Evlenmesi

Evlenmesi

Muhammed aleyhisselâm yirmi beş yaşındayken ilk olarak hazret-i Hadîce ile evlendi. Hazret-i Hadîce, Kureyş kabîlesinin Esedoğulları kolundan kırk yaşında ve dul bir hanım idi. Fakat, malı, cemâli, aklı, ilmi, şerefi, nesebi, iffet ve edebi pek fazla idi. Yüksek ahlâkı ve üstün vasıfları sebebiyle Kureyş arasında “Tâhire” (çok temiz) İslâmiyet geldikten sonra da “Hadîce-tül-Kübra” ismiyle meşhur olmuştu. Hadîce Hâtun mallarını Şam tarafına götürüp Busra’da satan Muhammed aleyhisselâmı; adâleti, üstün ahlâkı ve hakkında duyup şâhit olduğu hadiseler sebebiyle son derece takdir etti. Bu hâdiseden kısa bir süre sonra, yakınlarının da kabul etmesiyle evlenmeleri kararlaştırıldı. Nikâh meclisi hazret-i Hadîce’nin evinde kuruldu. Ebu Tâlib ve Varaka bin Nevfel tarafından takdim konuşmaları yapıldı. Nikâhı Varaka bin Nevfel kıydı. Kureyş kabîlesinin ileri gelenleri de nikâh şâhidi olarak bulundular. Zamânının emsalsiz bir kadını olan Hadîce vâlidemiz evlilik hayâtı boyunca Muhammed aleyhisselâma dâimâ hizmet edip yardımcısı oldu. Muhammed aleyhisselâmın bu evliliği, onun vefâtına kadar on beş senesi peygamberlikten önce onu da Peygamberlikten sonra olmak üzere yirmi beş sene sürdü. Muhammed aleyhisselâm, ilk zevcesi hazret-i Hadîce hayattayken başkası ile evlenmedi. Muhammed aleyhisselâmın hazret-i Hadîce’den ikisi erkek, dördü kız olmak üzere Kâsım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah (Tayyib) adlarında altı çocuğu oldu. Peygamberliği sırasında evlendiği hazret-i Mâriye’den de İbrâhim adlı oğlu olmuştu. Diğer zevcelerinden çocuğu olmadı. Zeyneb, kızlarının en büyüğü idi. En küçük kızı Fâtımâ babasının en sevgilisiydi. Hazret-i Fâtımâ Peygamber efendimiz kırk yaşındayken doğdu. Erkek evlatları küçük yaşta vefât ettikleri gibi hazret-i Fâtımâ’dan başka bütün kızları da O’ndan önce vefât ettiler. Hazret-i Fâtımâ da Muhammed aleyhisselâmdan altı ay sonra vefat etti. Hazret-i Ali ile evlenmişti. Muhammed aleyhisselâmın soyu hazret-i Fâtımâ evlâdı, hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin ile devâm etti.

Resûl-i ekrem efendimiz ikinci defâ olarak, elli beş yaşında iken, Ebû Bekr’in (radıyallahü anh) kızı Âişe radıyallahü anhâ ile evlendi. Bunu, Hadîce-tül-Kübrâ’nın vefâtından bir yıl sonra, Allahü teâlânın emri ile nikâh eylemişti. Ölünceye kadar, sekiz sene onunla yaşadı.

Diğerlerini, hep hazret-i Âişe’den sonra, dînî, siyâsî sebeplerle veya merhamet ve ihsân ederek Allahü teâlânın izniyle nikâh etti. Bunların hepsi dul olup, çoğu yaşlı idi. Meselâ, Mekke’deki kâfirlerin, Müslümanlara eziyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye gelince Eshâb-ı kirâmın bir kısmı Habeşistan’a hicret etmişti. Habeş Pâdişâhı Necâşi Hristiyan idi. Müslümanlara çeşitli sorular sorup, aldığı cevaplara hayran kalarak îmâna geldi. Müslümanlara çok iyilik yaptı. Îmânı zayıf olan Ubeydullah bin Cahş, fakirlikten kurtulmak için, papazlara aldanıp mürted olmuş, dînini dünyâya değişmişti. Resûlullah efendimizin halasının oğlu olan bu mel’un, karısı Ümmü Habîbe’yi de (radıyallahü anhâ) dinden çıkıp zengin olmaya cebr ve teşvik etti ise de, o, fakirliğe ve ölüme râzı olacağını fakat Muhammed aleyhisselâmın dîninden çıkmayacağını söyleyince, bunu boşadı. Sürünerek, sefâletten ölmesini bekliyordu. Fakat, az zamanda kendi öldü. Ümmü Habîbe, Kureyş’in (Mekke’nin) o zamanki başkumandanı Ebû Süfyân’ın kızı idi. Peygamber efendimiz o zamanlarda, Kureyş orduları ile, çok çetin muhârebelerde bulunuyordu ve Ebû Süfyân, İslâmiyeti yok etmek için son gayretiyle çarpışıyordu. Peygamber efendimiz ÜmmüHabîbe’nin dîninin kuvvetini ve başına gelen bu acı hâli işitti. Necâşi’ye mektup yazıp; “Oradaki Ümmü Habîbe ile evleneceğim. Nikâhımı yap! Sonra kendisini buraya gönder!” şeklinde talepte bulundu. Necâşî daha önce Müslüman olmuştu. Mektuba çok hürmet edip, oradaki Müslümanları sarayına dâvet ederek, ziyâfet verdi. Hicretin yedinci yılında nikâh yapılıp, hediye ve ihsanlarda bulundu. Bu sûretle, Ümmü Habîbe, îmânının mükâfâtına kavuşarak, orada zengin ve râhat oldu. Onun sâyesinde, oradaki Müslümanlar da rahat etti. Cennet’te, kadınlar kocalarının yanında bulunacakları için, Cennet’in en yüksek derecesiyle müjdelenmiş oldu ki, dünyânın bütün zevk ve nîmetleri, bu müjde yanında pek küçük kalır. Bu nikâh, Ebû Süfyân’ın ilerde Müslüman olmakla şereflenmesini hazırlayan sebeplerden biri oldu. Görülüyor ki, bu nikâh, kâfirlerin iftirâlarının ne kadar yanlış ve çürük olduğunu bildirdiği gibi, Resûlullah’ın aklının, zekâsının, dehâsının, ihsânının ve merhametinin derecesini de göstermektedir.

İkinci misal; hazret-i Ömer’in kızı Hafsa radıyallahü anhâ dul kalmıştı. Hicretin üçüncü yılında; Ömer radıyallahü anh, Ebû Bekire ve Osman’a (radıyallahü anhümâ) kızımı alır mısın dedikte, düşüneyim, demişlerdi. Bir gün, Resûlullah efendimiz, her üçü ve başkaları yanında iken; “Yâ Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?” diye sordu. Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resûlullah efendimiz de, herkesin düşüncesini, bir bakışta anlardı. Lüzum görürse sorardı. O’na, hattâ herkese doğru söylememiz farz olduğundan hazret-i Ömer de; “Yâ Resûlallah, kızımı Ebû Bekr’e ve Osman’a teklif ettim, almadılar.” cevâbını verdi. Resûlullah efendimiz en çok sevdiği üç eshâbının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki: “Yâ Ömer! Kızını, Ebû Bekr’den ve Osman’dan daha iyi birine versem ister misin?” Hazret-i Ömer şaşırdı. Çünkü, Ebû Bekr’den ve Osman’dan daha yüksek ve daha iyi kimse olmadığını biliyordu. “Evet, yâ Resûlallah!” dedi. “Yâ Ömer, kızını bana ver!” buyurdu. Bu sûretle, Hafsa radıyallahü anhâ, Ebû Bekr’in ve Osman’ın ve bütün müminlerin anneleri oldu ve bunlar, ona hizmetçi oldu ve Ebû Bekr ve Ömer ve Osmân radıyallahü anhüm birbirlerine daha yakın ve daha sevgili oldular.

Üçüncü bir misal, hicretin beş veya altıncı senesinde, Benî Mustalak kabîlesinden alınan yüzlerce esir arasındaki Cüveyriye radıyallahü anhâ kabîlenin reisi olan Hâris’in kızı idi. Bunu satın alıp âzâd ederek, kendilerine nikâh edince, Eshâb-ı kirâmın (aleyhimürrıdvân) hepsi, biz, Resûlullah’ın âilesinin, annemizin akrabâsını câriye ve hizmetçi olarak kullanmaktan hayâ ederiz dedi. Hepsi, esirlerini âzâd etti. Bu nikâh, yüzlerce esirin âzâd olmasına yol açtı. Cüveyriyye radıyallahü anhâ bu hâli her zaman söyleyerek öğünürdü. Âişe radıyallahü anhâ Cüveyriyye’den daha hayırlı, daha bereketli bir kadın görmedim.” derdi. 

Resûlullah efendimizin çok evlenmesinin mühim bir sebebi de, İslâm dîninin emir ve yasaklarını bildirmek içindi. Hicab âyeti gelmeden, yâni kadınların örtünmeleri emrolunmadan önce, kadınlar da Resûlullah efendimize gelip, bilmediklerini sorar, öğrenirlerdi. Resûlullah efendimiz birinin evine gitse, kadınlar da gelir, oturur, dinler, istifâde ederlerdi. Hicâb âyeti gelip, kadınların yabancı erkeklerle oturmaları, konuşmaları yasak edilince, yabancı kadınları kabul etmedi, onların bilmediklerini, mübârek zevcesi hazret-i Âişe’den sorup öğrenmelerini emir eyledi. Gelip soranların çokluğundan, hazret-i Âişe, hepsine cevap yetiştirmeğe vakit bulamıyordu. Bu mühim hizmeti kolaylaştırmak ve onun yükünü hafifletmek için lâzım olduğu kadar hanımı nikâh etti. Kadınlara âit yüzlerce nâzik bilgileri, Müslüman kadınlarına, mübârek zevceleri yolu ile bildirdi. Zevceleri bir olsaydı, bütün kadınların ondan sorması güç ve hattâ imkânsız olurdu. Allahü teâlânın dînini tam olarak bildirmek için, çok evlenmek yükünü de omuzlarına aldı.

Muhammed aleyhisselâm hazret-i Hadîce ile evlendikten sonra da Mekke’de ticâretle meşgûl oldu. Ticâreti Saib bin Abdullah ile ortaklık şeklinde yürütürdü. Kazançlarıyla misâfirleri ağırlarlar, yetimlere ve fakirlere yardım ederlerdi. Muhammed aleyhisselâm yine bu sıralarda hazret-i Hadîce’nin kölesi Zeyd’i himâyesine alıp onu kölelikten âzâd etti. O zaman küçük yaşta bulunan hazret-i Ali’yi de yanına alıp evladı gibi yetiştirdi.

Otuz beş yaşındayken Kâbe hakemliği yaptı. O zaman yağmur ve seller sebebiyle Kâbe’nin duvarları iyice yıpranmış, bir yangın sebebiyle de tahribâta uğramıştı. Bu durum üzerine Kureyş kabîlesi Kâbe’yi İbrâhim aleyhisselâmın yaptığı temele kadar yıkıp yeniden yapmaya başlamıştı. Her kabîleye bir bölümünü vererek duvarları yükselttiler. Bu işin büyük bir şeref olduğunu bilen kabîleler, Hacer-ül-esved taşını yerine koyma husûsunda anlaşamadılar. Her kabîle böyle bir şerefe sâhip olmak istediğinden aralarında gittikçe artan büyük bir anlaşmazlık çıktı. Dört beş gün süren bu anlaşmazlık sebebiyle neredeyse kan dökülecekti. Bu sırada Abdülmuttalib’in dayısı ve yaşlı bir zat olan Huzeyfe’nin; “Ey Kureyş topluluğu! Anlaşamadığınız iş hakkında hüküm vermek üzere şu kapıdan ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın.” diyerek Benî Şeybe kapısını işâret etti. Oradakiler bu teklifi kabûl edip, Benî Şeybe kapısına bakarak ilk girecek ve işin en nâzik ânında bu işi halledecek kimseyi beklemeye başladılar. Nihâyet kapıdan, doğruluğunu, üstün ahlâkını son derece takdir ettikleri ve El-Emîn (her zaman güvenilir) dedikleri Muhammed aleyhisselâmın geldiğini gördüler. “İşte El-Emîn! O’nun hükmüne râzıyız.” dediler. Durum Muhammed aleyhisselâma anlatılınca bir örtü istedi. Hacer-ül-esved’i örtü üzerine koyup “Her kabîleden bir kişi bir ucundan tutsun.” dedi. Taşı konulacağı yere kadar kaldırttı. Sonra da kendisi taşı kucaklayıp yerine koydu. Mekke’de çıkmak üzere olan büyük bir harbin böylece önlendiğini gören kabîleler, O’nun bu hareketinden çok memnun oldular. Sonra da yarım kalan duvarları yapıp tamamladılar.

Peygamberlerin en üstünü

Peygamber efendimiz, Peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur. Allahü teâlânın yarattığı varlıkların en şereflisi Muhammed aleyhisselâmdır. Her şey O’nun hürmetine yaratıldı. O, Allahü teâlânın resûlü, son peygamberidir...

Devamını Okuyun...

Mübarek soyu

Muhammed aleyhisselâmın nûru, Âdem aleyhisselâmdan itibâren temiz babalardan ve temiz analardan geçerek gelmiştir. Kur’ân-ı kerîmde Şu’ârâ sûresi 219. âyetinde meâlen; “Sen, yâni senin nûrun, hep secde edenlerden...

Devamını Okuyun...

Doğumu

Muhammed aleyhisselâm Hicret’ten 53 sene evvel Rebîulevvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesinde, Safâ Tepesi yakınında bir evde doğdu. Bu gün, Mîlâdî takvime göre...

Devamını Okuyun...

İsimleri ve künyeleri

Peygamber efendimizin en çok söylenilen ismi “Muhammed”dir. Bu isim, Kur’ân-ı kerîm’de Âl-i İmrân sûresi 144. âyette, Ahzab sûresi 40. âyette, Fetih sûresi 29. âyette ve Muhammed sûresi 22. âyetinde olmak üzere dört...

Devamını Okuyun...

Çocukluğu

Sevgili Peygamberimiz doğduktan sonra dokuz gün kadar annesi Âmine Hâtun tarafından emzirildi. Sonra Ebû Leheb’in câriyesi Süveybe Hâtun onu günlerce emzirdi. O zaman Mekke halkının çocuklarını bir süt annesine vermeleri...

Devamını Okuyun...

Gençliği

Her bakımdan insanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselâm, daha gençliğinde Mekke halkı arasında, diğerlerinden farklı olarak, çok sevilmiştir. Güzel ahlâkı, insanlara görülmemiş bir şekilde iyi davranması, sâkinliği...

Devamını Okuyun...

Evlenmesi

Muhammed aleyhisselâm yirmi beş yaşındayken ilk olarak hazret-i Hadîce ile evlendi. Hazret-i Hadîce, Kureyş kabîlesinin Esedoğulları kolundan kırk yaşında ve dul bir hanım idi. Fakat, malı, cemâli, aklı, ilmi, şerefi, nesebi...

Devamını Okuyun...

Peygamberliği

Muhammed aleyhisselâm daha otuz yedi yaşında iken gâibden “Yâ Muhammed” diye nidâ olunduğunu duyardı. Otuz sekiz yaşında iken de bir takım nûrlar görmeye başladı. Bu hâlini sâdece hazret-i Hadîce’ye anlatırdı...

Devamını Okuyun...

Mekke devri

Muhammed aleyhisselâm vahyin bir müddet kesilmesinden sonra yine Hira Dağına çıkmıştı. Dağdan aşağı inerken bir ses duydu. Başını kaldırıp baktığında Cebrâil aleyhisselâmı gördü. Mübârek kalbi çarparak ve ürpererek...

Devamını Okuyun...

Medîne devri

Muhammed aleyhisselâmın ve Eshâb-ı kirâmın Medîne’ye hicretiyle Müslümanlar için yeni bir devir başlamış oldu. Resûlullah efendimizin Mekke’den Medîne’ye hicret etmekte olduğu işitilince, hâdise Medîne’de...

Devamını Okuyun...

Vedâ Haccı

Peygamberimiz Vedâ Haccında Mina’da bulunduğu sırada; “Allah’ın yardımı ve zafer günü gelip insanların Allah’ın dînine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek, tesbîh et! O’ndan af dile! Çünkü O...

Devamını Okuyun...

Resulullahı tasdik şart

Evet yine cehennemliktir. Çünkü Allah'a inancında samimi değildir. Allahü teâlânın bildirdiğinin hepsine inanmak şarttır, birine inanılmazsa bu iman olur mu hiç? Hac ibadeti henüz farz olmadan önce Resulullah efendimiz...

Devamını Okuyun...

Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım

Sual: Kur’an-ı kerimde, (Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdim), (Rabbinin sana verdiği nimetlerle mecnun değilsin...

Devamını Okuyun...

Âlemlerin rahmet ve uyarıcısı

Kur’an-ı kerim baştan sona kadar Resulullah efendimizi övmektedir. Bu konudaki âyet-i kerimelerden bazılarının mealleri şöyledir...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimizi tanımak

Her Müslüman, Peygamber efendimizin güzellik ve üstünlüklerini ilmi, ihlâsı ve Ona olan sevgisi kadar derece derece görmekte ve anlayabilmektedir...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimizin faziletleri

Mevahib-i ledünniyye ve Mirat-i kâinat kitaplarında bildirilen faziletlerinden bazıları şöyledir...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimizin mucizeleri

Çok mucizesi görülmüştür. Bazılarını bildirelim.
Aşağıdaki yazılar (Mir’at-ı Kâinat) kitabından alınmıştır...

Devamını Okuyun...

Resulullah efendimizin isimleri

Muhammed aleyhisselamın 400’e yakın ismi Mevahib-i ledünniyye'de vardır. Bunlardan bir kısmının manası alfabetik olarak kısaca şöyle...

Devamını Okuyun...

Resulullah sevgisinin önemi

Biz Peygamberimizi çok sevdik de ne yaptık, sizin gibi tanrı mı dedik, tanrının oğlu mu dedik...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimize tâbi olmak

Muhammed aleyhisselama tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır...

Devamını Okuyun...

Peygamberlik iddiası zındıklıktır

Peygamber denilen kimselerin, Müslümanlıkla hiç alakaları yoktur. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Mirac mucizesi

Ehl-i sünnet âlimleri, sözbirliği ile Miracın hak olduğunu bildiriyorlar...

Devamını Okuyun...

Mucize ve Keramet haktır

Mucizeyi de kerameti de yaratan Allah’tır. Bunu inkâr eden kâfir olur.
Mucize, peygamber olduğunu söyleyen kimsenin...

Devamını Okuyun...

Hilye-i Saadet (Resulullahın görünüşü)

Resulullah efendimizin, görünen bütün uzuvlarının şekli, sıfatları, güzel huyları, tamam hayatı, bütün incelikleriyle, çok geniş ve açık olarak...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimizin ırkı

Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, Araptır. Arap, güzel demektir. Mesela, lisan-ı Arap, güzel dil demektir...

Devamını Okuyun...

Resulullahın bütün dedeleri mümindi

Resulullah efendimiz, Hazret-i İbrahim’in soyundan geldiğine göre, Hazret-i İbrahim’in babası Azer de kâfir olduğuna göre...

Devamını Okuyun...

Niçin genel bir bela gelmemektedir

Bunun birkaç sebebi vardır:
1- Peygamber efendimiz, âlemlere rahmet olduğu için genel bir azap verilmiyor...

Devamını Okuyun...

Resulullah gelecekten haber verdi

Allahü teâlâ bildirirse, Resulullah da gaybı, gelecekte olan şeyleri bilir...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimizin şefaati

İmanını muhafaza ederek ölen herkes şefaate kavuşacaktır...

Devamını Okuyun...

Resulullah efendimizi anmak ibadettir

Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimiz ve medeniyet

Evet. Resulullah efendimiz günümüzde de bütün dünya milletlerinin, ilim adamlarının, devlet, siyaset...

Devamını Okuyun...

Salevat getirmek

Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin ismini işitenin ömründe bir defa salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince...

Devamını Okuyun...

Hazret-i İsa’nın müjdesi

İsa aleyhisselamdan sonra, bir son Peygamber (aleyhissalatü vesselam) geleceği İncil’de bildirilmişti...

Devamını Okuyun...

Sakal-ı şerifin kıymeti

Allahü teâlânın âlemlere rahmet olarak gönderdiği, (Habibim)buyurduğu O sevgili Peygamberi övmek, (Her istediğini vereceğim)müjdesi ile...

Devamını Okuyun...

Kürsü ne demektir?


O âyetin meali şöyledir:
(Allah ki, Ondan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama...

Devamını Okuyun...

Resulullaha mahsus hükümler

Peygamber efendimizi bazı hususlarda taklit caiz olmaz. Çünkü sadece Ona ait haram ve farzlar var idi. Bu konuda Mevahib-i Ledünniyye’de buyuruluyor ki...

Devamını Okuyun...

Resulullahın üç vazifesi


O âyetin meali şöyledir:
(Allah ki, Ondan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama...

Devamını Okuyun...

Namazda Resulullahı övmek

Herkes kendi anladığına göre Kur’an-ı kerimden mânâ çıkarmaya kalkarsa, ortaya insan sayısı kadar din çıkar...

Devamını Okuyun...

Resulullahın çok evlenmesi

Resulullah efendimiz, önce 25 yaşında iken, 40 yaşında dul bir kadın olan Hazret-i Hatice ile evlendi. 25 yıl onunla yaşadı...

Devamını Okuyun...

Nebi ve Resul nedir?

Müslümanlıkla ilgisi olmayan böyle iddialar, dinimizi içten yıkmak isteyen din düşmanlarının taktik ve hilelerindendir...

Devamını Okuyun...

Peygamber efendimizi rüyada görmek

Rüyada Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselamı hakiki şekliyle gören, muhakkak Onu görmüş olur...

Devamını Okuyun...

Kitab-ı mukaddeste Ahmed ismi

Müslümanlıkla ilgisi olmayan böyle iddialar, dinimizi içten yıkmak isteyen din düşmanlarının taktik ve hilelerindendir...

Devamını Okuyun...

Vedâ Hutbesi

Hamd, Allahü teâlâya mahsustur. Ona hamd eder, Ondan bağışlanmak diler ve Ona tevbe ederiz...

Devamını Okuyun...

Resulullah efendimizin vefatı

Resulullah efendimizin, hicretin onbirinci yılı, Safer ayının yirmi yedinci günü, mübarek başı ağrımaya başladı. Kendisinden sonra...

Devamını Okuyun...

Peygamberlerin en üstünü

İkinci yazar, hocasını Peygamber sanan süper bir sapıktır. Peygamber efendimiz bütün peygamberlerden üstün olduğu gibi, onun ümmeti de diğer ümmetlerden üstündür...

Devamını Okuyun...

Seyyidlere hürmet

Elbette hürmet etmek gerekir. Bir kimseyi sevenin, onun sevdiklerini, çocuklarını, torunlarını da sevmesi gerekir...

Devamını Okuyun...

Kelam-ı ilahi

Resulullah'ın “sallallahü aleyhi ve sellem” din hakkındaki her sözü, Kur’ana dayanır. İctihadında yanılabilirse de, öyle kalmaz...

Devamını Okuyun...

Resule tâbi olmak (Resule uyun emri)

Elbette Allahü teâlâ, Hristiyanlığın değişeceğini biliyordu. Bilmeyen ilah olur mu? Hristiyanlık değişince, değişmeyecek olan yeni bir din gönderdi...

Devamını Okuyun...