Tufeyl Bin Amr

Tufeyl Bin Amr

Işık Saçan Sahâbî.

Tufeyl bin Amr, meşhur bir şâirdi. Misâfirperver ve cömert bir insan olduğu için, herkes tarafından sevilirdi. Yemen taraflarında mamur ve verimli bir beldede oturan Devs kabilesine mensuptu. 

Peygamberimiz, Mekke'de İslâmiyeti açıkça yaymaya başladığı yıllarda, gece gündüz insanlara nasîhat veriyor, onları İslâm dinine davet ediyordu. Mekke'li müşrikler ise, Resûlullahın bu gayretini boşa çıkarmak için hiç durmadan uğraşıyorlardı. 

O'na tâbi oluyorlar 
Hattâ dışarıdan Mekke'ye gelenleri Peygamberimizle görüştürmemek için, ellerinden geleni yapmaktan geri durmuyorlardı. İşte böyle bir zamanda Tufeyl bin Amr, bir iş için Mekke-i mükerremeye gelmişti. Bunu gören müşriklerin önderleri, hemen onun yanına gittiler dediler ki: 
- Ey Tufeyl! Sen meşhur bir şâirsin, sözüne güvenilir, akıllı bir insansın. Biliyorsun, aramızdan çıkan Abdülmuttalib'in Yetîmi, putlarımızı kötülüyor, bizi kendi dînine çağırıyor. Babayı oğlundan, kadını kocasından ayırıyor, akrabâları birbirlerine düşman ediyor. 

Onun sözünü işiten oğul babasına bakmıyor. O'na tâbi oluyor. Artık kimse birbirini dinlemeyip, müslüman oluyor. Korkarız ki, bizim başımıza gelen bu ayrılık belâsı, seninle kavminin başına da gelir. Sana nasihatımız olsun, O'nunla sakın konuşma. Ne O'na bir söz söyle, ne de O'nun sözlerini dinle. Anlattıklarına kulak asma! Çok dikkatli ol. Burada daha fazla da kalma. Hemen çekip git! 

Bundan sonrasını Tufeyl bin Amr şöyle anlatıyor: 
- Bu sözü o kadar çok söylediler ki, artık O'nunla konuşmamaya, O'nun sözünü aslâ dinlememeye karar verdim. Hatta Kâ'be'ye girdiğim zaman, ne olur, ne olmaz belki sözlerini duyarım endişesiyle kulaklarıma pamuk bile tıkamıştım. 

Ertesi gün, sabahleyin Kâ'be'ye gittim. Gördüm ki, Resûlullah efendimiz Kâ'be'nin yanında durmuş namaz kılıyordu. Ona yakın bir yerde durdum. Cenab-ı Hakkın hikmeti olarak Kur'ân-ı kerimden okuduklarından bazısı kulağıma gitti. İşittiğim sözleri, o kadar güzel buldum ki, kendi kendime: 
"Ben, iyiyi kötüyü ayırd edemiyecek bir adam değilim. Hem de şâirim. Bunun söylediklerini ne diye dinlemiyeyim? Sözlerini güzel bulursam Onu kabul ederim, güzel gelmezse terk ederim" dedim. 

Ve bir tarafa gizlenip, Resûlullah efendimiz namazını kılıp evine dönünceye kadar orada bekledim. Evine girinceye kadar peşinden gittim. Evine girince, ben de girdim. 

Kulaklarımı tıkadım 
Yâ Resûlallah! Ben bu diyara geldiğimde senin kavmin, senden uzak durmamı istediler. Beni, o kadar korkuttular ki, ben de senin sözünü işitmemek için kulaklarıma pamuk tıkadım. Ama Allahü teâlânın hikmeti olacak ki, bana senin okuduklarını işittirdi. Onları pek güzel buldum. Bana yolunuzu anlatır mısınız?

Resûlullah efendimiz, bana İslâmiyeti anlattılar, Kur'ân-ı kerîm okudular ve îmân etmemi istediler. 
- Vallahi ben bu zamana kadar, böyle güzel söz, böyle âdil bir din işitmemiştim. Huzûrunda hemen Müslüman oldum. Sonra: 
- Yâ Resûlullah! Ben, kavmimde sözü dinlenen itibarlı bir kimseyim. Onlar benim sözümden dışarı çıkmazlar. Gidip onları da, İslâm dinine da'vet edeyim. Duâ ediniz de, Allahü teâlâ benim için bir alâmet, bir kerâmet buyursun! Böylece o alâmet, kavmimi İslâmiyete da'vet ederken bana bir olaylık, yardım olsun! dedim. 

Bunun üzerine Resûlullah efendimiz: 
- Ey Allahım! Onun için bir âyet, alâmet yarat! diye dua buyurdu. 

Karanlık gece 
Bundan sonra Mekke'den çıkıp kendi beldeme döndüm. Karanlık bir gecede, kavmimin oturduğu su başına bakan tepeye vardığım zaman, hemen alnımda kandil gibi bir nûr peyda oldu. Çıra gibi ışık vermeye başladı. O zaman duâ edip: 
- Allahım! Bu nûru alnımdan başka bir yere naklet! Devs kabilesinin câhilleri görüp de, dîninden döndüğü için Allah, onun alnında ilâhi bir cezâ olarak bunu çıkardı, sanmasınlar! dedim. 

O nûr, hemen elimdeki kamçının ucuna gelip kandil gibi asıldı. Kabilemin yurduna yaklaşıp da, yokuştan aşağıya inmeye başladığım sırada orada bulunanlar, elimdeki kamçının başında kandil gibi parlayan, etrafa ışık saçan nûru birbirine gösteriyorlardı. Bu vaziyette yokuştan aşağıya inip evime geldim. 

Yanıma ilk önce, ihtiyar olan babam gelip, beni bu hâlde gördü. Bana olan sevgisinden dolayı boynuma sarıldı. Babam çok yaşlıydı. Ona dedim ki: 
- Ey babacığım! Eğer evvelki hâl üzere kalırsan, ne ben sendenim, ne de sen bendensin! 
- Sebebi nedir?, Ey oğlum! 
- Ben, artık Muhammed aleyhisselâmın dinine girip Müslüman oldum. 

Bunun üzerine babam da: 
- Oğlum, ben de senin girdiğin dine girdim. Senin dinin benim dinim olsun, deyip hemen Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu. Bundan sonra İslâm dininden bildiğimi ona öğretttim. Sonra yıkanıp temiz elbiseler giydi. 

Daha sonra yanıma hanımım geldi. Ona da aynı şeyleri söyledim. O da kabul edip Müslüman oldu. 

Sabah olunca Devs kabilesinin içine çıktım. Bütün Devslilere İslâmiyeti anlattım. Onları da bu dîne girmeye davet ettim. Fakat onlar, bu daveti kabullenmede ağır davrandılar. Hatta kaş göz hareketleri yaparak benimle alay etmeye başladılar. Faiz ve kumara düşkünlüklerinden beni dinlemediler. İslâmiyete uymaktan kaçındılar. Allaha ve Peygamberine âsi oldular. 

Yumuşak davran! 
Bir müddet sona Mekke'ye gelip kavmimin durumunu Resûlullaha anlatarak: 
- Yâ Resûlullah! Devs kabilesi Allaha âsi oldular. İslâma girmeleri için yaptığım da'vetimi kabul etmediler. Onların aleyhinde bedduâ et de, helâk olsunlar, dedim. 

Herkese şefkât ve merhameti çok olan Peygamberimiz, ellerini açıp kıbleye dönerek: 
- Yâ Rabbi! Devs halkına doğru yolu göster de, onları İslâm dînine getir, diye duâ buyurdu. Bana da: 
- Kavmine dön! Onları güleryüzle ve tatlı dille İslâmiyete da'vet etmeye devam et! Kendilerine yumuşak davran! buyurdu. 

Hemen dönüp memleketime geldim. Devs halkını İslâma davetten hiç boş kalmadım. Hazret-i Ebû Hureyre de dâhil bir çok kimse Müslüman oldu. 

Tufeyl bin Amr, Peygamber efendimiz, Hayber'de bulunuduğu sırada, Devs kabilesinden kendisine tâbi olup, Müslümanlığı kabul edenlerle birlikte Medine'ye geldiler. Sayıları 70 veya 80 civarındaydı. 

Resûlullah efendimizden, ordunun sağ kanadında yer almalarını rica ettiler. Kendilerine "Yâ Mebrûr" sözünü savaş parolası yapılmasını istediler. Peygamberimiz de bu isteklerini kabul etti. Ordunun sağ kanadının kumandanlığını Tufeyl bin Amr yürüttü. Hayberdeki ganîmetlerin hepsinden pay aldılar. 

Putu yaktı 
- Yâ Resûlullah! Beni, Huzâa ve Devs kabîlelerinin putu olan Zülkeffeyn'e gönder de, onu yakayım!" dedi. 

Resûlullah efendimiz, bu putu yakıp, yok etmek için Onu görevlendirdi ve buyurdu ki: 
- Zülkeffeyn'in işini bitirdikten sonra, kavminle beraber İslâm ordusunu desteklemek üzere Tâif'e gelip, bize yetişeceksin!" 

Tufeyl bin Amr, derhal Devs kabilesinin putunu yakmak üzere hareket etti. Putun, Bulunduğu yere gelip onu yıktı, kırdı ve içine ateş doldurup yaktı. 

Devs kabilesi, Zülkeffeyn putu yakılıp orada tapılacak bir şey kalmayınca, hepsi birden İslâmiyetin bütün emirlerine tam olarak uymaya söz verip, Müslüman oldular. Puta tapmaktan vazgeçtiler. 

Ondan sonra Tufeyl, kendi kabilesinden 400 kişi alarak acele yola çıktı. 4 gün sonra Tâif'te Peygamber efendimize yetişti. Yanında, ağır savaş aracı olarak Debbâbe ile mancınık da götürdü. 

Hazret-i Ebû Bekir zamanında Mekke ve Medine'nin dışında birçok kabile dinden ayrılmaya başlamışlardı. Hazret-i Ebû Bekir, bunların üzerine yürüdü. Hepsini mağlup etti.Yalancı peygamberlik iddia eden Tuleyhâ adındaki kimsenin üzerine, Hazret-i Tufeyl bin Amr gönderildi. 

Müjdeleyen rü'yâ 
Tufeyl bin Amr, Mekke'nin fethinde de Resûlullahın maiyetinde bulundu. Peygamberimiz Mekke'nin fethinden sonra Huneyn'de Hevâzinlileri bozguna uğratıp Tâif üzerine yürümek istediği sırada, oğlu Amr ile giderken bir rü'yâ gördü. Rü'yâsında, başı tıraş ediliyor, ağzından kuş uçuyor ve bir kocakarı onu karnına sokuyor, oğlu da onu arıyordu. 

Bu rü'yâsını arkadaşlarına anlattı. Onlarda: 
- Hayırdır inşaallah, dediler. 
- Bu rüyâyı kendim şöyle yorumladım: 

Başın tıraş edilmesi, başın kesilmesi demektir. Ağızdan kuşun çıkması rûhun çıkmasıdır. Kocakarının karnına alması, toprağın içine gömülmektir. Oğlumun beni araması da savaşta yaralanacağına ve sonradan O'nun da şehit olacağına alâmettir. Ben şehit olacağımı umuyorum. 

Gerçekten, Tufeyl bin Amr hazretleri Yemâme savaşında şehit oldu. Oğlu da bu savaşta ağır yaralandı. Yermuk savaşında da şehit oldu.
 

Muaz bin cebel

Peygamber efendimiz Müslüman beldelerine vâli ve zekât tahsil memurları gönderdiği sıralarda, bir gün sabah namazından sonra Eshâb-ı kirâma dönerek buyurdu ki...

Devamını oku...

Mugire-Tebni Şu’be

Meşhûr Arap dâhilerinden Mugîre der ki: 
Biz Araplar içinde, dînine son derecede bağlı ve Lât putunun hizmetçisi bir kavimdik...

Devamını oku...

Muhammed Bin Mesleme

Bedir savaşından sonra Mekkeli müşriklerin ölüleri hakkında ağıtlar, şiirler söyleyerek müşrikleri kışkırtan, Peygamberimize...

Devamını oku...

Mus'ab Bin Umeyr

Mus'ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş'in asîl ve zengin bir âilesine mensub idi...

Devamını oku...

Nevfel Bin Hâris

Nevfel bin Hâris, Kureyş kervanını kurtarmak ve Müslümanlarla savaşmak için hazırlanan müşrik ordusuna katılmak istemiyordu.

Devamını oku...

Nu'man Bin Mukarrin

Hazret-i Ömer, Eshâb-ı kirâmı toplayıp sordu: 
- Ben bir ordu teşkil edip, İran üzerine göndermek istiyorum...

Devamını oku...

Osman Bin Maz'ûn

Osman bin Maz'ûn temiz bir yaratılışa sahipti. İslâmdan önce de düzenli ve ağırbaşlı bir yaşayışı vardı...

Devamını oku...

Osman Bin Talhâ

Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye devrinde Kâbe'nin hicâbet vazîfesini yapardı... Devamını oku...

Reyhane binti Semun

Peygamber efendimiz Hendek savaşından sonra, 626 senesinde, Medine’nin dışında bulunan ve bir kaleye sığınan Benî Kureyza yahudîlerinin...

Devamını oku...

Ribi Bin Âmir

Hazret-i Ömer'in hilafeti zamanı idi. İslâm adaleti altında müslümanlar, bir taraftan altın devirlerini yaşarken...

Devamını oku...

Sa’d Bin Ubâde

Sa’d bin Ubâde, ikinci Akabe bîatinda Müslüman oldu. O da bu bîatte, Peygamberimizle görüşüp, kendi canlarını ve mallarını korudukları gibi...

Devamını oku...

Sâbit Bin Kays

630 senesinde henüz Müslüman olmamış Benî Temim kabîlesinden 80-90 kişilik bir heyet, Peygamber efendimizin huzurlarına gelerek dediler ki... Devamını oku...

Sa'd Bin Mu'âz

Muhammed aleyhisselâmın bi'setinin onuncu yılı başlarında Medîne'den gelen 12 kişi, Peygamberimizle görüşüp Müslüman oldular...

Devamını oku...

Sa'd Bin Rebî

Sa'd bin Rebî' hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Resûl aleyhisselâmın bi'setinin onbirinci senesinde...

Devamını oku...

Safiyye Binti Abdülmuttalib

Resulullah efendimizin halası olan Hazret-i Safiyye, oğlu Zübeyr ile birlikte müslüman oldu. Oğlu Zübeyr ile birlikte hicret etti...

Devamını oku...

Saîd Bin Âmir

Saîd bin Âmir hazretleri, Yermük savaşından sonra Abbâs bin Ganem'den boşalan Humus vâliliğine ta'yîn edildi. Vâli olmayı pek istemiyordu...

Devamını oku...

Safiyye Binti Huyey

Safiyye binti Huyey, Hayber’de, soyluluğu, güzelliği, iyi ahlâk ve namusluluğu ile herkesçe beğenilirdi. Hayber’de ilk önce meşhur bir şair...

Devamını oku...

Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe

Hazret-i Ebû Bekir zamanında Müseylemet'ül Kezzâb'a karşı yapılan Yemâme gazâsında Muhâcirlerin sancaktarı Hazret-i Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe idi...

Devamını oku...

Seddad Bin Evs

Seddad bin Evs, Medineli ensardan idi. Müslüman bir aile ocağında yetişti. Yaşı küçük olduğu için, Resulullah efendimizin gazalarına katılamadı...

Devamını oku...

Sehl Bin Hanîf

Uhud gazâsında bir ara Müslümanlar geri çekilir, dağılır gibi oldular. Bu sırada hiçbir şey düşünmeyen, sadece Peygamberimizi düşünen...

Devamını oku...

Sehl Bin Sa'd

Sehl bin Sa'd çok genç yaşta olduğundan Peygamberimizle hiçbir savaşa katılamadı, ama ondan, çok ilim öğrendi...

Devamını oku...

Seleme Bin Ekvâ

Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı günlerdeydi. Hudeybiye'de endişeli ve huzursuz bir bekleyiş hâkimdi. Eshâb-ı kirâm, Semüre ağacının altında...

Devamını oku...

Seleme Bin Hişâm

Mekke ufuklarını aydınlatan hidâyet nûru, kalb ve gönüllere yansıyınca, İslâmiyetin şifâ bahşeden berrak menbaına her geçen gün birkaç...

Devamını oku...

Selmân-ı Fârisî

Eshâb-ı kirâmdan olan Selmân-ı Fârisî hazretleri, İslâmiyeti bulmasını ve ebedî saâdete kavuşmasını şöyle anlatmıştır...

Devamını oku...

Sevbân

Hazret-i Sevbân aslen Yemenliydi. Esîr olarak satılıyordu. Peygamberimiz esâret parasını vererek onu satın aldı...

Devamını oku...

Sevde Binti Zem'a

Hazret-i Sevde, amcasının oğlu Sekran bin Amir ile ilk evliliğini yapmıştı. İslâmiyetin geldiği ilk yıllarda; kocası Sekran ile iman ederek müslüman oldular...

Devamını oku...

Süheyb-i Rûmî

Ka'be-i muazzamanın güneyinde, yüksekçe bir yerde, Hazret-i Erkam'ın evi bulunuyordu. Ka'be'ye güney tarafından gelmek isteyen...

Devamını oku...

Sümâme Bin Üsâl

Hicretten sonra Medîne'de İslâmiyet hızla yayılıyordu. İslâm güneşi gittikçe daha fazla insanı hidâyet nuru ile aydınlatıyordu...

Devamını oku...

Sürâka Bin Mâlik

Peygamber efendimize, Peygamberliğinin bildirildiğinin 13. senesinde, Kureyş müşrikleri, Peygamber efendimizin vücudunu ortadan kaldırmak için kesin...

Devamını oku...

Tufeyl Bin Amr

Tufeyl bin Amr, meşhur bir şâirdi. Misâfirperver ve cömert bir insan olduğu için, herkes tarafından sevilirdi...

Devamını oku...

Ubâde Bin Sâmit

Resûlullah efendimiz hicretten sonra Medîne'de, Yahûdîlerle antlaşma yapmışlardı. Buna göre Yahûdîler, Müslümanlara saldırmıyacaklar...

Devamını oku...

Ukayl Bin Ebi Tâlib

Hazret-i Ukayl Peygamberimizin amcası Ebû Tâlib'in dört oğlundan ikincisidir. Başlangıcından beri İslâma yakınlık duyuyordu...

Devamını oku...

Ukbe Bin Âmir

Eshâb-ı suffadan. Ukbe bin Âmir, Medîne otlaklarında koyun güderdi. Peygamber efendimizin Medîne'ye hicret ettiğini de dağda haber almıştı...

Devamını oku...

Übeyy Bin Kâ'b

Sevgili Peygamberimiz sordular: 
- Yâ Übeyy! Allahın kitâbında en büyük âyet hangisidir...

Devamını oku...

Ümm-i Eymen

Peygamber efendimiz, doğmadan önce babasını, altı yaşında da annesini kaybetmişti. Hem yetim, hem de öksüz olarak büyüdü...

Devamını oku...

Ümm-i Habîbe

Ümm-i Habîbe, ilk önce Resulullahın halasının oğlu Ubeydullah bin Cahş ile evlendi. Kocasıyla birlikte İslâmiyeti kabul eden ilk müslümanlardandır...

Devamını oku...

Ümm-i Hânî

Peygamber efendimiz hicretten bir yıl önce Tâif’e gidip, Tâif halkına bir ay nasîhat edip, onları îman etmeye dâvet etmişti...

Devamını okuyun...

Ümm-i Hiram

Ümm-i Hiram, Enes bin Malik’in teyzesidir. Resulullahın da teyzeleri tarafından akrabasıdır. Cahiliyye devrinde Amr bin Kays ile evlendi...

Devamını okuyun...

Ümm-i Şerik

Devs’de müslüman olan Ümm-i Şerik, kendisiyle birlikte hicret edecek bir arkadaş bulamamıştı. Medine’ye giden bir yahudî ailesine katıldı. 

Devamını okuyun...

Ümm-i Ümare

Ümm-i Ümare, Uhud gazasına, kocası Zeyd bin Asım, oğulları Habib ve Abdullah ile birlikte katılarak, şecaat ve kahramanlıklar gösterdi...

Devamını okuyun...

Üsâme Bin Zeyd

Peygamber efendimizin Hazret-i Mâriye’den doğan, oğlu Hazret-i İbrâhim, 629 senesinde birbuçuk yaşında iken süt annesi...

Devamını okuyun...

Üseyd Bin Hudayr

Medîne'ye İslâmiyeti öğretmek için gelen Mus'ab bin Umeyr Medîne'de fevkalâde bir gayretle çok kimsenin Müslüman olmasını sağladı...

Devamını okuyun...

Vahşî

Vahşî, Hazret-i Hamza’nın Bedir savaşında öldürdüğü Tuayme’nin kardeşinin oğlu olan Cübeyr bin Mutim’in kölesi idi...

Devamını okuyun...

Velîd Bin Velîd

Velîd bin Velîd, meşhûr Hâlid bin Velîd'in kardeşiydi. Bedir gazâsında müşriklerin safında harbe katıldı...

Devamını okuyun...

Zeyd Bin Desinne

Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, müslümanlardan bunların intikamını almak istediler. Alçakça bir plân hazırladılar...

Devamını okuyun...

Zeyd Bin Hârise

Zeytin gözlü çocuk, korkuyordu... Çünkü Arabistan’ın meşhur Ukaz Panayırı, karmakarışıktı. Burası, esir pazarıydı...

Devamını okuyun...

Zeyd Bin Sâbit

Sevgili Peygamberimiz, Medîne’ye hicret ettikleri zaman, Müslümanlar, akın akın gelip bîat ediyorlardı...

Devamını okuyun...

Zeyneb Binti Cahş

Hazret-i Zeyneb validemiz, Peygamberimizin halasının kızı olup, ilk iman edenlerdendi. Mekke'den Medine'ye hicret etti...

Devamını okuyun...

İmam-ı a’zam Ebu Hanife

Ehl-i sünnetin reisidir. Fıkıh bilgilerini, Ehl-i sünnet itikadını topladı. Yüzlerce talebesine öğretip, kitaplara geçirilmesine sebep oldu...

Devamını okuyun...

İmam-ı Malik

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Maliki mezhebinin reisidir...

Devamını okuyun...

İmam-ı Şafii

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Şafii mezhebinin reisidir...

Devamını oku...

İmam-ı Ahmed bin Hanbel

Cennet ile müjdelenmiş olan Ehl-i sünnet vel-cemaatin dört büyük mezhebinden biri olan Hanbeli mezhebinin reisidir...

Devamını okuyun...

İmam-ı Matüridi

Ehl-i sünnetin iki itikad imamından birincisidir. İsmi, Muhammed bin Muhammed Matüridi'dir. Künyesi, Ebu Mensur'dur...

Devamını okuyun...

İmam-ı Eşari

Ehl-i sünnetin iki itikad imamından biridir. İsmi, Ali bin İsmail’dir. Künyesi, Ebu'l-Hasen'dir. 260 veya 266 (m. 879) senesinde Basra'da doğdu...

Devamını okuyun...

İmam-ı Buhari

Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Ravileri ile beraber, yüz binhadis-i şerifi ezbere bilene hâfız denir...

Devamını oku...

İmam-ı Müslim

Hadis âlimlerinin en üstünlerinden olup, Kütüb-i Sitte adıyla bilinen meşhur altı hadis kitabından ikincisinin yani Sahih-i Müslim’in müellifidir...

Devamını okuyun...

İmam-ı İbni Mace

Hadis âlimlerinin büyüklerinden olup, Kütüb-i Sitte denilen altı sahih hadis-i şerif kitabından Sünen-i İbni Mâce adlı eserin müellifidir...

Devamını okuyun...

İmam-ı Tirmizi

Veli ve büyük hadis âlimi. İsmi, Muhammed bin Ali bin Hasan bin Bişr ez-Zâhid, künyesi Ebu Abdullah’tır...

Devamını okuyun...

İmam-ı Ebu Davud

Kütüb-i Sitte denilen meşhur altı hadis-i şerif kitabından biri olan Süneni Ebu Davud’un sahibi. İsmi, Süleyman bin Eşas bin İshak bin Beşir’dir...

Devamını okuyun...

İmam-ı Nesai

Büyük hadis ve fıkıh âlimi. Künyesi Ebu Abdurrahman; ismi, Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinân bin Bahr bin Dinar’dır. İmam-ı Nesai diye meşhurdur...

Devamını okuyun...