Gıybet ve iftira hakkında...

16/05/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T

Bir gün bir zat Resulullah efendimize şöyle sorar: “Ey Allahın Resûlü! Gıybet nedir?”

 

 

Zeynüddîn Hemedânî hazretleri hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. 548 (m. 1153)’de İran’da Hemedan’da  doğdu. 584 (m. 1188)’de vefât etti. Hadîs ilminde hafız (yüzbin hadîs-i şerîfi senetleriyle ezbere bilen) derecesinde âlimdir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları:

Ebû Bekr’in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Allahü teâlâ, günahlardan dilediğini kıyâmet gününe bırakır. Fakat ana ve babaya âsi olmak böyle değil. Allahü teâlâ, âsi kimse ölmeden önce dünyada da onun cezasını verir.”

Abdullah bin Amr bin As’ın (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah buyurdu ki: “Kişinin kendi ana-babasına sövmesi büyük günahlardandır.” Eshâb-ı Kirâm, “Ey Allahın Resûlü! Kişi hiç ana-babasına söver mi?” dediklerinde, “Evet, o başkasının babasına söver, o da onun babasına söver. O başkasının annesine söver, o da onun annesine söver” buyurdu.

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) anlattı: “Resûlullahın yanından birisi kalktı. Kalkmasında acziyet görüldü. Orada bulunanlar, “Falanca da ne kadar âcizmiş” dediler. Bunun üzerine Resûlullah; “Kardeşinizin etini yediniz. Çünkü onu gıybet ettiniz” buyurdu.”

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) bildirdi: Birisi, “Ey Allahın Resûlü! Gıybet nedir?” diye sorunca: “Senin Müslüman kardeşini, onun hoşlanmadığı şeyle anmandır” buyurdu. “Eğer söylediğim şey, kardeşimde varsa” diye sorunca, “Eğer varsa, onu gıybet etmiş olursun. Eğer söylediğin şey onda yoksa, ona iftira etmiş olursun” buyurdu.

Ebû Sa’îd-i Hudrî’nin (radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah, “Gıybet, zinâdan daha şiddetlidir” buyurdu. Bunun üzerine “O nasıl olur?” diye sorulunca, “Çünkü, zinâ eden kimse tövbe eder ve Allahü teâlâ da onun tövbesini kabul eder, fakat, gıybeti yapılan kimse af etmedikçe, Allahü teâlâ gıybet eden kimseyi affetmez” buyurdu.

Ebû Sa’îd-i Hudrî’nin (radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah; “Yollarda oturmaktan sakınınız” buyurdu. Bunun üzerine Eshâb-ı kirâm (radıyallahü anhüm), “Ey Allahın Resûlü! Oturmamız icâb ediyor. Biz oralarda (lüzumlu şeyleri) konuşuyoruz” dediler. Resûlullah “Mademki oturuyorsunuz, (bari) yolun hakkını veriniz” buyurdu. Eshâb-ı kirâm, “Ey Allahın Resûlü! Yolun hakkı nedir?” dediler. Resûlullah “Haram şeylere bakmamak, geçene eziyet vermemek, verilen selâmı almak, iyiliği emredip, kötülükten alıkoymak” buyurdu.