Abdülaziz Han

Abdülaziz Han

Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi ve İslam halifelerinin doksan yedincisidir. Sultan ikinci Mahmud’un ikinci oğludur. 1830 da doğdu. 1860 da halife oldu. 1876 da Dolmabahçe sarayından alınıp, Topkapı sarayına hapis edildi. Beş gün sonra Mithat paşa ve serasker [savunma bakanı] Hüseyin Avni paşa, Süleyman paşa ve arkadaşları tarafından, Ferıyye sarayında Kur'an-ı kerim okurken bilek damarları kestirilerek şehit edildiği, sultan Vahideddinin baş katibi, Ali Fuat beyin hatıralarında yazılıdır. Ferıyye sarayı, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, Galatasaray lisesinin orta kısmı olan yalıdır. Sultan Mahmud türbesindedir. Sultan Murad, bu işkenceli ölümü işitince, korkudan aklı bozuldu.

(Belgelerle Türk tarihi dergisi)nin 1967 Kasım ve 2 sayılı nüshasında diyor ki: 
İstanbul üniversitesine bağlı kıymetli eserler arasında, İbnül-Emin Mahmud Kemal beyin [3310] numaralı defterinde, sultan Abdülaziz hanın annesi Pertevniyal valide sultanın söyleyip yazdırdığı (Sergüzeşt-name) vardır. Yıldız evrakı arasında görülüp, İbnül-Emin Ahmed Tevfik beyin, 1918 de suretini çıkardığı bu sergüzeşt-namede Pertevniyal sultan diyor ki: 

1876 senesi, Camazil-evvelin yedinci [30 Mayıs] günü, sabaha karşı saat sekizde, valide sultanı yataktan kaldırıyorlar. Sultan, oğlu Abdülaziz hanı uyandırıyor. Halife, (Anne bunu bana kim yaptı? Beni sultan Selime mi döndürecekler? Ben kime ne ettim?) diyor. Valide sultan (Avni paşa etti) diyor. (Yalnız Avni etmedi. Rüştü paşa ile Ahmed ve Mithat paşalar da, bu işe dahil. Ben bu felaketi otuz kırk defa rüyamda gördüm. Bundan sonra, Cebrail gökten inse, devlet reisi olmam. Cenab-ı Hakkın takdiri böyle imiş) diyor. 30 Mayıs 1876 Salı günü kayıkla Topkapı sarayına götürülüp, üçüncü Selim hanın şehit edildiği odada, hapis olunuyor. Çorba gönderiyorlar. Kalfa (Kaşıksız, efendimizin önüne nasıl koyayım?) diyor. Bir kırık tahta kaşık veriyorlar. Halife, biraz içiyor. Abdest almak için, nalın aratıyor. (İzin yok) diyerek vermiyorlar. Abdesthaneye yalın ayak giriyor. Üç gün kuru tahta üstünde aç, susuz bırakılıyor. Kayıkta yağmurdan ıslanmış olan elbisesini çıkarmak için gecelik istiyor. (İrade yoktur) diyerek vermiyorlar. Sultan Murada tebrikname ve acıklı mektuplar gönderip yalvarıyor. Dördüncü gün, (2 Haziran sabahı) sultan Muradın iradesi ile diyerek, Ferıyye sarayına götürüyorlar. İçeri hızlı girdiği için, bir süngülü asker, göğsünden itiyor. (Annem nerede?) diyor. Annesi koşup gelerek, yukarı çıkarıyor. Askerlerin saygısızca konuşturulduğunu görünce, (Aman anneciğim. Bunlar beni öldürecekler) diyerek ağlıyor. İki gün sonra, eski, yırtık eşya gönderiyorlar. Askerler, ikide bir, kılıcını isteriz diye hücum ediyor. Vermiyor ise de, Valide sultan, gizlice vermek zorunda kalıyor. 4 Haziran sabahı Valide sultan içeri gelip, kapının açık olduğunu ve halifenin kanlar içinde yattığını görünce, feryat ediyor. Halife, ellerini, annesinin göğsü üzerine koyup (Allah, Allah) diyor. Gelenler, Valide sultanı başka odaya götürüyor, kulağındaki küpeleri ve yüzüğünü çekip alıyorlar. Halifeyi eski bir perdeye sarıp, Ortaköy karakoluna götürüyorlar. Can çekişirken Rüştü, Mithat ve Avni paşalar ve yardakçıları gelip, (Bizi azlet!) diyerek alay ediyorlar. Valide sultan, (Aslanım şehit oldu. Beni de şehit etsinler) diye feryat ediyor. Asker gelip, (Sultan Murad irade etti. Seni Beylerbeyi sarayına götüreceğiz) diyorlar. Valide sultan, (Benim yerim, Yeni-saraydır) diyor. Valide sultanın kollarından çekip yalın ayak, yaşmaksız ve feracesiz karakola götürüp, paşalara seyrettiriyorlar. Halifenin zevcelerinden Tıryal hanım efendi gelip, (Canım, Allah rızası için namusu ile oynamayın. Hiç olmazsa araba ile götürünüz) diyor. Paşalar, başarılarından pek keyifli kahkaha atmaktadırlar. Tıryal hanımın arabasına bindirilerek yeni-saraya (Topkapı sarayına) götürülüyor. Başka araba ile Tıryal hanımı da, zorla oraya götürüyorlar. Üç gün sonra kızlar ağası Topkapı sarayına geliyor. İki sultanın ayrı odalarda baygın yattıklarını görüyor. Altı gece sonra, odalarına birer kandil gönderiliyor. Otuzsekiz gün sonra Ferıyye sarayına götürülüyorlar. Kapı ve pencereleri çivileniyor. Sekiz gün Valide sultana eziyet ederek (Mallarının yerini bildir) diyorlar. Dokuzuncu gün, pencereler açılıyor. 31 Ağustos 1876 da beşinci Murad tahttan indirilip, Dolmabahçe sarayından Çırağan sarayına götürülüyor. Sultan Abdülhamid han tahta çıkınca, işkencelerden kurtulup, rahata kavuşuyorlar. Sultanlara yapılan işkencelerin, sultan Muradın emri ile olduğunu söylerlerdi. Halbuki sultan Muradın bir şeyden haberi yoktu. Sultan Abdülaziz’in tebriklerini ve yalvarmalarını paşalar sultan Murada göstermiyor. Sultan adına kendileri cevap yazıp aldattıkları, 1959 tarihli askeri tarih mecmuasında uzun yazılıdır.

1967 de İstanbul'da basılmış olan T.Yılmaz Öztuna’nın (Türkiye tarihi)nin onikinci cildinde özetle diyor ki: 
(Sultan Abdülaziz’in hal edilmesi, birkaç ahlaksız veya safdil devlet adamının, şahsi ihtirasları uğruna oldu. Bunların başında, eski sadrazam Hüseyin Avni paşa geliyordu. Kurmaylıktan yetişmiş, üç defa serasker olmuştu. Bir uşağın oğlu idi. (Kinim dinimdir) diyen kindar adamlardan biri idi. Mason Fuat paşanın yetiştirmesi idi. Meziyetsizliklerinden, kötülüklerinden dolayı azlolunur, sonra entrikalarla yine bir makam kapardı. Mahmud Nedim paşa tarafından azledilip sürüldüğü ve rütbesi ve nişanları alındığı için, padişaha kin bağladı. Sultanı tahtından indirmeye ve öldürmeye karar verdi. Londra’ya gidip, ingilizlerle bu işi planlaştırdı. Facianın ikinci adamı Mithat paşanın batı kültürü olmadığı gibi, din bilgisi de yoktu. Tuna ve Bağdat valiliklerinde yaptığı işler, Avrupa basınında alkışlanmış, bilhassa ingilizler tarafından şımartılmıştır. Hislerine kapılan, acele ve yanlış kararlar veren, bu yüzden iyi iş görmeye müsait olmayan bir adamdı. Ali paşa gibi, ölünceye kadar sadarette kalacağını umarken, iki ay içinde azledilmesini, gururuna yedirememiş, hükümdara düşman olmuştur. İçki masalarında, devlete ait kararlar alırdı. İngiltere’deki parlamento idaresini aynen alırsa, Türkiye’nin aynen İngiltere olacağını sanırdı. Böyle bir idareyi yürütecek tek şahsın, kendisi olacağına inanırdı. Mithat paşanın, meşrutiyeti tesis edebilmek için hal işine karıştığını ileri sürmek, gerçeğe hiç de uymamaktadır. Avni paşa, hal projesini Mithat ve Şirvanizade Muhammed Rüştü paşalara, sonra zamanın sadrazamı mütercim Rüştü paşaya açtı. Şirvanizadeden yüz bulamayınca, onu Taife sürdürdü ve orada zehirletti. Mithat paşa, sadrazam Mahmud Nedim paşanın, kendisini merkezden uzaklaştıracağını vehim ederek, hal işine karışmıştır denilebilir. Hal işine Mithat paşanın emri ile, uydurma fetva veren Şeyhul İslam Hasen Hayrullah efendi de, bu makamından, önce azledilmiş, bu yüzden sultana kin bağlamıştı. Sultan Abdülaziz, bunun için, (O, sarayda iken, müfsid imam denirdi. Rüştü paşanın tavsiyesi ile Şeyhul İslam yaptık, Allah vere de, bir halt etmese) demiştir.

Sultan Abdülaziz’in hal’inin bir vatanperverlik olacağına inanan tek adam, savaş okulu nazırı [kumandanı] Süleyman paşa idi. Yirmibeş Mayıs gecesi, Redif ve Süleyman paşalar, Avni paşanın Kuzguncuktaki evinde toplanarak, üçyüz (300) harbiye talebesinin Dolmabahçe sarayını kuşatmasına karar verdiler. Talebeye, Sultanı korumak için gidiyoruz denildi.

Avni paşa sultanı öldürmeyi çoktan planlamış ve nihayet bu cinayeti işlemiştir. Uzun zaman sarayda casusu olan, ikinci mabeynci Fahri beyi bu işte kullandı. Cezayirli Mustafa pehlivanı ve Yozgatlı pehlivan Mustafa çavuşu ve Boyabatlı hacı Mehmed pehlivanı Ferıyye sarayına bahçıvan yaptılar. Fahri beyle bu pehlivanlar, odaya girip, uzun dövüşmeden sonra bileklerini kesip pencereden bahçeye kaçtılar. Avni paşa, çığlık seslerini duyarduymaz, Kuzguncuktaki yalısından, kayıkla, hemen Ferıyyeye geldi. Ölüm raporunu imzalamak istemeyen iki doktordan birini, Avni paşa hemen Trablusgarba sürdü. İkincisi olan Ömer beyin apoletlerini [formalarını] hemen orada sökmüştür. 1293 [m. 1876] Haziranın 4. cü günü sabahı, sultan Abdülaziz’in Ortaköy sahilinde Ferıyye sarayındaki odasından garip sesler gelmeye başladı. Saat dokuz buçukta odaya girenler, eski hakanı kanlar içinde buldular. Ertesi gün yayınlanan hükümet tebliği, şöyle diyordu: (Sultan Abdülaziz sakalını düzeltmek üzere istediği küçük makasla her iki bileğinin damarlarını açarak intihar etmiştir. Serasker Avni paşa cesedi karakola nakil ettirmiştir.) Bu tebliğ ve ekli tabib raporu, hiç kimseyi inandıramadı. Doktorlara yalnız bilekler gösterilmiştir. Avni paşa, birkaç sene önce de, sultan Abdülazizi zehirlemeye teşebbüs etmişti. Mithat paşa, ölümü işitince, (Hakanın muhafazası pek müşkil ve tehlikeli olduğundan, bu vech ile vefatı pek iyi oldu) demiştir. Maliye nazırı Yusuf paşa ise, (Melun herif [Avni paşa] padişahın başını yedi. İnşaallah yakında o katil de katledilir) demiştir. Sadrazam mütercim Rüştü paşa da, (Naşı karakola çıkardıkları zaman canlı imiş. Hekimler de, canlı olduğunu tasdik eylediler) demiştir. Üç pehlivana yüzer altın maaş bağlanarak, sırrı ifşa etmeleri önlendi. Sultan Abdülaziz’in naşını yıkayan sekiz imam, Yıldız muhakemesinde, sultanın iki dişi kırılmış, sakalının sol tarafı yolunmuş, sol memesi altında büyük bir çürük vardı demişlerdir. Pehlivanlar da, yaptıklarını sonradan itiraf etmişlerdir. İntihar edecek şahsın her iki bileğinin damarlarını birlikte kesemeyeceği de tıp ilminde meydandadır. Hüseyin Avni paşa, sultan Abdülaziz’in hal edileceğini birkaç sene önce Londra’da İngiliz nazırlarına söylemek cesaret ve hiyanetinde de bulunmuştu. Bunun için, (Encyclopaedia Britannica) intihar tezini ileri sürmektedir. Son çıkan, (Grand Larousse) ise, öldürüldüğünü yazmaktadır. 1940 tarihli (Larousse illustre)de, (fut assassiné en 1876= 1876 da katledildi) yazılıdır. 5 Haziran günü cenazesi büyük merasimle kaldırıldı. Topkapı sarayında yıkandı. Pederi sultan ikinci Mahmud hanın Çemberlitaş’taki türbesine defnedildi.

Süleyman paşa, bu inkılabın meşrutiyet için yapıldığını söyleyince, Avni paşa, sen sus! Asker siyasete karışmaz demiştir. Halbuki, kendisi, askeri çoktan siyasete karıştırmış. Balkanlarda felaketli hadiselerin patlak vermesine sebep olmuştu. Nitekim, 2 Temmuzda Sırp ve Karadağ prenslikleri isyan etti. Balkanlar karıştı. 24 Nisan 1296 [m. 1877] de Rusya’nın arabulucu teklifi red edilerek, 93 harbi başladı. Hemen müşir yapılan Süleyman paşa, Şıpka geçidini ruslara kaptırınca, mağlubiyete sebep oldu. Plevne’de üç kere zafer kazanarak gazi ünvanını alan Osman paşayı kıskandı. Maçka meydan muharebelerini de gayb ederek, Edirne’ye kadar kaçtı. Böylece, Edirne de, harap oldu. Ruslar Ayastefanosa [Yeşilköye] kadar geldi. İngilizler, bu mağlubiyeti fırsat bilerek, 20 Mayıs 1878 de, İstanbul'da Ali Süavi vakasını çıkarıp, ikinci Abdülhamid hanı devirmek, hilafeti lağv etmek istedi ise de, muvaffak olamadı. Ali Süavi mason idi. Karısı ingiliz idi. (Yeni Türkiye tarihi) diyor ki, (İkinci Abdülhamid hanın diplomasisi [Aklı ve zekası] olmasaydı, 93 harbinin zararları daha büyük olacaktı). Süleyman paşa, sefih ve zelil bir hayat sürerek, 1891 de Bağdat’ta öldü.

Abdülaziz hanı şehit ettiren paşalar, başarılarının zevki içinde, Mithat paşanın Bayeziddeki konağında, 15 Haziran gecesi toplanmışlardı. Odaya giren erkan-ı savaş kolağası, 26 yaşındaki, Hasen bey, Avni paşayı ve sonra hariciyye nazırı Raşit paşayı vurup öldürüyor. Mithat paşayı kovalıyor ise de, paşa mutfağa kaçıp, aşçının dolabına saklanıp, ölümden kurtuluyor. Yaralı yakalanan Hasen bey, ertesi gün Bayezid meydanında şehit ediliyor. Edirnekapı’dan Topkapı’ya giderken, sağ köşede, parmaklıklı mezarının büyük taşında (Ümera ve guzati çerakiseden İsmail beyin oğlu olup, Savaş okulunu bitirip, kolağası rütbesinde iken, genç yaşında, velinimeti uğrunda fedayi can eden, Çerkes Hasen beyin kabridir) yazılıdır. Sultan Abdülaziz han, Çerkes Hasen beyin eniştesi idi. Halifenin feci şekilde şehit edildiğini ve annesi Pertevniyal sultana çok çirkin işkenceler yapıldığını işiten sultan Muradın üzüntüden ve bu felaket yolunun sonunu düşünmekten aklı bozuldu.

Sultan Abdülaziz han, onbeş senelik saltanat zamanını Dolmabahçe sarayında geçirdi. Bu sarayda iken hal edildi. Beşinci Murad da üç aylık saltanatını bu sarayda geçirdi. İkinci Abdülhamid han, bu sarayda yedi ay oturduktan sonra, Yıldız kasrlarına yerleşti. Sonra Yıldız sarayını yaptı. Sultan Mehmed Reşad da, Dolmabahçe sarayında oturdu.

Sultan Abdülaziz han, 1862 de yeni askeri elbiseleri kabul etti. 1863 de posta pulu kullanıldı. 1869 da Süveyş kanalı açıldı. 1871 de İstanbul'da tramvay işletilmeye başladı. 1875 de Galata tüneli yapıldı ve askeri rüştiyye mektepleri açıldı. 1863 de Osmanlı bankası açıldı. 1864 de sahillere deniz feneri konuldu ve devlet şurası [Danıştay] kuruldu. 1867 de sultani mektepleri [liseler] açıldı. 1868 de Sanayi mektepleri açıldı. 1869 da Fransa imparatoriçesi İstanbul’u ziyaret etti. 1870 de Avusturya imparatoru, sultan Abdülazizi ziyarete geldi. 1870 de şark demir yolları yapıldı. 1870 de tıbbiyyei mülkiye açıldı ve orman ve maden mektepleri açıldı ve Eski saray dış kapısı, yani üniversitenin Bayezid meydanına açılan giriş kapısı yapıldı. 1871 de itfaiyye alayı teşkil edildi. 1872 de seyyar havz yapıldı ve Darüşşefeka lisesi açıldı. 1873 de İran şahı, sultan Abdülazizi ziyarete geldi ve İzmit demir yolu yapıldı.

Abdülaziz han, kardeşi gibi, memleketin idaresini Ali ve Fuat paşanın ve bunların yetiştirdiği masonların ellerine bıraktı. Bunlar da, İngilizin siyasetine göre hareket ettiler. Dağıstanlı şeyh Şamil, yirmi sene ruslarla kahramanca cihad yaparak, ordularını perişan ederken, seyirci kaldılar. Bu mücahidin 1866 da esir düşmesine sebep oldular. Rusların 1873 de, Semerkand, Buhara ve Hiveyi işgal etmelerine de sebep oldular. Ömürlerini Avrupa’da geçirdiler. Memlekette kaldıkları zaman, Tanzimat fermanındaki mason planlarının tatbik edilmeleri için çalıştılar. Bu hıyanetlerinin sebebi mesulü elbette Halifenin gafleti idi. Bu gafletinin neticesinde, masonlar ve onlara aldananlar tarafından şehit edildi.

Osmanlı Sultanları Önsöz

Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’dir. Babası Ertuğrul Gazi’dir. Bunun da babası Süleyman Şah’tır. Oğuzların en kıymetlisi, Kayı hanın kabilesi idi. 

Devamını oku...

Osman Gazi

Sultan birinci Osman han, Ertuğrul beyin oğlu ve Süleyman şahın torunudur. Süleyman şah, Cengiz fitnesinde Ahlat taraflarına yerleşmişti...

Devamını oku...

Orhan Gazi

Osmanlı padişahlarının ikincisidir. 1281 yılında Söğüt’te doğdu. Babası Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi, annesi Ömer beyin kızı Bala Hatundur. İslam terbiyesiyle yetiştirildi...

Devamını oku...

Birinci Murad Han

Sultan Murad-ı Hüdavendigar, Osmanlı padişahlarının üçüncüsüdür. Sultan Orhan’ın oğlu, Yıldırım sultan Bayezid’in babasıdır. 1326 da doğdu. Bursa valisi oldu. Babası zamanında altın para basılmasında hizmeti görüldü...

Devamını oku...

Birinci Bayezid Han (Yıldırım Bayezid)

Yıldırım sultan Bayezid, Osmanlı padişahlarının dördüncüsüdür. Murad-ı Hüdavendigar’ın oğlu ve Çelebi sultan Mehmed’in babasıdır. 1360 da doğdu. 1388 de, babası şehit olunca, tahta çıktı...

Devamını oku...

Çelebi Mehmed Han (Birinci Mehmed Han)

Osmanlı padişahlarının beşincisi ve Osmanlı devletinin ikinci kurucusudur. Timur bozgununda esir olmadan Amasya’ya geldi. Pederinin vefatından sonra, burada saltanatını ilan etti...

Devamını oku...

İkinci Murad Han

Altıncı Osmanlı padişahıdır. Babası Çelebi Sultan Mehmed’dir. 1404 de Amasya'da doğdu. Çocukluğu Amasya, Bursa ve Edirne'de geçti. Küçüklüğünden itibaren devrin büyük âlimlerinden okuyarak yetişti...

Devamını oku...

Fatih Sultan Mehmed Han

Osmanlı padişahlarının yedincisidir. İkinci Murad hanın oğlu, ikinci Bayezid hanın babasıdır. 1429 da Edirne’de doğup, 1481 de Gebze’de vefat etti. Türbesi Fatih camii yanındadır...

Devamını oku...

İkinci Bayezid Han

Sekizinci Osmanlı padişahıdır. Fatih Sultan Mehmed’in iki oğlundan büyüğüdür. 1447 yılında doğdu. Küçük yaştan itibaren tam bir ihtimamla yetiştirilen şehzade Bayezid, devrin en kıymetli âlimleri elinde tahsil gördü...

Devamını oku...

Birinci Selim Han (Yavuz)

İslam halifelerinin yetmiş dördüncüsü ve Osmanlı padişahlarının dokuzuncusudur. İkinci Bayezid hanın oğlu, sultan Süleyman hanın babasıdır. Hilafeti Osmanlı padişahlarına bağlayan budur...

Devamını oku...

Birinci Süleyman Han (Kanuni)

Kanuni sultan Süleyman, İslam halifelerinin yetmiş beşincisi ve Osmanlı padişahlarının onuncusudur. Yavuz sultan Selim hanın oğlu, ikinci Selim hanın babasıdır. 1494 senesinde doğup, 1566 da vefat etti...

Devamını oku...

İkinci Selim Han

Osmanlı padişahlarının on birincisi ve İslam halifelerinin yetmiş altıncısıdır. Kanuni Sultan Süleyman Hanın oğlu olup, 1524 senesinde doğdu. Şehzadeliğinde mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü...

Devamını oku...

Üçüncü Murad Han

İslam halifelerinin yetmiş yedincisi, Osmanlı padişahlarının on ikincisidir. İkinci Selim hanın oğlu, sultan üçüncü Mehmed hanın babasıdır. 1546 da doğup, 1595 de vefat etti...

Devamını oku...

Üçüncü Mehmed Han

İslam halifelerinin yetmiş sekizincisidir ve Osmanlı padişahlarının on üçüncüsüdür. Üçüncü Murad hanın oğlu ve birinci Ahmed hanın babasıdır...

Devamını oku...

Birinci Ahmed Han

İslam halifelerinin yetmiş dokuzuncusu ve Osmanlı padişahlarının on dördüncüsüdür. 1603 de halife oldu. 1617 de, yirmi sekiz yaşında vefat etti...

Devamını oku...

Birinci Mustafa Han

Osmanlı padişahlarının on beşincisi ve İslam halifelerinin seksenincisidir. 1591 senesinde Manisa'da doğdu. Her şehzade gibi iyi bir eğitim gördü...

Devamını oku...

İkinci Osman Han (Genç Osman)

Osmanlı padişahlarının on altıncısı ve İslam halifelerinin seksen birincisidir. Babası Sultan birinci Ahmed Handır. 1604 senesinde İstanbul'da doğdu. İyi bir eğitimle yetiştirildi...

Devamını oku...

Dördüncü Murad Han

İslam halifelerinin seksen ikincisi, Osmanlı padişahlarının on yedincisidir. 1609 da doğup, 1640 da vefat etti. Babası, birinci Ahmed hanın türbesindedir. Kardeşi ikinci Osman han da buradadır...

Devamını oku...

İbrahim Han

Osmanlı padişahlarının on sekizincisi ve İslam halifelerinin seksen üçüncüsüdür. Birinci Ahmed Han ile Mahpeyker Kösem Sultanın oğlu olup, 1615 yılında doğdu. Bu adı taşıyan tek Osmanlı hükümdarıdır...

Devamını oku...

Dördüncü Mehmed Han

Osmanlı padişahlarının on dokuzuncusu, İslam halifelerinin seksen dördüncüsüdür. Babası Sultan İbrahim Handır. 1648 de padişah oldu...

Devamını oku...

İkinci Süleyman Han

Osmanlı padişahlarının yirmincisi, İslam halifelerinin seksen beşincisidir. Sultan İbrahim Hanın oğlu olup, 1624 tarihinde İstanbul’da doğdu. Şehzadeliğinde mükemmel tahsil ve terbiye gördü...

Devamını oku...

İkinci Ahmed Han

Osmanlı padişahlarının yirmi birincisi ve İslam halifelerinin seksen altıncısıdır. Sultan İbrahim Hanın üçüncü oğlu olup, 1643 de doğdu...

Devamını oku...

İkinci Mustafa Han

Osmanlı padişahlarının yirmi ikincisi ve İslam halifelerinin seksen yedincisidir. Sultan dördüncü Mehmed’in oğlu, birinci Mahmud ile sultan üçüncü Osman’ın babalarıdır. 1664 de doğup, 1703 de vefat etti...

Devamını oku...

Üçüncü Ahmed Han

İslam halifelerinin seksen sekizincisi ve Osmanlı padişahlarının yirmi üçüncüsüdür. Sultan dördüncü Mehmed Hanın oğludur. 1673 de doğup, 1736 da vefat etti. Turhan sultan türbesindedir. 1703 de cülus edip, 1730 da hal edildi...

Devamını oku...

Birinci Mahmud Han

Yirmi dördüncü Osmanlı padişahı olup, İslam halifelerinin seksen dokuzuncusudur. Babası İkinci Mustafa Handır. İstanbul’da, 1696 tarihinde doğdu. Şehzadeliğinde, yüksek fen ve din ilimleri öğretilerek yetiştirildi. Aklı, zekası, kabiliyeti ve anlayışı kuvvetliydi...

Devamını oku...

Üçüncü Osman Han

İslam halifelerinin doksanıncısı ve Osmanlı padişahlarının yirmi beşincisidir. Sultan ikinci Mustafa Hanın oğlu olup, 1699'da doğdu. 1754 tarihinde ağabeyi Birinci Mahmud Hanın vefatı üzerine sultan oldu...

Devamını oku...

Üçüncü Mustafa Han

Osmanlı padişahlarının yirmi altıncısı ve İslam halifelerinin doksan birincisidir.
Sultan üçüncü Ahmed’in oğlu, üçüncü Selim hanın babasıdır. 1717 de doğup, 1774 de vefat etti. 1757 de halife oldu...

Devamını oku...

Birinci Abdülhamid Han

Osmanlı padişahlarının yirmi yedincisi ve İslam halifelerinin doksan ikincisidir. Sultan üçüncü Ahmed’in oğlu, sultan dördüncü Mustafa ile, sultan ikinci Mahmud’un babalarıdır...

Devamını oku...

Üçüncü Selim Han

İslam halifelerinin doksan üçüncüsü ve Osmanlı padişahlarının yirmi sekizincisidir. Sultan üçüncü Mustafa’nın oğludur. 1761 de doğdu. 1789 de amcası birinci Abdülhamid handan sonra halife oldu...

Devamını oku...

Dördüncü Mustafa Han

Osmanlı sultanlarının yirmi dokuzuncusu, İslam halifelerinin doksan dördüncüsüdür. Babası birinci Abdülhamid Handır. İstanbul'da 1779'da doğdu. Şehzadeliğinde yüksek din ve fen bilgileri öğretilerek yetiştirildi... 

Devamını oku...

İkinci Mahmud Han

İslam halifelerinin doksan beşincisi ve Osmanlı padişahlarının otuzuncusudur. Birinci Abdülhamid hanın oğlu, sultan Abdülmecid hanın babasıdır. 1785 de doğup, 1839 da vefat etti. 1808 de halife oldu... 

Devamını oku...

Abdülmecid Han

Osmanlı padişahlarının otuz birincisi ve İslam halifelerinin doksan altıncısıdır. Sultan ikinci Mahmudun oğludur. Sekiz oğlundan dördü padişah oldu. 1823 de doğdu. 1839 da padişah oldu. 1861 de vefat etti. Sultan Selim camii bahçesindedir... 

Devamını oku...

Abdülaziz Han

Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi ve İslam halifelerinin doksan yedincisidir. Sultan ikinci Mahmud’un ikinci oğludur. 1830 da doğdu. 1860 da halife oldu. 1876 da Dolmabahçe sarayından alınıp, Topkapı sarayına hapis edildi... 

Devamını oku...

Beşinci Murad Han

Osmanlı padişahlarının otuz üçüncüsü, İslam halifelerinin doksan sekizincisidir. Babası, Abdülmecid Handır. 1840 da İstanbul’da doğdu... 

Devamını oku...

İkinci Abdülhamid Han

Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve en yüksekleri idi. İslam halifelerinin doksan dokuzuncusu idi. 1842 de doğdu. 1876 da halife oldu. 1918 de vefat etti. Çemberlitaş’ta, dedesi sultan Mahmud’un türbesindedir... 

Devamını oku...

Mehmed Reşad Han

Osmanlı padişahlarının otuz beşincisi ve İslam halifelerinin yüzüncüsüdür. Çocukluğundan itibaren hususi olarak iyi bir tahsil ve terbiye ile büyüdü. Yüksek din ve fen bilgilerini okudu... 

Devamını oku...

Vahideddin Han

Altıncı sultan Mehmed, sultan Abdülmecid’in oğludur. Padişah olan dört kardeşten en küçüğüdür. Osmanlı padişahlarının otuz altıncısı ve sonuncusudur. İslam halifelerinin yüz birincisi ve sonuncusudur... 

Devamını oku...

Osmanlı'ya iftira

Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasıyla ortaya çıkan devletlerin, kendi rejimlerini ayakta tutabilmek için önceki yönetimleri kötülediğini belirten Demirel... 

Devamını oku...

Osmanlı Sultanlarının ahlakı

İslamiyet’e şeref verilemez. Ondan şeref alınır. Hazret-i Ömer, (Biz, zelil, aşağı kimselerdik. Allahü teâlâ, bizleri müslüman yapmakla şereflendirdi) buyuruyor... 

Devamını oku...

Fatih Sultan Mehmed’e iftira

İftiraların kaynağı Hristiyanlardır. İstanbul’un fethine tahammül edemiyorlar. Yerli maşaları ile bu büyük sultana hücum ediyorlar... 

Devamını oku...

Şehzadeleri öldürmek

Bu iftira, tarih kitaplarına kadar geçmiştir. Aslı yoktur. Suç işlememiş bir çocuğa, sen büyüyünce padişahlığa göz dikeceksin, seni öldüreceğiz demek asla caiz olmaz... 

Devamını oku...

Yıldırım Bayezid han

İslam düşmanları, hiç bir vesikaya dayanmadan (Yıldırım içki içerdi) diye yalan söylüyorlar, iftira ediyorlar. Maalesef müslümanım diyen bazı ahmak kimseler de, bu dinsizlerin tesiri altında kalıp, onları vesika göstererek yüce padişaha aynı iftirayı yapıyorlar... 

Devamını oku...

Yavuz Sultan Selim Han

Tarihi kaynaklar diyor ki: 1258'de, Hülagü Han, Bağdat’ı alıp, Abbasi hilafetini yıkmış, halifeyi de çocukları ile birlikte öldürmüştü... 

Devamını oku...

Timur Han

Timur Han, müslüman idi. Çok medrese ve kütüphane yaptı. Teftazani gibi büyük âlimlerin sohbetinde bulunur, nasihatlerini dinlerdi... 

Devamını oku...

Dördüncü Murat

Diğer Osmanlı sultanları gibi, Dördüncü Murat Han da içki içmezdi. Din düşmanları "İçki içerdi" diye iftira etmişlerdir. Tütün, enfiye ve içkiyi yasak etti. Kendi harbe giderek Tebriz’i geri aldı.. 

Devamını oku...

Kuyucu Murat Paşa

Murat Paşanın aleyhinde söylenen sözlerin aslı yoktur. Murat Paşa, Nemçe, yani Avusturya muharebesinden başarı ile dönünce, hicri 1015de sadrazam oldu... 

Devamını oku...

Âmirsiz toplum olmaz

Âyet-i kerimeyi kendi görüşüne göre yorumlamak çok tehlikelidir. Peygamber efendimiz nasıl bildirmişse, âlimler nasıl açıklamışsa öylece bildirilir... 

Devamını oku...

Padişahlar ve hac

Tarihi olaylarda tarih kitaplarına, dini konularda ise dini kitaplara bakılır. Hacca gitmek dini bir vazifedir. Bunun nasıl yapılacağı, hangi hallerde, kimlerin bu vazifeden muaf tutulacağı hakkında din kitaplarına bakılır... 

Devamını oku...

Sultanlara dua

Müslümanların sultanına itaat ve iyi dua etmek, Ehl-i sünnet itikadındandır. Fıkıh kitaplarında yazdığı gibi, sultana beddua etmek doğru değildir, iyi dua etmek gerekir. (R.Nasıhin)... 
Devamını oku...

Halife seçiminde şu'ra ve tayin usulü

Osmanlıların halife seçme usulü, Hazret-i Ebu Bekir'in ictihadına göre idi. O tayinle yerine halife seçmiştir. (Yerime Ömer halife olsun) demiştir. Hazret-i Ömer de, yerine tek kişiyi seçmek istemiştir... 

Devamını oku...

“Harem” ile ilgili romanlar

Bazı Valide Sultanlar ve hayır hasenatları hakkında özet bilgi verelim: Hürrem Sultan Kanuni Sultan Süleyman Hanın zevcesidir. Haseki ve Hürrem Sultan ismiyle meşhur oldu. 1558 tarihinde İstanbul’da vefat etti... Devamını oku...

Bu kadar yangın tesadüf mü?

Vehhabilik maddesine özetini aldığımız (İngiliz Casusunun İtirafları) kitabında, İslamiyet’i yıkmak, müslümanların birliğini bozmak, dinsizleştirmek için hazırlanan planlarda şu iki madde yer alıyor... 

 Devamını oku...

Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi

Sultan İkinci Abdülhamid Han, Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini, Onun kutsal beldesine hizmetler götürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir... Devamını oku...

İnsan yetiştirmek

Ansiklopedilerdeki bilgilere göre, bu tarihçinin, zamanındaki padişahlardan yüz bulamadığı, onların itimadını kazanamadığı, bazı görevlerinden azledildiği bildiriliyor... 

 Devamını oku...

Zimem defteri

Zimem, zimmet kelimesinin çoğuludur. Zimmet burada borç demektir. Zimem defteri borçluların borçlarının yazılı olduğu defter demektir... 

Devamını oku...