Osman Bin Maz'ûn

Osman Bin Maz'ûn

Medîne'de ilk vefât eden muhâcir sahâbî.

Osman bin Maz'ûn temiz bir yaratılışa sahipti. İslâmdan önce de düzenli ve ağırbaşlı bir yaşayışı vardı. Müslüman olmadan önce hiç içki içmemiş ve; 
- Aklı giderip, benden aşağıdakileri bana güldüren bir şeyi içmem, demiştir. 

Böyle bir insanın her türlü kemâli, iyiliği ve güzelliği emreden İslâmiyeti kabûl etmemesi düşünülemezdi. 

Resûlullah efendimiz bir gün Mekke'de evinin yanında oturuyordu. O sırada Osman bin Maz'ûn oradan geçiyordu. Resûlullah efendimiz bakıp, tebessüm etti. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz ona buyurdu ki: 
- Biraz oturmaz mısın? 

Osman bin Maz'ûn bu teklifi kabûl etti. Peygamberimizin karşısına oturdu. Resûlullah efendimiz konuşuyordu. Konuşurken, o sırada mübârek gözlerini göğe dikti. Sanki kendisine bir şeyler anlatılıyor, o da bunu kavramak istiyor gibi başını sallıyordu. Bu sırada Resûlullahın Osman bin Maz'ûn ile ilgisi kalmamıştı. Bu hâl bir müddet devam etti. 

Ne yaptığımı gördün mü? 
Peygamberimiz bundan sonra gözünü, sağ tarafından aşağı doğru ağır ağır indirdi. Bilâhare Osman bin Maz'ûn bu hâli Peygamber efendimizden sordu. Kendisinde, daha önce böyle bir şeye rastlamadığını söyledi. 

Resûlullah Osman bin Maz'ûn'a sordu: 
- Ne yaptığımı gördün mü? 

O da gördüklerini olduğu gibi anlattı. Peygamber efendimiz buyurdu ki: 
- Sen otururken, bana Allahü teâlânın elçisi Cebrâil aleyhisselâm geldi. 
- Allahü teâlânın elçisi mi? 
- Evet. 
- Cebrâil sana ne söyledi? 
- "Muhakkak ki Allahü teâlâ, adâleti, ihsânı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenâlıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor (yasak ediyor.) Size böylece öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız" [Nahl: 90] âyetini indirdi. 

Osman bin Maz'ûn der ki: 
- Bu hâdise üzerine kalbimde îmân yeşerip yerleşti. Resûlullahın sevgisi gönlüme düştü ve Müslüman oldum. 

Habeşistan'a hicret etti 
Osman bin Maz'ûn'un İslâma girişi Resûlullahı çok sevindirdi. Osman bin Maz'ûn Müslüman olduktan sonra evine gitti. Âilesine de İslâmı anlatıp, onların da İslâm ile şereflenmesine vesîle oldu. Böylece, ailece Müslüman olma bahtiyarlığına kavuştu. 

Osman bin Maz'ûn Müslüman olunca, müşriklerin çeşitli eziyet ve işkencelerine uğradı. Bunun üzerine, Peygamberimizin müsaadesi ile Habeşistan'a hicret etti. 

Habeşistan'a hicret eden Müslümanlara, "Kureyşliler Müslüman oldu" diye yalan bir haber ulaştı. Bunun üzerine, Müslümanlar Habeşistan'dan ayrılıp, Mekke'ye doğru yola çıktılar. Fakat Mekke'ye yaklaşınca, haberin yalan olduğu anlaşıldı. Mekke'ye girerlerse, durumlarının iyi olmıyacağını biliyorlardı.

Aralarındaki istişâreden sonra her biri Mekke'de bir dostunun himâyesinde kalmaya karar verdiler. Böylece Mekke'ye açıktan girme imkânını elde etmiş oldular. Bu himâyeyi elde edemiyenler de vardı. Bunlar ise, Mekke'ye girişlerini gizli yapmak zorunda kaldılar. 

Osman bin Maz'ûn, Velid bin Mugîre'nin himâyesine girmişti. Ancak, Müslümanın, bir müşriğin himâyesi altında olması hazmedilir bir şey değildi. Müşriklerin himâyesine giren bütün Müslümanlar, bu durumun acısını ve ağırlığını, bütün şiddetiyle rûhlarının derinliklerinde hissediyorlardı. Îmânları buna aslâ müsaade etmiyordu. 

Himâyeyi reddetti 
Zaten bütün bu sıkıntılı ve perişan durumlara onlar sebep olmuşlardı. Geçici bir rahatlık için, onların himâyesine girmeyi, îmânlarından fedâkârlık sayıyorlardı. Bu yüzden himâye altına girenlerin hepsi üzgün ve kalbleri kırık idi. Bu üzüntüyü en çok hissedenlerden biri de Osman bin Maz'ûn idi. Kendi kendine dedi ki: 
- Vallahi, benim arkadaşlarım, Allah yolunda çeşit çeşit eziyet ve sıkıntı çekerken, bir müşriğin himâyesinde rahat ve emniyet içinde yaşamam, bu belâlardan uzak kalmam, benim için büyük bir eksikliktir. 

Doğruca, Velid bin Mugîre'ye gitti. Ona dedi ki: 
- Ey amcamın oğlu! Beni himâyene aldın. Güzelce de himâye ettin. Taahhüdünü yerine getirdin. Bu zamana kadar senin himâyende idim. Şimdi senin himâyenden çıkıp Allahın ve Resûlünün himâyesine giriyorum. Bunun için himâyeni sana iâde ediyorum. 
- Niçim himâyemden çıkmak istiyorsun? Yoksa biri sana işkence veya kötülük mü yaptı. Yoksa benim himâyem sana yeterli olmadı mı? 
- Böyle bir şey yoktur. Ancak bir müşriğin himâyesinde olmak biz Müslümanlara yakışmaz. Üstelik bizim perişan hâllere düşmemize sebep oldunuz. Ben Allahü teâlânın himâyesinden râzıyım. Bize O'nun garantisi kâfidir. 

Bunun üzerine Velid bin Mugîre son olarak şöyle dedi: 
- Öyleyse bu reddi Mescid-i Harâm'da açıktan yap! 

Beraberce Mescid-i Harâm'a gittiler. Velid, orada, Osman bin Maz'ûn'un himâyesini reddettiğini söyledi. Osman bin Maz'ûn da onun sözünü tasdik ederek şöyle dedi: 
- Ben Allahü teâlâdan başkasının himâyesinde bulunmayı sevmiyorum. Onun için, Velid'in üzerimdeki himâyesini reddettim. 

Bu redde, orada bulunanların hepsi şâhid oldu. Artık o himâyesizdi. Osman bin Maz'ûn hazretleri îmân ve inancından hiç tâviz vermemiş, en ağır eziyet ve hakâretler bile onu da'vasından vazgeçirememişti. 

Osman bin Maz'ûn Velid bin Mugîre'nin himâyesinden çıktıktan sonra, Kureyşlilerin meclisine gitti. Orada meşhur câhiliyye şairi Lebîd de bulunuyordu. O yazdığı bir kasîdeyi okuyor, herkes onu dinliyordu. 

Lebîd, "Şüphesiz Allahü teâlâdan başka herşey bâtıldır" mısraını okurken, Osman bin Maz'ûn, "Doğru söyledin" dedi. "Her ni'met mutlaka zevâle (yok olmaya) mahkûmdur, mısraını okurken de, "Yalan söyledin, Cennet ni'metleri zevâl bulmaz, dâimîdir" demişti. 

Kureyşliler Lebîd'e dediler ki: 
- Okuduklarını bize tekrarla! 

Lebîd ilk mısraı tekrar okuyunca, Osman bin Maz'ûn onu tekrar tasdik etti. İkinci mısraı okuyunca tekrar yalanladı. 

Böyle kimseler olmazdı 
Bunun üzerine Lebîd kızgın bir hâlde, Kureyşlilere sitem ederek dedi ki:
- Ey Kureyşliler! Sizin meclisinizde böyle kimseler olmazdı. Ne oldu size? 

Kureyşliler, Lebîd'i teskin etmeye çalışarak dediler ki: 
- Sen ona bakma, o zaten bizim dînimize, putlarımıza da karşı gelip, başka bir yol tuttu. Daha önce Velid bin Mugîre'nin himâyesinde idi, bunu da reddetti. 

Bu sırada, müşriklerden Abdullah bin Ümeyye, Osman bin Maz'ûn'un gözüne şiddetli bir yumruk vurup, gözünü mosmor yaptı. Velid bin Mugîre, yapılanı gördüğü hâlde hiç yardımcı olmamış, aksine; 
- Himâyemi reddetmeseydin böyle olmazdın, demişti. 

Osman bin Maz'ûn'un tek suçu var idi. O da Allahü teâlâya îmân etmesi ve bu îmân istikâmetinde konuşmasıydı. Karşılaştığı bu üzücü durum, Osman bin Maz'ûn'u durduramamış, içindeki alev alev kabaran îmânla cevap verdi: 
- Vallahi, Allah için, bu sağlam gözüm de, öncekinin âkıbetine uğrasa gam yemem. Ben, Allahü teâlânın teminatındayım. Rızâ yolunda, gözüme vurulan tokatın ecrini Allahü teâlâ verecektir. Kimden Allahü teâlâ râzı olursa o bahtiyardır. Bana sefîh ve yolunu şaşırmış da deseler, ben Muhammed aleyhisselâmın dîni üzereyim. Bana ne kadar zulmetseler, eziyet etseler de bu yoldan yürüyeceğim. 

Bu samîmî ve içten gelen ifâdeler, Velid'e te'sîr etmişti. Bundan dolayı Velid, Osman bin Maz'ûn hazretlerine dedi ki: 
- Gel, tekrar himâyeme gir. 
- Ben Allahü teâlâdan başkasının himâyesine giremem. 

Cezâsını buldu 
Osman bin Maz'ûn'un gözüne müşriklerden Abdullah bin Ümeyye tarafından o yumruk vurulunca, orada bu acıya içten katılan, sanki kendisine vurulmuş gibi olan bir kişi vardı. O da Hazret-i Sa'd bin Ebî Vakkâs idi. Çünkü Müslüman kardeşine atılan bu tokat, ona atılmış demekti. 

Bunu kabûl edemiyen Hazret-i Sa'd yerinden fırlayıp, o da, o kâfirin suratına müthiş bir yumruk indirdi. Abdullah bin Ümeyye'nin yüzü gözü kanlar içerisinde kaldı. Böylece o, lâyık olduğu cezâyı bulmuş oldu. 

Osman bin Maz'ûn hicretin ikinci senesinde Bedir harbi sırasında hastalandı. Tedâvisine çalışılmış, fakat iyileşememişti. Nihayet hicretten otuz ay sonra ebedî âleme göçtü. Medîne'de ilk vefât eden muhâcir sahâbî o oldu. Peygamber efendimiz o kefenlenirken alnından öptü. Sonra; 
- Sen de dünyadan bir şey elde etmedin, dünya da senden etmedi, buyurdu. 

Mübârek gözlerinden akan yaşlar Osman bin Maz'ûn hazretlerinin yanaklarına damladı. 

Osman bin Maz'ûn'un techîz ve tekfîni bitmişti. Bu sırada Ümmül-Alâ; Osman bin Maz'ûn'a şöyle seslendi: 
- Ey Osman! Allahü teâlâ sana ikrâmda bulunmuştur. 

Nereden biliyorsun? 
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz ona sordu: 
- Allahü teâlânın ona ikrâm ettiğini nereden biliyorsun? 

- Yâ Resûlallah! Osman bin Maz'ûn'a hüsn-i zannım olduğu için. 
- Vallahi Osman için hayır ümit ediyorum. Ancak ben Allahü teâlânın Peygamberi olduğum hâlde, Allahü teâlâ bildirmedikçe başıma ne geleceğini bilmem. 

Ümmül-Alâ, o günden sonra, bir daha kimse için böyle sözlere cesâret edemediğini söylemiştir. 

Osman bin Maz'ûn'un vefâtı sırasında Müslümanların henüz bir kabristanı yoktu. Resûlullah Eshâbı için, bir kabristan arıyordu. Medîne etrafına teşrif buyurdular. 
- Bakî' ile emrolundum, buyurarak orayı kabristan seçtiler. Böylece Hazret-i Osman bin Maz'ûn ilk Bakî'ya defnedilen oldu. Osman bin Maz'ûn kabre indirilirken, Resûlullah efendimiz buyurdu ki: 
- O, bizim ne iyi selefimizdir. 

Kabrinin baş tarafına bir taş dikti. Ondan sonra biri vefât edince, Resûlullaha, "Nereye defnedelim" diye sorulur, Peygamberimiz de, "Selefimiz Osman bin Maz'ûn'un yanına" buyururlardı. 

Osman bin Maz'ûn dünyaya hiç rağbet ve tama' etmez, devamlı ibâdetlerle meşgul olurdu. Peygamber efendimiz, o vefât ettiği zaman; 
- Dünyadan üzerine bir şey bürünmeden çıktı, buyurmuştur. 

En güzel örnek 
Gecelerini namaz kılmak, göndüzlerini de oruç tutmakla geçirirdi. Bu husûs Peygamber efendimize haber verildi. Ona buyurdu ki: 
- Ben senin için güzel bir örnek değil miyim? 

Osman bin Maz'ûn suâl etti: 
- Anam-babam sana fedâ olsun! Bu soruyu niçin sordunuz? 
- Devamlı olarak gündüzlerini oruçla, gecelerini de namazla geçiriyormuşsun. 
- Öyle yapıyorum. 
- Gözlerinin, senin üzerinde hakkı vardır. Bedeninin hakkı var, âilenin hakkı var. Namaz kıl, fakat aynı zamanda yat ve uyu. Oruç tut, ancak ba'zan da tutma. Ey Osman! Allahü teâlâ beni ruhbanlıkla değil, tatbiki kolay bir din ile gönderdi. 

Böylece Resûlullah efendimiz Osman bin Maz'ûn'a nâfile ibâdetlerde ve niyâzda mu'tedil olmasını tavsiye buyurmuşlardır.

Haccac bin İlat

Haccac bin İlat'in İslâma girişi şöyle olmuştur...

Devamını oku...

Hâlid Bin Sa'id Bin Âs

Resûlullah efendimiz, İslâmiyeti gizli olarak açıklamaya yeni başlamıştı. Daha birkaç kişi Müslüman olmuştu...

Devamını oku...

Hatice-tül Kübra

Hazret-i Hadice; güzelliği, malı, aklı, iffeti, hayâsı ve edebi ile Arabistan'da büyük şöhreti olan bir hanımefendi idi...

Devamını oku...

Hafsa Binti Ömer

Hazret-i Ömer’in kızı olan Hazret-i Hafsa, önce Huneys bin Huzafe ile evlendi. Huneys ile ilk muhacirlerden olup, önce Habeşistan’a...

Devamını oku...

Hâlid Bin Sa'id Bin Âs

Resûlullah efendimiz, İslâmiyeti gizli olarak açıklamaya yeni başlamıştı. Daha birkaç kişi Müslüman olmuştu...

Devamını oku...

Hâlid Bin Velid

Hâlid bin Velid, Kureyş arasında süvâriliği ve askerliği ile tanınırdı. Bedir ve Uhud savaşlarında henüz Müslüman olmadığından düşman birliklerinden...

Devamını oku...

Halime Hatun

Mekke'nin havası, yeni doğan çocuklara yaramıyordu. Sıhhatli ve gürbüz büyümelerine maniydi...

Devamını oku...

Hamne Binti Cahş

Ası Ümeyme binti Abdülmuttalib’in kızıydı. Aynı zamanda Resulullah efendimizin hanımlarından Zeyneb binti Cahş’ın kardeşiydi...

Devamını oku...

Hansa Hatun

Peygamber efendimiz zamanında, Amr’ın kızı olan meşhur kadın şair Hansa, çok güzel kahramanlık şiirleri söylerdi...

Devamını oku...

Hanzala Bin Ebû Âmir

Hanzala Bedir gazâsında bulundu. O zaman henüz bekârdı. Bedir gazâsından bir müddet sonra Abdullah bin Übey’in kızı Cemîle ile nikâhlandı...

Devamını oku...

Hassan Bin Sabit


Hassan bin Sabit, Müslüman olmadan önce de meşhur şairlerden olup, Sam ve civarında hüküm sürmekte olan Gassani...

Devamını oku...

Hatîb Bin Ebî Beltea

Hazret-i Hâtib, genç yaşında Yemen’den Mekke-i Mükerreme’ye gelmiştir. Buraya yerleşen Hazret-i Hâtib, burada evlenmiş... Devamını oku...

Hubeyb Bin Adiy

Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, Müslümanlardan bunların intikamını almak istediler...

Devamını oku...

Huzeyfe Bin Yemân

Huzeyfe bin Yemân hazretleri şöyle anlatıyor: 
"Hendek savaşının en şiddetli safhaya ulaştığı bir sırada, bir gece yarısı...

Devamını oku...

Hamza bin Abdülmuttalip

Abdullah ibni Mes’ûd buyuruyor ki: 
Müşriklerden Velîd adında birinin bir putu vardı. Safâ tepesinde toplanırlar...

Devamını oku...

İkrime Bin Ebî Cehil


İkrime bin Ebî Cehil, meşhûr İslâm düşmanı Ebû Cehil’in oğludur. Önce İslâma büyük düşman idi. Mekke’nin fethedildiği gün...

Devamını oku...

İmrân bin Husayn

İmrân bin Husayn, Hayber savaşında Müslüman oldu. Ondan sonraki bütün savaşlarda Peygamber efendimizin yanında ve hizmetinde...

Devamını oku...

Kâ’b Bin Züheyr

Kâ’b bin Züheyr, Müzeyne kabîlesinden olup, onbir şâir yetiştiren bir âileye mensuptu. Babası Züheyr bin Ebî Sülemî ve kardeşi Büceyr de şâir idi...

Devamını oku...

Kâ'b Bin Mâlik

Kâ'b bin Mâlik, babasının tek oğlu olup hâli vakti yerinde idi. Arabistan'ın ileri gelen şâirlerinden biri idi. İslâmiyetin Medîne'de hızla yayılmasından sonra...

Devamını oku...

Katade bin Nu’man

Eshab-ı kiramdan Cabir bin Abdullah şöyle bildiriyor: 
Uhud Harbi sırasında, Katade bin Nu’man, Peygamberimize bir yay hediye etmişti...

Devamını oku...

Meymune Binti Hâris

Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas’ın hanımı Ümm-i Fadl’ın kızkardeşi idi. İlk önce cahiliyye devrinde Mesud bin Amr ile evlenmişti...

Devamını oku...

Mikdâd Bin Esved

Hicretin ikinci yılında Bedir savaşı başlayacağı sırada, Peygamberimiz Eshâbın ileri gelenlerini toplayıp onlarla istişâre etti. Henüz Müslümanlar çok azdı...

Devamını oku...

Muaviye bin Ebi Süfyan

Hazret-i Muaviye (radıyallahü anh), Peygamber efendimizin kayınbiraderi ve vahiy kâtibi idi. Resulullahın zevcelerinden Habibe validemizin kardeşidir...

Devamını oku...

Muaz bin cebel

Peygamber efendimiz Müslüman beldelerine vâli ve zekât tahsil memurları gönderdiği sıralarda, bir gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek buyurdu ki...

Devamını oku...

Mugire-Tebni Şu’be

Meşhûr Arap dâhilerinden Mugîre der ki: 
Biz Araplar içinde, dînine son derecede bağlı ve Lât putunun hizmetçisi bir kavimdik...

Devamını oku...

Muhammed Bin Mesleme

Bedir savaşından sonra Mekkeli müşriklerin ölüleri hakkında ağıtlar, şiirler söyleyerek müşrikleri kışkırtan, Peygamberimize...

Devamını oku...

Mus'ab Bin Umeyr

Mus'ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş'in asîl ve zengin bir âilesine mensub idi...

Devamını oku...

Nevfel Bin Hâris

Nevfel bin Hâris, Kureyş kervanını kurtarmak ve Müslümanlarla savaşmak için hazırlanan müşrik ordusuna katılmak istemiyordu.

Devamını oku...

Nu'man Bin Mukarrin

Hazret-i Ömer, Eshâb-ı kirâmı toplayıp sordu: 
- Ben bir ordu teşkil edip, İran üzerine göndermek istiyorum...

Devamını oku...

Osman Bin Maz'ûn

Osman bin Maz'ûn temiz bir yaratılışa sahipti. İslâmdan önce de düzenli ve ağırbaşlı bir yaşayışı vardı...

Devamını oku...

Osman Bin Talhâ

Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe'nin hicâbet vazîfesini yapardı... Devamını oku...

Reyhane binti Semun

Peygamber efendimiz Hendek savaşından sonra, 626 senesinde, Medine’nin dışında bulunan ve bir kaleye sığınan Benî Kureyza yahudîlerinin...

Devamını oku...

Ribi Bin Âmir

Hazret-i Ömer'in hilafeti zamanı idi. İslâm adaleti altında müslümanlar, bir taraftan altın devirlerini yaşarken...

Devamını oku...

Sa’d Bin Ubâde

Sa’d bin Ubâde, ikinci Akabe bîatinda Müslüman oldu. O da bu bîatte, Peygamberimizle görüşüp, kendi canlarını ve mallarını korudukları gibi...

Devamını oku...

Sâbit Bin Kays

630 senesinde henüz Müslüman olmamış Benî Temim kabîlesinden 80-90 kişilik bir heyet, Peygamber efendimizin huzurlarına gelerek dediler ki... Devamını oku...

Sa'd Bin Mu'âz

Muhammed aleyhisselâmın bi'setinin onuncu yılı başlarında Medîne'den gelen 12 kişi, Peygamberimizle görüşüp Müslüman oldular...

Devamını oku...

Sa'd Bin Rebî

Sa'd bin Rebî' hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Resûl aleyhisselâmın bi'setinin onbirinci senesinde...

Devamını oku...

Safiyye Binti Abdülmuttalib

Resulullah efendimizin halası olan Hazret-i Safiyye, oğlu Zübeyr ile birlikte müslüman oldu. Oğlu Zübeyr ile birlikte hicret etti...

Devamını oku...

Saîd Bin Âmir

Saîd bin Âmir hazretleri, Yermük savaşından sonra Abbâs bin Ganem'den boşalan Humus vâliliğine ta'yîn edildi. Vâli olmayı pek istemiyordu...

Devamını oku...

Safiyye Binti Huyey

Safiyye binti Huyey, Hayber’de, soyluluğu, güzelliği, iyi ahlâk ve namusluluğu ile herkesçe beğenilirdi. Hayber’de ilk önce meşhur bir şair...

Devamını oku...

Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe

Hazret-i Ebû Bekir zamanında Müseylemet'ül Kezzâb'a karşı yapılan Yemâme gazâsında Muhâcirlerin sancaktarı Hazret-i Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe idi...

Devamını oku...

Seddad Bin Evs

Seddad bin Evs, Medineli ensardan idi. Müslüman bir aile ocağında yetişti. Yaşı küçük olduğu için, Resulullah efendimizin gazalarına katılamadı...

Devamını oku...

Sehl Bin Hanîf

Uhud gazâsında bir ara Müslümanlar geri çekilir, dağılır gibi oldular. Bu sırada hiçbir şey düşünmeyen, sadece Peygamberimizi düşünen...

Devamını oku...

Sehl Bin Sa'd

Sehl bin Sa'd çok genç yaşta olduğundan Peygamberimizle hiçbir savaşa katılamadı, ama ondan, çok ilim öğrendi...

Devamını oku...

Seleme Bin Ekvâ

Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı günlerdeydi. Hudeybiye'de endişeli ve huzursuz bir bekleyiş hâkimdi. Eshâb-ı kirâm, Semüre ağacının altında...

Devamını oku...

Seleme Bin Hişâm

Mekke ufuklarını aydınlatan hidâyet nûru, kalb ve gönüllere yansıyınca, İslâmiyetin şifâ bahşeden berrak menbaına her geçen gün birkaç...

Devamını oku...

Selmân-ı Fârisî

Eshâb-ı kirâmdan olan Selmân-ı Fârisî hazretleri, İslâmiyeti bulmasını ve ebedî saâdete kavuşmasını şöyle anlatmıştır...

Devamını oku...

Sevbân

Hazret-i Sevbân aslen Yemenliydi. Esîr olarak satılıyordu. Peygamberimiz esâret parasını vererek onu satın aldı...

Devamını oku...

Sevde Binti Zem'a

Hazret-i Sevde, amcasının oğlu Sekran bin Amir ile ilk evliliğini yapmıştı. İslâmiyetin geldiği ilk yıllarda; kocası Sekran ile iman ederek müslüman oldular...

Devamını oku...

Süheyb-i Rûmî

Ka'be-i muazzamanın güneyinde, yüksekçe bir yerde, Hazret-i Erkam'ın evi bulunuyordu. Ka'be'ye güney tarafından gelmek isteyen...

Devamını oku...

Sümâme Bin Üsâl

Hicretten sonra Medîne'de İslâmiyet hızla yayılıyordu. İslâm güneşi gittikçe daha fazla insanı hidâyet nuru ile aydınlatıyordu...

Devamını oku...

Sürâka Bin Mâlik

Peygamber efendimize, Peygamberliğinin bildirildiğinin 13. senesinde, Kureyş müşrikleri, Peygamber efendimizin vücudunu ortadan kaldırmak için kesin...

Devamını oku...

Tufeyl Bin Amr

Tufeyl bin Amr, meşhur bir şâirdi. Misâfirperver ve cömert bir insan olduğu için, herkes tarafından sevilirdi...

Devamını oku...

Ubâde Bin Sâmit

Resûlullah efendimiz hicretten sonra Medîne'de, Yahûdîlerle antlaşma yapmışlardı. Buna göre Yahûdîler, Müslümanlara saldırmıyacaklar...

Devamını oku...

Ukayl Bin Ebi Tâlib

Hazret-i Ukayl Peygamberimizin amcası Ebû Tâlib'in dört oğlundan ikincisidir. Başlangıcından beri İslâma yakınlık duyuyordu...

Devamını oku...

Ukbe Bin Âmir

Eshâb-ı suffadan. Ukbe bin Âmir, Medîne otlaklarında koyun güderdi. Peygamber efendimizin Medîne'ye hicret ettiğini de dağda haber almıştı...

Devamını oku...

Übeyy Bin Kâ'b

Sevgili Peygamberimiz sordular: 
- Yâ Übeyy! Allahın kitâbında en büyük âyet hangisidir...

Devamını oku...

Ümm-i Eymen

Peygamber efendimiz, doğmadan önce babasını, altı yaşında da annesini kaybetmişti. Hem yetim, hem de öksüz olarak büyüdü...

Devamını oku...

Ümm-i Habîbe

Ümm-i Habîbe, ilk önce Resulullahın halasının oğlu Ubeydullah bin Cahş ile evlendi. Kocasıyla birlikte İslâmiyeti kabul eden ilk müslümanlardandır...

Devamını oku...

Ümm-i Hânî

Peygamber efendimiz hicretten bir yıl önce Tâif’e gidip, Tâif halkına bir ay nasîhat edip, onları îman etmeye dâvet etmişti...

Devamını okuyun...