24/01/2022 Pazartesi Köşe yazarı A.U
"Bizim altınla, gümüşle işimiz yok!"
Antakya'da yaşayan
büyük velîlerden Ahmed bin Âsım Antâkî hazretleri zamanında
bir genç, köyünden çıkıp bu velînin dergâhına geldi.
Talebe olmak
istediğini arz etti.
Büyük zât;
“Olur ama bir
şartla” buyurdu.
“Şartınız nedir
efendim?”
“Altın vermen lâzım!”
Gencin (kırk) altını
vardı.
Elbise dolabında
saklıyordu.
Boynunu büküp dedi ki:
“Efendim bizde altın
ne arasın.”
“Sende altın var,
biliyorum.”
“Kaç altınım var
peki?”
“Kırk tane.”
“Peki, nerede bu
altınlar?”
“Elbise dolabında.”
Diyecek bir şeyi
kalmamıştı.
Koştu hemen köyüne.
O kırk altını getirip
teslim etti.
Büyük velî, bir altını
ayırıp gerisini kendisine iâde edip;
“Al bunları evlâdım.
Ben şaka yapmıştım. Bizim altınla, gümüşle işimiz yok” buyurdu.
Sonra o (altını)
gösterip sordu:
“Şu altından haram
kokusu geliyor. Nereden aldın bunu?”
Genç, büktü boynunu.
Ve mahcup hâlde dedi
ki:
“Birinden haksız
olarak almıştım.”
Büyük zât;
“Hemen git, bunu sâhibine teslim et oğlum. Çünkü üzerinde kul hakkı olduğu müddetçe hiç feyiz alamazsın!” buyurdu.