İdare şekilleri

(Ben dindar laik, dindar sosyalist, dindar demokrat ve dindar cumhuriyetçi biriyim) diyenler oluyor. Böyle bir şey mümkün mü?

CEVAP
Beşeri sistemlerin, ideolojilerin başına dindar kelimesini koymakla o sistemler dine uygun hâle gelmez. Dindar liberalist, dindar kapitalist, dindar sosyalist, dindar ateist, dindar komünist, dindar evrimci, dindar faşist, dindar diktacı demek çok yanlıştır. Bu, temiz necaset, temiz idrar, temiz kan, temiz alkol demeye benzer. Başına temiz kelimesi konmakla, pislik temiz olmaz.

Bir şeyin başka bir şeye benzer yönlerinin bulunması onun aynısı olması demek değildir. Altın bakıra benzer, fakat tamamen farklıdır. Ali ikiz kardeşi Veli’ye çok benzese de, ikisi ayrıdır.

Hristiyanlar, ateistler ve Müslümanlar, insan olarak birbirlerine çok benzeseler de, ayırt edilmesi zor olsa da, inanç yönüyle çok farklıdır. Elma, söğüt ve ceviz ağaçları, ağaç olarak birbirine benzerler. Biri meyvesizdir, ötekilerin de meyveleri farklıdır. Turunç, portakal, limon da birbirine benzer. Bunların biri ekşi, biri tatlıdır. Yani aynı değildir.

Rejimler, sistemler de birbirine benzer, ama birebir aynısı olmaz. Hattâ cumhuriyet rejimleri bile birbirinden farklıdır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, diğer cumhuriyetlerden farklıdır. Başına İslam konsa da, Pakistan İslam Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti aynı değildir. Hiçbiri hilafet rejimi değildir. İslam cumhuriyeti demekle, İslamiyet’e uygun hâle gelmez.

Cumhuriyet rejiminin bile farklı uygulamaları, farklı çeşitleri var. O hâlde, (Ben demokratım), (Ben cumhuriyetçiyim) diyenin, hangisinden olduğunu açıklaması gerekir. Sosyal demokrat mı, laik demokrat mı? Sosyalist cumhuriyet mi, laik cumhuriyet mi? Hangi cumhuriyet olursa olsun, adına İslam cumhuriyeti dense de, hilafetten farklı olur. Yani ben dindar demokratım, dindar cumhuriyetçiyim diyenin hilafet nizamından farklı bir sistemin adamı olduğu anlaşılır.

Bu hususta İskilipli Atıf Hoca diyor ki: İdareler dörttür: dikta, meşrutiyet, cumhuriyet ve hilafet. Hilafette, halkın oylarıyla [yahut Hazret-i Ebu Bekir’in yaptığı gibi tayinle veya Hazret-i Ömer'in yaptığı gibi şura ile] muayyen vasıfları bulunan kişi, devlet başkanı olarak seçilir. Kendisi vazgeçmedikçe veya ölmedikçe veya azlini gerektirecek bir sebep bulunmadıkça halifenin başkanlığı devam eder. [Oğlunu halife bırakmasını istediklerinde Hazret-i Ömer, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur.] Hilafette, bi’atın olması yani oyla seçilmesi cumhuriyete benzer. Tayin ve azil yönünden meşrutiyete; yetki yönünden diktaya benzer. Başkan, belli bir müddet için seçilmediğinden, Cumhuriyetten bu bakımdan da farklıdır. Kısacası İslâmiyet, her üç sistemden de farklıdır. (Medeniyet-i şeriyye)

Atıf Hoca’nın dediği gibi hilafet, beşeri sistemlerin hepsinden farklıdır. Dindar laik ve dindar cumhuriyetçi olan bir kimse, hilafetçi olamaz. Hilafetçi olana da, dindar diktacı veya dindar cumhuriyetçi denemez. Dindar diktacı demekle dikta rejimi dine uygundur anlamı çıkmaz. Müslümanım demeyip dindar demokratım demek de, çeşitli yönlerden yanlıştır.

Sosyal adalet
Sual: 
Sosyal adalet ne demektir?
CEVAP
Sosyal adalet; asırlardan beri bütün rejimler ve bütün sosyal doktrinler tarafından düşünülen ve gerçekleştirilmesi arzu edilen bir husustur. Bir topluluğun düzenli, ahenkli olması ve fertler, zümreler arasında nefret ve düşmanlık bulunmaması için sosyal adaletin bulunması gerekir.

Sosyal adalet, herkesin çalışması; bilgi ve kabiliyeti ve gördüğü iş nispetinde hakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi; en küçük bir iş görene de hayat hakkı tanımak demektir. Çalışan herkesin asgari bir geçim şartına erişmesi, sosyal adaletin ilk şartıdır.

Sosyal adalet, sosyal eşitlik demek değildir. Herkesin aynı gelire sahip olması adalet değil, adaletsizlik olur. Bir sınıfta, çalışan çalışmayan, bilen bilmeyen bütün öğrencilerin sınıf geçmesi de böyledir. Mutlak eşitlik, ne tabiatta, ne toplulukta, hiçbir yerde yoktur. Olması da düşünülemez. Bir fabrikadan çıkan eşya gibi, bütün vasıfları aynı olan robot gibi insan olmaz. Herkes farklı yaratılışta olduğu için işleri de farklı olur.

Hukuktaki eşitlik, aynı durum ve şartlar içinde bulunan herkesin aynı muameleye tâbi tutulması demektir. Sosyal bakımdan, hele ekonomik yönden tam bir eşitlik aramak ve istemek, hem gereksiz, hem imkansızdır. Çünkü, adalet kavramı ile bağdaştırılamaz. Mesele, mevcudu kelle hesabı, eşit şekilde paylaştırmak değil; herkesin çalışmasının karşılığını görmesi, hakkını elde edebilmesidir.

Sosyal adalet, milli gelirin en uygun şekilde taksimini sağlar; istismarı, sömürücülüğü ortadan kaldırır. Sermayenin belirli bir zümre elinde toplanmasını önler. Herkese kendi ölçüsünde hayat hakkı verir. Sınıf ve zümreleri arasında düşmanlık bulunmayan bir topluluk meydana getirir. Böyle bir toplulukta vatandaşlar, kendilerini emniyette hissederler. Sosyal adaleti en iyi, en verimli olarak sağlayan kuvvet, elbette İslam ahlakıdır. Müslümanlar birbirlerinin kardeş olduklarına inanır ve kardeş gibi birbirini severler; Müslüman olmayanların mallarına, canlarına, ırzlarına saldırmazlar.

İslam dini, insanların yardımlaşmalarını sağlar; her çeşit bölücülüğü önler. Çalışmayı, helal para kazanmayı emreder. Çalışan her insana hakkını verir. Herkesin mülkünü korur. Kimse kimsenin malına, mülküne dokunmaz. Sosyal adaleti anlayanların, İslam ahlakına saygı göstermeleri gerekir. Bugün Avrupalı, İslam ahlakına uyduğu ölçüde temiz ve sağlam işler yapıyor. Doğruluk, temizlik ve çalışmak İslam ahlakının esaslarındandır. Dinsiz bir toplum bile, İslam ahlakına uygun yaşarsa, dünyada rahat eder.

Liberalizm
Sual: 
İslam liberalizmi olur mu?
CEVAP
Kâfire de, Müslümana da insan dendiği gibi, İslam’ın ekonomi sistemine de arz ve talep esasına göre yürüdüğü için, liberal ekonomi deniyor. Fakat devletin iktisadi hayata dokunmamasını isteyen Adam Smith’in liberalizminden ve diğer sistemlerden çok farklıdır.

Uşur, harac, cizye, narh koymak, beytülmalin diğer gelirlerini toplamak ve sarf etmek, devletin elinde olduğu için, İslam iktisadı, başıboş bir liberalizm değildir. İstihsalde özel teşebbüse imkan verir, milli gelirin fertlere taksiminde sosyal adaleti gözetir. İslamiyet, kapital hakimiyetini önlemiş, işçi ile patron arasındaki uçurumu kaldırmak için, işçinin sermayeye ve kâra ortak olmasını sağlamıştır. Herkes parasını, bir işletmeye yatırabilir. Fazla kâr alır. Bundan başka, zenginlerin, fakirlere zekât vermesini emir buyurmuştur. İşte sosyal adaletin temelini bu teşkil eder.

Zekât ile toplanan servet, Beytülmal müessesesini kurmuş, fakirliğin, açlığın önü alınmıştır. Ayrıca patron ile işçi yerine, ortaklık, şirket üyeliği meydana gelmiştir. Herkes seve seve çalışmakta, her emek sahibi, emeğinin karşılığını bulmaktadır. Hadis-i şerifte, (İşçiye, alnının teri kurumadan hakkını veriniz!) buyurulmaktadır. (İbni Mace)

Zekât, malının kırkta birini, müstahak olana vermek demektir. İslam dininde, eli, ayağı tutup da çalışabilenlerin dilenmesi haramdır. Zekât, çalışamayacak derecede hasta ve sakat olanlara ve çalışıp da, güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle fakirleri, milletin içinden kırkta bir olarak yaratmıştır. Bunlara zekât veren zengin bir Müslüman, hem dini ibadetini yaparak, Allahü teâlânın rızasını kazanır, hem de sosyal yardım yaparak, malını, servetini fakirlerin hak ve tecavüzlerinden korumuş olur. İslam dini, ticaret ahlakını da koyarak, sınıf mücadelesini kaldırmıştır.

Dinimizde zaruretsiz narh konmaz. İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: Medine’de pahalılık olunca, (Ya Resulallah, fiyatlar yükseliyor. Bize kâr haddi koyunuz!) denildi. Peygamber efendimiz, (Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allahü teâlâdır!) buyurdu.

Aynı kitapta, fiyatlar fahiş olarak arttığı, millete zulüm hâline geldiği zaman narh [kâr haddi] koymanın caiz olduğu bildirilmektedir.

Liberal ekonomi sistemi
Sual: 
Tam İlmihalde, (İslamiyet'te, ilim, ahlak, doğruluk, adalet üzerine dayanan ve tam liberal olan demokratik devletler kurulmuştur) deniyor. Liberal ekonomi, beşeri bir sistem değil midir?
CEVAP
Batılılar, çeşitli ekonomik sistemleri incelemişler, özel ve hür teşebbüs bulunduğu, serbest rekabete imkan verdiği için İslam'ın serbest ekonomi sistemini beğenmişler ve bunu kendilerine mal etmişlerdir. Bir de buna isim bulmuşlar, adına Liberal ekonomi demişlerdir. [Liberal, eli açık, kerim, cömert, hürriyet taraftarı, hürriyete uygun gibi manalara gelir.]

Liberal kelimesinin ifade ettiği manalar, dinimize aykırı değildir. Ama batının elinde, Adam Smithe ve faizci zihniyete göre değişik şekiller almıştır. Dinimizde ihtikâr, karaborsa, faiz gibi şeyler yoktur. Şu halde, İslam ekonomisi, ilme, ahlaka, doğruluğa, adalete, hürriyete dayanan bir sistemdir. Bunu günümüzde en iyi şekilde Liberal kelimesi anlatmaktadır. Bu güzel sistemi başka bir kelime ile anlatmak yerleşmediği için bu kelime kullanılmaktadır. Sırf kelimeden dolayı yanlış aramak çok yanlış olur.

Batı, İslami sistemlerin hepsini kullansa, hepsine de kendine göre birer isim bulsa, biz de o isimleri alsak ne çıkar? Dinimizde bu manada kelime değil, mahiyet mühimdir. Mesela efendi kelimesi Yunancadır. Bugün Türkçe’ye o kadar yerleşmiş ki, en çok saygı duyduğumuz zatlar için kullanıyoruz. Mesela Peygamber efendimiz diyoruz. Batıdan gelmiş diye efendi kelimesini kullanmamak yanlış olur. Batılı, Müslümanların bulduğu bir çok keşifleri, matematikteki, cebirdeki, tıptaki ve daha başka ilimlerdeki buluşları kendilerine mal etmiştir. Bunları batı bile bulsaydı, Müslümanların onlardan almalarında bir mahzur yoktu.

(Fen ve sanat müminin kaybettiği malıdır, nerede bulursa alsın!) ve (İlim Çin'de de olsa alın) hadis-i şerifleri, dünyanın en uzak yerinde, hatta kâfirlerde bile olsa ilim öğrenmeyi emretmekte, batıdan gelme diyerek fenni reddetmemek gerektiğini bildirmektedir.

Liberal ekonomi gibi, Cumhuriyet sistemleri de farklı uygulanmaktadır. Mesela Rusya'da komünizm, İngiltere'de krallık, Libya'da sosyalizm, Mısır ve Suriye gibi yerlerde ise gayrı İslami bir idare şekli olarak uygulanmaktadır. Nasıl ki, beşeri sistemlerin başına İslam kelimesini koymakla mesela "İslam Cumhuriyeti" demekle, o sistemin İslami olması mümkün değilse, liberal kelimesini de, Müslümanlar kullanmakla, dine aykırı bir şey yapmış olmazlar.

Şahsi mülkiyet hakkı
Sual:
 Tam İlmihal’de (Hükümet, millete hizmet için yapacağı bütün masrafları, beyt-ül-mâldan karşılar. Beyt-ül-mâlın gelirleri yok ise veya az olup ihtiyacı karşılayamıyor ise, hükümet yapacağı hizmetlerin karşılığını milletten vergi olarak ister. Milletin bu vergi borçlarını devlete tam vaktinde ödemesi gerekir) deniyor. Mısırlı zat da, (Devlet şahsi mülkiyete el koyabilir. Fazlasını alıp fakirlere taksim edebilir) diyor. İkisi aynı şey değil midir?
CEVAP
İkisi farklı şeylerdir. Devletin, yapacağı hizmetler için, milletten vergi alması ayrı, zenginlerin malına el koyup fakirlere dağıtması ayrı şeylerdir. Mısırlı sosyalist, şahsi mülkiyet hakkını kabul etmiyor, herkes eşit olsun, hiç zengin kalmasın diyor, yani sosyalizmi savunuyor.

Sınıf ve zümre
Sual:
 Hak Sözün Vesikaları kitabında, (Sosyal adalet, sınıf ve zümreleri arasında düşmanlık bulunmayan bir topluluk meydana getirir) deniyor. İslamiyet’te sınıf ve zümre mi var?
CEVAP
Sınıfsız, zümresiz toplum olmaz. Her toplumda fakirler ve zenginler, işçiler ve patronlar, memurlar ve âmirler olur. İslamiyet’e uyulunca, bunlar arasında düşmanlık olmaz.

İslam dini, ticaret ahlakını getirerek, sınıf mücadelesini ortadan kaldırmıştır. Adalet karşısında, devlet başkanı da, çoban da, eşit haklara sahiptir ve eşit mesuliyetleri taşır. Haksızlık yok, kardeşlik vardır. (S. Ebediyye)

İmparatorluk kötü mü?
Sual:
 Bir yazar, (Osmanlı, hiçbir zaman kendisine imparator veya imparatorluk şeklinde hitap edilmesine müsaade etmezdi. Çünkü imparatorluk bir soygun düzenidir) diyor. İyi imparator olmaz mı yani? Kelimenin ne suçu var ki?
CEVAP
İdarî şekil ve sistemlerle, idarecileri karıştırmamalı. Her sistemde, idarecinin adaletlisi, merhametlisi, şefkatlisi, akıllısı veya zalimi, ahmağı olabilir. Bunlar da bu meziyetlerine göre, sistem ne olursa olsun, milletlerine ve komşularına faydalı veya zararlı olabilir.

Monarşi idarelerin hükümdarlarına, padişah, sultan, halife, han, kağan, hakan, şah, hünkâr dendiği gibi, kral da deniyor. İmparatorluk, kendi topraklarında oturan çeşitli milletleri, egemenliği altında toplayan bir devlet biçimidir. Latince imperare [emretmek, komuta etmek] kökünden gelir.

Padişah, halife, sultan iyi kimse ise, onun idaresi de iyidir, kötü ise onun idaresi de kötüdür. Osmanlıda olduğu gibi, Osmanlıdan önce de halifelik vardı. İyi halifeler olduğu gibi zâlim halifeler de oldu. Kötü halifeler geldi diye halifelik sistemini suçlamak yanlış olur.

Seçimle iş başına gelen sistemlerde de, iyi insanlar seçilirse, o kimselerin idaresinden halk memnun kalır, kötü insanlar seçilirse, halka zulmeder.

Sultanlık, halifelik, şahlık kötülenmez. Başlarındaki sultan, halife veya şah iyi ise idaresi de iyi olur, kötü ise idaresi de kötü olur. İmparator da böyledir. İmparator iyi ise, imparatorluğu da iyidir, imparator kötü ise imparatorluğu da kötüdür. Bizzat imparatorluk sistemine soygun düzeni demek isabetli olmaz.

Sosyalist ve kapitalist
Sual: 
Komünist ve sosyalist oldukları hâlde, (Biz İslamcıyız) diyenler var. Bir insan hem sosyalist, hem Müslüman veya hem kapitalist, hem Müslüman olabilir mi?
CEVAP
Önce bunların kısaca bir tariflerini yapalım:
Komünizm: Dinleri inkâr esasına dayanan, bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum düzenini savunan felsefî görüş.

Sosyalizm: Komünizmin birinci aşaması olup, onun sulandırılmış şekli.

Kapitalizm: Dinlere karışmayan veya dinleri sömürebilen, üretim araçlarının sahipliğinin ve denetiminin kârını artırmak amacındaki özel kesimin elinde olduğu, özel mülkiyet, seçim hürriyetine, sınırlı devlet ve serbest rekabete dayalı iktisadi ve sosyal sistem.

Bir Müslüman, kapitalist olursa kâfir olmuş olmaz. Günahkâr olur. Ama komünist olursa, dinsiz olacağı için kâfir olur. Genelde S. Kutup gibi sosyalist zihniyetli kimseler, Müslüman ismini beğenmeyip kendilerine İslamcı diyorlar.

Hiçbir İslam âlimi, (İslamcıyım) dememiştir. Türkçede genelde -ci, -cü, -cı, -cu ekleri isim ve sıfat üreten bir ektir. İsim olarak, sütçü, balıkçı, şarkıcı gibi o işin ticaretini yapan kimseye denir. Sıfat olarak pilavcı, esrarcı, yakıcı, yıkıcı, bölücü gibi kelimeler, o şeyi yiyene ve o işten zevk alana denir. İslamcı, dinci de bunları andırıyor. İslam’ı ve dini yiyip bitirmekle zevk alan veya onun ticaretini yapan kimse gibidir. Bunun için de hiç kimse dinci veya İslamcı olmamalı, sadece Müslüman olmalı. Müslümanlığı, sosyalizme ve kapitalizme yakın görmemelidir.

Devlet mi, millet mi?
Sual:
 Devletten mi, yoksa milletten mi yana olmalı?
CEVAP
Devletle millet, birbirinden ayrı olamaz. Millet olmadan devlet olmaz. Devlet yoksa millet de yok demektir. Onun için devlete sahip çıkmak, her Müslümanın görevidir. Merhum Enver Abimiz, devleti bir otobüse, hükümetleri de şoföre benzetirdi. (Şoföre kızıp, otobüsün camı kırılmaz, lastiği patlatılmaz, kaportası delinmez. Gücü yeten, otobüsü durdurup, usulüne göre şoförü değiştirir) derdi.

Güçlü devlet huzur getirir. Devlet zaafa uğradığı zaman, sokağa anarşi hâkim olmaya başlar. Atalarımız boşuna, (Ya devlet başa, ya kuzgun leşe) dememişler. Uzaydaki gezegenlerden biri yörüngesinden çıksa paramparça olacağı gibi, devlet zaafa uğrar ve yörüngeden çıkarsa, Allah muhafaza etsin, kimin kimi, niçin öldürdüğünün farkına varamayız. Onun için daima devletten, müesses nizamdan ve istikrardan yana olmalı. Devlete, topluma zarar veren çapulculara fırsat vermemelidir.

İslâmiyet; dini, vatanı, mezhebi ve inanışı farklı olanların, canlarını, mallarını ve namuslarını korumayı emreder, bunlara saldırmayı, herhangi bir örgüt kurarak, devlet işlerine karışmayı kesinlikle yasaklar. Allahü teâlâ, devlete yardım etmeyi, fitne çıkarmamayı emreder. (S. Ebediyye)

Türkiye’de her çeşit din kitabı yazmak serbesttir. Müslümanlara bu hürriyeti veren devlete yardım etmek, her Müslümana lazımdır. (İslam Ahlâkı)

İyi insan, herkese iyilik eder. Kimsenin malına, canına, ırzına, namusuna saldırmaz. Devlete, kanunlara karşı gelmez. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (İslamiyet, kılıçların gölgeleri altındadır) buyurdu. Bunun mânâsı, (İnsanlar, devletin, kanunların idaresi, himayesi altında, rahat yaşarlar. İbadetlerini rahat yaparlar) demektir. Devlet ne kadar kuvvetli olursa, rahat ve huzur da o kadar artar. (Kıyamet ve Âhiret)

Oy kullanmamak veballi iştir
Sual: (Dünyadaki seçimlerde oy kullanmak, partilerin Müslümanlığa aykırı icraatlarını onaylamak olacağı için, küfürdür, şirktir) diyorlar. Bu doğru olabilir mi?
CEVAP
Hayır, bu sözleri çok yanlıştır. Oy kullanmak küfür değildir. Mecelle’nin 29. maddesinde (Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur) buyuruluyor. İki şerden en az zararlısı tercih edilir. Yani iki zararlı şeyden birini tercih etmek mecburiyeti hasıl olursa, daha az zararlı olanı tercih edilir. Daha kötüsünü önlemek için, ondan daha az zararlıyı tercih etmek günah olmaz. En kötünün başa geçmemesi için, elbette zararı az olana oy vermek gerekir. Hattâ kazanamayacağı bilinen faydalı olan partiye oy vermek, oyların bölünmesine ve kötülerin iş başına geçmesine sebep olacaksa, daha az zararlı olanın başa geçmesi için, faydalı olana oy vermemek gerekir. Bir iş, neticesiyle ölçülür. Yani netice önemlidir. Bu inceliği iyi düşünmeli. Ülkeye, dünyaya zarar verecek kötü kimselerin söz sahibi olmasına sebep olmak, veballi bir iştir. Bu vebale girmemek için oy kullanmalı, zarar, gücümüzün yettiği nispette önlenmelidir.

Kanuna uymakla karşı gelmemek ayrıdır. Bir kimse, kanunu beğenmiyor, ama karşı da gelmiyorsa, kanuna aykırı hareket etmiş sayılmaz. Bir de kanunun zorladığı işleri yapmak günah olmaz. İkrah, bir insanı, istemediği bir şeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demektir. Bu durumda, zorlanan işi yapmak zaruret olur. Hapis, dayak, nafakayı kazanmaya ve çalışmaya mâni olmak gibi hususlar birer ikrahtır. Sultanın [kanunların] emirleri de ikrah demektir. (Redd-ül-muhtar, Dürer-ül-hükkam)

(Müminin başına iki bela gelirse, hafifini seçsin!) hadis-i şerifine benzeyen mecelle maddeleri de şöyledir:
(Şiddetli zarar, en az, en hafif zarar ile önlenir.) [m. 27]

(Birbirine zıt iki zarardan büyük olanınkinden kurtulmak için az zararlı olanını tercih etmek gerekir.) [m. 28]

Önümüze çıkan şer iki de, beş de olabilir. Bizi ölüme mahkum edebilirler. (Ölümlerden ölüm beğen) diyebilirler. Yahut işkenceye tâbi tutabilirler. Elbette bunlardan bize tercih imkânı verilirse, en hafifini kabul etmek gerekir.

Şer grubunun içinden iyi niyetli biri de çıkabilir. Fakat kuvvetliler mevcut iken, iyi niyetlinin yanına gitmek, hem bizim, hem de iyi niyetlinin felaketine sebep olur. Hayrı yapmadan önce şerrin yok edilmesi gerekir. Mecelle’de buyuruluyor ki:
(Def-i mefâsid, celb-i menafiden evladır.) [m. 30]

Yani mevcut zarardan korunmak, bozgunculuğu yok etmek, menfaat sağlamaktan önce gelir. Yani önce zarar yok edilir. Zarar yok edilmeden fayda temin edilemez. Farzla haram, sünnetle mekruh çakışınca, haram işlememek için farz tehir edilir. Mekruha düşmemek için sünnet de tehir veya terk edilir.

Dünya sevgisini kalbden çıkarmadan Allah sevgisini koymak mümkün olmaz. Kalbine Allah sevgisini koymak isteyenin, haramlardan kaçarak dünya sevgisini kalbinden çıkarması gerekir. Kalbden dünya sevgisi çıkınca, Allah sevgisi kendiliğinden girer.

İman ile küfür birbirinin zıddıdır. İki zıt bir arada bulunamaz. Yani hem Allah sevgisi, hem de Ebu Cehil’in sevgisi bir kalbde bulunamaz. (Ben hayrın tâ kendisiyim) dediği hâlde, şerle ittifak kurup harâmîlerin bağlanmış ellerini açan, hayrı da, şerri de bilmeyen gâfil kimsedir. Küfre hizmet etmek, gafletin ötesinde hainliktir.

Mühim bir husus da şudur: Sevdiğimiz birkaç kişinin hatırı, menfaati için birçok kimseye zarar vermek veya zarara razı olmak asla doğru olmaz. Aksine bu birkaç sevdiğimizi feda etmek yerinde olur. Çünkü Mecelle’de buyuruluyor ki:
(Çok kimseyi zarardan kurtarmak için bir veya birkaç kimseye zarar yapılabilir.) [m.26]

Birkaç kişi zarar görecek diye, bütün milletin zararına razı olmak akıl kârı değildir. Geçmiş tecrübelerden ibret almak lazımdır.

Emir ve yasak Müslüman içindir

Hayır, onlara günah olmaz. Günah, Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, yasak ettiklerinden sakınmamaktır. Emir ve yasaklar...


Devamını okuyun...

İbadeti gizlemek

Riya yani gösteriş korkusu yoksa, teşvik maksadıyla nâfile ibadetleri açıktan yapmak caiz olur. Riya tehlikesi...


Devamını okuyun...

Haramla helal çakışırsa

Maddeler hâlinde bildirelim:
1- Farzla haram çakışınca, haram işlememek için, farz tehir edilir ...


Devamını okuyun...

İşe giderken niyet

 İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Her sabah şöyle niyet etmelidir...


Devamını okuyun...

Uykudaki sevab ve günah

Evet, vardır. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadettir.) [Deylemi]...


Devamını okuyun...

Salih ameller

Doğru değildir. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Sâlih amel, İslam’ın beş şartıdır. İslam’ın bu beş temelini...


Devamını okuyun...

Kâfirlerin iyi işleri

Hayır, aynı kefeye konmaz. Sekiz Cennet, yedi Cehennem vardır. Cennettekilerin, ihlâslarına ve amellerine göre dereceleri farklıdır...


Devamını okuyun...

Sıkıntıda ibadet

Evet, daha kıymetlidir. Mesela yazın sıcak ve uzun günlerde oruç tutmak, kışın kısa günlerde tutmaya göre daha sevab olur...

Devamını oku...

Çalışmak ibadet mi?

Elbette dine aykırıdır. Namazı hafife almak küfür olur. Namaz kılmadan, çok çalışılsa da ibadet edilmiş olmaz...

Devamını okuyun...

İbadet ve Cennet

Çelişki yoktur. İman etmeyeni ve ibadet etmeyeni de Cennetine koymaz. Cenneti ibadetlere karşılık yaratmıştır...

Devamını okuyun...

Hem iç hem dış organ

Evet kabul edildiği yerler vardır:
Oruçta:
 Ağız oruç için vücudun dışı kabul edilir...

Devamını okuyun...

Namaz şov değildir

Bu haber, namazın dindeki önemini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Bazı cahiller de, (Yolda namaz mı kılınır?...

Devamını okuyun...

Farz borcu varken

Hayır, zekâtla o ibadetlerin alakası yoktur. Farz borcu olan, o cins ibadetin nâfilesini yapamıyor...

Devamını okuyun...

Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak

Evet, uygundur. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Sevgili kul olmak için Allahü teâlânın ahlakıyla ahlaklanmak gerekir...

Devamını okuyun...

Oruç tutmamak haramdır

Bunlar farzdır. Farzları yapmamak büyük günahtır. Farz, Allah'ın yapılmasını kesin olarak emrettiği ibadetlerdir...

Devamını okuyun...

Haramlardan bazıları

Haram olduğu, kitaplarda bildirilenlerden bazıları şunlardır...

Devamını okuyun...

Vacib olan işler

Vacib, yapılması farz gibi kesin olan, fakat Kur’an-ı kerimdeki delili farz kadar açık olmayan emirlere denir...

Devamını okuyun...

Müstehabın önemi

Evet. (Allah sağdan başlamayı sever), (Suyu sağdan dağıtın!)(Sağ elle yiyip için, sağ elle alıp verin...

Devamını okuyun...

İbadetleri faydası için yapmak

İslâmiyete uymanın, ibadet etmenin, dünya menfaatleri üzerine kurulmayacağı, akıl sahipleri için pek meydanda olan bir hakikattir...

Devamını okuyun...

Sevap ve azap niçindir?

Allahü teâlâ, insanların yaptığı işleri iki kısma ayırdı. Bir kısmını beğendiğini, bunları yapanlardan razı olduğunu...

Devamını okuyun...

Niyetin önemi ve ilimsiz iyi niyetin zararı

Niyet, emre itaat ve Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yaptığını kalbinden geçirmek demektir...

Devamını okuyun...

Dinimizde temizliğin önemi

Misyonerin dediği yanlıştır. Gayrimüslimlerin çoğu pistir. Bugün Amerika’da, Avrupa’da hâlâ küvetteki aynı su ile yıkananlar...

Devamını okuyun...

Dinimizde kadının yeri

İslamiyet’ten önce kadının hiç değeri yoktu. Araplar, kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı. Kâbe etrafında bile kadınlar çıplak dolaşırlardı...

Devamını okuyun...

Köle ve cariye nedir?

Cariye, kadın köle demektir. Köle de cariye de alınıp satılırdı. Mesela ilk müezzin Bilal-i Habeşi hazretleri de bir köleydi...

Devamını okuyun...

Dinimizde ırkçılık yoktur

İslamiyet, hangi ırk, dil ve ülkeden olursa olsun, bütün Müslümanların birbirinin kardeşi olduğunu bildirir...

Devamını okuyun...

Dinimiz ve adalet

Dinimiz iyi bilinirse görülür ki, Allahü teâlâ, insanlara daima merhamet ve şefkat ve af ile muamele etmeyi...

Devamını okuyun...

İslam terörü olmaz

Amerika’daki intihar saldırıları bahanesiyle, ısrarla İslam terörü tabiri kullanılmaya başlandı. Ekrana bir binanın yanışı getiriliyor...

Devamını okuyun...

Dini emirlerde mantık aramak

Dinimizde bir şey haram ise, hikmetini, fayda veya zararını bilmesek de onun haram olduğuna inanmak gerekir...

Devamını okuyun...

Çoğunluğa uymak gerekir mi?

Dinimizde bir şey haram ise, hikmetini, fayda veya zararını bilmesek de onun haram olduğuna inanmak gerekir...

Devamını okuyun...

İdare şekilleri

Beşeri sistemlerin, ideolojilerin başına dindar kelimesini koymakla o sistemler dine uygun hâle gelmez. Dindar liberalist, dindar kapitalist, dindar...

Devamını okuyun...

Müslümanlar niçin geri kalmıştır

İslamiyet, faydalı her yeniliği emreden bir dindir. Bundan dolayı, ilim adamlarına çok önem verilmiş...

Devamını okuyun...

Niçin Müslüman oldular

Rabbimiz önce Âdem aleyhisselamı, sonra Havva validemizi yarattı. Bunların çocukları oldu. Bunlardan da çocuklar meydana geldi...

Devamını okuyun...

İrticanın Müslümanlıkla ilgisi var mı?

İslamiyet gelmeden önce, Arabistan halkı çok vahşi idi, gerici idi. Kâbe’yi çıplak olarak tavaf eder, tesettüre riayet etmezlerdi...

Devamını okuyun...

Din adına dinsizlikler

Böyle kitapların hepsi, hangi isim altında olursa olsun, Dinimiz İslam’a, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama...

Devamını okuyun...

Din düşmanlarının taktikleri

Din düşmanlarının [ateist, misyoner vesaire], yıllardır yaptığı saldırılar aşağıda maddeler halinde bildirilmektedir....

Devamını okuyun...

Dinde zorlama yoktur

Önce şunu söyleyelim ki, bunlar, kesinlikle Kur’ana inanmıyorlar. İnansalar, Kur’an-ı kerimde Allahü teâlânın...

Devamını okuyun...

Batılı meşhurların İslam hayranlığı

Gayrimüslim oldukları halde, Müslümanlığa hayran olan bazı meşhur kimselerin İslamiyet hakkındaki düşüncelerini kısaca...

Devamını okuyun...

Sultana itaat gerekir

Hiçbir İslam âlimi halifeye, sultana isyan etmemiştir. Bu tamamen yalan ve iftiradır...

Devamını okuyun...

Kutsal aile

Peygamberlik, kutsal aile ve asalet değil midir? Peygamber kutsal değilse kim kutsal olur ki? Peygamber efendimiz...

Devamını okuyun...

Arap ve zenci

Zenci, siyah ırklara verilen genel ad olarak biliniyorsa da, doğrusu siyah ırk olan Zengibar [Zanzibar] halkına denir...

Devamını okuyun...

O Müslümansa, ben değilim demek

Arkadaşınız hiç haklı değildir. Kötüden örnek olmaz. Niye evliya zatlar örnek alınmıyor da, kötü kimselere bakılıyor...

Devamını okuyun...

Bedel Hristiyanlıkta olur

Doğru değildir. Bedel işi Hristiyanlıkta vardır. Belki Hristiyan iken Müslüman olan o hoca, eski Hristiyanlık bilgisine...

Devamını okuyun...

Cizye vergisi

Cizye, gelir vergisi, varlık vergisi demektir. Gayrimüslimlerden cizye almayı emreden İslamiyet...

Devamını okuyun...

Müslümanların birbiriyle savaşması

Böyle söyleyenler İbni Sebecilerdir. Onlara itibar edilmez.
Önce âyet-i kerimenin, sonra hadis-i şerifin...

Devamını okuyun...

Dindarlık azalırsa ne olur?

Evet, çağdaş görünen bu yazarın, din câhili veya din düşmanı olduğu anlaşılıyor...

Devamını okuyun...

Dinimizle ilgili çeşitli sorular

Şu zamanlarda oldu:
1- Kelime-i şehadet: Müslümanlığın başlangıcında farz oldu...

Devamını okuyun...

İsrail oğulları

Yahudiler, Yakub aleyhisselamın on iki oğlundan türemiştir. Hazret-i Yakub’un adı İsrail olduğu için, bunlara Beni İsrail... 

Devamını okuyun...

Yahudilik, Tevrat ve Talmud

İbrahim aleyhisselam, ulül-azm Peygamberlerdendir. O, ne Yahudi, ne de Hristiyan idi. Hakiki Müslüman idi...

Devamını okuyun...

Bugünkü Tevrat ve İnciller

Hazret-i Yakub’un adı İsrail olduğu için, Yahudilere İsrail oğulları denildi. Hazret-i Musa Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı...

Devamını okuyun...

Sebeciler Yahudilere benziyor

Hazret-i Yakub’un adı İsrail olduğu için, Yahudilere İsrail oğulları denildi. Hazret-i Musa Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı...

Devamını okuyun...

Kur’anda Yahudiler

Hazret-i Yakub’un adı İsrail olduğu için, Yahudilere İsrail oğulları denildi. Hazret-i Musa Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı...

Devamını okuyun...

Hristiyanlık nedir

Hazret-i Yakub’un adı İsrail olduğu için, Yahudilere İsrail oğulları denildi. Hazret-i Musa Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı...

Devamını okuyun...

Bugünkü Hristiyanlığın esasları

Hazret-i İsa 30 yaşında iken, Benî İsrail'e peygamber olarak gönderildi. Bozulan Yahudiliğin hükümlerini nesh edip yürürlükten kaldırdı...

Devamını okuyun...

Bir misyonerle diyalog

Misyonerler e-maillerle de propagandalarını sürdürüyorlar. Bir misyonere Avrupa’da üç tanrı fikri, gittikçe yerini tek tanrıya...

Devamını okuyun...

Bir hristiyana cevaplar

Bu Hristiyan (1914’de kıyamet kopacak) diyen Amerikalı C. Russell’in kurduğu hristiyan mezhebine mensuptur...

Devamını okuyun...

Hristiyanlığı bozanlar kimlerdir

Fransızların Saint Paul dedikleri Bolüs = Paulus = Pavlos adında bir Yahudi, peygamber Yahudilerden gelmedi diye, İsevi görünüp...

Devamını okuyun...

Hayret! İncili de inkâr ettiler

Hayret! (İncil diye bir kitap hiçbir zaman olmamıştır) iddiası, Hristiyanlık tarihinde ilk defa yapılıyor galiba! Bir Hristiyanın iddiası...

Devamını okuyun...

Hristiyanlıkta Teslis inancı

İlk yazılan üç İncilin [Matta, Markos, Luka] hiçbirinde Teslise dair tek bir harf bile yoktu. 4. olarak ortaya çıkan Yunanca Yuhanna incilinde...

Devamını okuyun...

Baba kelimesinin anlamları

Kur'an-ı kerimde, Hazret-i Yakub’a, (Baban İbrahim, İsmail ve İshak)buyuruluyor. (Bekara 133) Bilindiği gibi, Hazret-i Yakub...

Devamını okuyun...

Hazret-i İsa insan idi, ona tapılmaz

Resulullah efendimize, Necran’dan bir Hristiyan heyeti gelmişti. Necran, Hicaz ile Yemen arasında bir şehir idi...

Devamını okuyun...