Sevmenin şartı

Muhabbetin yani sevginin doğru olup olmadığı nasıl anlaşılır?

CEVAP
Bunun iki alameti var:
Birincisi, hubb-i fillah ve buğd-i fillah: Ben Allah’ı çok seviyorum diyor, Ona isyan edenlerle dost oluyor, muhabbet besliyor. Bu kimsenin, Allah’ı seviyorum demesi yalandır. Ben Resulullah’ı çok seviyorum diyor, ama Resulullah efendimizi inkâr eden, hattâ Peygamberliğini kabul etmeyenle, münasebet kuranın, onunla dost olanın, Resulullahı seviyorum demesi yalandır. İnsan, sevdiğini sevenleri sever, onu sevmeyenleri sevmez, onun sevdiklerini sever, onun sevmediklerini sevmez. İşte sevgide samimiyetin ölçüsü budur.

Yol ikidir. Allah var, bir de düşmanı var. Allah’ın dostuysak, dostlarla beraber olalım. İkiyüzlülük yapmayalım! Hem düşmanla beraber olup, hem de aşk ilan etmek kadar yanlış şey olmaz.

İkincisi, sevgide itaat: İnsan sevdiğine itaat eder. Allah ve Resulünü seviyorum diyen kimse, sözünde samimiyse, bunun, Allah ve Resulüne itaat etmesi gerekir. Demek ki, muhabbet, ince bir yoldur. Böyle gözü kapalı gidecek bir yer değildir.

Muhammed aleyhisselama zerre kadar tâbi olmak, bütün dünya nimetlerinden ve bütün ahiret lezzetlerinden daha makbuldür. Bütün dünya nimetleri bir tarafa, Ona tâbi olmanın zerresi bir tarafa! Bütün Cennet nimetleri bir tarafa Ona bağlılığın, Ona muhabbetin zerresi bir tarafa! Yani bu daha ağır gelir. İşte Resulullah’ın Allah indinde makbuliyet derecesi böyledir.

Resulullahı sevdiğini söyleyen elinden geldiği kadar onun getirdiği dinin emirlerine uyması gerekir. Ne kadar çok uyarsa, o kadar sevdiği anlaşılır.

Sual: Bir hadis-i şerifte, (Kıyamette herkes sevdikleriyle beraber olur) buyuruluyor. Evliyayı, âlimleri sevdiği halde, onlara uymayan, onlar gibi yaşayamayan, ahirette onlarla beraber olabilir mi?
CEVAP
Sevmenin şartı vardır. Sadece seviyorum demek yetmez. Sevgi itaat etmektir. Onlara tabi olmak, onların yolundan gitmektir. Mesela içki içen, namaz kılmayan, her günahı işleyen kimse, (Ben Hazret-i Ömer’i, Hazret-i Ali’yi seviyorum, yarın onlarla beraber Cennette olurum) derse, sözünün bir değeri olmaz. Allahü teâlâyı sevmek de böyledir. Hiç ibadet etmeden, günahlardan sakınmadan, (Ben Allah’ı çok seviyorum) demek yalan olur.

Resulullahın yolunda olan bir kimse, kıyametin ne zaman kopacağını sorunca ona, (Kıyamet için ne hazırlık yaptın?) buyurdu. (Allah’ın ve Resulünün sevgisini hazırladım) diye cevap verince ona, (Ahirette sevdiklerinle beraber olursun) buyurdu. (Müslim)

Hasan-ı Basri hazretleri buyuruyor ki:
(Kişi sevdiğiyle beraber olur) hadis-i şerifi seni yanıltmasın! Sen iyilere, ancak onların iyi amellerini yapmakla kavuşabilirsin. Yahudiler ve Hristiyanlar, Peygamberlerini sevdiklerini söylüyorlarsa da, onlar gibi olmadıkları için, onların yanına gidemeyeceklerdir.

Sevmek, üç çeşit olabilir:
1- Sevdiklerinin bütün amellerini ve ahlakını edinmiştir. Hepsini yapabilen, onlardan olur. Onlara olan sevgisi, onu da tam onlar gibi yapmıştır. Sevginin zirvesine erişmiş olur.

2- Ameli de, ahlakı da onlar gibi değildir. Sevdiklerine hiç uymayan, onlara hiç benzemeyen kimse, onlardan hiç olamaz. Sevgisi, sözde kalır. Kalbine girmez. Sevginin yeri ise kalb, yani gönüldür.

3- Birkaçını yapar. Başkalarını yapmayıp, bunların tersini yapar. Bunlar da ikiye ayrılır:

a) İmanda onlara uymamışsa, onlardan olamaz. Onları seviyorum demesi yanlıştır. Onun kalbinde, onlara sevgi değil, düşmanlık vardır. Yahudilerin ve Hristiyanların, Peygamberleri seviyoruz demeleri böyledir. Kişi, sevdikleri gibi inanıp, taat ve ibadetlerde, onlara tam uymazsa, beğenmediği için uymamışsa, seviyorum demesinin yine faydası olmaz. Onlarla birlikte olamaz.

b) Gücü yetmediği, nefsine hâkim olmadığı için, hepsine uyamamışsa, onlarla birlikte olmasına mani olmaz. Hazret-i Ebu Zer, Resulullaha, (Bir kimse, bir cemaati sevse; fakat onların yaptıklarını tam yapamasa, akıbeti ne olur?) diye sorunca Peygamber efendimiz, (Herkes sevdikleriyle beraber olur) buyurdu. Bu hadis-i şerif, bu ikinci kısımda olanları bildirmekte ve Ehl-i sünnet itikadında olan Müslümanlara müjde vermektedir. (Hadika)

Muhyiddin-i Arabî hazretleri buyuruyor ki:
Resulullahı rüyada gördüm. (Allahü teâlânın bu nimetine nasıl kavuştuğunu biliyor musun?) buyurdu. Hayır, bilmiyorum dedim. (Ehlullaha saygı gösterdiğin için kavuştun!) buyurdu.

Bir fıkıh âlimi de, rüyada Resulullahı gördü. Hangi amelin en iyi olduğunu sordu. (Evliyadan olan bir Velinin yanında bulunmaktır) buyurdu. Diri iken bulamazsak diye sorunca, (Diri iken de, ölü iken de onu sevmek, düşünmek böyledir) buyurdu. (Hadika)

Doğru zat
Sual: Şimdi herkes (Benim hocam doğru yolda) diyor. Bunların hangisinin doğru yolda olduğu nasıl anlaşılır?
CEVAP
O zatın sohbetinde, Allahü teâlâ ve âhiret hatırlanıyorsa makbuldür. Dünya hatırlanıyorsa, dünya sevgisi kalbimizden çıkmıyorsa, o kimse makbul değildir. Elinde bir ölçüsü olmayan kimseyi, şeytan aldatıp, yanlış yolda olduğu hâlde, kendisini Allah’ı, âhireti hatırlıyor zannedebilir. İtikadı doğru değilse veya İslamiyet’e uymuyorsa, hiç kıymeti yoktur.

Tasavvuf yolu
Sual:
 Tasavvuf yolunun esası nedir?
CEVAP
Peygamber efendimize kadar hocaları, silsilesi belli, mürşid-i kâmil olan bir zatın, büyüklüğüne inanmak, onu sevmek ve ona itaat etmektir.

Büyükleri sevmek
Sual: (Kişi sevdiğiyle beraber olur. Allah'ı ve Resulünü seven Cennete girdiği gibi, büyük zatları seven de Cennete gider)deniyor. Sadece sevmiş olmak yeter mi?
CEVAP
Evet, yeter. Ama sevmek ne demek? Sevmek, itaat etmek, onun yolunda olmak demektir. Allah'ı sevenin, Allah'ın emir ve yasaklarına uyması gerekir. Uymuyorsa sevmiyor demektir. Resulullah'ı sevmek de böyledir. Büyük zatlar da, Allah ve Resulünün bildirdiklerini bildiriyorlar. Onları seven, onların evlatlarını, torunlarını, kendi evlatlarından üstün tutar. O zatların talebelerini de çok sever. Bunları yapamıyorsa, sevgisinde noksanlık var demektir. Sevgisinde noksanlık da olsa, büyükleri seven yine mahrum kalmaz. İslamiyet’i öğrenip, tatbik eden, dinini öğrendiği zatı seven kurtulur. İşin esası budur. Sevgi varsa, her şey vardır. Sevgi yoksa dünya dardır.

Keramet ve istikamet
Sual: 
(İstikamet, kerametten üstündür) sözü ne anlama geliyor?
CEVAP
İmam-ı Muhammed Masum-i Faruki hazretleri gibi büyük zatlar, (El-istikametü fevkal kerameti = İstikamet, kerametten üstündür)buyuruyorlar. Keramet, su üstünde yürümek gibi harika [olağanüstü] bir olay demektir. Harika olaylar, peygamber ve evliya zatlardan meydana geldiği gibi fâsık ve kâfirlerden de meydana gelebilir. Kâfirden meydana gelen harikaya, sihir, büyü deniyor. Fâsıktan meydana gelene ise, istidraç deniyor. Bu durum bilinmediği için sapık şeyhlerde görülen istidraçlar, keramet sanılıyor.

Burada istikamet, doğru itikat ve doğru amel üzere olmak demektir. İşte ancak istikamet sahibi bir kimseden meydana gelen harika bir olaya keramet denir. Bu bilinmeyince, kerametle istidraç karıştırılır. Sapık kimseler evliya zannedilir. İstikamet üzere olan Müslüman, çok kıymetlidir, evliyadır. Bunun için, (Büyük zatları tanımak, onları sevmek ve onların yolunda gitmek, en büyük keramettir)buyuruluyor. Ehl-i Sünnet itikadında olup da, bu üç şart kendinde bulunan kimse gıpta edilecek büyük bir zattır.

Âşık olmak istersen
Sual:
 Şu şiirde ne denmek isteniyor?
Hep aşktan söz eder sayısız kişi,
Sorma onlar bilmez aşk-ı Mevla’yı!
Bülbüle de sorma, nasıl aşk işi?
Pervaneden öğren gizli sevdayı!
CEVAP
Biz de ne denmek istenildiğini tam anlayamadık. Belki şöyle bir şey olabilir:
Herkes aşktan bahseder, ama gerçek aşkı kim bilir ki? Onlar Allah aşkından anlamaz. Bülbül gibi ötüp durma! Seviyorum diye herkese ilan etme! Kelebek gibi aşkından kendini ateşe atanlara bak! Yani aşk fedakârlık ister, âşık, bu uğurda kendini feda etmekten çekinmez. Gece gündüz aşkının gereğini yapar, ibadetlerini aksatmaz.

Büyük zatları sevmekte ölçü
Sual: Allah'ı, Resulullah'ı ve din büyüklerini sevmekte ölçü nedir?
CEVAP
Sevgide ölçü itaattir. Yani bir kimse, (Allah'ı seviyorum) der de namaz kılmaz, oruç tutmaz ve dinin diğer emirlerini yerine getirmezse, sözünde samimi olmadığı anlaşılır. Allahü teâlâyı seven, Onun emrine uyar. Peygamber efendimizi sevmek de öyledir. Resulullah'ın emirlerini yapmayan kimsenin sevgisi de yalandır. Hocasını dinlemeyen, onu üzen kimsenin de, hocasına olan sevgisinde samimiyet yoktur. Demek ki seven, söz dinler. Sevginin az veya çok olması, yani derecesi de, itaatteki sürat ile anlaşılır. Verilen emri bir an önce yapmaya kalkmak, sevgisinin çokluğunu gösterir. Yarın yaparım diyerek ertelemek de, sevgideki azlığı gösterir.

Evliyanın vasıfları

Çalışmak farz olduğu için, enbiya ve evliya da çalışır. Mesela Âdem aleyhisselam, çiftçilikle uğraşırdı. Nuh aleyhisselam marangoz...

Devamını oku...

Evliyaya evliya denmez mi?

Elbette yanlış. Birine merhum demekle gaybdan haber verilmiş olmaz. Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir...

Devamını oku...

İstanbul evliyaları demek

Abduhcu yazarların, Ehl-i sünnet kitaplarına çamur atabilmek için başka bir hata bulamayıp, “Çoğulun çoğulu olmaz” demeleri iki yönden yanlıştır...

Devamını oku...

Evliyaya dil uzatmak

İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektubat’da buyuruyor ki:
(Büyüklerimizin beğendiği, büyük bildiği Muhyiddin-i Arabinin, birçok sözlerinin ehl-i sünnete uymaması, şaşılacak şeydir...

Devamını oku...

En çok düşmanı olan kimdir

İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektubat’da buyuruyor ki:
(Büyüklerimizin beğendiği, büyük bildiği Muhyiddin-i Arabinin, birçok sözlerinin ehl-i sünnete uymaması, şaşılacak şeydir...
Devamını oku...

Dünyada evliya vardır

Hayır, yoktur denmiyor, yok gibidir deniyor. Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki...

Devamını oku...

Tasavvufun çıkışı

Bu hususta Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Zahirdeki kemalatın ve manevi makamların hepsi Resulullah efendimizden gelir...

Devamını oku...

Tasavvuf nedir?

Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir...

Devamını oku...

En çok düşmanı olan kimdir

En çok düşmanı olan Allahü teâlâdır! Bir gün Musa aleyhisselam, insanların konuşmalarından bıkmış, (Yâ Rabbi, n'olur bu insanlar benim hakkımda...

Devamını oku...

Tasavvuf nedir? (Şiir)

Tasavvuf, dinin emrine uygun yaşamaktır, fakat bunu âlimler değişik tarif etmişlerdir. Bazı tarifler şöyledir...

Devamını oku...

Tarikat ve tarikatçılık

Eskiden hak tarikatlar vardı. Oralarda dinimizin emir ve yasakları anlatılır, dine uymanın yolları ve tasavvuf ilmi öğretilirdi. Zamanla, bunlar çok azaldı...

Devamını oku...

Tasavvufta edep

Ehl-i sünnet âlimlerinin sohbetlerinde not tutmazlardı. Not tutanları kibar şekilde ikaz ederlerdi...

Devamını oku...

Talebenin edebi

Ahmed Yesevî hazretleri buyuruyor ki: 
Talebenin hocasına karşı riayet etmesi gerekli şeylerden bazıları şunlardır...

Devamını oku...

Derviş nasıl olur?

Derviş, tasavvuf talebesi demektir. Allahü teâlâdan başka her şeyi gönlünden çıkarıp, İslamiyet’e tam uyarak, gönlünü yalnız Allahü teâlâya bağlayan; güzel huylarla süslenmiş kimse demektir...

Devamını oku...

Sohbetin önemi

Şimdi söyleşi diyorlar. Söyleşi, konuşarak vakit geçirme demektir; ama dinimizde, sohbetin tarifi başkadır...

Devamını oku...

Feyz gelmesinin alameti

Büyük zatların kendileri, kabirleri, sözleri, kitapları, eşyaları, hatta ellerini değdikleri taştan bile, kıyamete kadar feyz yayılır...

Devamını oku...

Rabıta irtibat kurmaktır

Rabıta; irtibat kurmak, Ehl-i sünnet âlimlerini sevmek, onların yolunda olmak, onların bildirdiği gibi yaşamak...

Devamını oku...

Resulullaha bağlanmak

Allahü teâlâ, kullarına doğru yolu göstermek için, Peygamber efendimizi gönderdi. O vefat edince, Ona vekil olarak Evliyayı yarattı. (Eyyühel-veled)...

Devamını oku...

Bâtın ilminin önemi

Bunu çok yazdık. Bu yazıda ledün ilminin önemini bildirelim.
Ledün ilmi, Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, İlahi sırlara ait bilgilerdir...

Devamını oku...

Ledün ilmi okuyarak öğrenilmez

Ledün ilmi veya ilm-i ledün, okuyarak öğrenilmez. Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, ilahi sırlara ait bilgilerdir...

Devamını oku...

Evliya olmak için

Din kitaplarında şöyle bildiriliyor:
Evliya olmak için, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak ve masivayı [Allah’tan başka şeyleri] kalbden çıkarmak gerekir...

Devamını oku...

Geri alınmayan iman ve sevgi

Senaullah-i Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Tasavvufta Fena makamına kavuşan, elbette imanla ölür...

Devamını oku...

Evliyayı sevmek

Abdülaziz Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak, şeytanın aldatmasından kurtulmak için, silsile itibariyle hocaları Resulullah efendimize dayanan bir evliyayı sevmek, onun tarafından sevilmek gerekir...

Devamını oku...

Sevmenin şartı

Bunun iki alameti var:
Birincisi, hubb-i fillah ve buğd-i fillah: Ben Allah’ı çok seviyorum diyor, Ona isyan edenlerle dost oluyor, muhabbet besliyor...

Devamını oku...

Kutb-i irşad ve kutb-i medar

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kutb-i ebdal
 [kutb-i medar], âlemde, dünyada her şeyin var olmasına ve varlıkta durabilmesi için feyz gelmesine vasıta olan zattır...

Devamını oku...

Silsile-i aliyye ne demektir?

Silsile kelimesi, (Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, halka) anlamına gelir...

Devamını oku...

Tevessül ve teberrük ne demektir?

Resulullah veya evliya zatlarla, Allahü teâlâya tevessül etmek, yani bunların hürmeti için, dilekte bulunmak caizdir...

Devamını oku...

Zikir nedir?

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Zikir, hatırlamak, anmak demektir. Hatırlamak da kalble olur. Söylemekle olmaz. Şimdi üç türlü zikir bilinmektedir..

Devamını oku...

Fâni olmak

Fenâ; fâni olmak yani yok olmak demektir. Yani kendisinde hiçbir varlık görmemesi, yok olduğu zatın emrini, isteğini kendisine tercih etmesi demektir...

Devamını oku...

Evliya sevgisi

Menkıbeler, masal değildir. Vesikaya dayalı, tarihî olaylardır. Ne kadar çok yer verilse o kadar iyidir, çünkü evliya zatlar, her işinde İslamiyet’e uyarak, Allahü teâlânın rızasını kazanmış kimselerdir...

Devamını oku...

Aklı bırakmak ne demek?

Eski devirlerde yaşamış, mürşid-i kâmil denilen zatlar, sıradan kimseler değildi. Basiretleri açık, selim akıl sahibi kimselerdi...

Devamını oku...

Tasavvuf ilmi

Bâtın ilmi, hazret-i Âdem’den beri vardır. Buna ledün ilmi de denir. Tasavvuf ve keramet ilmidir...

Devamını oku...

Doğru yolda olmanın şartları

Hadis-i şeriflerde, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadında olmak ve salihleri sevip onlarla beraber olmaya çalışmak, onlardan ayrılmamak emrediliyor...

Devamını oku...

Tasavvuf ehli olmak için

Her devrin şartları farklıdır. Günümüzde de, büyük zatlara ulaşma imkânları vardır. Birkaç örnek verelim...

Devamını oku...

Allah’ın evliyası için azap korkusu yoktur

Bazı kelimeler birkaç mânâya gelir. Cümledeki yerlerine göre mânâları değişir. Selefîyim diye kendilerini kamufle eden Vehhâbîler bunu bilmez...

Devamını oku...

Şeyhin eteğine yapışmak

Mürşid-i kâmilin eteğine yapışan elbette kurtulur.
Muhammed Masum hazretleri birinci cilt 33. mektubunda, (Biliniz ki, saadete kavuşmak için, velî bir zata manevî bağla bağlanmak lazımdır) buyuruyor. (İslam Ahlakı)...

Devamını oku...

Mürşidin lüzumu

Mürşidlik çok yanlış anlaşılmış. İlim irşaddır, mürşidden ayrı değildir. İrşad, doğru yolu gösterme demektir...

Devamını oku...

Büyük zatlara hüsnüzan

Elbette hüsnüzan ederlerdi. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Büyük bir zatın işlerini beğenmemek, insanı sonsuz felakete götürür...

Devamını oku...

Mürşid-i kâmile uymak

Doğru değildir. Emîr ile mürşid-i kâmil farklıdır. Emîrin bile, günah olmayan her emrine uyulur...

Devamını oku...

Büyükleri üzmek

Elbette tehlikelidir. Büyükleri, ne şekilde olursa olsun üzmek, insanın ebedî felaketine sebep olur. Enver Abimiz şöyle anlatmıştı...

Devamını oku...

Yolumuzun esası nedir?

Merhum Enver abimiz, bu konuda şöyle bildirmişti:
Merhum Hocamız, (Biri size “Hocanızın yolu nedir?” diye sorarsa...

Devamını oku...

İzin alarak iş yapmak

Dinimizde, istişarenin, izinle hareket etmenin önemi büyüktür. Dinimize uygun istişare yapılınca, o işin neticesi istediğimiz gibi olmasa da, bizim için hayırlı olur...

Devamını oku...

Enel Hak ateşi

(Kişi, bilmediğinin düşmanıdır) derler. Tasavvufu, evliyalığı bilmedikleri ve onların hâllerine sahip olmadıkları için, hemen o büyük zatlara kâfir damgasını basıyorlar...

Devamını oku...