Doğru bir tövbe edebilmek için...

01/01/2021 Cuma Köşe yazarı V.T

Avamın tövbesi, günahlardan, havassın (seçilmişlerin) gafletten dolayıdır.

 

Şerîf Mehmed Efendi Yirmidördüncü Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 975 (m. 1568)’de Bursa’da doğdu. 1024 (m. 1615)’de İstanbul’da vefât etti. Bir dersinde, tövbe hakkında şunları anlattı:

Allahü teâlâ Âdem’in (aleyhisselâm) tövbesini kabul ettiği zaman, melekler onu tebrik ettiler. Cebrâil ve Mikâil (aleyhimesselâm) yanına indiler. “Ey Âdem! Gözün aydın, Allahü teâlâ tövbeni kabul etti” dediler.

Bunun üzerine Âdem aleyhisselâm) “Yâ Cebrâil! bu tövbemden sonra ben tekrar hesaba çekilirsem hâlim ne olur?” deyince, Allahü teâlâ Âdem’e (aleyhisselâm) “Ey Âdem! Senin zürriyetine, tövbeyi miras bıraktım. Onlardan bana kim senin yaptığın duâ gibi duâ ederse, senin yalvarmanı kabul ettiğim gibi, onunkini de kabul ederim. Kim benden isterse, ona veririm. Çünkü ben, kullarıma yakınım ve onların isteklerini kabul ederim” diye vahyetti...

Abdullah bin Ömer (radıyallahü anhüma) rivâyet etti; Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Allahü teâlâ, rûh gargaraya gelmedikçe kulun tövbesini kabûl eder.” 

Büyük âlim ve aynı zamanda vâiz olan Ebû Sa’d buyurur ki: “Tövbe yüksek makamlardan ve Allahü teâlânın sevgisini gerektiren amellerdendir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen “Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever” (Bekâra-222) buyuruyor.

Sehl bin Abdullah buyurur ki: “Tövbe, yaptığı günahlara pişmanlık duymak ve zemmedilen hareketlerden, Allahü teâlânın râzı olduğu işlere dönmektir. Doğru bir tövbe edebilmek için; helâlinden yemek, âzâlarını kötülüklerden ve günahlardan muhafaza etmek, bu hususlarda Allahü teâlâdan yardım istemek lazımdır...

Zünnûn-i Mısrî’ye tövbe sorulduğu zaman “Avamın tövbesi, günahlardan, havassın (seçilmişlerin) gafletten dolayıdır” buyurdu.

Muhammed bin Ali el-Kettânî’ye istiğfarın ne olduğu soruldu, “İstiğfar, tövbe demektir. Tövbe ise, altı manâyı içine alan bir isimdir. Birincisi; yapmış olduğu günaha pişmanlık duymak, ikincisi; yapmış olduğu günahı bir daha işlememeye azmetmek, karar vermek. Üçüncüsü; Allahü teâlâya karşı yapmakla mükellef olduğu farzları eda etmek. Dördüncüsü; hakkı geçenlerin haklarını vermek. Beşincisi; haramları atmak için, onunla beslenen vücûdunu eritmek. Altıncısı; bedene, günahların tadını tattırdığı gibi, tâatların acısını da tattırmak.