Hazret-i Âişe-i Sıddıka

Hazret-i Âişe-i Sıddıka

Hazret-i Âişe (radıyallahü teâlâ anha), Resulullah efendimizin en sevgili hanımıdır. Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir’in kızıdır. 

Çok akıllı, zeki, âlime, edibe ve afife ve saliha idi. Hafızası pek kuvvetli olduğu için, Eshab-ı kiram birçok şeyleri ondan sorup öğrenirdi. Nikahı Allahü teâlânın emri ile yapıldı. Âyetlerle de övüldü. 
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Erkeklerden üstün çok kişi vardır. Fakat kadınlardan Firavunun ailesi Âsiye, İmran kızı Meryem ve Âişe’den başka üstün kadın yoktur. Âişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü, tirid’in diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.) [Buhari] (Tirid, en kıymetli et yemeğidir.) 

(En çok Âişe’yi seviyorum, erkeklerden de
 babasını.) [Buhari, İbni Mace]

Resulullah, (Allahü teâlâ beni kendi nurundan yarattı. Benim nurumdan da Ebu Bekri, onunkinden de, Ömer ile Âişe’yi yarattı. Ömer’in nurundan, mümin erkekleri, Âişe’ninkinden de mümin kadınları yarattı) buyurup sonra Nur suresinin (Allah birine nur vermezse, o münevver olamaz) mealindeki 40. âyetini okudu.(Lübab-ül-elbab)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: 
Ehl-i sünnet âlimleri buyurdu ki; İlimde ve ictihadda Hazret-i Âişe, Hazret-i Fatıma’dan üstündür. İlimde ve ictihadda Hazret-i Âişe, zühd ve dünyadan kesilmekte ise, Hazret-i Fatıma daha ileridir. Bunun içindir ki, Hazret-i Fatıma’ya Betül yani çok temiz demişlerdir. Hazret-i Âişe Eshab-ı kirama İslamiyet’i öğretirdi. (c. 2, m.67)

Resulullahın torunlarından Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri ise, (Hazret-i Âişe, bütün kadınlardan daha üstündür) buyurdu. (Gunye)

İctihadı Hazret-i Ali’ye uymadığı için, Rafiziler kendisine çok iftira ediyor, Hazret-i Ali’yi sevmezdi diyorlar. Halbuki (Ali’yi sevmek imandandır) hadis-i şerifini, Hazret-i Âişe haber verdi. Böylece, onu sevdiğini ve herkesin de sevmesi lazım geldiğini bildirdi. 

Hadis âlimlerinden Abdulhak Dehlevi hazretleri, (Medaric-ün-nübüvve) kitabında buyuruyor ki:
Âişe-i Sıddıka hazretlerinin faziletleri, üstünlükleri, sayılamayacak kadar çoktur. Eshab-ı kiramın fıkıh âlimlerindendi. Çok fasih ve beliğ konuşurdu. Eshab-ı kirama fetva verirdi. Fıkıh bilgilerinin dörtte birini Hazret-i Âişe haber vermiştir. Hadis-i şerifte, (Dininizin dörtte birini Humeyra’dan öğreniniz!) buyuruldu. (Kurret-ül-ayneyn) [Resulullah, Hazret-i Âişe’yi çok sevdiği için, Ona (Humeyra) derdi.]

Ürvetübni Zübeyr hazretleri buyuruyor ki: 
Kur’an-ı kerimin manalarını ve helal ve haramları ve Arab şiirlerini ve nesep ilmini, Hazret-i Âişe’den daha çok bilen kimse, görmedim. 

Hazret-i Âişe’nin şân ve şereflerinden biri de Resulullah efendimizin, onu çok sevmesidir. Resulullaha, en çok kimi seviyorsun denilince, (Âişe’yi) buyurdu. Erkeklerden kimi diye sorulunca, (Âişe’nin babasını) buyurdu. (Buhari) 

Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki: 
(Erkeklerden vezirim Zübeyr bin Avvam, kadınlardan ise Âişe’dir.) [Deylemi]

Hazret-i Âişe’ye sordular ki, Resulullah en çok kimi severdi? Fatıma’yı severdi, dedi. Erkeklerden en çok kimi severdi dediler. Fatıma’nın zevcini buyurdu. Bundan anlaşılıyor ki, zevceleri arasında, Hazret-i Âişe’yi, çocukları arasında, Hazret-i Fatıma’yı, Ehl-i beyti arasında, Hazret-i Ali’yi, Eshabı arasında ise, Hazret-i Ebu Bekir’i en çok severdi. (Mektubat-ı Rabbani)

Hazret-i Âişe buyuruyor ki: 
(Bir gün Resulullah mübarek nalınlarının kayışlarını çakıyordu. Ben de iplik eğiriyordum. Mübarek yüzüne baktım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nur saçıyordu. Gözlerimi kamaştırıyordu. Şaşakaldım. Bana doğru baktı. (Sana ne oldu ki, böyle dalgın duruyorsun?) buyurdu. Ya Resulallah! Mübarek yüzünüzdeki nurların parlaklığına ve mübarek alnınızdaki ter tanelerinin saçtıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim, dedim. Resulullah kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını öptü ve (Ya Âişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin kadar, ben seni sevindiremedim) buyurdu. Hazret-i Âişe’nin mübarek gözlerinin arasını öpmesi, Resulullahı severek, Onun cemalini anlayarak gördüğü için aferin ve takdir olmaktadır. 

Hazret-i Âişe, kendisinin, ezvac-ı tahiratın hepsinden daha üstün olduğunu söyler, Allahü teâlânın nimetlerini sayar, (Resulullah benimle evlenmeden önce, Cebrail aleyhisselam, benim resmimi Resulullaha gösterip “Bu senin zevcendir” demişti) derdi. O zaman canlı resmi yapmak haram olmamıştı ve resmi, insan da yapmamıştı. Resulullah, Âişe validemize buyurdu ki: 
(Seni üç gece rüyada gördüm. Melek, beyaz ipek üzerindeki resmini bana gösterdi. Bu senin zevcendir, dedi. Rüyada, meleğin gösterdiği resmini unutmadım.) [Buhari ve Müslim]

Resulullaha, Hazret-i Âişe’den başka, hiçbir zevcesinin yatağında (vahiy) gelmedi. Bu da, Hazret-i Âişe’nin Allahü teâlâ indinde kıymetinin pek çok olduğunu göstermektedir. Ümmi Seleme validemiz Hazret-i Âişe için bir şey söyleyince, Resulullah, (Âişe için beni incitme. Bana vahiy, yalnız Âişe’nin yatağında iken gelmektedir)buyurdu ve Ümmi Seleme validemiz de, tevbe etti.

Hazret-i Âişe, (Bana karşı yapılan iftiranın yalan olduğu Allahü teâlâ tarafından bildirildi) diyerek öğünürdü. Allahü teâlâ, Nur suresindeki 17 âyeti göndererek, Hazret-i Âişe’ye iftira edenlerin Cehenneme gideceklerini bildirdi. Hazret-i Âişe’nin izzeti ve şerefinin yüksekliği bu âyet-i kerimelerle de anlaşıldı. (Medaric-ün-nübüvve)

Münafıkların yaptığı iftira 
Medaric-ün-nübüvve kitabında diyor ki: 
Münafıklar Hazret-i Âişe validemize iftira edince, Resulullah, arkadaşlarından bazılarını çağırdı. Bunlardan Hazret-i Ömer’e ne düşündüğünü sordu. O da dedi ki: 
(Ya Resulallah! İyi biliyorum ki, münafıklar yalan söylüyorlar. Allahü teâlâ, senin üzerine sinek kondurmuyor. Bir murdar yere konup da, sonra senin üstünü kirletmesin diye muhafaza ediyor. Seni az bir pislikten saklayan Allah, pisliklerin en kötüsünden elbet saklar.) 

Sonra, Hazret-i Osman’ı çağırdı. O da dedi ki: 
(Bu sözü münafıkların yaydığı ve yalan olduğunda şüphem yoktur. Hepsi iftiradır. Allahü teâlâ, senin gölgeni yere düşürmüyor. Mübarek gölgenin bile pis bir yere düşmesini, yahut habis bir kişinin, O gölgeye basmasını önlüyor. Mübarek evine pislik sokmasını hoş görür mü?)

Sonra Hazret-i Ali’yi çağırdı. O da dedi ki: 
(Bu sözler yalandır, iftiradır. Münafıkların uydurmasıdır. Sizinle namaz kılarken mübarek nalınınızı çıkardınız. Size uyarak biz de çıkardık. (Nalınlarınızı niçin çıkardınız?) dediniz. Size uymak için dedik. Siz de, (Cebrail aleyhisselam geldi. Nalında necaset bulaşığı olduğunu bana haber verdi. Onun için çıkardım) buyurmuştunuz. Namaz içinde bile vahiy ederek seni pislikten koruyan Allahü teâlâ, mübarek zevcelerine böyle pislik yapılmasına izin verir mi? Böyle bir şey olsaydı, bunu da hemen haber verirdi. Mübarek kalbin üzülmesin. Allahü teâlâ, vahiy edip, mübarek zevcenizin pak olduğunu elbette size bildirir.) Hazret-i Ali, (Onu cariyesi olan Büreyde’den de sorun!) dedi. 

Ona soruldu. O da, (Allah’a yemin ederim ki, çok zaman Onun yanında bulundum. Onda hiçbir ayıp görmedim. Ağızlarda dolaşanlar doğru olsaydı, Allahü teâlâ, Onu sana bildirirdi) dedi. Hazret-i Üsame de, (Ya Resulallah, biz senin zevceni iffetli biliriz)dedi. Bu sözlerin hepsine sevinen Resulullah, Ebu Bekir’in evine teşrif buyurdu.

Hazret-i Âişe diyor ki: 
O gün ben durmadan ağlıyordum. Ansızın Resulullah gelip selam verdi. Yanımda oturdu. Bana dönüp, (Ey Âişe! Senin için bazı şeyler söylediler. Eğer sen, dedikleri gibi değil isen, Allahü teâlâ, yakında senin doğru olduğunu bildirir. Eğer bir günah hasıl oldu ise, tevbe istigfar eyle! Allahü teâlâ, günahına tevbe edenlerin tevbesini kabul eder) buyurdu. Babama dönüp, cevap vermesini söyledim. (Vallahi bilmem ki, Resulullaha ne cevap vereyim. Cahiliyet zamanında bile hiç kimse bizim kadınlarımıza böyle bir şey söyleyemezdi) dedi. Sonra anneme döndüm. O da, (Ben ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Sen söyle) dedi. Sonra ben, “Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu lafların hepsi yalandır. Yapmadığım bir şeye evet dersem, kendime iftira etmiş olurum” dedim. Rabbim temiz olduğumu bildirir diyordum. Çünkü, suçum yoktu. Fakat, benim için âyet-i kerime göndereceğini, kıyamete kadar her yerde, benim için âyet-i kerime okunacağını sanmıyordum. Peygamberine rüyada veya kalbine ilham eder, diyordum. Resulullah, henüz oturduğu yerden kalkmamıştı ki mübarek yüzünde vahiy alametleri göründü. Vahiy bitince, bana gülümseyerek, (Müjde ya Âişe, Allah, senin temiz olduğunu bildirdi) buyurdu. Babam hemen (Haydi kızım, Resulullaha teşekkür et) dedi. Ben de, vallahi Allah’tan başkasına şükretmem! Çünkü, Rabbim benim için âyet-i kerime indirdi, dedim. Sonra Resulullah, Nur suresinin 11. âyetinden başlayarak, on âyet-i kerime okudu. Babam hemen kalkıp başımı öptü. (Medaric-ün-nübüvve)

İftira ile ilgili âyetlerin tefsiri 
Hazret-i Âişe için gelen 17 âyet-i kerimeden birincisinin tefsirini (Mevakib tefsiri) şöyle bildiriyor: 
(Âişe’ye iftira edenler, sizden birkaç kişidir. Siz bu iftirayı kendiniz için kötülük sanmayın! Bu sizin için hayırlıdır. [Bu iftira sebebi ile çok sevap kazandınız. Onların yalanı meydana çıktığından, sizin şanınız, şerefiniz arttı. Âyet-i kerime, sizin temiz olduğunuzu bildirdi.] O iftira edenlerden her biri için kazandıkları günah kadar cezaları vardır. Büyük iftira yaparak, çok çirkin şeyi söyleyenlere dünyada ve ahirette büyük azap vardır.)

Bunlara had vurulduktan sonra, Abdullah bin Ebi, hakir, zelil oldu. Hassan’ın gözleri kör, Mistah’ın eli çolak oldu. 12. âyet-i kerimede (Bu iftirayı işitince, mümin erkek ve kadınlar, kendi ailelerine iyi gözle bakmalı. Bu, meydanda bir yalan ve iftiradır, demelidirler) ve 19. âyet-i kerimede (Müminlerin kötü olarak anılmasını sevenlere, dünyada ve ahirette acı azaplar vardır) ve 26. âyet-i kerimede (Habis söz söylemek, habis adamlara layıktır. Habis adamlara, habis kelam yakışır) buyurulmuştur. 

Hasais-ul habib kitabında diyor ki:
Resulullahın mübarek zevcelerinden birini kötüleyenin kâfir olduğuna Abdullah ibni Abbas hazretleri fetva vermiştir. Hele, Hazret-i Âişe’yi kötülemek, Kur’an-ı kerimi inkâr etmek olur. Bunun küfür olduğu icma ile sabittir. (Mirat-i kâinat)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hazret-i Âişe-i Sıddıka, Allahü teâlânın sevgilisinin sevgilisi idi. Peygamberimiz vefat edinceye kadar, onu çok sever ve yanından ayırmazdı. Onun odasında, onun yatağında ve mübarek başı onun kucağında iken can vermişti. Onun misk kokulu odasında defnedilmiş, kalmıştır. Bütün bu üstünlüklerden ve kıymetlerden ayrı olarak kendisi büyük âlim ve müctehid idi. Peygamber efendimiz, dinin yarısının bildirilmesini ona bırakmıştı. Eshab-ı kiram sıkıştıkları zaman, ona gelip, ona sorup öğrenirlerdi. Müctehid olan böyle bir Sıddıkaya, Hazret-i Ali’ye uymadı diye, dil uzatıp, ona yakışmayan çirkin iftiraları söylemek Müslüman olana yakışmaz. İmanı olan kimsenin ağzından böyle sözler çıkmaz. Bu fakir [yani imam-ı Rabbani] miskinleri doyurduğum zaman, Ehl-i beytin ruhlarına niyet ederdim. Yani Resulullah ile birlikte, Hazret-i Ali, Hazret-i Fatıma, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin’in ruhlarına da gönderirdim. Bir gece rüyada, Fahr-i âlemi görüp selam verdim. Selamımı almadı ve mübarek yüzünü döndürüp (Ben yemeği Âişe’nin evinde yerdim. Bana yemek göndermek isteyenler, Âişe’nin evine gönderirlerdi) buyurdu. Bundan anladım ki, rüyada yüzünü çevirmesinin sebebi, yemek dağıtırken, niyette Hazret-i Âişe’yi ortak etmediğim içinmiş. Ondan sonra Hazret-i Âişe’yi de hatta zevce-i mutahharaların hepsini niyette ortak eyledim. Ehl-i beytin hepsini araya koyarak dua eder oldum. Çünkü, bunlar da, Ehl-i beyttendir. O halde Resulullaha Hazret-i Âişe-i Sıddıka yolu ile gelen eziyet, Hazret-i Ali yolundan gelen eziyet ve cefadan daha çoktur. Aklı ve insafı olan, bunu pek iyi bilir. Bu sözlerimiz, Hazret-i Ali ve Peygamber efendimizi sevenler ve sayanlar içindir. (Eshab-ı Kiram kitabı)

Hazret-i Âişe, Peygamber efendimizin hanımı olmakla ve müminlerin annesi olmakla şereflendi. Bir âyet-i kerime meali:
(Resulullahın zevceleri müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6]

Resulullah ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kızlarımı evlendireceğim kimselerle, evleneceğim kadınların Cennetlik olmasını Rabbimden istedim. Rabbim de kabul etti.) [Şirazi]

(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) 
[Deylemi, İ. Neccar]

Eshab-ı kiramı anlamak

Elbette, üstündür. Bu husus âyetle, hadisle ve Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliğiyle sabittir. Resulullah'ın üstünlüğünü bilemeyen, anlayamayan buna akıl erdiremiyor...

Devamını Okuyun...

İlimde en üstün olanlar

Evet, sahabenin tamamı, sahabeden olmayan ulema ve evliya zatların hepsinden üstündür. Resulullah'ın mucizesini anlayamayanlar, sahabeye bilerek veya bilmeyerek dil uzatıyorlar...

Devamını Okuyun...

Resulullah ile akraba olma şerefi

Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimiz ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir...

Devamını Okuyun...

Peygamberlerden sonra en üstün odur

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), Peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin kayınpederidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Bekir’in dövülmesi

Çeşitli kitaplarda vardır: Resulullah ve arkadaşları oturmuşlardı. O zaman 38 kişiydiler. Hazret-i Ebu Bekir ayağa kalkarak insanları Allah’a ve Resulüne çağıran bir konuşma yaptı...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Bekir niçin üstün?

Bu, bir bakımdan üstünlüktür. Bir bakımdan üstünlük, her bakımdan üstün olmayı gerektirmez. Hazret-i Ebu Bekir’in çok önemli olan başka üstünlüğü vardır...

Devamını Okuyun...

Anam babam sana feda olsun

Hatice validemizle Peygamber efendimiz evlenecekleri zaman, Hazret-i Hatice, bir şahsı gizlice Server-i kâinatın huzuruna şu haberle gönderdi... 

Devamını Okuyun...

Son Peygamberin veziri olacaksın

Ebu Bekri Sıddık önceleri tüccar idi. Sefer ve ticaret yapardı. Ekseri Şam’a giderdi. Seferde iken, çok tesirinde kaldığı bir rüya gördü...

Devamını Okuyun...

O Sıddıkdır

Hazret-i Ebu Bekir, İslam dininin göz bebeğidir. Muhammed aleyhisselamın dostudur, arkadaşıdır, mübarek kayınpederidir. Bu ikisinden, ikincisidir...

Devamını Okuyun...

Cennet kapılarının hepsinden çağrılan

Ebu Hüreyre hazretleri diyor ki, Resulullah buyurdu ki: 
(Bir kimse eşyadan bir çift şeyi sadaka etse, fisebilillah Cennet kapılarından davet olunur...

Devamını Okuyun...

Babanın taati yanında

Hazret-i Âişe validemiz anlatır: 
Resulullah, bir gece mübarek başını, benim yanıma koymuş, yıldızlara bakıyordu...

Devamını Okuyun...

Artık o nesneler bana gerekmez!

Bayram günü idi. Ebu Bekri Sıddık kıymetli ve gösterişli elbise giymiş ve otuz altınlık bir şal omzuna almış idi. Cebrail aleyhisselam a’ma suretinde gelip, yol üzerinde oturdu...

Devamını Okuyun...

Bilali kâfir elinden sen kurtarırsın

Bilal-i Habeşi müslüman olmuştu, lakin o zaman bir kâfirin kölesi idi. Bir büyük kilise vardı. İçindeki putlara hizmet için, kâfirler bir köylü tayin etmişlerdi...

Devamını Okuyun...

Cennet ehlinin ışığı

Hazret-i Ömer’in hilafeti zamanında, bir gazadan çok mal getirmişlerdi. Hazret-i Ömer ganimet malını taksim eder iken Hazret-i Hasan ve Hazret-i...

Devamını Okuyun...

Damarlarımda bir şey kaldı ise af et!

Ebu Bekri Sıddıkın bir kölesi vardı. Ömrünün sonlarında her akşam iftar vaktinde yemek getirirdi...

Devamını Okuyun...

Ümmetimden bir evliya varsa

Eshab-ı kiramın tamamı evliya idi, hatta diğer evliyanın her birinden de yüksek idi. Hepsi de keramet sahibi idi. Peygamber efendimiz Hazret-i Ömer’e ikram olmak için buyurdu ki...

Devamını Okuyun...

Adalet etmek senin nasibindir

Hazret-i Ömer, Resulullah ile bütün savaşlara iştirak edip, kâfirlere karşı kahramanca savaştı...

Devamını Okuyun...

Resulullah fazla verse idi

Enes bin Malik hazretleri anlatır: 
Resulullahtan, Ebu Bekri Sıddıkın o kadar üstünlüğünü işittim ki, hayrette kaldım. Server-i âlemin vefatından sonra bir gece Onu rüyada gördüm...

Devamını Okuyun...

İslam şerefi yetmez mi?

Hazret-i Ömer hilafeti zamanında, Şam şehrine gitmek icap etmişti. Eshab-ı güzinden bir cemaati de yanlarına alıp, Medine’den yola çıktılar...

Devamını Okuyun...

Sevinmek lazımken niçin ağlarsın?

Resulullah efendimiz Arafat dağında, Kusva adlı devesine binmiş halde dururken, meal-i şerifi (Bugün dininizi ikmal ettim. Size verdiğim nimetleri tamamladım...

Devamını Okuyun...

Kavme imamet eylesin

Hazret-i Âişe validemiz anlatır: 
Resulullahın son hastalığında ağrısı arttı. Buyurdu ki: (Ebu Bekir’e söyleyin, nasa imam olup, namaz kıldırsın.)...

Devamını Okuyun...

Siz halife hanımı olmasaydınız

Hazret-i Ömer bir gün evine geldiğinde, hanımları bir tabak içine koydukları mücevherleri seyrediyorlardı. Nereden geldi bunlar diye sordu...

Devamını Okuyun...

Kaldır bu yemeği

Hazret-i Ömer bir kıtlık zamanında, bir deve kesip, Medine’nin fakirlerine bölüştürün diye emretti...

Devamını Okuyun...

Resulullah seni takdim etmiştir

Resulullahın son hastalığında, vefatları yaklaştığında, cümle eshab-ı kiram hüzünlü ve telaşlı idiler ve muzdarip oldular...

Devamını Okuyun...

Fırat kenarında oğlak zayi olsa

Bir gün Hazret-i Ömer bir cemiyette ağladı. Niçin ağladığı sorulduğunda, buyurdu ki...

Devamını Okuyun...

Rızasına uygun olanı versin

Ebu Bekri Sıddık son hastalığında buyurdu ki:
Hilafeti kime bırakacağım konusunda, tekrar istihare ettim. Allah’tan diledim ki, bana rızasına uygun olanı versin...

Devamını Okuyun...

Kimin itikadı böyle değil ise

Cabir bin Abdullah anlatır: 
Bir bedevi Hazret-i Ali’nin huzuruna gelip dedi ki: Ya emir-el müminin! Bana Ebu Bekir’den haber ver ki, o Cennette midir?...

Devamını Okuyun...

Ömer’in yerini kim tutabilir

Abdurrahman bin Avf der ki, ben Ömer’den acayiplikler gördüm. Ne gördün diye sorulunca buyurdu ki, hayatta olsa, ben söylemeye kadir olmazdım...

Devamını Okuyun...

Bir başabaş kurtulsam

Abdurrahman bin Avf hazretleri anlatır: 
Ömer bir gece bir tulumu su ile doldurup, arkasına almış, Medine-i münevvere köylerine giderken yorulmuş gördüm...

Devamını Okuyun...

Üstünlükte ikinci odur

Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederidir. Hafsa validemiz onun kızıdır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ömer Cennetliktir

Emirülmüminin Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” hakkındaki bu tür sözler uydurma ve iftiradır...

Devamını Okuyun...

Sonra gelenlere rahat koymadın

Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında, Medine’nin etrafında bir deve palanı düşmüş, onu alıp, süratle giderken terlemişti...

Devamını Okuyun...

Ömer’i Ömer’e gösteren o kadın kimdir

Bir gün Hazret-i Ömer Medine’de gidiyordu. Bir ihtiyar kadın yol kenarında durmuş idi. Bir başka kadın ona dedi ki, içeri gir, emir-ül müminin Ömer gidiyor...

Devamını Okuyun...

Sana acımasam helal etmezdim

Hazret-i Ömer bir gün, mübarek başını koyup, tam yatacaktı. O sırada bir köle seslenip: Kalk, ya Emir-el müminin. Önce bana insaf eyle! Rabbil âlemin kıyamet günü benim hakkımı senden alır dedi...

Devamını Okuyun...

Bizi bekleyen bu zat kimdir

Hazret-i Ömer zamanında bir kervan, gece vaktinde Medine’ye geldi. Kervandakilerin hepsi kâfir idi. Konakladıkları gibi hepsi uyudular...

Devamını Okuyun...

Bunlar da gazilerin hakkıdır

Hazret-i Ömer halife iken, Hazret-i Numan’ı komutan yapıp, acem diyarına gönderdi. Nihavend ile Hemedanı feth ettiler...

Devamını Okuyun...

Bu çırağ şahsi malım değildir

Bir gece Hazret-i Osman Hazret-i Ömer’in huzuruna vardı. Gördü ki, acele ile mektup yazıyor. Selam verdi, ancak emir-ül müminin cevap vermedi...

Devamını Okuyun...

Vaiz olarak ölüm kâfidir

Hazret-i Ömer’in yüzüğünde Kefa bil-mevt vaızan ya Ömer yazılı idi. Manası, Ya Ömer, vaiz olarak ölüm kâfidir demektir...

Devamını Okuyun...

Mesleme’ye bir iş ederim ki

Hicretin yirmiüçüncü senesi idi. Bir gün Hazret-i Ömer’e, (İran tarafında bir aşiret vardır. Sanatları haramiliktir. Müslümanların yollarını basarlar...

Devamını Okuyun...

Hırkasında oniki yama vardı

Hazret-i Ömer hilafet makamına geçtikten sonra, kızı Hazret-i Hafsa [ki Resulullahın hanımı olup, müminlerin annelerindendir], muhterem babasını görmeye geldi...

Devamını Okuyun...

İyi vaktinde senden cizye aldık

Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında kapı kapı gezip dilenen yaşlı bir zimmi gördü. Ona merhamet edip buyurdu ki: Ey pir, iyi vaktinde senden cizye aldık...

Devamını Okuyun...

Düşmandan korkma, Allah’tan kork

Hazret-i Ömer halife iken, İran memleketini feth etmek arzusunda idi. O memlekette İslamiyet yayılsın istiyordu...

Devamını Okuyun...

Kalenin feth olunamamasının sebebi

Hazret-i Ömer’in zamanında, Şam şehri civarında, bir kalayı muhasara ettiler. Allahü teâlânın hikmeti öğle vakti yaklaştı, feth müyesser olmadı...

Devamını Okuyun...

Doğru sözü hemen kabul ederdi

Onun zamanında, Müslümanlar İslamiyet’i İran içlerine kadar yaydılar. İranlı meşhur kumandan Hürmizan, teslim olmamak için çok direndi, fakat hayatının tehlikeye girdiğini görünce teslim oldu...

Devamını Okuyun...

Yine Onun kaderine kaçalım

Halife Hazret-i Ömer, Şam'a gidiyordu. Şam'da veba hastalığı olduğu işitildi. Yanında bulunanların bazısı, Şam’a girmeyelim, dedi...

Devamını Okuyun...

Nefsimden büyük düşmanım yoktur

Hazret-i Ömer halife iken, bir gün mescidde oturuyordu. Rum kayserinin elçisi geldi. Bazı hediye ve bir doğan, bir tazı, bir şişe zehir de getirdi...

Devamını Okuyun...

Yârimi benim katıma getirin

Bir yahudi olan Ebu Lülü, Mugire tebni Şubenin kölesi idi. Efendisini Hazret-i Ömer’e gelip şikayet etti. Efendim benden haddimden fazla harc ister, dedi...

Devamını Okuyun...

Ömer, davasının eri imiş

Resulullah efendimiz, bir gün meclis-i şeriflerinde kabir azabını, Münker ve Nekir’in nasıl heybet ile gelip sual ettiklerini anlatıyordu...

Devamını Okuyun...

Kefenim arasına koyduğun mektup ile

Hazret-i Ömer’in vefatından bir sene sonra oğlu Abdullah onu rüyada görmüştü. Sabahleyin Resulullahın mescidi şeriflerine vardı..


Devamını Okuyun...

Şeyhaynın üstünlüğü

[Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’in üstünlüğü] İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, söz birliği ile, Şeyhaynı üstün tutmak ve iki damadı sevmek lazımdır demektedir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Osman-ı Zinnureyn

Hazret-i Osman (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin damadıdır. Eshab-ı kiramın büyüklerinden, Cennet ile müjdelenen on kişinin ve halifelerin üçüncüsüdür. İman edenlerin beşincisidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Aliyyül Mürteda

Hazret-i Ali (radıyallahü teâlâ anh), Resulullahın damadı, Hazret-i Ömer’in kayınpederidir. Resulullahın amcası Ebu Talibin oğludur...

Devamını Okuyun...

Dört halifenin üstünlüğü

İbadet etmekten yay gibi incelseniz
Abdurrahman bin Avf hazretleri rivayet eder:
Resulullah, bir gün Medine-i münevverenin mescidinde, minbere çıktı...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Âişe-i Sıddıka

Hazret-i Âişe (radıyallahü teâlâ anha), Resulullah efendimizin en sevgili hanımıdır. Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir’in kızıdır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Fatıma-tüz-Zehra

Hazret-i Fatıma (radıyallahü teâlâ anha), Peygamber efendimizin, Hazret-i Hatice validemizden olan en küçük ve en sevgili kızıdır. Hazret-i Ali’nin zevcesi ve Hazret-i Ömer’in kayınvalidesidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin

Hazret-i Hasan (radıyallahü teâlâ anh)
Peygamber efendimizin torunu, İslam halifelerinin beşincisidir. Babası Hazret-i Ali, annesi ise Resulullahın kızı Fatıma-tüz-Zehra’dır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Süfyan ve Hazret-i Hind

Hazret-i Ebu Süfyan (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederi ve eshab-ı kiramın büyüklerindendir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Muaviye

Hazret-i Muaviye (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınbiraderi ve vahiy kâtibi idi. Resulullahın zevcelerinden Habibe validemizin kardeşidir...

Devamını Okuyun...

Müminlerin annelerine hakaret

Mezhepsiz hocanın, (Resulullah'ın hanımlarının hepsi bedevî idi)demesi, çirkin bir iftiradır. Resulullah'ın zevcelerine saygı göstermek, her Müslümana vacib, yani farzdır. Bir âyet-i kerime meali: (Peygamberin hanımları, müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6]...

Devamını Okuyun...

Ehl-i beyt ve Eshâb-ı kiram

Peygamber efendimizi hayatta ve Peygamber iken bir an gören, eğer âmâ ise, bir an konuşan, büyük veya küçük, her mümine Sâhib veya Sahâbî, birden fazlasına yani çoğuna ise Eshâb yahut Sahâbe denir...

Devamını Okuyun...