Müminlerin annelerine hakaret

Müminlerin annelerine hakaret

Sual: Mezhepsiz bir hoca, (Peygamberimiz hep bedevî kadınlarla evlenmişti. En kültürlüsü hazret-i Âişe bile, iki kere ikinin dört, üç kere üçün dokuz ettiğini bilmezdi) diyor. Resulullah'ın mübarek hanımlarına bedevî diye hakaret etmesinin sebebi ne olabilir?
CEVAP
Mezhepsiz hocanın, (Resulullah'ın hanımlarının hepsi bedevî idi)demesi, çirkin bir iftiradır. Resulullah'ın zevcelerine saygı göstermek, her Müslümana vacib, yani farzdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Peygamberin hanımları, müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6]

Bu annelerimize gösterdiğimiz saygı, kendi annemize olandan daha fazla olmalıdır. Resulullah'ı bir kere gören Müslüman cennetliktir. Bütün insanlardan üstündür. Eshab-ı kiramın istisnasız hepsi cennetliktir. (Hadid 10)

Resulullah "sallallahü aleyhi ve sellem" ile evlenmek de ayrı bir üstünlüktür. Hattâ bu hanımların akrabaları da ebedî saadete kavuşmuştur. Bu konudaki birkaç hadis-i şerif:
(Benimle evlenen veya kız alıp verdiklerim, Cehenneme girmez.) [Deylemî]

(Allahü teâlâ, bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemî]

(Allahü teâlâ, beni insanların en asilzadesi olan Kureyş kabilesinden seçti ve bana onların arasından en iyilerini (Eshab) ve (Eshar) olarak ayırdı. Bunları kötüleyenlere, Allahü teâlânın ve bütün meleklerin ve insanların lâneti olsun!) [Hâkim]

(Eshabımı, Ezvacımı ve Ehl-i beytimi seven ve onlara dil uzatmayan, Cennette benimle beraber olur.) [Ramuz]

(Esharımın cennetlik olmasını istedim. Rabbim de bu isteğimi, kesin olarak kabul etti.) [Hâkim]

Eshab: 
Resulullah efendimizin arkadaşları.
Eshar: 
Resulullah efendimizin zevce, kayınpeder, kayınvâlide, kayınbirader ve baldız gibi kadın tarafından olan akrabaları.
Ezvac: Resulullah efendimizin zevceleri, yani müminlerin anneleri.

Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâ, bana insanların en iyilerini arkadaş ve zevce olarak ayırdı) buyuruyor. Mezhepsiz ise, (Hanımları bedevî idi) diye kötülüyor. Maksadı, (Cahil kadınlarla evlendi) diyerek Resulullah'ın şanına leke sürmek ve İslâmiyet'i kötülemektir. İslamiyet kötülenince, Müslümanları başka dinlere çekmesi kolaylaşacaktır.

Resulullah'ın mübarek hanımları
Bedevî diye kötülenen mübarek vâlidelerimiz hakkında muteber kitaplardan alarak kısa bilgi verelim:

Âişe-i Sıddıka “radıyallahü anha”: Mekke eşrafından, Kureyş’in büyüklerinden Hazret-i Ebu Bekir’in kızıdır. Çok akıllı, zeki, âlime, edibe, afife ve saliha idi. Hafızası pek kuvvetli olduğu için, Eshab-ı kiram, birçok şeyleri ondan sorup öğrenirdi. Âyet-i kerime ile övülmüştür. Hazret-i Ebu Bekir ve çocuklarına bedevî demek, mezhepsizlerin yeni bir taktiği midir?

Âişe vâlidemiz hakkında birkaç hadis-i şerif:
(Âişe’nin bütün kadınlara üstünlüğü, tiridin [et yemeğinin] diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.) [Buhârî, Müslim, Tirmizî]

(En çok Âişe’yi ve erkeklerden de, onun babasını seviyorum.) [Buhârî]

(Kadınlardan vezirim Âişe’dir.) [Deylemî]

Resulullah efendimiz, (Allahü teâlâ, beni kendi nurundan yarattı. Benim nurumdan da Ebu Bekir’i, onunkinden de, Ömer’le Âişe’yi yarattı. Ömer’in nurundan, mümin erkekleri, Âişe’nin nurundan da, mümin kadınları yarattı) buyurup sonra Nur sûresinin (Allah’ın nur vermediği kimse, münevver olamaz) mealindeki 40. âyetini okudu. (Lübab-ül-elbab)

Hadis âlimlerinden Abdülhak Dehlevî hazretleri, kitabında buyuruyor ki:
Âişe-i Sıddıka vâlidemizin faziletleri, üstünlükleri, sayılamayacak kadar çoktur. Eshab-ı kiramın fıkıh âlimlerindendi. Çok fasih ve beliğ konuşurdu. Eshab-ı kirama fetva verirdi. Fıkıh bilgilerinin dörtte birini Hazret-i Âişe haber vermiştir. Hadis-i şerifte, (Dininizin dörtte birini Hümeyra’dan öğreniniz!) buyuruldu. (Kurret-ül-ayneyn) [Resulullah, Hazret-i Âişe’yi çok sevdiği için, ona (Hümeyra) derdi.](Medaric-ün-nübüvve)

Hazret-i Ali’nin cephesinde olup, Hazret-i Âişe vâlidemize karşı savaşan Ammar bin Yasir “radıyallahü anh”, halka hitap edip, (Ben de biliyorum, Âişe vâlidemiz, dünyada da, âhirette de Resulullah'ın zevcesidir) buyurdu. (Buhârî)

Görüldüğü gibi, kendisiyle savaşan bir Sahabî bile, Hazret-i Âişe vâlidemize dil uzatmıyor. Ebu Musa “radıyallahü anh”, (Müşkülümüzü çözecek bir hadis arasak, hemen Âişe vâlidemize sorardık. O, bize bu hususta mutlaka bir bilgi verirdi) buyurdu. (Tirmizî)

(Üç kere üçün dokuz ettiğini bilmezdi) denilen Âişe vâlidemiz, böyle büyük âlim ve müctehid bir hanımdı. Bedevî diye hakaret edilmesindeki maksat, (İyi erkeklere iyi kadınlar, kötü erkeklere kötü kadınlar layık olur) sözü gereğince, hâşâ (Hanımları cahil olduğuna göre, kendisi de cahil idi) demek istiyor. Böylece İslamiyet’i kötülemeye, gönlündeki Hristiyanlığı övmeye çalışmaktadır. Hristiyanların cehennemlik olduğunu bildiren âyetleri tarihsel diyerek inkâr etmesinin sebebi de budur.

Hadicet-ül-Kübra “radıyallahü anha”: Kureyş’in asilzadelerinden bir aileye mensuptur. Tüccardı, çok zengindi. Memurları, kâtipleri ve köleleri vardı. Hazret-i Fâtıma’nın annesidir. Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Zübeyr bin Avvam “radıyallahü anh” da, Hadicet-ül-Kübra’nın “radıyallahü anha” kardeşinin oğludur. Resulullah efendimiz, Hadice vâlidemiz hakkında buyuruyor ki:
(Cennet kadınlarının en üstünü Hadice, Fâtıma, Meryem ve Âsiye’dir.) [İ. Ahmed, Taberanî, Hâkim]

(Fâtıma; Meryem, Âsiye ve Hadice-i Kübra’dan sonra bütün kadınların seyyidesidir.) [İbni Ebi Şeybe]

Hazret-i Âişe, “radıyallahü anha” anlatıyor: Resulullah'ın hanımlarından, Hazret-i Hadice radıyallahü anha'ya karşı duyduğum kıskançlığı başka hiçbirine duymadım. Hâlbuki onu hiç görmemiştim. Resulullah onu çok anardı. Ne zaman bir koyun kesse, Hadice hatunun dostlarına da gönderirdi. Bazen, (Dünyada Hadice'den başka kadın yok mu?) dediğim zaman, (Herkes bana yalancı dediği günlerde, o bana inandı. Herkes bana eziyet verirken, o bana yâr oldu. Üzüntülerimi giderdi. Çocuklarım ondan oldu) buyururdu. Ben de, (Madem onu çok seviyor, ben de Resulullah'ı üzmemek için Hadice hatun hakkında kötü söz söylemeyeceğim) diye kendi kendime söz verdim. (Buhârî, Müslim, Tirmizî)

Böyle muhterem bir annemize bedevî demek, ancak takıyye yapan, Müslüman görünen misyonerlere, kardinallere mahsus bir taktiktir.

Hafsa binti Ömer “radıyallahü anha”: Kureyş’in eşrafından Hazret-i Ömer'in kızıdır. Hazret-i Ömer bedevî değil ki, kızı bedevî olsun. Hazret-i Ömer’in dokuzuncu dedesi olan Kâ'b, Resulullah'ın yedinci babasıdır. Yani Resulullah’la dokuzuncu göbekte dedeleri aynıdır. Hafsa vâlidemize bedevî diyen hainin maksadı başkadır.

Ümm-i Habibe “radıyallahü anha”: Mekke’nin ileri gelenlerinden, Kureyş’in başkomutanı Ebu Süfyan’ın kızıydı. Ebu Süfyan, bedevî olmayınca, kızı nasıl bedevî olur? Onunla evlenmesi, babası Ebu Süfyan’ın Müslüman olmakla şereflenmesini hazırlayan sebeplerden biri oldu. Ebu Süfyan “radıyallahü anh” halis Müslüman olup, Taif Gazası’nda çok kahramanlık gösterdi ve bir gözü kör oldu. Hazret-i Ebu Bekr halife iken, Yermük Savaşı’nda öbür gözünü de kaybetti.

Cüveyriyye binti Hâris “radıyallahü anha”: Beni Mustalak kabilesinden alınan esirler arasında, kabilenin reisi Hâris’in kızıydı, yani bedevî falan değildi. Yirmi yaşında, çok güzeldi. Diğer esirlerle birlikte satılığa çıkarılınca, babası, bu kıymetli evladını satın almak için Medine’ye bir sürü deve getirdi. En iyi iki deveye kıyamayıp şehir dışında sakladı. Resul “aleyhisselam”, (Filan yerde sakladığın iki iyi deveyi de getirirsen kızını sana satarız) buyurdu. Reis Hâris, şaşırıp, bu mucize karşısında, iki oğlu ve daha nice kimse ile iman etti. Resul “aleyhisselam” develeri alıp, kızını babasına verdi. Kızı da imana geldi.

Cüveyriyye hatunun isteği üzerine, Resulullah efendimiz, onu nikâh edince, Eshab-ı kiramın hepsi, (Biz, Resulullah'ın ailesinin, annemizin akrabasını cariye olarak, hizmetçi olarak kullanmaktan hayâ ederiz) dedi. Hepsi, esirlerini azat etti. Bu nikâh, yüzlerce esirin azat olmasına sebep oldu. (Cüveyriyye ne bahtiyar kız imiş ki, kavminin esaretten kurtulmasına sebep oldu) dediler. Cüveyriyye “radıyallahü anha”, bu hâli her zaman söyleyerek öğünürdü. Âişe vâlidemiz, “radıyallahü anha”, (Ben Cüveyriyye’den daha hayırlı, daha bereketli bir kadın görmedim) derdi.

Hazret-i Safiyye “radıyallahü anha”: Hayber Yahudilerinin başı olan Huyey ibni Ahtab’ın kızıydı. Hicretin yedinci senesinde Hayber’in fethinde Safiyye de esir edilmişti. Resulullah'ın hissesine düşüp azat buyurdu. İman edince, Resulullah’ın nikâhıyla şereflendi.

Hazret-i Enes “radıyallahü anh” anlatır: Safiyye hatun ağlayarak Resulullah efendimize, (Hafsa bana "Sen Yahudi kızısın!" dedi) der. O da, (Sen bir peygamberin neslindensin. Üstelik bir peygambere de nikâhlısın. Bu sözü sana nasıl söyler?) diyerek onu teselli etti. Hafsa vâlidemizi de ikaz etti. (Tirmizî)

Zeyneb binti Cahş 
“radıyallahü anha”: Resulullah'ın halası Ümeyme hatunun kızıydı. Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Cahş’ın kardeşi idi. İlk iman edenlerdendir. Resul “aleyhisselam” nikâh etmek istedi. İşitince, sevincinden iki rekat namaz kılıp, (Ya Rabbi! Senin Resulün beni istiyor. Eğer Onun zevceliği ile şereflenmemi takdir buyurdun ise, beni Ona sen ver!) diye dua etti. Duası kabul olup, Zeyneb’in nikahını Allahü teâlâ yaptığı için, Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ayrıca nikah yapmadı. Hazret-i Zeyneb “radıyallahü anha” bununla her an öğünür ve (Her kadını babası evlendirir. Beni ise, Allahü teâlâ nikahladı) derdi. O zaman 38 yaşında idi. Hayrı, ihsanı, sadakayı pek çok severdi. El işlerinde de mahir idi. İşlediği şeyleri ve eline geçen her şeyi akrabasına ve fakirlere verirdi. Hattâ halife Ömer “radıyallahü anh” Ezvac-ı Mutahheratın herbirine 12 bin dirhem verirdi. Bu, alır almaz hepsini sadaka olarak dağıtırdı. Resulullah'tan sonra, Zevcat-i tahirat arasında, en önce vefat eden budur. Hazret-i Aişe, onu çok medh ve sena eyledi. (Zevcelerim arasında, bana en önce kavuşacak olanı, eli uzun [çok cömert] olanıdır) hadis-i şerifi, bunun önce vefat edeceğini haber vermişti. Çünkü en çok sadaka veren bu vâlidemezdi.

Zeyneb binti Huzeyme “radıyallahü anha”: Çok ibadet eder, çok sadaka verirdi. Önce Resulullah'ın halası Ümeyme’nin oğlu olan Abdullah bin Cahş radıyallahü anh’ın zevcesi idi. Abdullah “radıyallahü anh”, Uhud gazasında şehit olunca, Resulullah’ın nikâhı ile şereflendi, fakat sekiz ay sonra vefat etti.

Ümm-i Seleme “radıyallahü anha”: Ümm-i Seleme vâlidemiz, tatlı dilli, şefkatli ve mihriban [güler yüzlü] idi. Gayrimüslim bir kadın gelirse yaptığı güzel muamele karşısında imana gelir diye, onun yanına gönderirlerdi.

Adı Hind idi. Eshab-ı kiramın en büyüklerinden olan Hazret-i Ebu Bekr ve Hazret-i Ömer gibi büyük zatların nikâh taleplerini kabul etmedi. Resulullah’ın nikâhı ile şereflendi. Medine’de 84 yaşında vefat etti. Son vefat eden annemiz bu idi.

Meymûne binti Hâris “radıyallahü anha”: Resulullah’ın amcası olan Hazret-i Abbas’ın zevcesi Lübade hanımın kız kardeşiydi. İsmi Birre iken, Resulullah, şanına layık bir isimle değiştirdi, Meymûne yaptı. Meymûne, bereketli, uğurlu, kutlu demektir. Kölesini azat eden asîl bir hanım idi.

Mariye Hatun “radıyallahü anha”: Herakliüs’un Mısır valisi olan Mukavkas’in hediye gönderdiği Mısırlı Mariye Hatun, Resulullah’ın tevazuuna hayran kalıp hemen Müslüman oldu. Peygamberimiz de, onun Müslüman oluşundan çok memnun oldu ve onunla evlendi. Resulullah’ın oğullarının üçüncüsü ve çocuklarının sonuncusu olan İbrahim’in annesiydi.

Eshab-ı kiramı anlamak

Elbette, üstündür. Bu husus âyetle, hadisle ve Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliğiyle sabittir. Resulullah'ın üstünlüğünü bilemeyen, anlayamayan buna akıl erdiremiyor...

Devamını Okuyun...

İlimde en üstün olanlar

Evet, sahabenin tamamı, sahabeden olmayan ulema ve evliya zatların hepsinden üstündür. Resulullah'ın mucizesini anlayamayanlar, sahabeye bilerek veya bilmeyerek dil uzatıyorlar...

Devamını Okuyun...

Resulullah ile akraba olma şerefi

Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimiz ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir...

Devamını Okuyun...

Peygamberlerden sonra en üstün odur

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü teâlâ anh), Peygamberlerden sonra insanların en üstünüdür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamber efendimizin kayınpederidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Bekir’in dövülmesi

Çeşitli kitaplarda vardır: Resulullah ve arkadaşları oturmuşlardı. O zaman 38 kişiydiler. Hazret-i Ebu Bekir ayağa kalkarak insanları Allah’a ve Resulüne çağıran bir konuşma yaptı...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Bekir niçin üstün?

Bu, bir bakımdan üstünlüktür. Bir bakımdan üstünlük, her bakımdan üstün olmayı gerektirmez. Hazret-i Ebu Bekir’in çok önemli olan başka üstünlüğü vardır...

Devamını Okuyun...

Anam babam sana feda olsun

Hatice validemizle Peygamber efendimiz evlenecekleri zaman, Hazret-i Hatice, bir şahsı gizlice Server-i kâinatın huzuruna şu haberle gönderdi... 

Devamını Okuyun...

Son Peygamberin veziri olacaksın

Ebu Bekri Sıddık önceleri tüccar idi. Sefer ve ticaret yapardı. Ekseri Şam’a giderdi. Seferde iken, çok tesirinde kaldığı bir rüya gördü...

Devamını Okuyun...

O Sıddıkdır

Hazret-i Ebu Bekir, İslam dininin göz bebeğidir. Muhammed aleyhisselamın dostudur, arkadaşıdır, mübarek kayınpederidir. Bu ikisinden, ikincisidir...

Devamını Okuyun...

Cennet kapılarının hepsinden çağrılan

Ebu Hüreyre hazretleri diyor ki, Resulullah buyurdu ki: 
(Bir kimse eşyadan bir çift şeyi sadaka etse, fisebilillah Cennet kapılarından davet olunur...

Devamını Okuyun...

Babanın taati yanında

Hazret-i Âişe validemiz anlatır: 
Resulullah, bir gece mübarek başını, benim yanıma koymuş, yıldızlara bakıyordu...

Devamını Okuyun...

Artık o nesneler bana gerekmez!

Bayram günü idi. Ebu Bekri Sıddık kıymetli ve gösterişli elbise giymiş ve otuz altınlık bir şal omzuna almış idi. Cebrail aleyhisselam a’ma suretinde gelip, yol üzerinde oturdu...

Devamını Okuyun...

Bilali kâfir elinden sen kurtarırsın

Bilal-i Habeşi müslüman olmuştu, lakin o zaman bir kâfirin kölesi idi. Bir büyük kilise vardı. İçindeki putlara hizmet için, kâfirler bir köylü tayin etmişlerdi...

Devamını Okuyun...

Cennet ehlinin ışığı

Hazret-i Ömer’in hilafeti zamanında, bir gazadan çok mal getirmişlerdi. Hazret-i Ömer ganimet malını taksim eder iken Hazret-i Hasan ve Hazret-i...

Devamını Okuyun...

Damarlarımda bir şey kaldı ise af et!

Ebu Bekri Sıddıkın bir kölesi vardı. Ömrünün sonlarında her akşam iftar vaktinde yemek getirirdi...

Devamını Okuyun...

Ümmetimden bir evliya varsa

Eshab-ı kiramın tamamı evliya idi, hatta diğer evliyanın her birinden de yüksek idi. Hepsi de keramet sahibi idi. Peygamber efendimiz Hazret-i Ömer’e ikram olmak için buyurdu ki...

Devamını Okuyun...

Adalet etmek senin nasibindir

Hazret-i Ömer, Resulullah ile bütün savaşlara iştirak edip, kâfirlere karşı kahramanca savaştı...

Devamını Okuyun...

Resulullah fazla verse idi

Enes bin Malik hazretleri anlatır: 
Resulullahtan, Ebu Bekri Sıddıkın o kadar üstünlüğünü işittim ki, hayrette kaldım. Server-i âlemin vefatından sonra bir gece Onu rüyada gördüm...

Devamını Okuyun...

İslam şerefi yetmez mi?

Hazret-i Ömer hilafeti zamanında, Şam şehrine gitmek icap etmişti. Eshab-ı güzinden bir cemaati de yanlarına alıp, Medine’den yola çıktılar...

Devamını Okuyun...

Sevinmek lazımken niçin ağlarsın?

Resulullah efendimiz Arafat dağında, Kusva adlı devesine binmiş halde dururken, meal-i şerifi (Bugün dininizi ikmal ettim. Size verdiğim nimetleri tamamladım...

Devamını Okuyun...

Kavme imamet eylesin

Hazret-i Âişe validemiz anlatır: 
Resulullahın son hastalığında ağrısı arttı. Buyurdu ki: (Ebu Bekir’e söyleyin, nasa imam olup, namaz kıldırsın.)...

Devamını Okuyun...

Siz halife hanımı olmasaydınız

Hazret-i Ömer bir gün evine geldiğinde, hanımları bir tabak içine koydukları mücevherleri seyrediyorlardı. Nereden geldi bunlar diye sordu...

Devamını Okuyun...

Kaldır bu yemeği

Hazret-i Ömer bir kıtlık zamanında, bir deve kesip, Medine’nin fakirlerine bölüştürün diye emretti...

Devamını Okuyun...

Resulullah seni takdim etmiştir

Resulullahın son hastalığında, vefatları yaklaştığında, cümle eshab-ı kiram hüzünlü ve telaşlı idiler ve muzdarip oldular...

Devamını Okuyun...

Fırat kenarında oğlak zayi olsa

Bir gün Hazret-i Ömer bir cemiyette ağladı. Niçin ağladığı sorulduğunda, buyurdu ki...

Devamını Okuyun...

Rızasına uygun olanı versin

Ebu Bekri Sıddık son hastalığında buyurdu ki:
Hilafeti kime bırakacağım konusunda, tekrar istihare ettim. Allah’tan diledim ki, bana rızasına uygun olanı versin...

Devamını Okuyun...

Kimin itikadı böyle değil ise

Cabir bin Abdullah anlatır: 
Bir bedevi Hazret-i Ali’nin huzuruna gelip dedi ki: Ya emir-el müminin! Bana Ebu Bekir’den haber ver ki, o Cennette midir?...

Devamını Okuyun...

Ömer’in yerini kim tutabilir

Abdurrahman bin Avf der ki, ben Ömer’den acayiplikler gördüm. Ne gördün diye sorulunca buyurdu ki, hayatta olsa, ben söylemeye kadir olmazdım...

Devamını Okuyun...

Bir başabaş kurtulsam

Abdurrahman bin Avf hazretleri anlatır: 
Ömer bir gece bir tulumu su ile doldurup, arkasına almış, Medine-i münevvere köylerine giderken yorulmuş gördüm...

Devamını Okuyun...

Üstünlükte ikinci odur

Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederidir. Hafsa validemiz onun kızıdır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ömer Cennetliktir

Emirülmüminin Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” hakkındaki bu tür sözler uydurma ve iftiradır...

Devamını Okuyun...

Sonra gelenlere rahat koymadın

Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında, Medine’nin etrafında bir deve palanı düşmüş, onu alıp, süratle giderken terlemişti...

Devamını Okuyun...

Ömer’i Ömer’e gösteren o kadın kimdir

Bir gün Hazret-i Ömer Medine’de gidiyordu. Bir ihtiyar kadın yol kenarında durmuş idi. Bir başka kadın ona dedi ki, içeri gir, emir-ül müminin Ömer gidiyor...

Devamını Okuyun...

Sana acımasam helal etmezdim

Hazret-i Ömer bir gün, mübarek başını koyup, tam yatacaktı. O sırada bir köle seslenip: Kalk, ya Emir-el müminin. Önce bana insaf eyle! Rabbil âlemin kıyamet günü benim hakkımı senden alır dedi...

Devamını Okuyun...

Bizi bekleyen bu zat kimdir

Hazret-i Ömer zamanında bir kervan, gece vaktinde Medine’ye geldi. Kervandakilerin hepsi kâfir idi. Konakladıkları gibi hepsi uyudular...

Devamını Okuyun...

Bunlar da gazilerin hakkıdır

Hazret-i Ömer halife iken, Hazret-i Numan’ı komutan yapıp, acem diyarına gönderdi. Nihavend ile Hemedanı feth ettiler...

Devamını Okuyun...

Bu çırağ şahsi malım değildir

Bir gece Hazret-i Osman Hazret-i Ömer’in huzuruna vardı. Gördü ki, acele ile mektup yazıyor. Selam verdi, ancak emir-ül müminin cevap vermedi...

Devamını Okuyun...

Vaiz olarak ölüm kâfidir

Hazret-i Ömer’in yüzüğünde Kefa bil-mevt vaızan ya Ömer yazılı idi. Manası, Ya Ömer, vaiz olarak ölüm kâfidir demektir...

Devamını Okuyun...

Mesleme’ye bir iş ederim ki

Hicretin yirmiüçüncü senesi idi. Bir gün Hazret-i Ömer’e, (İran tarafında bir aşiret vardır. Sanatları haramiliktir. Müslümanların yollarını basarlar...

Devamını Okuyun...

Hırkasında oniki yama vardı

Hazret-i Ömer hilafet makamına geçtikten sonra, kızı Hazret-i Hafsa [ki Resulullahın hanımı olup, müminlerin annelerindendir], muhterem babasını görmeye geldi...

Devamını Okuyun...

İyi vaktinde senden cizye aldık

Hazret-i Ömer, halifeliği zamanında kapı kapı gezip dilenen yaşlı bir zimmi gördü. Ona merhamet edip buyurdu ki: Ey pir, iyi vaktinde senden cizye aldık...

Devamını Okuyun...

Düşmandan korkma, Allah’tan kork

Hazret-i Ömer halife iken, İran memleketini feth etmek arzusunda idi. O memlekette İslamiyet yayılsın istiyordu...

Devamını Okuyun...

Kalenin feth olunamamasının sebebi

Hazret-i Ömer’in zamanında, Şam şehri civarında, bir kalayı muhasara ettiler. Allahü teâlânın hikmeti öğle vakti yaklaştı, feth müyesser olmadı...

Devamını Okuyun...

Doğru sözü hemen kabul ederdi

Onun zamanında, Müslümanlar İslamiyet’i İran içlerine kadar yaydılar. İranlı meşhur kumandan Hürmizan, teslim olmamak için çok direndi, fakat hayatının tehlikeye girdiğini görünce teslim oldu...

Devamını Okuyun...

Yine Onun kaderine kaçalım

Halife Hazret-i Ömer, Şam'a gidiyordu. Şam'da veba hastalığı olduğu işitildi. Yanında bulunanların bazısı, Şam’a girmeyelim, dedi...

Devamını Okuyun...

Nefsimden büyük düşmanım yoktur

Hazret-i Ömer halife iken, bir gün mescidde oturuyordu. Rum kayserinin elçisi geldi. Bazı hediye ve bir doğan, bir tazı, bir şişe zehir de getirdi...

Devamını Okuyun...

Yârimi benim katıma getirin

Bir yahudi olan Ebu Lülü, Mugire tebni Şubenin kölesi idi. Efendisini Hazret-i Ömer’e gelip şikayet etti. Efendim benden haddimden fazla harc ister, dedi...

Devamını Okuyun...

Ömer, davasının eri imiş

Resulullah efendimiz, bir gün meclis-i şeriflerinde kabir azabını, Münker ve Nekir’in nasıl heybet ile gelip sual ettiklerini anlatıyordu...

Devamını Okuyun...

Kefenim arasına koyduğun mektup ile

Hazret-i Ömer’in vefatından bir sene sonra oğlu Abdullah onu rüyada görmüştü. Sabahleyin Resulullahın mescidi şeriflerine vardı..


Devamını Okuyun...

Şeyhaynın üstünlüğü

[Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’in üstünlüğü] İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimleri, söz birliği ile, Şeyhaynı üstün tutmak ve iki damadı sevmek lazımdır demektedir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Osman-ı Zinnureyn

Hazret-i Osman (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin damadıdır. Eshab-ı kiramın büyüklerinden, Cennet ile müjdelenen on kişinin ve halifelerin üçüncüsüdür. İman edenlerin beşincisidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Aliyyül Mürteda

Hazret-i Ali (radıyallahü teâlâ anh), Resulullahın damadı, Hazret-i Ömer’in kayınpederidir. Resulullahın amcası Ebu Talibin oğludur...

Devamını Okuyun...

Dört halifenin üstünlüğü

İbadet etmekten yay gibi incelseniz
Abdurrahman bin Avf hazretleri rivayet eder:
Resulullah, bir gün Medine-i münevverenin mescidinde, minbere çıktı...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Âişe-i Sıddıka

Hazret-i Âişe (radıyallahü teâlâ anha), Resulullah efendimizin en sevgili hanımıdır. Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir’in kızıdır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Fatıma-tüz-Zehra

Hazret-i Fatıma (radıyallahü teâlâ anha), Peygamber efendimizin, Hazret-i Hatice validemizden olan en küçük ve en sevgili kızıdır. Hazret-i Ali’nin zevcesi ve Hazret-i Ömer’in kayınvalidesidir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin

Hazret-i Hasan (radıyallahü teâlâ anh)
Peygamber efendimizin torunu, İslam halifelerinin beşincisidir. Babası Hazret-i Ali, annesi ise Resulullahın kızı Fatıma-tüz-Zehra’dır...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Ebu Süfyan ve Hazret-i Hind

Hazret-i Ebu Süfyan (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederi ve eshab-ı kiramın büyüklerindendir...

Devamını Okuyun...

Hazret-i Muaviye

Hazret-i Muaviye (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınbiraderi ve vahiy kâtibi idi. Resulullahın zevcelerinden Habibe validemizin kardeşidir...

Devamını Okuyun...

Müminlerin annelerine hakaret

Mezhepsiz hocanın, (Resulullah'ın hanımlarının hepsi bedevî idi)demesi, çirkin bir iftiradır. Resulullah'ın zevcelerine saygı göstermek, her Müslümana vacib, yani farzdır. Bir âyet-i kerime meali: (Peygamberin hanımları, müminlerin anneleridir.) [Ahzab 6]...

Devamını Okuyun...

Ehl-i beyt ve Eshâb-ı kiram

Peygamber efendimizi hayatta ve Peygamber iken bir an gören, eğer âmâ ise, bir an konuşan, büyük veya küçük, her mümine Sâhib veya Sahâbî, birden fazlasına yani çoğuna ise Eshâb yahut Sahâbe denir...

Devamını Okuyun...