Dört türlü cömertlik vardır

01/02/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A

“Peygamber Efendimiz insanların en cömerdi idi. Bir şey istenip de, yok dediği görülmemiştir..."

 

Geçen haftaki 2 makâlemizde, bir nebze cömertlikten bahsetmeye çalıştık; bazı âyet-i kerîmeleri ve bazı hadîs-i şerîfleri zikrettik. Tabîî ki cömertlik konusu, çok geniş bir konu; iki makâleye sığması mümkün değil. Onun için biz bugün ve yarınki makâlelerimizde de, yine bu konuya temâs etmek istiyoruz, hattâ ileride başka makâlelerimizde de, tekrâren bu konu üzerinde dursak, münâsip olur.

Büyük velîlerden Şems-i Tebrîzî’ye, cömertliği sorduklarında, buyurdu ki:

“Dört türlü sehâvet (cömertlik) vardır: 1) Mal cömertliği: Zâhidlere mahsûstur. Onlar mâl verir, mârifeti yâni Allahü teâlâyı tanımayı alırlar. 2) Beden cömertliği: Müctehid olan âlimlere mahsûstur. Onlar da Allahü teâlânın yolunda vücutlarını harcarlar ve hidâyeti alırlar. 3) Can cömertliği: Şehîdlere mahsûstur. Onlar da cânlarını vererek Cennet’i alırlar. 4) Kalp cömertliği: Âriflere mahsûstur. Onlar da gönül vererek muhabbeti alırlar.”

Bir hadîs-i şerîfte “İnsanların en iyisi, insanlara faydalı olandır” buyurulmuştur. Mümin, herkesten duâ alan, elinden ve dilinden emîn olunan insandır. Aslâ ondan kimseye zarar gelmez. Hep etrâfına faydalı olur.

“Farzlardan sonra en çok sevap, dîn kardeşine iyilik edene verilir” hadîs-i şerîfi, iyiliğin önemini bildirmektedir. Dünyâ hayâtı çok kısadır, sanki bir hayâl gibidir. Esâs hayât, öldükten sonra başlar. Elde imkân ve fırsat varsa, birine iyilik yapmalıdır. 

Fakat iyiliğin en üstünü, insanları ateşte yanmaktan kurtarmaktır. Yemek, mâl, mülk, ev, araba vermek de iyiliktir; ama bir kimseye yapılacak en büyük iyilik, ona doğru îmânı, farzı, vâcibi, sünneti, harâmı, mekrûhu, müfsidi öğretmek veya öğretilmesine sebep olmaktır. Meselâ Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap vermektir. Bu iyilik, farzlardan sonra, Allahü teâlânın en çok sevap verdiği bir ibâdettir.

Peygamber Efendimiz, bazı hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Sırf Allah rızâsı için sadaka verene, kıyâmette Allahü teâlâ, 'Ey kulum, sen benim rızâmı gözettin, ben de seni hakîr etmem ve vücûdunu Cehenneme harâm kılarım. Haydi, Cennete istediğin kapıdan gir' buyurur.” [Deylemî]

“Sadaka, 70 çeşit belâyı önler. Bunların en hafîfi cüzzâm ve baras hastalıklarıdır.” [Hatîb]

“Sadaka vermeye engel olana, lanet olsun.” [Isfahânî]

Hindistân âlimlerinden Mevlânâ Muhammed Rebhâmî“Riyâdun-nâsıhîn” isimli kıymetli eserinde yazıyor ki: “Peygamber Efendimiz insanların en cömerdi idi. Bir şey istenip de, yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa cevap vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsânları vardı ki, Rûm imparatorları, İrân şâhları, o kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı içinde yaşamayı tercîh ederdi ve severdi...”

Büyük velîlerden Bâyezîd-i Bistâmî (kuddise sirruh) “Bir kimsenin, Allahü teâlâya muhabbetinin (sevgisinin) gerçek olup olmadığının alâmeti, kendisinde deniz misâli cömerdlik, güneş misâli şefkat, toprak gibi tevâzu (alçak gönüllülük) olmasıdır” buyurmuştur.