"Fakîr borçluları sıkıştırma!.."

01/12/2020 Salı Köşe yazarı V.T

"Sen dünyâda benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız." 

 

Ebûsaidzâde Feyzullah Efendi 62. Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1040 (m. 1631)’de Üsküdar’da doğdu. Babası Şeyhülislâm Ebûsaid Mehmed Efendi'dir. Medrese tahsilinden sonra yirmi yaşında iken müderrislik, sonra da şeyhülislâmlık makamına getirildi. 1110 (m. 1698)’de vefat etti. Buyurdu ki:

İhsânın en büyüğü, en kıymetlisi, fakîrlere veresiye vermektir. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak, zâten vâciptir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Kıyâmette bir kimseyi hesâba çekerler ki, çok günâh işlemiş, hiç iyilik yapmamış. Sen dünyâda hiç iyilik yapmadın mı? derler. Hayır, yalnız çırağıma derdim ki, 'Fakîr olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zamân vermelerini söyle. İstediklerini yine ver. Boş çevirme!' Allahü teâlâ buyuracak ki: "Ey kulum! Bugün sen fakîr, muhtâçsın! Sen dünyâda benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız." Onu affeder.)

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Bir Müslümâna, Allah rızâsı için ödünç veren kimseye, her gün için sadaka sevâbı verilir. Fakîrden, alacağını çabuk istemeyene, her gün için malın hepsini sadaka vermiş gibi sevap verilir.) 

Büyüklerimizden öyle kimseler vardı ki, borcun getirilmesini arzû etmezdi. Her gün, o malı sadaka vermiş gibi sevap kazanmayı tercîh ederlerdi. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Sadaka verilen her dirhem için on sevap, ödünç verilen her dirhem için ise onsekiz sevap vardır. Çünkü borç, ihtiyâcı olana verilir. Sadaka belki, ihtiyâcı olmayanın eline düşebilir.)

Fakîrlere veresiye verip, parası olmayandan, istememeyi niyet etmelidir. Borçlusu ölünce helâl etmelidir. Büyüklerimizden bazısının dükkânında iki defter vardı. Birisine bilinmeyen isimler yazardı ki, hepsi fakîr idi. Bazı borçlar karşısında isim de yazılı değildi. Böylece kendisi ölürse, kimse fakîrlerden bir şey isteyemezdi. Fakat böyle tüccârlar da, en iyi sayılmazdı. En iyi olanlar, fakîrler için, hiç defter tutmayanlardı. Bunlar, fakîr bir şey getirirse alır, getirmeyenlerden bir şey istemezlerdi. İşte, din büyükleri, böyle ticâret yapardı.

Alışveriş ettiği kimse pişmân olursa (İkâle etmek), yanî yapılan satışı geri çevirmelidir. Çünkü, Resûlullah buyurdu ki: (Bir kimse [karşısındaki pişmân olunca] malı geri alırsa, Allahü teâlâ, onun günâhlarını affeder.) Yapılan satışı geri çevirmek vâcip değildir. Fakat çok sevaptır ve ihsân etmektir.