sıkıntılara katlanarak ve zâhiren kırıklık içerisinde senelerce rehberlik yaptı... 

Hâcegî Muhammed İmkenegî hazretleri, "Silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velîlerin yirmi birincisidir. 1512 (H.918) senesinde Buhârâ'nın İmkene kasabasında doğdu. 1599 (H.1008) senesinde İmkene'de vefât etti. Evliyânın büyüklerinden Derviş Muhammed hazretlerinin oğludur. Zâhirî ve bâtınî ilimleri babasından öğrendi. Babasından feyiz alarak tasavvufta yetişip kemâle erdi. Yetiştirdiği velîlerin en başta geleni talebesi ve kendisinden sonra halîfesi olan Muhammed Bâkîbillah'tır...

Muhammed Bâkî-billah bir gece rüyâsında Hâcegî Muhammed İmkenegî hazretlerini gördü. Hocası ona; "Ey oğul! Senin yolunu gözlüyorum" buyurdu. Bâkîbillah hazretleri buna çok sevindi. Hemen huzûruna gitti. Üç gün üç gece birlikte bir odada baş başa kalıp, sohbet ettiler. Hâcegî hazretleri ona feyiz verip, yüksek derecelere kavuşturdu. Sonra Bâkîbillah hazretlerine buyurdu ki:

"Sizin işiniz, Allahü teâlânın yardımı ve bu yüksek yolun büyüklerinin rûhlarının terbiyeleriyle tamâm oldu. Derhâl Hindistan'a gidiniz. Orada sizin bereketli nefeslerinizden bir azîz meydana gelecek, bütün dünyâ onun nûruyla dolacak. Hattâ, siz de ondan nasîbinizi alacaksınız."

Hâce Bâkîbillah hazretleri Hindistan'da Serhend şehrine geldiği zaman, kendisine; "Kutbun etrâfına geldin" diye ilhâm olundu. Bu kutub, İmâm-ı Rabbânî hazretleriydi. Semerkand ve Buhârâ'dan getirilmiş bu kıymetli tohum, Hindistan toprağına ekilmiş oldu.
Hâcegî Muhammed İmkenegî hazretleri, ömrünün sonlarına doğru şu şiiri çok okurlardı:
"Zaman zaman ölümü hatırlarım,/Bugün ne olacak ben de bilemem./İsteğim Rabbime yakın olmaktır,/Başka ne olursa ona râzıyım."

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri bir mektûbunda Hâcegî İmkenegî hazretlerinden bahisle şöyle buyurmuştur:

"Hâcegî İmkenegî kuddise sirruh Hak âşıklarını hakîkî mahbûba kavuşturmak için sıkıntılara katlanarak ve zâhiren kırıklık içerisinde senelerce rehberlik yaptı. Bir gün talebelerinin bir kısmı ile dikenlik bir yerden geçiyorlardı. Bir talebesinin ayakları yalın idi. Hemen her adımda bir diken batıyordu. İçinden gizlice âh çekiyor ve ayağını da hocasının izinden ayırmıyor, tâkip ediyordu. Hocası İmkenegî hazretleri onun bu hâli üzerine iltifât edip; 'Kardeşim ayağa elem dikeni batmadıkça, murat gülü açılmaz' buyurdu. Bu söz üzerine talebenin gönlü pek ziyâde hoşnûd oldu..."