04/01/2019 Cuma Köşe yazarı A.D
Resûlullah'ın müjdesine kavuşan bahtiyarlar...
-Şimdi burada sen dua et, ben "âmin" diyeyim. Sonra ben dua edeyim, sen "âmin" de! Ben de, "Peki!.." dedim ve şöyle dua ettim:
-Allahım, bana çok kuvvetli ve çetin kâfirleri gönder. Onlarla kıyasıya vuruşayım. Hepsini öldüreyim. Gâzi olarak, geri döneyim.
Abdullah bin Cahş benim yaptığım bu duaya, bütün kalbiyle "âmin" dedi. Sonra kendisi şöyle dua etmeye başladı:
-Allahım, bana zorlu kâfirler gönder, kıyasıya onlarla vuruşayım. Cihâdın hakkını vereyim. Hepsini öldüreyim. En sonunda biri de beni şehit etsin.
Gönlüm böyle bir duaya "âmin" demek arzu etmiyordu. Fakat, o istediği ve önceden söz verdiğim için mecburen "âmin" dedim...
Daha sonra, kılıçlarımızı çektik, savaşa devam ettik. İkimiz de önümüze geleni öldürüyorduk. O, son derece bahadırâne savaşıyor, düşman saflarını tarumar ediyordu. Düşmana hamle üstüne hamle ediyor, şehit olmak için derin bir iştiyakla hücumlarını tazeliyordu... "Allah Allah!.." diye çarpışırken kılıcı kırıldı. O anda sevgili Peygamberimiz, ona bir hurma dalı uzatarak, savaşa devam etmesini buyurdu. Bu dal bir mucize olarak kılıç oldu ve önüne geleni kesmeye başladı. Birçok düşmanı öldürdü...
Savaşın sonuna doğru Abdullah bin Cahş, bir müşrikin attığı oklarla arzu ettiği şehâdete kavuştu. Şehit olunca, kâfirler, cesedine bile işkence ettiler. Her tarafı kanlara boyandı.
Muharebe bittikten sonra, Abdullah bin Cahş’ı şehit edilmiş bulan Hazret-i Sa’d, durumu ve onun yaptığı duayı Peygamber efendimize anlattı. Resûlullah efendimiz de, onun duasının kabul edildiğini ve bu dünyada istediğine kavuştuğunu, âhirette de istediğine kavuşacağının anlaşıldığını bildirdi...