Yolumuzun esası nedir?

Ehl-i sünnet yolunun esası nedir?

CEVAP
Merhum Enver abimiz, bu konuda şöyle bildirmişti:
Merhum Hocamız, (Biri size “Hocanızın yolu nedir?” diye sorarsa, Faideli Bilgiler kitabının “Din adamı bölücü olmaz” kısmının 45. maddesinde, Muhammed Masum hazretlerinin nasihatleri var, bizim yolumuzun esası anlatılmaktadır) buyurmuşlardı.

O kısmın özeti şöyledir:
İslamiyet’e uymayan ve sapık yola kaymış olanla [bid’at sâhibi ile ve fâsıkla] arkadaşlık etmeyin! Bid’at sâhibi olan din adamlarının yanlarına yaklaşmayın! Yahya bin Muâz-ı Râzî “kuddise sirruh” (Üç kimseden kaçın. Yanlarına yaklaşmayın) buyurdu. Bu üç kimse, gâfil, sapık din adamı, zenginlere yaltaklık eden hâfız ve dinden haberi olmayan tarîkatçılardır. Din adamı olarak ortaya çıkan bir kimse, Resulullah'ın “sallallahü aleyhi ve sellem” sünnetine [İslamiyet’e] uymazsa, ondan kaçmalı, yanına yaklaşmamalı, kitaplarını almamalı, okumamalı. Onun bulunduğu köyde bile bulunmamalı. Ona ufak yakınlık, insanın dinini yıkar. O, din adamı değil, sinsi bir din düşmanıdır. İnsanın dinini, îmânını bozar. Şeytandan da çok zararlıdır. Sözü yaldızlı ve pek tesirli olsa da ve dünyayı sevmiyor görünse de, namaz kılsa da, yırtıcı hayvanlardan kaçar gibi, ondan kaçmalı.

İslâm âlimlerinden Cüneyd-i Bağdâdî “kuddise sirruh” buyurdu ki:
(İnsanı se’âdet-i ebediyyeye kavuşturacak tek bir yol vardır. O da, Resulullah’ın izinde bulunmaktır. Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetüllahi teâlâ aleyhim ecma’în“ yazdığı tefsir kitaplarını okumayan ve hadis-i şeriflerin gösterdiği yolda olmayan din adamına uymayın! Çünkü İslam âlimi, Kur’ân-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği yolda olur. Selef-i sâlihîn, doğru yolda idiler, sâdık idiler. Allahü teâlânın sevgisine, rızasına kavuşmuşlardı. Onların yolu, Kur’ân-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği yol idi. Her asırda bulunan tasavvuf büyükleri ve fıkıh âlimleri, Selef-i sâlihînin, yani Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda idi. Hepsi İslamiyet’e bağlı idi. Resulullah'a “sallallahü aleyhi ve sellem” vâris olmakla şereflenmişlerdi. Sözlerinde, işlerinde ve ahlâklarında, İslamiyet’ten kıl kadar ayrılmamışlardı.)

Resulullah’a uymakta gevşek olanları, Ahkâm-ı İslâmiyye’den, yani Onun ışıklı yolundan ayrılanları din adamı sanmayın! Onların yaldızlı sözlerine ve ateşli yazılarına aldanmayın! Yahudiler, Hristiyanlar ve Budist, Brehmen denilen Hint kâfirleri ve mezhepsizler, tatlı ve yanık sözlerle, hileli mantıklarla, kendilerinin doğru yolda olduklarını, insanları iyiliğe, saadete çağırdıklarını bildiriyorlar. Ebû Amr bin Necîd buyurdu ki:
(Kendisiyle amel olunmayan ilmin, sâhibine zararı, faydasından daha çoktur.)

Bütün saadetlerin yolu İslamiyet’e uymaktır. Kurtuluş yolu, Resulullah’ın izinde olmaktır. Hak ile bâtılı ayıran alâmet, Resulullah’a “sallallahü aleyhi ve sellem” uymaktır. Onun dinine yani Ahkâm-ı İslâmiyye’ye uymayan her söz, her yazı ve her iş kıymetsizdir. Hârika, açlıkla ve riyazet çekmekle hâsıl olur. Yalnız Müslümanlara mahsus değildir. Abdullah ibni Mübarek “rahmetüllahi aleyh” buyurdu ki:
(Müstehabları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşeklik de, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da, mârifete, Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz.) Bunun içindir ki, hadis-i şerifte, (Günah işlemek, insanı küfre sürükler) buyuruldu.

Evliyanın büyüklerinden Ebû Sa’îd Ebülhayr’a, (Filanca kimse su üstünde yürüyor, ne dersiniz?) dediler. (Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda yüzer) dedi. (Filan adam havada uçuyor) dediler. (Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kıymeti var) dedi. (Filan kimse, bir anda bir şehirden başka şehre gidiyor) dediler. Şeytan da, bir solukta doğudan batıya gidiyor. Böyle şeylerin dinimizde kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir. Fakat bir an Rabbini unutmaz) buyurdu.

Cüneyd-i Bağdâdî’nin talebesi olan ve Evliyanın büyüklerinden Ebu Ali Rodbârî’ye (Çalgı dinleyen bir din adamı, (Kalbim temizdir. Sen kalbe bak diyor.) Buna ne dersin dediklerinde, (Onun gideceği yer Cehennemdir) buyurdu. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Bid’at sahipleri Cehenneme gidecektir.)

(Bid’at ortaya çıkaran ve bunu yapana şeytan çok ibadet yaptırır, onu çok ağlatır.)

(Allahü teâlâ, bid’at işleyenin oruçlarını, namazlarını, haclarını, umrelerini, cihatlarını, farzlarını ve nâfile ibadetlerini kabul etmez. Bunlar, yağdan kıl çıkar gibi İslam’dan çıkarlar.)
[Bu hadis-i şerif, dinde reform yapan, din adamlarının zuhur edeceklerini bildirmektedir.]

Şeyh ibni Ebî Bekr Muhammed bin Muhammed Endülüsî, (Me’âric-ül-hidâye) kitabında diyor ki:
(Doğruyu tanı, doğru ol! Kâmil insanın her işi, düşünceleri, sözleri, ahlâkı, Resulullah’a “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” tam uygun olur. Çünkü bütün saadetlere, Ona uymakla kavuşulur. Ona uymak, İslamiyet’e yapışmak demektir).

Resulullah’a “sallallahü aleyhi ve sellem” uymak nasıl olur? Bazıları şöyledir:
Günah işleyince, hemen tevbe etmelidir. Gizli işlenen günahın tevbesi gizli olur. Açık işlenmiş günahın tevbesi açık olur. Tevbeyi geciktirmemeli. (Kirâmen kâtibîn) melekleri, günahı hemen yazmaz. Tevbe edilirse, hiç yazılmaz. Tevbe edilmezse yazılır. Cafer bin Sinan “kuddise sirruh” buyurdu ki:
(Günaha tevbe etmemek, bu günahı yapmaktan daha fenadır.) Hemen tevbe etmeyen de, ölmeden önce tevbe etmeli. Vera ve takvayı elden bırakmamalı. (Takva), açıkça yasak edilmiş olan şeyleri, (Vera), şüpheli şeyleri yapmamaktır. Yasak edilenlerden sakınmak, emr olunanları yapmaktan daha faydalıdır. Büyüklerimiz buyurdu ki:
(İyiler de, kötüler de, iyilik yapar. Fakat yalnız sıddıklar, iyiler, günahtan sakınır.)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette, Allahü teâlânın huzuruna kavuşanlar, vera ve zühd sahipleridir.)

(Vera ehliyle birlikte bulunmak ibadet, onunla konuşmak sadaka vermek gibi sevabdır.)

(Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günahtır.)

(Helâl olan şeyler belli. Haramlar da bildirilmiştir. Şüpheli olanlardan kaçınız. Şüphesiz bildiklerinizi yapınız!)

(Elini göğsüne koy! Helâl şeyde kalb sakin olur. Haram şeyde çarpıntı olur. Şüpheye düşersen yapma! Din adamları fetva verseler de yapma!)

Bütün ibadetlerini, iyiliklerini kusurlu bilmeli. Allahü teâlânın emirlerini tam yapamadığını düşünmeli. Ebu Muhammed Abdullah bin Menâzil “kuddise sirruh” buyurdu ki:
(Allahü teâlâ çeşitli ibadetleri bildirdi. Sabrı, sıdkı, namazı, orucu ve seher vakitleri istigfar etmeği buyurdu. İstigfarı en sonra söyledi. Böylece kula, bütün ibadetlerini, iyiliklerini kusurlu görüp, hepsine af ve mağfiret dilemesi lâzım oldu.)

Cafer bin Sinan “kuddise sirruh” buyurdu ki:
(İbadet ve iyilik yapanların, kendilerini, günah işleyenlerden üstün görmeleri, onların günahlarından daha fenadır.)

Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını helâlden kazanmak için çalışmalı. Muhammed bin Salim hazretlerine: Çalışıp kazanalım mı, yoksa yalnız ibadet yapıp tevekkül mü edelim dediklerinde, (Tevekkül etmek, Resulullah’ın hâlidir. Çalışıp kazanmak da, Onun “sallallahü aleyhi ve sellem” sünnetidir. Çalışıp da tevekkül ediniz) buyurdu. Ebu Muhammed bin Menâzil, (Çalışıp da tevekkül etmek, bir yere çekilip ibadet yapmaktan hayırlıdır) buyurdu.

Yiyip içmekte adâleti, yani orta hâlde olmağı gözetmeli. Gevşeklik verecek kadar çok yememeli. İbadet yapamayacak kadar da, perhiz etmemeli. Evliyanın büyüklerinden Şâh-i Nakşibend “kuddise sirruh” hazretleri buyurdu ki, (İyi ye, iyi çalış!) Sözün kısası, ibadet ve iyilik yapmaya yardımcı olan her şey, iyi ve mübarektir. Bunları azaltanlar da, yasaktır. Her iyi işte, niyete dikkat etmeli. İyi niyet olmadıkça, o işi yapmamalı.

İslamiyet’e uymayanlardan, bid’at ve günah işleyenlerden uzlet etmeli, yani bunlarla görüşmemeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki,
(Hikmet, on kısımdır, dokuzu uzlette, biri de, az konuşmaktadır.)

Böyle insanlarla zaruret kadar görüşmeli. Vakitleri, çalışmakla, zikir, fikir ve ibadetle geçirmeli. Eğlenecek zaman, öldükten sonradır. Sâlih, temiz ve Ehl-i sünnet olan Müslümanlarla görüşmeli, onlara faydalı olmalı ve onlardan faydalanmalı. Ehl-i sünnet olmak, dört mezhepten birinde olmak demektir. Lüzumsuz, faydasız sözlerle, zamanları zayi etmemeli.

[Zararlı kitapları, gazeteleri, internet sitelerini okumamalı, böyle radyoları, televizyonları dinlememeli, seyretmemeli. İslâm düşmanlarının kitapları, gazeteleri, radyoları, televizyonları, dini, İslamiyet’i yok etmek için sinsice çalışıyor. Gençleri, dinsiz, ahlâksız yapmak için, plânlar kuruyorlar. Bunların tuzaklarına düşmemeli.]

İyi, kötü, herkese, güler yüz göstermeli. [Fitne çıkarmamalı. Düşman kazanmamalı. Hâfız-ı Şîrâzî’nin, (Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzle ve tatlı dil ile idare etmeli) sözüne uymalı.] Af dileyenleri affetmeli. Herkese karşı iyi huylu olmalı. Kimsenin sözüne karşı gelmemeli. Münakaşa etmemeli. Herkese yumuşak söylemeli, sert söylememeli. Şeyh Abdullah Bayal “kuddise sirruh” buyurdu ki:
(Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu yapan maksada kavuşur.)

Evliyanın, başka insanlardan nasıl ayırt edilebileceğini, Muhammed bin Salim “rahmetüllahi teâlâ aleyhim ecmaîn” hazretlerinden sordular. (Sözlerinin yumuşak olması, huylarının güzel olması, yüzünün güler olması, ihsanının bol olması, konuşurken itiraz etmemesi, özür dileyenleri affetmesi ve herkese merhametli olmasıyla anlaşılır) buyurdu. Ebu Abdullah Ahmed Makkarî buyurdu ki:
(Fütüvvet demek, gücendiğin kimseye iyilik etmek, sevmediğine ihsanda bulunmak ve sıkıldığın kimseye güler yüzlü olmaktır.)

Az konuşmalı, az uyumalı ve az gülmeli. Kahkahayla gülmek, kalbi karartır. Çalışmalı, fakat karşılığını Allahü teâlâdan beklemeli. Onun emirlerini yapmaktan zevk duymalı. Yalnız Ona güvenince, O, her dileği ihsan eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki,
(Allahü teâlâ yalnız Ona güvenenin her dilediğini verir ve bütün insanları buna yardımcı yapar.)

Yahya bin Mu’âz-ı Râzî buyurdu ki:
(Allahü teâlâyı sevdiğin kadar, herkes seni sever. Allahü teâlâdan korktuğun kadar herkes senden korkar. Allahü teâlâya kulluk ettiğin miktarda, herkes sana yardımcı olur). Kendi çıkarlarının arkasında koşma! Ebu Muhammed Abdullah Râşî “rahmetüllahi teâlâ aleyh” buyurdu ki, (Allahü teâlâ ile insan arasında olan en büyük perde, kendi nefsini düşünmesidir ve kendisi gibi âciz olan bir kula güvenmesidir. İnsanların değil, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmağı düşünmeli.) Âileye ve çocuklarına karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olmalı. Onların haklarını yerine getirecek kadar aralarında bulunmalıdır. Onlara bağlanmak, Allahü teâlâdan yüz çevirecek kadar olmamalı.

Din işlerinde, câhil ve fâsık olan din adamlarına danışmamalı. Mezhepsizlerle ve dünyaya düşkün olanlarla birlikte bulunmamalıdır. Her işte, sünnete uymalı, bid’atten sakınmalı. Neşeli zamanlarda, İslamiyet’in dışına taşmamalı. Sıkıntılı anlarda, Allahü teâlâdan ümit kesmemeli. Her güçlük yanında kolaylık bulunduğunu unutmamalı. Neşede ve sıkıntıda hâli değişmemeli, varlıkta ve yoklukta aynı hâlde olmalı. Hattâ yokluktan rahatlık duymalı, varlıkta sıkılmalı. Olayların değişmesi, insanda değişiklik yapmamalıdır.

Kimsenin ayıbına bakmamalı, kendi ayıplarını görmeli. Kendini hiçbir Müslümandan üstün bilmemeli. Ehl-i sünnet olan yani dört mezhepten birinde olan her Müslümanı kendinden üstün tutmalı. Her Müslümanı görünce, kendi saadetinin, onun duasını almakta olabileceğine inanmalı. Kendinde hakkı bulunanların kölesi gibi olmalı. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üç şeyi yapan Müslümanın îmânı kâmildir: Âilesine hizmet etmek, fakirler arasında oturmak [dilenciler arasında değil!] ve hizmetçisi ile birlikte yemek.)

Bu üç şeyin, müminlerin alâmeti olduğu Kur’an-ı kerimde bildirilmiştir. Selef-i sâlihînin hâllerini öğrenmeli, onlar gibi olmaya çalışmalı. Kimseyi gıybet etmemeli. Gıybet yapana mâni olmalı. [İşitince incineceği şeyi, arkasından söylediği zaman, sözü doğru ise, gıybet olur. Yalan ise iftira olur. Her ikisi de, büyük günahtır.] Emr-i maruf ve nehy-i anil-münker yapmayı âdet edinmeli. Muhammed bin Alyân’a “rahmetüllahi teâlâ aleyh”, Allahü teâlânın razı olduğu nasıl anlaşılır dediklerinde, (Taat etmek tatlı ve günah işlemek acı gelmesinden anlaşılır) buyurdu. Fakir olmaktan korkarak, cimrilik yapmamalı. Şeytan, insanları fakir olursun diyerek ve fuhşa sürükleyerek aldatır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âilesi çok, rızkı az olup, namazlarını doğru kılan ve Müslümanları gıybet etmeyen, Kıyamette benim yanımda olur.)

Evliyanın vasıfları

Çalışmak farz olduğu için, enbiya ve evliya da çalışır. Mesela Âdem aleyhisselam, çiftçilikle uğraşırdı. Nuh aleyhisselam marangoz...

Devamını oku...

Evliyaya evliya denmez mi?

Elbette yanlış. Birine merhum demekle gaybdan haber verilmiş olmaz. Eshab-ı kiramın tamamı Cennetliktir...

Devamını oku...

İstanbul evliyaları demek

Abduhcu yazarların, Ehl-i sünnet kitaplarına çamur atabilmek için başka bir hata bulamayıp, “Çoğulun çoğulu olmaz” demeleri iki yönden yanlıştır...

Devamını oku...

Evliyaya dil uzatmak

İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektubat’da buyuruyor ki:
(Büyüklerimizin beğendiği, büyük bildiği Muhyiddin-i Arabinin, birçok sözlerinin ehl-i sünnete uymaması, şaşılacak şeydir...

Devamını oku...

En çok düşmanı olan kimdir

İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektubat’da buyuruyor ki:
(Büyüklerimizin beğendiği, büyük bildiği Muhyiddin-i Arabinin, birçok sözlerinin ehl-i sünnete uymaması, şaşılacak şeydir...
Devamını oku...

Dünyada evliya vardır

Hayır, yoktur denmiyor, yok gibidir deniyor. Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki...

Devamını oku...

Tasavvufun çıkışı

Bu hususta Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Zahirdeki kemalatın ve manevi makamların hepsi Resulullah efendimizden gelir...

Devamını oku...

Tasavvuf nedir?

Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir...

Devamını oku...

En çok düşmanı olan kimdir

En çok düşmanı olan Allahü teâlâdır! Bir gün Musa aleyhisselam, insanların konuşmalarından bıkmış, (Yâ Rabbi, n'olur bu insanlar benim hakkımda...

Devamını oku...

Tasavvuf nedir? (Şiir)

Tasavvuf, dinin emrine uygun yaşamaktır, fakat bunu âlimler değişik tarif etmişlerdir. Bazı tarifler şöyledir...

Devamını oku...

Tarikat ve tarikatçılık

Eskiden hak tarikatlar vardı. Oralarda dinimizin emir ve yasakları anlatılır, dine uymanın yolları ve tasavvuf ilmi öğretilirdi. Zamanla, bunlar çok azaldı...

Devamını oku...

Tasavvufta edep

Ehl-i sünnet âlimlerinin sohbetlerinde not tutmazlardı. Not tutanları kibar şekilde ikaz ederlerdi...

Devamını oku...

Talebenin edebi

Ahmed Yesevî hazretleri buyuruyor ki: 
Talebenin hocasına karşı riayet etmesi gerekli şeylerden bazıları şunlardır...

Devamını oku...

Derviş nasıl olur?

Derviş, tasavvuf talebesi demektir. Allahü teâlâdan başka her şeyi gönlünden çıkarıp, İslamiyet’e tam uyarak, gönlünü yalnız Allahü teâlâya bağlayan; güzel huylarla süslenmiş kimse demektir...

Devamını oku...

Sohbetin önemi

Şimdi söyleşi diyorlar. Söyleşi, konuşarak vakit geçirme demektir; ama dinimizde, sohbetin tarifi başkadır...

Devamını oku...

Feyz gelmesinin alameti

Büyük zatların kendileri, kabirleri, sözleri, kitapları, eşyaları, hatta ellerini değdikleri taştan bile, kıyamete kadar feyz yayılır...

Devamını oku...

Rabıta irtibat kurmaktır

Rabıta; irtibat kurmak, Ehl-i sünnet âlimlerini sevmek, onların yolunda olmak, onların bildirdiği gibi yaşamak...

Devamını oku...

Resulullaha bağlanmak

Allahü teâlâ, kullarına doğru yolu göstermek için, Peygamber efendimizi gönderdi. O vefat edince, Ona vekil olarak Evliyayı yarattı. (Eyyühel-veled)...

Devamını oku...

Bâtın ilminin önemi

Bunu çok yazdık. Bu yazıda ledün ilminin önemini bildirelim.
Ledün ilmi, Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, İlahi sırlara ait bilgilerdir...

Devamını oku...

Ledün ilmi okuyarak öğrenilmez

Ledün ilmi veya ilm-i ledün, okuyarak öğrenilmez. Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, ilahi sırlara ait bilgilerdir...

Devamını oku...

Evliya olmak için

Din kitaplarında şöyle bildiriliyor:
Evliya olmak için, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak ve masivayı [Allah’tan başka şeyleri] kalbden çıkarmak gerekir...

Devamını oku...

Geri alınmayan iman ve sevgi

Senaullah-i Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Tasavvufta Fena makamına kavuşan, elbette imanla ölür...

Devamını oku...

Evliyayı sevmek

Abdülaziz Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak, şeytanın aldatmasından kurtulmak için, silsile itibariyle hocaları Resulullah efendimize dayanan bir evliyayı sevmek, onun tarafından sevilmek gerekir...

Devamını oku...

Sevmenin şartı

Bunun iki alameti var:
Birincisi, hubb-i fillah ve buğd-i fillah: Ben Allah’ı çok seviyorum diyor, Ona isyan edenlerle dost oluyor, muhabbet besliyor...

Devamını oku...

Kutb-i irşad ve kutb-i medar

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kutb-i ebdal
 [kutb-i medar], âlemde, dünyada her şeyin var olmasına ve varlıkta durabilmesi için feyz gelmesine vasıta olan zattır...

Devamını oku...

Silsile-i aliyye ne demektir?

Silsile kelimesi, (Birbirine bağlı, birbiriyle ilgili şeylerin oluşturduğu dizi, sıra, halka) anlamına gelir...

Devamını oku...

Tevessül ve teberrük ne demektir?

Resulullah veya evliya zatlarla, Allahü teâlâya tevessül etmek, yani bunların hürmeti için, dilekte bulunmak caizdir...

Devamını oku...

Zikir nedir?

Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Zikir, hatırlamak, anmak demektir. Hatırlamak da kalble olur. Söylemekle olmaz. Şimdi üç türlü zikir bilinmektedir..

Devamını oku...

Fâni olmak

Fenâ; fâni olmak yani yok olmak demektir. Yani kendisinde hiçbir varlık görmemesi, yok olduğu zatın emrini, isteğini kendisine tercih etmesi demektir...

Devamını oku...

Evliya sevgisi

Menkıbeler, masal değildir. Vesikaya dayalı, tarihî olaylardır. Ne kadar çok yer verilse o kadar iyidir, çünkü evliya zatlar, her işinde İslamiyet’e uyarak, Allahü teâlânın rızasını kazanmış kimselerdir...

Devamını oku...

Aklı bırakmak ne demek?

Eski devirlerde yaşamış, mürşid-i kâmil denilen zatlar, sıradan kimseler değildi. Basiretleri açık, selim akıl sahibi kimselerdi...

Devamını oku...

Tasavvuf ilmi

Bâtın ilmi, hazret-i Âdem’den beri vardır. Buna ledün ilmi de denir. Tasavvuf ve keramet ilmidir...

Devamını oku...

Doğru yolda olmanın şartları

Hadis-i şeriflerde, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadında olmak ve salihleri sevip onlarla beraber olmaya çalışmak, onlardan ayrılmamak emrediliyor...

Devamını oku...

Tasavvuf ehli olmak için

Her devrin şartları farklıdır. Günümüzde de, büyük zatlara ulaşma imkânları vardır. Birkaç örnek verelim...

Devamını oku...

Allah’ın evliyası için azap korkusu yoktur

Bazı kelimeler birkaç mânâya gelir. Cümledeki yerlerine göre mânâları değişir. Selefîyim diye kendilerini kamufle eden Vehhâbîler bunu bilmez...

Devamını oku...

Şeyhin eteğine yapışmak

Mürşid-i kâmilin eteğine yapışan elbette kurtulur.
Muhammed Masum hazretleri birinci cilt 33. mektubunda, (Biliniz ki, saadete kavuşmak için, velî bir zata manevî bağla bağlanmak lazımdır) buyuruyor. (İslam Ahlakı)...

Devamını oku...

Mürşidin lüzumu

Mürşidlik çok yanlış anlaşılmış. İlim irşaddır, mürşidden ayrı değildir. İrşad, doğru yolu gösterme demektir...

Devamını oku...

Büyük zatlara hüsnüzan

Elbette hüsnüzan ederlerdi. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Büyük bir zatın işlerini beğenmemek, insanı sonsuz felakete götürür...

Devamını oku...

Mürşid-i kâmile uymak

Doğru değildir. Emîr ile mürşid-i kâmil farklıdır. Emîrin bile, günah olmayan her emrine uyulur...

Devamını oku...

Büyükleri üzmek

Elbette tehlikelidir. Büyükleri, ne şekilde olursa olsun üzmek, insanın ebedî felaketine sebep olur. Enver Abimiz şöyle anlatmıştı...

Devamını oku...

Yolumuzun esası nedir?

Merhum Enver abimiz, bu konuda şöyle bildirmişti:
Merhum Hocamız, (Biri size “Hocanızın yolu nedir?” diye sorarsa...

Devamını oku...

İzin alarak iş yapmak

Dinimizde, istişarenin, izinle hareket etmenin önemi büyüktür. Dinimize uygun istişare yapılınca, o işin neticesi istediğimiz gibi olmasa da, bizim için hayırlı olur...

Devamını oku...

Enel Hak ateşi

(Kişi, bilmediğinin düşmanıdır) derler. Tasavvufu, evliyalığı bilmedikleri ve onların hâllerine sahip olmadıkları için, hemen o büyük zatlara kâfir damgasını basıyorlar...

Devamını oku...