İkinci Selim Han

İkinci Selim Han

Osmanlı padişahlarının on birincisi ve İslam halifelerinin yetmiş altıncısıdır. Kanuni Sultan Süleyman Hanın oğlu olup, 1524 senesinde doğdu. Şehzadeliğinde mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Devlet idaresi ve teşkilatını iyice öğrenmesi için Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde sancak beyliği yaptı. Valilik yıllarında tahsile devam edip, bilgi ve kültürünü arttırdı. Çok kuvvetli bir kültür seviyesine sahip oldu. İlim ve sohbet meclislerinde çok bulunurdu.

Sultan Süleyman Han, Macaristan seferine çıkıp, Zigetvar Kalesinin fethi öncesinde vefat edince, Padişahın ölümünü gizli tutan Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa, veliaht Selim’e haber göndererek saltanata davet etti. Bu sırada Kütahya Sancakbeyliğinde bulunan Selim Han, süratle İstanbul’a gelerek 30 Eylül 1566 tarihinde tahta çıktı.

Sultan Selim Han, Osmanlı padişahı olmasıyla devlet idaresine ve orduya ehil devlet adamları ve kumandanlar tayin edip, eskilerden bir kısmını da yerinde bıraktı. Veziriazam Sokullu Mehmed Paşayı vazifesinde bırakması devlet idaresi ve imar faaliyetlerinin devamında isabetli oldu.

22 Haziran 1567 de Edirne’ye geçen Selim Han, burada çeşitli devletlerin elçilerini kabul etti. Bu elçilerden özellikle zamanın kudretli devletleri sayılan ve çok değerli hediyelerle gelen Avusturya ve Almanya elçileri dikkat çekiyordu. Çünkü Osmanlı Devleti, Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde, devamlı bu iki devletle mücadele halinde bulunmuş ve her iki devlet de Osmanlı Devletinin askeri kuvvet ve kudreti karşısında kaybolup ezilmişti. Şimdiyse yeni bir hükümdar tahta geçiyordu. İki devletin en büyük endişesi ve merakı, yeni hükümdarın güdeceği siyasetti. Dedesi Yavuz Selim Han gibi bir doğu siyaseti takip ederek İran üzerine mi, yoksa babası gibi Avrupa yakasına mı yüklenecekti? Her iki devlet de, en azından yeni Sultanın siyaseti belli oluncaya kadar Türk ordularını kendi ülkelerinden uzaklaştırmak için, Osmanlı Devletiyle derhal bir sulh akdine büyük ehemmiyet vermekteydi. Selim Han, uzun görüşmelerden sonra, Avusturya ile sekiz yıllığına antlaşma imzaladı (17 Şubat 1567). Buna göre, Kanuni’nin Zigetvar Seferinde fethettiği yerler Osmanlı Devletinde kalacak, Avusturya İmparatoru her sene Osmanlı Devletine 30.000 Macar altını vergi verecekti. Ayrıca iki devlet de birbirlerinin haklarına riayet edecekler ve sınır boylarına saldırılarda bulunmayacaklardı. Bu arada iki devlet arasında çıkması muhtemel hudut anlaşmazlıkları, Osmanlı Devletinin Budin, Avusturya’nın da Macaristan valisi arasında görüşülüp halledilecekti. Avusturya ile antlaşma imzalayan Selim Han, birkaç gün sonra da İran elçisi Şahkulu Hanın, Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde imzalanan Amasya Sulhünün yenilenmesi ricalarını kabul etti.

Bu sırada Yemen’de Zeydi İmamı Topal Mutahhar’ın ayaklanması ortaya çıktı. Kısa zamanda bu ülkenin hemen tamamı isyancıların eline geçti. Topal Mutahhar sahile kadar inip Muha’yı aldı. Osmanlı kuvvetleri Zebid’de zorlukla tutundular. İmam Mutahhar, Zebid’i de sıkıştırmaya başlayınca, Osmanlı birlikleri çok kötü bir vaziyete düştüler. Bu durum üzerine Yemen’e önce Özdemiroğlu Osman Paşa ve ordudan Koca Sinan Paşayı serdar olarak gönderen Selim Han, Yemen’in yeniden devlete bağlılığını sağladı.

Yemen meselesi çıktığı yıllarda, Büyük Okyanus ile Hind Okyanusu arasında bulunan Sumatra adası, Malaka Yarımadası ve bir takım küçük adalara hakim olan Müslüman Açe Sultanlığından bir elçi gelmişti. Uzun yıllardan beri Hind Denizinde faaliyette bulunan Portekizliler çok zengin tabii kaynaklara sahip olan bu adalara göz dikmişler ve Açe Müslüman Sultanlığının istiklalini tehdit etmeye başlamışlardı. Açe Sultanı Alaeddin Şah, devrin cihan devleti ve bütün Müslümanların hamisi durumunda olan Osmanlı Devletinden top, topçu, silah ve askeri mütehassıslar ve bilhassa istihkam mühendisleri istiyordu. Fakat bu sırada Yemen İsyanı çıktığından yardım geciktirilmişti. Selim Han, 1569 da bu uzak sefer için Kızıldeniz Kaptanı Kurdoğlu Hayreddin Hızır Reis’i memur etti. Bu değerli amiral, Zeydilerin eline geçen Aden’i kurtardıktan sonra, 22 gemilik bir filoyla hareket etti. Beraberinde muhtelif usta, birçok top, asker, silah, mühimmat ve yüzlerce gönüllü levend ve topçuyu Açe Sultanına teslim etti. Gelen Türkler buraya yerleştiler. Bunların kurduğu donanma ile Açeliler mühim fütuhatta bulundular. Açeliler, Türk toplarını ve bayraklarını zamanımıza kadar kutsal bir hatıra olarak sakladılar. 

Bu suretle Osmanlı Devletinin tesir alanı Uzakdoğu’ya, Güneydoğu Asya ve Endonezya’ya dayandı.
1569 da Rusya’nın Hazar kıyılarındaki ilerlemelerinin önünü almak, Astırhan’ı kurtarmak ayrıca İran üzerine yapılacak seferlerde Hazar Denizi vasıtasıyla askere kısa zamanda zahire ve harp malzemesi yetiştirebilmeyi sağlamak gayesiyle Volga Nehri ile Don Nehirlerinin birbirlerine çok yaklaştıkları bir noktada kanal açma teşebbüsüne girişildi. Ancak kış mevsiminin gelmesi üzerine çalışmalar tamamlanamadı. Ertesi yıl da İran ile Rusya’nın Kırım Hanını kandırmaları yüzünden, tekrar işbaşı yapılamadığından bu büyük teşebbüs gerçekleştirilemedi.

1569 Haziran ayında İskenderiye yakınlarında Nil teknelerinin yolunu kesen Venedik korsanlarının Müslümanları esir alıp Kıbrıs’ta satmaları olayına çok hiddetlenen Selim Han, derhal Venedik’e bir elçi göndererek Kıbrıs’ın Osmanlı Devletine terkini istedi. Bu isteğin Venedik tarafından reddi üzerine sefer hazırlıklarına başlandı.

Aslında Kıbrıs’ın Osmanlı Devletince fethini mecburi kılan birçok sebep vardı. Osmanlı Devletini, hakimiyeti altındaki Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ulaştıran kara yollarının, uzun, yorucu ve yetersiz olmasına karşılık, Kıbrıs üzerinden bu ülkelere her türlü lojistik destekler daha çabuk, rahat ve ekonomik olarak ulaştırılabilirdi. Ancak Kıbrıs’ın, büyük deniz gücüne sahip Venedik Cumhuriyetinin elinde bulunması bu imkanı ortadan kaldırmaktaydı. Ayrıca Kıbrıs veya yakınlarından geçen Osmanlı ticaret ve hacıları taşıyan yolcu gemileri, Akdeniz’de Hristiyan korsanları tarafından vurularak soyuluyor, Venedik de bu korsanları himaye ediyordu.

İkinci Selim Han, hazırlıkları bitirdikten sonra, Kıbrıs serdarlığına Lala Mustafa Paşayı tayin etti ve 15 Mayıs 1570 de donanma İstanbul’dan ayrıldı. Lala Mustafa Paşa, bütün Avrupa devletlerinin Venedik’e yardım etmelerine rağmen, şiddetli çarpışmalar sonunda 8 Eylül 1570 de Lefkoşe’yi 1 Ağustos 1571 de de Magosa’yı alarak Kıbrıs’ın fethini tamamladı.

Osmanlı askerinin Kıbrıs’a çıkması sırasında Venedik bütün Avrupa devletlerinden yardım istedi. Bunun üzerine Papa V. Piyer’in yoğun faaliyetleri neticesinde İspanya Kralı II. Filip ve Malta Şövalyeleriyle Venedik arasında bir ittifak kuruldu. Bu ittifaka, Toskana, Ceneviz, Savoia ve Ferrara gibi küçük Hristiyan devletçikleri de katıldı. İspanyol Kralı Filip’in kardeşi Don Juan’ın komutasındaki 206 gemiden meydana gelen Haçlı donanması, 6 Ekim 1571 de İnebahtı önlerinde görüldü. Osmanlı harp meclisinde Kılıç Ali Paşanın şiddetli muhalefetine rağmen, Kaptan-ı derya Müezzinzade Ali Paşa, donanmada cenkçi ve kürekçi noksanlığını göz önünde bulundurmadan, düşmana saldırılması yönünde karar aldı. 7 Ekimde başlayan muharebe sonunda, Osmanlı donanması büyük bir yenilgiye uğradı. Sadece sağ kanadı komuta eden Kılıç Ali Paşa, Düşmanın sol kanadındaki Malta donanmasını yok edip kayıp vermeden bölgeden çekildi.

Bu başarı Hristiyanlara hiçbir kâr getirmedi. Hristiyanlar kazandıkları bu zaferin şerefine heykeller dikmekle meşgulken, bizzat Selim Hanın emriyle hummalı bir çalışma içine giren Osmanlı tersaneleri, 1571-72 kışı içinde İnebahtı’da kaybettiğinden daha büyük bir donanma vücuda getirdi. Müezzinzade’nin eliyle kaptan-ı deryalığa getirilen Kılıç Ali Paşa, 13 Haziran 1572 de büyük bir donanmayla İstanbul’dan ayrıldı. İnebahtı’da galip gelmelerine rağmen, donanmaları çok yıpranmış ve bir hayli de asker kaybetmiş olan müttefikler, kendilerini toparlayıp galibiyetin meyvelerini toplamak niyetindeyken bu müthiş Osmanlı donanmasının Akdeniz’de görünmesi, büyük bir şaşkınlıkla karşılandı. Müttefik donanması, Osmanlı donanmasının karşısına çıkmaya cesaret edemedi. İttifaktan ayrılan Venedik, Fransa aracılığıyla barış istedi. 7 Mart 1573 de imzaladığı antlaşma ile Kıbrıs’ın Osmanlı Devletine ait olduğunu kabul etti. Kanuni devrinden beri vermekte olduğu yıllık 500 duka vergi, 1500 dukaya çıkarıldı. Ayrıca Kıbrıs Seferinin tazminatı olarak üç senede ödenmek üzere üç yüz bin duka altını vermeyi taahhüt etti.

Kıbrıs’ın fethinden sonra Kırım Hanına bir miktar asker ve top gönderen Selim Han, 1569 da Astırahan Seferi başarısızlığını telafi etmek ve daha fazla genişlememeleri için gözdağı vermek üzere Rusya içlerine bir sefer düzenlenmesini emretti. Nitekim 1571 baharında harekete geçen Devlet Giray Han, 120.000 kişilik süvariden meydana gelen ordusu ile Rusya üzerine yürüdü. Çok süratli hareket eden Devlet Giray, yaptığı muharebelerde Rus ordularını on binlerce zayiat verdirerek dağıttı ve Moskova’ya girdi. 150.000 esirle Kırım’a dönen Devlet Giray Han, bu zaferi üzerine Taht-alan lakabıyla anıldı. Ertesi yıl tekrar sefere çıkan Devlet Giray Han, Oka Nehrine kadar uzandı. Bu başarıları üzerine İkinci Selim Han, murassa kılıcı, hil’at ve name-i hümayun göndererek Devlet Giray’ı tebrik etti. Çar, Osmanlı Devletine bağlı Kırım Hanlığıyla, yılda 60.000 altın vergi vermeyi kabul ederek barış yaptı.

1574 yılında Boğdan Voyvodası Loan celCumplit isyan ederek, Lehistan’ın da yardımıyla Tuna’nın batı kıyısındaki İbrail, Dinyester’in güney kıyısındaki Bender ve Dinyester boyundaki Akkerman gibi mühim kaleleri ele geçirdi. Üzerine gönderilen ve küçük Türk birlikleriyle desteklenmiş olan Eflak Voyvodasını yendi. Bunun üzerine Selim Han, Üçüncü Vezir Ahmed Paşa ve Kırım Hanı Adil Giray’ı isyanı bastırmakla görevlendirdi. Kısa zamanda bölgeye giden Ahmed Paşa ve Adil Giray Han, Tuna’nın güneyinde üç gün süren kanlı muharebeler sonunda, asileri ve onlara yardım eden Lehistan kuvvetlerini imha ettiler (9 Haziran 1574). Asi Voyvoda da yakalanarak cezalandırıldı ve yerine Petru Şiopul tayin edildi.

İkinci Selim Hanın ilgilendiği işlerden biri de Tunus meselesiydi. İspanya’nın Tunus’tan bir türlü elini çekmemesi bu devletle harp halinin devam etmesine sebep oluyordu. Osmanlı donanması, Kıbrıs Seferine çıktığı sırada, Cezayir beylerbeyi olan Uluç (Kılıç) Ali Paşa da Tunus üzerine yürümüş ve 30.000 kişilik kuvvetle karşısına çıkan Hafsi Sultanı Mevlay Hamid’i yenip, ikinci defa fethetmişti. Fakat kendi yanında fazla bir kuvvet bulunmadığı gibi, bu arada Kıbrıs Seferine katılma emri de aldığından, Tunus’a Ramazan Beyi bırakarak donanmasıyla birlikte Kıbrıs Seferine katılmıştı.

Kaptan-ı deryanın bölgeden uzaklaşmasından sonra, İspanya Kralı Don Juan büyük bir donanmayla Tunus üzerine yürüdü. Direndiği takdirde İspanyolların sivil halka karşı katliama girişeceklerini anlayan Ramazan Bey, Kayrevan’a çekildi ve bu suretle Tunus bir kere daha İspanyolların eline geçmiş oldu (Ekim 1573). Don Juan, Tunus hükümdarlığını kendi taraftarı Mevlay Muhammed’e verip bir miktar da asker bırakıp İspanya’ya döndü.

Cezayir ve Trablusgarb Osmanlı Devletinin elinde olduğu halde, ikisinin ortasında bulunan ve stratejik ehemmiyeti büyük olan Tunus’un, İspanyol hakimiyeti altında halka zulüm eden kukla bir hükümet elinde olması, Akdeniz’de hakimiyeti elinde bulunduran Türk donanması için tehlikeydi. Bu sebeple İkinci Selim Han, Tunus işinin kökünden halledilmesi için emir verdi. Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa, yanında kara ordusu serdarı Koca Sinan Paşa olduğu halde Tunus’a hareket etti (15 Mayıs 1574). Navarin üzerinden Sicilya sularına geçen donanma, Messina havalisini de vurduktan sonra, Tunus üzerine yürüdü. İki yüz ellinin üzerinde harp gemisi ve kırk-elli bin civarında askerden meydana gelen muhteşem Osmanlı donanması, Tunus önlerine gelir gelmez derhal Halk-ul-Vad Kalesi yakınına çıkarma yaptı. Koca Sinan Paşa kendisi Halk-ul-Vad’ı kuşatırken, Trablusgarb Beylerbeyi Mustafa Paşa ile eski Tunus Beylerbeyi Haydar Paşayı Tunus Gölü ile şehir arasında bulunan Bastiyon Kalesini fethe memur etti.

Tunus’un yıllardan beri İspanyollar tarafından tahkim edilerek hiçbir suretle zaptedilemez diye öğündükleri Halk-ul-Vad, Osmanlı ordusuna ancak otuz üç gün mukavemet etti. 24 Ağustosta kale fethedilip Mevlay Muhammed’le kale komutanı Don Pietro Cerrera esir edilerek İstanbul’a gönderildi.
13 Eylülde Bastion Kalesinin de fethiyle Tunus tamamen ele geçti. Tunus, aynen Cezayir ve Trablusgarb gibi bir eyalet haline getirildi ve beylerbeyliğine Ramazan Paşa tayin edildi. Böylece Tunus’ta üç asırdan fazla sürecek olan Osmanlı idaresi başladı.

Tunus meselesinin halledilmesinden yaklaşık bir ay sonra; Osmanlı Devletiyle Almanya arasında Zigetvar Seferinden sonra 17 Şubat 1568’de yapılan antlaşma, 4 Aralık 1574 de yenilenerek, sekiz sene uzatıldı. Bu antlaşmadan hemen sonra rahatsızlanan İkinci Selim Han, 15 Aralık 1574 de vefat etti. Mimar Sinan’a Ayasofya Camii avlusunda yaptırdığı türbeye defnedildi.

İkinci Selim Han, uzuna yakın orta boylu, açık alınlı, ela gözlü ve sarışındı. Avcılık ve yay çekmede fevkalade maharetli olup, zamanında ondan daha kuvvetli yay çeken yoktu. Babası Kanuni Sultan Süleyman devrinde birçok savaşa katılmakla beraber, tahta geçtikten sonra sefere çıkmadı. Çünkü devrindeki seferler umumiyetle büyük deniz seferleri olup bu seferlere de padişahın kumanda etmesi âdet değildi. Tecrübeli ve bilgili bir vezir olan Sokullu Mehmed Paşayı hükümet işlerinde tamamen serbest bırakmakla beraber, lüzumlu gördüğü birkaç meselede duruma müdahale etmiştir. Âlimlere büyük hürmet göstermiş, çok sevdiği büyük âlim Ebüssü’ud Efendiyi vefatına kadar meşihat (şeyhülislamlık) makamında tutmuştur. Cülus bahşişinin ilmiye sınıfına da verilmesi âdetini ilk defa İkinci Selim Han çıkarmıştır.

İkinci Selim aynı zamanda imarcı bir padişahtır. Kısa süren saltanat döneminde Türk ve dünya sanatının şaheseri sayılan Edirne Selimiye Camii’ni inşa ettirmiştir. Tamire muhtaç olan Ayasofya Camiini yaptırdığı istinad duvarlarıyla tahkim ettirerek günümüze kadar gelmesini sağladığı gibi, iki minare eklemiş, yanına iki de medrese yaptırarak külliye haline getirmiştir. Bunlardan başka Mekke-i mükerremenin su yollarının tamiri, Mescid-i Haram’ın mermer kubbelerle tezyini, Lefkoşe Selimiye Camii, Aziz Efendi tekkesi, Navarin limanına hakim bir mevkiye yaptırdığı kule, hayratı arasındadır. 

Osmanlı Sultanları Önsöz

Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’dir. Babası Ertuğrul Gazi’dir. Bunun da babası Süleyman Şah’tır. Oğuzların en kıymetlisi, Kayı hanın kabilesi idi. 

Devamını oku...

Osman Gazi

Sultan birinci Osman han, Ertuğrul beyin oğlu ve Süleyman şahın torunudur. Süleyman şah, Cengiz fitnesinde Ahlat taraflarına yerleşmişti...

Devamını oku...

Orhan Gazi

Osmanlı padişahlarının ikincisidir. 1281 yılında Söğüt’te doğdu. Babası Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi, annesi Ömer beyin kızı Bala Hatundur. İslam terbiyesiyle yetiştirildi...

Devamını oku...

Birinci Murad Han

Sultan Murad-ı Hüdavendigar, Osmanlı padişahlarının üçüncüsüdür. Sultan Orhan’ın oğlu, Yıldırım sultan Bayezid’in babasıdır. 1326 da doğdu. Bursa valisi oldu. Babası zamanında altın para basılmasında hizmeti görüldü...

Devamını oku...

Birinci Bayezid Han (Yıldırım Bayezid)

Yıldırım sultan Bayezid, Osmanlı padişahlarının dördüncüsüdür. Murad-ı Hüdavendigar’ın oğlu ve Çelebi sultan Mehmed’in babasıdır. 1360 da doğdu. 1388 de, babası şehit olunca, tahta çıktı...

Devamını oku...

Çelebi Mehmed Han (Birinci Mehmed Han)

Osmanlı padişahlarının beşincisi ve Osmanlı devletinin ikinci kurucusudur. Timur bozgununda esir olmadan Amasya’ya geldi. Pederinin vefatından sonra, burada saltanatını ilan etti...

Devamını oku...

İkinci Murad Han

Altıncı Osmanlı padişahıdır. Babası Çelebi Sultan Mehmed’dir. 1404 de Amasya'da doğdu. Çocukluğu Amasya, Bursa ve Edirne'de geçti. Küçüklüğünden itibaren devrin büyük âlimlerinden okuyarak yetişti...

Devamını oku...

Fatih Sultan Mehmed Han

Osmanlı padişahlarının yedincisidir. İkinci Murad hanın oğlu, ikinci Bayezid hanın babasıdır. 1429 da Edirne’de doğup, 1481 de Gebze’de vefat etti. Türbesi Fatih camii yanındadır...

Devamını oku...

İkinci Bayezid Han

Sekizinci Osmanlı padişahıdır. Fatih Sultan Mehmed’in iki oğlundan büyüğüdür. 1447 yılında doğdu. Küçük yaştan itibaren tam bir ihtimamla yetiştirilen şehzade Bayezid, devrin en kıymetli âlimleri elinde tahsil gördü...

Devamını oku...

Birinci Selim Han (Yavuz)

İslam halifelerinin yetmiş dördüncüsü ve Osmanlı padişahlarının dokuzuncusudur. İkinci Bayezid hanın oğlu, sultan Süleyman hanın babasıdır. Hilafeti Osmanlı padişahlarına bağlayan budur...

Devamını oku...

Birinci Süleyman Han (Kanuni)

Kanuni sultan Süleyman, İslam halifelerinin yetmiş beşincisi ve Osmanlı padişahlarının onuncusudur. Yavuz sultan Selim hanın oğlu, ikinci Selim hanın babasıdır. 1494 senesinde doğup, 1566 da vefat etti...

Devamını oku...

İkinci Selim Han

Osmanlı padişahlarının on birincisi ve İslam halifelerinin yetmiş altıncısıdır. Kanuni Sultan Süleyman Hanın oğlu olup, 1524 senesinde doğdu. Şehzadeliğinde mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü...

Devamını oku...

Üçüncü Murad Han

İslam halifelerinin yetmiş yedincisi, Osmanlı padişahlarının on ikincisidir. İkinci Selim hanın oğlu, sultan üçüncü Mehmed hanın babasıdır. 1546 da doğup, 1595 de vefat etti...

Devamını oku...

Üçüncü Mehmed Han

İslam halifelerinin yetmiş sekizincisidir ve Osmanlı padişahlarının on üçüncüsüdür. Üçüncü Murad hanın oğlu ve birinci Ahmed hanın babasıdır...

Devamını oku...

Birinci Ahmed Han

İslam halifelerinin yetmiş dokuzuncusu ve Osmanlı padişahlarının on dördüncüsüdür. 1603 de halife oldu. 1617 de, yirmi sekiz yaşında vefat etti...

Devamını oku...

Birinci Mustafa Han

Osmanlı padişahlarının on beşincisi ve İslam halifelerinin seksenincisidir. 1591 senesinde Manisa'da doğdu. Her şehzade gibi iyi bir eğitim gördü...

Devamını oku...

İkinci Osman Han (Genç Osman)

Osmanlı padişahlarının on altıncısı ve İslam halifelerinin seksen birincisidir. Babası Sultan birinci Ahmed Handır. 1604 senesinde İstanbul'da doğdu. İyi bir eğitimle yetiştirildi...

Devamını oku...

Dördüncü Murad Han

İslam halifelerinin seksen ikincisi, Osmanlı padişahlarının on yedincisidir. 1609 da doğup, 1640 da vefat etti. Babası, birinci Ahmed hanın türbesindedir. Kardeşi ikinci Osman han da buradadır...

Devamını oku...

İbrahim Han

Osmanlı padişahlarının on sekizincisi ve İslam halifelerinin seksen üçüncüsüdür. Birinci Ahmed Han ile Mahpeyker Kösem Sultanın oğlu olup, 1615 yılında doğdu. Bu adı taşıyan tek Osmanlı hükümdarıdır...

Devamını oku...

Dördüncü Mehmed Han

Osmanlı padişahlarının on dokuzuncusu, İslam halifelerinin seksen dördüncüsüdür. Babası Sultan İbrahim Handır. 1648 de padişah oldu...

Devamını oku...

İkinci Süleyman Han

Osmanlı padişahlarının yirmincisi, İslam halifelerinin seksen beşincisidir. Sultan İbrahim Hanın oğlu olup, 1624 tarihinde İstanbul’da doğdu. Şehzadeliğinde mükemmel tahsil ve terbiye gördü...

Devamını oku...

İkinci Ahmed Han

Osmanlı padişahlarının yirmi birincisi ve İslam halifelerinin seksen altıncısıdır. Sultan İbrahim Hanın üçüncü oğlu olup, 1643 de doğdu...

Devamını oku...

İkinci Mustafa Han

Osmanlı padişahlarının yirmi ikincisi ve İslam halifelerinin seksen yedincisidir. Sultan dördüncü Mehmed’in oğlu, birinci Mahmud ile sultan üçüncü Osman’ın babalarıdır. 1664 de doğup, 1703 de vefat etti...

Devamını oku...

Üçüncü Ahmed Han

İslam halifelerinin seksen sekizincisi ve Osmanlı padişahlarının yirmi üçüncüsüdür. Sultan dördüncü Mehmed Hanın oğludur. 1673 de doğup, 1736 da vefat etti. Turhan sultan türbesindedir. 1703 de cülus edip, 1730 da hal edildi...

Devamını oku...

Birinci Mahmud Han

Yirmi dördüncü Osmanlı padişahı olup, İslam halifelerinin seksen dokuzuncusudur. Babası İkinci Mustafa Handır. İstanbul’da, 1696 tarihinde doğdu. Şehzadeliğinde, yüksek fen ve din ilimleri öğretilerek yetiştirildi. Aklı, zekası, kabiliyeti ve anlayışı kuvvetliydi...

Devamını oku...

Üçüncü Osman Han

İslam halifelerinin doksanıncısı ve Osmanlı padişahlarının yirmi beşincisidir. Sultan ikinci Mustafa Hanın oğlu olup, 1699'da doğdu. 1754 tarihinde ağabeyi Birinci Mahmud Hanın vefatı üzerine sultan oldu...

Devamını oku...

Üçüncü Mustafa Han

Osmanlı padişahlarının yirmi altıncısı ve İslam halifelerinin doksan birincisidir.
Sultan üçüncü Ahmed’in oğlu, üçüncü Selim hanın babasıdır. 1717 de doğup, 1774 de vefat etti. 1757 de halife oldu...

Devamını oku...

Birinci Abdülhamid Han

Osmanlı padişahlarının yirmi yedincisi ve İslam halifelerinin doksan ikincisidir. Sultan üçüncü Ahmed’in oğlu, sultan dördüncü Mustafa ile, sultan ikinci Mahmud’un babalarıdır...

Devamını oku...

Üçüncü Selim Han

İslam halifelerinin doksan üçüncüsü ve Osmanlı padişahlarının yirmi sekizincisidir. Sultan üçüncü Mustafa’nın oğludur. 1761 de doğdu. 1789 de amcası birinci Abdülhamid handan sonra halife oldu...

Devamını oku...

Dördüncü Mustafa Han

Osmanlı sultanlarının yirmi dokuzuncusu, İslam halifelerinin doksan dördüncüsüdür. Babası birinci Abdülhamid Handır. İstanbul'da 1779'da doğdu. Şehzadeliğinde yüksek din ve fen bilgileri öğretilerek yetiştirildi... 

Devamını oku...

İkinci Mahmud Han

İslam halifelerinin doksan beşincisi ve Osmanlı padişahlarının otuzuncusudur. Birinci Abdülhamid hanın oğlu, sultan Abdülmecid hanın babasıdır. 1785 de doğup, 1839 da vefat etti. 1808 de halife oldu... 

Devamını oku...

Abdülmecid Han

Osmanlı padişahlarının otuz birincisi ve İslam halifelerinin doksan altıncısıdır. Sultan ikinci Mahmudun oğludur. Sekiz oğlundan dördü padişah oldu. 1823 de doğdu. 1839 da padişah oldu. 1861 de vefat etti. Sultan Selim camii bahçesindedir... 

Devamını oku...

Abdülaziz Han

Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi ve İslam halifelerinin doksan yedincisidir. Sultan ikinci Mahmud’un ikinci oğludur. 1830 da doğdu. 1860 da halife oldu. 1876 da Dolmabahçe sarayından alınıp, Topkapı sarayına hapis edildi... 

Devamını oku...

Beşinci Murad Han

Osmanlı padişahlarının otuz üçüncüsü, İslam halifelerinin doksan sekizincisidir. Babası, Abdülmecid Handır. 1840 da İstanbul’da doğdu... 

Devamını oku...

İkinci Abdülhamid Han

Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve en yüksekleri idi. İslam halifelerinin doksan dokuzuncusu idi. 1842 de doğdu. 1876 da halife oldu. 1918 de vefat etti. Çemberlitaş’ta, dedesi sultan Mahmud’un türbesindedir... 

Devamını oku...

Mehmed Reşad Han

Osmanlı padişahlarının otuz beşincisi ve İslam halifelerinin yüzüncüsüdür. Çocukluğundan itibaren hususi olarak iyi bir tahsil ve terbiye ile büyüdü. Yüksek din ve fen bilgilerini okudu... 

Devamını oku...

Vahideddin Han

Altıncı sultan Mehmed, sultan Abdülmecid’in oğludur. Padişah olan dört kardeşten en küçüğüdür. Osmanlı padişahlarının otuz altıncısı ve sonuncusudur. İslam halifelerinin yüz birincisi ve sonuncusudur... 

Devamını oku...

Osmanlı'ya iftira

Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasıyla ortaya çıkan devletlerin, kendi rejimlerini ayakta tutabilmek için önceki yönetimleri kötülediğini belirten Demirel... 

Devamını oku...

Osmanlı Sultanlarının ahlakı

İslamiyet’e şeref verilemez. Ondan şeref alınır. Hazret-i Ömer, (Biz, zelil, aşağı kimselerdik. Allahü teâlâ, bizleri müslüman yapmakla şereflendirdi) buyuruyor... 

Devamını oku...

Fatih Sultan Mehmed’e iftira

İftiraların kaynağı Hristiyanlardır. İstanbul’un fethine tahammül edemiyorlar. Yerli maşaları ile bu büyük sultana hücum ediyorlar... 

Devamını oku...

Şehzadeleri öldürmek

Bu iftira, tarih kitaplarına kadar geçmiştir. Aslı yoktur. Suç işlememiş bir çocuğa, sen büyüyünce padişahlığa göz dikeceksin, seni öldüreceğiz demek asla caiz olmaz... 

Devamını oku...

Yıldırım Bayezid han

İslam düşmanları, hiç bir vesikaya dayanmadan (Yıldırım içki içerdi) diye yalan söylüyorlar, iftira ediyorlar. Maalesef müslümanım diyen bazı ahmak kimseler de, bu dinsizlerin tesiri altında kalıp, onları vesika göstererek yüce padişaha aynı iftirayı yapıyorlar... 

Devamını oku...

Yavuz Sultan Selim Han

Tarihi kaynaklar diyor ki: 1258'de, Hülagü Han, Bağdat’ı alıp, Abbasi hilafetini yıkmış, halifeyi de çocukları ile birlikte öldürmüştü... 

Devamını oku...

Timur Han

Timur Han, müslüman idi. Çok medrese ve kütüphane yaptı. Teftazani gibi büyük âlimlerin sohbetinde bulunur, nasihatlerini dinlerdi... 

Devamını oku...

Dördüncü Murat

Diğer Osmanlı sultanları gibi, Dördüncü Murat Han da içki içmezdi. Din düşmanları "İçki içerdi" diye iftira etmişlerdir. Tütün, enfiye ve içkiyi yasak etti. Kendi harbe giderek Tebriz’i geri aldı.. 

Devamını oku...

Kuyucu Murat Paşa

Murat Paşanın aleyhinde söylenen sözlerin aslı yoktur. Murat Paşa, Nemçe, yani Avusturya muharebesinden başarı ile dönünce, hicri 1015de sadrazam oldu... 

Devamını oku...

Âmirsiz toplum olmaz

Âyet-i kerimeyi kendi görüşüne göre yorumlamak çok tehlikelidir. Peygamber efendimiz nasıl bildirmişse, âlimler nasıl açıklamışsa öylece bildirilir... 

Devamını oku...

Padişahlar ve hac

Tarihi olaylarda tarih kitaplarına, dini konularda ise dini kitaplara bakılır. Hacca gitmek dini bir vazifedir. Bunun nasıl yapılacağı, hangi hallerde, kimlerin bu vazifeden muaf tutulacağı hakkında din kitaplarına bakılır... 

Devamını oku...

Sultanlara dua

Müslümanların sultanına itaat ve iyi dua etmek, Ehl-i sünnet itikadındandır. Fıkıh kitaplarında yazdığı gibi, sultana beddua etmek doğru değildir, iyi dua etmek gerekir. (R.Nasıhin)... 
Devamını oku...

Halife seçiminde şu'ra ve tayin usulü

Osmanlıların halife seçme usulü, Hazret-i Ebu Bekir'in ictihadına göre idi. O tayinle yerine halife seçmiştir. (Yerime Ömer halife olsun) demiştir. Hazret-i Ömer de, yerine tek kişiyi seçmek istemiştir... 

Devamını oku...

“Harem” ile ilgili romanlar

Bazı Valide Sultanlar ve hayır hasenatları hakkında özet bilgi verelim: Hürrem Sultan Kanuni Sultan Süleyman Hanın zevcesidir. Haseki ve Hürrem Sultan ismiyle meşhur oldu. 1558 tarihinde İstanbul’da vefat etti... Devamını oku...

Bu kadar yangın tesadüf mü?

Vehhabilik maddesine özetini aldığımız (İngiliz Casusunun İtirafları) kitabında, İslamiyet’i yıkmak, müslümanların birliğini bozmak, dinsizleştirmek için hazırlanan planlarda şu iki madde yer alıyor... 

 Devamını oku...

Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi

Sultan İkinci Abdülhamid Han, Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini, Onun kutsal beldesine hizmetler götürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir... Devamını oku...

İnsan yetiştirmek

Ansiklopedilerdeki bilgilere göre, bu tarihçinin, zamanındaki padişahlardan yüz bulamadığı, onların itimadını kazanamadığı, bazı görevlerinden azledildiği bildiriliyor... 

 Devamını oku...

Zimem defteri

Zimem, zimmet kelimesinin çoğuludur. Zimmet burada borç demektir. Zimem defteri borçluların borçlarının yazılı olduğu defter demektir... 

Devamını oku...