Vakit, keskin bir kılıç gibidir...

25/08/2023 Cuma Köşe yazarı V.T

Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri evliyânın büyüklerinden ve fıkıh, tefsîr, hadîs âlimi. Tasavvufta Kübreviyye (Zehebiyye) diye bilinen yolun mürşidi, rehberidir. İsmi Ahmed, babasınınki Ömer'dir. 1145 (H.539) senesinde, Harezm köylerinden Hayvek'te doğdu. İlim tahsili için Mısır, Şam ve Bağdad’a giderek büyük âlimlerin derslerine katıldı. İcazet alarak memleketine döndü ve talebe yetiştirdi. Tasavvufta, amcası Ebû Necîb-i Sühreverdî hazretlerinden feyiz alarak yetişti. 1221 (H.618) yılında Harezm'e Cengiz askeri hücûm edince, talebelerine; "Memleketinize gidiniz! Şarktan fitne ateşi geliyor. Her tarafı yakacaktır. İslâmiyette bu kadar fitne görülmemiştir" dedi. "Duâ buyursanız da, bu belâ Müslüman memleketlerinden uzaklaşsa" dediler. "Bu, Kazâ-i mübremdir. Duâ bunu gideremez" buyurdu. Talebeleri Horasan'a gitti. Kâfirler şehre girince, o da cihâda çıktı. Şehîd oldu.

Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin yazmış olduğu Fevâih-ül-cemâl adlı eserinde şöyle buyuruluyor: Allahü teâlânın yolunda yürümek arzusunda bulunan sevgili dostum! Gözlerini kapat! Bakalım ne göreceksin? Eğer “Bir şey göremiyorum” diyorsan, yanılıyorsun. Bu bir hatâdır. Haddizatında sen o anda görüyorsun. Fakat vücûdun ve görünüşteki varlığının karanlık olması, senin bir şey görmene mâni oluyor. Eğer gözlerin kapalı olduğu hâlde göremediğin, aslında var olan şeyleri görmek istiyorsan, o karanlığı yok etmeli, kalb gözünü açmalısın. Bu karanlığa sebep olan şeyleri kendinden uzaklaştırmalısın. Bunlar; senin benliğin, nefsin ve şeytandır. Bunlardan kurtulmanın ilk şartlarından birisi; alıştıra alıştıra vücûda alınan gıdayı azaltmaktır. Çünkü nefis ve şeytan, bundan kuvvet alarak sana saldırmaktadır. İnsanları Allahü teâlâya kavuşturan yolda rehberlik eden hakîkî bir yol göstericinin terbiyesi altında yetişip ilerlemeye çalışmak ve bu yolda bulunanların uymaları gerektiği bildirilen kaidelere uymak da elbette lâzımdır.

Vakit, keskin bir kılıç gibidir. Eğer böyle olmasaydı, düşünüp taşınıncaya kadar sana mühlet verirdi. Böyle yapmayıp, geçip gittiğine göre, onun keskin bir kılıç olduğu anlaşılmaktadır. Tasavvuf yolunda bulunan sûfiler için İbn-ül-vakt derler. Buna sebep şudur ki; böyle bir kimse, ne geçmişe bakar, ne de geleceğe. Şu ânda içinde bulunduğu vakti değerlendirmeye gayret eder. Geçmişi ve geleceği düşünmek, şu anda içinde bulunulan vakti zayi etmek olduğundan, onlar bununla vakit geçirmezler.