"Hayat tarzım değişti ve huzura kavuştum..."

15/12/2019 Pazar Köşe yazarı S.K

“Müslüman olduktan sonra, Yaradan'a bu kadar yakın olarak yaşamanın ne büyük bir saadet olduğunu kalbimde hissetmeye başladım...”

 

Fatma Kazue, Japon bir hanımdır. Kendi dinini bırakarak Müslüman olmakla şereflenmiştir.

Nasıl Müslüman olduğunu şöyle anlatır:

“İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dinimize olan rağbetin gittikçe zayıflamakta olduğunu görüyordum. Japonlar, yavaş yavaş Amerikalıların hayat tarzına alışıyorlardı. Bu hayat tarzı, insanın dinle alâkasını azaltıyor, onu bir makine hâline sokuyordu. Fakat böyle maddîleşen insanlarda bir büyük eksiklik vardır. Ben bu eksikliği hissediyordum. Ruhumda bir boşluk vardı. Bu hayat tarzından memnun değildim. Fakat noksan olan neydi, bunu anlamaya imkân bulamıyordum...

Bir müddet kalmak için, Tokyo’ya gelen bir Müslümanı ziyaret ettim. Onun din hakkındaki sözlerine ve ibadet tarzına son derecede hayran oldum. Ona birçok sualler sormaya başladım. Verdiği cevaplar, hem beni memnun ediyor, hem de ruhumdaki boşluğu dolduruyordu.

O, bir tek yaratıcı olduğunu, bu yaratıcının, saadet ve selamet ile yaşamamız için neler yapmamız lazım geldiğini bize bildirdiğini, kendisinin de, onun emirlerine uygun olarak yaşadığını anlattı...

Bu sözler, benim üzerimde o kadar derin bir tesir yaptı ki, ben de onun dinini kabul etmek istediğimi bildirdim ve onun rehberliği ile Müslüman oldum...

Müslüman olduktan sonra, yaratana bu kadar yakın olarak yaşamanın ne büyük bir saadet olduğunu kalbimde hissetmeye başladım. Hayat tarzım değişti ve huzura kavuştum. Müslümanlığın hak din olduğunu anlamak için, birbirlerine selam verişlerine dikkat etmek yeter. Biz birbirimize (Günaydın) veya (iyi geceler) der geçeriz. Bu, kuru, maddî sözlerin yerine, Müslümanlar birbirlerine, (Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühu) derler ki, bunun manası, (Huzur ve selamet, Allahü teâlânın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun) demektir. Bundan daha güzel bir söz, bir selâm tarzı düşünülebilir mi?

Müslüman arkadaşım, bana Müslümanların nelere iman ettiği, İslamiyet’in hangi esaslara dayandığı ve nasıl ibadet edildiği hakkında birçok kıymetli bilgiler verdi. Bunlar çok sade, çok mantıki ve insani idi. Gördüm ve inandım ki, İslamiyet, temiz, sade, mantıki ve rahatlık içinde bir hayatı mümkün kılan bir dindir...

Gerek şahsi, gerek sosyal hayatta, insanların rahata ve huzura kavuşabilmeleri için, bu dîne tâbi olmaları lazımdır. Bunun için, kendim huzura kavuştuktan sonra, bütün aile fertlerimi, dostlarımı, ahbaplarımı Müslüman olmaya kavuşturmak için çalışıyorum...”